Turkish Vocabulary
Click on letter: GT-Google Translate; GD-Google Define; H-Collins; L-Longman; M-Macmillan; O-Oxford; © or C-Cambridge

GT GD C H L M O
a

GT GD C H L M O
abilities /əˈbɪl.ɪ.ti/ = NOUN: yetenek, beceri, yeterlik, güç, iktidar; USER: yetenekleri, yeteneklerini, yetenek, özellikler, yeteneklerine

GT GD C H L M O
ability /əˈbɪl.ɪ.ti/ = NOUN: yetenek, beceri, yeterlik, güç, iktidar; USER: yetenek, yeteneği, yeteneğini, yeteneğine, becerisi

GT GD C H L M O
about /əˈbaʊt/ = PREPOSITION: hakkında, ilgili, konusunda, dair, etrafında, üstünde, orada burada; ADVERB: yaklaşık, takriben, etrafına, hemen hemen, aşağı yukarı, aksi yöne; USER: hakkında, ilgili, yaklaşık, ile ilgili, konusunda, konusunda

GT GD C H L M O
above /əˈbʌv/ = ADVERB: yukarıda, önce, daha çok, cennette; ADJECTIVE: yukarıdaki, sözü geçen; PREPOSITION: üzerinde, üstünde, üzerine, yüksek, üstün, öte; NOUN: yukarıda olan şey; USER: yukarıda, üzerinde, yukarıdaki, üstünde, yukarıda bulunan

GT GD C H L M O
abroad /əˈbrɔːd/ = ADVERB: yurt dışında, yurt dışına, dışarıda, gurbette, etrafa, her tarafa; USER: yurt dışında, yurtdışında, yurt, yurtdışı, yurtdışına

GT GD C H L M O
absorbed /əbˈzɔːbd/ = ADJECTIVE: dalmış, dikkatini vermiş; USER: emilir, absorbe, emilen

GT GD C H L M O
abuse /əˈbjuːz/ = NOUN: suistimal, taciz, küfür, kötüye kullanma; VERB: kötüye kullanmak, suistimal etmek, taciz etmek, kötü davranmak, küfretmek, kötü emellerine alet etmek, tecâvüz etmek; USER: taciz, suistimal gerekçesiyle, kötüye, suistimal, istismar

GT GD C H L M O
accept /əkˈsept/ = VERB: kabul etmek, kabullenmek, onaylamak, almak, üstlenmek, katlanmak, anlamak, hazmetmek; USER: kabul etmek, kabul, kabul edin, kabul ediyorum, kabul eder, kabul eder

GT GD C H L M O
acceptable /əkˈsept.ə.bl̩/ = ADJECTIVE: kabul edilebilir, uygun, makul, kabul edilir, geçerli, makbul, geçer, elle tutulur; USER: kabul edilebilir, kabul, kabul edilebilir bir, olarak kabul edilebilir, uygun

GT GD C H L M O
acceptance /əkˈsep.təns/ = NOUN: kabul, kabul etme, akseptans, alma, onaylama, onama, teslim alma, üstlenme; USER: kabul, kabulü, kabul edilmesi, kabulünü, kabulüne

GT GD C H L M O
accepted /əkˈsep.tɪd/ = ADJECTIVE: kabul edilen, makbul, tanınan; USER: kabul edilen, kabul, kabul edilir, kalabilir, alınır

GT GD C H L M O
accepting /əkˈsept/ = VERB: kabul etmek, kabullenmek, onaylamak, almak, üstlenmek, katlanmak, anlamak, hazmetmek; USER: kabul, kabul etmek, kabul eden, kabul etme, kabul etmeye

GT GD C H L M O
access /ˈæk.ses/ = NOUN: giriş, erişme, ulaşma, geçit, kullanım, yaklaşma, hastalık nöbeti; VERB: bağlamak; USER: giriş, erişme, erişmek, erişim, erişebilirsiniz

GT GD C H L M O
accordance /əˈkɔː.dəns/ = NOUN: uyum, uygunluk, uygun olma; USER: uyum, uygun, göre, uyarınca, doğrultusunda

GT GD C H L M O
accountable /əˈkaʊn.tə.bl̩/ = ADJECTIVE: sorumlu, mesul, açıklanabilir; USER: sorumlu, hesap, hesap verebilir, sorumludur, hesap verilebilir

GT GD C H L M O
accounting /əˈkaʊn.tɪŋ/ = NOUN: muhasebe, saymanlık; USER: muhasebe, muhasebesi, hesap, Accounting, İş Muhasebe

GT GD C H L M O
accounts /əˈkaʊnt/ = NOUN: hesap, açıklama, banka hesabı, önem, sebep, hesap verme, hesaba katma, söylenti, göz önünde tutma, yarar; VERB: açıklamak, saymak, açıklamasını yapmak, gözüyle bakmak, avlamak, yakalamak; USER: hesapları, hesap, hesaplar, hesaplarını, hesaplarına

GT GD C H L M O
accuracy /ˈæk.jʊ.rə.si/ = NOUN: doğruluk, kesinlik, ayar, tamlık; USER: doğruluk, doğruluğu, doğruluğunu, hassasiyeti, doğru

GT GD C H L M O
accurate /ˈæk.jʊ.rət/ = ADJECTIVE: doğru, kesin, tam; USER: doğru, hassas, doğru bir, kesin, tam

GT GD C H L M O
accurately /ˈæk.jʊ.rət/ = ADVERB: tam olarak, kesin olarak; USER: tam olarak, doğru, doğru bir, doğru olarak, hassas

GT GD C H L M O
achieve /əˈtʃiːv/ /əˈtʃiːv/ = VERB: ulaşmak, elde etmek, başarmak, gerçekleştirmek, erişmek, kazanmak, meydana getirmek; USER: ulaşmak, elde, elde etmek, sağlamak, başarmak

GT GD C H L M O
achieved /əˈtʃiːv/ = VERB: ulaşmak, elde etmek, başarmak, gerçekleştirmek, erişmek, kazanmak, meydana getirmek; USER: elde, sağlanır, sağlanmıştır

GT GD C H L M O
acknowledge /əkˈnɒl.ɪdʒ/ = VERB: onaylamak, kabul etmek, tanımak, itiraf etmek, teşekkür etmek, alındığını bildirmek; USER: kabul etmek, onaylamak, kabul, kabul ediyorsunuz, tanımak

GT GD C H L M O
acknowledgement /əkˈnɒl.ɪdʒ.mənt/ = NOUN: onay, kabul, alındı, teşekkür, tanıma, alındığını bildirme, borcun kabulü; USER: onay, kabul, bildirim, alındı, onayı

GT GD C H L M O
acknowledgment /əkˈnɒl.ɪdʒ.mənt/ = NOUN: onay, kabul, alındı, teşekkür, tanıma, alındığını bildirme, borcun kabulü; USER: onay, kabul, bildirim, alındı, onayı

GT GD C H L M O
acquired /əˈkwaɪər/ = ADJECTIVE: edinilen, sonradan kazanılan, zamanla kazanılan; USER: edinilen, elde, satın, elde edilen, alınan

GT GD C H L M O
acquires /əˈkwī(ə)r/ = VERB: kazanmak, edinmek, elde etmek, sonradan kazanmak; USER: satın aldı, devraldı, bünyesine, edinir, bünyesine kattı

GT GD C H L M O
acquisition /ˌæk.wɪˈzɪʃ.ən/ = NOUN: edinme, kazanma, kazanç, kütüphaneye yeni gelen kitap, müzeye yeni gelen eşya; USER: edinme, satın, satın alma, edinimi, toplama

GT GD C H L M O
across /əˈkrɒs/ = PREPOSITION: karşısında, içinden, üstünden, öbür tarafında, ortasından; ADVERB: karşıya, karşıdan karşıya, çapraz, genişliğinde; USER: karşısında, arasında, genelinde, boyunca, çapında

GT GD C H L M O
act /ækt/ = NOUN: hareket, eylem, fiil, rol, davranış, yasa, amel, kanun; VERB: davranmak, hareket etmek, oynamak, rol yapmak; USER: hareket, harekete, hareket ederler, görev, davranmaya

GT GD C H L M O
acting /ˈæk.tɪŋ/ = NOUN: oyunculuk, oyun, oynama, temsil; ADJECTIVE: hareket eden, davranan, yapan, temsil eden, vekâlet eden, sahnelenebilen; USER: oyunculuk, hareket eden, hareket, etkili, etki

GT GD C H L M O
action /ˈæk.ʃən/ = NOUN: eylem, hareket, faaliyet, etki, dava, davranış, çalışma, amel, çarpışma, etkileme, olayların gelişimi; USER: eylem, hareket, aksiyon, eylemi, harekete

GT GD C H L M O
actions /ˈæk.ʃən/ = NOUN: eylem, hareket, faaliyet, etki, dava, davranış, çalışma, amel, çarpışma, etkileme, olayların gelişimi; USER: eylemler, eylemleri, eylem, işlemleri, eylemlerin

GT GD C H L M O
active /ˈæk.tɪv/ = ADJECTIVE: aktif, etkin, faal, etken, hareketli, canlı, çalışan, işleyen, enerjik, üretken, çalışkan, kıvrak; USER: aktif, etkin, aktif bir, faaliyet, etkin bir, etkin bir

GT GD C H L M O
activities /ækˈtɪv.ɪ.ti/ = NOUN: faaliyetler, etkinlikler; USER: faaliyetler, etkinlikler, faaliyetleri, faaliyetlerini, faaliyetlerinin, faaliyetlerinin

GT GD C H L M O
activity /ækˈtɪv.ɪ.ti/ = NOUN: faaliyet, etkinlik, eylem, iş, hareket halinde olma; USER: etkinlik, faaliyet, aktivite, etkinliği, aktivitesi

GT GD C H L M O
actual /ˈæk.tʃu.əl/ = ADJECTIVE: gerçek, fiili, asıl, güncel, mevcut, aktüel, şimdiki; USER: gerçek, fiili, asıl, gerçek bir, güncel

GT GD C H L M O
add /æd/ = VERB: eklemek, katmak, artırmak, ilave etmek, toplamak, karıştırmak; USER: eklemek, ekleyin, ekle, ekleyebilirsiniz, ekleyebilir, ekleyebilir

GT GD C H L M O
addition /əˈdɪʃ.ən/ = NOUN: ek, ilave, ekleme, toplama, katkı, katılma, eklenti, katma, artış, katılan şey, zam; USER: ek, Ayrıca, Buna ek, yanı sıra, yanı, yanı

GT GD C H L M O
additional /əˈdɪʃ.ən.əl/ = ADJECTIVE: ek, ilave, ekstra, fazladan, katma, ilave edilen; USER: ek, ilave, ek bir, fazla, ayrıntılı

GT GD C H L M O
additionally /əˈdɪʃ.ən.əl/ = ADVERB: ayrıca, ilaveten, bundan başka; USER: ayrıca, ek, ek olarak, ilave, Buna ek olarak

GT GD C H L M O
address /əˈdres/ = NOUN: adres, konuşma, söylev, hitabe, konuşma tarzı, hüner, tavır, dilekçe, beceri; VERB: adres yazmak, göndermek, hitap etmek, konuşma yapmak, söylev vermek, nutuk çekmek; USER: adres, adresi, adresini, adresinizi, adresine

GT GD C H L M O
addresses /əˈdres/ = NOUN: kur, kur yapma; USER: adresleri, adres, adreslerini, adresi, adresler

GT GD C H L M O
addressing /əˈdres/ = VERB: adres yazmak, göndermek, hitap etmek, konuşma yapmak, söylev vermek, nutuk çekmek; USER: adresleme, ele, hitap, yönelik, adres

GT GD C H L M O
adds /æd/ = USER: ekler, katıyor, ekliyor, ekleyen, katar

GT GD C H L M O
adhere /ədˈhɪər/ = VERB: bağlı kalmak, yapışmak, bağlanmak, katılmak, bitiştirmek; USER: bağlı kalmak, uygun, bağlı, uymak, uyması

GT GD C H L M O
adopted /əˈdɒp.tɪd/ = ADJECTIVE: benimsenen, kabul edilen, evlat edinilmiş; USER: kabul edilen, kabul, benimsenen, benimsemiştir, kabul etti

GT GD C H L M O
adopting /əˈdɒpt/ = VERB: benimsemek, kabul etmek, seçmek, evlât edinmek, nüfusuna geçirmek, sahip çıkmak, çalmak; USER: benimseyerek, kabul, benimseyen, benimsiyor, benimsenmesi

GT GD C H L M O
advance /ədˈvɑːns/ = VERB: ilerlemek, ilerletmek, geliştirmek, yükseltmek, gelişmek, ileri almak, öne sürmek, öne almak; NOUN: avans, ilerleme, gelişme, avantaj; USER: ilerlemek, ilerletmek, önceden, geliştirmek, ilerleme

GT GD C H L M O
advances /ədˈvɑːns/ = NOUN: asılma, sırnaşma; USER: gelişmeler, avanslar, ilerlemeler, avans, avansları

GT GD C H L M O
adverse /ˈæd.vɜːs/ = ADJECTIVE: ters, aleyhte, zıt, karşıt, aksi; USER: ters, olumsuz, yan, advers, istenmeyen

GT GD C H L M O
affairs /əˈfeər/ = NOUN: işler; USER: işler, işleri, ilişkiler, işlerine, işlerini

GT GD C H L M O
affect /əˈfekt/ = VERB: etkilemek, dokunmak, numarası yapmak, yaşamak, taslamak, sarsmak, üzmek, bozmak, sevmek, hoşlanmak, tutmak, etki etmek; NOUN: arzu, heyecan; USER: etkilemek, etkileyebilir, etkileyen, etkiler, etkilemez

GT GD C H L M O
affecting /əˈfek.tɪŋ/ = ADJECTIVE: etkileyen, etkileyici, numaracı, yapmacıklı; USER: etkileyen, etkilemeden, etki, etkiliyor, etki eden

GT GD C H L M O
affiliate /əˈfɪl.i.eɪt/ = NOUN: bağlı şirket; VERB: katılmak, tanımak, katmak, kabul etmek, evlat edinmek, üyeliğe kabul etmek, yakınlaşmak, bağlamak, birleşmek, üye olmak; USER: bağlı şirket, bağlı, bağlı kuruluş, ortaklık, affiliate

GT GD C H L M O
affiliated /əˈfɪl.i.eɪt/ = ADJECTIVE: bağlı; USER: bağlı, bağlantısı, bağlantılı, bağlanmıştır, ilişkisi

GT GD C H L M O
afraid /əˈfreɪd/ = ADJECTIVE: korkan, korkmuş; USER: korkan, korkmuş, korkuyor, korkuyorlar, korkuyorsun

GT GD C H L M O
after /ˈɑːf.tər/ = ADVERB: sonra, ardından, daha sonra, arkasından; PREPOSITION: sonra, ardından, peşinden, izleyen, arkasından, göre, -den sonra; ADJECTIVE: sonraki, izleyen, sonra gelen; CONJUNCTION: -dikten sonra; USER: sonra, sonrası, sonrasında, ardından

GT GD C H L M O
afterwards /ˈɑːf.tə.wədz/ = ADVERB: sonra, daha sonra, sonradan, ondan sonra; USER: daha sonra, sonra, sonraki, sonradan, sonrasında

GT GD C H L M O
against /əˈɡenst/ = ADVERB: karşı, aleyhte, ters olarak; PREPOSITION: karşı, karşısında, aleyhinde, aykırı, dayalı; USER: karşı, karşısında, yönelik, aleyhine, aleyhinde, aleyhinde

GT GD C H L M O
age /eɪdʒ/ = NOUN: yaş, çağ, yaşlılık, devir, asır, reşit olma, erginlik; VERB: yaşlandırmak, yaşlanmak, ihtiyarlamak, yıpratmak, kocamak; USER: yaş, yaşı, yaşın, yaşına, yaşını

GT GD C H L M O
agencies /ˈeɪ.dʒən.si/ = NOUN: ajans, acenta, aracılık, organ, vasıta; USER: kurumlar, kurumları, ajansları, kuruluşları, kurum

GT GD C H L M O
agency /ˈeɪ.dʒən.si/ = NOUN: ajans, acenta, aracılık, organ, vasıta; USER: ajans, ajansı, kurumu, acentesi, acentası

GT GD C H L M O
agents /ˈeɪ.dʒənt/ = NOUN: ajan, temsilci, acenta, etken, etmen, faktör, etkili olan kimse, distribütör, yapan kimse; USER: ajanlar, maddeler, maddeleri, acentaları, ajanları

GT GD C H L M O
ago /əˈɡəʊ/ = ADJECTIVE: önce, evvel; ADVERB: önce, evvel; USER: önce, önce yapıldı, ago, ago

GT GD C H L M O
air /eər/ = NOUN: hava, yayın, gökyüzü, tavır, esinti, nağme, fiyaka, hafif rüzgâr; ADJECTIVE: hava; VERB: havalandırmak, kurutmak, güneşe sermek; USER: hava, uçak, pnömatik, air, havada

GT GD C H L M O
aircraft /ˈeə.krɑːft/ = NOUN: uçak, uçaklar; USER: uçak, uçağı, uçağın, uçaklar, uçakları

GT GD C H L M O
alcohol /ˈæl.kə.hɒl/ = NOUN: alkol, içki, ispirto; USER: alkol, alkollü, alkolün, alkole, alkolü, alkolü

GT GD C H L M O
all /ɔːl/ = ADJECTIVE: tüm, bütün, her, hep; NOUN: hepsi, herkes; ADVERB: hepsi, tamamen, hep; PRONOUN: hepsi, herkes, her şey; USER: tüm, bütün, her, All, tamamını, tamamını

GT GD C H L M O
allowable /əˈlaʊ.ə.bl̩/ = ADJECTIVE: izin verilebilir, uygun, hoşgörülebilir, mübâh, indirim yapılabilir; USER: izin verilebilir, izin verilen, izin, müsaade, kabul edilebilir

GT GD C H L M O
along /əˈlɒŋ/ = ADVERB: boyunca, yanısıra, ileri, yanına, ileriye, süresince, beraberine; PREPOSITION: boyunca; USER: boyunca, birlikte, yanı sıra, sıra, üzerinde, üzerinde

GT GD C H L M O
already /ɔːlˈred.i/ = ADVERB: zaten, önceden, şimdiden, çoktan, bile; USER: zaten, önceden, önce, şimdiden, çoktan, çoktan

GT GD C H L M O
also /ˈɔːl.səʊ/ = ADVERB: da, de, ayrıca, hem de, hem, keza, dahi, üstelik; USER: da, ayrıca, de, aynı zamanda, zamanda, zamanda

GT GD C H L M O
alternative /ôlˈtərnətiv/ = NOUN: alternatif, seçenek, şık; ADJECTIVE: alternatif, başka, değişik, öbür; USER: alternatif, bir alternatif, alternatif bir, alternatiftir, alternatifi, alternatifi

GT GD C H L M O
alternatively /ôlˈtərnətivlē/ = ADVERB: alternatif olarak; USER: alternatif olarak, alternatif, Seçenek, Seçenek olarak, Buna alternatif

GT GD C H L M O
although /ɔːlˈðəʊ/ = CONJUNCTION: rağmen, karşın, gerçi, olduğu halde, ise de; USER: rağmen, ancak, olsa, olmasına rağmen, olsa da, olsa da

GT GD C H L M O
always /ˈɔːl.weɪz/ = ADVERB: her zaman, daima, hep, defalarca, boyuna, tekrar tekrar; USER: her zaman, zaman, her, daima, hep, hep

GT GD C H L M O
am /æm/ = USER: Zamanı, duyuyorum, ben, değilim, ÖS, ÖS

GT GD C H L M O
ambiguity /ˌambiˈgyo͞o-itē/ = NOUN: belirsizlik, anlam belirsizliği, şüpheli oluş, iki anlamlılık; USER: belirsizlik, belirsizliği, belirsizlikler, belirsizliğe, belirsizliğin

GT GD C H L M O
among /əˈmʌŋ/ = PREPOSITION: arasında, içinde, arasına; USER: arasında, arasındaki, arasında yer, arasından, arasındadır, arasındadır

GT GD C H L M O
amount /əˈmaʊnt/ = NOUN: miktar, tutar, değer, toplam, önem; VERB: anlamına gelmek, toplama ulaşmak, sonuca varmak, eşit olmak, ifade etmek; USER: miktar, miktarı, miktarda, miktarını, tutarı, tutarı

GT GD C H L M O
amputations = NOUN: uzvun kesilmesi, organın alınması; USER: Amputasyonlar, amputasyon,

GT GD C H L M O
an

GT GD C H L M O
analysis /əˈnæl.ə.sɪs/ = NOUN: analiz, çözümleme, inceleme, tahlil; USER: analiz, analizi, analizleri, analizler, analizinde

GT GD C H L M O
and /ænd/ = CONJUNCTION: ve, ile, de; USER: ve, ile, ile

GT GD C H L M O
anniversary /ˌanəˈvərsərē/ = NOUN: yıldönümü, yıldönümü kutlaması; USER: yıldönümü, yıldönümünü, yıldönümünde, yılını, anniversary

GT GD C H L M O
announced /əˈnaʊns/ = VERB: duyurmak, bildirmek, ilan etmek, anons etmek, okumak, adaylığını açıklamak; USER: açıkladı, ilan, duyurdu, açıklandı, açıklanan

GT GD C H L M O
annual /ˈæn.ju.əl/ = NOUN: yıllık, senelik, bir yıl yaşayan bitki; ADJECTIVE: yıllık, senelik, bir yıllık, her yıl yapılan; USER: yıllık, yıl, faaliyet, yılda, senelik

GT GD C H L M O
anonymous /əˈnɒn.ɪ.məs/ = ADJECTIVE: anonim, isimsiz, imzasız, yaratıcısı bilinmeyen; USER: anonim, Anonymous, adsız, isimsiz, anonim bir

GT GD C H L M O
another /əˈnʌð.ər/ = ADJECTIVE: başka, farklı, ayrı, bambaşka, öbür; PRONOUN: başka, diğer, bir daha, bir tane daha, ayrı, başka bir tane, öbür; USER: başka, başka bir, bir, diğer, bir başka, bir başka

GT GD C H L M O
answer /ˈɑːn.sər/ = NOUN: cevap, yanıt, karşılık, çözüm, tepki, misilleme; VERB: yanıtlamak, cevap vermek, karşılamak, bakmak, uymak, karşılık vermek, kefil olmak, yetmek, yerine getirmek, tanıma uymak; USER: cevap, answer, cevaplamak, yanıt, yanıtlamak

GT GD C H L M O
answered /ˈɑːn.sər/ = VERB: yanıtlamak, cevap vermek, karşılamak, bakmak, uymak, karşılık vermek, kefil olmak, yetmek, yerine getirmek, tanıma uymak; USER: cevap, yanıtladı, cevap verdi, yanıt, yanıtı

GT GD C H L M O
anti /ˈæn.ti/ = NOUN: muhalif, karşı olan kimse; USER: Anti, karşıtı, önleyici, karşı

GT GD C H L M O
anticipated /ænˈtɪs.ɪ.peɪt/ = VERB: beklemek, tahmin etmek, önceden görmek, ummak, önce davranmak, sezmek, geleceği görmek, söylenmeden yapmak, önceden yapmak; USER: beklenen, tahmin, beklenmektedir, beklenenden, öngörülmektedir

GT GD C H L M O
antitrust /ˌæn.tiˈtrʌst/ = USER: antitröst, antitrust, anti tröst

GT GD C H L M O
any /ˈen.i/ = ADJECTIVE: herhangi, her, hiçbir, hiç, daha, biraz; ADVERB: hiç, daha, biraz; PRONOUN: herhangi biri, biri, her ne; USER: herhangi, herhangi bir, hiçbir, bir, her, her

GT GD C H L M O
anything /ˈen.i.θɪŋ/ = PRONOUN: bir şey, hiçbir şey, her şey, herhangi bir şey, ne olsa; USER: bir şey, şey, hiçbir şey, herhangi bir şey, şeyi, şeyi

GT GD C H L M O
anywhere /ˈen.i.weər/ = ADVERB: herhangi bir yere, bir yere, hiçbir yerde; USER: herhangi bir yere, bir yere, yerde, her yerde, yere

GT GD C H L M O
appear /əˈpɪər/ = VERB: görünmek, gözükmek, belirmek, benzemek, ortaya çıkmak, belli olmak, anlaşılmak, gibi gelmek; USER: görünür, görüntülenir, görünmesini, görünen, görünebilir

GT GD C H L M O
appearance /əˈpɪə.rəns/ = NOUN: görünüm, görünüş, dış görünüş, ortaya çıkma, görünme, kılık, kılık kıyafet, belirme; USER: görünüm, görünümünü, görünümü, bir görünüm, görünüş

GT GD C H L M O
applicability = NOUN: uygulanabilirlik, uygulanabilme; USER: uygulanabilirlik, uygulanabilirliği, uygulanabilirliğini, uygulanabilirliğinin, uygulanabilir

GT GD C H L M O
applicable /əˈplɪk.ə.bl̩/ = ADJECTIVE: uygulanabilir, uygun, yerinde; USER: uygulanabilir, geçerli, Uygulanamaz, ilgili, geçerlidir

GT GD C H L M O
application /ˌæp.lɪˈkeɪ.ʃən/ = NOUN: uygulama, başvuru, kullanım, dilekçe, tatbik, başvuru formu, talep, başvurma, sürme, özen, dikkat; USER: uygulama, uygulaması, başvuru, uygulamanın, uygulamaya

GT GD C H L M O
applications /ˌæp.lɪˈkeɪ.ʃən/ = NOUN: uygulama, başvuru, kullanım, dilekçe, tatbik, başvuru formu, talep, başvurma, sürme, özen, dikkat; USER: uygulamaları, uygulamalar, uygulama, uygulamaların, uygulamalarda

GT GD C H L M O
applies /əˈplaɪ/ = VERB: uygulamak, başvurmak, kullanmak, sürmek, yapıştırmak, müracaat etmek, uygun düşmek, uygun olmak, gitmek, ilgisi olmak, ilgili olmak; USER: geçerlidir, geçerli, uygulanır, de geçerlidir, uygular, uygular

GT GD C H L M O
apply /əˈplaɪ/ = VERB: uygulamak, başvurmak, kullanmak, sürmek, yapıştırmak, müracaat etmek, uygun düşmek, uygun olmak, gitmek, ilgisi olmak, ilgili olmak; USER: uygulamak, geçerli, geçerlidir, uygulanır, uygulayın

GT GD C H L M O
appoint /əˈpɔɪnt/ = VERB: uygulamak, başvurmak, kullanmak, sürmek, yapıştırmak, müracaat etmek, uygun düşmek, uygun olmak, gitmek, ilgisi olmak, ilgili olmak; USER: atamak, tayin, atama, atayabilir, atanması

GT GD C H L M O
appointing /əˈpɔɪnt/ = VERB: atamak, belirlemek, tayin etmek, kararlaştırmak, saptamak, döşemek, dayayıp döşemek; USER: atanması, tayin, atama, atamak, atayan

GT GD C H L M O
appointment /əˈpɔɪnt.mənt/ = NOUN: randevu, atama, tayin, görev, buluşma, iş; USER: randevu, atanması, atama, randevuyu, randevuda

GT GD C H L M O
approach /əˈprəʊtʃ/ = NOUN: yaklaşım, yaklaşma, girişim, yol, yanaşma, teşebbüs; VERB: yaklaşmak, yanaşmak, varmak, ulaşmak, ele almak, koyulmak; USER: yaklaşım, yaklaşımı, bir yaklaşım, yaklaşımın, yaklaşımla

GT GD C H L M O
approached /əˈprəʊtʃ/ = VERB: yaklaşmak, yanaşmak, varmak, ulaşmak, ele almak, koyulmak, girişmek, benzemek, andırmak, başvurmak, görüşmek, temasta bulunmak; USER: yaklaştı, yaklaşırken, ele, yaklaşmıştır, yaklaştığı

GT GD C H L M O
appropriate /əˈprəʊ.pri.ət/ = ADJECTIVE: uygun, yerinde, özgü, has, biçilmiş kaftan, yakışık alır; VERB: ayırmak, özelleştirmek, kendine mâletmek, iç etmek, üstüne oturmak, el koymak; USER: uygun, uygun bir, ilgili, uygun olan, gerekli

GT GD C H L M O
appropriately /əˈprəʊ.pri.ət/ = ADVERB: uygun olarak; USER: uygun olarak, uygun, uygun şekilde, uygun bir, uygun bir şekilde

GT GD C H L M O
approval /əˈpruː.vəl/ = NOUN: onay, kabul, onaylama, uygun bulma, onama, beğenme; USER: onay, onayı, onayına, onaylanması, onayını

GT GD C H L M O
approved /əˈpruːvd/ = ADJECTIVE: onaylı, izinli, denenmiş, vefalı, vefakâr; USER: onaylı, onaylanmış, onaylanan, onaylanmıştır, kabul

GT GD C H L M O
arab /ˈær.əb/ = NOUN: Arap, Arabistanlı, Arap atı; ADJECTIVE: Arap; USER: Arap, arab

GT GD C H L M O
are /ɑːr/ = NOUN: ar; USER: olan, vardır, bulunmaktadır, olup, olarak, olarak

GT GD C H L M O
aren /ɑːnt/ = USER: değil mi, aren, öyle değil, öyle, değiller, değiller

GT GD C H L M O
around /əˈraʊnd/ = ADVERB: etrafında, etrafına, etrafta, çevrede, oraya buraya, bu civarda, arada burada; PREPOSITION: çevresinde, etrafında, etrafına, çevresine, sularında, aşağı yukarı; USER: etrafında, çevresinde, çevresindeki, yaklaşık, civarında

GT GD C H L M O
articles /ˈɑː.tɪ.kl̩/ = NOUN: sözleşme, şirket sözleşmesi; USER: makaleler, yazılar, haberler, makaleleri

GT GD C H L M O
as /əz/ = ADVERB: olarak, gibi, kadar, iken; PRONOUN: gibi; CONJUNCTION: olduğu gibi, ki, iken, rağmen, karşın, madem, mademki, -diği gibi, -irken; USER: olarak, gibi, kadar, yanı, şekilde, şekilde

GT GD C H L M O
aside /əˈsaɪd/ = ADVERB: bir kenara, bir tarafa, ayrı, kendi kendine; NOUN: kendi kendine söylenen sözler; USER: bir kenara, kenara, yana, bir yana, tarafa

GT GD C H L M O
ask /ɑːsk/ = VERB: sormak, istemek, soru sormak, rica etmek, davet etmek, aranmak, hak etmek, kaşınmak; USER: sormak, isteyin, sorun, sorabilir, sor, sor

GT GD C H L M O
asked /ɑːsk/ = VERB: sormak, istemek, soru sormak, rica etmek, davet etmek, aranmak, hak etmek, kaşınmak; USER: sordu, istedi, sorulan, soruldu, sordum

GT GD C H L M O
asking /ɑːsk/ = NOUN: isteme; USER: isteme, soran, isteyen, sorarak, soruyor, soruyor

GT GD C H L M O
asks /ɑːsk/ = VERB: sormak, istemek, soru sormak, rica etmek, davet etmek, aranmak, hak etmek, kaşınmak; USER: diye soruyor, soruyor, sorar, ister, soran, soran

GT GD C H L M O
assessment /əˈses.mənt/ = NOUN: değerlendirme, vergi, vergilendirme, belirlenen değer; USER: değerlendirme, değerlendirmesi, değerlendirilmesi, Ölçme ve değerlendirme, değerlendirmesini

GT GD C H L M O
asset /ˈæs.et/ = NOUN: varlık, mal, mülk, değerli şey; USER: varlık, varlığın, aktif, varlığı, aktifi

GT GD C H L M O
assets /ˈaset/ = NOUN: varlıklar, aktif, mal varlığı, alacaklar, servet; USER: aktif, varlıklar, varlık, varlıkların, varlıkları

GT GD C H L M O
assignment /əˈsaɪn.mənt/ = NOUN: atama, görev, tayin, ödev, tahsis, devir, iş, belirleme, devretme, ev ödevi, feragat senedi, havale senedi, kararlaştırma; USER: atama, ataması, görev, ödev, atanması

GT GD C H L M O
assistance /əˈsɪs.təns/ = NOUN: yardım, destek; USER: yardım, yardımı, destek, hizmetleri, asistanlığı

GT GD C H L M O
associated /əˈsəʊ.si.eɪ.tɪd/ = ADJECTIVE: birleşmiş; USER: ilişkili, ilgili, bağlantılı, ilişkilidir, ilişkilendirilmiş

GT GD C H L M O
associates /əˈsəʊ.si.eɪt/ = NOUN: ortak, üye, arkadaş, dost, öğretim üyesi; USER: İştirakler, ortakları, İştirak, iştiraklere, iştirakçi

GT GD C H L M O
association /əˌsəʊ.siˈeɪ.ʃən/ = NOUN: dernek, ortaklık, işbirliği, birleşme, çağrıştırma, iştirak, arkadaşlık, akla getirme; USER: dernek, ilişki, derneği, birliği, ilişkisi, ilişkisi

GT GD C H L M O
assumption /əˈsʌmp.ʃən/ = NOUN: sanı, yüklenme, farzetme, takınma, taslama, havalara girme, üstüne alma, üstlenme; USER: varsayım, varsayımı, varsayımına, varsayımıyla

GT GD C H L M O
at /ət/ = PREPOSITION: -de, -da, -ye, -ya, -e, -a; NOUN: savaşçı, asker, eyt; USER: de, az, at, okuyun, azından, azından

GT GD C H L M O
attended /əˈtend/ = VERB: katılmak, devam etmek, bakmak, hazır bulunmak, dinlemek, eşlik etmek, kulak vermek, hizmet etmek, dikkatini vermek, beraberinde getirmek; USER: katıldı, katıldığı, katılmıştır, katılan, devam

GT GD C H L M O
attention /əˈten.ʃən/ = NOUN: dikkat, ilgi, özen, bakım, itina, aldırış, ilgilenme, iltifat, kur; USER: dikkat, dikkatini, ilgi, önem, ilgisini

GT GD C H L M O
attentions /əˈtenCHən/ = NOUN: dikkat, ilgi, özen, bakım, itina, aldırış, ilgilenme, iltifat, kur; USER: dikkat, dikkatini, ilgi, ilgisini, ilgi gösterir

GT GD C H L M O
attorneys /əˈtɜː.ni/ = NOUN: avukat, vekil, dava vekili; USER: avukat, avukatlar, avukatları, avukatlık, avukatların

GT GD C H L M O
attract /əˈtrækt/ = VERB: çekmek, cezbetmek

GT GD C H L M O
attractive /əˈtræk.tɪv/ = NOUN: cazibe, çekim, atraksiyon, çekicilik, alımlılık, eğlence programı; USER: çekici, cazip, çekici bir, cazip bir, ilgi çekici

GT GD C H L M O
audit /ˈɔː.dɪt/ = NOUN: denetim, hesap denetimi, hesapların kontrolü, sistemli inceleme; VERB: denetlemek, incelemek, kontrol etmek; USER: denetim, denetimi, denetimin, denetleme, denetimimiz

GT GD C H L M O
auditing /ˈɔː.dɪt/ = NOUN: denetleme, hesapları denetleme; USER: denetleme, denetim, denetimi, denetimin, denetimini

GT GD C H L M O
authorities /ɔːˈθɒr.ɪ.ti/ = NOUN: yetkililer, yetkili makamlar; USER: yetkililer, yetkilileri, yetkililerin, makamları, makamlar

GT GD C H L M O
authority /ɔːˈθɒr.ɪ.ti/ = NOUN: yetki, otorite, uzman, yetki belgesi, nüfuz, hüküm, hak, bilirkişi, itibar; USER: yetki, otorite, yetkisi, makam, yetkilisi

GT GD C H L M O
available /əˈveɪ.lə.bl̩/ = ADJECTIVE: mevcut, geçerli, hazır, müsait, var, eldeki, kullanışlı, işe yarar; USER: mevcut, mevcuttur, kullanılabilir, uygun, geçerli, geçerli

GT GD C H L M O
avoid /əˈvɔɪd/ = VERB: önlemek, kaçınmak, korunmak, sakınmak, uzak durmak, uzak durmak, savuşturmak, iptal etmek; USER: önlemek, kaçınmak, kaçının, bilmek, engellemek

GT GD C H L M O
avoided /əˈvɔɪd/ = VERB: önlemek, kaçınmak, korunmak, sakınmak, uzak durmak, uzak durmak, savuşturmak, iptal etmek; USER: kaçınılması, kaçınılmalıdır, önlenebilir, kaçınılması gereken, önlenir

GT GD C H L M O
aware /əˈweər/ = ADJECTIVE: farkında, haberdar, uyanık, farkında olan, tetikte; USER: farkında, haberdar, farkındayız, unutmayın, bilincinde

GT GD C H L M O
badges /bædʒ/ = NOUN: rozet, işaret, nişan; USER: rozetleri, rozetler, rozet, yaka kartları

GT GD C H L M O
bank /bæŋk/ = NOUN: banka, sahil, kıyı, banko, set, küme, yığın, yokuş, tuş arası, uçağın bir yana yatması; VERB: parasal işlerini yapmak, para sürmek; USER: banka, Bankası, Bank, kulübesi, bankanın

GT GD C H L M O
banks /bæŋk/ = NOUN: banka, sahil, kıyı, banko, set, küme, yığın, yokuş, tuş arası, uçağın bir yana yatması; VERB: parasal işlerini yapmak, para sürmek; USER: bankalar, bankaların, bankaları, banka, bankalarının

GT GD C H L M O
based /-beɪst/ = ADJECTIVE: merkezli, kurulmuş, bulunan, yerleşik, dayanmış, tesis edilmiş; USER: merkezli, göre, dayalı, esas, temel

GT GD C H L M O
basis /ˈbeɪ.sɪs/ = NOUN: temel, esas, ilke, kaynak, kaide, üs, prensip, köken, belkemiği; USER: temel, esas, olarak, temelinde, bazında

GT GD C H L M O
basket /ˈbɑː.skɪt/ = NOUN: sepet, basket, sayı, pota, küfe, zembil, çember, sepet örgüsünden yapılmış şey; USER: sepet, sepeti, sepete, Sorgu, Sepetiniz

GT GD C H L M O
be /biː/ = VERB: olmak, var olmak, bulunmak, tutmak, durmak, mal olmak, anlamına gelmek; USER: olmak, olabilir, olması, olarak, olduğu, olduğu

GT GD C H L M O
because /bɪˈkəz/ = CONJUNCTION: çünkü, dolayı, yüzünden, -diği için; USER: çünkü, nedeniyle, için, nedeni, nedeni

GT GD C H L M O
become /bɪˈkʌm/ = VERB: olmak, haline gelmek, yaraşmak, kesilmek, yakışmak, uymak, güzel durmak, -laşmak, -leşmek; USER: olmak, haline, hale, oldu, olur, olur

GT GD C H L M O
been /biːn/ = USER: olmuştur, oldu, mu, olan, olarak, olarak

GT GD C H L M O
before /bɪˈfɔːr/ = ADVERB: önce, önceki, karşı, önde; PREPOSITION: önce, önünde, önüne, evvel, huzurunda, karşısında, önde; CONJUNCTION: önce; USER: önce, öncesi, daha önce, önceki

GT GD C H L M O
behalf /bɪˈhɑːf/ = USER: adına, adınıza, lehine, adımıza

GT GD C H L M O
behaving /bɪˈheɪv/ = VERB: davranmak, hareket etmek, terbiyeli olmak, terbiyesini takınmak, görgülü davranmak, çalışmak; USER: davranıyor, davranmak, davranmaya, davranışlar, davrandığını

GT GD C H L M O
behavior /bɪˈheɪ.vjər/ = NOUN: davranış, tutum, hareket, tavır, hareket tarzı; USER: davranış, davranışı, davranışını, davranışları

GT GD C H L M O
behaviors /bɪˈheɪ·vjər/ = NOUN: davranış, davranış, tutum, tutum, hareket, hareket, tavır, tavır, hareket tarzı, hareket tarzı; USER: davranışları, davranışlar, davranışlarını, davranış, davranışların

GT GD C H L M O
behind /bɪˈhaɪnd/ = PREPOSITION: arkasında, gerisinde, arkasından, ardındaki, ardından, peşinde; ADVERB: geride, arkada, arkadan, geri, geriye, arkaya; USER: arkasında, geride, arkasındaki, gerisinde, arkasından

GT GD C H L M O
being /ˈbiː.ɪŋ/ = NOUN: varlık, olma, varoluş, yaradılış, yapı; USER: olma, varlık, olmak, olan, olmanın, olmanın

GT GD C H L M O
believe /bɪˈliːv/ = VERB: inanmak, güvenmek, inancı olmak; USER: inanmak, inanıyorum, inanıyoruz, inanıyor, iman, iman

GT GD C H L M O
below /bɪˈləʊ/ = PREPOSITION: altında, aşağı, altta; ADVERB: aşağıda, altında, altında, aşağı, altta, alt katta, yeryüzünde, cehennemde, düşük rütbede, rütbece altında; USER: altında, aşağıda, aşağıdaki, aşağıya, altına, altına

GT GD C H L M O
benchmark /ˈbentʃ.mɑːk/ = USER: kriter, kıyaslama, gösterge, referans, karşılaştırmalı değerlendirme

GT GD C H L M O
benefit /ˈben.ɪ.fɪt/ = NOUN: fayda, yarar, kazanç, avantaj, menfaat, kâr, çıkar, hak, ayrıcalık, yardım parası, yardım toplama faaliyeti; VERB: yararlanmak, faydası olmak, yararı dokunmak, yaramak; USER: yarar, fayda, yararlanabilir, yararlanmak, yararlanacak

GT GD C H L M O
benefits /ˈben.ɪ.fɪt/ = NOUN: fayda, yarar, kazanç, avantaj, menfaat, kâr, çıkar, hak, ayrıcalık, yardım parası, yardım toplama faaliyeti; VERB: yararlanmak, faydası olmak, yararı dokunmak, yaramak; USER: faydaları, yararları, faydalar, fayda, avantajları

GT GD C H L M O
best /best/ = ADJECTIVE: en iyi, birinci sınıf; ADVERB: en, en çok, en iyi şekilde; VERB: yenmek, geçmek, alt etmek; USER: en iyi, en, iyi, bölgesindeki en iyi, en çok, en çok

GT GD C H L M O
better /ˈbet.ər/ = ADJECTIVE: daha iyi, daha güzel; ADVERB: daha iyi, daha iyi şekilde, iyisimi; VERB: iyileştirmek, daha iyi yapmak, geliştirmek, düzeltmek, geçmek; NOUN: daha iyisi, üstün kimse; USER: daha iyi, iyi, daha, daha iyi bir, iyi bir

GT GD C H L M O
bid /bɪd/ = NOUN: teklif, ihale, fiyat teklifi, girişim, deklarasyon, davet, teşebbüs, para sürme; VERB: teklif vermek, deklare etmek, fiyat vermek, söylemek, demek, emretmek, davet etmek, elde etmeye çalışmak; USER: teklif, teklifi, teklifinizi, teklifini, teklifiniz

GT GD C H L M O
bidding /ˈbɪd.ɪŋ/ = NOUN: teklif verme, fiyat verme, emir; USER: teklif, ihale, teklifi, teklif verme, teklifini

GT GD C H L M O
bids /bɪd/ = NOUN: teklif verme, fiyat verme, emir; USER: teklifleri, teklif, teklifler, tekliflerini, tekliflerinizi

GT GD C H L M O
board /bɔːd/ = NOUN: tahta, kurul, pano, mukavva, heyet, borda, sörf, komisyon, meclis, ilan tahtası, yiyecek içecek; VERB: binmek; USER: tahta, kurulu, pansiyon, kartı, yönetim kurulu

GT GD C H L M O
bonds /bɒnd/ = NOUN: tahviller; USER: tahviller, tahvil, tahvilleri, bağlar, tahvili

GT GD C H L M O
books /bʊk/ = NOUN: kitap, defter, liste, senaryo, libretto, opera metni; VERB: ayırtmak, rezervasyon yapmak, ayırmak, kaydetmek, deftere işlemek, yer ayırmak, tutmak; USER: kitaplar, kitap, kitapları, Books, kitapların, kitapların

GT GD C H L M O
borders /bɔː.dər/ = NOUN: sınır, kenar, hudut, tarh, kenar süsü; VERB: sınır koymak, çerçevelemek, sınır komşusu olmak, bitişik olmak, demeye gelmek, benzer olmak; USER: sınırları, sınırlar, sınırlarını, sınırların, sınır

GT GD C H L M O
boss /bɒs/ = NOUN: patron, işveren, yönetici, kabartma, şişlik; VERB: idare etmek, yönetmek, patronluk yapmak, otoriter olmak, kabartma yapmak; USER: patron, patronu, boss, patronun, patronum, patronum

GT GD C H L M O
both /bəʊθ/ = ADJECTIVE: ikisi de, her ikisi de; USER: her ikisi de, ikisi de, hem, iki, her iki

GT GD C H L M O
bottle /ˈbɒt.l̩/ = NOUN: şişe, biberon, içki; VERB: şişelemek, şişeye doldurmak, kavanozlayıp saklamak; USER: şişe, şişesi, bottle, şişe şarap, bir şişe

GT GD C H L M O
box /bɒks/ = NOUN: kutu, sandık, kulübe, loca, şimşir, yumruk, televizyon, şamar; VERB: kutuya koymak, yumruk atmak, kutulamak, sandığa koymak; USER: kutu, kutusu, kutusunda, kutusunu, kutusuna

GT GD C H L M O
boycott /ˈbɔɪ.kɒt/ = NOUN: boykot, direniş; VERB: boykot etmek; USER: boykot, boykot etme, boykota, boykot etmeleri, boykot etmeye

GT GD C H L M O
boycotts /ˈbɔɪ.kɒt/ = NOUN: boykot, direniş; VERB: boykot etmek; USER: boykotlar, boykotları, boykotların, boykot, boykotlardan,

GT GD C H L M O
brands /brænd/ = NOUN: marka, damga, tarz, nişan, namus lekesi, ayıp, usul; VERB: dağlamak, damgalamak, markalamak, lekelemek, derin etki bırakmak; USER: markalar, marka, markaları, markaların, markaları göster

GT GD C H L M O
breach /briːtʃ/ = NOUN: ihlal, gedik, bozulma, yarık, uymama, bozma, çiğneme, dalgaların sahile vurup kırılması; VERB: kırmak, gedik açmak, yarmak; USER: ihlal, ihlali, aykırı, ihlaline, ihlalini

GT GD C H L M O
breaches /briːtʃ/ = NOUN: ihlal, gedik, bozulma, yarık, uymama, bozma, çiğneme, dalgaların sahile vurup kırılması; USER: ihlalleri, ihlal, ihlallerine, ihlali, ihlallerini

GT GD C H L M O
bribery /braɪb/ = NOUN: rüşvet, rüşvet verme; USER: rüşvet, rüşvete, rüşvet verilmesi, rüşvetle, rüşvetin

GT GD C H L M O
bribes /braɪb/ = NOUN: rüşvet; VERB: rüşvet vermek, para yedirmek, ayartmak; USER: rüşvet, rüşvetin, rüşvetleri, rüşvetler

GT GD C H L M O
brother /ˈbrʌð.ər/ = NOUN: kardeş, erkek kardeş, birader, dost, arkadaş, tarikat üyesi; USER: kardeş, kardeşi, kardeşim, kardeşinin, erkek kardeşi

GT GD C H L M O
build /bɪld/ = NOUN: yapı, vücut yapısı, yaradılış; VERB: kurmak, inşa etmek, yapmak, örmek, güvenmek, inşaatçılık yapmak, bel bağlamak, toplamak, toplanmak, kümelenmek; USER: inşa etmek, kurmak, yapı, inşa, oluşturmak

GT GD C H L M O
building /ˈbɪl.dɪŋ/ = NOUN: bina, inşa, yapı, inşaat, kurma, inşa etme, apartman; USER: bina, yapı, binanın, binada, inşaat

GT GD C H L M O
business /ˈbɪz.nɪs/ = NOUN: iş, faaliyet, ticaret, işyeri, firma, ticarethane, mesele, alım satım, görev, konu; USER: iş, işletmeniz, Business, işletme, ticari

GT GD C H L M O
businesses /ˈbɪz.nɪs/ = NOUN: iş, faaliyet, ticaret, işyeri, firma, ticarethane, mesele, alım satım, görev, konu; USER: işletmeler, işletmelerin, iş, işletme, işletmelere

GT GD C H L M O
but /bʌt/ = CONJUNCTION: ama, ancak, fakat, ki, oysa, hariç, başka, halbuki; ADVERB: sadece, yalnızca, yani, hiç olmazsa; NOUN: itiraz, karşı çıkma; USER: ama, ancak, fakat, değil, aynı, aynı

GT GD C H L M O
buyer /ˈbaɪ.ər/ = NOUN: alıcı, müşteri, satın almacı, satın alma görevlisi; USER: alıcı, Alici, alıcının, alıcıya

GT GD C H L M O
buying /baɪ/ = NOUN: satın alma, alış; USER: satın alma, satın, satın almadan, satın almak, alım

GT GD C H L M O
by /baɪ/ = PREPOSITION: tarafından, göre, ile, yoluyla, kadar, vasıtasıyla, yanında, kenarında, başında, yanından, yakınında, yakınından, yolundan; ADVERB: yakın, geçecek biçimde, geçişli biçimde, bir kenara; USER: tarafından, göre, ile, by, edenler tarafından

GT GD C H L M O
c /ˌsiː.plʌsˈplʌs/ = NOUN: yüz; USER: c,

GT GD C H L M O
calendars /ˈkæl.ɪn.dər/ = NOUN: takvim, almanak, yıllık, liste, sicil, kütük, mahkeme günü; USER: takvimler, takvim, takvimleri, takvimlerini, takvimi

GT GD C H L M O
call /kɔːl/ = NOUN: çağrı, davet, çağırma, seslenme, ziyaret, ses, ihtiyaç, ziyaret etme, telefonda konuşma, ötüş; VERB: aramak, çağırmak, seslenmek, demek, adlandırmak, çağrıda bulunmak, söylemek, davet etmek, telefon etmek, bağırmak, uyandırmak, ziyaret etmek, lakap takmak, telefonda konuşmak, dava açmak, farzetmek; USER: çağrı, aramak, now, call now, şöyle çağırır

GT GD C H L M O
called /kɔːl/ = ADJECTIVE: adlı, denilen; USER: denilen, adlı, denir, adlandırılan, adı, adı

GT GD C H L M O
campaign /kæmˈpeɪn/ = NOUN: kampanya, sefer, seferberlik, savaş, mücâdele; VERB: savaşmak, kampanyaya katılmak, sefere çıkmak, adaylığını koymak, mücâdele vermek; USER: kampanya, kampanyası, kampanyanın, kampanyasının, kampanyayı

GT GD C H L M O
can /kæn/ = NOUN: kutu, teneke kutu, konserve kutusu, hela, hapishane, kaba et, teneke kutudaki içecek; VERB: yapabilmek, edebilmek, olabilmek, kovmak, konservesini yapmak; USER: kutu, olabilir, yapabilirsiniz, can, olabildiğince, olabildiğince

GT GD C H L M O
candidate /ˈkæn.dɪ.dət/ = NOUN: aday, namzet; USER: aday, adayı, adayın, bir aday, candidate

GT GD C H L M O
candidates /ˈkæn.dɪ.dət/ = NOUN: aday, namzet; USER: adaylar, aday, adayların, adayları, adaylara

GT GD C H L M O
cannot /ˈkæn.ɒt/ = VERB: yapamamak, edememek, gücü yetmemek; USER: Yapamam, olamaz, yapamazsınız, yapamaz, değil mi, değil mi

GT GD C H L M O
capacity /kəˈpæs.ə.ti/ = NOUN: kapasite, hacim, güç, yetenek, verim, kabiliyet, sıfat, yeterlik, iktidar; ADJECTIVE: azami, maksimum, dolu, ful; USER: kapasite, kapasitesi, kapasiteli, kapasitesini, kapasitesine

GT GD C H L M O
card /kɑːd/ = NOUN: kart, tarak, kartpostal, kartvizit, tebrik kartı, belge, oyun kâğıdı, iskambil kâğıdı, program, esprili kimse; VERB: kart koymak, fişlemek, kart açmak, kartlara yapıştırmak, taramak; USER: kart, kartı, kartını, kartına, kartın

GT GD C H L M O
cards /kɑːd/ = NOUN: kart, tarak, kartpostal, kartvizit, tebrik kartı, belge, oyun kâğıdı, iskambil kâğıdı, program, esprili kimse; VERB: kart koymak, fişlemek, kart açmak, kartlara yapıştırmak, taramak; USER: kartları, kart, kartlar, kartı, kartlarını

GT GD C H L M O
care /keər/ = NOUN: bakım, dikkat, özen, ilgi, itina, kaygı, endişe, merak, himaye, aldırış; VERB: ilgilenmek, özen göstermek; USER: bakım, umurumda, bakımı, önem, dikkat

GT GD C H L M O
careful /ˈkeə.fəl/ = ADJECTIVE: dikkatli, özenli, titiz, itinalı, tedbirli, ölçülü, idareli, tutumlu, düşünen; USER: dikkatli, dikkat, dikkat edin, dikkatli bir, özen

GT GD C H L M O
carefully /ˈkeə.fəl.i/ = ADVERB: dikkatlice, özenle, itinayla, idareli biçimde, tutumlu; USER: dikkatlice, dikkatle, dikkatli, özenle, dikkatli bir, dikkatli bir

GT GD C H L M O
carries /ˈkær.i/ = VERB: taşımak, getirmek, götürmek, sağlamak, bulundurmak, kaldırmak, nakletmek, geçirmek, çekmek, elde etmek, menzili olmak, çakmak; USER: taşır, taşıyan, taşımaktadır, taşıyor, taşıdığı

GT GD C H L M O
carry /ˈkær.i/ = VERB: taşımak, getirmek, götürmek, sağlamak, bulundurmak, kaldırmak, nakletmek, geçirmek, çekmek, elde etmek, menzili olmak, çakmak, sevketmek, başarı kazanmak, satışa sunmak, yayımlamak, taşıyıcılık yapmak, menzil, karadan yapılan kayık taşımacılığı, golfte topun vurulmadan önceki gidişi; USER: taşımak, yürütmek, devam, taşıyan, taşıma

GT GD C H L M O
cars /kɑːr/ = NOUN: araba, otomobil, kabin, vagon, yolcu bölümü; USER: araba, el araba, el, arabalar, el aramayı

GT GD C H L M O
case /keɪs/ = NOUN: durum, dava, kasa, olay, çanta, kılıf, kutu, hasta, mahfaza, husus, kovan, kap, delil, sorun, görüş, kanıt, valiz, neden, hukuksal olay, tuhaf tip, gözetlemek, dikizlemek, kutulamak, yerine koymak, kaplamak, ciltlemek, örtmek; USER: durum, durumda, durumunda, halinde, vaka

GT GD C H L M O
cases /keɪs/ = NOUN: durum, dava, kasa, olay, çanta, kılıf, kutu, hasta, mahfaza, husus, kovan, kap, delil, sorun, görüş, kanıt, valiz, neden, hukuksal olay, tuhaf tip, gözetlemek, dikizlemek, kutulamak, yerine koymak, kaplamak, ciltlemek, örtmek; USER: durumlarda, durumda, olgularda, olgu, olguda

GT GD C H L M O
cash /kæʃ/ = NOUN: nakit, para, peşin para, peşin ödeme, ufak madeni para; VERB: bozdurmak, paraya çevirmek, bozmak; USER: nakit, para, Kasa, nakdi, para Çekme

GT GD C H L M O
casualty /ˈkæʒ.ju.əl.ti/ = NOUN: kaza, yaralı, şehit, ölü, felâket; USER: kaza, kazazede, yaralı, zayiat, casualty

GT GD C H L M O
cayman /ˈkāmən/ = NOUN: tropikal timsah, timsah; USER: timsah, cayman, Kayman, ve Cayman, tropikal timsah,

GT GD C H L M O
celebrate /ˈsel.ɪ.breɪt/ = VERB: kutlamak, anmak, övmek, ayin yapmak, göklere çıkarmak, yönetmek, aşai rabbani ayinini yönetmek, bayram yapmak; USER: kutlamak, kutlama, kutluyoruz, kutlayacak, günü kutlamak

GT GD C H L M O
cell /sel/ = NOUN: hücre, pil, göz, petek gözü, oda, toplumdan kaçan kimsenin kapandığı evi; USER: hücre, cep, hücreli, hücresi, hücrenin

GT GD C H L M O
center /ˈsen.tər/ = NOUN: merkez, orta, odak, punta, göbek, orta alan, santra, ılımlı kimse; VERB: ortalamak, ortaya gelmek, merkezde toplamak, merkezde toplanmak; USER: merkez, merkezi, Center, merkezine, merkezinde

GT GD C H L M O
ceremonial /ˈser.ɪ.mə.ni/ = NOUN: tören, merasim, seremoni, ayin; ADJECTIVE: törensel, resmi, merasimli, dini törenle ilgili; USER: tören, törensel, merasim, ceremonial, seremoni

GT GD C H L M O
ceremony /ˈser.ɪ.mə.ni/ = NOUN: tören, seremoni, merasim, ayin, protokol, resmiyet, dinsel tören, resmilik, nezaket kuralları, dini tören; USER: tören, töreni, törenle, töreninde, törenine, törenine

GT GD C H L M O
certain /ˈsɜː.tən/ = ADJECTIVE: belirli, belli, kesin, emin, belirlenmiş, muhakkak, güvenilir, kuşkusuz, şüphesiz, herhangi bir, falanca, mutlâk; USER: belli, belirli, bazı, belirli bir, belli bir

GT GD C H L M O
certainly /ˈsɜː.tən.li/ = ADVERB: kesinlikle, şüphesiz, elbette, kuşkusuz, muhakkak; USER: kesinlikle, şüphesiz, elbette, kesin, mutlaka

GT GD C H L M O
certificate /səˈtɪf.ɪ.kət/ = NOUN: sertifika, belge, diploma, ruhsat, tasdikname, kimlik; VERB: belgelemek, belge vermek, ruhsat vermek; USER: sertifika, sertifikası, belgesi, certificate, sertifikayı, sertifikayı

GT GD C H L M O
certification /ˈsɜː.tɪ.faɪ/ = NOUN: belgeleme, onay, onaylama, ruhsat; USER: belgeleme, onay, sertifikasyon, sertifika, belgelendirme

GT GD C H L M O
certifications /ˌsɜr·t̬ə·fɪˈke·ʃən/ = NOUN: belgeleme, onay, onaylama, ruhsat; USER: sertifikalar, sertifikaları, Sertifikasyonlar, sertifikasyon, sertifika

GT GD C H L M O
chaired /tʃeər/ = VERB: başkanlık etmek, yetki vermek, sandâlyeye oturtmak, makama geçirmek, yönetmek; USER: başkanlık, başkanlığında, başkanlığını, başkanlığındaki, başkanlık etti

GT GD C H L M O
chairman /-mən/ = NOUN: başkan, reis, tekerlekli sandalye sürücüsü, tahtırevan taşıyıcısı; USER: başkan, başkanı, Kurulu Başkanı, Yönetim Kurulu Başkanı, başkanlığını

GT GD C H L M O
challenge /ˈtʃæl.ɪndʒ/ = VERB: meydan okumak, itiraz etmek, reddetmek, düelloya davet etmek, kafa tutmak, boy ölçüşmek; NOUN: meydan okuma, itiraz, davet, reddetme, kimlik sorma, parola sorma; USER: meydan okumak, itiraz, meydan okuma, meydan, karşı

GT GD C H L M O
challenges /ˈtʃæl.ɪndʒ/ = VERB: meydan okumak, itiraz etmek, reddetmek, düelloya davet etmek, kafa tutmak, boy ölçüşmek; NOUN: meydan okuma, itiraz, davet, reddetme, kimlik sorma, parola sorma; USER: zorluklar, sorunlar, zorlukları, sorunları, zorluklarla

GT GD C H L M O
change /tʃeɪndʒ/ = VERB: değiştirmek, değişmek, bozdurmak, bozmak, dönüşmek; NOUN: değişiklik, değişim, üstü, bozuk para, yenilik, para üstü, borsa; USER: değiştirmek, değiştirebilirsiniz, değiştirin, değiştirme, değiştirebilir

GT GD C H L M O
changes /tʃeɪndʒ/ = VERB: değiştirmek, değişmek, bozdurmak, bozmak, dönüşmek; NOUN: değişiklik, değişim, üstü, bozuk para, yenilik, para üstü, borsa; USER: değişiklikler, değişiklikleri, değişiklik, değişikliği, değişikliklerin

GT GD C H L M O
changing /ˈtʃeɪn.dʒɪŋ/ = ADJECTIVE: değişen; NOUN: değiştirme, değişim, değişme, bozma; USER: değişen, değiştirerek, değiştirme, değişiyor, değiştirmek

GT GD C H L M O
channels /ˈtʃæn.əl/ = NOUN: kanal, oluk, bağlantı, iletişim, nehir yatağı, suyolu, yol, yön; VERB: kanala dökmek, kanal açmak, maceraya sevketmek; USER: kanallar, kanal, kanalları, kanallarını, kanalı

GT GD C H L M O
charitable /ˈCHaritəbəl/ = ADJECTIVE: hayırsever, yardımsever, merhametli, müşfik, şefkâtli; USER: hayırsever, hayır, yardım, yardımsever, hayırseverlik

GT GD C H L M O
chat /tʃæt/ = NOUN: sohbet, konuşma, söyleşi, hoşbeş, ötücü kuş türü; VERB: sohbet etmek, söyleşmek, çene çalmak, laflamak, gevezelik etmek, hoşbeş etmek, lafa tutmak, lafa tutmak, kandırmaya çalışmak, kandırmaya çalışmak; USER: sohbet, chat, sohbet etmek

GT GD C H L M O
check /tʃek/ = NOUN: kontrol, check, çek, denetleme, denetim, engel, şah, kontrol işareti; VERB: denetlemek, kontrol etmek, gözden geçirmek, kontrol işareti koymak; USER: kontrol, kontrol edin, check, onay, oda

GT GD C H L M O
checking /CHek/ = NOUN: denetleme; USER: denetleme, kontrol, denetimi, kontrolü, kontrol etmek

GT GD C H L M O
chemical /ˈkem.ɪ.kəl/ = ADJECTIVE: kimyasal, kimya, kimyevi; USER: kimyasal, kimya, kimyevi

GT GD C H L M O
chief /tʃiːf/ = NOUN: baş, şef, reis, amir, armanın en üst kısmı; ADJECTIVE: baş, ana, belli başlı, en üst rütbeli; USER: baş, başkanı, şefi, şef, müdürü

GT GD C H L M O
child /tʃaɪld/ = NOUN: çocuk, evlat, küçük, velet, ürün; USER: çocuk, çocuğun, çocuk için, alt, çocuğunuzun

GT GD C H L M O
chipped /CHip/ = VERB: budamak, çentmek, yontmak, dilimlemek, havalandırmak, takılmak, alaya almak, kırılmak, kırılgan olmak; USER: yontmataş, yontma, yontulmuş, chipped, aşınmış,

GT GD C H L M O
choice /tʃɔɪs/ = NOUN: seçim, seçenek, tercih, seçme, seçme hakkı, şık, seçilen şey, seçkinler, seçkin sınıf; ADJECTIVE: seçme, seçkin, üstün, kaliteli, güzide, elit, kalburüstü; USER: seçim, seçenek, seçimi, seçimdir, bir seçim

GT GD C H L M O
choose /tʃuːz/ = VERB: seçmek, tercih etmek, istemek, ayırmak, yeğlemek, üstün tutmak; USER: seçmek, seçin, seçim, tercih, seçebilirsiniz

GT GD C H L M O
chosen /ˈtʃəʊ.zən/ = ADJECTIVE: seçilmiş, seçilmiş olan, cennetlik; USER: seçilmiş, seçilen, seçtiğiniz, tercih, taktiğiyle

GT GD C H L M O
circumstances /ˈsərkəmˌstans,-stəns/ = NOUN: koşullar, şartlar, zenginlik, varlık; USER: koşullar, şartlar, durumlarda, koşullarda, durumlar

GT GD C H L M O
citizen /ˈsɪt.ɪ.zən/ = NOUN: vatandaş, yurttaş, hemşehri, uyruk, sakin, ikamet eden kimse, sivil kimse; USER: vatandaş, vatandaşı, vatandaşın, yurttaş, vatandaşının

GT GD C H L M O
civil /ˈsɪv.əl/ = ADJECTIVE: sivil, iç, medeni, resmi, uygar, nazik, kibar, laik, devlete ait, hükümete ait, vatandaşlarla ilgili, yurttaşlık ile ilgili, medeni hukuk ile ilgili; USER: sivil, iç, inşaat, medeni, kamu

GT GD C H L M O
classification /ˌklæs.ɪ.fɪˈkeɪ.ʃən/ = NOUN: sınıflandırma, sınıflama, tasnif, derecelendirme; USER: sınıflandırma, sınıflandırılması, sınıflandırması, sınıflama, sınıflaması

GT GD C H L M O
clear /klɪər/ = ADJECTIVE: açık, net, temiz, berrak, belirgin, şeffaf, belli, anlaşılır, saydam; VERB: temizlemek, gidermek; ADVERB: açıkça; USER: temizleyin, açık, temizlemek, silmek, kaldırın

GT GD C H L M O
clearly /ˈklɪə.li/ = ADVERB: açıkça, anlaşılır biçimde, apaçık, şüphesiz, açık açık; USER: açıkça, net, açık, net bir şekilde, açık bir şekilde, açık bir şekilde

GT GD C H L M O
close /kləʊz/ = ADJECTIVE: yakın, kapalı, sıkı, saklı; ADVERB: yakın, yakından; VERB: kapatmak, kapamak, kesmek, bitirmek, yaklaşmak; NOUN: göğüs göğüse kavga; USER: yakın, kapatmak, kapatın, yakındır, close

GT GD C H L M O
cocktail /ˈkɒk.teɪl/ = NOUN: kokteyl; USER: kokteyl, kokteyli, cocktail, kokteylin, bir kokteyl

GT GD C H L M O
codes /kəʊd/ = NOUN: kod, şifre, kanun, yasa, kural, yönetmelik, tüzük, prensipler, yasa kitabı, kılavuz; USER: kodları, kodlar, Kodu, kodlarını, kodlarının

GT GD C H L M O
colleague /ˈkɒl.iːɡ/ = NOUN: iş arkadaşı, meslektaş; USER: iş arkadaşı, meslektaş, meslektaşım, meslektaşı, arkadaşı, arkadaşı

GT GD C H L M O
collect /kəˈlekt/ = VERB: toplamak, almak, biriktirmek, derlemek, toparlamak, tahsil etmek, toplanmak, koleksiyon yapmak, birikmek, bir araya getirmek, uğrayıp almak; ADJECTIVE: ödemeli; ADVERB: ödemeli; NOUN: ayinlerde okunan kısa dua; USER: toplamak, toplama, tahsil, toplayabilir, toplamaya

GT GD C H L M O
collecting /kəˈlekt/ = NOUN: toplama, para toplama; ADJECTIVE: tahsilat; USER: toplama, toplamak, toplanması, toplayarak, toplamaya

GT GD C H L M O
collusion /kəˈluː.ʒən/ = NOUN: hile, gizli anlaşma, dolap; USER: gizli anlaşma, hile, çarpışma, danışıklı dövüş, collusion

GT GD C H L M O
color /ˈkʌl.ər/ = NOUN: renk, boya, ten rengi, ton, içyüzü, bet beniz, yüz rengi; VERB: renklendirmek, kızarmak, renk katmak, renk vermek, boyamak; USER: renk, renkli, rengi, rengim, rengini

GT GD C H L M O
come /kʌm/ = VERB: gelmek, ulaşmak, görünmek, buyurmak, ileri gelmek, orgazm olmak, tatmin olmak, tavır takınmak; NOUN: meni, sperma, bel; USER: gelmek, gelir, gelip, gelen, gel, gel

GT GD C H L M O
comes /kʌm/ = USER: gelir, geliyor, söz konusu, konusu, gelen, gelen

GT GD C H L M O
commemorates /kəˈmem.ə.reɪt/ = VERB: anmak, kutlamak, hatırasına yapmak; USER: andı, commemorates, anısına, anıldığı, anan,

GT GD C H L M O
commemorative /kəˈmem(ə)rətiv,kəˈmeməˌrātiv/ = ADJECTIVE: hatıra, yadigâr; USER: hatıra, anma, Commemorative, anı, anısına

GT GD C H L M O
comment /ˈkɒm.ent/ = NOUN: yorum, açıklama, eleştiri, gevezelik, boş lâf; VERB: yorumlamak, değerlendirmek, eleştirmek, düşüncesini açıklamak; USER: yorum, yorumu, Yorumlamak, Görüşlerinizi, comment

GT GD C H L M O
comments /ˈkɒm.ent/ = NOUN: yorum, açıklama, eleştiri, gevezelik, boş lâf; VERB: yorumlamak, değerlendirmek, eleştirmek, düşüncesini açıklamak; USER: yorum, yorumlar, yorumlarını, tüm yorumlarını, yorumları

GT GD C H L M O
commercial /kəˈmɜː.ʃəl/ = ADJECTIVE: ticari, mesleki, ticaret yapan, kârlı, reklâm yayını yapan; NOUN: reklâm; USER: ticari, ticari olanaklar, ticaret, ticari bir, reklam

GT GD C H L M O
commission /kəˈmɪʃ.ən/ = NOUN: komisyon, heyet, görev, sipariş, komite, kurul, görevlendirme, atama, terfi, ısmarlama; VERB: görevlendirmek, atamak; USER: komisyon, komisyonu, Komisyonu'nun, komisyonun

GT GD C H L M O
commit /kəˈmɪt/ = VERB: işlemek, adamak, teslim etmek, suç işlemek, emanet etmek, önermek, komisyona sunmak, söz vermek, vâât etmek; USER: işlemek, taahhüt, işlemeye, commit, tamamlama

GT GD C H L M O
commitment /kəˈmɪt.mənt/ = NOUN: taahhüt, söz, bağlantı, teslim etme, vâât, suç işleme, hapis hükmü; USER: taahhüt, bağlılık, taahhüdü, bağlılığı, bağlılığını

GT GD C H L M O
commitments /kəˈmɪt.mənt/ = NOUN: taahhüt, söz, bağlantı, teslim etme, vâât, suç işleme, hapis hükmü; USER: taahhütleri, taahhütler, taahhütlerin, taahhütlerini, taahhüt

GT GD C H L M O
committed /kəˈmɪt.ɪd/ = VERB: işlemek, adamak, teslim etmek, suç işlemek, emanet etmek, önermek, komisyona sunmak, söz vermek, vâât etmek; USER: taahhüt, işlenen, kararlı, kararlıdır, kararlıyız

GT GD C H L M O
committee /kəˈmɪt.i/ = NOUN: komite, kurul, komisyon, heyet; USER: komite, komitesi, komitesinin, komitenin, kurul

GT GD C H L M O
committees /kəˈmɪt.i/ = NOUN: komite, kurul, komisyon, heyet; USER: komiteler, komiteleri, komite, komitelerin, komitelerinin

GT GD C H L M O
commodities /kəˈmɒd.ə.ti/ = NOUN: emtia, mal, eşya, hammadde; USER: mal, emtia, malların, ürünler, mallar

GT GD C H L M O
communicate /kəˈmyo͞onəˌkāt/ = VERB: iletişim kurmak, haberleşmek, bildirmek, anlatmak, nakletmek, bulaştırmak, bağlantılı olmak, temasa geçmek, geçirmek, birbirine açılmak, dertleşmek, içini dökmek; USER: iletişim kurmak, iletişim, iletişime, haberleşmek

GT GD C H L M O
communication /kəˌmjuː.nɪˈkeɪ.ʃən/ = NOUN: iletişim, haberleşme, bağlantı, irtibat, ulaşım, tebliğ, mesaj, kominikasyon, temas, haber, nakletme, yayma; USER: iletişim, iletişimi, haberleşme, iletişimin, bağlantı

GT GD C H L M O
communications /kəˌmjuː.nɪˈkeɪ.ʃən/ = NOUN: iletişim, haberleşme, bağlantı, irtibat, ulaşım, tebliğ, mesaj, kominikasyon, temas, haber, nakletme, yayma; USER: iletişim, haberleşme, iletişimi, iletişimleri, iletişimin

GT GD C H L M O
communities /kəˈmjuː.nə.ti/ = NOUN: topluluk, cemaat, cemiyet, ortaklık, müşterek tasarruf, ortak yön, benzerlik; USER: topluluklar, toplulukları, toplulukların, topluluklara, toplumlar

GT GD C H L M O
community /kəˈmjuː.nə.ti/ = NOUN: topluluk, cemaat, cemiyet, ortaklık, müşterek tasarruf, ortak yön, benzerlik; USER: topluluk, Topluluğumuzdan yorumlar, Topluluğu, yorumu, toplum

GT GD C H L M O
companies /ˈkʌm.pə.ni/ = NOUN: şirket, ortaklık, eşlik, arkadaşlık, bölük, misafir, topluluk, birlik, toplantı, tayfa; USER: şirketleri, şirketler, şirketlerin, şirket, şirketlerinin

GT GD C H L M O
company /ˈkʌm.pə.ni/ = NOUN: şirket, ortaklık, eşlik, arkadaşlık, bölük, misafir, topluluk, birlik, toplantı, tayfa; USER: şirket, şirketi, şirketin, firma, işletmenizi

GT GD C H L M O
compensate /ˈkɒm.pən.seɪt/ = VERB: tazmin etmek, karşılamak, eşitlemek, denklemek, telâfi etmek, yerini tutmak, denkleşmek; USER: tazmin etmek, karşılamak, telafi, tazmin, dengelemek

GT GD C H L M O
compensation /ˌkɒm.penˈseɪ.ʃən/ = NOUN: tazminat, tazmin, karşılama, bedel, maaş, ödün, taviz, telâfi; USER: tazminat, telafisi, kompanzasyonu, kompanzasyon, telafi

GT GD C H L M O
compete /kəmˈpiːt/ = VERB: yarışmak, rekabet etmek, çekişmek, mücâdele etmek; USER: rekabet etmek, yarışmak, rekabet, yarışacak, rekabet edebilmek

GT GD C H L M O
competing /kəmˈpiːt/ = VERB: yarışmak, rekabet etmek, çekişmek, mücâdele etmek; USER: rakip, rekabet, yarışan, yarışıyor, rekabet eden

GT GD C H L M O
competition /ˌkɒm.pəˈtɪʃ.ən/ = NOUN: rekabet, yarışma, çekişme; USER: rekabet, rekabetin, yarışma, rekabeti, rekabete

GT GD C H L M O
competitive /kəmˈpet.ɪ.tɪv/ = ADJECTIVE: rekabet edebilen, rekabete dayanan, hırslı, rakip olan, yarışmaya dayanan; USER: rekabetçi, rekabet, rekabetçi bir

GT GD C H L M O
competitiveness /kəmˈpet.ɪ.tɪv/ = USER: rekabet, rekabet gücünü, rekabet gücü, rekabet gücünün, rekabet edebilirlik

GT GD C H L M O
competitor /kəmˈpet.ɪ.tər/ = NOUN: rakip, yarışmacı, yarışçı; USER: rakip, yarışmacının, rakibi, yarışmacı, rakibin

GT GD C H L M O
competitors /kəmˈpet.ɪ.tər/ = NOUN: rakip, yarışmacı, yarışçı; USER: rakip, rakipleri, rakipler, rakiplerinden, rakiplerinizin

GT GD C H L M O
complete /kəmˈpliːt/ = VERB: tamamlamak, doldurmak, bitirmek, uygulamak, yerine getirmek; ADJECTIVE: tam, eksiksiz, tamamlanmış, tamam, tamamı, bütün, iyice, mükemmel; USER: tamamlamak, tam, tamamlayın, tamamlanması, listeye, listeye

GT GD C H L M O
completed /kəmˈpliːt/ = ADJECTIVE: tarihinde tamamlandı; USER: tamamlandı, tamamlanmış, tamamladı, tamamlanan, tamamlanmıştır

GT GD C H L M O
completion /kəmˈpliː.ʃən/ = NOUN: tamamlama, bitirme, ikmal; USER: tamamlama, tamamlanması, tamamlanmasından, tamamlanma, tamamlayan

GT GD C H L M O
complex /ˈkɒm.pleks/ = ADJECTIVE: karmaşık, kompleks, karışık, komplike, bileşik; NOUN: kompleks, site, blok, bileşik şey, karışık şey; USER: karmaşık, kompleks, kompleksi, karmaşık bir, karmaşıktır

GT GD C H L M O
compliance /kəmˈplaɪ.əns/ = NOUN: uyma, itaat, rıza, uysallık; USER: uyma, uyum, uygun, uygunluk, uyumluluk

GT GD C H L M O
compliant /kəmˈplɑɪ.ənt/ = ADJECTIVE: uysal, itaatkâr, yumuşak başlı; USER: uysal, uyumlu, uygun, uyumludur, uyumlu bir

GT GD C H L M O
complied /kəmˈplaɪ/ = VERB: uymak, boyun eğmek, razı olmak; USER: uyulması, uyum, uyumlu, riayet, uyulur

GT GD C H L M O
complies /kəmˈplaɪ/ = VERB: uymak, boyun eğmek, razı olmak; USER: uyumludur, uygundur, uygun, uyumlu, uyum

GT GD C H L M O
comply /kəmˈplaɪ/ = VERB: uymak, boyun eğmek, razı olmak; USER: uymak, uygun, uyumlu, uyum, yerine

GT GD C H L M O
complying /kəmˈplaɪ/ = VERB: uymak, boyun eğmek, razı olmak; USER: uygun, uyumlu, uyum, uymak, uyulması

GT GD C H L M O
compromise /ˈkɒm.prə.maɪz/ = NOUN: uzlaşma, ödün, taviz, uyuşma, ödün vererek anlaşmaya varma; VERB: uzlaşmak, uzlaştırmak, anlaşmak, gölge düşürmek, riske atmak, ara bulmak; USER: uzlaşma, ödün, uzlaşmaya, bir uzlaşma, taviz

GT GD C H L M O
computers /kəmˈpjuː.tər/ = NOUN: bilgisayar, elektronik beyin; USER: bilgisayar, bilgisayarlar, bilgisayarlarda, bilgisayarların, bilgisayarları

GT GD C H L M O
concern /kənˈsɜːn/ = NOUN: endişe, ilgi, merak, kuruluş, şirket, tasa, iş, alâka, şey; VERB: ait olmak, ilgilendirmek, ilişkisi olmak; USER: endişe, ilgi, kaygı, sorun, bir endişe

GT GD C H L M O
concerning /kənˈsɜː.nɪŋ/ = PREPOSITION: ilişkin, ilgili olarak, hakkında, konusunda, dair; ADVERB: konusunda; ADJECTIVE: ait; USER: ilişkin, ilgili, ile ilgili, konusunda, hakkında

GT GD C H L M O
concerns /kənˈsɜːn/ = NOUN: endişe, ilgi, merak, kuruluş, şirket, tasa, iş, alâka, şey; VERB: ait olmak, ilgilendirmek, ilişkisi olmak; USER: endişeleri, kaygıları, endişeler, kaygılar, endişelerini

GT GD C H L M O
conclusion /kənˈkluː.ʒən/ = NOUN: sonuç, karar, netice, kanı, hüküm, son; USER: sonuç, sonuca, sonucuna, sonucu, Sonuç olarak

GT GD C H L M O
conditions /kənˈdɪʃ.ən/ = NOUN: koşullar, şartlar, durum; USER: koşullar, şartlar, koşulları, şartları, koşullarına, koşullarına

GT GD C H L M O
conduct /kənˈdʌkt/ = NOUN: davranış, idare, hareket, yönetim, gidiş; VERB: yönetmek, iletmek, geçirmek, yönlendirmek, idare etmek, rehberlik etmek; USER: davranış, yapmak, yürütmek, kuralları, yapma

GT GD C H L M O
conducted /kənˈdʌkt/ = VERB: yönetmek, iletmek, geçirmek, yönlendirmek, idare etmek, rehberlik etmek; USER: yapılan, yürütülen, yapılmıştır, gerçekleştirilen, gerçekleştirilmiştir

GT GD C H L M O
conducting /kənˈdʌkt/ = ADJECTIVE: iletken, geçirici; USER: iletken, yapma, yapmak, yürütülmesi, yürütmek

GT GD C H L M O
confidential /ˌkɒn.fɪˈden.ʃəl/ = ADJECTIVE: gizli, güvenilir, mahrem, emin, güven veren; USER: gizli, gizlilik, gizlidir, gizli bir, güvenilir

GT GD C H L M O
confidentiality /ˌkɒn.fɪ.den.ʃiˈæl.ɪ.ti/ = NOUN: gizlilik; USER: gizlilik, gizliliğini, gizliliği, gizliliğinin, gizli

GT GD C H L M O
confines = VERB: sınırlamak, hapsetmek, kapamak, loğusa olmak, tutmak; NOUN: sınır; USER: sınırlar, sınırları, sınırlandırır, kısıtlamakta, confines,

GT GD C H L M O
confirm /kənˈfɜːm/ = VERB: onaylamak, doğrulamak, tasdik etmek, kuvvetlendirmek, tasdiklemek, takviye etmek, kiliseye kabul etmek; USER: onaylamak, onaylayın, teyit, doğrulamak, onaylayınız

GT GD C H L M O
confirmed /kənˈfɜːmd/ = ADJECTIVE: onaylı, müzmin, tasdikli, yerleşmiş, tiryaki, bağımlı; USER: onaylı, onaylamıştır, teyit, doğruladı, doğrulandı

GT GD C H L M O
conflict /ˈkɒn.flɪkt/ = NOUN: çatışma, anlaşmazlık, savaş, çekişme, kavga, çarpışma, fikir ayrılığı, keşmekeş; VERB: çekişmek, savaşmak, anlaşmazlığa düşmek, bağdaşmamak, tutmamak; USER: çatışma, çatışmanın, çakışma, çatışması, ihtilafı

GT GD C H L M O
conflicts /ˈkɒn.flɪkt/ = NOUN: çatışma, anlaşmazlık, savaş, çekişme, kavga, çarpışma, fikir ayrılığı, keşmekeş; VERB: çekişmek, savaşmak, anlaşmazlığa düşmek, bağdaşmamak, tutmamak; USER: çatışmalar, çatışmaların, çatışmaları, çakışmaları, çatışma

GT GD C H L M O
congratulate /kənˈgraCHəˌlāt,-ˈgrajə-/ = VERB: kutlamak, tebrik etmek; USER: tebrik etmek, kutlamak, tebrik, kutluyorum, tebrik ediyorum

GT GD C H L M O
conjunction /kənˈdʒʌŋk.ʃən/ = NOUN: bağlaç, birleşme, tesadüf, rastlantı, konjonksiyon; USER: bağlaç, birlikte, bağlantılı, bağlantılı olarak, beraber

GT GD C H L M O
connection /kəˈnek.ʃən/ = NOUN: bağlantı, bağ, ilişki, irtibat, bağıntı, aktarma, alâka, alışveriş, ilgilenme, akrabalık, yakın, akraba, dost, uyuşturucu satıcısı, ilgi, yakınlık; USER: bağlantı, bağlantısı, bağlantısını, bağlantıyı, bağlantılı

GT GD C H L M O
consider /kənˈsɪd.ər/ = VERB: düşünmek, dikkate almak, göz önünde bulundurmak, saymak, görmek, göz önüne almak, hesaba katmak, göz önünde tutmak, addetmek, saygı göstermek, fikrinde olmak; USER: düşünmek, düşünebilirsiniz, de düşünebilirsiniz, yerlerini de düşünebilirsiniz, dikkate

GT GD C H L M O
considerations /kənˌsɪd.əˈreɪ.ʃən/ = NOUN: bedel, önem, düşünce, düşünme, saygı, karşılık, itibar, sebep, göz önüne alma, göz önünde tutma; USER: hususlar, düşünceler, konuları, konular, değerlendirmeler

GT GD C H L M O
considered /kənˈsɪd.əd/ = ADJECTIVE: düşünülmüş, dikkate alınmış, saygıdeğer; USER: kabul, olarak kabul, dikkate, olarak, ele

GT GD C H L M O
consistent /kənˈsɪs.tənt/ = ADJECTIVE: tutarlı, sürekli, istikrarlı, uygun, kalıcı, bağıntılı; USER: tutarlı, tutarlı bir, uyumlu, sürekli, istikrarlı

GT GD C H L M O
consistently /kənˈsɪs.tənt/ = ADVERB: sürekli, tutarlı olarak, kalıcı biçimde, uyumla; USER: sürekli, tutarlı, sürekli olarak, tutarlı bir, istikrarlı

GT GD C H L M O
constitute /ˈkɒn.stɪ.tjuːt/ = VERB: oluşturmak, kurmak, teşkil etmek, atamak, seçmek, yürürlüğe koymak; USER: oluşturmak, teşkil, oluşturmaktadır, oluşturan, oluşturur

GT GD C H L M O
consult /kənˈsʌlt/ = VERB: danışmak, başvurmak, bakmak, görüşmek, dikkate almak, düşünmek; NOUN: başvurma; USER: danışmak, danışın, başvurun, danışınız, başvurunuz

GT GD C H L M O
consultant /kənˈsʌl.tənt/ = NOUN: danışman, uzman doktor, mütehassıs; USER: danışman, danışmanı, danışmanlık, danışmanın, danışmanlığı

GT GD C H L M O
consultants /kənˈsʌl.tənt/ = NOUN: danışman, uzman doktor, mütehassıs; USER: danışmanları, danışmanlar, Danışmanlık, danışman, danışmanların

GT GD C H L M O
consultation /ˌkɒn.sʌlˈteɪ.ʃən/ = NOUN: danışma, konsültasyon, muayene; USER: danışma, istişare, danışmanlık, konsültasyon, danışmanlığı

GT GD C H L M O
consulted /kənˈsʌlt/ = VERB: danışmak, başvurmak, bakmak, görüşmek, dikkate almak, düşünmek; USER: danışılmalıdır, danıştı, istişare, danışmanlık, başvurulan

GT GD C H L M O
consulting /kənˈsʌl.tɪŋ/ = ADJECTIVE: danışman; USER: danışman, danışmanlık, Consulting, danışmanlığı, Danışma

GT GD C H L M O
consumer /kənˈsjuː.mər/ = NOUN: tüketici, alıcı; USER: tüketici, tüketim, tüketicinin, tüketiciye, müşteri

GT GD C H L M O
contact /ˈkɒn.tækt/ = NOUN: temas, bağlantı, ilişki, dokunma, tanıdık, portör, taşıyıcı; VERB: irtibat kurmak, temasa geçmek, görüşmek, ilişki kurmak, temas etmek, dokunmak; USER: temas, irtibata, başvurun, iletişime, iletişim

GT GD C H L M O
contain /kənˈteɪn/ = VERB: içermek, kapsamak, tutmak, ihtiva etmek, zaptetmek, içine almak, frenlemek, eşit olmak; USER: içermek, içeren, içerir, içerebilir, ihtiva, ihtiva

GT GD C H L M O
contains /kənˈteɪn/ = VERB: içermek, kapsamak, tutmak, ihtiva etmek, zaptetmek, içine almak, frenlemek, eşit olmak; USER: içerir, içeren, içermektedir, bulunmaktadır, içeriyorsa

GT GD C H L M O
contents /kənˈtent/ = NOUN: içerik, içindekiler; USER: içindekiler, içerik, içeriğini, içeriği, içerikleri

GT GD C H L M O
context /ˈkɒn.tekst/ = NOUN: bağlam, durum, şartlar, kaynak, sözün gelişi; USER: bağlam, bağlamda, bağlamında, kapsamında, kapsamda

GT GD C H L M O
continue /kənˈtɪn.juː/ = VERB: devam etmek, sürdürmek, sürmek, uzatmak, kalmak, uzamak, ertelemek; USER: devam etmek, sürdürmek, devam, devam ediyor, devam edin, devam edin

GT GD C H L M O
continuing /kənˈtɪn.juː/ = ADJECTIVE: devam eden; USER: devam eden, devam, sürekli, Sürdürülen, devam ediyor

GT GD C H L M O
continuous /kənˈtɪn.ju.əs/ = ADJECTIVE: sürekli, devamlı, devam eden, aralıksız, zincirleme; USER: sürekli, sürekli bir, kesintisiz, devamlı, sürekli olarak

GT GD C H L M O
contract /ˈkɒn.trækt/ = NOUN: sözleşme, kontrat, anlaşma, mukavele, parça başı iş anlaşması; VERB: daraltmak, sözleşme yapmak, kontrat yapmak, kasılmak, kasmak, daralmak; USER: sözleşme, sözleşmesi, sözleşmenin, kontrat, sözleşmede

GT GD C H L M O
contractor /kənˈtræk.tər/ = NOUN: müteahhit, taraf, kasan şey, anlaşmalı taraf, doğumda kasılan adaleler; USER: müteahhit, yüklenici, yüklenicinin, yüklenicisi, müteahhitlik

GT GD C H L M O
contracts /ˈkɒn.trækt/ = NOUN: sözleşme, kontrat, anlaşma, mukavele, parça başı iş anlaşması; USER: sözleşmeleri, sözleşmeler, sözleşme, sözleşmelerin, sözleşmelerinin

GT GD C H L M O
contractual //kənˈtrakCHo͞oəl/ = ADJECTIVE: sözleşme, sözleşmeli, sözleşmeden doğan; USER: sözleşme, sözleşmeye, sözleşmeli, sözleşmeden, sözleşmeye bağlı

GT GD C H L M O
contribute /kənˈtrɪb.juːt/ = VERB: katkıda bulunmak, katılmak, bağışta bulunmak, vermek, payı olmak, yazı vermek; USER: katkıda bulunmak, katkıda, katkı, katkıda bulunur, katkıda bulunan

GT GD C H L M O
contribution /ˌkɒn.trɪˈbjuː.ʃən/ = NOUN: katkı, destek, yardım, bağış, iştirak, yazı, makale; USER: katkı, katılım, katkısı, katkıda, katkıları

GT GD C H L M O
contributions /ˌkɒn.trɪˈbjuː.ʃən/ = NOUN: katkı, destek, yardım, bağış, iştirak, yazı, makale; USER: katkıları, katkılar, katkı, Katılımlar, katılım

GT GD C H L M O
control /kənˈtrəʊl/ = NOUN: kontrol, denetim, hakimiyet, idare, güç, otorite, sorumluluk; VERB: denetlemek, kontrol etmek, hakim olmak, idare etmek, işletmek; USER: kontrol, kontrolü, denetlemek, kontrol etmek, kumanda

GT GD C H L M O
controlled /kənˈtrōl/ = NOUN: kontrol, denetim, hakimiyet, idare, güç, otorite, sorumluluk; VERB: denetlemek, kontrol etmek, hakim olmak, idare etmek, işletmek; USER: kontrol, kontrollü, sahip, kontrol edilen, sahip olan

GT GD C H L M O
controls /kənˈtrəʊl/ = NOUN: kontrol, denetim, hakimiyet, idare, güç, otorite, sorumluluk; USER: kontroller, kontrolleri, kontrol, denetimleri, denetimler

GT GD C H L M O
conversation /ˌkɒn.vəˈseɪ.ʃən/ = NOUN: konuşma, görüşme, sohbet, söyleşi, cinsel birleşme; USER: konuşma, görüşme, sohbet, konuşmayı, konuşmanın, konuşmanın

GT GD C H L M O
cooperating /kəʊˈɒp.ər.eɪt/ = VERB: işbirliği yapmak, birlikte çalışmak, işbirliği etmek, yardımlaşmak, destek olmak; USER: işbirliği, işbirliğine, işbirliği içinde, işbirliği yapan, iş birliği

GT GD C H L M O
coordination /kəʊˌɔː.dɪˈneɪ.ʃən/ = NOUN: koordinasyon, eşgüdüm, düzen, uyumlu çalışma, bağlantı; USER: koordinasyon, koordinasyonu, eşgüdüm, koordinasyonunda, koordinasyonun

GT GD C H L M O
coordinator /kəʊˈɔː.dɪ.neɪ.tər/ = NOUN: koordinatör, eşgüdümcü; USER: koordinatör, koordinatörü, Kordinatör, Koordinatörlüğü, koordinatörünün

GT GD C H L M O
copiers /ˈkɒp.i.ər/ = NOUN: fotokopi makinesi, kopyacı; USER: fotokopi makineleri, fotokopi, Fotokopiler, Kopyalama Sistemleri, fotokopi makinesi

GT GD C H L M O
copy /ˈkɒp.i/ = NOUN: kopya, nüsha, metin, suret, örnek, poz, senet; VERB: çoğaltmak, kopya etmek, kopya çekmek, kopyasını çıkarmak, taklit etmek, örnek almak, kopyası çıkarılabilmek; USER: kopyalamak, kopyalama, kopya, kopyalayın, kopyalayınız

GT GD C H L M O
copyrights /ˈkɒp.i.raɪt/ = NOUN: telif hakkı; USER: telif hakları, telif, telif hakkı, telif haklarını, telif haklarının

GT GD C H L M O
core /kɔːr/ = NOUN: çekirdek, göbek, öz, iç, dolgu, meyve göbeği; VERB: göbeğini almak, içini çıkarmak; USER: çekirdek, temel, çekirdekli, ana, core

GT GD C H L M O
corporate /ˈkɔː.pər.ət/ = ADJECTIVE: tüzel, toplu, şirkete ait, birleşmiş; USER: tüzel, kurumsal, şirket, kurumlar, Corporate

GT GD C H L M O
corporation /ˌkɔː.pərˈeɪ.ʃən/ = NOUN: şirket, kurum, dernek, tüzel kişi, belediye yetkilileri, şiş göbek; USER: şirket, şirketi, kurumlar, kurum, kuruluştur

GT GD C H L M O
correct /kəˈrekt/ = VERB: düzeltmek, doğrulamak, cezalandırmak, haddini bildirmek; ADJECTIVE: doğru, uygun, hatasız, tam, kusursuz; USER: düzeltmek, gidermek, doğru, düzeltin, gidermesi, gidermesi

GT GD C H L M O
corrective /kəˈrek.tɪv/ = ADJECTIVE: düzeltici, ıslah edici, yatıştırıcı; NOUN: düzeltici şey, ıslah edici şey; USER: düzeltici, düzeltme, ıslah edici

GT GD C H L M O
corrupt /kəˈrʌpt/ = ADJECTIVE: yozlaşmış, bozulmuş, ahlaksız, rüşvetçi, yiyici, bayağı; VERB: bozmak, ayartmak, baştan çıkarmak, çürütmek, rüşvet vermek, bulaştırmak, mahvetmek; USER: yozlaşmış, bozuk, yolsuzluk, bozulmuş, bozuk bir

GT GD C H L M O
corruption /kəˈrʌp.ʃən/ = NOUN: bozulma, rüşvet, çürüme, rüşvetçilik, ahlaksızlık, fesat, bozma, yozlaştırma; USER: rüşvet, bozulma, yolsuzluk, yolsuzlukla, bozulması

GT GD C H L M O
cost /kɒst/ = NOUN: maliyet, fiyat, masraf, zarar, paha; VERB: mal olmak, tutmak, neden olmak, etmek; USER: maliyet, mal, maliyeti, maliyetli, pahalı

GT GD C H L M O
costly /ˈkɒst.li/ = ADJECTIVE: pahalı, pahalıya mal olan, değerli, lüks; USER: pahalı, maliyetli, masraflı, pahalıya mal, maliyetlidir

GT GD C H L M O
costs /kɒst/ = NOUN: maliyet, fiyat, masraf, zarar, paha; VERB: mal olmak, tutmak, neden olmak, etmek; USER: maliyetleri, maliyeti, masrafları, maliyetlerini, maliyetler

GT GD C H L M O
could /kʊd/ = VERB: yapabilmek, edebilmek, olabilmek, kovmak, konservesini yapmak, konservelemek, kasede kaydetmek, kayıt yapmak, uzaklaştırmak, -ebilmek; USER: olabilir, ebil, could, could

GT GD C H L M O
counsel /ˈkaʊn.səl/ = NOUN: avukat, danışman, öğüt, danışma, nasihat, tavsiye, hukuk danışmanı, düşünce, dava vekili, niyet; VERB: öğüt vermek, nasihat etmek, akıl vermek; USER: öğüt, avukat, danışman, avukatı, danışmanı

GT GD C H L M O
countries /ˈkʌn.tri/ = NOUN: ülke, memleket, köy, taşra, arazi, sayfiye, toprak, diyar; USER: ülke, ülkeler, ülkeleri, ülkelerde, ülkelerin

GT GD C H L M O
country /ˈkʌn.tri/ = NOUN: ülke, memleket, köy, taşra, arazi, sayfiye, toprak, diyar; ADJECTIVE: kırsal, köy, taşra, taşraya ait; USER: ülke, ülkenin, ülkede, ülkeye, ülkedeki

GT GD C H L M O
courage /ˈkʌr.ɪdʒ/ = NOUN: cesaret, yüreklilik, medeni cesaret, yiğitlik; USER: cesaret, cesareti, cesaretini, cesaretle, cesarete

GT GD C H L M O
course /kɔːs/ = NOUN: seyir, rota, yön, süreç, gidişat, pist, tabak, kur, akış; VERB: koşmak, akmak, koşturmak; USER: seyir, ders, Tabii, elbette, Tabii ki, Tabii ki

GT GD C H L M O
covered /-kʌv.əd/ = ADJECTIVE: kaplı, kapalı, kaplanmış, örtülü, kapatılmış, saklı; USER: kapalı, kaplı, kapsamında, kapsamındadır, kaplıdır

GT GD C H L M O
create /kriˈeɪt/ = VERB: oluşturmak, yaratmak, yapmak, meydana getirmek, atamak, neden olmak, yetki vermek; USER: oluşturmak, oluşturabilirsiniz, yaratmak, oluşturun, oluştur

GT GD C H L M O
created /kriˈeɪt/ = VERB: oluşturmak, yaratmak, yapmak, meydana getirmek, atamak, neden olmak, yetki vermek; USER: oluşturulan, oluşturulur, oluşturulmuş, oluşturuldu, oluşturduğunuz, oluşturduğunuz

GT GD C H L M O
creates /kriˈeɪt/ = VERB: oluşturmak, yaratmak, yapmak, meydana getirmek, atamak, neden olmak, yetki vermek; USER: oluşturur, yaratır, yaratan, oluşturan, yaratmaktadır

GT GD C H L M O
credibility /ˌkredəˈbilitē/ = NOUN: güvenilirlik; USER: güvenilirlik, güvenilirliğini, itibarını, güvenilirliği, inanılırlığı

GT GD C H L M O
credit /ˈkred.ɪt/ = NOUN: kredi, alacak, itibar, güven, vade, saygınlık, kazanç, beğeni, emniyet, hesaptaki para miktarı, inanma; VERB: kredi vermek, inanmak, yatırmak, güvenmek, kredisine yazmak; USER: kredi, Hesaba, Hesaba Para, Credit, kredisi, kredisi

GT GD C H L M O
crime /kraɪm/ = NOUN: suç, cinayet, sabıka, cinayet romanı, yüz karası, aptallık; VERB: suçlu bulmak, cezalandırmak; USER: suç, suçu, suçla, suçun, suça

GT GD C H L M O
crimes /kraɪm/ = NOUN: suç, cinayet, sabıka, cinayet romanı, yüz karası, aptallık; USER: suçları, suçlar, suçu, suçların, suç

GT GD C H L M O
criminal /ˈkrɪm.ɪ.nəl/ = ADJECTIVE: ceza, canice, suç oluşturan, cinayet; NOUN: suçlu, sabıkalı; USER: ceza, suç, cezai, suçlu, adli

GT GD C H L M O
criteria /krīˈti(ə)rēən/ = NOUN: kriter, ölçüt, kıstas, ayırıcı özellik; USER: kriterleri, kriterler, kriterlere, kriterlerine, kriterlerini

GT GD C H L M O
culture /ˈkʌl.tʃər/ = NOUN: kültür, yetiştirme, medeniyet, ekim, medenilik, üretme, bakteri kültürü; USER: kültür, kültürü, kültürünün, kültürünü, kültürün

GT GD C H L M O
currency /ˈkʌr.ən.si/ = NOUN: para, döviz, geçerlilik, tedavül, değer, geçerlik, dolaşım, devir, yaygınlık; USER: para, birimi, para birimi, döviz, kur

GT GD C H L M O
current /ˈkʌr.ənt/ = NOUN: akım, akıntı, cereyan, eğilim; ADJECTIVE: geçerli, cari, şimdiki, bugünkü, geçer, tedavüldeki; USER: akım, geçerli, cari, mevcut, güncel

GT GD C H L M O
customary /ˈkʌs.tə.mər.i/ = ADJECTIVE: geleneksel, alışılmış, alışılagelmiş, adetler gereğince; USER: alışılmış, geleneksel, gelenektir, teamül, alışılagelmiş

GT GD C H L M O
customer /ˈkʌs.tə.mər/ = NOUN: müşteri, alıcı, tip, herif; USER: müşteri, Musteri, müşterinin, Customer, müşteriye

GT GD C H L M O
customers /ˈkʌs.tə.mər/ = NOUN: müşteri, alıcı, tip, herif; USER: müşteri, müşteriler, müşterilerin, müşterileri, müşterilerine

GT GD C H L M O
d /əd/ = NOUN: re, geçer not; USER: d, Ge, B, M

GT GD C H L M O
daily /ˈdeɪ.li/ = ADJECTIVE: günlük, gündelik; ADVERB: her gün, her geçen gün, günden güne; NOUN: günlük gazete, günlük yardım; USER: günlük, her gün, gün, günde, günlük olarak

GT GD C H L M O
damaging /ˈdæm.ɪ.dʒɪŋ/ = ADJECTIVE: zarar verici, kötü etkisi olan; USER: zarar verici, zarar, hasar görmesini, hasar, zarar görmesini

GT GD C H L M O
data /ˈdeɪ.tə/ = NOUN: veri, bilgi, data, girdi, malumat; USER: veri, verileri, veriler, bilgileri, verilerin

GT GD C H L M O
databases /ˈdatəˌbās,ˈdā-/ = USER: veritabanları, veritabanlarını, veritabanlarının, veritabanı, veri tabanları

GT GD C H L M O
date /deɪt/ = NOUN: tarih, randevu, buluşma, zaman, dönem, hurma, flört, vade; VERB: çıkmak, buluşmak, tarih atmak, zamanını belirlemek; USER: tarih, tarihi, tarihinden, tarihe, güncel

GT GD C H L M O
day /deɪ/ = NOUN: gün, gündüz, zaman, dönem; USER: gün, günü, günlük, günün, günde, günde

GT GD C H L M O
days /deɪ/ = NOUN: günler; USER: günler, gün, günü, günde, günlerde, günlerde

GT GD C H L M O
deal /dɪəl/ = NOUN: anlaşma, pazarlık, muamele, alışveriş, davranış, miktar; VERB: uğraşmak, ilgilenmek, dağıtmak, ele almak, değinmek, iş yapmak; USER: anlaşma, uğraşmak, başa, başa çıkmak, ele

GT GD C H L M O
dealers /ˈdiː.lər/ = NOUN: satıcı, krupiye, tüccar, kâğıt dağıtan kimse, borsada kendi hesabına işlem yapan kimse; USER: bayi, bayileri, sağlayıcıları, satıcıları, sağlayıcılar

GT GD C H L M O
dealing /dēl/ = NOUN: muamele, iş, ilişki, alışveriş, dağıtma, davranış; USER: iş, muamele, ilgili, uğraşan, ilgileniyor

GT GD C H L M O
dealings /ˌdʌb.l̩ˈdiː.lɪŋ/ = NOUN: ilişki, iş ilişkisi, bağlantı; USER: ilişki, iş ilişkisi, ilişkilerinde, işlemlerin, işlerden

GT GD C H L M O
debate /dɪˈbeɪt/ = NOUN: tartışma, müzakere, görüşme, çekişme; VERB: tartışmak, çekişmek, danışmak, düşünüp taşınmak, dikkate almak; USER: tartışma, tartışmalar, tartışmaya, tartışmanın, tartışmaları

GT GD C H L M O
decision /dɪˈsɪʒ.ən/ = NOUN: karar, hüküm, sonuç, kararlılık; USER: karar, kararı, kararını, kararın, kararının

GT GD C H L M O
decisions /dɪˈsɪʒ.ən/ = NOUN: karar, hüküm, sonuç, kararlılık; USER: kararlar, kararları, karar, kararların, kararlarını

GT GD C H L M O
declined /dɪˈklaɪn/ = VERB: çevirmek, azalmak, çökmek, geri çevirmek, düşmek, çekilmek, çekmek, zayıflamak, batmak, kabul etmemek, eğimi olmak, çürümek, bozulmak, eğmek; USER: reddetti, geriledi, düşmüştür, gerilemiştir, azalmıştır

GT GD C H L M O
dedicated /ˈded.ɪ.keɪ.tɪd/ = ADJECTIVE: ithaf olunmuş, verilmiş; USER: özel, adanmış, adamıştır, adanmıştır, ayrılmış

GT GD C H L M O
deed /diːd/ = NOUN: tapu, eylem, iş, belge, fiil, kahramanlık, cesaretli davranış, başarı; VERB: senetle devretmek; USER: tapu, senet, senedi, eylem, eylemde

GT GD C H L M O
deemed /diːm/ = VERB: saymak, zannetmek, inanmak, farzetmek, varsaymak, dikkate almak; USER: kabul, sayılır, görülen, gördüğü, olarak kabul, olarak kabul

GT GD C H L M O
degree /dɪˈɡriː/ = NOUN: derece, lisans, diploma, ünvan, rütbe, aşama, evre, sıralı notalar, karşılaştırmalı üstünlük derecesi; USER: derece, derecesi, lisans, derecede, derecesini

GT GD C H L M O
delegation /ˌdel.ɪˈɡeɪ.ʃən/ = NOUN: delegasyon, yetkilendirme, delegeler grubu, delege atama, temsilciler kurulu; USER: delegasyon, heyet, heyeti, heyetinin, delegasyonu

GT GD C H L M O
delete /dɪˈliːt/ = VERB: silmek, çıkarmak, kazımak; USER: silmek, silin, silme, silebilirsiniz, silebilir

GT GD C H L M O
deliver /dɪˈlɪv.ər/ = VERB: vermek, iletmek, dağıtmak, teslim etmek, kurtarmak, doğurtmak, serbest bırakmak, söylemek, atmak, devretmek; USER: teslim etmek, vermek, teslim, sunmak, sağlamak

GT GD C H L M O
delivery /dɪˈlɪv.ər.i/ = NOUN: teslim, doğum, teslim etme, dağıtma, doğurma, konuşma, verim, devretme; USER: teslim, teslimat, Sevkiyat, dağıtım, doğum

GT GD C H L M O
demonstrate /ˈdem.ən.streɪt/ = VERB: göstermek, kanıtlamak, ispatlamak, ispat etmek, gösteri yapmak, örnekle açıklamak; USER: göstermek, göstermektedir, gösteren, ortaya, gösterir

GT GD C H L M O
demonstrations /ˌdem.ənˈstreɪ.ʃən/ = NOUN: gösteri, gösterme, ispat, kanıtlama, kanıt, arz; USER: gösteriler, gösterileri, gösteri, gösterilere, gösterilerin

GT GD C H L M O
department /dɪˈpɑːt.mənt/ = NOUN: bölüm, bölge, departman, daire, bakanlık, şube; USER: bölüm, departmanı, bölümü, bölge, bölümünde

GT GD C H L M O
depends /dɪˈpend/ = VERB: güvenmek, bağlı olmak, tabi olmak; USER: bağlıdır, bağlı, değişir, göre değişir

GT GD C H L M O
described /dɪˈskraɪb/ = VERB: tanımlamak, anlatmak, betimlemek, tarif etmek, tasvir etmek, çizmek, ifade etmek; USER: tarif, açıklanan, açıklandığı, anlatılan, tanımlanan, tanımlanan

GT GD C H L M O
describes /dɪˈskraɪb/ = VERB: tanımlamak, anlatmak, betimlemek, tarif etmek, tasvir etmek, çizmek, ifade etmek; USER: açıklar, tarif, açıklanır, anlatılmaktadır, açıklanmaktadır

GT GD C H L M O
design /dɪˈzaɪn/ = NOUN: dizayn, proje, model, tasarı, plan, taslak, amaç, komplo, niyet; VERB: tasarlamak, dizayn etmek, kastetmek, modelini çizmek, planlamak, komplo kurmak, stilize etmek; USER: dizayn, tasarım, tasarımı, tasarlamak, tasarıma

GT GD C H L M O
designer /dɪˈzaɪ.nər/ = NOUN: tasarımcı, desinatör, modacı, modelist, stilist, düzenbaz kişi, dalavereci kişi; USER: tasarımcı, tasarımcısı, tasarım, tasarımcının, designer

GT GD C H L M O
desks /desk/ = NOUN: çalışma masası, resepsiyon, kasa, yazı masası, sıra, kürsü, bölüm, kontrol paneli; USER: masaları, masa, masası, masalar, masalarında

GT GD C H L M O
destination /ˌdes.tɪˈneɪ.ʃən/ = NOUN: hedef, varış yeri, istikamet, gidilecek yer, nereye, amaç; USER: hedef, Gidilecek Yer, Gidilecek, varış, yer

GT GD C H L M O
detailed /ˈdiː.teɪld/ = ADJECTIVE: ayrıntılı, detaylı, etraflı; USER: ayrıntılı, detaylı, detaylar, ayrıntılı bir, detaylı bir

GT GD C H L M O
detect /dɪˈtekt/ = VERB: belirlemek, ortaya çıkarmak, farketmek, sezmek, keşfetmek; USER: belirlemek, tespit, algılamak, algılar, algılayabilir

GT GD C H L M O
determination /dɪˌtɜː.mɪˈneɪ.ʃən/ = NOUN: belirleme, tespit, kararlılık, karar, azim, saptama, belirtme, niyet, saplantı; USER: belirleme, kararlılık, belirlenmesi, tayini, tespiti

GT GD C H L M O
determine /dɪˈtɜː.mɪn/ = VERB: belirlemek, saptamak, kararlaştırmak, sabitleştirmek, neden olmak, karara varmak, karara bağlanmak; USER: belirlemek, tespit, belirlenmesi, belirler, saptamak

GT GD C H L M O
development /dɪˈvel.əp.mənt/ = NOUN: geliştirme, kalkınma, gelişme, büyüme, site, tab etme, geliştirilmiş ürün, son durum; USER: gelişme, geliştirme, kalkınma, gelişimi, gelişim

GT GD C H L M O
devices /dɪˈvaɪs/ = NOUN: cihaz, alet, makine, işaret, hile, arma, nişan, oyun, eğilim, istek; USER: cihazlar, cihazları, aygıtları, cihazların, aygıtlar

GT GD C H L M O
devote /dɪˈvəʊt/ = VERB: adamak, ayırmak, tahsis etmek; USER: adamak, ayırmaya, ayırmak, ayıracak

GT GD C H L M O
diaries /ˈdaɪə.ri/ = NOUN: günlük, hatıra defteri, ajanda, jurnal; USER: günlükler, günlükleri, Diaries, günlüklerini, günlüklerin

GT GD C H L M O
did /dɪd/ = VERB: yapmak, etmek, dolandırmak, uymak, temizlemek, ilgilenmek, neden olmak, rolünü üstlenmek, ayağını kaydırmak, tamamlamak, meydana getirmek, düzenlemek; USER: yaptı, yaptım, mi, düşünüyorsunuz, did, did

GT GD C H L M O
differ /ˈdɪf.ər/ = VERB: farklı olmak, benzememek, ters düşmek, farlı düşünmek, anlaşamamak; USER: farklı, farklılık, farklıdır, farklılıklar, diferansiyel

GT GD C H L M O
differences /ˈdɪf.ər.əns/ = NOUN: fark, ayrım, ayrılık, ihtilaf, fikir ayrılığı, benzememe, olağandışılık; USER: farklılıklar, farklılıkları, farklar, farkları, fark

GT GD C H L M O
different /ˈdɪf.ər.ənt/ = ADJECTIVE: farklı, değişik, çeşitli, başka, diğer; USER: farklı, farklı bir, değişik, farklıdır, çeşitli, çeşitli

GT GD C H L M O
difficult /ˈdɪf.ɪ.kəlt/ = ADJECTIVE: zor, güç, çetin, geçimsiz, inatçı, huysuz, titiz, çatal, belâlı, müşkülpesent, zor beğenen; USER: zor, zordur, zor bir, güç, zorlu, zorlu

GT GD C H L M O
digital /ˈdɪdʒ.ɪ.təl/ = ADJECTIVE: dijital, sayısal, parmakla yapılan, parmağa ait; NOUN: tuş; USER: dijital, Digital, sayısal, dijital fotoğraf

GT GD C H L M O
diligence /ˈdɪl.ɪ.dʒənt/ = NOUN: çalışkanlık, çaba, önlem, hamaratlık, atlı posta arabası; USER: çalışkanlık, tespiti, özen, diligence, titizlik

GT GD C H L M O
dimension /ˌdaɪˈmen.ʃən/ = NOUN: boyut, ölçü, ebat; VERB: boyutlarını ayarlamak, ölçülerini koymak, çaplamak; USER: boyut, boyuta, boyutu, aralığı, boyutta

GT GD C H L M O
dinner /ˈdɪn.ər/ = NOUN: akşam yemeği, yemek, ziyafet; USER: akşam yemeği, yemek, akşam, yemeği, akşam yemeğinde

GT GD C H L M O
direct /daɪˈrekt/ = ADJECTIVE: direkt, doğru, dolaysız, doğrudan doğruya, kestirme, açık, dürüst; VERB: yönlendirmek, yönetmek, yöneltmek, idare etmek, emretmek; USER: doğrudan, yönlendirmek, direkt, yönlendirebilirsiniz, yönlendirecektir

GT GD C H L M O
directing /diˈrekt,dī-/ = VERB: yönlendirmek, yönetmek, yöneltmek, idare etmek, emretmek, yol göstermek, adres yazmak, atfetmek, direktif vermek, komuta etmek; USER: yönetmenlik, yönlendirme, yönlendirilmesi, yönlendiren, yönlendirerek

GT GD C H L M O
direction /daɪˈrek.ʃən/ = NOUN: yön, yönetim, istikamet, talimat, yönetme, emir, açıklama, direktörlük, kumanda, alıcı adresi; USER: yön, yönde, yönü, yönünde, yönünü

GT GD C H L M O
directly /daɪˈrekt.li/ = ADVERB: direkt olarak, doğrudan doğruya, hemen, doğruca, dosdoğru, açıkça, yapar yapmaz, anlaşılır biçimde; USER: doğrudan doğruya, direkt olarak, doğrudan, direkt, irtibata, irtibata

GT GD C H L M O
director /daɪˈrek.tər/ = NOUN: yönetmen, müdür, yönetici, direktör, idareci, yönetim kurulu üyesi, orkestra şefi, koro şefi; USER: yönetmen, müdürü, direktörü, yönetmeni, yöneticisi

GT GD C H L M O
directors /daɪˈrek.tər/ = NOUN: yönetmen, müdür, yönetici, direktör, idareci, yönetim kurulu üyesi, orkestra şefi, koro şefi; USER: yönetim, direktörleri, yöneticileri, yönetmenleri, yönetmenler

GT GD C H L M O
disability /ˌdisəˈbilitē/ = NOUN: sakatlık, maluliyet, yetersizlik, ehliyetsizlik, güçsüzlük, zaaf, sakınca, mahzur; USER: sakatlık, engellilik, özürlülük, engelli, engeli

GT GD C H L M O
discard /dɪˈskɑːd/ = NOUN: ıskarta, kâğıt atma, boş kart, artık, atılmış şey, çöp; VERB: kurtulmak, ıskartaya çıkarmak, ayırmak, ıskartaya ayırmak, terketmek, kâğıt atmak, boş kâğıt oynamak, bir köşeye atmak; USER: ıskarta, atmak, atın, silmek, iptal

GT GD C H L M O
disciplinary /ˌdɪs.əˈplɪn.ər.i/ = ADJECTIVE: disiplin, disiplinle ilgili, terbiye amaçlı; USER: disiplin, disiplinli, disipliner, disiplinler, disiplinli bir

GT GD C H L M O
disclosed /dɪˈskləʊz/ = VERB: ifşa etmek, göstermek, ortaya çıkarmak, açmak, açığa vurmak; USER: açıkladı, açıklanması, açıklanan, ifşa, açıklanmıştır

GT GD C H L M O
disclosure /dɪˈskləʊ.ʒər/ = NOUN: ifşa, açma, açığa vurma, ortaya çıkarma, patent hakkı bildirimi, açığa çıkan şey; USER: ifşa, açıklama, açıklanması, bilgilendirme, aydınlatma

GT GD C H L M O
disclosures /dɪˈskləʊ.ʒər/ = NOUN: ifşa, açma, açığa vurma, ortaya çıkarma, patent hakkı bildirimi, açığa çıkan şey; USER: açıklamalar, açıklamaları, dipnotlar, açıklama, açıklamalara

GT GD C H L M O
discounts /ˈdɪs.kaʊnt/ = NOUN: indirim, iskonto, azaltma, kısa kesme; USER: indirimler, indirim, indirimleri, indirimler Geniş, indirimlerini

GT GD C H L M O
discrimination /dɪˌskrɪm.ɪˈneɪ.ʃən/ = NOUN: ayırt etme, fark gözetme, ayrıcalık yapma, ayırma yetkisi; USER: ayırt etme, ayrımcılık, ayrımcılığa, ayrımcılığı, ayrımcılığın

GT GD C H L M O
discuss /dɪˈskʌs/ = VERB: tartışmak, görüşmek, tadına varmak, tadını çıkarmak; USER: tartışmak, görüşmek, tartışacağız, ele, tartış

GT GD C H L M O
discussed /dɪˈskʌs/ = VERB: tartışmak, görüşmek, tadına varmak, tadını çıkarmak; USER: ele, tartışılan, tartışılmıştır, tartışıldı, tartışılacaktır

GT GD C H L M O
discussion /dɪˈskʌʃ.ən/ = NOUN: tartışma, görüşme, müzakere, münazara, bahis; USER: tartışma, tartışmaya, tartışması, tartışmalar, tartışılması

GT GD C H L M O
discussions /dɪˈskʌʃ.ən/ = NOUN: tartışma, görüşme, müzakere, münazara, bahis; USER: tartışmalar, tartışmaları, tartışma, tartışmalara, tartışmaların

GT GD C H L M O
disposed /dɪˈspəʊzd/ = ADJECTIVE: niyetli, istekli, hazır, eğilimli; USER: bertaraf, elden, imha, yerleştirilmiş, tanzim

GT GD C H L M O
disposition /ˌdɪs.pəˈzɪʃ.ən/ = NOUN: eğilim, düzen, emir, yaradılış, yapı, tahsis, istek, idare, yetenek, kullanma yetkisi, kural; USER: eğilim, disposition, elden çıkarılması, eğilimi, elden

GT GD C H L M O
disseminate /dɪˈsem.ɪ.neɪt/ = VERB: yaymak, saçmak, tohum ekmek; USER: yaymak, yaygınlaştırılması, yayma, yayılması, yaygınlaştırmak

GT GD C H L M O
disseminated /dɪˈsem.ɪ.neɪt/ = VERB: yaymak, saçmak, tohum ekmek; USER: yaygın, dissemine, yayılmış, disemine, yayılması

GT GD C H L M O
dissemination /dɪˈsem.ɪ.neɪt/ = NOUN: yayma, saçma, geçme; USER: yayma, yayılması, yaygınlaştırılması, yaygınlaştırma, dağıtımı

GT GD C H L M O
distribution /ˌdɪs.trɪˈbjuː.ʃən/ = NOUN: dağıtım, dağılım, dağılma, yayılma, yayma, serpme, bölüştürme, düzenleme; USER: dağıtım, dağılımı, dağıtımı, dağılım, dağılımını

GT GD C H L M O
distributors /disˈtribyətər/ = NOUN: dağıtıcı, distribütör, dağıtımcı; USER: distribütörler, distribütörleri, distribütör, distribütörlerin, dağıtıcılar

GT GD C H L M O
diversity /daɪˈvɜː.sɪ.ti/ = NOUN: çeşitlilik, farklılık, başkalık, cins, değişik tür; USER: çeşitlilik, çeşitliliği, çeşitliliğin, çeşitliliğini, çeşitliliğinin

GT GD C H L M O
do /də/ = VERB: yapmak, etmek, dolandırmak, uymak, temizlemek, ilgilenmek; NOUN: do, hile, dalavere, dolandırıcılık, do-abbreviation, do, do; USER: yapmak, do, mutlaka, yapılması, mutlaka yapılması, mutlaka yapılması

GT GD C H L M O
document /ˈdɒk.jʊ.mənt/ = NOUN: belge, döküman, evrak, delil; VERB: belgelemek, kanıtlamak, belgelere dayandırmak, dipnotlar koymak, döküman sağlamak; USER: belge, belgenin, belgeyi, doküman, belgesi

GT GD C H L M O
documentation /ˌdɒk.jʊ.menˈteɪ.ʃən/ = NOUN: belgeleme, belgelerle kanıtlama; USER: belgeleme, belgelerine, belgeleri, belgelere, dokümantasyon

GT GD C H L M O
documents /ˈdɒk.jʊ.mənt/ = NOUN: evraklar; USER: evraklar, belgeleri, belgeler, belgelerin, belge

GT GD C H L M O
does /dʌz/ = VERB: yapmak, etmek, dolandırmak, uymak, temizlemek, ilgilenmek, neden olmak, rolünü üstlenmek, ayağını kaydırmak, tamamlamak, meydana getirmek, düzenlemek; USER: yok, yapar, yaptığı, mu, mi, mi

GT GD C H L M O
doing /ˈduː.ɪŋ/ = NOUN: iş, şey, faaliyet, meydana getirme, zımbırtı; USER: iş, yapıyor, yaptığını, yaparken, yapmak, yapmak

GT GD C H L M O
dollar /ˈdɒl.ər/ = NOUN: dolar, beş şilin; USER: dolar, doları, dolarlık, dolarlık bir, doların

GT GD C H L M O
dominates /ˈdɒm.ɪ.neɪt/ = USER: hakim, hakimdir, egemen, baskın, egemendir

GT GD C H L M O
donnelly

GT GD C H L M O
doubt /daʊt/ = NOUN: şüphe, kuşku, güvensizlik, endişe, kararsızlık, tereddüd; VERB: kuşkulanmak, şüphe etmek, emin olmamak, şüphesi olmak, kararsız olmak, güvenmemek; USER: şüphe, şüpheliyim, şüphesiz, sanmıyorum, kuşku

GT GD C H L M O
down /daʊn/ = ADVERB: aşağı, aşağıya, aşağıda, altına, altında, azalarak; PREPOSITION: aşağısında, aşağıya doğru, boyunca; ADJECTIVE: aşağıya doğru; VERB: indirmek; NOUN: kuştüyü; USER: aşağı, aşağıya, basılı, down, aşağı doğru

GT GD C H L M O
drawing /ˈdrɔː.ɪŋ/ = NOUN: çizim, çekme, resim, çizme, çizgi, taslak, eskiz, resim taslağı; USER: çizim, çizimi, çekme, çizerek, çizmek

GT GD C H L M O
drawings /ˈdrɔː.ɪŋ/ = NOUN: çekiliş, hasılat, gelir; USER: çizimler, çizimleri, çizim, çizimlere, çizimlerin

GT GD C H L M O
drug /drʌɡ/ = NOUN: ilaç, uyuşturucu, uyuşturucu madde, narkotik; VERB: uyuşturmak, ilaç vermek, ilaçla uyutmak, uyuşturucu vermek; USER: ilaç, uyuşturucu, ilacın, madde, ilaca

GT GD C H L M O
drugs /drʌɡ/ = NOUN: ilaç, uyuşturucu, uyuşturucu madde, narkotik; VERB: uyuşturmak, ilaç vermek, ilaçla uyutmak, uyuşturucu vermek; USER: ilaçlar, ilaç, uyuşturucu, ilaçların, ilaçları

GT GD C H L M O
dual /ˈdjuː.əl/ = ADJECTIVE: çift, ikili, iki; USER: çift, ikili, Dual, iki, çifte

GT GD C H L M O
due /djuː/ = ADJECTIVE: gereken, uygun, beklenen, zamanı gelmiş, vadesi dolmuş; NOUN: hak; ADVERB: tam, doğru; USER: nedeniyle, bağlı, dolayı, sayesinde, nedeni

GT GD C H L M O
duration /djʊəˈreɪ.ʃən/ = NOUN: süre, süreç, süreklilik, devam; USER: süre, süresi, süresini, süresinin, süresince

GT GD C H L M O
during /ˈdjʊə.rɪŋ/ = PREPOSITION: sırasında, boyunca, esnasında, süresince, iken; USER: sırasında, boyunca, esnasında, sırasındaki, içinde, içinde

GT GD C H L M O
duties /ˈdjuː.ti/ = NOUN: görev, hizmet, vergi, gümrük, gümrük vergisi, ödev, yükümlülük; USER: görevleri, görev, görevlerini, vergileri, görevler

GT GD C H L M O
e /iː/ = ABBREVIATION: zayıf not, mi

GT GD C H L M O
each /iːtʃ/ = ADJECTIVE: her, her bir; PRONOUN: her biri, tanesi; USER: her, her bir, her biri, her biri

GT GD C H L M O
early /ˈɜː.li/ = ADJECTIVE: erken, ilk, eski, başlangıç, çabuk, acele; ADVERB: erken, erkenden, önce, çabuk, ilk olarak, zamanından önce, evvel; USER: erken, ilk, başlarında, başında, erken bir, erken bir

GT GD C H L M O
east /iːst/ = ADJECTIVE: doğu, doğudaki, doğudan esen, doğuya doğru olan; ADVERB: doğuya doğru; NOUN: doğudaki bölüm, gündoğusu rüzgârı; USER: doğu, doğusunda, doğusunda Otel, km doğusunda, doğusunda Konukevi

GT GD C H L M O
easy /ˈiː.zi/ = ADJECTIVE: kolay, basit, rahat, zahmetsiz, uysal, huzurlu, zevkli, doğal, dertsiz, serbest; USER: kolay, kolaydır, kolay bir, kolayca, kullanımı kolay

GT GD C H L M O
economic /iː.kəˈnɒm.ɪk/ = ADJECTIVE: ekonomik, iktisadi, hesaplı; USER: ekonomik, iktisadi, ekonomi

GT GD C H L M O
effect /ɪˈfekt/ = NOUN: etki, efekt, sonuç, tesir, yürürlük, uygulama, verim, netice, anlam, izlenim; VERB: gerçekleştirmek, etkisi olmak; USER: etki, etkisi, etkisini, efekti, etkisinin

GT GD C H L M O
effective /ɪˈfek.tɪv/ = ADJECTIVE: etkili, etkin, efektif, geçerli, verimli, etken, etkileyici, tesirli, yürürlükte olan; USER: etkili, etkin, etkili bir, etkin bir, etkilidir, etkilidir

GT GD C H L M O
effects /ɪˈfekt/ = NOUN: menkul kıymetler, servet, nakit toplamı, bakiye, ev eşyası, kişisel eşyalar; USER: etkileri, etkiler, etkilerini, efektleri, etkisi

GT GD C H L M O
effort /ˈef.ət/ = NOUN: çaba, gayret, girişim, deneme, uğraşma, eser, çabalama, başarı; USER: çaba, bir çaba, çabası, çabayı, emek

GT GD C H L M O
either /ˈaɪ.ðər/ = CONJUNCTION: ya da, ne de; ADJECTIVE: her iki, her bir; PRONOUN: her iki, ister, ikisinden biri, her ikisi de, ya o ya bu, birinden biri; ADVERB: ister, ne de; USER: ya da, her iki, ya, da, iki

GT GD C H L M O
election /ɪˈlek.ʃən/ = NOUN: seçim; USER: seçim, seçimi, seçimleri, seçimlerinde, seçimlerde

GT GD C H L M O
electronic /ɪˌlekˈtrɒn.ɪk/ = ADJECTIVE: elektronik; USER: elektronik, electronic, electronic

GT GD C H L M O
elsewhere /ˌelsˈweər/ = VERB: gidermek, elemek, yok etmek, çıkarmak, elimine etmek, atmak, bertaraf etmek, elenmek; USER: başka yerde, başka bir yerde, başka, başka yerlerde, başka bir yere

GT GD C H L M O
embargoes = VERB: ambargo koymak, yasaklamak, el koymak; USER: ambargoları, ambargolar, ambargo, ambargoların, ambargolara

GT GD C H L M O
embarrassingly /ɪmˈbær.əs/ = ADVERB: utandırıcı bir şekilde; USER: utandırıcı bir şekilde, onu utandıracaktır, utandıracaktır, utandırıcı, alarak,

GT GD C H L M O
emphasize /ˈem.fə.saɪz/ = VERB: vurgulamak, üzerinde durmak, önemini belirtmek; USER: vurgulamak, vurgulamaktadır, vurgu, vurgulayan, vurgulanması

GT GD C H L M O
employ /ɪmˈplɔɪ/ = VERB: çalıştırmak, kullanmak, görevlendirmek, iş vermek, meşgul etmek, harcamak; USER: kullanmak, istihdam, kullanır, işe, çalıştırmak

GT GD C H L M O
employee /ɪmˈplɔɪ.iː/ = NOUN: işçi, personel, eleman, görevli, hizmetli, adam; USER: işçi, çalışan, çalışanın, çalışanı, çalışanların

GT GD C H L M O
employees /ɪmˈplɔɪ.iː/ = NOUN: işçi, personel, eleman, görevli, hizmetli, adam; USER: çalışanları, çalışanlar, çalışanların, çalışan, çalışanı

GT GD C H L M O
employer /ɪmˈplɔɪ.ər/ = NOUN: işveren, patron; USER: işveren, işverenin, işverene, işvereniniz, işvereni

GT GD C H L M O
employment /ɪmˈplɔɪ.mənt/ = NOUN: iş, hizmet, görev, çalıştırma, görevlendirme, iş verme, uğraş; USER: iş, istihdam, istihdamın, istihdamı, istihdama

GT GD C H L M O
enable /ɪˈneɪ.bl̩/ = VERB: olanak tanımak, izin vermek, olanak vermek, yetki vermek; USER: etkinleştirmek, izin, sağlamak, sağlar, etkinleştirmeniz

GT GD C H L M O
enacted /ɪˈnækt/ = VERB: çıkarmak, sahnelemek, canlandırmak, oynamak, yasallaştırmak; USER: yürürlüğe, yürürlüğe giren, kabul, çıkarılacaktır, çıkarılan

GT GD C H L M O
encourages /ɪnˈkʌr.ɪdʒ/ = VERB: teşvik etmek, cesaretlendirmek, desteklemek, özendirmek, cesaret vermek, korumak; USER: teşvik, teşvik eder, teşvik etmektedir, teşvik eden, teşvik ediyor

GT GD C H L M O
end /end/ = NOUN: son, uç, sonuç, taraf, kafa, ölüm; VERB: bitirmek, bitmek, son vermek, sona ermek, sonuçlanmak, sonuca ulaşmak; USER: son, sonunda, sonuna, sonu, uç, uç

GT GD C H L M O
enforced /ɪnˈfɔːs/ = ADJECTIVE: zorunlu, mecburi; USER: zorunlu, yürürlüğe, uygulanır, uygulanan, zorlanan

GT GD C H L M O
enforcement /ɪnˈfɔːs/ = NOUN: uygulama, zorlama, infaz; USER: uygulama, icra, uygulanması, uygulayıcı, kuvvetleri

GT GD C H L M O
engage /ɪnˈɡeɪdʒ/ = VERB: çekmek, tutmak, bağlanmak, bağlamak, söz vermek, çarpışmaya girmek, işe almak, garanti etmek, kullanmak; USER: meşgul, yapmaya, girişme, girme

GT GD C H L M O
engaged /ɪnˈɡeɪdʒd/ = ADJECTIVE: nişanlı, meşgul, bağlanmış, dolu, tutulmuş, rezerve; USER: meşgul, yapan, devreye, uğraşan, devreye girer

GT GD C H L M O
engaging /ɪnˈɡeɪ.dʒɪŋ/ = ADJECTIVE: çekici, birbirine geçen, kavrama, sempatik, alımlı; USER: çekici, ilgi çekici, yapan, meşgul

GT GD C H L M O
engineer /ˌen.dʒɪˈnɪər/ = NOUN: mühendis, makinist, teknisyen, makine mühendisi, tekniker, çarkçı; VERB: mühendislik yapmak, mühendisliğini yapmak, yapmak, düzenlemek; USER: mühendis, mühendisi, mühendislik, engineer, mühendisin

GT GD C H L M O
enrich /ɪnˈrɪtʃ/ = VERB: zenginleştirmek, güçlendirmek, zengin etmek, değer katmak, koyulaştırmak, yüceltmek, süslemek; USER: zenginleştirmek, günlerinizi daha da güzelleştirmek, güzelleştirmek, ettirecek, zenginleştirecek

GT GD C H L M O
ensure /ɪnˈʃɔːr/ = VERB: sağlamak, garantiye almak, sağlama almak, sigorta etmek; USER: sağlamak, emin, olun, olmak, emin olmak

GT GD C H L M O
ensuring /ɪnˈʃɔːr/ = VERB: sağlamak, garantiye almak, sağlama almak, sigorta etmek; USER: sağlanması, sağlamak, sağlayarak, sağlayan, temin

GT GD C H L M O
entered /ˈen.tər/ = VERB: girmek, girmek, katılmak, yazmak, kaydetmek, giriş yapmak, sokmak, içeri girmek, kaydolmak, yazılmak, içeriye girmek, gümrük beyanında bulunmak, sahneye çıkmak; USER: girdi, girilen, girmiş, girdiğiniz, girilir

GT GD C H L M O
enterprise /ˈen.tə.praɪz/ = NOUN: kuruluş, girişim, teşebbüs, atılım, cesaret, girişkenlik, atılganlık; USER: kuruluş, girişim, kurumsal, işletme, kuruluştur

GT GD C H L M O
entertainment /ˌentərˈtānmənt/ = NOUN: eğlence, ağırlama, gösteri, davet, ziyafet, misafir etme, alem; USER: eğlence, Entertainment, eğlencesi, Animasyon, Animasyon

GT GD C H L M O
entities /ˈen.tɪ.ti/ = NOUN: varlık, varoluş, öz, tüzellik; USER: kuruluşlar, varlıklar, kişiler, varlıkları, kişilerin

GT GD C H L M O
entity /ˈen.tɪ.ti/ = NOUN: varlık, varoluş, öz, tüzellik; USER: varlık, işletme, işletmenin, bir varlık, taraf

GT GD C H L M O
entries /ˈen.tri/ = NOUN: giriş, girdi, kayıt, girme, madde, katılma, kapı, kalem, antre, sahneye çıkma; USER: girişleri, kayıtlar, girdileri, kayıtları

GT GD C H L M O
environment /enˈvīrənmənt,-ˈvī(ə)rn-/ = NOUN: çevre, ortam, etraf; USER: çevre, ortamı, ortam, ortamda, ortamında

GT GD C H L M O
environmental /enˌvīrənˈmen(t)l,-ˌvī(ə)rn-/ = ADJECTIVE: çevre, çevresel; USER: çevre, çevresel, çevreye, ortam

GT GD C H L M O
environmentally /ɪnˌvaɪ.rən.ˈmen.təl/ = ADVERB: çevresel olarak; USER: çevresel olarak, çevre, çevreye, çevresel, çevreyle

GT GD C H L M O
equal /ˈiː.kwəl/ = ADJECTIVE: eşit, aynı, denk, eş, dengeli, uygun, başabaş, yeterli, düzenli; NOUN: denk, emsal, yaşıt; USER: eşit, eşittir, aynı, eşitliği, denk

GT GD C H L M O
equipment /ɪˈkwɪp.mənt/ = NOUN: ekipman, donanım, teçhizat, gereç, araç gereç, doğuştan olan özellikler; USER: ekipman, ekipmanları, ekipmanlar, donatımı, donatım, donatım

GT GD C H L M O
equivalent /ɪˈkwɪv.əl.ənt/ = ADJECTIVE: eşdeğer, eşit, denk; NOUN: karşılık, bedel, eşitlik; USER: eşdeğer, eşdeğeri, eşdeğerdir, eşit, denk

GT GD C H L M O
especially /ɪˈspeʃ.əl.i/ = ADVERB: özellikle, bilhassa; USER: özellikle, özellikle de, başta, bilhassa, bilhassa

GT GD C H L M O
essential /ɪˈsen.ʃəl/ = ADJECTIVE: gerekli, zorunlu, başlıca, esaslı, köklü, esans türünden; NOUN: asıl gerekli şey, esas özellik, esas olan şey; USER: gerekli, temel, önemli, önemlidir, gereklidir, gereklidir

GT GD C H L M O
establish /ɪˈstæb.lɪʃ/ = VERB: kurmak, belirlemek, saptamak, yapmak, yerleştirmek, kanıtlamak, pekiştirmek; USER: kurmak, oluşturmak, kurulması, kurmaya, kurma

GT GD C H L M O
established /ɪˈstæb.lɪʃt/ = ADJECTIVE: kurulmuş, yerleşmiş, belirlenmiş, sabit, resmileşmiş; USER: kurulmuş, kurulan, kurulmuştur, kuruldu, kurdu

GT GD C H L M O
etc /ɪt.ˈset.ər.ə/ = USER: vb, vs, etc, etc

GT GD C H L M O
ethical /ˈeθ.ɪ.kəl/ = ADJECTIVE: törel, ahlâki, ahlâklı, ahlâka uygun, reçete ile verilen; USER: etik, ahlaki, etik bir

GT GD C H L M O
ethically /ˈeθ.ɪ.kəl/ = USER: etik, etik olarak, etik açıdan, ahlaki, etik bir

GT GD C H L M O
ethics /ˈeθ.ɪk/ = NOUN: ahlâk, törebilim, ahlâk kuralları; USER: ahlâk, etik, etiği, ahlak, ahlakı

GT GD C H L M O
european /ˌyərəˈpēən,ˌyo͝orə-/ = ADJECTIVE: Avrupa, Avrupa'ya özgü; NOUN: Avrupalı; USER: Avrupa, european, Avrupa'nın, avrupalı, Avrupa'da, Avrupa'da

GT GD C H L M O
evaluate /ɪˈvæl.ju.eɪt/ = VERB: değerlendirmek, ölçmek, değer biçmek, paha biçmek; USER: değerlendirmek, değerlendirilmesi, değerlendirme, değerlendirir, değerlendirmektir

GT GD C H L M O
evaluation /ɪˈvæl.ju.eɪt/ = NOUN: değerlendirme, ölçüm, paha biçme, değer tahmini; USER: değerlendirme, değerlendirilmesi, değerlendirmesi, değerlendirilmesinde, değerlendirmenin

GT GD C H L M O
even /ˈiː.vən/ = ADVERB: bile, hatta, dahi, üstelik, tam; ADJECTIVE: çift, çift, düz, eşit, dengeli, tam, düzenli, başabaş, sakin, fit olmuş, düzleşmek, düz olmak, düzleştirmek, eşit olarak bölüştürmek, düzlemek; USER: hatta, bile, da, daha, dahi

GT GD C H L M O
event /ɪˈvent/ = NOUN: olay, durum, olgu, vaka, hadise, yarışma, karşılaşma, sonuç, maç, hal, akıbet; USER: olay, olayı, etkinlik, durumunda, etkinliği

GT GD C H L M O
events /ɪˈvent/ = NOUN: olay, durum, olgu, vaka, hadise, yarışma, karşılaşma, sonuç, maç, hal, akıbet; USER: olaylar, Olayları, etkinlikler, etkinlikleri, olayların, olayların

GT GD C H L M O
ever /ˈev.ər/ = ADVERB: hiç, asla, giderek, her zaman, hep, daima, gitgide, olabildiğince; USER: hiç, şimdiye kadar, her zamankinden, şimdiye, zamankinden, zamankinden

GT GD C H L M O
every /ˈev.ri/ = ADJECTIVE: her, her türlü, her bir, bütün; USER: her, tüm, her türlü, her bir, her bir

GT GD C H L M O
example /ɪɡˈzɑːm.pl̩/ = NOUN: örnek, misal, ibret, ders; USER: örnek, Örneğin, örnekte, örneği, örneği

GT GD C H L M O
examples /ɪɡˈzɑːm.pl̩/ = NOUN: örnek, misal, ibret, ders; USER: örnekler, örnekleri, örnek, örneklerini, örneklerle

GT GD C H L M O
exceed /ɪkˈsiːd/ = VERB: aşmak, geçmek, haddini aşmak, sınırı aşmak, ileri gitmek, aşırıya kaçmak; USER: aşmak, aşan, fazla, aşması, geçemez

GT GD C H L M O
exceeds /ɪkˈsiːd/ = VERB: aşmak, geçmek, haddini aşmak, sınırı aşmak, ileri gitmek, aşırıya kaçmak; USER: aşıyor, aşan, aşarsa, aştığında, aşması

GT GD C H L M O
excellence /ˈek.səl.əns/ = NOUN: mükemmellik, üstünlük, üstün olunan şey; USER: mükemmellik, Excellence, mükemmelliği, Mükemmeliyet, mükemmel

GT GD C H L M O
excess /ɪkˈses/ = NOUN: fazla, fazlalık, aşırılık, ilave, taşkınlık, aşırıya kaçma, ölçüsüzlük; USER: fazla, aşırı, aşan, fazlası, fazlalığı

GT GD C H L M O
exchange /ɪksˈtʃeɪndʒ/ = NOUN: değiş tokuş, takas, değiştirme, kambiyo, borsa, santral, bozma, trampa; VERB: değiştirmek, bozdurmak, değiş tokuş etmek, takas etmek; USER: değiştirme, takas, değişimi, değiş tokuşu, Döviz

GT GD C H L M O
exchanging /ɪksˈtʃeɪndʒ/ = VERB: değiştirmek, bozdurmak, değiş tokuş etmek, takas etmek, bozmak, almak, çevirmek, karşılıklı alıp vermek, karşılıklı olarak yapmak; USER: alışverişi, değişimi, alışverişinde, karşılıklı, değişim

GT GD C H L M O
executes /ˈek.sɪ.kjuːt/ = VERB: gerçekleştirmek, yapmak, yerine getirmek, idam etmek, sergilemek, infaz etmek, düzenlemek, ortaya koymak; USER: yürütür, çalıştırır, yürüten, çalıştırılır, gerçekleştirir

GT GD C H L M O
execution /ˌek.sɪˈkjuː.ʃən/ = NOUN: uygulama, icra, infaz, idam, yapma, yerine getirme, düzenleme, sergileme, yorum biçimi; USER: uygulama, icra, yürütme, yürütülmesine, yürütülmesi

GT GD C H L M O
executive /ɪɡˈzek.jʊ.tɪv/ = ADJECTIVE: yürütme, yönetim, icra, yetkili, uygulama ile ilgili; NOUN: yönetici, idareci, hükümet; USER: yürütme, yönetici, executive, yönetim, icra

GT GD C H L M O
exemption /ɪɡˈzempt/ = NOUN: muafiyet, bağışıklık, serbestlik, çürüğe ayırma; USER: muafiyet, muafiyeti, istisnası, istisna, muaf

GT GD C H L M O
expect /ɪkˈspekt/ = VERB: beklemek, ummak, ümit etmek, sanmak; USER: beklemek, bekliyoruz, bekleyebilirsiniz, beklediğiniz, bekleyebileceğinizi

GT GD C H L M O
expectation /ˌek.spekˈteɪ.ʃən/ = NOUN: beklenti, ümit, umut, bekleme, beklenilme, umma, olasılık, mirasa konma beklentisi; USER: beklenti, beklentisi, beklentilerini, beklentileri, beklenen

GT GD C H L M O
expectations /ˌek.spekˈteɪ.ʃən/ = NOUN: beklenti, ümit, umut, bekleme, beklenilme, umma, olasılık, mirasa konma beklentisi; USER: beklentiler, beklentileri, beklentilerini, beklentilerin, beklentilerinin

GT GD C H L M O
expected /ɪkˈspekt/ = VERB: beklemek, ummak, ümit etmek, sanmak; USER: beklenen, bekleniyor, beklenmektedir, beklendiği, beklentiler, beklentiler

GT GD C H L M O
expense /ɪkˈspens/ = NOUN: gider, masraf, harcama; USER: gider, gideri, giderleri, masraf, giderler

GT GD C H L M O
expensive /ɪkˈspen.sɪv/ = ADJECTIVE: pahalı, masraflı, pahalıya mal olan; USER: pahalı, pahalı bir, pahalıdır, ucuz, expensive

GT GD C H L M O
experience /ikˈspi(ə)rēəns/ = NOUN: deneyim, tecrübe, olay, yaşam, pratik, hayat; VERB: yaşamak, denemek, tecrübe etmek, başından geçmek, maruz kalmak, görmek; USER: deneyim, deneyimi, bir deneyim, tecrübesi, tecrübe, tecrübe

GT GD C H L M O
experts /ˈek.spɜːt/ = NOUN: uzman, bilirkişi, usta, eksper, üstâd, erbap; USER: uzmanlar, uzmanları, uzman, uzmanların, uzmanlardan

GT GD C H L M O
explaining /ɪkˈspleɪ.nɪŋ/ = NOUN: hesap verme; USER: açıklayan, anlatan, açıklamak, açıklama, açıklayarak

GT GD C H L M O
explanation /ˌek.spləˈneɪ.ʃən/ = NOUN: açıklama, izah, tanımlama, anlam, manâ, yorum; USER: açıklama, açıklaması, bir açıklama, açıklanması, açıklamalar

GT GD C H L M O
explicitly /ɪkˈsplɪs.ɪt/ = USER: açıkça, açık, işletmecileri açıkça, açık bir, açık olarak

GT GD C H L M O
explosion /ɪkˈspləʊ.ʒən/ = NOUN: patlama, infilak, artış, parlama, ateş alma, kudurma, tepesi atma; USER: patlama, patlamaya, patlaması, patlamadan, patlamanın

GT GD C H L M O
export /ɪkˈspɔːt/ = NOUN: ihracat, ihraç, dışsatım, ihraç malı; ADJECTIVE: ihracat, ihraç, ihraç edilen; VERB: ihraç etmek, dışarıya satmak; USER: ihracat, ihraç, dışa, vermek, ihracatı

GT GD C H L M O
exported /ɪkˈspɔːt/ = VERB: ihraç etmek, dışarıya satmak; USER: ihraç, dışa, verilen, ihracat, dışa aktarılan

GT GD C H L M O
exporter /ɪkˈspɔː.tər/ = NOUN: ihracatçı; USER: ihracatçı, ihracatçısı

GT GD C H L M O
exports /ɪkˈspɔːt/ = NOUN: ihracat, ihraç, dışsatım, ihraç malı; USER: ihracat, ihracatı, ihracatın, ihracatının, ihracatta

GT GD C H L M O
extension /ɪkˈstenʃən/ = NOUN: uzatma, uzantı, genişletme, ek, ilave, uzatılma, temdit, artırma, ekleme, dahili telefon hattı; USER: uzatma, uzantısı, uzantı, uzantısını, uzantılı

GT GD C H L M O
extent /ɪkˈstent/ = NOUN: derece, kapsam, ölçü, boyut, uzunluk, genişlik, alan, yükseklik; USER: derece, kapsam, ölçüde, dereceye, oranda

GT GD C H L M O
external /ɪkˈstɜː.nəl/ = ADJECTIVE: dış, harici, dışarıdan gelen, yabancı ülkelerle olan; USER: dış, harici, harici bir, dışsal, eksternal

GT GD C H L M O
extra /ˈek.strə/ = ADJECTIVE: ekstra, ilave, ek, fazla, üstün, olağanüstü; NOUN: ilave, ilave, ek; ADVERB: fazladan, ayrıca, ekstra olarak; USER: ekstra, ilave, ek, fazladan, ekstra bir

GT GD C H L M O
extravagant /ikˈstravəgənt/ = ADJECTIVE: savurgan, aşırı, müsrif, ölçüsüz, fahiş; USER: savurgan, abartılı, abartılı bir, aşırı, müsrif

GT GD C H L M O
facilities /fəˈsɪl.ɪ.ti/ = NOUN: tesisler, kolaylıklar, imkânlar; USER: tesisler, imkanları, tesisleri, olanakları, imkanı

GT GD C H L M O
facility /fəˈsɪl.ɪ.ti/ = VERB: kolaylaştırmak, olanak tanımak, rahatlatmak, hafifletmek; USER: tesis, imkan, tesisi, tesisin, odası

GT GD C H L M O
fact /fækt/ = NOUN: gerçek, olgu, durum, olay, unsur, hakikat, eylem; USER: gerçek, Aslında, gerçeği, gerçektir, gerçeğini, gerçeğini

GT GD C H L M O
factor /ˈfæk.tər/ = NOUN: faktör, etken, etmen, katsayı, çarpan, öğe, değişken, tambölen, eleman, kalıtımsal özellik taşıyan gen, aracı kuruluş, finansör, kâhya; USER: faktör, faktörü, faktördür, etken, faktörünün

GT GD C H L M O
factors /ˈfæk.tər/ = NOUN: faktör, etken, etmen, katsayı, çarpan, öğe, değişken, tambölen, eleman, kalıtımsal özellik taşıyan gen, aracı kuruluş, finansör, kâhya; USER: faktörler, faktörleri, faktörlerin, faktör, faktörlere

GT GD C H L M O
factory /ˈfæk.tər.i/ = NOUN: fabrika, imalathane, dış ticari temsilcilerin çalıştığı işhanı; USER: fabrika, fabrikası, fabrikada, fabrikasında, Fabrikamız

GT GD C H L M O
facts /fækt/ = NOUN: gerçek, olgu, durum, olay, unsur, hakikat, eylem; USER: gerçekler, gerçekleri, Gerçekler Karşılaşmalar, bilgiler, gerçeklerin

GT GD C H L M O
fail /feɪl/ = VERB: başaramamak, başarısız olmak, kalmak, becerememek, yapmamak, bırakmak, bozulmak, başarısızlığa uğramak, batmak, boşa çıkarmak, ümidini kırmak; NOUN: zayıf not; USER: başarısız, fail, başarısız olur

GT GD C H L M O
failing /ˈfeɪ.lɪŋ/ = NOUN: hata, kusur, zayıflık, zaaf, ayıp, eksiklik; PREPOSITION: olmazsa, yokluğunda; ADJECTIVE: aksayan, şaşan, yanılan; USER: hata, başarısız, arızalı, kaybetti, başarısız olan

GT GD C H L M O
failure /ˈfeɪ.ljər/ = NOUN: başarısızlık, yetmezlik, kusur, bozukluk, eksiklik, fiyasko, iflas, ihmal, hayal kırıklığı, tükenme, batma, yapmama, sekte, yokluk, aksatma, bulunmama, kıtlık, dinme; USER: başarısızlık, yetmezliği, hatası, arızası, arıza

GT GD C H L M O
fair /feər/ = ADJECTIVE: adil, makul, uygun, dürüst, orta, doğru, güzel, iyi, açık; NOUN: fuar, panayır; ADVERB: adilane; USER: adil, makul, fuar, adil bir, fuarı

GT GD C H L M O
fairly /ˈfeə.li/ = ADVERB: oldukça, dürüstçe, epeyce, epey, adilane, adeta, açıkça, tam olarak, temiz, büsbütün, uygun bir şekilde, güzelce, safça, uygunca, tarafsızca, harfi harfine, dosdoğru; USER: oldukça, adil, dürüstçe, epeyce

GT GD C H L M O
fairness /ˈfeə.nəs/ = NOUN: adalet, dürüstlük, tarafsızlık, insaf, sarışınlık, açıklık, güzellik, beyaz tenlilik, içtenlik; USER: adalet, adil, hakkaniyet, dürüstlük, adaleti

GT GD C H L M O
faith /feɪθ/ = NOUN: inanç, iman, niyet, din, güven, söz, bağlılık, sadakât, vâât; USER: inanç, iman, niyetle, niyet, inancı

GT GD C H L M O
false /fɒls/ = ADJECTIVE: yanlış, sahte, hatalı, takma, uydurma, suni, düzmece, hileli, haksız, taklit; ADVERB: yanlış olarak, yalandan; USER: yanlış, False, sahte, TL False, yalancı

GT GD C H L M O
falsifying = VERB: tahrif etmek, değiştirmek, oynama yapmak, sahtesini yapmak, kalpazanlık yapmak, aslı olmadığını ispatlamak; USER: gerçeğe aykırı ve, çarpıtma, gerçeğe aykırı, tahrif,

GT GD C H L M O
familiar /fəˈmɪl.i.ər/ = ADJECTIVE: tanıdık, aşina, bilinen, alışık, alışılmış, yakın, samimi, yaygın, içli dışlı, laubali, içten; NOUN: arkadaş; USER: tanıdık, aşina, sahibi, bilgi sahibi, bilinen, bilinen

GT GD C H L M O
family /ˈfæm.əl.i/ = NOUN: aile, soy, familya, sülale, ev halkı, küme; ADJECTIVE: aile, ailevi, aileye ait; USER: aile, ailesi, ailesinin, etti, ailenin

GT GD C H L M O
fatalities /fəˈtalɪti,feɪ-/ = NOUN: kısmet, kader, alın yazısı, mukadderat, felâket, tâlihsizlik, kaza, ölümle sonuçlanan kaza, kurban; USER: Ölümlü, ölümlerin, ölüm, ölümler, ölüm vakası,

GT GD C H L M O
fax /fæks/ = NOUN: faks; USER: faks, fakslamak, fax, fakslayabilirsiniz, fakslayın

GT GD C H L M O
federal /ˈfed.ər.əl/ = ADJECTIVE: federal, federe; USER: federal, federal bir, federe

GT GD C H L M O
fellow /ˈfel.əʊ/ = NOUN: adam, dost, arkadaş, herif, sevgili, yoldaş, kardeş, ahbap, akademi üyesi, eş, akran, koca, tek; ADJECTIVE: ortak, eş, aynı tür; USER: adam, diğer, dost, arkadaşı, fellow

GT GD C H L M O
few /fjuː/ = ADJECTIVE: az, azıcık, kıt; NOUN: az miktar; USER: az, birkaç, kaç, az sayıda, bazı, bazı

GT GD C H L M O
file /faɪl/ = NOUN: dosya, eğe, sıra, klasör, törpü; VERB: dosyalamak, eğelemek, kayda geçirmek, sıra ile yürümek, törpülemek, pürüzlerini gidermek; USER: dosya, dosyası, dosyasını, dosyayı, dosyasının, dosyasının

GT GD C H L M O
filed /faɪl/ = ADJECTIVE: dosyalanmış, eğelenmiş, kayda geçmiş; USER: dosyalanmış, açılan, açtı, yayımlandı, dava

GT GD C H L M O
files /faɪl/ = NOUN: dosya, eğe, sıra, klasör, törpü; USER: dosya, dosyaları, dosyalarını, dosyalar, dosyaların

GT GD C H L M O
filings /ˈfaɪ.lɪŋ/ = NOUN: eğe talaşı; USER: eğe talaşı, başvuruları, dosyalarında, başvuruların, Filings

GT GD C H L M O
finally /ˈfaɪ.nə.li/ = ADVERB: nihayet, sonunda, son olarak, en sonunda, sözün kısası; USER: son olarak, sonunda, nihayet, Son, Sonuç olarak, Sonuç olarak

GT GD C H L M O
finance /ˈfaɪ.næns/ = VERB: finanse etmek, para sağlamak; NOUN: maliye, mali durum, para durumu; USER: finanse etmek, finanse, finansmanı, finansman, finans

GT GD C H L M O
financial /faɪˈnæn.ʃəl/ = ADJECTIVE: finansal, mali, parasal; USER: mali, finansal, finans, maddi, finansman

GT GD C H L M O
find /faɪnd/ = VERB: bulmak, keşfetmek, rastlamak, bakmak, geçindirmek, karara varmak, sağlamak; NOUN: bulma, bulgu, keşif, buluş, bulunan şey; USER: bulmak, bulabilirsiniz, buldunuz, bulacaksınız, bulmanıza, bulmanıza

GT GD C H L M O
fines /faɪn/ = NOUN: para cezası, ceza; USER: para cezaları, para cezası, ceza, cezalar, cezaları

GT GD C H L M O
fire /faɪər/ = NOUN: yangın, ateş, alev, ocak, ateş etme, ısıtıcı; VERB: kovmak, yakmak, ateşlemek, tutuşturmak, ateş almak, işten atmak; USER: yangın, ateş, yangına, ateşe, itfaiye

GT GD C H L M O
firm /fɜːm/ = NOUN: firma, şirket; ADJECTIVE: sağlam, sert, kesin, sıkı, sabit, katı, emin, kararlı; VERB: pekiştirmek; ADVERB: sıkıca; USER: firma, firması, firmanın, sağlam, şirket

GT GD C H L M O
first /ˈfɜːst/ = ADJECTIVE: ilk, birinci, baş, başta gelen, önde gelen; ADVERB: önce, ilk olarak, öncelikle, ilk kez, başta, ilkönce; NOUN: birincilik, başlangıç, birinci gelen şey; USER: ilk, birinci, siz, önce, öncelikle, öncelikle

GT GD C H L M O
five /faɪv/ = USER: beş

GT GD C H L M O
fixing /ˈfɪk.sɪŋ/ = NOUN: sabitleme, tespit, tamir, fiksaj, dikme; USER: sabitleme, tespit, tamir, gidermek, sabitlemek

GT GD C H L M O
focus /ˈfəʊ.kəs/ = NOUN: odak, odak noktası, dikkati toplayan şey; VERB: odaklamak, odağı ayarlamak, bir noktada toplamak; USER: odak, odaklanmak, durulacak, odaklanır, odaklanma

GT GD C H L M O
follow /ˈfɒl.əʊ/ = VERB: izlemek, uymak, takip etmek, sürdürmek, sonra gelmek, dinlemek, sonucu olmak, dolayı olmak; NOUN: bilardoda bir vuruş; USER: izlemek, takip etmek, takip, izleyin, uygulayın

GT GD C H L M O
following /ˈfɒl.əʊ.ɪŋ/ = PREPOSITION: ardından, sonra; ADJECTIVE: izleyen, sonraki, müteakip, ertesi, sonra gelen; NOUN: izleme, taraftarlar, hayran kitlesi; USER: ardından, sonra, izleyen, aşağıdaki, takip, takip

GT GD C H L M O
for /fɔːr/ = PREPOSITION: için, amacıyla, dolayı, uygun, göre, karşı, yönünde, doğru, yarayan, sebebiyle; CONJUNCTION: dolayı, nedeniyle, çünkü, zira; USER: için, boyunca, for, üzere, üzere

GT GD C H L M O
forced /fɔːst/ = ADJECTIVE: zorunlu, zoraki, mecbur, mecburi; USER: zorunlu, zorunda, zorla, zorladı, zorlandı, zorlandı

GT GD C H L M O
foreign /ˈfɒr.ən/ = ADJECTIVE: yabancı, dış; USER: yabancı, dış, döviz, Geçmişteki, dışişleri, dışişleri

GT GD C H L M O
form /fɔːm/ = NOUN: form, biçim, şekil, kalıp, yapı, tarz, sınıf, yöntem, model, vücut, beden, sıra, tavır, davranış, karakter; VERB: oluşturmak, kurmak, biçimlendirmek, şekillendirmek, şekillenmek, düzenlemek, şekil vermek, şekil almak, biçim almak; USER: biçim, form, şekil, formu, şeklinde

GT GD C H L M O
former /ˈfɔː.mər/ = ADJECTIVE: eski, önceki, geçmiş, sabık, geçen; NOUN: biçimlendirici, gövde, sınıf öğrencisi; USER: eski, önceki, eski bir

GT GD C H L M O
forms /fɔːm/ = USER: formlar, formları, form, biçimleri, şekillerde, şekillerde

GT GD C H L M O
fosters /ˈfɒs.tər/ = USER: teşvik, teşvik eden, teşvik eder, besleyen, besler

GT GD C H L M O
free /friː/ = ADJECTIVE: ücretsiz, serbest, özgür, bedava, boş, bağımsız, hür, muaf; ADVERB: ücretsiz, serbestçe; VERB: kurtarmak, serbest bırakmak; USER: ücretsiz, serbest, özgür, bedava, Free, Free

GT GD C H L M O
frequently /ˈfriː.kwənt.li/ = ADVERB: sık sık, sıkça, çoğunlukla, çoğu kez; USER: sık sık, Sıkça, sık, sıklıkla, genellikle

GT GD C H L M O
friend /frend/ = NOUN: arkadaş, dost, yardımcı, ahbap, tanıdık, destek; USER: arkadaş, Arkadaşına, Arkadaşınıza, arkadaşım, arkadaşı

GT GD C H L M O
from /frɒm/ = PREPOSITION: itibaren, -dan, -den, beri, dolayı, yüzünden, -den beri; USER: itibaren, adlı, adlı işletmeye, gelen, dan, dan

GT GD C H L M O
fruit /fruːt/ = NOUN: meyve, yemiş, sonuç, ürün, ibne, semere, nonoş, tohum kapsülü, döl, kâr, yayar, ahbap, homoseksüel; USER: meyve, meyveler

GT GD C H L M O
fulfilled /fʊlˈfɪld/ = VERB: yerine getirmek, karşılamak, tamamlamak, gidermek, yapmak, uygulamak, bitirmek; USER: yerine, yerine getirmiş, yerine getirilmesi, yerine getirmiştir, yerine getirdi

GT GD C H L M O
full /fʊl/ = ADJECTIVE: tam, dolu, geniş, tok, bol, meşgul, öz, etine dolgun, balıketi, elinden gelenin en iyisi, son; NOUN: doluluk, dolu şey, son had; VERB: yıkayıp çektirmek, yıkayıp büzmek; USER: tam, dolu, tam bir, tüm, hizmetlere tam

GT GD C H L M O
fully /ˈfʊl.i/ = ADVERB: tam, tamamen, tam olarak, bütünüyle, iyice, etraflıca, enine boyuna, dört dörtlük, tamı tamına, uzun uzadıya; USER: tam, tamamen, tam olarak, tümüyle, bütünüyle

GT GD C H L M O
function /ˈfʌŋk.ʃən/ = NOUN: fonksiyon, işlev, görev, toplantı, iş, amaç, yükümlülük, hizmet; VERB: çalışmak, işlemek, işlevini yerine getirmek; USER: fonksiyon, fonksiyonu, işlevi, işlev, işlevini

GT GD C H L M O
functions /ˈfʌŋk.ʃən/ = NOUN: fonksiyon, işlev, görev, toplantı, iş, amaç, yükümlülük, hizmet; VERB: çalışmak, işlemek, işlevini yerine getirmek; USER: fonksiyonları, fonksiyonlar, işlevleri, işlevlerine, işlevler

GT GD C H L M O
funds /fʌnd/ = NOUN: para, para kaynağı, kapital, devlet tahvili, tahvilat; USER: para, fonları, fon, fonlar, fonların

GT GD C H L M O
further /ˈfɜː.ðər/ = ADVERB: daha fazla, daha ileri, ileri, ayrıca, ileride, öteye, bundan başka, öte; VERB: ilerletmek; ADJECTIVE: ek, ileriki, ilerideki; USER: daha fazla, daha, fazla, daha da, ileri

GT GD C H L M O
future /ˈfjuː.tʃər/ = NOUN: gelecek, istikbal, gelecek zaman, gelecekte olacak şey, vadeli sözleşme; ADJECTIVE: gelecek, ilerideki, ileriki, müstakbel, vadeli; USER: gelecek, gelecekte, gelecekteki, geleceği, geleceğe

GT GD C H L M O
g /dʒiː/ = NOUN: bin, sol; ABBREVIATION: bin dolar; USER: g, gr, gram

GT GD C H L M O
gates /ɡeɪt/ = NOUN: kapı, geçit, bilet hasılatı, patika, kapıyı gösterme, kovma, işten çıkarma; USER: kapıları, kapılar, girişler, kapı, kapılarını

GT GD C H L M O
gathering /ˈɡæð.ər.ɪŋ/ = NOUN: toplama, toplantı, toplanma, topluluk, apse, büzgü, meclis, biriktirme, kalabalık, çıban, iltihap; USER: toplama, toplamak, araya, toplanması, toplayarak

GT GD C H L M O
general /ˈdʒen.ər.əl/ = ADJECTIVE: genel, umumi, yaygın, baş, tahmini, şef; NOUN: general, komutan, orgeneral, genel ilkeler, tarikat lideri; USER: genel, General, genel bir, genel olarak, genelde, genelde

GT GD C H L M O
geography /dʒiˈɒɡ.rə.fi/ = NOUN: coğrafya, coğrafi kitap, coğrafi özellik; USER: coğrafya, coğrafyası, coğrafyada, coğrafi, coğrafyanın

GT GD C H L M O
get /ɡet/ = VERB: almak, edinmek, olmak, elde etmek, getirmek, kazanmak, gelmek, varmak, etmek, başlamak, götürmek, yaptırmak, anlamak, ettirmek, satın almak, yapmak, ele geçirmek, öldürmek, canına okumak, idrak etmek, açığını bulmak, yalanını çıkarmak, kavramak, başına gelmek; USER: almak, olsun, elde, alabilirsiniz, ulaşın

GT GD C H L M O
gift /ɡɪft/ = NOUN: hediye, armağan, yetenek, bağış, hibe, Allah vergisi, kabiliyet, doğuştan yetenek; USER: hediye, Gift, hediyelik, hediyesi, bir hediye

GT GD C H L M O
gifts /ɡɪft/ = NOUN: hediye, armağan, yetenek, bağış, hibe, Allah vergisi, kabiliyet, doğuştan yetenek; USER: hediyeler, hediye, Gifts, Hediyeleri, hediyesi

GT GD C H L M O
give /ɡɪv/ = VERB: vermek, ödemek, hediye etmek, gitmek, esnemek, uçlanmak, düzenlemek, yapıvermek; NOUN: esneklik, uysallık, yumuşaklık; USER: vermek, verin, verir, verecek, ver, ver

GT GD C H L M O
given /ˈɡɪv.ən/ = ADJECTIVE: verilmiş, belli, belirlenmiş, bilinen, doğuştan olan, tarihli ve onaylı; USER: verilmiş, verilen, verilmiştir, verilir, verildi, verildi

GT GD C H L M O
giving /ɡɪv/ = NOUN: bağışlama; USER: veren, vererek, vermek, verme, veriyor, veriyor

GT GD C H L M O
global /ˈɡləʊ.bəl/ = ADJECTIVE: global, dünya çapında, evrensel, küre biçiminde; USER: global, küresel, genel, dünya, küresel bir

GT GD C H L M O
globally /ˈɡləʊ.bəl/ = USER: küresel, global, dünyada, dünya çapında, genel

GT GD C H L M O
go /ɡəʊ/ = VERB: gitmek, geçmek, girmek, olmak, ölmek, başlamak, uymak, kaybolmak; NOUN: gitme, gidiş, gayret, deneme; USER: gitmek, gidin, gidip, go, devam, devam

GT GD C H L M O
goal /ɡəʊl/ = NOUN: gol, hedef, amaç, kale, sayı, erek, ideal; USER: hedef, amaç, gol, çok gol, hedefi

GT GD C H L M O
goals /ɡəʊl/ = NOUN: gol, hedef, amaç, kale, sayı, erek, ideal; USER: hedefleri, hedefler, goller, gol, çok goller

GT GD C H L M O
good /ɡʊd/ = ADJECTIVE: iyi, güzel, çok, yararlı, sağlam, uslu, hayırlı, emin, sağlığa yararlı, dolu dolu; ADVERB: oldukça; NOUN: hayır; USER: iyi, iyi bir, good, güzel, güzel

GT GD C H L M O
goods /ɡʊd/ = NOUN: mal, eşya, yük; USER: mal, ürünler, ürünleri, malların, mallar

GT GD C H L M O
govern /ˈɡʌv.ən/ = VERB: yönetmek, idare etmek, hükmetmek, almak, hüküm sürmek, kontrol etmek, frenlemek, zaptetmek, mürebbiyelik yapmak; USER: yönetmek, yöneten, idare, yönetme, hükümet

GT GD C H L M O
governed /ˈɡʌv.ən/ = VERB: yönetmek, idare etmek, hükmetmek, almak, hüküm sürmek, kontrol etmek, frenlemek, zaptetmek, mürebbiyelik yapmak; USER: yönetilir, yönetilen, tabi, tabidir, idare

GT GD C H L M O
government /ˈɡʌv.ən.mənt/ = NOUN: hükümet, devlet, yönetim, idare, yönetme, rejim, yönetim biçimi, siyasal bilgiler, siyaset bilimi; USER: hükümet, devlet, hükümeti, hükümetin, hükümetinin

GT GD C H L M O
governments /ˈɡʌv.ən.mənt/ = NOUN: hükümet, devlet, yönetim, idare, yönetme, rejim, yönetim biçimi, siyasal bilgiler, siyaset bilimi; USER: hükümetler, hükümetlerin, hükümetleri, yönetimler, yönetimlerin

GT GD C H L M O
gratuities = NOUN: armağan, ikramiye, hediye; USER: bahşişler, armağanlar verilmesine,

GT GD C H L M O
greetings /ˈɡriː.tɪŋz ˌkɑːd/ = NOUN: selamlar; USER: selamlar, tebrik, selam, Hitap, Greetings

GT GD C H L M O
group /ɡruːp/ = NOUN: grup, topluluk, küme, takım, heyet, öbek, kafile, kütle, manga, filo; VERB: gruplandırmak, sınıflandırmak, gruplaşmak, toplanmak; USER: grup, grubu, grubunda, grubunun, grubuna

GT GD C H L M O
growth /ɡrəʊθ/ = NOUN: üretici, yetiştirici, yetişen bitki; USER: büyüme, büyümesi, büyümenin, büyümesini, büyümeyi

GT GD C H L M O
guarding /ɡɑːd/ = NOUN: koruma, nöbet tutma; ADJECTIVE: koruyucu; USER: koruma, koruyan, zorlayıp, koruyor, nöbet

GT GD C H L M O
guards /ɡɑːd/ = VERB: korumak, korunmak, nöbet tutmak, tutmak, himaye etmek, gözetmek; NOUN: koruma, bekçi, muhafız, nöbetçi, gardiyan, gözetim, gard, emniyet, koruma görevlisi, uyanıklık; USER: korumaları, Koruyucuları, gardiyanlar, muhafızları, görevlileri

GT GD C H L M O
guidance /ˈɡaɪ.dəns/ = NOUN: rehberlik, yönlendirme, kılavuzluk, yol gösterme, sevketme, idare etme; USER: rehberlik, rehberliği, rehber, kılavuz, yol

GT GD C H L M O
guide /ɡaɪd/ = NOUN: kılavuz, rehber, el kitabı, yönetmelik, yol işareti, danışman, model, örnek; VERB: yönlendirmek, yol göstermek, rehberlik etmek, önderlik etmek, öncülük etmek, sevketmek, götürmek, idare etmek; USER: rehberlik, yol, rehber, kılavuzu, kılavuzluk

GT GD C H L M O
guideline /ˈɡaɪd.laɪn/ = NOUN: ilke, prensip, ana hatlar, uçak kılavuz ipi; USER: ilke, kılavuz, rehber, kılavuzu, kılavuzda

GT GD C H L M O
guidelines /ˈɡaɪd.laɪn/ = NOUN: ilke, prensip, ana hatlar, uçak kılavuz ipi; USER: kurallar, yönergeleri, yönergelere, kuralları, kullanılan yönergelere

GT GD C H L M O
hand /hænd/ = NOUN: el, yardım, taraf, parmak, ibre, alkış, akrep, usta, kurt; ADJECTIVE: el; VERB: vermek, yardım etmek; USER: el, yandan, taraftan, elle, elden

GT GD C H L M O
handicap /ˈhæn.dɪ.kæp/ = NOUN: handikap, engel, özür, yetersizlik, elverişsiz durum, mahzur; VERB: engel olmak, engel koymak, ket vurmak; USER: handikap, Handicap, engelli, engel, özürlü

GT GD C H L M O
handling /ˈhænd.lɪŋ/ = NOUN: kullanma, idare, dokunma, dağıtım, ambalajlama, bakım, tedavi; USER: kullanma, idare, işleme, taşıma, ele

GT GD C H L M O
harassment /ˈhær.əs.mənt/ = NOUN: rahatsızlık, usandırma, sıkma, sinirlendirme; USER: rahatsızlık, taciz, tacize, tacizi, tacizin

GT GD C H L M O
has /hæz/ = VERB: olmak, sahip olmak, yapmak, etmek, bulunmak, almak, elde etmek, zorunda olmak, kabul etmek, aldatmak, göz yummak, dolandırmak; USER: vardır, sahip, sahiptir, var, olan, olan

GT GD C H L M O
have /hæv/ = VERB: olmak, sahip olmak, yapmak, etmek, bulunmak, almak, elde etmek, zorunda olmak, kabul etmek, aldatmak, göz yummak, dolandırmak; NOUN: hile, varlıklı kimse, üçkâğıt, kumpas; USER: var, sahip, zorunda, vardır, olması, olması

GT GD C H L M O
having /hæv/ = ADJECTIVE: sahip olan, -li; USER: sahip olan, sahip, olan, zorunda, olması, olması

GT GD C H L M O
he /hiː/ = PRONOUN: o, kendisi; NOUN: erkek; USER: o, diye, onun, de, da, da

GT GD C H L M O
head /hed/ = NOUN: baş, kafa, ana, başkan, tepe, müdür, kelle, şef, lider, akıl; ADJECTIVE: baş, baştaki; USER: baş, kafa, başkanı, kafası, başı

GT GD C H L M O
health /helθ/ = NOUN: sağlık, sağlık durumu, sıhhat, afiyet; ADJECTIVE: sağlık; USER: sağlık, sağlığı, sağlığını, sağlığına, sağlığına

GT GD C H L M O
healthful /ˈhelθ.fəl/ = ADJECTIVE: sağlıklı, yararlı, sağlığa yararlı; USER: sağlıklı, sağlıklı bir

GT GD C H L M O
heard /hɪər/ = VERB: duymak, dinlemek, işitmek, öğrenmek, haber almak, kulak vermek, ifadesini almak, mektup almak, onaylamak; USER: duydum, duymuş, duydun, duydunuz, duymadım

GT GD C H L M O
hears /hɪər/ = VERB: duymak, dinlemek, işitmek, öğrenmek, haber almak, kulak vermek, ifadesini almak, mektup almak, onaylamak; USER: duyar, duyuyor, duyduğu, işitir, duyan

GT GD C H L M O
held /held/ = USER: düzenlenen, yapılan, tutulan, yapılacak, elde tutulan, elde tutulan

GT GD C H L M O
help /help/ = NOUN: yardım, yardımcı, imdat, çözüm, çare, hizmetçi, muavin; VERB: yardımcı olmak, yardım etmek, kurtarmak, yararı olmak, imdadına yetişmek, elinde olmak, başa çıkmak; USER: yardım, yardımcı, yardıma, yardımcı olmak

GT GD C H L M O
helped /help/ = USER: yardım, yardımcı, yardımcı oldu, yardım etti, sağladı

GT GD C H L M O
helpful /ˈhelp.fəl/ = ADJECTIVE: faydalı, yardımcı, yararlı, yardımsever; USER: yararlı, yardımcı, faydalı, faydalı olarak, ilgili bir sorun mu

GT GD C H L M O
helpline /ˈhelp.laɪn/ = USER: yardım hattı,

GT GD C H L M O
her /hɜːr/ = PRONOUN: onu, onun, ona, o, kendisi, kendine; USER: onu, onun, ona, kendi, onunla

GT GD C H L M O
here /hɪər/ = ADVERB: burada, buraya, burda, işte; USER: burada, buraya, Buradasınız, here, buradan, buradan

GT GD C H L M O
hide /haɪd/ = VERB: gizlemek, saklamak, saklanmak, dövmek, saklı tutmak, derisini yüzmek, dayak atmak, pataklamak; NOUN: deri, cilt, post, ortaçağ arazi ölçü birimi; USER: gizlemek, gizle, hide, gizleme, gizleyebilirsiniz

GT GD C H L M O
high /haɪ/ = ADJECTIVE: yüksek, üst, büyük, üstün, ileri, aşırı, yüce, önemli, yukarı; ADVERB: yükseğe, yüksekte; NOUN: lise; USER: yüksek, yüksek bir, üst, high

GT GD C H L M O
him /hɪm/ = PRONOUN: onu, ona, o, kendine, kendi; USER: onu, ona, onun, onunla, kendisine, kendisine

GT GD C H L M O
hire /haɪər/ = NOUN: kiralama, kira, ücret; VERB: kiralamak, tutmak, ücretle çalıştırmak; USER: kiralama, kiralamak, işe, kiralayabilirsiniz, tutmak

GT GD C H L M O
hired /haɪər/ = ADJECTIVE: kiralanmış, tutulmuş; USER: kiralanmış, tutulmuş, işe, kiraladı, istihdam, istihdam

GT GD C H L M O
hiring /ˈhaɪə.rɪŋ/ = NOUN: kiralama; USER: kiralama, işe, işe alma, istihdam, işe alım

GT GD C H L M O
his /hɪz/ = PRONOUN: onun, onunki; USER: onun, yaptığı, kendi, kendi

GT GD C H L M O
historical /hɪˈstɒr.ɪ.kəl/ = ADJECTIVE: tarihi, tarihsel, tarihe geçmiş, önemli, evrimsel; USER: tarihsel, tarihi, historical, tarih, geçmiş

GT GD C H L M O
hold /həʊld/ = VERB: tutmak, almak, barındırmak, alıkoymak, çekmek, dayanmak, durmak, kavramak; NOUN: tutma, tutunma, durdurma, ambar; USER: tutmak, tutun, basılı tutun, sahip, tutma, tutma

GT GD C H L M O
holding /ˈhəʊl.dɪŋ/ = NOUN: tutma, stok, karar, hisse, alacak, mal, toprak kiralama, arsa; USER: tutma, tutarak, tutan, Holding, sahip

GT GD C H L M O
holds /həʊld/ = USER: tutar, tutan, sahip, sahiptir, Kurabilirsiniz

GT GD C H L M O
holiday /ˈhɒl.ɪ.deɪ/ = NOUN: tatil, bayram, izin, dini bayram, yortu; ADJECTIVE: tatil, bayram, bayramlık; VERB: tatil yapmak, tatile çıkmak; USER: tatil, tatilinizden, seyahat, tatili, holiday

GT GD C H L M O
home /həʊm/ = NOUN: ev, yuva, yurt, vatan, bakımevi; ADVERB: eve, evde, yurda, ülkesinde, hedefe; ADJECTIVE: evdeki, evde yapılan; USER: ev, ana Sayfa, evde, eve, evi, evi

GT GD C H L M O
honest /ˈɒn.ɪst/ = ADJECTIVE: dürüst, namuslu, doğru, içten, hilesiz, açık sözlü, saf, açık yürekli, katışıksız; USER: dürüst, dürüst bir, honest, namuslu

GT GD C H L M O
honesty /ˈɒn.ə.sti/ = NOUN: dürüstlük, doğruluk, namus, alçakgönüllülük, gözlükotu; USER: dürüstlük, dürüstlüğü, dürüst, honesty, doğruluk

GT GD C H L M O
hospital /ˈhɒs.pɪ.təl/ = NOUN: hastane, darülaceze, bakımevi, tamirhane; USER: hastane, hastanede, hastaneye, hastanenin, hastanesi

GT GD C H L M O
hostile /ˈhɒs.taɪl/ = ADJECTIVE: düşmanca, muhalif, düşmana ait; NOUN: hasım; USER: düşmanca, düşman, düşmanca bir, saldırgan, düşmanlık

GT GD C H L M O
hotline /ˈhɒt.laɪn/ = USER: hattı, Yardım Hattı, telefon hattı, danışma hattı, hattını

GT GD C H L M O
hour /aʊər/ = NOUN: saat, zaman, vakit; USER: saat, saatlik, saat açık, saat için, saatte, saatte

GT GD C H L M O
hourly /ˈaʊə.li/ = ADJECTIVE: saatlik, saat başı, saatte bir, sürekli, devamlı; USER: saatlik, hourly, saat, saatte, saat başı hava

GT GD C H L M O
hours /aʊər/ = NOUN: mesai saatleri; USER: saat, sonrası, saatler, saatleri, saati, saati

GT GD C H L M O
how /haʊ/ = ADVERB: nasıl, ne, ne kadar, nereden, ne durumda; NOUN: yöntem, yapma yöntemi; USER: nasıl, ne, ne kadar, kadar, nasıl Yapılır, nasıl Yapılır

GT GD C H L M O
however /ˌhaʊˈev.ər/ = CONJUNCTION: ancak, ama, oysa, halbuki, her ne şekilde; ADVERB: her nasılsa, her halükârda, nasıl olursa olsun, nasıl oldu da; USER: ancak, Bununla birlikte, ise, yandan, Bununla, Bununla

GT GD C H L M O
human /ˈhjuː.mən/ = NOUN: insan, insanlık, insanoğlu; ADJECTIVE: insan, insani, beşeri; USER: insan, insani, insanın, beşeri

GT GD C H L M O
hundred /ˈhʌn.drəd/ = USER: hundred-, hundred, yüzlük; USER: yüz, yüzden, yüzlerce, yüzlerce

GT GD C H L M O
i /aɪ/ = PRONOUN: ben, I, one, I; USER: ben, i, ı, bir

GT GD C H L M O
identified /aɪˈden.tɪ.faɪ/ = VERB: belirlemek, tanımak, kimliğini saptamak, bir tutmak, aynı saymak, desteklemek, destek vermek; USER: tespit, tanımlanan, belirlenen, tanımlanır, belirlenmiştir

GT GD C H L M O
identify /aɪˈden.tɪ.faɪ/ = VERB: belirlemek, tanımak, kimliğini saptamak, bir tutmak, aynı saymak, desteklemek, destek vermek; USER: belirlemek, tespit, tanımlamak, belirlenmesi, tanımak

GT GD C H L M O
identity /aɪˈden.tɪ.ti/ = NOUN: kimlik, özdeşlik, kişilik, hüviyet, aynılık, benzerlik; USER: kimlik, kimliği, kimliğini, kimliğinin, kimliğin

GT GD C H L M O
if /ɪf/ = CONJUNCTION: eğer, ise, ama, keşke, fakat, -se, -sa; NOUN: şart, şüphe, belirsizlik; USER: eğer, ise, varsa, olmadığını, durumunda, durumunda

GT GD C H L M O
illegal /ɪˈliː.ɡəl/ = ADJECTIVE: yasadışı, kaçak, illegal, kanunsuz, usulsüz, gayri meşru; USER: yasadışı, yasa dışı, kaçak, illegal, geçersiz

GT GD C H L M O
illness /ˈɪl.nəs/ = NOUN: hastalık, rahatsızlık, illet; USER: hastalık, hastalığı, hastalığın, hastalıktır, hastalığa

GT GD C H L M O
images /ˈɪm.ɪdʒ/ = NOUN: görüntü, resim, imaj, şekil, simge, kopya, heykel, put, benzetme, benzer; USER: görüntüler, görüntüleri, görüntü, resimler, resim

GT GD C H L M O
immediate /ɪˈmiː.di.ət/ = ADJECTIVE: hemen, acil, derhal, yakın, doğrudan, dolaysız, şu an ki, en yakın olan; USER: hemen, acil, derhal, anında, yakın

GT GD C H L M O
immediately /ɪˈmiː.di.ət.li/ = ADVERB: hemen, derhal, doğrudan doğruya, direkt olarak; USER: hemen, derhal, şimdi, anında, anında

GT GD C H L M O
impact /imˈpakt/ = NOUN: etki, darbe, çarpma, çarpışma, vuruş, şok; VERB: sıkıştırmak, pekiştirmek; USER: etki, darbe, etkisi, etkisini, etkileri

GT GD C H L M O
impair /ɪmˈpeər/ = VERB: bozmak, zarar vermek, azaltmak, zayıflatmak; USER: bozmak, zarar, olumsuz, bozabilir, etkileyebilir

GT GD C H L M O
implement /ˈɪm.plɪ.ment/ = VERB: uygulamak, tamamlamak, sağlamak, yerine getirmek, yapmak; NOUN: alet, yerine getirme, yapma, araç, donanım; USER: uygulamak, uygulamaya, uygulanması, uygulama, hayata

GT GD C H L M O
implementation /ˈɪm.plɪ.ment/ = NOUN: uygulama, yerine getirme; USER: uygulama, uygulanması, uygulaması, uygulanmasını, uygulanmasına

GT GD C H L M O
implications /ˌɪm.plɪˈkeɪ.ʃən/ = NOUN: içerme, bulaştırma, içine sokma, dolaşma, ima etme, dolaylı anlatma; USER: etkileri, sonuçları, etkilerini, sonuçlar, sonuçlarını

GT GD C H L M O
import /ɪmˈpɔːt/ = NOUN: ithalat, ithal, ifade, önem, anlam, manâ; VERB: ithal etmek, belirtmek, ifade etmek, ima etmek, önemi olmak; USER: ithal, ithalat, almak, içe, alma

GT GD C H L M O
important /ɪmˈpɔː.tənt/ = ADJECTIVE: önemli, mühim, ciddi, saygın, nüfuzlu, kibirli, okkalı, sözü geçer, kendini beğenmiş; USER: önemli, önemlidir, önemli bir, önem, önem

GT GD C H L M O
importation /ˈɪm.pɔːt/ = NOUN: ithalat, ithal malı; USER: ithalat, ithalatı, ithal, ithali, ithalatında

GT GD C H L M O
imports /ˌpær.ə.lel ˈɪm.pɔːts/ = NOUN: ithalat; USER: ithalat, ithalatı, ithalatın, ithalatının, ithal

GT GD C H L M O
imposed /ɪmˈpəʊz/ = VERB: yüklemek, zorlamak, yük olmak, uygulmaya koymak, etkilenmek, yararlanmak, kötüye kullanmak; USER: dayatılan, empoze, uygulanan, getirilen, getirdiği, getirdiği

GT GD C H L M O
impress /ˈimˌpres/ = VERB: etkilemek, zorla askere almak, baskı yapmak, iz bırakmak, basmak, damgalamak, sıkıştırmak, aklına sokmak, zorlamak, kamulaştırmak, el koymak; NOUN: iz, etki, damga, tesir, mühür; USER: etkilemek, etkilemeye, etkileyecek, etkilemeyi, impress

GT GD C H L M O
improper /ɪmˈprɒp.ər/ = ADJECTIVE: yanlış, uygunsuz, uygun olmayan, hatalı, yersiz, münasebetsiz, terbiyesiz, açık saçık; USER: yanlış, uygunsuz, uygun olmayan, hatalı, uygunsuz bir

GT GD C H L M O
improperly /ɪmˈprɒp.ər/ = USER: yanlış, düzgün, hatalı, uygunsuz, doğru bir biçimde

GT GD C H L M O
impropriety /ˌɪm.prəˈpraɪ.ə.ti/ = NOUN: uygunsuzluk, yanlışlık, yanlış kullanma; USER: uygunsuzluk, yolsuzluk, uygunsuz, uygunsuzluğun, usulsüzlük

GT GD C H L M O
improve /ɪmˈpruːv/ = VERB: geliştirmek, artırmak, iyileştirmek, düzeltmek, ilerletmek, gelişmek, ilerlemek, ıslah etmek, iyileşmek, yükselmek, düzelmek; USER: geliştirmek, artırmak, iyileştirmek, geliştirmemize, geliştirmeye, geliştirmeye

GT GD C H L M O
improvement /ɪmˈpruːv.mənt/ = NOUN: iyileşme, gelişme, düzelme, ilerleme, ıslah, düzeltme, yenilik, kalkındırma, artma, verimli hale getirme, ıslah etme; USER: gelişme, iyileşme, iyileştirme, geliştirme, iyileştirilmesi

GT GD C H L M O
in /ɪn/ = ADVERB: içinde; PREPOSITION: içinde, olarak, -de, -da, halinde, içine, içeri; ADJECTIVE: yerinde, iç, içeride, evde; USER: içinde, olarak, bölgesindeki, yılında, in, in

GT GD C H L M O
inappropriate /ˌinəˈprōprē-it/ = ADJECTIVE: uygunsuz, uygun olmayan, yersiz, uymaz; USER: uygunsuz, olarak bildirin, bildirin, uygun olmayan, uygun

GT GD C H L M O
inappropriateness = USER: uygunsuzluğu, isabetsizlik, Eğer uygunsuzluk, uygunsuzluk,

GT GD C H L M O
inc /ɪŋk/ = USER: inc, A.Ş.

GT GD C H L M O
incident /ˈɪn.sɪ.dənt/ = NOUN: olay, kaza, hadise, özel durum, ayrıcalık, perde, yük; ADJECTIVE: ayrıcalık getiren, yükleyen; USER: olay, olayı, olayın, olaydan, olayla

GT GD C H L M O
include /ɪnˈkluːd/ = VERB: katmak, içermek, kapsamak, dahil etmek, içine almak; USER: dahil, içerir, bulunmaktadır, vardır, şunlardır

GT GD C H L M O
includes /ɪnˈkluːd/ = VERB: katmak, içermek, kapsamak, dahil etmek, içine almak; USER: içerir, içeren, içermektedir, bulunmaktadır, dahildir

GT GD C H L M O
including /ɪnˈkluː.dɪŋ/ = PREPOSITION: dahil, kapsayan; ADJECTIVE: içeren; USER: dahil, dahil olmak üzere, dahil olmak, gibi, içeren, içeren

GT GD C H L M O
incorporated /inˈkôrpəˌrātid/ = ADJECTIVE: anonim, birleşmiş, tüzel, katılmış; USER: anonim, birleşmiş, dahil, kurulmuştur, kurulmuş

GT GD C H L M O
incorrect /ˌɪn.kərˈekt/ = ADJECTIVE: yanlış, hatalı, uygunsuz, münasebetsiz; USER: yanlış, hatalı, yanlış bir, doğru, yanlıştır

GT GD C H L M O
increasingly /ɪnˈkriː.sɪŋ.li/ = ADVERB: giderek, artan bir şekilde, gitgide artarak; USER: giderek, giderek daha, artan, gittikçe, giderek artan, giderek artan

GT GD C H L M O
independent /ˌindəˈpendənt/ = ADJECTIVE: bağımsız, serbest, özgür, hür, maddi yönden bağımsız, kendi geçimini sağlayan; USER: bağımsız, bağımsız bir, bağımsız olarak, bağımsızdır, serbest

GT GD C H L M O
indicate /ˈɪn.dɪ.keɪt/ = VERB: belirtmek, göstermek, bildirmek, işaret etmek, çıtlatmak, gerektirmek; USER: göstermek, belirtmek, gösterir, göstermektedir, işaret

GT GD C H L M O
indirectly /ˌɪn.daɪˈrekt/ = ADVERB: dolaylı olarak, endirekt olarak, dolambaçlı biçimde; USER: dolaylı olarak, dolaylı, da dolaylı, dolaylı yoldan, da dolaylı olarak

GT GD C H L M O
individual /ˌindəˈvijəwəl/ = ADJECTIVE: bireysel, tek, kişisel, özel, şahsi, özgün, birbirinden ayrı, başlıbaşına; NOUN: birey, kişi, şahıs, fert; USER: bireysel, tek tek, tek, birey, bireyin

GT GD C H L M O
individuals /ˌindəˈvijəwəl/ = NOUN: birey, kişi, şahıs, fert; USER: bireyler, bireylerin, kişi, kişiler, kişilerin

GT GD C H L M O
industry /ˈɪn.də.stri/ = NOUN: sanayi, endüstri, gayret, çaba, işletmecilik, hamaratlık; USER: sanayi, sektöründe, endüstri, endüstrisi, sektörü

GT GD C H L M O
influence /ˈɪn.flu.əns/ = VERB: etkilemek, etkili olmak, tesir etmek, söz geçirmek, ikna etmek; NOUN: etki, nüfuz, tesir, torpil; USER: etkilemek, etki, etkileyen, etkileyebilir, etkilemeye

GT GD C H L M O
inform /ɪnˈfɔːm/ = VERB: bildirmek, bilgi vermek, haberdar etmek, haber vermek, ihbar etmek; USER: bildirmek, bilgi, bilgilendirmek, hakkında bilgi, bilgi ver

GT GD C H L M O
informal /ɪnˈfɔː.məl/ = ADJECTIVE: resmi olmayan, laubali, formaliteye uygun olmayan, kanunen geçersiz, teklifsiz; USER: resmi olmayan, gayri, dışı, gayrı, kayıt dışı

GT GD C H L M O
information /ˌɪn.fəˈmeɪ.ʃən/ = NOUN: bilgi, enformasyon, haber, danışma, bilgi edinme, istihbarat, malumat, bildirme, şikâyet, iddia; USER: bilgi, bilgileri, bilgiler, bilgilerini, bilgilerin, bilgilerin

GT GD C H L M O
informed /ɪnˈfɔːmd/ = ADJECTIVE: haberdar, bilgili, aydın, tahsilli, haberi olan, bilgi alan; USER: bilgi, haberdar, haber, bilgilendirdi, bilgi sahibi

GT GD C H L M O
informing /ɪnˈfɔːm/ = NOUN: bilgi verme, ihbar; USER: bilgi verme, ihbar, bilgilendirilmesi, bilgilendirme, bilgi

GT GD C H L M O
injured /ˈɪn.dʒəd/ = ADJECTIVE: yaralı, zarar görmüş, inciniş, kırgın, dargın; NOUN: yaralılar; USER: yaralı, yaralandı, yaralanan, Sakatlar, sakatlandı

GT GD C H L M O
injuries /ˈɪn.dʒər.i/ = NOUN: hasar, zarar, yara, incitme, kırma; USER: yaralanmalar, yaralanmaları, Sakatlıklar, yaralanma, eksik oyuncular

GT GD C H L M O
injury /ˈɪn.dʒər.i/ = NOUN: hasar, zarar, yara, incitme, kırma; USER: hasar, zarar, yaralanma, yaralanması, yaralanmalara

GT GD C H L M O
innovation /ˌɪn.əˈveɪ.ʃən/ = NOUN: yenilik, buluş, icat, değişiklik; USER: yenilik, inovasyon, yenilikçilik, yeniliği, yenilikçi

GT GD C H L M O
inquiries /ɪnˈkwaɪə.ri/ = NOUN: soruşturma, soru, araştırma, bilgi kaynağı, kaynak; USER: soruşturma, sorular, sorularınız, durumunu öğrenmek, soruları

GT GD C H L M O
inscribed /ɪnˈskraɪb/ = ADJECTIVE: yazılı, kayıtlı, iz bırakmış, içine çizilmiş, kaydedilmiş; USER: yazılı, yazıtlı, teğet, yazıtlı bir, iç teğet

GT GD C H L M O
inside /ɪnˈsaɪd/ = PREPOSITION: içinde, içine, içerisinde; NOUN: iç, iç taraf, karın; ADJECTIVE: iç, dahili, içteki; ADVERB: içeride, içeriye; USER: içinde, iç, içindeki, içine, içerisinde

GT GD C H L M O
insider /ɪnˈsaɪ.dər/ = NOUN: içerideki, içyüzünü bilen kimse, üye; USER: içerideki, içeriden, insider, içerden, içsel

GT GD C H L M O
inspection /ɪnˈspek.ʃən/ = NOUN: muayene, kontrol, teftiş, denetleme, yoklama; USER: muayene, denetim, denetlenmesine, kontrol, inceleme

GT GD C H L M O
inspections /ɪnˈspek.ʃən/ = NOUN: muayene, kontrol, teftiş, denetleme, yoklama; USER: denetimler, denetim, denetimleri, denetimlerin, teftiş

GT GD C H L M O
inspector /ɪnˈspek.tər/ = NOUN: müfettiş, kontrolör, denetçi, denetmen; USER: müfettiş, denetçisinde, müfettişi, denetçisi, denetçisini

GT GD C H L M O
install /ɪnˈstɔːl/ = VERB: kurmak, yerleştirmek, monte etmek, atamak; USER: kurmak, yüklemek, yükleyin, yüklemeniz, yükleme

GT GD C H L M O
instances /ˈɪn.stəns/ = NOUN: örnek, durum, olay, misal, aşama, dava, rica, istek; USER: durumlarda, örnekleri, örneklerini, durumda, örneği

GT GD C H L M O
intangible /inˈtanjəbəl/ = ADJECTIVE: maddi olmayan, soyut, manevi, elle tutulmaz, anlaşılmaz; NOUN: manevi değer, maddi olmayan aktif; USER: maddi olmayan, maddi olmayan duran, olmayan duran, soyut, maddi

GT GD C H L M O
integrity /ɪnˈteɡ.rə.ti/ = NOUN: bütünlük, dürüstlük, doğruluk, sağlamlık, tamamlık, istikamet; USER: bütünlük, dürüstlük, bütünlüğü, bütünlüğünü, bütünlüğünün

GT GD C H L M O
intellectual /ˌintlˈekCHo͞oəl/ = NOUN: entellektüel, aydın, aydın kimse; ADJECTIVE: entellektüel, zihinsel, aydın, zeki; USER: entellektüel, zihinsel, fikri, entelektüel, düşünsel

GT GD C H L M O
intended /ɪnˈten.dɪd/ = ADJECTIVE: istenilen, yönelik, tasarlanmış, kasıtlı, müstakbel, kasti, nişanlı; USER: yönelik, tasarlanmıştır, amaçlanan, amaçlanmaktadır, tasarlanmış

GT GD C H L M O
intent /ɪnˈtent/ = NOUN: niyet, amaç, kasıt, maksat, gaye; ADJECTIVE: niyetli, kararlı, istekli, hevesli, dikkatli, meşgul, dalmış; USER: niyet, amacı, niyeti, niyetiyle, niyetli

GT GD C H L M O
interactions /ˌɪn.təˈræk.ʃən/ = NOUN: etkileşim, birbirini etkileme; USER: etkileşimleri, etkileşimler, etkileşim, etkileşimi, etkileşimlerin

GT GD C H L M O
interest /ˈɪn.trəst/ = NOUN: ilgi, faiz, çıkar, pay, merak, önem, hisse, alâka, ilgi çeken şey; VERB: ilgisini çekmek, ilgilendirmek, dikkatini çekmek; USER: ilgi, faiz, çıkar, İlgilendiğini, Çevrede

GT GD C H L M O
interested /ˈɪn.trəs.tɪd/ = ADJECTIVE: ilgili, meraklı, çıkarcı, taraflı, pay sahibi olan, ortağı; USER: ilgili, ilgi, ilgilenen, ilgileniyor, ilgilendi, ilgilendi

GT GD C H L M O
interests /ˈɪn.trəst/ = NOUN: ilgi, faiz, çıkar, pay, merak, önem, hisse, alâka, ilgi çeken şey; VERB: ilgisini çekmek, ilgilendirmek, dikkatini çekmek; USER: ilgi, çıkarları, çıkarlarını, ilgi Alanları, çıkarlarına

GT GD C H L M O
interferes /ˌɪn.təˈfɪər/ = VERB: müdahale etmek, karışmak, girişmek, araya girmek, parazit yapmak; USER: müdahale, engelleyen, engeller, engel, uğratır

GT GD C H L M O
internal /ɪnˈtɜː.nəl/ = ADJECTIVE: iç, dahili, stajyer, içilir; NOUN: yaradılış, doğa; USER: iç, dahili, içsel, içi, internal

GT GD C H L M O
internally /ɪnˈtɜː.nəl/ = ADVERB: içten; USER: içten, dahili, dahili olarak, iç, içsel

GT GD C H L M O
international /ˌɪn.təˈnæʃ.ən.əl/ = ADJECTIVE: uluslararası, milletlerarası; USER: uluslararası, uluslararası bir, uluslar arası, uluslar, İnt, İnt

GT GD C H L M O
internet /ˈɪn.tə.net/ = NOUN: Internet; USER: Internet, İnternette, ınternet, İnternet erişimi, internete

GT GD C H L M O
interruption /ˌɪn.təˈrʌp.ʃən/ = NOUN: kesinti, ara, durdurma, kesiklik, fasıla, sözünü kesme, sekte; USER: kesinti, kesintisiz, kesintisi, kesintiye, kesilmesi

GT GD C H L M O
intimidating /inˈtimiˌdāt/ = VERB: korkutmak, gözünü korkutmak; USER: korkutucu, ürkütücü, korkutmak, gözdağı, sindirmeye

GT GD C H L M O
inventions /ɪnˈven.ʃən/ = NOUN: buluş, icat, yaratıcılık, uydurma, bulma, yalan; USER: buluşlar, buluşlarından, icatlar, buluşların, buluş

GT GD C H L M O
inventory /ˈɪn.vən.tər.i/ = NOUN: envanter, stok, sayım defteri; VERB: envanterini yapmak, envantere işlemek; USER: envanter, stok, envanteri, Ölçeği, Inventory

GT GD C H L M O
invest /ɪnˈvest/ = VERB: yatırım yapmak, yatırmak, giydirmek, donatmak, yetki vermek, sarmak, kuşatmak; USER: yatırım yapmak, yatırım, yatırmak

GT GD C H L M O
investigated /inˈvestiˌgāt/ = VERB: araştırmak, incelemek, soruşturmak; USER: araştırıldı, araştırılmıştır, incelenmiştir, incelendi, araştırdık

GT GD C H L M O
investigation /ɪnˌves.tɪˈɡeɪ.ʃən/ = NOUN: soruşturma, araştırma, inceleme, teftiş, gözlem; USER: soruşturma, araştırma, inceleme, soruşturmanın, soruşturması

GT GD C H L M O
investigations /ɪnˌves.tɪˈɡeɪ.ʃən/ = NOUN: tahkikat; USER: soruşturma, araştırmalar, incelemeler, araştırma, soruşturmalar

GT GD C H L M O
investment /ɪnˈvest.mənt/ = NOUN: yatırım, kuşatma, para yatırma, abluka, dışderi, ektoderm, atama, tayin; USER: yatırım, yatırımı, yatırımın, yatırımları, yatırım amaçlı

GT GD C H L M O
investor /ɪnˈves.tər/ = NOUN: yatırımcı, sermayedar; USER: yatırımcı, yatırımcının, Investor, yatırımcısı, yatırımcıya

GT GD C H L M O
investors /ɪnˈves.tər/ = NOUN: yatırımcı, sermayedar; USER: yatırımcılar, yatırımcıların, yatırımcılara, yatırımcı, yatırımcıları

GT GD C H L M O
invitations /ˌɪn.vɪˈteɪ.ʃən/ = NOUN: davet, davetiye, çağrı; USER: davetiye, davetiyeler, davetiyeleri, davetler, davet

GT GD C H L M O
invoice /ˈɪn.vɔɪs/ = NOUN: fatura; VERB: fatura etmek, fatura çıkarmak; USER: fatura, faturanın, faturası, faturayı, faturada

GT GD C H L M O
involve /ɪnˈvɒlv/ = VERB: karıştırmak, kapsamak, sarmak, bulaştırmak, sokmak, gerektirmek, yol açmak; USER: dahil, içeren, içerir, içermektedir, içerecektir, içerecektir

GT GD C H L M O
involved /ɪnˈvɒlvd/ = ADJECTIVE: ilgili, karışmış, ilişkili, kapsayan, bulaşmış, karışık, dalmış, kapılmış; USER: ilgili, dahil, yer, katılan, alan

GT GD C H L M O
involving /ɪnˈvɒlv/ = VERB: karıştırmak, kapsamak, sarmak, bulaştırmak, sokmak, gerektirmek, yol açmak; USER: ilgili, içeren, ile ilgili, kapsayan, dahil

GT GD C H L M O
is /ɪz/ = USER: olduğunu, olduğu, olan, bir, olup, olup

GT GD C H L M O
islands /ˈaɪ.lənd/ = NOUN: ada; USER: adalar, adaları, ada, adaların, adalara

GT GD C H L M O
israeli /ɪzˈreɪ.li/ = NOUN: İsrailli; ADJECTIVE: İsrailli; USER: İsrailli, İsrail, israeli, İsrail'in, israel'e

GT GD C H L M O
issue /ˈɪʃ.uː/ = NOUN: sorun, konu, mesele, sayı, çıkış, çıkarma, basım, yayınlama, sonuç; VERB: ihraç, yayınlanmak, ihraç etmek; USER: konu, sorun, sorunu, konuda

GT GD C H L M O
issued /ˈɪʃ.uː/ = VERB: ihraç, yayınlanmak, ihraç etmek, çıkarmak, yayınlamak, çıkmak, dağıtmak, akmak, bildirmek, piyasaya çıkarmak, sonuçlanmak; USER: verilen, yayınlanan, ihraç, yayımlanan, yayınladı

GT GD C H L M O
issues /ˈɪʃ.uː/ = NOUN: sorun, konu, mesele, sayı, çıkış, çıkarma, basım, yayınlama, sonuç; VERB: ihraç, yayınlanmak, ihraç etmek; USER: sorunları, konular, sorunlar, konularda, konuları

GT GD C H L M O
it /ɪt/ = PRONOUN: o, onu, ona, ebe, cazibe, çekicilik, şahsiyet, ilişki, önemli kimse; NOUN: cinsel ilişki; USER: o, onu, bu, bunu, it, it

GT GD C H L M O
item /ˈaɪ.təm/ = NOUN: madde, kalem, parça, haber, çeşit; ADVERB: keza, dahi, ayrıca, bir de; USER: madde, öğe, ürün, öğeyi, öğesi

GT GD C H L M O
items /ˈaɪ.təm/ = NOUN: madde, kalem, parça, haber, çeşit; USER: ürün, öğeleri, öğeler, öğe, ürünler

GT GD C H L M O
its /ɪts/ = PRONOUN: onun, kendi, onunki; USER: kendi, onun, olan, da, de, de

GT GD C H L M O
jeopardize /ˈdʒep.ə.daɪz/ = NOUN: yasemin; USER: tehlikeye atmak, tehlikeye, tehdit, riske, tehlikeye atacak

GT GD C H L M O
jeopardized /ˈdʒep.ə.daɪz/ = VERB: tehlikeye atmak, riske atmak; USER: tehlikeye, riske, tehlikeye atan, tehlikede, tehlikeye girmiş,

GT GD C H L M O
job /dʒɒb/ = NOUN: iş, görev, meslek, suç, kârlı iş, tip, estetik ameliyat; ADJECTIVE: iş; VERB: iş yapmak, ufak tefek işler yapmak, komişyonculuk yapmak, kiraya vermek; USER: iş, işi, işini, bir iş, anki iş

GT GD C H L M O
jobs /dʒɒb/ = NOUN: Yyüp peygamber, Eyüp peygamber; USER: işler, iş, işleri, pozisyon, işlerini

GT GD C H L M O
joint /dʒɔɪnt/ = ADJECTIVE: ortak, müşterek, birlikte, ortaklaşa, birleşik, birleşmiş; NOUN: eklem, mafsal, ek yeri, birleşme yeri, esrar, ot; USER: ortak, eklem, ortak bir, müşterek, eklemi

GT GD C H L M O
judgment /ˈdʒʌdʒ.mənt/ = NOUN: karar, yargı, hüküm, yargılama, muhakeme, düşünce, sağduyu, kanı, tahmin; USER: karar, yargı, kararı, kararın, tarihli karar

GT GD C H L M O
jurisdictions /ˌdʒʊərɪsˈdɪkʃən/ = NOUN: yargı, yetki alanı, yargılama yetkisi; USER: yargı, ülkelerde, yetki, bölgelerde, hukuk

GT GD C H L M O
just /dʒʌst/ = ADVERB: sadece, yalnızca, tam, az önce, henüz, şimdi, yalnız, sade; ADJECTIVE: adil, tam, haklı, doğru; USER: sadece, hemen, yalnızca, adil, gibi, gibi

GT GD C H L M O
k = USER: l, M, ben, lt, Sol

GT GD C H L M O
keen /kiːn/ = ADJECTIVE: istekli, keskin, meraklı, hevesli, düşkün, güçlü, zeki, büyük, şiddetli, sert, şahane, uygun, harika, ucuz, ince; NOUN: matem türküsü; VERB: ağıt yakmak, ölenin ardından ağlamak; USER: keskin, istekli, hevesli, keskin bir, meraklı

GT GD C H L M O
keeping /ˈkiː.pɪŋ/ = NOUN: koruma, uyum, bakım, himaye, geçindirme, işletme, nezaret; ADJECTIVE: dayanıklı; USER: koruma, tutmak, tutarak, tutma, tutulması

GT GD C H L M O
keeps /kiːp/ = VERB: tutmak, korumak, sağlamak, kalmak, sürdürmek, bulundurmak, durmak, devam ettirmek, uymak, alıkoymak, bakmak; NOUN: kale; USER: tutar, tutan, ediyor, devam ediyor, devam

GT GD C H L M O
key /kiː/ = NOUN: anahtar, tuş, kilit nokta, çözüm, perde, rumuz, elektrik düğmesi; ADJECTIVE: kilit, ana; VERB: girmek, kilitlemek, akort etmek, uydurmak; USER: anahtar, anahtarı, tuşu, önemli, kilit

GT GD C H L M O
kickback /ˈkɪk.bæk/ = NOUN: komisyon, rüşvet, pay, hisse, ters tepki; USER: komisyon, geri tepme, tepme, geri tepmeye, gözlemleyen

GT GD C H L M O
kickbacks /ˈkikˌbak/ = NOUN: komisyon, rüşvet, pay, hisse, ters tepki; USER: rüşvetler, komisyon, komisyonlar, ¤ u geri tepme, gayriresmî komisyon

GT GD C H L M O
kind /kaɪnd/ = NOUN: tür, çeşit, cins, nitelik, aynı şekil, aşai rabbani ayinindeki ekmek veya su; ADJECTIVE: nazik, iyi, hoş, iyiliksever, müşfik, yardımsever, yumuşak başlı, iyi kâlpli; USER: tür, türlü, çeşit, nazik, tür bir

GT GD C H L M O
kinds /kaɪnd/ = NOUN: tür, çeşit, cins, nitelik, aynı şekil, aşai rabbani ayinindeki ekmek veya su; USER: türlü, tür, çeşit, çeşitleri, türde

GT GD C H L M O
know /nəʊ/ = VERB: bilmek, tanımak, tatmak, farketmek, başından geçmek, ayırt etmek, ilişkisi olmak; USER: bilmek, biliyorum, biliyor, bekleyebileceğinizi bilmek, biliyoruz, biliyoruz

GT GD C H L M O
known /nəʊn/ = ADJECTIVE: bilinen, tanınan, belli; USER: bilinen, bilinir, bilinmektedir, da bilinir, tanınan

GT GD C H L M O
labor /ˈleɪ.bər/ = NOUN: işgücü, emek, çalışma, işçi sınıfı, doğum sancısı, hizmet, işçi partisi; VERB: çalışmak, uğraşmak, emek vermek, doğum sancısı çekmek, çaba harcamak, lafı uzatmak, alın teriyle yapmak; USER: emek, işgücü, iş, işçilik, çalışma

GT GD C H L M O
languages /ˈlæŋ.ɡwɪdʒ/ = NOUN: dil, lisan, mesleki dil; USER: dil, dilleri, dillerde, diller, dilde

GT GD C H L M O
large /lɑːdʒ/ = ADJECTIVE: büyük, geniş, iri; USER: büyük, geniş, büyük bir, çok, geniş bir, geniş bir

GT GD C H L M O
larger /lɑːdʒ/ = USER: büyük, daha büyük, daha büyük bir, büyük bir, geniş, geniş

GT GD C H L M O
latest /ˈleɪ.tɪst/ = ADJECTIVE: son, en son, en yeni, en geç; NOUN: en yeni şey, en son çıkan şey; USER: son, en son, Tüm, yeni, Göster Tüm

GT GD C H L M O
launder /ˈlɔːn.dər/ = VERB: aklamak, çamaşır yıkamak, yıkamak, yıkanabilir olmak; USER: aklamak, aklamaya, aklanması, yıkayınız, yolluk

GT GD C H L M O
laundering = VERB: aklamak, yıkamak, çamaşır yıkamak, yıkanabilir olmak; USER: aklama, yıkama, çamaşır yıkama, çamaşır, aklanması,

GT GD C H L M O
lavish /ˈlæv.ɪʃ/ = ADJECTIVE: bol, savurgan, müsrif, çok; VERB: çok harcamak, boşa harcamak; USER: savurgan, bol, lüks, cömert, lüks bir

GT GD C H L M O
law /lɔː/ = NOUN: hukuk, yasa, kanun, kural, dava, ilke, yasal çözüm; USER: hukuk, yasa, kanun, hakları, hukuku

GT GD C H L M O
lawful /ˈlɔː.fəl/ = ADJECTIVE: yasal, meşru, kanuni, adil; USER: yasal, helal, meşru, kanuni, hukuka uygun

GT GD C H L M O
laws /lɔː/ = NOUN: hukuk, yasa, kanun, kural, dava, ilke, yasal çözüm; USER: yasaları, yasalar, kanunlar, yasalara, yasa

GT GD C H L M O
lax /læks/ = ADJECTIVE: gevşek, umursamaz, yumuşak, dikkatsiz, belirsiz; USER: gevşek, LAX, gevşekliği, yumuşak, umursamaz

GT GD C H L M O
lead /liːd/ = NOUN: kurşun, öncülük, önderlik, rehberlik, kablo; VERB: sürmek, yönetmek, götürmek, yönlendirmek, önderlik etmek, öncülük etmek, yol göstermek; USER: kurşun, yol, neden, sebep, yol açar

GT GD C H L M O
leadership /ˈliː.də.ʃɪp/ = NOUN: liderlik, önderlik; USER: liderlik, liderliği, liderliğini, lider, liderliğinde

GT GD C H L M O
league /liːɡ/ = NOUN: lig, birlik, fersah, dernek, işbirliği, küme, antlaşma; USER: lig, League, Ligi, ligde, Kulüp

GT GD C H L M O
learn /lɜːn/ = VERB: öğrenmek, haber almak; USER: öğrenmek, bilgi, fazla bilgi, bilgi edinmek, Öğreniyorum, Öğreniyorum

GT GD C H L M O
learning /ˈlɜː.nɪŋ/ = NOUN: öğrenme, bilgi, bilim, ilim; USER: öğrenme, öğrenmek, öğrenim, öğrenmeye, öğrenmenin, öğrenmenin

GT GD C H L M O
least /liːst/ = ADJECTIVE: en az, asgari, en küçük, en ufak; NOUN: en az derece, en az miktar; ADVERB: en az derece; USER: en az, en, az, en azından, en azından

GT GD C H L M O
leave /liːv/ = NOUN: izin, veda, müsaade, ruhsat; VERB: bırakmak, ayrılmak, terketmek, kalkmak, kalmak, yola çıkmak, unutmak, vazgeçmek, caymak; USER: ayrılmak, bırakmak, terk, bırakın, bırakmayın

GT GD C H L M O
legal /ˈliː.ɡəl/ = ADJECTIVE: yasal, hukuki, tüzel, hukuk, kanuni, adli, resmi; USER: yasal, hukuki, tüzel, hukuk, yasal bir

GT GD C H L M O
legally /ˈliː.ɡəl.i/ = USER: yasal olarak, yasal, hukuken, kanunen, hukuki

GT GD C H L M O
legislation /ˌledʒ.ɪˈsleɪ.ʃən/ = NOUN: mevzuat, yasama, kanun yapma, yürürlükteki yasalar; USER: mevzuat, mevzuatı, mevzuatın, mevzuatına, mevzuata

GT GD C H L M O
legitimate /-ˌmāt/ = ADJECTIVE: meşru, yasal, haklı, mantıklı, yerinde, akla uygun, soydan gelen; VERB: meşrulaştırmak, yasal hale getirmek, babası olduğunu onaylamak, onaylamak, haklı çıkarmak, mazur göstermek; USER: meşru, yasal, meşru bir, yasal bir, haklı

GT GD C H L M O
less /les/ = ADJECTIVE: daha az, daha küçük, eksik, içermeyen; PREPOSITION: eksi, çıkarılmak üzere; NOUN: daha az şey, eksik miktar, daha küçük şey; USER: daha az, az, daha, kısa, düşük

GT GD C H L M O
let /let/ = NOUN: let, engel, kiraya verme, kiraya verilmiş mülk, teniste yeniden servis atma nedeni; VERB: izin vermek, vermek, bırakmak, ihale etmek, kiraya vermek, ses çıkarmamak, kiraya verilmek, meydan vermek, -dirmek, -dürmek; USER: let, izin, sağlar, bildirin, izin ver

GT GD C H L M O
letter /ˈlet.ər/ = NOUN: mektup, harf, belge, evrak, betik; VERB: basmak, kitap harfiyle yazmak, başlık basmak; USER: mektup, yazmak, Mektup yazmak, harfli, mektubu

GT GD C H L M O
letters /ˈlet.ər/ = NOUN: harfler, mektuplar, edebiyat, yazın; USER: harfler, mektuplar, harf, harfleri, mektupları

GT GD C H L M O
level /ˈlev.əl/ = NOUN: seviye, düzey, düzlük, zemin, düzeç; VERB: dengelemek; ADJECTIVE: seviyeli, düz, yatay, dengeli, aynı seviyede, dürüst; USER: seviye, düzey, seviyesi, düzeyi, düzeyde, düzeyde

GT GD C H L M O
liability /ˌlīəˈbilətē/ = NOUN: sorumluluk, yükümlülük, borç, mesuliyet, eğilim; USER: sorumluluk, yükümlülük, yükümlülüğü, sorumluluğu, yükümlülüğün

GT GD C H L M O
license /ˈlaɪ.səns/ = NOUN: lisans, lisans, ruhsat, ruhsat, ehliyet, ehliyet, aşırı serbestlik, aşırı serbestlik; VERB: yetki vermek, yetki vermek, ruhsat vermek, ruhsat vermek; USER: lisans, lisansı, ruhsat, belgesi, lisansını

GT GD C H L M O
like /laɪk/ = ADJECTIVE: gibi, benzer, aynı; ADVERB: gibi, benzer; PREPOSITION: gibi, benzer, falan, aynı; NOUN: benzer; VERB: beğenmek; CONJUNCTION: sanki; USER: gibi, benzeri, benzerim, gibi bir, böyle, böyle

GT GD C H L M O
limit /ˈlɪm.ɪt/ = VERB: sınırlamak, sınırlandırmak, kısıtlamak, limit koymak, belirlemek, sınır koymak, limitlerini belirlemek, sınırlama getirmek; NOUN: limit, sınır, had; USER: sınırlamak, limit, sınır, sınırı, sınırlandırmak

GT GD C H L M O
limited /ˈlɪm.ɪ.tɪd/ = ADJECTIVE: sınırlı, kısıtlı, sınırlanmış, kıt; NOUN: ekspres tren, ekspres otobüs; USER: sınırlı, sınırlı bir, Popüler, kısıtlı, belirli, belirli

GT GD C H L M O
line /laɪn/ = NOUN: satır, hat, çizgi, sıra, kablo, kuyruk, dize, halat, hiza, işkolu, yöntem, bilgi; VERB: kaplamak, çizmek, çizgi çizmek, astarlamak, doldurmak, kırıştırmak; USER: çizgi, hat, hattı, satırı, satır, satır

GT GD C H L M O
list /lɪst/ = NOUN: liste, cetvel, kumaş kenarı, geminin yan yatması; VERB: listelemek, listeye yazmak, kaydetmek, yana yatmak; USER: liste, listesi, listesini, listesinde, listesine, listesine

GT GD C H L M O
listed /list/ = ADJECTIVE: kayıtlı, kaydedilmiş; USER: listelenen, yer, listede, listelenir, listelenmiştir

GT GD C H L M O
listen /ˈlɪs.ən/ = VERB: dinlemek, kulak asmak; USER: dinlemek, dinle, dinleyin, dinleyebilirsiniz, dinleme, dinleme

GT GD C H L M O
listening /ˈlisən/ = NOUN: dinleme; USER: dinleme, dinlerken, dinlemek, dinleyerek, dinliyor, dinliyor

GT GD C H L M O
listing /lɪst/ = NOUN: listeleme; USER: listeleme, yönetin, kaydınızı, ilan, listelenme

GT GD C H L M O
litigation /ˌlɪt.ɪˈɡeɪ.ʃən/ = NOUN: dava; USER: dava, uyuşmazlık yalnızca, uyuşmazlık, mahkeme, davaları

GT GD C H L M O
little /ˈlɪt.l̩/ = ADJECTIVE: küçük, az, ufak, bayağı, adi, dar görüşlü; ADVERB: azıcık, hemen hemen hiç; NOUN: ufak şey, az miktar, az zaman; USER: az, küçük, biraz, küçük bir, çok az, çok az

GT GD C H L M O
live /lɪv/ = ADJECTIVE: canlı, yaşayan, naklen, diri, elektrik yüklü, hayat dolu, güncel, parlak, elektrikli, hareketli, sönmemiş, yanmamış; VERB: yaşamak, oturmak, hayatta kalmak, hayatın tadını çıkarmak; USER: canlı, yaşamak, yaşayan, yaşıyor, yaşıyoruz

GT GD C H L M O
living /ˈlɪv.ɪŋ/ = ADJECTIVE: yaşayan, canlı, hayat, sağ, güncel; NOUN: oturma, yaşam, yaşama, hayat, geçim, papazlık makamı; USER: yaşam, yaşayan, oturma, canlı, yaşıyor

GT GD C H L M O
local /ˈləʊ.kəl/ = ADJECTIVE: yerel, lokal, yerli, şehir içi, bölgesel, kısmi, ekspres olmayan; NOUN: yöre sakini, sakin; USER: yerel, lokal, yerel bir, yerli, local

GT GD C H L M O
located /ləʊˈkeɪt/ = VERB: yerleştirmek, yerini saptamak, yerleşmek, oturmak; USER: yer, bulunan, bulunduğu, bulunur, bulunmaktadır

GT GD C H L M O
location /ləʊˈkeɪ.ʃən/ = NOUN: yer, konum, mevki, yerleştirme, yer belirleme, stüdyo dışı; USER: konum, yer, konumu, location, yeri

GT GD C H L M O
lockers /ˈlɒk.ər/ = NOUN: kilitli dolap, malzeme dolabı, kilitleyen kimse; USER: dolap, kilitli kasa, zemin, dolapları, dolaplar

GT GD C H L M O
long /lɒŋ/ = ADJECTIVE: uzun, uzun vadeli, büyük; NOUN: uzun süre, uzun zaman, uzunluk; ADVERB: uzun zamandır, çoktan, epeydir; VERB: özlemek, arzu etmek, özlemini çekmek; USER: uzun, uzun bir, kadar, uzunluğunda, uzun süre, uzun süre

GT GD C H L M O
look /lʊk/ = VERB: bakmak, görünmek, göstermek, ummak, ümit etmek; NOUN: bakış, bakma, görünüş, nazar, yüz ifadesi; USER: bakmak, bakın, bak, aramak, görünüm, görünüm

GT GD C H L M O
looking /ˌɡʊdˈlʊk.ɪŋ/ = USER: görünümlü, seyir, arayan, arıyorsanız, arıyor

GT GD C H L M O
looks /lʊk/ = USER: görünüyor, bakar, görünür, arar, görünen

GT GD C H L M O
losing /luːz/ = ADJECTIVE: kazançlı olmayan, kaybedeceği belli olan; USER: kaybetme, kaybediyor, kaybetmeden, kaybeden, kaybı

GT GD C H L M O
losses /lɒs/ = NOUN: zarar, kayıp, zayi; USER: kayıpları, kayıp, kayıplar, zararlar, zararları

GT GD C H L M O
low /ləʊ/ = ADJECTIVE: düşük, alçak, zayıf, ucuz, basık, pes, adi, bodur, karamsar, alçakgönüllü; ADVERB: alçak, ucuz; USER: düşük, yükseğe, düşüğe, az, alçak

GT GD C H L M O
lunch /lʌntʃ/ = NOUN: öğle yemeği; VERB: öğle yemeği yemek; USER: öğle yemeği, öğle, öğle Yemeği Noktası, yemek, lunch

GT GD C H L M O
machine /məˈʃiːn/ = NOUN: makine, mekanizma; VERB: makine ile yapmak; USER: makine, makinesi, makinenin, makinası, makinede

GT GD C H L M O
machinery /məˈʃiː.nə.ri/ = NOUN: makinalar, mekanizma; USER: makinalar, makine, makineleri, makinaları, Makineler

GT GD C H L M O
machines /məˈʃiːn/ = NOUN: makine, mekanizma; VERB: makine ile yapmak; USER: makineleri, makineler, makinaları, makine, makinesi

GT GD C H L M O
made /meɪd/ = ADJECTIVE: yapılmış, üretilmiş, garantili; USER: yapılmış, yapılan, yaptı, yapılır, yapılmıştır

GT GD C H L M O
mail /meɪl/ = NOUN: posta, zırh, örgü zırh; VERB: postalamak, postaya vermek; USER: posta, posta gönder, mail'i, mail, mail'i gönder

GT GD C H L M O
mailing /māl/ = VERB: postalamak, postaya vermek; USER: posta, postalama, mail

GT GD C H L M O
main /meɪn/ = ADJECTIVE: ana, başlıca, esas, asıl, belli başlı; NOUN: ana boru, deniz, kuvvet, okyanus, zor, horoz dövüşü; USER: ana, temel, başlıca, önemli, esas

GT GD C H L M O
maintain /meɪnˈteɪn/ = VERB: korumak, sağlamak, sürdürmek, bakmak, geçindirmek; USER: korumak, sağlamak, sürdürmek, muhafaza, bakımı

GT GD C H L M O
maintained /mānˈtān/ = VERB: korumak, sağlamak, sürdürmek, bakmak, geçindirmek; USER: devam, korunur, muhafaza, yapılmaktadır, hakimiyet

GT GD C H L M O
make /meɪk/ = VERB: yapmak, sağlamak, etmek, yaptırmak, elde etmek, varmak, ilişki kurmak; NOUN: kazanç, verim, yapı, biçim, yapılış şekli; USER: yapmak, olun, olmak, hale, kazanmak, kazanmak

GT GD C H L M O
makes /meɪk/ = VERB: yapmak, sağlamak, etmek, yaptırmak, elde etmek, varmak, ilişki kurmak; NOUN: kazanç, verim, yapı, biçim, yapılış şekli; USER: yapar, yapan, kılan, sağlar, hale getirir

GT GD C H L M O
making /ˈmeɪ.kɪŋ/ = NOUN: yapma, etme, yapı, başarı sebebi; USER: yapma, yapmak, hale, verme, yapım, yapım

GT GD C H L M O
managed /ˈmæn.ɪdʒ/ = VERB: işletmek, idare etmek, halletmek, becermek, yolunu bulmak, geçinmek, terbiye etmek, çevirmek, kıvırmak, çekip çevirmek, icabına bakmak; USER: yönetilen, başardı, yönetilmektedir, yönetilir, idare

GT GD C H L M O
management /ˈmæn.ɪdʒ.mənt/ = NOUN: yönetim, işletme, idare, müdürlük, idarecilik; USER: yönetim, yönetimi, yönetiminin, yönetimini, yönetiminde, yönetiminde

GT GD C H L M O
manager /ˈmæn.ɪ.dʒər/ = NOUN: yönetici, müdür, idareci, yönetmen, menejer, işletmeci; USER: müdür, yönetici, yöneticisi, antrenör, müdürü

GT GD C H L M O
managers /ˈmæn.ɪ.dʒər/ = NOUN: yönetici, müdür, idareci, yönetmen, menejer, işletmeci; USER: yöneticileri, yöneticiler, yöneticilerin, yöneticilerinin, yönetici

GT GD C H L M O
mandatory /ˈmæn.də.tər.i/ = ADJECTIVE: zorunlu, manda uygulayan; USER: zorunlu, zorunludur, zorunlu bir

GT GD C H L M O
manner /ˈmæn.ər/ = NOUN: tavır, tarz, tutum, davranış, eda, hareket tarzı, ton; USER: şekilde, bir şekilde, biçimde, tarzda, bir biçimde

GT GD C H L M O
manufactured /ˌmanyəˈfakCHər/ = ADJECTIVE: üretilmiş; USER: üretilmiş, imal, üretilen, üretilmektedir, üretilmiştir

GT GD C H L M O
manufacturer /ˌmanyəˈfakCHərər/ = NOUN: üretici, imalatçı, fabrikatör; USER: üretici, üreticisi, üreticiler, imalatçısı, üreticisidir

GT GD C H L M O
many /ˈmen.i/ = ADJECTIVE: çok, bir hayli, bir yığın; ADVERB: çok; NOUN: birçoğu; USER: çok, birçok, pek çok, pek, çok sayıda, çok sayıda

GT GD C H L M O
map /mæp/ = NOUN: harita, plan, surat; VERB: haritasını yapmak, planlamak; USER: harita, Haritayı, haritada, haritasını, haritası

GT GD C H L M O
marital /ˈmær.ɪ.təl/ = ADJECTIVE: evlilik, evlenme, evliliğe ait; USER: evlilik, medeni, marital, medeni haller, girebilir Medeni

GT GD C H L M O
market /ˈmɑː.kɪt/ = NOUN: piyasa, pazar, çarşı, borsa, panayır; VERB: pazarlamak, satmak, alışveriş yapmak; USER: pazar, piyasa, piyasası, piyasada, pazarında, pazarında

GT GD C H L M O
marketing /ˈmɑː.kɪ.tɪŋ/ = NOUN: pazarlama, alışveriş yapma; USER: pazarlama, marketing

GT GD C H L M O
marketplace /ˈmɑː.kɪt.pleɪs/ = USER: pazar, pazarda, pazarı, piyasası, çarşı

GT GD C H L M O
material /məˈtɪə.ri.əl/ = NOUN: malzeme, madde, gereç, kumaş; ADJECTIVE: maddi, maddesel, bedensel, gerekli, maddeci, zaruri; USER: malzeme, malzemesi, malzemenin, maddi, materyal

GT GD C H L M O
materials /məˈtɪə.ri.əl/ = NOUN: malzemeler, levazım, kumaş, bez; USER: malzemeler, malzemeleri, malzeme, malzemelerin, materyalleri

GT GD C H L M O
matter /ˈmæt.ər/ = NOUN: madde, konu, mesele, önem, şey, husus, öz, cerahat, cisim, irin, iltihap; VERB: önemi olmak, önemli olmak, iltihaplanmak; USER: madde, önemli, önemi, fark, olursa olsun

GT GD C H L M O
matters /ˈmæt.ər/ = NOUN: umur; USER: konularda, konular, konularında, konuları, hususlar

GT GD C H L M O
may /meɪ/ = VERB: olası olmak, mümkün olmak, -ebilmek, -abilmek; USER: olabilir, may, may

GT GD C H L M O
meals /mɪəl/ = NOUN: yemek, öğün, kaba un; USER: yemek, yemekler, yemekleri, öğün, yemeklerini

GT GD C H L M O
mean /miːn/ = NOUN: ortalama, orta; ADJECTIVE: ortalama, orta, cimri, huysuz, aşağılık, zor, adi; VERB: kastetmek, anlamına gelmek, ifade etmek; USER: ortalama, anlamına, demek, Yani, anlama, anlama

GT GD C H L M O
means /miːnz/ = NOUN: araç, vesile, varlık, para, servet; USER: araç, anlamına gelir, gelir, demektir, anlamına, anlamına

GT GD C H L M O
measures /ˈmeʒ.ər/ = NOUN: ölçü, tedbir, önlem, ölçüm, ölçek, had, miktar, oran, vezin; USER: önlemler, tedbirler, önlemleri, tedbirleri, önlemlerin

GT GD C H L M O
mechanism /ˈmek.ə.nɪ.zəm/ = NOUN: mekanizma, işleyiş, teknik, mekanikçilik; USER: mekanizma, mekanizması, mekanizmasının, mekanizmasını, mekanizmasına

GT GD C H L M O
medical /ˈmed.ɪ.kəl/ = ADJECTIVE: tıbbi, tedavi edici; USER: tıbbi, tıp, sağlık, medikal, tıbbi bir

GT GD C H L M O
meet /miːt/ = VERB: karşılamak, tanışmak, buluşmak, görüşmek, yerine getirmek, karşılaşmak, rastlamak, toplanmak, bulmak, kavuşmak; ADJECTIVE: uygun; NOUN: karşılaşma; USER: karşılamak, tanışmak, karşılayacak, yerine, uygun, uygun

GT GD C H L M O
meeting /ˈmiː.tɪŋ/ = NOUN: buluşma, toplantı, görüşme, karşılama, karşılaşma, miting, oturum, birleşme; USER: toplantı, toplantısı, toplantısında, toplantıda, toplantıya, toplantıya

GT GD C H L M O
meets /miːt/ = VERB: karşılamak, tanışmak, buluşmak, görüşmek, yerine getirmek, karşılaşmak, rastlamak, toplanmak, bulmak, kavuşmak, uğramak, görüşme yapmak, başına gelmek; NOUN: karşılaşma, yarışma; USER: karşılar, uygun, karşılayan, karşılamaktadır, uygundur

GT GD C H L M O
member /ˈmem.bər/ = NOUN: üye, taraf, uzuv, organ; USER: üye, üyenin, üyesinin, üyesi, üye ol

GT GD C H L M O
merit /ˈmer.ɪt/ = NOUN: değer, erdem, fazilet, meziyet, yararlık; VERB: hak etmek, değmek, layık olmak; USER: hak, hak eden, layık, liyakat, hak etmektedir

GT GD C H L M O
message /ˈmes.ɪdʒ/ = NOUN: mesaj, haber; USER: mesaj, mesaj gönder, mesajı, iletisi, ileti

GT GD C H L M O
met /met/ = VERB: karşılamak, tanışmak, buluşmak, görüşmek, yerine getirmek, karşılaşmak, rastlamak, toplanmak, bulmak, kavuşmak, uğramak, görüşme yapmak, başına gelmek; USER: bir araya geldi, araya geldi, yerine, bir araya, araya, araya

GT GD C H L M O
method /ˈmeθ.əd/ = NOUN: yöntem, metod, usul, tarz, düzen; USER: yöntem, yöntemi, yöntemini, metodu, yöntemdir, yöntemdir

GT GD C H L M O
methods /ˈmeθ.əd/ = NOUN: yöntem, metod, usul, tarz, düzen; USER: yöntemleri, yöntemler, yöntem, yöntemlerden, yöntemlerini

GT GD C H L M O
middle /ˈmɪd.l̩/ = NOUN: orta, orta kısım, orta yer; ADJECTIVE: orta, ortadaki, aradaki; USER: orta, ortasında, Middle, ortadan, ortasına, ortasına

GT GD C H L M O
might /maɪt/ = NOUN: güç, kuvvet, zor; VERB: mümkün olmak, olası olmak, -ebilmek, -abilmek; USER: olabilir, might, belki, belki

GT GD C H L M O
military /ˈmɪl.ɪ.tər.i/ = ADJECTIVE: askeri; NOUN: ordu; USER: askeri, askerî, ordu, asker, askerlik

GT GD C H L M O
million /ˈmɪl.jən/ = NOUN: milyon; USER: milyon, milyondan, milyondan fazla, milyona

GT GD C H L M O
millions /ˈmɪl.jən/ = USER: milyonlarca, milyon, milyonlarca insan

GT GD C H L M O
mindset /ˈmaɪnd.set/ = USER: zihniyet, bir zihniyet, düşünce, zihniyeti, zihniyetin

GT GD C H L M O
minister /ˈmɪn.ɪ.stər/ = NOUN: bakan, papaz, vekil; VERB: vaiz; USER: bakan, bakanı, bakanlığı, bakanın, bakanının

GT GD C H L M O
misleading /ˌmɪsˈliː.dɪŋ/ = ADJECTIVE: yanıltıcı, göz boyayıcı; NOUN: göz boyama, şaşırtma; USER: yanıltıcı, yanıltıcıdır, misleading

GT GD C H L M O
modification /ˌmɒd.ɪ.fɪˈkeɪ.ʃən/ = NOUN: değişiklik, değiştirme; USER: değişiklik, modifikasyon, modifikasyonu, değiştirme, değişikliği

GT GD C H L M O
money /ˈmʌn.i/ = NOUN: новац, паре, лова, монета; USER: para, Fiyat, Fiyat karşılığı, money, fayda, fayda

GT GD C H L M O
monitor /ˈmɒn.ɪ.tər/ = VERB: izlemek, gözlemek; NOUN: ekran, monitor, gözleme, varan, izleme tertibatı, gözlemci öğrenci, etobur kertenkele; USER: izlemek, takip, izlenmesi, monitör, izleme

GT GD C H L M O
monitored /ˈmɒn.ɪ.tər/ = VERB: izlemek, gözlemek; USER: takip, izlenir, izlenen, izlenmektedir, kontrol

GT GD C H L M O
month /mʌnθ/ = NOUN: ay; USER: ay, aylık, ayın, ayda, aydan, aydan

GT GD C H L M O
moonlight /ˈmuːn.laɪt/ = NOUN: mehtap, ay ışığı; USER: ay ışığı, mehtap, moonlight, ay ışığında, ayışığı

GT GD C H L M O
more /mɔːr/ = ADJECTIVE: daha fazla, daha çok; ADVERB: daha, bir kat daha; NOUN: çok, fazla şey, fazlalık; USER: daha fazla, daha, fazla, fazlası, diğer, diğer

GT GD C H L M O
mortgage /ˈmɔː.ɡɪdʒ/ = NOUN: ipotek, rehin; VERB: ipotek etmek; USER: ipotek, mortgage, konut

GT GD C H L M O
most /məʊst/ = ADVERB: en; NOUN: çoğu, en fazlası, en fazla miktar; ADJECTIVE: en çok, en fazla, pek çok; USER: en, çoğu, en çok, çok, en iyi, en iyi

GT GD C H L M O
much /mʌtʃ/ = ADVERB: veľa, oveľa, mnoho, veľmi, často, dosť, takmer, skoro; ADJECTIVE: významný významný

GT GD C H L M O
multi /mʌl.ti-/ = PREFIX: çok; USER: çok, çoklu, multi

GT GD C H L M O
multiple /ˈmʌl.tɪ.pl̩/ = ADJECTIVE: çoklu, birçok, katlı; NOUN: kat, katsayı; USER: çoklu, birden fazla, birden, birden çok, çok

GT GD C H L M O
municipal /myo͝oˈnisəpəl,myə-/ = ADJECTIVE: belediyeye ait; USER: belediyeye ait, belediye, kamu, yerel, belediyeler

GT GD C H L M O
must /mʌst/ = NOUN: şart, gereklilik, şıra, küf kokusu, küflülük, kızgınlık, kızgın fil; ADJECTIVE: kızmış; VERB: -meli; USER: şart, gerekir, zorunluluktur, zorunluluk, mutlaka, mutlaka

GT GD C H L M O
my /maɪ/ = PRONOUN: benim; USER: benim, my, Bana, zaman, Anasayfam, Anasayfam

GT GD C H L M O
name /neɪm/ = NOUN: isim, ad, nam, ün, ünlü kimse; VERB: isim vermek, isim koymak, ad koymak, adını koymak, ismiyle çağırmak, tayin etmek, söylemek; USER: ad, adı, adını, isim, ismi, ismi

GT GD C H L M O
named /neɪm/ = ADJECTIVE: adlı, denilen; USER: adlı, adında, adlandırılmış, isimli, adı

GT GD C H L M O
narcotics /nɑːˈkɒt.ɪk/ = NOUN: narkotik, uyuşturucu, uyuşturucu madde; USER: uyuşturucu, narkotik, narkotikler, uyuşturucu madde, uyuşturucular

GT GD C H L M O
national /ˈnæʃ.ən.əl/ = ADJECTIVE: ulusal, milli; NOUN: vatandaş, yurttaş; USER: ulusal, National, milli, ulusal bir

GT GD C H L M O
nations /ˈneɪ.ʃən/ = NOUN: ulus, millet; USER: uluslar, ulusların, ülkelerin, ülkeler, ülke

GT GD C H L M O
nature /ˈneɪ.tʃər/ = NOUN: doğa, tabiat, yapı, mizaç, dünya, huy, alem; USER: doğa, doğası, doğanın, doğada, niteliği

GT GD C H L M O
necessary /ˈnes.ə.ser.i/ = ADJECTIVE: gerekli, gereken, zorunlu, lazım; NOUN: gereken şey, lazım olan şey; USER: gerekli, gereklidir, gereken, gerekirse, gerekir, gerekir

GT GD C H L M O
need /niːd/ = NOUN: ihtiyaç, gerek, gereksinim, lüzum, muhtaçlık, yoksulluk; VERB: gerekmek, muhtaç olmak, ihtiyacı olmak; USER: gerek, ihtiyaç, gerekir, gereken, ihtiyacınız, ihtiyacınız

GT GD C H L M O
needs /nēd/ = NOUN: ihtiyaçlar; ADVERB: ister istemez; USER: ihtiyaçları, ihtiyaçlarını, ihtiyacı, ihtiyaç, ihtiyaçlarınıza, ihtiyaçlarınıza

GT GD C H L M O
neither /ˈnaɪ.ðər/ = ADJECTIVE: hiçbiri, ikisi de değil; PRONOUN: hiçbiri, ikisi de değil; CONJUNCTION: de değil, ne ... ne de; USER: hiçbiri, ne, de, ne de

GT GD C H L M O
never /ˈnev.ər/ = ADVERB: asla, hiç, hiçbir zaman, hiçbir şekilde, katiyen, hiçbir suretle, taş çatlasa, balık kavağa çıkınca; USER: asla, hiç, hiçbir zaman, hiçbir, hiçbir

GT GD C H L M O
new /njuː/ = ADJECTIVE: yeni, taze, modern, acemi, keşfedilmemiş; USER: yeni, yeni bir, okunmamış, new, new

GT GD C H L M O
next /nekst/ = NOUN: sonraki, bir sonraki, bir dahaki; ADJECTIVE: sonraki, ertesi, bir dahaki, bitişik; PREPOSITION: yanında, yanına, en yakın, yanısıra, hemen hemen, neredeyse; ADVERB: daha sonra, ardından, bir sonra; USER: sonraki, yanındaki, yanında, gelecek, önümüzdeki

GT GD C H L M O
no /nəʊ/ = ADJECTIVE: hiçbir, hiç, yasak, artık değil, gereksiz, no-, no, nope, nay, not, no, nay, nope, not, not a, no, hayır, numara, ret, aleyhte oy, red; USER: yok, hiçbir, hayır, hiç, herhangi, herhangi

GT GD C H L M O
nominal /ˈnɒm.ɪ.nəl/ = ADJECTIVE: nominal, itibari, sözde, düşük, sembolik, göstermelik, ismen var olan; USER: nominal, anma, itibari, nominal de

GT GD C H L M O
non /nɒn-/ = PREFIX: olmayan, gayri, -siz, karşıtı; USER: olmayan, sigara, dışı, non, sivil

GT GD C H L M O
nor /nɔːr/ = CONJUNCTION: ne de, ne, de değil; USER: ne de, ne, veya, ya

GT GD C H L M O
normal /ˈnɔː.məl/ = NOUN: normal, standart, dikey doğru; ADJECTIVE: normal, olağan, dikey, tipik, ortalama, dik açılı; USER: normal, normal bir, normaldir, normale, normale

GT GD C H L M O
normally /ˈnɔː.mə.li/ = ADVERB: normalde, normal olarak, genellikle, genelde; USER: normalde, normal, normal olarak, genellikle, genelde

GT GD C H L M O
not /nɒt/ = USER: not-, not, not a, no, not, no, nay, nope; USER: değil, değildir, yok, olmayan, değildi, değildi

GT GD C H L M O
nothing /ˈnʌθ.ɪŋ/ = NOUN: hiçbir şey, hiç, sıfır, boş söz; ADVERB: hiç, asla, katiyen; PRONOUN: hiç; USER: hiçbir şey, şey, bir şey, hiçbir, başka bir şey, başka bir şey

GT GD C H L M O
notify /ˈnəʊ.tɪ.faɪ/ = VERB: bildirmek, haber vermek, ihtar etmek, tebliğ etmek; USER: bildirmek, haberdar, haber, bildirir, bildirimde

GT GD C H L M O
now /naʊ/ = NOUN: şimdi, şu an; ADVERB: şimdi, şu anda, hemen, halen, derhal, acilen; CONJUNCTION: mademki, -dığından; USER: şimdi, hemen, geç, artık, anda, anda

GT GD C H L M O
number /ˈnʌm.bər/ = NOUN: sayı, numara, rakam, adet, miktar, tip, müzik parçası, hoş şey; VERB: saymak, numaralamak, sayı saymak, hesaplamak, katmak, içermek, katılmak, yaşında olmak; USER: sayı, numara, sayısı, numarası, numarasını, numarasını

GT GD C H L M O
numbers /ˈnʌm.bər/ = NOUN: sayılar, numaralar; USER: sayılar, numaralar, numaraları, numaralarını, sayıları

GT GD C H L M O
objection /əbˈdʒek.ʃən/ = NOUN: itiraz, sakınca, mahzur, itiraz nedeni, karşı gelme; USER: itiraz, itirazı, ret, itirazını, itirazın

GT GD C H L M O
objectives /əbˈdʒek.tɪv/ = NOUN: objektif, amaç, hedef, nesne, mercek, erek, ismin -i hali; USER: hedefleri, hedefler, amaçları, hedeflerine, hedeflerini

GT GD C H L M O
objectivity /əbˈdʒek.tɪv/ = NOUN: tarafsızlık; USER: tarafsızlık, nesnellik, objektiflik, nesnelliği, objektif

GT GD C H L M O
obligated /əˈblaɪdʒ/ = VERB: zorunda bırakmak, zorlamak, mecbur etmek; USER: yükümlü, zorunlu, zorunda, zorundadır, yükümlüdür

GT GD C H L M O
obligation /ˌɒb.lɪˈɡeɪ.ʃən/ = NOUN: yükümlülük, zorunluluk, borç, mecburiyet, ödev, minnet, senet, minnet borcu; USER: yükümlülük, yükümlülüğü, yükümlülüğün, zorunluluğu, zorunluluk, zorunluluk

GT GD C H L M O
obligations /ˌɒb.lɪˈɡeɪ.ʃən/ = NOUN: yükümlülük, zorunluluk, borç, mecburiyet, ödev, minnet, senet, minnet borcu; USER: yükümlülükleri, yükümlülükler, yükümlülüklerini, yükümlülüklerin, yükümlülüklerinin

GT GD C H L M O
obtaining /əbˈteɪn/ = NOUN: edinme; USER: edinme, elde, almak, elde etmek, alma

GT GD C H L M O
occasional /əˈkeɪ.ʒən.əl/ = ADJECTIVE: nadiren, ara sıra olan, fırsat düştükçe yapılan; USER: nadiren, ara sıra, zaman zaman, arada, zaman

GT GD C H L M O
occupational /ˌɒk.jəˈpeɪ.ʃən.əl/ = ADJECTIVE: iş, meslekle ilgili, meşguliyetle yapılan; USER: iş, mesleki, meslek, mesleksel, uğraşı

GT GD C H L M O
of /əv/ = PREPOSITION: yüzünden, -nin, -den, -li; USER: bir, arasında, bölgesinin, of, km, km

GT GD C H L M O
off /ɒf/ = ADJECTIVE: kapalı, devre dışı, uzak; ADVERB: kapalı, uzakta, uzak, tamamen, izinli, kesik; PREPOSITION: dışında, izinli; NOUN: başlangıç; USER: kapalı, off, dışı, devre dışı, kapatma, kapatma

GT GD C H L M O
offended /əˈfend/ = ADJECTIVE: kırgın, gücenmiş, dargın, küskün, küs; USER: kırgın, rahatsız, rencide, gücenmiş, dargın

GT GD C H L M O
offending /əˈfen.dɪŋ/ = ADJECTIVE: incitici, kırıcı, hoşa gitmeyen; NOUN: gücendirme; USER: incitici, kusurlu, soruna neden, soruna neden olan, suç

GT GD C H L M O
offensive /əˈfen.sɪv/ = ADJECTIVE: saldırgan, kötü, saldıran, iğrenç, pis, hakaret eden; NOUN: hücum, saldırı; USER: saldırgan, saldırı, rahatsız edici, hücum, ofansif

GT GD C H L M O
offer /ˈɒf.ər/ = NOUN: teklif, sunma, arz, öneri, sunum; VERB: sunmak, vermek, teklif etmek, ikram etmek, arzetmek, adamak, açmak; USER: teklif, sunmak, sunuyoruz, sunan, sunuyor

GT GD C H L M O
offered /ˈɒf.ər/ = VERB: sunmak, vermek, teklif etmek, ikram etmek, arzetmek, adamak, açmak, ortaya çıkmak, bildirmek; USER: teklif, sunulan, sundu, sunulmaktadır, Gorunum

GT GD C H L M O
offering /ˈɒf.ər.ɪŋ/ = NOUN: teklif, adak, sunuş, kurban, kilisede toplanan para, bağış; USER: teklif, sunan, sunuyoruz, sunuyor, sağlar

GT GD C H L M O
office /ˈɒf.ɪs/ = NOUN: ofis, büro, görev, makam, bakanlık, devlet dairesi, sorumluluk, ima, kiler, ambar, dini tören; ADJECTIVE: büro; USER: ofis, ofisi, ofiste, büro, office

GT GD C H L M O
officer /ˈɒf.ɪ.sər/ = NOUN: subay, memur, polis memuru; VERB: komuta etmek, idare etmek, subayları atamak; USER: subay, memur, memuru, görevlisi, subayı

GT GD C H L M O
officers /ˈɒf.ɪ.sər/ = NOUN: subay, memur, polis memuru; VERB: komuta etmek, idare etmek, subayları atamak; USER: memurları, görevlileri, subay, memuru, memurlarının

GT GD C H L M O
offices /ˈɒf.ɪs/ = NOUN: ofis, büro, görev, makam, bakanlık, devlet dairesi, sorumluluk, ima, kiler, ambar, dini tören; USER: ofisleri, ofis, ofisler, ofislerinde, büroları

GT GD C H L M O
officials /əˈfɪʃ.əl/ = NOUN: memur; USER: yetkilileri, yetkililer, görevlileri, yetkililerin, yetkililerinin

GT GD C H L M O
often /ˈɒf.ən/ = ADVERB: sık sık, çoğu kez, sıkça; USER: sık sık, genellikle, sık, çoğu, sıklıkla, sıklıkla

GT GD C H L M O
old /əʊld/ = ADJECTIVE: eski, yaşlı, ihtiyar, eskimiş, önceki, bayat, tecrübeli, eskiden kalma, köhne, harika, pişkin, kart; NOUN: eski zamanlar; USER: eski, Alt, Old, yaşlı, eski bir, eski bir

GT GD C H L M O
on /ɒn/ = PREPOSITION: üzerinde, ile, üstünde, yönünde, esnasında; ADVERB: üstünde, durmadan, sürekli olarak; ADJECTIVE: yanık, devrede, sahnede, hazır; USER: üzerinde, ilgili, üzerine, hakkında, ile ilgili, ile ilgili

GT GD C H L M O
one /wʌn/ = USER: one-, one, I, biri, tek, birisi, kimse, bir tane; PRONOUN: biri, birisi, kimse, olan, kişi; ADJECTIVE: tek, aynı; USER: bir, biri, tek, birini, tek bir, tek bir

GT GD C H L M O
only /ˈəʊn.li/ = ADVERB: sadece, yalnız, bir tek, daha, sırf, sade; ADJECTIVE: tek, ancak, biricik, ağırbaşlı, başhemşire vakarlı; CONJUNCTION: yalnız, ama, fakat; USER: sadece, yalnızca, tek, ancak, yalnız, yalnız

GT GD C H L M O
opening /ˈəʊ.pən.ɪŋ/ = NOUN: açılış, açma, açılma, açış, kapı, delik, fırsat, ağız, kadro açığı, eleman açığı, açık yer, açık alan; ADJECTIVE: açılış, ilk, başlangıç, açış; USER: açılış, açma, açılması, açarak, açmak

GT GD C H L M O
operation /ˌɒp.ərˈeɪ.ʃən/ = NOUN: işlem, operasyon, işletme, çalıştırma, ameliyat, işleyiş, kullanma, iş, harekât, tatbikat, etkinlik, cerrahi müdahale, hüküm, yürürlük; USER: operasyon, işlem, işletme, çalışma, işlemi

GT GD C H L M O
operations /ˌɒp.ərˈeɪ.ʃən/ = NOUN: işlem, operasyon, işletme, çalıştırma, ameliyat, işleyiş, kullanma, iş, harekât, tatbikat, etkinlik, cerrahi müdahale, hüküm, yürürlük; USER: işlemleri, işlemler, operasyonları, operasyonlar, operasyon

GT GD C H L M O
opportunities /ˌɒp.əˈtjuː.nə.ti/ = NOUN: fırsat, şans, uygun durum; USER: fırsatları, fırsatlar, fırsat, olanakları, imkanları, imkanları

GT GD C H L M O
opportunity /ˌɒp.əˈtjuː.nə.ti/ = NOUN: fırsat, şans, uygun durum; USER: fırsat, fırsatı, fırsatını, olanağı, bir fırsat

GT GD C H L M O
options /ˈɒp.ʃən/ = NOUN: seçenek, opsiyon, tercih, seçme hakkı, alıcıya tanınan süre; USER: seçenekleri, seçenekler, seçeneklerini, seçenek, ayarları

GT GD C H L M O
or /ɔːr/ = CONJUNCTION: veya, ya da, yoksa, yahut; NOUN: altın sarısı; USER: veya, ya da, ya, ve, yada, yada

GT GD C H L M O
order /ˈɔː.dər/ = NOUN: sipariş, düzen, sıra, emir, tarikat, tertip, asayiş, basamak, dizi; VERB: sipariş vermek, ısmarlamak, emretmek; USER: sipariş, için, amacıyla, sırayla, düzeni, düzeni

GT GD C H L M O
orders /ˈɔː.dər/ = NOUN: sipariş, düzen, sıra, emir, tarikat, tertip, asayiş, basamak, dizi; VERB: sipariş vermek, ısmarlamak, emretmek; USER: emir, siparişleri, sipariş, siparişler, emirleri

GT GD C H L M O
organization /ˌɔː.ɡən.aɪˈzeɪ.ʃən/ = NOUN: organizasyon, örgüt, örgütlenme, organizma, bünye; USER: organizasyon, örgüt, kuruluş, organizasyonu, örgütü

GT GD C H L M O
organizations /ˌɔː.ɡən.aɪˈzeɪ.ʃən/ = NOUN: organizasyon, örgüt, örgütlenme, organizma, bünye; USER: kuruluşlar, kuruluşları, örgütleri, kuruluşların, Kuruluşlarına

GT GD C H L M O
orientation /ˌɔː.ri.enˈteɪ.ʃən/ = NOUN: yönlendirme, oryantasyon, yöneltme, yön belirleme, uyum sağlama, doğuya doğru inşa etme; USER: oryantasyon, yönlendirme, yönelim, yönünü, yönelimi

GT GD C H L M O
origin /ˈɒr.ɪ.dʒɪn/ = NOUN: menşe, köken, başlangıç, kaynak, başlangıç noktası, asıl, kök, nereden, doğuş; USER: köken, menşe, kökenli, kökeni, menşeli

GT GD C H L M O
other /ˈʌð.ər/ = PRONOUN: diğer, öteki, başkası; ADJECTIVE: başka, öteki, öbür, geçen, sonraki; ADVERB: başka türlü, başka biçimde, bundan başka; USER: diğer, başka, başka bir, öteki, öteki

GT GD C H L M O
others /ˈʌð.ər/ = NOUN: eller; USER: diğerleri, diğer, başkalarının, başkalarına, başkaları

GT GD C H L M O
otherwise /ˈʌð.ə.waɪz/ = ADVERB: başka, başka türlü, yoksa, farklı, bunun dışında, başkaca, ayrıca, diğer taraftan, başka konuyla; CONJUNCTION: aksi halde, yoksa, bunun dışında; USER: başka, aksi halde, başka türlü, aksi, aksi takdirde, aksi takdirde

GT GD C H L M O
our /aʊər/ = PRONOUN: bizim; USER: bizim, eden, our, Yazın, Yazın

GT GD C H L M O
ourselves /ˌaʊəˈselvz/ = PRONOUN: kendimizi, kendimiz, kendimize, bizler; USER: kendimizi, kendimize, kendimiz

GT GD C H L M O
out /aʊt/ = ADVERB: dışarı, dışarıda, dışarıya, çıkmış, bitmiş, kalmamış, açıkta, yüksek sesle; NOUN: çıkış; VERB: çıkarmak; ADJECTIVE: dışarıdaki, dış; USER: dışarı, üzerinden, out, Çıkış, dışında, dışında

GT GD C H L M O
outside /ˌaʊtˈsaɪd/ = ADVERB: dışında, dışarıda, dışarıya, dıştan, açık havada, haricen; PREPOSITION: dışında, dışına, ötesine, -den başka; NOUN: dış, dışarı, en fazla miktar, ileri uç bölgesi; ADJECTIVE: dış, dışarıda, dışarıdaki, harici, dış kaynaklı, maksimum, en çok; USER: dışında, dış, dışındaki, dışarıda, dışarıdan

GT GD C H L M O
outweigh /ˌaʊtˈweɪ/ = VERB: ağır basmak, daha ağır gelmek; USER: daha ağır gelmek, ağır basmaktadır, ağır basar, daha ağır, ağır bastığı

GT GD C H L M O
over /ˈəʊ.vər/ = ADVERB: fazla, aşırı, üzerine, aşkın, üstünde, tekrar, her yerinden, daha, çok fazla, her yerine, gereğinden fazla, tepesinde, kalan, iyice, öteye, ötede, altını üstüne, yine, geçkin, öte, başkasına, tersine, adamakıllı; PREPOSITION: fazla, aşırı, üzerinde, üzerinden, boyunca, üstünde, üstüne, çok, üstün, karşıya, aracılığı ile, baştan sona, yüksek, öbür tarafa, hakkında; ADJECTIVE: bitmiş, sona ermiş; USER: üzerinde, üzerinden, fazla, içinde, üzerine

GT GD C H L M O
overnight /ˌəʊ.vəˈnaɪt/ = ADVERB: bir gecede, geceleyin, kısa sürede; ADJECTIVE: bir gecelik, bir gece için olan, gece olan, aniden olan; NOUN: dün gece; USER: bir gecede, gecede, gece, gece boyunca, gecelik

GT GD C H L M O
oversees /ˌəʊ.vəˈsiː/ = VERB: denetlemek, yönetmek, gözetmek; USER: denetler, denetleyen, yönetmektedir, gözetir, nezaret

GT GD C H L M O
overtones /ˈəʊ.və.təʊn/ = NOUN: ima edilen fikir, armonik ses, ardında yatan anlam, ikinci plândaki renk; USER: imalar, overtones, titresim, manalarla, üst harmonikleri

GT GD C H L M O
own /əʊn/ = PRONOUN: kendi; ADJECTIVE: öz, kendisinin; VERB: sahip olmak, tanımak, kabullenmek, itiraf etmek, kabul etmek, teslim etmek; USER: kendi, ait, başına, öz, öz

GT GD C H L M O
owned /-əʊnd/ = USER: -owned-suffix, -owned, -owned; USER: sahip, sahibi, ait, sahip olduğu, aittir

GT GD C H L M O
pages /peɪdʒ/ = NOUN: sayfa, komi, içoğlanı, peyk, şövalye eğitimi alan çocuk; VERB: çağrı cihazını aramak, sayfa numarası vermek, otelde birini komiyle çağırttırmak; USER: sayfaları, sayfa, sayfalar, sayfalarında, sayfalarını, sayfalarını

GT GD C H L M O
paid /peɪd/ = ADJECTIVE: ödenmiş, ücretli, paralı, maaşlı; USER: ücretli, ödenmiş, ödenen, ödeme, ödenir

GT GD C H L M O
paper /ˈpeɪ.pər/ = NOUN: kâğıt, gazete, rapor, evrak, kâğıt para, bedava giriş bileti; ADJECTIVE: kâğıt, kâğıt üzerinde kalan, geçersiz, önemsiz; VERB: kâğıt kaplamak, duvar kâğıdı kaplamak, örtbas etmek, zımparalamak, bedava bilet dağıtmak; USER: kâğıt, kağıt, kağıdı, kağıdın, kağıtları

GT GD C H L M O
paperwork /ˈpeɪ.pə.wɜːk/ = USER: evrak, belgeleri, kırtasiyecilik, paperwork, evrakları

GT GD C H L M O
part /pɑːt/ = NOUN: parça, bölüm, kısım, rol, görev, taraf, pay, kesim, katkı; ADJECTIVE: kısmen, kısmi; VERB: ayrılmak; USER: bölüm, parça, parçası, bir parçası, parçasıdır, parçasıdır

GT GD C H L M O
participants /pɑːˈtɪs.ɪ.pənt/ = NOUN: katılımcı, iştirakçi, pay sahibi, katkıda bulunan kimse; USER: katılımcılar, katılımcıların, katılımcı, katılımcıları, katılımcılara, katılımcılara

GT GD C H L M O
participate /pɑːˈtɪs.ɪ.peɪt/ = VERB: katılmak, ortak olmak, pay almak; USER: katılmak, katılmaya, katılma, katılabilir, katılım

GT GD C H L M O
participating /pɑːˈtɪs.ɪ.peɪt/ = ADJECTIVE: pay alan, kâr paylı; USER: katılan, katılımcı, katılarak, katılma, katılıyor

GT GD C H L M O
particular /pəˈtɪk.jʊ.lər/ = ADJECTIVE: özel, belirli, belli, özgü, titiz, ayrıntılı, dikkatli, müşkülpesent, detaylı; NOUN: özellik, husus, ayrıntı, nokta, kişisel bilgiler; USER: özel, belirli, özellikle, belirli bir, belli

GT GD C H L M O
parties /ˈpɑː.ti/ = NOUN: parti, taraf, şahıs, grup, eğlence, ortak, davet, ekip, alem, hissedar, topluluk; USER: partiler, taraflar, parti, partileri, tarafların

GT GD C H L M O
partner /ˈpɑːt.nər/ = NOUN: ortak, partner, eş, hayat arkadaşı, işbirlikçi, kavalye, dam; VERB: ortak olmak, ortak etmek, ortağı gibi davranmak; USER: ortak, ortağı, partner, eşiniz, iş ortağı

GT GD C H L M O
partners /ˈpɑːt.nər/ = NOUN: ortak, partner, eş, hayat arkadaşı, işbirlikçi, kavalye, dam; VERB: ortak olmak, ortak etmek, ortağı gibi davranmak; USER: ortakları, ortaklar, ortaklarımızdan, ortaklarının, ortak

GT GD C H L M O
party /ˈpɑː.ti/ = NOUN: parti, taraf, şahıs, grup, eğlence, ortak, davet, ekip, alem, hissedar, topluluk; USER: parti, taraf, partisi, partinin, şahıs

GT GD C H L M O
patents /ˈpeɪ.tənt/ = NOUN: patent, tescil; ADJECTIVE: patent, patentli, açık, tescilli, aşikâr, belli; VERB: patent almak, patent vermek; USER: patent, patentler, patentleri, patentlerin, patenti

GT GD C H L M O
pay /peɪ/ = NOUN: ödeme, ücret, maaş, bedel; VERB: ödemek, etmek, para vermek, değmek, karşılığını vermek; USER: ödeme, ödemek, ödemenizi, ödeme yaparsınız, ödemeniz, ödemeniz

GT GD C H L M O
payable /ˈpeɪ.ə.bl̩/ = ADJECTIVE: ödenecek, ödenebilir, kârlı; USER: ödenecek, borç, ödenmesi, ödenir, ödenebilir

GT GD C H L M O
paying /ˈfiːˌpeɪ.ɪŋ/ = ADJECTIVE: ödeme yapan, kazançlı, paralı, para getiren, kârlı; USER: ödeme yapan, ödeme, ödeyerek, ödüyoruz, ödeyen, ödeyen

GT GD C H L M O
payment /ˈpeɪ.mənt/ = NOUN: ödeme, ücret, harcama, karşılık, masraf; USER: ödeme, kredi, ödemesi, ödemeleri, ödenmesi

GT GD C H L M O
payments /ˈpeɪ.mənt/ = NOUN: ödeme, ücret, harcama, karşılık, masraf; USER: ödemeler, ödemeleri, ödeme, ödemelerin, ödemelerinin

GT GD C H L M O
pays /peɪ/ = NOUN: ödeme, ücret, maaş, bedel; VERB: ödemek, etmek, para vermek, değmek, karşılığını vermek; USER: öder, ödediği, ödüyor, ödeyen, ödemektedir

GT GD C H L M O
penalties /ˈpen.əl.ti/ = NOUN: ceza, penaltı, para cezası; USER: cezalar, ceza, penaltılar, cezaları, Tutulan penaltılar

GT GD C H L M O
pending /ˈpen.dɪŋ/ = PREPOSITION: kadar, sırasında, esnasında, boyunca; ADJECTIVE: askıda olan, asılı, sarkan, karara bağlanmammış olan, yakın, eli kulağında; USER: kadar, bekleyen, beklemede, bekliyor, edilmeyi bekliyor

GT GD C H L M O
people /ˈpiː.pl̩/ = NOUN: insanlar, halk, millet, herkes, ulus, elalem, aile fertleri, eller; VERB: insan yerleştirmek; USER: insanlar, kişi, insanların, insan, insanları, insanları

GT GD C H L M O
perform /pəˈfɔːm/ = VERB: yapmak, uygulamak, yerine getirmek, oynamak, oynamak, işlemek, canlandırmak, konser vermek, numara yapmak; USER: yapmak, gerçekleştirmek, yerine, gerçekleştirin, gerçekleştirebilirsiniz

GT GD C H L M O
performance /pəˈfɔː.məns/ = NOUN: performans, gösteri, başarı, verim, yerine getirme, oyun, icraat, başarma gücü; USER: performans, performansı, performanslı, performansını, performansınızın

GT GD C H L M O
performing /pərˈfôrm/ = NOUN: icra; ADJECTIVE: gösteri, sergileme, oynama, becerikli, hünerli; USER: icra, performans, yerine, gerçekleştirmek, sahne

GT GD C H L M O
periodic /ˌpɪə.riˈɒd.ɪk/ = ADJECTIVE: periyodik, dönemsel, devresel, devirli, belli bir döneme ait, belli bir devre ait, düzenli yayınlanan, tam cümle ile ifade edilen; USER: periyodik, dönemsel, düzenli, periyodik olarak, aralıklarla

GT GD C H L M O
permissible /pəˈmɪs.ə.bl̩/ = ADJECTIVE: izin verilebilir, hoşgörülebilir, müsaadde edilebilir; USER: izin verilebilir, izin, izin verilen, müsaade, müsaade edilen

GT GD C H L M O
permit /pəˈmɪt/ = NOUN: izin, ruhsat, müsaade, izin belgesi, permi; VERB: izin vermek, olanak vermek, ruhsat vermek, müsait olmak; USER: izin, olanak, izin verir, izni, izin vermek

GT GD C H L M O
permits /pəˈmɪt/ = NOUN: izin, ruhsat, müsaade, izin belgesi, permi; USER: izin, izinleri, izni, izinler, izinlerin

GT GD C H L M O
permitted /pəˈmɪt/ = VERB: izin vermek, olanak vermek, ruhsat vermek, müsait olmak; USER: izin, izin verilen, izin veriliyor, izin verilir, müsaade

GT GD C H L M O
persists /pəˈsɪst/ = VERB: inat etmek, sürdürmek, devam etmek, ısrar etmek, sürmek, sebat etmek; USER: devam, devam ederse, devam etmektedir, devam eder, devam ediyorsa

GT GD C H L M O
person /ˈpɜː.sən/ = NOUN: kişi, şahıs, kimse, birey, adam, zat, karakter, vücut, tip, beden; USER: kişi, kişinin, Gönderdiği, kişiye, kişi başı

GT GD C H L M O
personal /ˈpɜː.sən.əl/ = ADJECTIVE: kişisel, özel, şahsi, kişiye özel, vücut, kişiye yönelik; NOUN: kişisel ilanlar sayfası; USER: kişisel, kişisel bir, özel, bireysel, şahsi

GT GD C H L M O
personally /ˈpɜː.sən.əl.i/ = ADVERB: şahsen, kişisel olarak, bizzat, kanımca, bana kalırsa; USER: kişisel olarak, şahsen, bizzat, kişisel

GT GD C H L M O
personnel /ˌpərsəˈnel/ = NOUN: personel, eleman, çalışanlar, kadro; USER: personel, personeli, personelin, personelinin, personele

GT GD C H L M O
persons /ˈpɜː.sən/ = NOUN: kişi, şahıs, kimse, birey, adam, zat, karakter, vücut, tip, beden; USER: kişi, kişi sayısı, kişiler, kişilerin, kişilik

GT GD C H L M O
perspective /pəˈspek.tɪv/ = NOUN: personel, eleman, çalışanlar, kadro; USER: perspektif, bakış açısı, açısından, bakış, açıdan

GT GD C H L M O
pertain /pɜːˈteɪn/ = VERB: ait olmak, ilgili olmak, uygun olmak, dair olmak, uymak, yakışmak; USER: ilgilidir, ilgilendirmeyen

GT GD C H L M O
pertaining /pɜːˈteɪn/ = VERB: ait olmak, ilgili olmak, uygun olmak, dair olmak, uymak, yakışmak; USER: ilgili, ilişkin, ait, dair

GT GD C H L M O
phones /fəʊn/ = NOUN: telefon, selenli, basit ses; VERB: telefon etmek; USER: telefonları, telefonlar, telefonu, telefon, telefonlarının

GT GD C H L M O
photographs /ˈfōtəˌgraf/ = NOUN: fotoğraf; VERB: fotoğraflamak, fotoğrafını çekmek, resim vermek, çıkmak; USER: fotoğrafları, fotoğraf, fotoğraflar, fotoğraflarını, fotoğrafların

GT GD C H L M O
physical /ˈfɪz.ɪ.kəl/ = ADJECTIVE: fiziksel, fiziki, bedensel, maddi, somut, maddesel, mevcut; NOUN: muayene, sağlık kontrolü; USER: fiziksel, fizik, fiziki, fiziksel bir, bedensel

GT GD C H L M O
picture /ˈpɪk.tʃər/ = NOUN: resim, görüntü, tablo, film, tasvir, çizim; ADJECTIVE: film; VERB: resmetmek, çizmek, betimlemek, kafasında canlandırmak, yansıtmak; USER: resim, resmi, picture, görüntü, resmin, resmin

GT GD C H L M O
place /pleɪs/ = NOUN: yer, sıra, mekân, ev, basamak, yerleşim yeri, mahal, mevki, hane, makam, statü, iş, sorumluluk; VERB: yerleştirmek, koymak, oturtmak, vermek, yerini belirlemek, yatırım yapmak, yatırmak, ısmarlamak, görevlendirmek, yazdırmak; USER: yer, bir yer, yerde, yeri, place

GT GD C H L M O
plan /plæn/ = NOUN: plan, proje, tasarı, taslak, kroki, niyet; VERB: planlamak, plan yapmak, tasarlamak, planını çizmek; USER: plan, planı, sistemi, planının, planını

GT GD C H L M O
plans /plæn/ = NOUN: plan, proje, tasarı, taslak, kroki, niyet; VERB: planlamak, plan yapmak, tasarlamak, planını çizmek; USER: planları, planlar, planlarını, planlarının, plan, plan

GT GD C H L M O
plant /plɑːnt/ = NOUN: bitki, tesis, fabrika, dikme, işletme, fidan, demirbaş, ihbarcı; VERB: dikmek, dikmek, koymak, ekmek; USER: bitki, tesisi, tesis, bitkinin, bitkisel

GT GD C H L M O
play /pleɪ/ = NOUN: oyun, oynama, hareket, eğlence, tiyatro; VERB: oynamak, çalmak, canlandırmak, tutmak, tutmak, oynaşmak, hareket etmek; USER: oyun, oynamak, çalmak, oynamaya, oyna

GT GD C H L M O
please /pliːz/ = VERB: memnun etmek, hoşnut etmek, hoşuna gitmek, keyif vermek, tenezzül etmek, buyurmak; USER: lütfen, edin, geçiniz, edebilirsiniz, ulaşabilirsiniz, ulaşabilirsiniz

GT GD C H L M O
point /pɔɪnt/ = NOUN: nokta, puan, konu, husus, sayı, mesele, uç, amaç, anlam, an; VERB: göstermek, işaret etmek; USER: nokta, noktası, noktada, noktasına, noktaya

GT GD C H L M O
policies /ˈpɒl.ə.si/ = NOUN: politika, poliçe, siyaset, tedbir, önlem, hareket tarzı, sigorta belgesi; USER: politikaları, politikalar, politikası, koşullarıdır, politikalarının

GT GD C H L M O
policy /ˈpɒl.ə.si/ = NOUN: politika, poliçe, siyaset, tedbir, önlem, hareket tarzı, sigorta belgesi; USER: politika, politikası, politikasının, ilke, politikasına

GT GD C H L M O
political /pəˈlɪt.ɪ.kəl/ = ADJECTIVE: siyasi, politik, siyasal, devlet, hükümet; USER: siyasi, politik, siyasal, siyaset, siyasî

GT GD C H L M O
poses /pəʊz/ = NOUN: poz, duruş, tavır, kurum, yapmacık tavır, durma; USER: pozlar, oluşturmaktadır, teşkil, teşkil etmektedir, poz

GT GD C H L M O
position /pəˈzɪʃ.ən/ = NOUN: pozisyon, konum, mevki, durum, yer, görev, duruş, görüş, statü, fikir, sav; VERB: yerleştirmek, koymak, yerini belirlemek; USER: pozisyon, konum, konumu, pozisyonu, konumunu

GT GD C H L M O
positively /ˈpɒz.ə.tɪv.li/ = ADVERB: pozitif olarak, olumlu biçimde, kesin olarak, kesinkes, mutlâk, tam olarak, emin bir şekilde, emin olarak; USER: pozitif olarak, olumlu, pozitif, olumlu yönde, olumlu bir

GT GD C H L M O
possess /pəˈzes/ = VERB: sahip olmak, hakim olmak, tutmak, elinde bulundurmak, egemen olmak, kurcalamak; USER: sahip olmak, sahip, sahiptir, sahiptirler

GT GD C H L M O
possession /pəˈzeʃ.ən/ = NOUN: mülk, iyelik, sahiplik, tasarruf, sahibi olma, varlık, cinnet, hakim olma, cin çarpması, mülk edinme, sahip olunan şey, kafayı takma, saplantı; USER: mülk, iyelik, oynama, oynama oranında, sahip

GT GD C H L M O
possible /ˈpɒs.ə.bl̩/ = ADJECTIVE: mümkün, olası, olanaklı, makul, akla uygun; NOUN: rekor; USER: mümkün, mümkündür, olası, muhtemel, mümkün olan, mümkün olan

GT GD C H L M O
postal /ˈpəʊ.stəl/ = ADJECTIVE: posta, posta ile ilgili, postaya ait; NOUN: kartpostal; USER: posta, Postal

GT GD C H L M O
posted /ˈpəʊs.tɪd/ = VERB: postalamak, yapıştırmak, asmak, posta ile göndermek, ilan etmek, atamak, aydınlatmak, ilan yapıştırmak, afişe etmek, dikmek, tayin etmek, görevlendirmek, aktarmak, bilgi vermek, yerleştirmek, geçirmek; USER: yayınlanmıştır, gönderildi, gönderdi, yazılmıştır, yayınlanan

GT GD C H L M O
posting /ˈpəʊ.stɪŋ/ = NOUN: atama, ivedi; USER: gönderme, gönder, gönder vancouver, ile gönder, ilanıyla

GT GD C H L M O
potential /pəˈten.ʃəl/ = NOUN: potansiyel, gerilim, güç, yeterlik kipi, iktidar; ADJECTIVE: potansiyel, olası, gizli, açığa çıkmamış; USER: potansiyel, potansiyeli, olası, potansiyelini, potansiyeline

GT GD C H L M O
practicable /ˈpraktikəbəl/ = ADJECTIVE: uygulanabilir, elverişli, kullanışlı, yapılabilir, geçilebilir; USER: uygulanabilir, pratik, elverişli, uygulanabilir bir, pratikte

GT GD C H L M O
practical /ˈpræk.tɪ.kəl/ = ADJECTIVE: pratik, uygulamalı, kullanışlı, elverişli, gerçekçi, becerikli, nesnel, objektif, iş bitirici, uygulanbilir, el ile yapılan; USER: pratik, pratik bir, uygulamalı, uygulama, kullanışlı, kullanışlı

GT GD C H L M O
practices /ˈpræk.tɪs/ = NOUN: uygulama, pratik, alıştırma, yöntem, çalışma, deneme, egzersiz, tatbikat, idman; VERB: uygulamak, pratik yapmak, çalışmak; USER: uygulamaları, uygulamalar, uygulamaların, uygulamalarını, uygulamalarının

GT GD C H L M O
precludes /prɪˈkluːd/ = VERB: önlemek, engellemek, önüne geçmek, alıkoymak; USER: engeller, engellemektedir, edilmesini önleyen, önleyen, kabul etmez

GT GD C H L M O
premier /ˈprem.i.ər/ = ADJECTIVE: ilk, birinci, baş; NOUN: başbakan; USER: ilk, önde gelen, önde, gelen, premier

GT GD C H L M O
premises /ˈprem.ɪ.sɪz/ = NOUN: mülk, arazi, yer, çevre, taşınmaz mülk, ana maddeler; USER: tesislerinde, binaların, binaların donatım, bina, binaları, binaları

GT GD C H L M O
preparation /ˌprep.ərˈeɪ.ʃən/ = NOUN: hazırlık, hazırlama, hazırlanma, hazırlık yapma, akort yapma, hazırlanan ilâç, basur ilacı, giriş müziği; USER: hazırlık, hazırlama, hazırlanması, hazırlanmasında, hazırlığı

GT GD C H L M O
prepared /prɪˈpeəd/ = ADJECTIVE: hazırlanmış, hazır, hazırlıklı; USER: hazır, hazırlanmış, hazırlanan, hazırlanmıştır, hazırlanır

GT GD C H L M O
prepares /prɪˈpeər/ = VERB: hazırlamak, hazırlık yapmak, düzmek; USER: hazırlar, hazırlamaktadır, hazırlayan, hazırlanırken, hazırlanıyor

GT GD C H L M O
preparing /prɪˈpeər/ = VERB: hazırlamak, hazırlık yapmak, düzmek; USER: hazırlanması, hazırlama, hazırlamak, hazırlanıyor, hazırlarken

GT GD C H L M O
present /ˈprez.ənt/ = ADJECTIVE: mevcut, bu, şimdiki, hazır, halihazırdaki; VERB: sunmak, bulunmak, tanıtmak; NOUN: hediye, armağan, şimdiki zaman, şu an; USER: mevcut, sunmak, sunuyoruz, ortaya, günümüze

GT GD C H L M O
preservation /ˌprez.əˈveɪ.ʃən/ = NOUN: koruma, muhafaza, saklama, korunma, konserve yapma; USER: koruma, korunması, muhafaza, korunmasına, korunmasını

GT GD C H L M O
preserve /prɪˈzɜːv/ = VERB: korumak, muhafaza etmek, konserve yapmak; NOUN: konserve, reçel; USER: korumak, muhafaza, korunması, korumaya, koruma

GT GD C H L M O
president /ˈprez.ɪ.dənt/ = NOUN: cumhurbaşkanı, başkan, devlet başkanı, genel müdür, rektör; USER: başkan, başkanı, cumhurbaşkanı, cumhurbaşkanının, devlet başkanı

GT GD C H L M O
presses /pres/ = NOUN: basın, pres, baskı, acele, basın mensupları, cendere, mengene, kalabalık, sıkacak, matbaa makinesi, pres ütü, sıkışıklık, izdiham, zorla askere alma; USER: presler, presleri, pres, baskı, makineleri

GT GD C H L M O
prevent /prɪˈvent/ = VERB: önlemek, engel olmak, önüne geçmek, menetmek, önden gitmek, yol göstermek; USER: önlemek, engellemek, önlenmesi, önlemeye, bilmek

GT GD C H L M O
previously /ˈpriː.vi.əs.li/ = ADVERB: önceden, evvelce, bundan önce; USER: önceden, önce, daha önce, önceki, geçerli

GT GD C H L M O
price /praɪs/ = NOUN: fiyat, bedel, paha, para ödülü, değer, eder; VERB: fiyatlandırmak, fiyatını belirlemek, paha biçmek; USER: fiyat, fiyatı, Fiyatına, fiyata, değeri

GT GD C H L M O
prices /praɪs/ = NOUN: fiyat, bedel, paha, para ödülü, değer, eder; VERB: fiyatlandırmak, fiyatını belirlemek, paha biçmek; USER: fiyatları, fiyatlar, fiyatlarla, fiyat, fiyatlarını

GT GD C H L M O
pricing /prīs/ = VERB: fiyatlandırmak, fiyatını belirlemek, paha biçmek; USER: fiyatlandırma, fiyat, fiyatlama, fiyatlandırması, fiyatlar

GT GD C H L M O
primary /ˈpraɪ.mə.ri/ = ADJECTIVE: birincil, temel, ana, ilk, birinci, başlıca, birinci derecede, baş, en başta gelen; NOUN: ana renk, uçucu kanat tüyü; USER: birincil, primer, temel, ana, ilköğretim

GT GD C H L M O
principles /ˈprɪn.sɪ.pl̩/ = NOUN: ilkeler; USER: ilkeler, ilkeleri, prensipleri, ilkelerine, ilkelerini

GT GD C H L M O
printing /ˈprɪn.tɪŋ/ = NOUN: baskı, basma, tab, tab etme; USER: baskı, yazdırma, basım, yazdırmayı, baskısı

GT GD C H L M O
prior /praɪər/ = ADJECTIVE: önce, önceki, öncelikli, eski, sabık, kıdemli; NOUN: manastır başrahibi, dini kuruluş yetkilisi, tarikat ileri geleni; USER: önce, önceki, önceden, öncesinde, öncesi, öncesi

GT GD C H L M O
prison /ˈprɪz.ən/ = NOUN: hapis, hapishane, cezaevi, kodes, hapsetme, delik; USER: hapis, hapishane, cezaevi, cezaevinde, hapse

GT GD C H L M O
privacy /ˈprɪv.ə.si/ = NOUN: gizlilik, mahremiyet, özel yaşam, gizlilik hakkı, dokunulmazlık, kişiye özellik, yalnızlık; USER: gizlilik, şartları Gizlilik, gizliliğinizi, gizliliği, mahremiyet

GT GD C H L M O
private /ˈpraɪ.vət/ = ADJECTIVE: özel, gizli, kişisel, şahsi, müstakil, kişiye özel, mahrem, yalnız, has, halka kapalı; NOUN: er; USER: özel, özel bir, özel bir

GT GD C H L M O
privately /ˈpraɪ.vət.li/ = USER: özel, özel olarak, özel sektöre, özel bir, privately

GT GD C H L M O
privilege /ˈprɪv.əl.ɪdʒ/ = NOUN: ayrıcalık, imtiyaz, dokunulmazlık, özel hak, rüçhan hakkı; VERB: imtiyaz vermek, ayrıcalık tanımak; USER: ayrıcalık, ayrıcalığı, ayrıcalığını, ayrıcalığına, imtiyaz

GT GD C H L M O
probably /ˈprɒb.ə.bli/ = ADVERB: muhtemelen, olasılıkla, belki de, galiba; USER: muhtemelen, olasılıkla, büyük olasılıkla, belki, ihtimalle, ihtimalle

GT GD C H L M O
problem /ˈprɒb.ləm/ = NOUN: sorun, problem, mesele, muamma, bilinmez; ADJECTIVE: problem, sorunlu, problemli, sorun yaratan; USER: sorun, sorunu, problem, sorunun, sorununuz, sorununuz

GT GD C H L M O
problems /ˈprɒb.ləm/ = NOUN: sorun, problem, mesele, muamma, bilinmez; USER: sorunları, sorunlar, sorun, sorunlarına, problemleri, problemleri

GT GD C H L M O
procedures /prəˈsiː.dʒər/ = NOUN: prosedür, işlem, usul, yöntem, muamele, yargılama yöntemi; USER: prosedürler, prosedürleri, işlemleri, işlemler, yordamlar

GT GD C H L M O
proceed /prəˈsiːd/ = VERB: devam etmek, ilerlemek, dava açmak, girişmek, davranmak, dava etmek, doktor ünvanı kazanmak; USER: devam etmek, ilerlemek, devam, geçin, devam edin

GT GD C H L M O
proceeds /ˈprəʊ.siːdz/ = NOUN: gelir, kazanç, getiri; USER: gelir, gelirleri, devam, hasılatı, gelirlerinin

GT GD C H L M O
process /ˈprəʊ.ses/ = NOUN: süreç, işlem, yöntem, usul, aşama, dava, çıkıntı, gidiş; VERB: işlemek, yönlendirmek, işleme tabi tutmak, alaya katılmak, dava açmak, özel işlem uygulamak; USER: süreç, işlem, süreci, işlemi, sürecinde

GT GD C H L M O
processed /ˈprəʊ.sest/ = VERB: işlemek, yönlendirmek, işleme tabi tutmak, alaya katılmak, dava açmak, özel işlem uygulamak; USER: işlenmiş, işleme, işlenir, işlenen, işlem

GT GD C H L M O
processes /ˈprəʊ.ses/ = VERB: işlemek, yönlendirmek, işleme tabi tutmak, alaya katılmak, dava açmak, özel işlem uygulamak; NOUN: süreç, işlem, yöntem, usul, aşama, dava, çıkıntı, gidiş; USER: süreçleri, işlemleri, işlemler, süreçler, süreçlerini

GT GD C H L M O
processing /ˈprəʊ.ses/ = NOUN: işleme, işlem, imal, yönlendirme, sıralama; USER: işleme, işlem, işlenmesi, işlemci, işlemler

GT GD C H L M O
procurement /prəˈkjʊə.mənt/ = NOUN: tedarik, temin, üretim, bulma; USER: tedarik, ihale, satın alma, temini, alım

GT GD C H L M O
product /ˈprɒd.ʌkt/ = NOUN: ürün, çarpım, mahsul, sonuç, meyve; USER: ürün, ürünün, ürünü, ürünleri, bir ürün

GT GD C H L M O
production /prəˈdʌk.ʃən/ = NOUN: üretim, yapım, üretme, imal, yapıt, eser; USER: üretim, üretimi, üretiminde, üretiminin, üretimini

GT GD C H L M O
products /ˈprɒd.ʌkt/ = NOUN: ürün, çarpım, mahsul, sonuç, meyve; USER: ürünleri, ürünler, ürün, ürünlerin, ürünlerinin

GT GD C H L M O
professional /prəˈfeʃ.ən.əl/ = NOUN: profesyonel, uzman, mütehassıs, fikir işçisi, meslekten yetişme kimse, para için yapan kimse; ADJECTIVE: profesyonel, mesleki, meslek, uzman, meslekten yetişme, azimli, kararlı, para için yapan; USER: profesyonel, profesyonel bir, mesleki, Professional, meslek

GT GD C H L M O
profitability /ˈprɒf.ɪ.tə.bl̩/ = USER: karlılık, kârlılık, karlılığı, karlılığını, kârlılığı

GT GD C H L M O
program /ˈprəʊ.ɡræm/ = NOUN: program, yazılım, plan, gösteri, yapım; VERB: programlamak, planlamak; USER: program, programı, programını, programın, programının

GT GD C H L M O
progress /ˈprəʊ.ɡres/ = NOUN: ilerleme, gelişme, geliştirme, yükselme, devam etme, resmi gezi, devlet gezisi; VERB: ilerlemek, ileri gitmek, devam etmek, gelişmek, kalkınmak; USER: ilerleme, devam, ilerlemeyi, gelişme, ilerlemenin, ilerlemenin

GT GD C H L M O
prohibit /prəˈhɪb.ɪt/ = VERB: yasaklamak, önlemek, engel olmak, yasak etmek, menetmek, önüne geçmek, olanak vermemek; USER: yasaklamak, yasaklayan, yasaklar, yasaklayabilir, yasaklamaktadır

GT GD C H L M O
prohibited /prəˈhɪb.ɪt/ = VERB: yasaklamak, önlemek, engel olmak, yasak etmek, menetmek, önüne geçmek, olanak vermemek; USER: yasak, yasaktır, yasaklanmış, yasaklanmıştır, yasaklanan

GT GD C H L M O
prohibiting /prəˈhɪb.ɪt/ = VERB: yasaklamak, önlemek, engel olmak, yasak etmek, menetmek, önüne geçmek, olanak vermemek; USER: yasaklayan, yasaklanması, yasaklayarak, yasaklama, yasaklamak

GT GD C H L M O
prohibition /ˌprəʊ.ɪˈbɪʃ.ən/ = NOUN: yasak, yasaklama, içki yasağı; USER: yasak, yasağı, yasaklanması, yasaklama, yasağın

GT GD C H L M O
prohibits /prəˈhɪb.ɪt/ = VERB: yasaklamak, önlemek, engel olmak, yasak etmek, menetmek, önüne geçmek, olanak vermemek; USER: yasaklar, yasaklamaktadır, yasaklayan, izin vermez, engeller

GT GD C H L M O
project /ˈprɒdʒ.ekt/ = NOUN: proje, tasarı, plan; VERB: yansıtmak, tasarlamak, atmak, planlamak, fırlatmak, projesini hazırlamak, iz düşürmek, çıkıntı oluşturmak, çıkık olmak; USER: proje, projesi, projenin, projeye, projesinin

GT GD C H L M O
promote /prəˈməʊt/ = VERB: desteklemek, yükseltmek, terfi ettirmek, düzenlemek, kurmak, önayak olmak, organize etmek, sınıf geçirmek; USER: desteklemek, teşvik, tanıtmak, geliştirmek, teşvik etmek

GT GD C H L M O
promptly /ˈprɒmpt.li/ = ADVERB: acilen, tez; USER: acilen, derhal, hemen, zamanında, anında

GT GD C H L M O
proper /ˈprɒp.ər/ = ADJECTIVE: uygun, doğru, özel, tam, doğru dürüst, yerinde, münasip, adamakıllı, iyice, gerçek, terbiyeli; USER: uygun, doğru, düzgün, uygun bir, düzgün bir, düzgün bir

GT GD C H L M O
properly /ˈprɒp.əl.i/ = ADVERB: uygun şekilde, uygun bir şekilde, uygun olarak, doğru dürüst, iyice, tamamen, adamakıllı, uygunca, haklı olarak; USER: uygun şekilde, düzgün, doğru, düzgün bir, düzgün şekilde, düzgün şekilde

GT GD C H L M O
property /ˈprɒp.ə.ti/ = ADJECTIVE: geçirmez, dayanıklı, emin; NOUN: kanıt, ispat, prova, delil, kanıtlama, deneme, sağlama, senet, alkol derecesi, ispat etme; VERB: dayanıklı hale getirmek, geçirmez biçimde yapmak; USER: özellik, mal, mülk, özelliği, İşletme

GT GD C H L M O
proposal /prəˈpəʊ.zəl/ = NOUN: teklif, öneri, önerge, tasarı, evlenme teklifi, önerme, plan, tasavvur; USER: öneri, teklif, önerisi, teklifi, önerisini

GT GD C H L M O
proposed /prəˈpəʊz/ = VERB: önermek, teklif etmek, ileri sürmek, sormak, getirmek, evlenme teklif etmek, niyet etmek, tasarlamak, içmek; USER: önerilen, teklif, önerdi, önerilmiştir, önerilmektedir

GT GD C H L M O
proposing /prəˈpəʊz/ = VERB: önermek, teklif etmek, ileri sürmek, sormak, getirmek, evlenme teklif etmek, niyet etmek, tasarlamak, içmek; USER: teklif, öneren, öneriyor, önermek, önererek

GT GD C H L M O
proprietary /p(r)əˈprī-iˌterē/ = ADJECTIVE: özel, tescilli, müseccel, şahsi, kişiye özel, mal sahipliğine ait, mülkiyet ile ilgili; NOUN: mal sahibi, mal sahipleri, tescilli ilaç, hissedarlar, tescilli mümessil; USER: özel, tescilli, mülkiyet, özel bir, patentli

GT GD C H L M O
prospective /prəˈspek.tɪv/ = ADJECTIVE: muhtemel, olası, müstakbel, gelecekteki; USER: muhtemel, prospektif, potansiyel, olası, ileriye dönük

GT GD C H L M O
protect /prəˈtekt/ = VERB: korumak, savunmak, gözetmek, muhafaza etmek, himaye etmek, sahip çıkmak, kayırmak; USER: korumak, koruma, korunmasına, korunması, korumaya

GT GD C H L M O
protected /prəˈtekt/ = VERB: korumak, savunmak, gözetmek, muhafaza etmek, himaye etmek, sahip çıkmak, kayırmak; USER: korumalı, korunmaktadır, korunan, koruma, korumalıdır

GT GD C H L M O
protecting /prəˈtekt/ = ADJECTIVE: koruyucu; NOUN: sahip çıkma; USER: koruyucu, korumak, koruma, korunması, koruyan

GT GD C H L M O
protection /prəˈtek.ʃən/ = NOUN: koruma, korunma, muhafaza, himaye, önlem, tedbir, kayırma, haraç; USER: koruma, koruması, korunması, korunma, koruyucu

GT GD C H L M O
protective /prəˈtek.tɪv/ = ADJECTIVE: koruyucu, koruma, sahip çıkan; USER: koruyucu, koruma, koruyucu bir, korunma

GT GD C H L M O
proud /praʊd/ = ADJECTIVE: gururlu, onurlu, gurur verici, mağrur, kibirli, görkemli, şerefli, azametli, kabarmış; USER: gururlu, gurur, gurur duyuyor, gururunu, gurur duyuyoruz

GT GD C H L M O
provide /prəˈvaɪd/ = VERB: sağlamak, temin etmek, karşılamak, ihtiyacını karşılamak, şart koşmak, koşul koymak, önlem almak, hazırlıklı olmak; USER: sağlamak, sağlar, verin, sunmak, sağlayabilir

GT GD C H L M O
provided /prəˈvīd/ = VERB: sağlamak, temin etmek, karşılamak, ihtiyacını karşılamak, şart koşmak, koşul koymak, önlem almak, hazırlıklı olmak; USER: sağlanan, verilen, verilmedi, Resim, sunulan

GT GD C H L M O
providence /ˈprɒv.ɪ.dəns/ = NOUN: ihtiyat, tasarruf, tedbir, kader, tutum, Allah'ın takdiri, takdiri ilâhi, hazırlık; USER: ihtiyat, providence, takdiri, sağlayış, tedbir

GT GD C H L M O
provides /prəˈvaɪd/ = VERB: sağlamak, temin etmek, karşılamak, ihtiyacını karşılamak, şart koşmak, koşul koymak, önlem almak, hazırlıklı olmak; USER: sağlar, içerir, sağlayan, sağlamaktadır, sunar

GT GD C H L M O
providing /prəˈvaɪd/ = NOUN: sağlama; CONJUNCTION: şartıyla, koşulu ile, eğer; USER: sağlama, sağlayan, sağlayarak, sağlamak, veren

GT GD C H L M O
provision /prəˈvɪʒ.ən/ = NOUN: hüküm, karşılık, sağlama, koşul, önlem, hazırlık, kanun hükmü, yargı, yedek akçe; VERB: sağlamak, karşılamak; USER: hüküm, karşılığı, karşılık, sağlanması, hükmü

GT GD C H L M O
prudent /ˈpruː.dənt/ = ADJECTIVE: ihtiyatlı, tedbirli, sağduyulu, tutumlu, sağgörülü; USER: ihtiyatlı, basiretli, ihtiyatlı bir, sağduyulu, tedbirli

GT GD C H L M O
public /ˈpʌb.lɪk/ = NOUN: kamu, halk, amme, seyirci, birahane, bar; ADJECTIVE: kamu, genel, halk, halka açık, umumi, aleni, ulusal, devlete ait, milli; USER: kamu, ortak, genel, halk, toplu

GT GD C H L M O
purchase /ˈpɜː.tʃəs/ = NOUN: satın alma, alım, mübayaa, satın alınan şey, mekanik güç, toprak geliri, makara sistemi; VERB: satın almak, kazanmak, elde etmek, kaldıraçla kaldırmak, manivela ile çekmek; USER: satın alma, satın almak, satın, satın almanız, alım

GT GD C H L M O
purchased /ˈpɜː.tʃəs/ = VERB: satın almak, kazanmak, elde etmek, kaldıraçla kaldırmak, manivela ile çekmek; USER: satın, satın alınan, satın aldı, satın aldığınız, alınan

GT GD C H L M O
purchasing /ˈpərCHəs/ = NOUN: satın alma; USER: satın alma, satın, alım, satın almak, satınalma

GT GD C H L M O
purpose /ˈpɜː.pəs/ = NOUN: amaç, maksat, gaye, niyet, azim, kasıt, verilmek istenen mesaj, mesaj; VERB: amaçlamak, kastetmek, niyet etmek, tasarlamak; USER: amaç, amacı, amaçlı, amaçla, amacıyla

GT GD C H L M O
purposes /ˈpɜː.pəs/ = NOUN: amaç, maksat, gaye, niyet, azim, kasıt, verilmek istenen mesaj, mesaj; VERB: amaçlamak, kastetmek, niyet etmek, tasarlamak; USER: amaçlı, amaçları, amacıyla, amaçlar, ihtiyaçlarınıza

GT GD C H L M O
pursuit /pəˈsjuːt/ = VERB: sürdürmek, izlemek, kovalamak, takip etmek, yürütmek, devam etmek, peşine düşmek, peşinde koşmak, peşinde olmak; USER: takip, peşinde, takibi, arayışı, pursuit

GT GD C H L M O
put /pʊt/ = VERB: koymak, yerleştirmek, sokmak, atmak, bırakmak, kurmak, tıkmak, yüklemek; ADJECTIVE: sabit, hareketsiz; NOUN: hamle, yatırma; USER: koymak, koydu, koyun, koyabilirsiniz, yerleştirmek, yerleştirmek

GT GD C H L M O
qualifications /ˌkwɒl.ɪ.fɪˈkeɪ.ʃən/ = NOUN: nitelik, yeterlik, ehliyet, vasıf, niteleme, kısıtlama, sınırlama, minimum katılım sermayesi; USER: nitelikleri, niteliklere, nitelikler, niteliklerin, nitelik

GT GD C H L M O
qualified /ˈkwɒl.ɪ.faɪd/ = ADJECTIVE: nitelikli, kaliteli, yetkili, vasıflı, yeterli, şartlı, belgeli, kısıtlı; USER: nitelikli, kalifiye, kaliteli, yetkili, uzman

GT GD C H L M O
quality /ˈkwɒl.ɪ.ti/ = NOUN: kalite, nitelik, özellik, ses kalitesi, cins, vasıf, yapı, yetenek, soyluluk, mizaç, bünye, kabiliyet, ses rengi, asalet, önermenin niteliği; USER: kalite, kaliteli, kalitesi, kalitesini, kalitede

GT GD C H L M O
quarterly /ˈkwɔː.təl.i/ = ADJECTIVE: üç aylık, çeyrek, üç ayda bir olan; ADVERB: üç ayda bir; NOUN: üç aylık bülten, üç ayda bir çıkan dergi; USER: üç aylık, üç ayda bir, üç ayda, aylık, üç

GT GD C H L M O
question /ˈkwes.tʃən/ = NOUN: soru, sorun, söz konusu, mesele, şüphe, kuşku, problem, sorgu, soruşturma; VERB: sorgulamak, soru sormak, sorular sormak; USER: soru, söz, soruyu, soru sor, soruya, soruya

GT GD C H L M O
questions /ˈkwes.tʃən/ = NOUN: soru, sorun, söz konusu, mesele, şüphe, kuşku, problem, sorgu, soruşturma; VERB: sorgulamak, soru sormak, sorular sormak; USER: sorular, soruları, soru, sorularını, sorulara, sorulara

GT GD C H L M O
quick /kwɪk/ = ADJECTIVE: hızlı, çabuk, hızla, seri, süratli, kıvrak, hazır, keskin, tez, şipşak; ADVERB: hızla, çabucak; USER: hızlı, hakkında pratik, pratik, hakkında hızlı, hızlı bir, hızlı bir

GT GD C H L M O
quite /kwaɪt/ = ADVERB: oldukça, tamamen, pek, epey, tam olarak, bayağı, gerçekten, bütünüyle, iyice, büsbütün, elbette, su katılmadık; USER: oldukça, çok, tamamen, pek, epey, epey

GT GD C H L M O
quo /ˌkwɪd.prəʊˈkwəʊ/ = USER: quo, statüko

GT GD C H L M O
race /reɪs/ = NOUN: ırk, yarış, soy, koşu, tür, at yarışı, yuva, cins, nesil, sınıf; VERB: yarışmak, yarıştırmak; USER: yarış, ırk, yarışı, yarışta, ırkı

GT GD C H L M O
raising /rāz/ = NOUN: kaldırma, yükselen, kabartma; USER: kaldırma, yükselterek, yetiştirme, yükseltilmesi, yükseltmek

GT GD C H L M O
rarely /ˈreə.li/ = ADVERB: nadiren, seyrek olarak, ayda yılda bir; USER: nadiren, nadir, ender, seyrek, nadir olarak

GT GD C H L M O
rate /reɪt/ = NOUN: oran, ücret, sınıf, kur, derece, değer, bedel, emlâk vergisi; VERB: sınıflandırmak, saymak, sayılmak, değer biçmek; USER: oran, oranı, hızı, oranının, ücret

GT GD C H L M O
re /riː/ = PREPOSITION: dair, falan, filanca, hakkında; USER: yeniden, tekrar, re, re

GT GD C H L M O
read /riːd/ = VERB: okumak, okunmak, anlamak, yorumlamak, çözmek, sökmek, okuluna gitmek, eğitimini görmek, anlamına gelmek; ADJECTIVE: okunan, okumuş, aydın, bilgili; USER: okumak, okuyun, okuma, okunur, okumaya, okumaya

GT GD C H L M O
readily /ˈred.ɪ.li/ = ADVERB: kolayca, seve seve, çabucak, isteyerek, can atarak; USER: kolayca, hazır, kolaylıkla, kolay, hali hazırda

GT GD C H L M O
real /rɪəl/ = ADJECTIVE: gerçek, reel, asıl, taşınmaz, hakiki, aktif, sahici, saf, sabit, etkin; ADVERB: gerçekten, cidden, sahiden; NOUN: real; USER: gerçek, gerçek bir, reel, real, gerçekten, gerçekten

GT GD C H L M O
really /ˈrɪə.li/ = ADVERB: gerçekten, aslında, cidden, sahiden, gayet, kesinlikle, kesin olarak, mutlâka; USER: gerçekten, çok, alınarak, gerçekten çok, aslında, aslında

GT GD C H L M O
reason /ˈriː.zən/ = NOUN: разлог, повод, разум, основ, резон; VERB: расуђивати, промислити; USER: neden, nedeni, nedenle, sebebi, sebep, sebep

GT GD C H L M O
reasonable /ˈrēz(ə)nəbəl/ = ADJECTIVE: makul, mantıklı, akılcı, akla uygun, akla yatkın, akıllı; USER: makul, makul bir, uygun, mantıklı

GT GD C H L M O
reasons /ˈriː.zən/ = NOUN: neden, sebep, akıl, gerekçe, mantık, us, sağduyu, insaf; VERB: düşünmek, muhakeme etmek, sonuç çıkarmak, düşünüp taşınmak; USER: nedenleri, nedenlerle, nedenler, nedenlerden, nedeni

GT GD C H L M O
rebates /ˈriː.beɪt/ = NOUN: indirim, iade, para iadesi; USER: indirimler, indirim, iadeleri, iadesi, indirimleri

GT GD C H L M O
receipt /rɪˈsiːt/ = NOUN: makbuz, alındı, fiş, alma, alınma, reçete, tarife, kazanç, hasılat, yemek tarifi; VERB: makbuz vermek, fiş vermek; USER: makbuz, aldıktan, alınmasından, alındığı, makbuzu

GT GD C H L M O
receive /rɪˈsiːv/ = VERB: almak, çekmek, kabul etmek, karşılamak, teslim almak, ağırlamak, uğramak, parasını almak, evsahipliği yapmak, kaldırmak, başına gelmek, aşai rabbani ayininde ekmek ve şarap almak; USER: almak, alırsınız, alabilirsiniz, alma, almaya

GT GD C H L M O
received /rɪˈsiːvd/ = ADJECTIVE: kabul edilmiş, teslim alınmış, geçerli, geçer; USER: alınan, aldı, almış, aldığı, alan

GT GD C H L M O
receives /rɪˈsiːv/ = VERB: almak, çekmek, kabul etmek, karşılamak, teslim almak, ağırlamak, uğramak, parasını almak, evsahipliği yapmak, kaldırmak, başına gelmek, aşai rabbani ayininde ekmek ve şarap almak; USER: alır, aldığı, alan, aldığında, almaktadır

GT GD C H L M O
receiving /rɪˈsiːv/ = NOUN: kabul, alış, yayını alma, yataklık; USER: kabul, alma, alan, alıcı, almak

GT GD C H L M O
recently /ˈriː.sənt.li/ = ADVERB: yeni, geçenlerde, yakınlarda, son günlerde, bu günlerde; USER: yeni, son zamanlarda, son, yakın, yakın zamanda

GT GD C H L M O
reception /rɪˈsep.ʃən/ = NOUN: resepsiyon, alma, kabul, alış, karşılama, tepki; USER: resepsiyon, alış, alma, kabul, Resepsiyonda

GT GD C H L M O
recipient /rɪˈsɪp.i.ənt/ = NOUN: alıcı, alan kimse; ADJECTIVE: alıcı, alan, duyarlı, hassas, yatkın; USER: alıcı, alıcının, alıcıya, alıcısı, alıcıyı

GT GD C H L M O
recognize /ˈrek.əɡ.naɪz/ = VERB: tanımak, farkına varmak, kabul etmek, farketmek, onaylamak, takdir etmek, ayırt etmek, söz hakkı tanımak, itiraf etmek; USER: tanımak, kabul, tanır, fark, tanıması

GT GD C H L M O
recognizing /ˈrek.əɡ.naɪz/ = VERB: tanımak, farkına varmak, kabul etmek, farketmek, onaylamak, takdir etmek, ayırt etmek, söz hakkı tanımak, itiraf etmek; USER: tanıma, kabul, tanımak, fark, tanıyan

GT GD C H L M O
recommend /ˌrek.əˈmend/ = VERB: önermek, salık vermek, tavsiye etmek, öğütlemek, tembih etmek, iyi izlenim bırakmak, beğendirmek; USER: tavsiye, öneriyor, öneririz, tavsiye ettiği, öneriliyor

GT GD C H L M O
recommended /ˌrek.əˈmend/ = VERB: önermek, salık vermek, tavsiye etmek, öğütlemek, tembih etmek, iyi izlenim bırakmak, beğendirmek; USER: tavsiye, önerilen, önerilir, tavsiye edilen, tarafından önerilen

GT GD C H L M O
recommends /ˌrek.əˈmend/ = VERB: önermek, salık vermek, tavsiye etmek, öğütlemek, tembih etmek, iyi izlenim bırakmak, beğendirmek; USER: önerir, tavsiye, önermektedir, tavsiye eder, tavsiye etmektedir

GT GD C H L M O
record /rɪˈkɔːd/ = NOUN: kayıt, rekor, plak, sicil, tutanak, belge, rapor, dosya; VERB: kaydetmek, yazmak, kayda geçirmek, çekmek; USER: kayıt, kaydı, rekor, kaydını, rekoru

GT GD C H L M O
recorded /riˈkôrd/ = ADJECTIVE: kaydedilmiş, kayıtlı; USER: kayıtlı, kaydedilmiş, Kaydedilen, kaydedildi, kaydedilir

GT GD C H L M O
records /rɪˈkɔːd/ = NOUN: kayıtlar, arşiv, zabıtlar; USER: kayıtlar, kayıt, kayıtları, kayıt sayısı, rekorları

GT GD C H L M O
reduced /riˈd(y)o͞os/ = ADJECTIVE: indirimli; USER: indirimli, azalır, azaltılmış, azaltılabilir, azaltılır

GT GD C H L M O
reducing /rɪˈdjuːs/ = NOUN: küçültme, azalma, kısma; ADJECTIVE: indirgen, zayıflatıcı, zayıflama; USER: küçültme, azalma, azaltarak, azaltılması, azaltmak

GT GD C H L M O
referenced /ˈrefərəns/ = VERB: kaynakçayı işaretlemek; USER: başvurulan, referans, atıfta, başvuruda, başvuruyor

GT GD C H L M O
referred /rɪˈfɜːr/ = VERB: başvurmak, değinmek, bakmak, bahsetmek, göndermek, kastetmek, sevketmek, atfetmek, yararlanmak, ait olmak, ilgili olmak, ima etmek, ait saymak; USER: sevk, adlandırılan, anılacaktır, ifade, adlandırılır

GT GD C H L M O
reflect /rɪˈflekt/ = VERB: yansıtmak, düşünmek, aksettirmek, düşünüp taşınmak, ifade etmek; USER: yansıtmak, yansıtacak, yansıtmaktadır, yansıtan, yansıtır

GT GD C H L M O
refuse /rɪˈfjuːz/ = NOUN: çöp, atık, süprüntü, döküntü, artık; VERB: reddetmek, geri çevirmek, kabul etmemek, kaçınmak, karşı koymak; ADJECTIVE: süprüntü, döküntü; USER: çöp, reddetme, reddediyorum, reddedebilir, reddetmek

GT GD C H L M O
regarding /rɪˈɡɑː.dɪŋ/ = PREPOSITION: ilişkin, konusunda, hakkında, dair, gelince, nazaran; USER: ilişkin, ilgili, ile ilgili, hakkında, konusunda

GT GD C H L M O
regardless /rɪˈɡɑːd.ləs/ = ADVERB: ne olursa olsun, her şeye rağmen; ADJECTIVE: dikkatsiz, kayıtsız, aldırışsız; USER: ne olursa olsun, olursa olsun, bağımsız, bakılmaksızın, bağımsız olarak

GT GD C H L M O
region /ˈriː.dʒən/ = NOUN: bölge, yöre, alan, çevre, iklim, nahiye; USER: bölge, bölgede, bölgesi, bölgesinde, bölgenin

GT GD C H L M O
regional /ˈriː.dʒən.əl/ = ADJECTIVE: bölgesel, yöresel, yerel, lokal; USER: bölgesel, bölgesel olarak, bölge, yöresel

GT GD C H L M O
regular /ˈreɡ.jʊ.lər/ = ADJECTIVE: düzenli, normal, olağan, düzgün, sıradan, devamlı, muntazam, kurallı, kadrolu, değişmez; NOUN: müdavim, gedikli; USER: düzenli, normal, düzenli olarak, düzenli bir, normal bir

GT GD C H L M O
regularly /ˈreɡ.jʊ.lər/ = ADVERB: düzenli olarak, devamlı, devamlı olarak, muntazaman, sistemli olarak, adamakıllı, gerçekten; USER: düzenli olarak, düzenli, devamlı

GT GD C H L M O
regulated /ˈreɡ.jʊ.leɪt/ = ADJECTIVE: düzenlenmiş; USER: düzenlenmiş, düzenlenir, düzenlenmiştir, düzenlenen, düzenlenmektedir

GT GD C H L M O
regulation /ˌreɡ.jʊˈleɪ.ʃən/ = NOUN: düzenleme, ayarlama, ayar, kural, düzen, yasa, düzene sokma, sistem; ADJECTIVE: yönetmeliğe uygun, resmi, iş; USER: düzenleme, yönetmelik, düzenlenmesi, düzenlemesi, regülasyonu

GT GD C H L M O
regulations /ˌreɡ.jʊˈleɪ.ʃən/ = NOUN: yönetmelik, yasalar, mevzuat, kurallar, tüzük, nizamname; USER: yönetmelik, düzenlemeler, düzenlemelere, düzenlemeleri, yönetmeliklere

GT GD C H L M O
reinforce /ˌriː.ɪnˈfɔːs/ = VERB: güçlendirmek, pekiştirmek, sağlamlaştırmak, takviye etmek; USER: güçlendirmek, pekiştirmek, takviye, güçlendirilmesi, güçlendirecek

GT GD C H L M O
related /rɪˈleɪ.tɪd/ = ADJECTIVE: ilgili, ilişkin, ilişkili, bağlı, akraba; USER: ilgili, ilişkin, ilişkili, ile ilgili, bağlı

GT GD C H L M O
relating /rɪˈleɪt/ = VERB: ilgili olmak, bağlı olmak, ilişki kurmak, bağlantı kurmak, ait olmak, ilişkisi olmak; USER: ilgili, ilişkin, ile, ile ilgili, ilgili olarak

GT GD C H L M O
relation /rɪˈleɪ.ʃən/ = NOUN: ilişki, bağlantı, bağıntı, bağ, ilgi, akrabalık, oran, ilişik, nispet, alâka, anlatma, söyleme; USER: ilişki, ilgili, ilişkisi, ilişkin, ilişkiyi

GT GD C H L M O
relationship /rɪˈleɪ.ʃən.ʃɪp/ = NOUN: ilişki, bağ, akrabalık, yakınlık, ilgi, alâka; USER: ilişki, ilişkisi, ilişkileri, ilişkiyi, ilişkinin

GT GD C H L M O
relationships /rɪˈleɪ.ʃən.ʃɪp/ = NOUN: ilişki, bağ, akrabalık, yakınlık, ilgi, alâka; USER: ilişkiler, ilişkileri, ilişkilerin, ilişkilerini, ilişki

GT GD C H L M O
relative /ˈrel.ə.tɪv/ = ADJECTIVE: göreceli, bağıl, ilgili, izafi, bağıntılı, karşılaştırmalı; NOUN: akraba, yakın, hısım, ilgi zamiri, ilgi cümleciği; USER: bağıl, göreceli, göreli, nispi, ilgili

GT GD C H L M O
relatives /ˈrel.ə.tɪv/ = NOUN: akraba, yakın, hısım, ilgi zamiri, ilgi cümleciği; USER: akraba, akrabaları, yakınları, akrabalarına, yakınlarının

GT GD C H L M O
release /rɪˈliːs/ = VERB: serbest bırakmak, bırakmak, salıvermek; NOUN: serbest bırakma, bırakma, salıverme, deklanşör, serbest kalma, kurtuluş, devir, feragat, azat; USER: bırakın, serbest, serbest bırakmak, serbest bırakın, yayınlayacak

GT GD C H L M O
releases /rɪˈliːs/ = NOUN: serbest bırakma, bırakma, salıverme, deklanşör, serbest kalma, kurtuluş, devir, feragat, azat, muafiyet, yay, yayın izni, muaf tutma, davadan vazgeçme; USER: bültenleri, açıklamaları, sürümleri, sürümler, bülteni

GT GD C H L M O
releasing /rɪˈliːs/ = VERB: serbest bırakmak, bırakmak, salıvermek, gevşetmek, feragat etmek, affetmek, koyvermek, salmak, muaf tutmak, gösterime sokmak, yayın izni vermek, ipoteğini çözmek, deklanşöre basmak; USER: serbest, bırakmadan, bırakarak, piyasaya, yeniliyor

GT GD C H L M O
relentlessly /rɪˈlent.ləs/ = USER: acımasızca, acımasız, amansızca, durmaksızın, amansız

GT GD C H L M O
reliability /rɪˈlaɪə.bl̩/ = NOUN: güvenilirlik, dayanıklılık, emniyet, güvenlilik; USER: güvenilirlik, güvenilirliği, güvenilirliğini, güvenirlik, güvenilir

GT GD C H L M O
religion /rɪˈlɪdʒ.ən/ = NOUN: din, inanç, diyanet, dindarlık, mezhep, tarikat, iman, kutsal görev, onur meselesi; USER: din, dini, dinin, dine, İnanç

GT GD C H L M O
rely /rɪˈlaɪ/ = VERB: inanmak; USER: güveniyor, güvenmek, itimat, güvenebilirsiniz, kullanan

GT GD C H L M O
remain /rɪˈmeɪn/ = VERB: kalmak, sürdürmek, durmak, geriye kalmak, aynen kalmak, artmak; USER: kalmak, kalır, kalması, devam, kalmasını

GT GD C H L M O
remains /rɪˈmeɪnz/ = NOUN: kalıntılar, kalanlar, artıklar, izler, kalıtlar, ceset kalıntısı, ölünün kemikleri, yemek artıkları; USER: kalıntılar, kalır, devam, olmaya devam etmektedir, olmaya devam

GT GD C H L M O
remarks /rɪˈmɑːk/ = NOUN: dikkat, uyarı, yorum, düşünce, ihtar; VERB: söylemek, belirtmek, dikkat etmek, farketmek, düşüncesini söylemek, yorum yapmak; USER: sözleri, açıklamalar, notlar, sözler, konuşmasında

GT GD C H L M O
remember /rɪˈmem.bər/ = VERB: hatırlamak, anımsamak, anmak, düşünmek, hatırda tutmak, yâdetmek, aklında tutmak, ihmal etmemek; USER: hatırlamak, hatırlıyorum, unutmayın, hatırlıyor, hatırlamıyorum, hatırlamıyorum

GT GD C H L M O
rendered /ˈren.dər/ = VERB: vermek, kılmak, sunmak, hale getirmek, etmek, çevirmek, geri vermek, eritmek, açıklamak, çevirisini yapmak, çalmak, yorumlamak, ilk kat sıva sürmek; USER: render, hale, verilen, işlenmiş, işlenen

GT GD C H L M O
repeatedly /rɪˈpiː.tɪd.li/ = ADVERB: tekrar tekrar, defalarca, durmadan, aralıksız olarak; USER: tekrar tekrar, defalarca, art arda, sürekli, arka arkaya

GT GD C H L M O
report /rɪˈpɔːt/ = NOUN: rapor, haber, bilgi, bildiri, tutanak, karne, söylenti; VERB: bildirmek, rapor etmek, anlatmak, söylemek, ihbar etmek; USER: rapor, raporu, bildirmek, bildirin, bildiriniz

GT GD C H L M O
reported /rɪˈpɔː.tɪd/ = VERB: bildirmek, rapor etmek, anlatmak, söylemek, ihbar etmek, sunmak, görünmek, muhabirlik yapmak, hazır bulunmak; USER: rapor, Min, bildirdi, bildirilen, bildirilmiştir

GT GD C H L M O
reporting /rɪˈpɔːt/ = VERB: bildirmek, rapor etmek, anlatmak, söylemek, ihbar etmek, sunmak, görünmek, muhabirlik yapmak, hazır bulunmak; USER: raporlama, rapor, bildirdiği, raporlanması, bildiren

GT GD C H L M O
reports /rɪˈpɔːt/ = NOUN: rapor, haber, bilgi, bildiri, tutanak, karne, söylenti; VERB: bildirmek, rapor etmek, söylemek, anlatmak, ihbar etmek; USER: raporları, raporlar, rapor, raporlarını, raporların

GT GD C H L M O
representative /ˌrepriˈzentətiv/ = NOUN: temsilci, örnek, vekil, mümessil, milletvekili, acenta, tipik örnek; ADJECTIVE: temsilci, temsil eden, temsilen, örnek, tipik, karakteristik, sembolik, kişileştiren; USER: temsilci, temsili, temsilcisi, temsilcisinin, temsil

GT GD C H L M O
representatives /ˌrepriˈzentətiv/ = NOUN: temsilci, örnek, vekil, mümessil, milletvekili, acenta, tipik örnek; USER: temsilcileri, temsilcilerinin, temsilciler, temsilcilerinden, temsilcileriyle

GT GD C H L M O
representing /ˌrep.rɪˈzent/ = VERB: temsil etmek, göstermek, belirtmek, sunmak, simgelemek, betimlemek, ifade etmek, tarif etmek, temsilciliğini yapmak, vekâlet etmek, vekili olmak, canlandırmak, oynamak, sahneye koymak; USER: temsil eden, temsil, temsilen, gösteren, ifade eden

GT GD C H L M O
reprisals /riˈprīzəl/ = USER: misilleme, misillemeye, misillemeler, misillemesi, misillemenin,

GT GD C H L M O
reputable /ˈrep.jʊ.tə.bl̩/ = ADJECTIVE: saygın, tanınmış, itibarlı, ünlü, hatırı sayılır, şerefli; USER: saygın, saygın bir, tanınmış, itibarlı, ünlü

GT GD C H L M O
reputation /ˌrep.jʊˈteɪ.ʃən/ = NOUN: itibar, ün, şöhret, ad, şeref; USER: itibar, ün, üne, bir üne, ünü, ünü

GT GD C H L M O
request /rɪˈkwest/ = NOUN: talep, istek, rica, istem, dilekçe, arzu, dilek; VERB: istemek, talep etmek, rica etmek, resmen istemek, ricada bulunmak; USER: talep, istemek, talebinde, isteği, isteyebilirsiniz

GT GD C H L M O
requests /rɪˈkwest/ = NOUN: talep, istek, rica, istem, dilekçe, arzu, dilek; VERB: istemek, talep etmek, rica etmek, resmen istemek, ricada bulunmak; USER: istekleri, kişi, talepleri, istek, isteklerini

GT GD C H L M O
require /rɪˈkwaɪər/ = VERB: istemek, gerektirmek, zorunlu tutmak, gerekmek, gerekli olmak, ihtiyacı olmak, icap etmek, eksik olmak; USER: gerektirir, gerektiren, ihtiyaç, gerektirebilir, gerekir

GT GD C H L M O
required /rɪˈkwaɪər/ = ADJECTIVE: gereken, lazım; USER: gereken, gerekli, gereklidir, gerekmektedir, gerekir

GT GD C H L M O
requirement /rɪˈkwaɪə.mənt/ = NOUN: gereksinim, gereklilik, ihtiyaç, koşul, gerek, istek, icap, lüzum; USER: gereklilik, gereksinim, ihtiyaç, gereksinimi, ihtiyacı

GT GD C H L M O
requirements /rɪˈkwaɪə.mənt/ = NOUN: gereksinim, gereklilik, ihtiyaç, koşul, gerek, istek, icap, lüzum; USER: gereksinimleri, Gereksinim, gereksinimlerini, ihaleler, şartları

GT GD C H L M O
requires /rɪˈkwaɪər/ = VERB: istemek, gerektirmek, zorunlu tutmak, gerekmek, gerekli olmak, ihtiyacı olmak, icap etmek, eksik olmak; USER: gerektirir, gerektiren, gerekir, gerektirmektedir, gereklidir, gereklidir

GT GD C H L M O
resale /ˌriːˈseɪl/ = NOUN: perakende satış, tekrar satış; USER: perakende satış, satış, satmak, yeniden satış, satım

GT GD C H L M O
reserves /rɪˈzɜːv/ = NOUN: rezerv, yedek, ihtiyat, kaynak, fon, stok, korumaya alınmış arazi, ön koşul, şart, çekingenlik; USER: rezervleri, yedekler, Yedekleri, rezervlerinin, rezerv

GT GD C H L M O
resolved /rɪˈzɒlvd/ = ADJECTIVE: kararlı, azimli, karara bağlanmış; USER: kararlı, çözüldü, karar, çözülmesi, çözülmüş

GT GD C H L M O
resolving /rɪˈzɒlv/ = VERB: gidermek, çözmek, çözümlemek, halletmek, karara bağlamak, karar vermek, dönüştürmek, ayırmak, tahlil etmek, analizini yapmak, haline getirmek, karara varmak, azmetmek, aklına koymak, ayrışmak, dönüşmek; USER: çözme, çözmek, çözümünde, çözümü, çözülmesi

GT GD C H L M O
resource /rɪˈzɔːs/ = NOUN: kaynak, çare, uğraş, vasıta, yardımına başvurulacak kimse, beceri, çözüm bulma yeteneği, oyalayıcı şey; USER: kaynak, kaynağı, kaynakları, kaynaktır, kaynağın

GT GD C H L M O
resources /ˈrēˌsôrs,ˈrēˈzôrs,riˈsôrs,riˈzôrs/ = NOUN: kaynaklar, olanaklar, imkânlar, parasal kaynaklar, aktifler; USER: kaynaklar, kaynaklarını, bilgi, kaynakları, kaynakların

GT GD C H L M O
respect /rɪˈspekt/ = NOUN: saygı, riayet, hürmet, uyma, ilgi, hatır, ayrıcalık gözetme, bakım, alâka; VERB: saygı göstermek, uymak, hürmet etmek, saymak, ilgili bulunmak, riâyet etmek; USER: saygı, ilgili, göre, açısından, açıdan

GT GD C H L M O
respects /rɪˈspekt/ = NOUN: saygılar, hürmetler, selamlar; USER: saygılar, açıdan, bakımdan, saygı, açılardan

GT GD C H L M O
respond /rɪˈspɒnd/ = VERB: yanıtlamak, cevap vermek, karşılık vermek, cevap yazmak, etkilenmek, ses vermek; USER: cevap vermek, yanıtlamak, yanıt, cevap, yanıt vermek

GT GD C H L M O
response /rɪˈspɒns/ = NOUN: yanıt, tepki, cevap, karşılık, yansıma, etkilenme, ses verme, cemaatin papazdan sonra tekrarladığı ilâhi; USER: yanıt, cevap, tepki, yanıtı, tepkisi

GT GD C H L M O
responsibilities /rɪˌspɒn.sɪˈbɪl.ɪ.ti/ = NOUN: sorumluluk, yükümlülük, mesuliyet, güvenilirlik, sağlamlık, ödeme gücü, temyiz gücü; USER: sorumlulukları, sorumluluklar, sorumluluklarını, sorumluluk, sorumluluklarının

GT GD C H L M O
responsibility /rɪˌspɒn.sɪˈbɪl.ɪ.ti/ = NOUN: sorumluluk, yükümlülük, mesuliyet, güvenilirlik, sağlamlık, ödeme gücü, temyiz gücü; USER: sorumluluk, sorumluluğu, sorumluluğundadır, sorumluluğunu, sorumlu

GT GD C H L M O
responsible /rɪˈspɒn.sɪ.bl̩/ = NOUN: sorumluluk, yükümlülük, mesuliyet, güvenilirlik, sağlamlık, ödeme gücü, temyiz gücü; USER: sorumlu, sorumludur, sorumluluk, sorumlusu, sorumluluk sahibi

GT GD C H L M O
restrict /rɪˈstrɪkt/ = VERB: kısıtlamak, sınırlamak, sınırlama getirmek, tahdit etmek; USER: kısıtlamak, sınırlamak, kısıtlama, sınırlandırmak, kısıtlayabilirsiniz

GT GD C H L M O
restrictions /rɪˈstrɪk.ʃən/ = NOUN: kısıtlama, sınırlama, yasak, tahdit, kayıt; USER: kısıtlamalar, kısıtlamaları, kısıtlama, sınırlamalar, kısıtlamaların

GT GD C H L M O
restrictive /rɪˈstrɪk.tɪv/ = ADJECTIVE: kısıtlayıcı, sınırlayıcı, tanımlayıcı, bağlayıcı; USER: kısıtlayıcı, sınırlayıcı, restriktif, kısıtlayıcı bir, kısıtlayıcıdır

GT GD C H L M O
result /rɪˈzʌlt/ = NOUN: sonuç, netice, akıbet, semere, son, ürün; VERB: sonucu olmak; USER: sonuç, neden, yol, sonuçlanabilir, sebep

GT GD C H L M O
results /rɪˈzʌlt/ = NOUN: sonuç, netice, akıbet, semere, son, ürün; VERB: sonucu olmak; USER: sonuçları, sonuçlar, sonuç, sonuçlarını, sonuçlara, sonuçlara

GT GD C H L M O
retain /rɪˈteɪn/ = VERB: tutmak, kaybetmemek, alıkoymak, unutmamak, elinden kaçırmamak, parayla tutmak; USER: tutmak, korumak, muhafaza, korur, saklayın

GT GD C H L M O
retained /rɪˈteɪn/ = VERB: tutmak, kaybetmemek, alıkoymak, unutmamak, elinden kaçırmamak, parayla tutmak; USER: muhafaza, korudu, korunur, geçmiş, birikmiş

GT GD C H L M O
retaliation /rɪˈtæl.i.eɪt/ = NOUN: misilleme, öç, dişe diş; USER: misilleme, misillemeye, intikam, misillemede, misillemesi

GT GD C H L M O
retired /rɪˈtaɪəd/ = ADJECTIVE: emekli, inzivaya çekilmiş, kuytu, ıssız, gözden uzak, uzaklarda; USER: emekli, emekli oldu, emekliye, emekliye ayrıldı, emekli olan

GT GD C H L M O
return /rɪˈtɜːn/ = VERB: dönmek, geri dönmek, döndürmek, getirmek; NOUN: dönüş, iade, geri dönüş, getiri, geri dönme, karşılık; ADJECTIVE: dönüş, iade; USER: dönmek, geri, geri dönmek, iade, dönüş

GT GD C H L M O
returned /riˈtərn/ = VERB: dönmek, geri dönmek, döndürmek, getirmek, iade etmek, geri göndermek, geri vermek, geri gelmek, misilleme yapmak, tekrarlamak, nüksetmek, getiri sağlamak; USER: döndü, iade, geri, döndürülen, döndürülür

GT GD C H L M O
reveals /rɪˈviːl/ = VERB: açığa vurmak, meydana çıkarmak, gözler önüne sermek, ifşa etmek, belli etmek, esin vermek, ilham vermek, vahiy etmek; NOUN: pervaz; USER: ortaya, ortaya koymaktadır, gösterir, ortaya çıkarır, göstermektedir

GT GD C H L M O
revenues /ˈrev.ən.juː/ = NOUN: gelir, hasılat, kazanç, aidat; USER: gelir, gelirleri, gelirlerinin, gelirler, gelirlerini

GT GD C H L M O
review /rɪˈvjuː/ = VERB: gözden geçirmek, eleştirmek, teftiş etmek, yeniden incelemek, kritiğini yapmak; NOUN: eleştiri, teftiş, eleştiri yazısı, yeniden inceleme, revizyon, revü, kritik; USER: gözden, yorumlayan, yorum, gözden geçirmek

GT GD C H L M O
reviewed /ˌpɪə.rɪˈvjuː/ = VERB: gözden geçirmek, eleştirmek, teftiş etmek, yeniden incelemek, kritiğini yapmak, denetim yapmak, geçmişi düşünmek, geçmişi anmak, bir bakışta kavramak, detayları ile görmek, tekrar etmek, yeniden göz atmak; USER: Yorumlar, yorumlanan, yorum

GT GD C H L M O
reviewing /rɪˈvjuː/ = VERB: gözden geçirmek, eleştirmek, teftiş etmek, yeniden incelemek, kritiğini yapmak, denetim yapmak, geçmişi düşünmek, geçmişi anmak, bir bakışta kavramak, detayları ile görmek, tekrar etmek, yeniden göz atmak; USER: gözden, inceledikten, incelerken, gözden geçirme, inceleyerek

GT GD C H L M O
rigging /ˈrɪɡ.ɪŋ/ = NOUN: arma, donanım, hile, dalavere, donatma, uçağın kanat ve kuyruk ayarı; USER: arma, donanım, yelken donanımları, donanımları, armalar

GT GD C H L M O
right /raɪt/ = ADVERB: doğru, sağa, tam, sağda, sağdan, yolunda, düzgün, tam olarak, dosdoğru, gayet, doğrudan doğruya, cidden; NOUN: sağ, hak, sağ taraf, gerçek, doğruluk, düzen; ADJECTIVE: sağ, doğru, haklı, dik, en uygun, düz, gerçek, yasal, dürüst, sağlıklı, dik açılı, düzenli; VERB: düzeltmek, doğrultmak, dik konuma getirmek, haklı çıkarmak, telâfi etmek, çeki düzen vermek, derleyip toplamak, itibarını iade etmek; USER: doğru, sağ, hakkı, sağa, hak

GT GD C H L M O
rights /raɪt/ = NOUN: sağ, hak, sağ taraf, gerçek, doğruluk, düzen; VERB: düzeltmek, doğrultmak, dik konuma getirmek, haklı çıkarmak, telâfi etmek, derleyip toplamak, çeki düzen vermek, itibarını iade etmek; USER: hakları, haklar, haklarını, haklarının, hak

GT GD C H L M O
risk /rɪsk/ = NOUN: risk, tehlike, riziko; VERB: tehlikeye atmak, göze almak, riske atmak; USER: risk, riski, riskini, riskine, riskli

GT GD C H L M O
road /rəʊd/ = NOUN: yol, karayolu, cadde, demiryolu, maden geçidi, demirleme yeri; USER: yol, yolda, road, yolun, yolu

GT GD C H L M O
role /rəʊl/ = NOUN: rol; VERB: rol yapmak; USER: rol, rolü, bir rol, rolünü, rolünün, rolünün

GT GD C H L M O
routing /raʊt/ = VERB: bozguna uğratmak, darmadağın etmek, araştırmak, aramak, eşelemek; USER: yönlendirme, routing, yönlendirmeyi, rota

GT GD C H L M O
rule /ruːl/ = NOUN: kural, hüküm, idare, egemenlik, prensip, cetvel, kanun, tüzük, yönetmelik, gönye; VERB: yönetmek, hükmetmek; USER: kural, ekarte, hakim, kuralı, kuralın

GT GD C H L M O
rules /ruːl/ = NOUN: kurallar, tüzük; USER: kurallar, kuralları, kurallara, kurallarını, kurallarına

GT GD C H L M O
rumor /ˈruː.mər/ = NOUN: söylenti, dedikodu, rivayet, şayia; VERB: yaymak, dedikodusunu çıkarmak; USER: söylenti, dedikodu, rivayete, söylentiler, rivayet

GT GD C H L M O
rush /rʌʃ/ = NOUN: acele, hücum, akın, telaş, koşuşturma, koşma; VERB: koşturmak, acele ettirmek, koşmak, aceleye getirmek, saldırmak, atılmak; USER: acele, aceleye, rush, hücum, koşturmak

GT GD C H L M O
s = USER: s, ler, lar, temizle, larındaki

GT GD C H L M O
sacrificing /ˈsakrəˌfīs/ = VERB: kurban etmek, feda etmek, zararına satmak, kıymak, fedakârlıkta bulunmak; USER: ödün, feda, kurban, taviz, feragat

GT GD C H L M O
safe /seɪf/ = ADJECTIVE: güvenli, emin, tehlikesiz, sağlam, güvencede, emin ellerde, kesin, korkusuz, muhakkak; NOUN: kasa, çelik kasa; USER: güvenli, kasa, güvenli bir, içi kasa, kasası

GT GD C H L M O
safeguard /ˈseɪf.ɡɑːd/ = VERB: korumak, himaye etmek; NOUN: koruma, koruyucu, himaye; USER: korumak, koruma, korunması, güvence altına, korunmasına

GT GD C H L M O
safeguards /ˈseɪf.ɡɑːd/ = NOUN: koruma, koruyucu, himaye; USER: güvenlik önlemleri, güvenceler, önlemler, güvence, önlem

GT GD C H L M O
safety /ˈseɪf.ti/ = NOUN: güvenlik, emniyet, selamet; ADJECTIVE: koruyucu; USER: güvenlik, güvenliği, emniyet, güvenliğini, emanet

GT GD C H L M O
sale /seɪl/ = NOUN: satış, satım, ucuzluk, indirimli satış, sürüm, talep, mezat, açık artırma ile satış; USER: satış, Satılık, satışı, indirimdedir, Kiralık, Kiralık

GT GD C H L M O
sales /seɪl/ = ADJECTIVE: satış; USER: satış, satışları, satışlar, satışı, sat

GT GD C H L M O
same /seɪm/ = ADJECTIVE: aynı, benzer, tıpkı, farksız, farketmez; USER: aynı, benzer, benzer

GT GD C H L M O
sanctions /ˈsæŋk.ʃənzˌbʌs.tɪŋ/ = NOUN: yaptırım, müeyyide, onay, izin, müsaade, yasaları çiğnemenin cezası; USER: yaptırımlar, yaptırım, yaptırımların, yaptırımları, yaptırımlara

GT GD C H L M O
satisfied /ˈsæt.ɪs.faɪd/ = ADJECTIVE: memnun, tatmin olmuş, hoşnut; USER: memnun, satisfied, memnun kaldığınızı, tatmin, Memnunum

GT GD C H L M O
say /seɪ/ = NOUN: söz, laf, son söz; VERB: söylemek, demek, etmek, bildirmek, okumak, tekrarlamak, farzetmek, varsaymak; USER: demek, söylemek, söylüyor, söylüyorlar, söyleyebilirim, söyleyebilirim

GT GD C H L M O
says /seɪ/ = NOUN: söz, laf, son söz; VERB: söylemek, demek, etmek, bildirmek, okumak, tekrarlamak, farzetmek, varsaymak; USER: diyor, söylüyor, söyledi, diyor ki, der, der

GT GD C H L M O
scheme /skiːm/ = NOUN: plan, düzen, entrika, tasarı, tertip, komplo, uyum; VERB: düzenlemek, dolap çevirmek, tasarlamak, entrika çevirmek, komplo kurmak; USER: plan, düzen, düzeni, şeması, planı

GT GD C H L M O
scrutiny /ˈskruː.tɪ.ni/ = NOUN: dikkatli inceleme, ince eleyip sık dokuma, oyların yeniden sayımı; USER: inceleme, incelemeye, denetimi, incelenmesi, incelemesine

GT GD C H L M O
search /sɜːtʃ/ = NOUN: arama, araştırma; VERB: aramak, araştırmak, incelemek, yoklamak, üstünü aramak, sondalamak, gedik açmak; USER: arama, aramak, aramanıza, arayabilirsiniz, Aramayı

GT GD C H L M O
secretarial /ˌsek.rəˈteə.ri.əl/ = ADJECTIVE: sekreterlik, sekreter, sekreterlikle ilgili; USER: sekreterlik, sekreterya, sekretarya, sekreter

GT GD C H L M O
secrets /ˈsiː.krət/ = NOUN: esrar; USER: sırları, sır, sırlar, sırlarını, Secrets

GT GD C H L M O
section /ˈsek.ʃən/ = NOUN: bölüm, kesit, kısım, kesim, bölge, bölme, kesme, kompartıman, manga, alt şube; VERB: bölmek, kısımlara ayırmak; USER: bölüm, bölümünde, bölümde, bölümü, bölümüne

GT GD C H L M O
sections /ˈsek.ʃən/ = NOUN: bölüm, kesit, kısım, kesim, bölge, bölme, kesme, kompartıman, manga, alt şube; VERB: bölmek, kısımlara ayırmak; USER: bölümler, bölümleri, bölüm, bölümlerde, bölümlere

GT GD C H L M O
sector /ˈsek.tər/ = NOUN: sektör, bölge, işkolu, dilim, daire dilimi, ölçüm teleskopu; USER: sektör, sektörü, sektöründe, sektörünün, sektörün

GT GD C H L M O
securing /sɪˈkjʊər/ = VERB: sağlamak, korumak, sağlamlaştırmak, güvenceye almak, elde etmek, sigortalamak, sağlama almak, sağlama bağlamak, teminât vermek, sıkıca kapatmak; USER: güvence, güvenliğini, sabitleme, emniyet, sabitleyen

GT GD C H L M O
securities /sɪˈkjʊə.rɪ.ti/ = NOUN: senetler, tahviller; USER: menkul, menkul kıymetler, menkul kıymet, Senetleri, kıymetler

GT GD C H L M O
security /sɪˈkjʊə.rɪ.ti/ = NOUN: güvenlik, emniyet, güvence, güvenlik önlemleri, kefalet, rehin, depozito, ipotek, selamet, teminât; USER: güvenlik, Security, güvenliği, güvenliğini, Emniyet

GT GD C H L M O
see /siː/ = VERB: görmek, anlamak, bakmak, görüşmek, seyretmek, uğurlamak, yolcu etmek, sezmek, farketmek, göz önüne almak, görüp geçirmek; NOUN: papalık, piskoposluk; USER: görmek, bkz, bakın, bakınız, göremeyecek, göremeyecek

GT GD C H L M O
seeking /siːk/ = VERB: aramak, araştırmak, istemek, çıkarmaya çalışmak, peşinde koşmak, uğraşmak, aranmak, kazanmaya çalışmak, öğrenmeye çalışmak; USER: arayan, isteyen, arıyorlar, arama, arıyor

GT GD C H L M O
sees /siː/ = VERB: görmek, anlamak, bakmak, görüşmek, seyretmek, uğurlamak, yolcu etmek, sezmek, farketmek, göz önüne almak, görüp geçirmek; NOUN: papalık, piskoposluk; USER: görür, görüyor, gördüğü, gören, görmektedir

GT GD C H L M O
selection /sɪˈlek.ʃən/ = NOUN: seçim, seçme, seleksiyon, seçenek, seçmeler, doğal ayıklanma; USER: seçim, seçimi, seçimini, seçme, selection

GT GD C H L M O
sell /sel/ = VERB: satmak, satılmak, sattırmak, beğenilmek, kazıklamak, aldatmak, ele vermek; NOUN: satış, hile, satış yöntemi, dalavere, dolap, hayal kırıklığı; USER: satmak, satış, satmaya, satan, satmayı, satmayı

GT GD C H L M O
selling /ˌbestˈsel.ər/ = NOUN: satış, satıcılık, satış yöntemi; ADJECTIVE: satış; USER: satış, satan, çok satan, satışı, satıyoruz

GT GD C H L M O
send /send/ = VERB: göndermek, yollamak, atmak, fırlatmak, etmek, sokmak, yayın yapmak, sevketmek, coşturmak; USER: göndermek, gönderin, gönderebilirsiniz, gönder, gönderebilir

GT GD C H L M O
sending /send/ = NOUN: gönderme, sevk; USER: gönderme, göndererek, kalma, göndermek, gönderirken

GT GD C H L M O
sends /send/ = VERB: göndermek, yollamak, atmak, fırlatmak, etmek, sokmak, yayın yapmak, sevketmek, coşturmak; USER: gönderir, gönderen, gönderdiği, gönderdiğinde, gönderiyor

GT GD C H L M O
senior /ˈsiː.ni.ər/ = ADJECTIVE: kıdemli, üst, yaşlı, yaşça büyük, daha yaşlı, son sınıfa ait; NOUN: üst, büyük, son sınıf öğrencisi, baba, kıdemli kimse, yaşça büyük olan kimse; USER: kıdemli, üst, üst düzey, düzey, üst düzey bir

GT GD C H L M O
sensitive /ˈsen.sɪ.tɪv/ = ADJECTIVE: hassas, duyarlı, duygulu, alıngan, içli; NOUN: hassas kimse, alıngan kimse; USER: duyarlı, hassas, duyarlıdır, hassas bir, duyarlı bir

GT GD C H L M O
sensitivity /ˌsensiˈtivitē/ = NOUN: duyarlılık, hassaslık, duyarlık, alınganlık; USER: duyarlılık, hassasiyet, duyarlılığı, hassasiyeti, hassasiyetini

GT GD C H L M O
sent /sent/ = VERB: göndermek, yollamak, atmak, fırlatmak, etmek, sokmak, yayın yapmak, sevketmek, coşturmak; USER: gönderdi, gönderilen, gönderdiğiniz, gönderilir, gönderilecektir

GT GD C H L M O
sentences /ˈsen.təns/ = NOUN: cümle, tümce, hüküm, karar, söz, mahkeme kararı, yargı, özdeyiş, vecize; VERB: ceza vermek, hüküm vermek, mahkum etmek, hüküm giydirmek; USER: cümleler, cümle, cümleleri, cümleleri

GT GD C H L M O
serious /ˈsɪə.ri.əs/ = ADJECTIVE: ciddi, önemli, ağır, ağırbaşlı, şakaya gelmeyen; USER: ciddi, ciddi bir, önemli, ağır

GT GD C H L M O
seriously /ˈsɪə.ri.əs.li/ = ADVERB: ağır, ciddi olarak, cidden, ağır şekilde; USER: ağır, ciddi olarak, cidden, ciddi, ciddiye

GT GD C H L M O
served /sɜːv/ = VERB: hizmet vermek, hizmet etmek, vermek, görev yapmak, çalışmak, servis yapmak, yaramak, yerine getirmek, hapis yatmak, kulluk etmek, müşteriye bakmak, çektirmek, yararı dokunmak, yetmek, işine yaramak, olanak tanımak, servis atışı yapmak, kötü davranmak, el vermek; USER: hizmet, servis, sunulan, görev, sunulmaktadır

GT GD C H L M O
serves /sɜːv/ = NOUN: servis, servis atışı, servis sırası; VERB: hizmet vermek, hizmet etmek, vermek, görev yapmak, çalışmak, servis yapmak, yaramak, yerine getirmek, hapis yatmak; USER: hizmet, hizmet vermektedir, vermektedir, sunmaktadır, servis

GT GD C H L M O
service /ˈsɜː.vɪs/ = NOUN: hizmet, servis, görev, faaliyet, ayin, askerlik, işleme, ibadet, tebliğ, fayda; ADJECTIVE: hizmet; VERB: hizmet vermek; USER: hizmet, servisi, servis, hizmeti, hizmetleri

GT GD C H L M O
services /ˈsɜː.vɪs/ = NOUN: aletler, servis takımı, çay takımı, araç gereçler; USER: hizmetleri, hizmetler, hizmet, hizmetlere, hizmeti

GT GD C H L M O
serving /ˈsɜː.vɪŋ/ = NOUN: porsiyon, servis, tabak; USER: servis, hizmet, hizmet veren, sunan, görev, görev

GT GD C H L M O
set /set/ = VERB: ayarlamak, belirlemek, kurmak, koymak, yapmak, düzenlemek; NOUN: set, dizi, takım; ADJECTIVE: belirlenmiş, kurulmuş, belirli; USER: ayarlamak, set, ayarlayın, ayarlanır, ayarlayabilirsiniz, ayarlayabilirsiniz

GT GD C H L M O
setting /ˈset.ɪŋ/ = NOUN: set, sertleşme, düzenleme, dekor, sahne, beste, batış, bir kişilik yemek takımı, dizme, bileme, olay yeri, çerçeve, hikâyenin geçtiği yer, testere diş çaprazını ayarlama; USER: ayarı, ayar, ayarlama, ayarlayarak, ayarını

GT GD C H L M O
several /ˈsev.ər.əl/ = NOUN: birkaç, birkaç kişi; ADJECTIVE: birkaç, farklı, değişik, bir takım, birbirinden farklı; USER: birkaç, çeşitli, birçok, çok, birden

GT GD C H L M O
sex /seks/ = NOUN: seks, cinsiyet, cins, cinsellik, cinsel ilişki; ADJECTIVE: seks, cinsel, cinsel istek uyandıran; VERB: cinsiyetini belirlemek; USER: seks, cinsiyet, sex, cinsiyetten, cinsel

GT GD C H L M O
sexual /ˈsek.sjʊəl/ = ADJECTIVE: cinsel, seksüel, eşeyli, cinsel organı olan; USER: cinsel, seksüel, Seks

GT GD C H L M O
shared /ʃeəd/ = VERB: paylaşmak, bölüşmek, katılmak, iştirak etmek, ortak kullanmak; USER: paylaşılan, ortak, paylaştı, paylaşımlı, paylaşılır

GT GD C H L M O
shareholders /ˈʃeəˌhəʊl.dər/ = NOUN: hissedar, ortak, pay sahibi; USER: hissedarlar, pay sahiplerinin, pay sahipleri, pay, hissedarları

GT GD C H L M O
shares /ʃeər/ = VERB: paylaşmak, bölüşmek, katılmak, iştirak etmek, ortak kullanmak; NOUN: pay, hisse, hisse senedi, katılım, sermaye payı, kâr payı, saban demiri; USER: hisse, hisselerinin, hisseleri, payları, pay

GT GD C H L M O
sharing /ˈdʒɒb.ʃeər/ = NOUN: iştirak; USER: paylaşımı, paylaşım, paylaşmak, paylaşan, paylaşarak

GT GD C H L M O
she /ʃiː/ = PRONOUN: o; NOUN: kadın; USER: o, diye, onun, kadın

GT GD C H L M O
sheet /ʃiːt/ = NOUN: levha, yaprak, tabaka, çarşaf, katman, gazete, saç tabakası, iskota halatı; VERB: çarşaf örtmek, örtmek, sarmak, kaplamak, iskotasını çekmek; USER: yaprak, levha, sayfası, rapora, sac

GT GD C H L M O
should /ʃʊd/ = USER: should-, should, ise, -meli, -meliydi, -malıydı; USER: -meli, gerekir, gerektiği, olmalıdır, gereken, gereken

GT GD C H L M O
show /ʃəʊ/ = VERB: göstermek, gösterilmek, kanıtlamak, sergilemek, görünmek, ibraz etmek, açıklamak; NOUN: gösteri, gösteriş, şov, teşhir, sergi; USER: göstermek, göster, gösterin, göstermektedir

GT GD C H L M O
shown /ʃəʊn/ = VERB: göstermek, gösterilmek, kanıtlamak, sergilemek, görünmek, açıklamak, ibraz etmek, belli etmek, belli olmak, meydana çıkarmak, öğretmek, dışa vurmak, renk vermek, sahnelemek, delâlet etmek, gösterimde olmak, kendini göstermek, belirtmek; USER: gösterilir, gösterilen, gösterildiği, gösterilecek, gösterilmiştir

GT GD C H L M O
sign /saɪn/ = VERB: imzalamak, imza atmak, işaretlemek, belirtmek, işaret etmek; NOUN: işaret, iz, tabela, burç, nişan, alâmet, gösterge; USER: imzalamak, oturum, kayıt, giriş, oturum açın

GT GD C H L M O
signature /ˈsɪɡ.nɪ.tʃər/ = NOUN: imza, işaret, mühür, tanıtım müziği, damga, nota imi, kaşe, ilacın kullanım şeklini yazan bölüm; USER: imza, signature, imzası, imzasını, imzayı

GT GD C H L M O
significant /sigˈnifikənt/ = ADJECTIVE: önemli, anlamlı, kayda değer, manâlı; USER: önemli, anlamlı, önemli bir, belirgin, anlamlı bir

GT GD C H L M O
similar /ˈsɪm.ɪ.lər/ = NOUN: benzer, benzerlik, emsal, aynılık; ADJECTIVE: benzer, benzeyen, eş, benzeşen; USER: benzer, benzeri, e benzer, benzer bir, benzer bir

GT GD C H L M O
similarly /ˈsɪm.ɪ.lə.li/ = ADVERB: aynı, benzer bir şekilde, bunun gibi; USER: aynı, Benzer, Benzer şekilde, ucuz, aynı şekilde

GT GD C H L M O
simply /ˈsɪm.pli/ = ADVERB: sadece, basitçe, sade bir şekilde, açıkça, tamamen, sırf, yalın biçimde, yanız, özentisiz; USER: sadece, basitçe, basit, yalnızca, sade, sade

GT GD C H L M O
since /sɪns/ = ADVERB: beri, bu yana, o zamandan beri; CONJUNCTION: madem, olalı, edeli, mademki, yapalı, -den beri, -dığı için; PREPOSITION: -den beri, -den itibaren, -den bu yana; USER: beri, bu yana, yana, tarihi, olma tarihi, olma tarihi

GT GD C H L M O
sincerely /sɪnˈsɪə.li/ = ADVERB: içtenlikle, samimiyetle, içten, samimi olarak, candan; USER: içtenlikle, samimi, samimiyetimizle, samimiyetle, içten

GT GD C H L M O
sister /ˈsɪs.tər/ = NOUN: kardeş, rahibe, kızkardeş, abla, hemşire, hastabakıcı; USER: kardeş, kız kardeşi, kardeşi, kardeşim, ablam

GT GD C H L M O
situation /ˌsɪt.juˈeɪ.ʃən/ = NOUN: durum, konum, yer, şartlar, hal, mevki, görev; USER: durum, durumu, durumda, durumun, duruma

GT GD C H L M O
situations /sɪt.juˌeɪ.ʃənz ˈveɪ.kənt/ = NOUN: durum, konum, yer, şartlar, hal, mevki, görev; USER: durumlar, durumlarda, durumları, durumlara, durumda

GT GD C H L M O
small /smɔːl/ = ADJECTIVE: küçük, az, ufak, hafif, minik, mini, küçücük, ufak tefek, önemsiz, basit, ufacık, zayıf, mütevazi, fakir, sıradan, arka, dar kısım; USER: küçük, küçük bir, az, small, ufak, ufak

GT GD C H L M O
smaller /smɔːl/ = ADJECTIVE: daha küçük; USER: daha küçük, küçük, küçük bir, daha küçük bir, küçüktür

GT GD C H L M O
so /səʊ/ = CONJUNCTION: bu yüzden, yani, için, diye, -ması için; ADVERB: çok, kadar, böylece, öyle, o kadar, böyle, pek, de, da, demek, şöyle, demek ki, öyleki, aynen; NOUN: sol; USER: bu yüzden, çok, böylece, kadar, yani, yani

GT GD C H L M O
social /ˈsəʊ.ʃəl/ = ADJECTIVE: sosyal, toplumsal, toplumcul, toplu halde yaşayan; NOUN: kilise üyelerinin resmi olmayan toplantısı; USER: sosyal, toplumsal

GT GD C H L M O
software /ˈsɒft.weər/ = NOUN: yazılım, bilgisayar programı; USER: yazılım, yazılımı, yazılımını, programı, yazılımları

GT GD C H L M O
sold /səʊld/ = VERB: satmak, satılmak, sattırmak, beğenilmek, kazıklamak, aldatmak, ele vermek; USER: satılan, satışa, satılır, satılmaktadır, satıldı, satıldı

GT GD C H L M O
solve /sɒlv/ = VERB: çözmek, çözümlemek, çözüm bulmak, halletmek, aydınlatmak; USER: çözmek, çözmeye, çözme, çözümü, çözebilir

GT GD C H L M O
some /səm/ = ADJECTIVE: bazı, bir, biraz, kimi, yaklaşık, bir takım, çok; PRONOUN: bazı, bazıları, kimi, herhangi bir; ADVERB: biraz; USER: bazı, biraz, bir, bazıları, kimi, kimi

GT GD C H L M O
someone /ˈsʌm.wʌn/ = PRONOUN: birisi, biri, kimse, şahsiyet, önemli kimse; USER: birisi, biri, birinin, birini, kimse

GT GD C H L M O
something /ˈsʌm.θɪŋ/ = NOUN: bir şey, önemli bir şey; USER: bir şey, şey, bir, şeyler, bir şeyler, bir şeyler

GT GD C H L M O
sometimes /ˈsʌm.taɪmz/ = ADVERB:

GT GD C H L M O
soon /suːn/ = ADVERB: yakında, hemen, çabuk, erken, çok geçmeden, birazdan, pek yakında, erkenden, biraz sonra, neredeyse, seve seve; USER: yakında, kısa sürede, en kısa, hemen, kısa bir süre

GT GD C H L M O
sound /saʊnd/ = NOUN: ses, gürültü, etki, sonda ile muayene, boğaz, solungaç, melodi, anlam, haliç, koy, yüzme kesesi; ADJECTIVE: ses, sağlam, sağlıklı, güvenilir, deliksiz, iyi, derin, emin, yerinde, geçerli, kuvvetli, sert, sapasağlam, bozulmamış, yasal, oturaklı; VERB: çalmak, ses çıkarmak, ses vermek, çalınmak, iskandil etmek, ağzını aramak, etki bırakmak, söylemek, belli etmek, muayene etmek, sonda ile yoklamak, derıne dalmak, sondayla bakmak, araştırmak; ADVERB: mışıl mışıl, deliksiz bir şekilde; USER: ses, sesi, gelebilir, kulağa, bir ses

GT GD C H L M O
source /sɔːs/ = NOUN: kaynak, menşe, kaynakça, memba, yararlanılan kaynak; USER: kaynak, kaynağı, kaynağını, kaynağına, kaynağıdır

GT GD C H L M O
sources /sɔːs/ = NOUN: kaynak, menşe, kaynakça, memba, yararlanılan kaynak; USER: kaynakları, kaynaklar, kaynaklardan, kaynağa, kaynaklarının

GT GD C H L M O
south /saʊθ/ = NOUN: güney, lodos, güney rüzgârı; ADJECTIVE: güney, güneyden esen; ADVERB: güneye, güneyden; USER: güney, güneyinde, güneyinde Otel, güneye

GT GD C H L M O
space /speɪs/ = NOUN: alan, boşluk, yer, uzay, mekân, aralık, mesafe, ara, espas, açıklık, süre; VERB: boşluk bırakmak; USER: alan, boşluk, uzay, alanı, yer

GT GD C H L M O
speaking /-spiː.kɪŋ/ = NOUN: konuşma; ADJECTIVE: konuşan, akıcı, berrak, etkileyici, dokunaklı; USER: konuşma, konuşan, konuşurken, konuşuyor, konuşmaya, konuşmaya

GT GD C H L M O
special /ˈspeʃ.əl/ = ADJECTIVE: özel, has, özellikli, olağanüstü, ayrıcalıklı; NOUN: özel indirim, özel baskı, spesiyalite, özel yayın, özel tren, günün yemeği, geçici polis, özel muhabir, özel sayı; USER: özel, özel bir, özel bir

GT GD C H L M O
specific /spəˈsɪf.ɪk/ = ADJECTIVE: belirli, özel, spesifik, belli, özgül, kesin, kendine özgü, özellikli; NOUN: özel ilaç, özel amaçlı ilaç; USER: özel, belirli, belirli bir, spesifik, özgü

GT GD C H L M O
specifically /spəˈsɪf.ɪ.kəl.i/ = USER: özellikle, özel, özel olarak, spesifik, spesifik olarak, spesifik olarak

GT GD C H L M O
spills /spil/ = VERB: dökmek, söylemek, akıtmak, düşürmek, saçmak, serpmek, dökülmek; NOUN: düşürme, üzerinden atma, düşme, düşüş, tutuşturma kâğıdı; USER: dökülmeleri, dökülen, sızıntıları, dökülmesi, dökülmeler

GT GD C H L M O
spouse /spaʊs/ = NOUN: eş, karı, koca, hayat arkadaşı; USER: eş, Eş ve, eşiniz, eşi, eşin

GT GD C H L M O
staffed /staf/ = VERB: personel sağlamak, kadrosu olmak, kadro oluşturmak; USER: personel, açıyor, görev, kadrolu, staffed

GT GD C H L M O
stamp /stæmp/ = NOUN: damga, pul, kaşe, ıstampa, kalıp, posta pulu; VERB: damgalamak, kazımak, basmak, ezmek, bastırmak, pul yapıştırmak; USER: damga, pul, damgası, damgalamak, kazımak

GT GD C H L M O
standard /ˈstæn.dəd/ = NOUN: standart, norm, ölçüt, kalite, bayrak, ölçü, sancak, seviye; ADJECTIVE: standart, normal, klasik, standart olarak kullanılan; USER: standart, standardı, standart bir, standard, standardına

GT GD C H L M O
standards /ˈstæn.dəd/ = NOUN: standart, norm, ölçüt, kalite, bayrak, ölçü, sancak, seviye, model, ayar, miyar, sembol, payanda, derece, dik destek, dik sap üzerinde yetiştirilen bitki; USER: standartları, standartlar, standartlara, standartlarına, standartlarını

GT GD C H L M O
standing /ˈstæn.dɪŋ/ = ADJECTIVE: ayakta, daimi, dikilen, sürekli, sabit, durgun, dik duran, ayakta yapılan; NOUN: ayakta durma, yer, mevki, itibar, geçmiş, konum, saygınlık, eskilik; USER: ayakta, duran, duruyor, duruyordu, dikilen, dikilen

GT GD C H L M O
started /stɑːt/ = VERB: başlatmak, başlamak, çalıştırmak, kurmak, çalışmak, koyulmak, çıkarmak, fırlamak, kalkmak, yola çıkmak, yöneltmek, irkilmek, gevşetmek, hareket etmek, ürkmek, tartışmaya açmak, ürkütmek, korkutup kaçırmak, kaynaklanmak, desteklemek; USER: başladı, başlayan, ait, üyeye ait, başlamıştır

GT GD C H L M O
state /steɪt/ = NOUN: devlet, durum, eyalet, hal, konum, evre; ADJECTIVE: devlet, eyalet, resmi, devlete ait; VERB: belirtmek, söylemek; USER: devlet, devletin, durumu, durum, eyalet, eyalet

GT GD C H L M O
stated /steɪt/ = ADJECTIVE: belirtilen, belirtilmiş, belirli, açıklanmış, kayıtlı, belli, düzenli; USER: belirtilen, ifade, belirtildiği, belirtti, belirtilmiştir

GT GD C H L M O
statements /ˈsteɪt.mənt/ = NOUN: ifade, açıklama, beyan, demeç, söz, rapor, bilanço, bildirme, tarife; USER: ifadeleri, ifadeler, tablolar, tabloların, tablolarda

GT GD C H L M O
states /steɪt/ = NOUN: sınıf, paye, derece; USER: devletler, devletlerin, devletleri, devlet, ülkeler

GT GD C H L M O
stating /steɪt/ = VERB: belirtmek, söylemek, ifade etmek, açıklamak, saptamak, bildirmek, belirlemek, bilgi vermek; USER: belirten, belirterek, bildiren, ifade, dair

GT GD C H L M O
stationery /ˈsteɪ.ʃən.ər.i/ = NOUN: kırtasiye, yazı malzemesi, mektup kâğıtları ve zarflar; USER: kırtasiye, ileti, ileti örneği

GT GD C H L M O
status /ˈsteɪ.təs/ = NOUN: durum, statü, hal, konum, mevki, sosyal durum; USER: durum, durumu, durumunu, statüsü, status

GT GD C H L M O
stays /steɪ/ = NOUN: korse; USER: kalır, konaklayabilir, konaklamalar, kalıyor, muaftır

GT GD C H L M O
steering /ˈstɪə.rɪŋ ˌkɒl.əm/ = NOUN: yönetim, idare, dümen kullanma, sevk ve idare etme; USER: yönetim, direksiyon, Yönlendirme, dümen, Çalisma

GT GD C H L M O
steps /step/ = NOUN: adımlar, merdiven, ayak sesleri, ayaklı merdiven, portatif merdiven, taş merdiven; USER: adımlar, adımları, adım, adımda, adımlarını

GT GD C H L M O
still /stɪl/ = ADVERB: yine, hâlâ, yine de, henüz, daha, halâ, buna rağmen; VERB: sakinleştirmek; CONJUNCTION: yine de, buna rağmen; ADJECTIVE: hareketsiz, durgun; USER: yine, yine de, hâlâ, hala, halen, halen

GT GD C H L M O
stock /stɒk/ = NOUN: stok, hisse senedi, sermaye, malzeme, dipçik, tahvil, damızlık, kütük, gövde; ADJECTIVE: stok, mevcut; VERB: stoklamak; USER: stok, hisse senedi, stokları, hisse, stokta

GT GD C H L M O
strategies /ˈstræt.ə.dʒi/ = NOUN: strateji, taktik, kurnazlık, savaş bilimi; USER: stratejileri, stratejiler, stratejilerinin, stratejilerini, strateji

GT GD C H L M O
street /striːt/ = NOUN: sokak, cadde; USER: sokak, sokakta, cadde, street, caddenin, caddenin

GT GD C H L M O
strengthen /ˈstreŋ.θən/ = VERB: güçlendirmek, kuvvetlendirmek, sağlamlaştırmak, desteklemek, yükseltmek, takviye etmek, kuvvetlenmek; USER: güçlendirmek, güçlendirilmesi, güçlendirmeye, güçlendirecek, güçlendirme

GT GD C H L M O
strictly /ˈstrɪkt.li/ = ADVERB: kesinlikle, tam anlamıyla, tam olarak, katı bir biçimde, doğrusu, açıkçası, sert bir biçimde; USER: kesinlikle, sıkı, kesin, katı, sıkı bir

GT GD C H L M O
strive /straɪv/ = VERB: çabalamak, uğraşmak, gayret etmek, didinmek, mücâdele etmek; USER: çabalamak, çalışıyoruz, çaba, gayret, çabalıyoruz

GT GD C H L M O
strong /strɒŋ/ = ADJECTIVE: güçlü, kuvvetli, sağlam, sert, şiddetli, ağır, keskin, koyu, gür; ADVERB: kuvvetle, şiddetle, güçlü olarak; USER: güçlü, güçlü bir, kuvvetli, strong, mutlaka

GT GD C H L M O
stronger /strɒŋ/ = USER: güçlü, daha güçlü, güçlü bir, artmış, kuvvetli, kuvvetli

GT GD C H L M O
stubs /stʌb/ = NOUN: koçan, izmarit, kesilen ağacın kalan kütüğü, kalan kök, kalem artığı; USER: taslakları, koçanları, saplamaları, kör flanşlar, koçan

GT GD C H L M O
subject /ˈsʌb.dʒekt/ = NOUN: konu, özne, ders, denek, söz konusu, husus, branş, tema, mevzu, sebep, uyruk, kobay, kadavra, fail, konu olan şey, vatandaş, hastalığa eğilimi olan kimse; ADJECTIVE: maruz, tabi, bağlı, bağımlı, çeken, karşı karşıya olan, eğilimi olan; VERB: boyun eğdirmek, mecbur etmek, maruz bırakmak, etmek, çektirmek; USER: konu, konusu, tabi, tabidir, konuda

GT GD C H L M O
subjecting /səbˈdʒɛkt/ = USER: tabi, maruz, tabi tutulması, tabi tutulmasıyla, tabi tutulmasını,

GT GD C H L M O
subjects /ˈsʌb.dʒekt/ = NOUN: konu, özne, ders, denek, söz konusu, husus, branş, tema, mevzu, sebep, uyruk, kobay, kadavra, fail, konu olan şey, vatandaş, hastalığa eğilimi olan kimse, boyun eğdirmek, mecbur etmek, maruz bırakmak, etmek, çektirmek; USER: konular, konularda, konuları, konu, konuların

GT GD C H L M O
submitted /səbˈmɪt/ = ADJECTIVE: maruz; USER: teslim, sunulan, sunulmuştur, gönderilen, sunulur

GT GD C H L M O
substance /ˈsʌb.stəns/ = NOUN: madde, cisim, esas, öz, içerik, sağlamlık, zenginlik, servet, asıl mesele, özlülük, güçlülük, ana fikir; USER: madde, maddenin, maddedir, maddesi, bir madde

GT GD C H L M O
substances /ˈsʌb.stəns/ = NOUN: madde, cisim, esas, öz, içerik, sağlamlık, zenginlik, servet, asıl mesele, özlülük, güçlülük, ana fikir; USER: maddeler, maddelerin, madde, maddeleri, maddelere

GT GD C H L M O
substantial /səbˈstæn.ʃəl/ = ADJECTIVE: önemli, sağlam, dayanıklı, gerçek, özlü, mevcut, besleyici, hemen hemen tam, var olan; USER: önemli, önemli bir, ciddi, önemli ölçüde, ölçüde

GT GD C H L M O
success /səkˈses/ = NOUN: başarı, sonuç, sükse, başarılı kimse; USER: başarı, başarısı, başarılı, başarısını, başarının

GT GD C H L M O
successful /səkˈses.fəl/ = ADJECTIVE: başarılı; USER: başarılı, başarılı bir, başarı, başarıyla, başarı ile

GT GD C H L M O
such /sʌtʃ/ = ADJECTIVE: böyle, bu tür, bu gibi, öyle, çok, o kadar; PRONOUN: bu gibi, o gibi; ADVERB: böylesine, çok, öylesine, oldukça; USER: bu tür, böyle, gibi, tür, böyle bir, böyle bir

GT GD C H L M O
suggest /səˈdʒest/ = VERB: önermek, öne sürmek, teklif etmek, akla getirmek, tavsiye etmek, fikir vermek, telkin etmek, sezdirmek, aşılamak, izlenimini uyandırmak, ima etmek; USER: önermek, öneririz, göstermektedir, tavsiye, öneririm

GT GD C H L M O
suggests /səˈdʒest/ = VERB: önermek, öne sürmek, teklif etmek, akla getirmek, tavsiye etmek, fikir vermek, telkin etmek, sezdirmek, aşılamak, izlenimini uyandırmak, ima etmek; USER: göstermektedir, anlaşılacağı, da anlaşılacağı, öneriyor, önerir

GT GD C H L M O
sultanate /ˈsʌl.tə.nət/ = NOUN: saltanat, sultanlık, padişahlık

GT GD C H L M O
superior /suːˈpɪə.ri.ər/ = ADJECTIVE: üstün, üst, yüksek, kibirli, üstteki, asil, ilgisiz, üstünlük taslayan, satırın üstüne basılmış; NOUN: üst, başrahip, üstün kimse; USER: üstün, superior, üstün bir, mükemmel, üst

GT GD C H L M O
supervise /ˈsuː.pə.vaɪz/ = VERB: denetlemek, gözetmek, yönetmek, nezaret etmek, idare etmek, bakmak; USER: denetlemek, denetleyecek, denetler, nezaret, denetleme

GT GD C H L M O
supervising /ˈsuː.pə.vaɪz/ = VERB: denetlemek, gözetmek, yönetmek, nezaret etmek, idare etmek, bakmak; USER: denetlenmesi, denetleme, denetlemek, nezaret, denetleyen

GT GD C H L M O
supervisor /ˈso͞opərˌvīzər/ = NOUN: gözetmen, yönetici, danışman, supervisor, şef, denetmen, müdür, müfettiş; USER: yönetici, danışman, danışmanı, gözetmen, süpervizörü

GT GD C H L M O
supplement /ˈsʌp.lɪ.mənt/ = NOUN: ek, ilave, tamamlayıcı, bütünler açı; VERB: tamamlamak, eklemek, ilave etmek; USER: ek, tamamlamak, desteklemek, takviyesi, ilave

GT GD C H L M O
supplier /səˈplaɪ.ər/ = NOUN: satıcı, ihtiyacı karşılayan; USER: satıcı, teslimatçı, geç, tedarikçi, tedarikçisi

GT GD C H L M O
suppliers /səˈplaɪ.ər/ = NOUN: satıcı, ihtiyacı karşılayan; USER: tedarikçileri, tedarikçiler, tedarikçi, sunucuları, ilgili tedarikçi

GT GD C H L M O
supplies /səˈplaɪ/ = NOUN: levazım; USER: malzemeleri, malzeme, gereçleri, kaynakları, sarf malzemeleri, sarf malzemeleri

GT GD C H L M O
support /səˈpɔːt/ = NOUN: destek, yardım, dayanak, takviye, arka; VERB: desteklemek, destek olmak, geçindirmek, sürdürmek, bakmak, tutmak, kanıtlamak; USER: destek, desteklemek, desteği, destekleyen, destekler

GT GD C H L M O
supporting /səˈpɔː.tɪŋ/ = ADJECTIVE: destekleyen, destek, yardımcı, destek olan, kanıtlayıcı, kuvvet verici; NOUN: destekleme; USER: destek, destekleyen, destekleyici, desteklemek, desteklenmesi

GT GD C H L M O
sure /ʃɔːr/ = ADJECTIVE: emin, kesin, muhakkak, şüphesiz, sağlam, güvenilir, sıkı; ADVERB: kesinlikle, elbette, şüphesiz, mutlâka; USER: emin, dikkat, kesin, kesinlikle, tabii, tabii

GT GD C H L M O
survey /ˈsɜː.veɪ/ = NOUN: anket, inceleme, etüt, ölçme, tetkik, muayene, genel bakış, bakma, harita çizme; VERB: araştırmak, bakmak, incelemek, yoklamak, ölçmek, muayene etmek, harita çizimi için ölçmek; USER: anket, diğer detaylar, diğer, araştırma, anketi

GT GD C H L M O
suspect /səˈspekt/ = VERB: hayatta kalmak, kalmak, dayanmak, sağ kalmak, geriye kalmak, yadigâr kalmak, göğüs germek, daha uzun yaşamak

GT GD C H L M O
suspected /səˈspekt/ = VERB: şüphelenmek, kuşkulanmak, şüphe etmek, güvenmemek, hakkında kötü düşünmek; USER: şüpheli, şüphelenilen, şüphesi, şüphe, şüpheleniliyor

GT GD C H L M O
suspicious /səˈspɪʃ.əs/ = ADJECTIVE: şüpheli, kuşkulu, şüpheci, kuşkucu, şüphelenen, güvenilmez; USER: şüpheli, şüpheli bir, kuşkulu, şüphe, şüpheci

GT GD C H L M O
suspiciously /səˈspɪʃ.əs.li/ = ADVERB: kuşkuyla, şüpheyle, şüphelenerek, şüpheli biçimde; USER: kuşkuyla, şüpheyle, şüpheli, kuşkulu, şüpheli bir

GT GD C H L M O
system /ˈsɪs.təm/ = NOUN: sistem, düzen, şebeke, yapı, yöntem, ağ, usul, vücut, evren, katman; USER: sistem, sistemi, sisteminin, Sisteme, sistemin, sistemin

GT GD C H L M O
systems /ˈsɪs.təm/ = NOUN: sistem, düzen, şebeke, yapı, yöntem, ağ, usul, vücut, evren, katman; USER: sistemleri, sistemler, sistemlerinin, sistemlerin, sistemlerinde

GT GD C H L M O
t /tiː/ = USER: t, mi, Sal, Pe, t Kaydedilen

GT GD C H L M O
table /ˈteɪ.bl̩/ = NOUN: tablo, masa, tabla, sofra, çizelge, masadakiler, tablet, kafatası kemik tabakalarından biri; VERB: sunmak, masaya koymak, listeye geçirmek, göstermek, tartışmaya sunmak, ertelemek, cetvele yazmak; USER: tablo, masa, tabloda, tablosu, tabloya

GT GD C H L M O
take /teɪk/ = VERB: almak, çekmek, götürmek, yapmak, çıkarmak, tutmak, etmek, ele geçirmek, ölçmek, kazanmak, yakalamak; NOUN: tutma; USER: almak, çekmek, almaya, alabilir, alır, alır

GT GD C H L M O
takes /teɪk/ = VERB: almak, çekmek, götürmek, yapmak, çıkarmak, tutmak, etmek, ele geçirmek, ölçmek, kazanmak, yakalamak; NOUN: tutma; USER: alır, sürer, alan, gereken, alıyor

GT GD C H L M O
taking /tāk/ = NOUN: alma, ele geçirme, alış, çalkalanma, sallanma, heyecan, telaş; ADJECTIVE: çekici, ilginç, cazip, bulaşıcı; USER: alma, alarak, alıyor, alan, almak, almak

GT GD C H L M O
talent /ˈtæl.ənt/ = NOUN: yetenek, kabiliyet, marifet, yetenekli kimse, eski para ve tartı sistemi; USER: yetenek, yeteneği, yetenekli, yeteneğini, yetenekleri

GT GD C H L M O
talk /tɔːk/ = VERB: konuşmak, görüşmek; NOUN: konuşma, söz, sohbet, görüşme, laf, dedikodu, söylenti, hoşbeş; USER: konuşmak, konuşma, konuşmaya, söz, konuşun

GT GD C H L M O
talking /ˈtɔː.kɪŋ.tuː/ = NOUN: konuşma; ADJECTIVE: konuşma, konuşan; USER: konuşma, konuşan, konuşurken, konuşuyor, söz

GT GD C H L M O
tangible /ˈtæn.dʒə.bl̩/ = ADJECTIVE: maddi, somut, elle tutulur, hissedilir, gerçek; USER: somut, maddi, maddi duran, somut bir, duran

GT GD C H L M O
target /ˈtɑː.ɡɪt/ = NOUN: hedef, nişan, amaç; ADJECTIVE: hedef; USER: hedef, hedefi, hedefe, hedefin, hedefine

GT GD C H L M O
tasks /tɑːsk/ = NOUN: görev, iş, ödev, külfet, angarya; VERB: iş vermek, çalıştırmak, yormak, suçlamak; USER: görevleri, görevler, görevlerini, görev, görevlerin

GT GD C H L M O
taste /teɪst/ = NOUN: tat, lezzet, zevk, tad, beğeni, tadımlık miktar, çeşni; VERB: tatmak, tadına bakmak, yaşamak, tadı olmak; USER: tat, tadı, lezzet, zevkinize, bir tat

GT GD C H L M O
team /tēm/ = NOUN: takım, ekip, tim, kuş sürüsü, koşum hayvanları; VERB: koşmak, takım kurmak, takım halinde yapmak; USER: ekip, takım, takim, ekibi, takımı, takımı

GT GD C H L M O
technical /ˈtek.nɪ.kəl/ = ADJECTIVE: teknik, teorik, kurallı, yasal; USER: teknik, Technical

GT GD C H L M O
technology /tekˈnɒl.ə.dʒi/ = NOUN: teknoloji, uygulayımbilim; USER: teknoloji, teknolojisi, teknolojisini, teknolojinin, teknolojisinin

GT GD C H L M O
telephones /ˈtel.ɪ.fəʊn/ = NOUN: telefon; USER: telefonlar, telefon, telefonları, telefonların, telefonu

GT GD C H L M O
tell /tel/ = VERB: söylemek, anlatmak, bildirmek, demek, haber vermek, emretmek, ayırt etmek, açığa çıkarmak; USER: söylemek, anlatmak, söyle, haber, söyleyecektir

GT GD C H L M O
tells /tel/ = VERB: söylemek, anlatmak, bildirmek, demek, haber vermek, emretmek, ayırt etmek, açığa çıkarmak; USER: söyler, anlatır, anlatıyor, bildirir, söylüyor

GT GD C H L M O
temporary /ˈtem.pər.ər.i/ = ADJECTIVE: geçici, eğreti; USER: geçici, geçici bir, geçici olarak

GT GD C H L M O
term /tɜːm/ = NOUN: dönem, terim, süre, ifade, koşul, devre, söz, sınır taşı, regl dönemi, doğum zamanı, adet dönemi; VERB: adlandırmak, demek, isim vermek; USER: terim, dönem, vadeli, süreli, vadede

GT GD C H L M O
termination /ˌtɜː.mɪˈneɪ.ʃən/ = NOUN: iptal, bitiş, son, son verme, sınırlama, sonek, son bulma, çekim eki, son hece; USER: iptal, son, sonlandırma, kıdem, feshi

GT GD C H L M O
terms /tɜːm/ = NOUN: şartlar, koşullar, ücret, samimiyet, yakınlık, fiyat; USER: şartlar, açısından, bakımından, terimler, terimleri

GT GD C H L M O
terrorists /ˈter.ə.rɪst/ = NOUN: terörist; USER: teröristler, terörist, teröristlerin, teröristleri, teröristlere

GT GD C H L M O
textron = USER: Textron, Textron'un, Textron firması,

GT GD C H L M O
than /ðæn/ = CONJUNCTION: göre, -den, -dan; USER: göre, daha, fazla, çok, den, den

GT GD C H L M O
thank /θæŋk/ = NOUN: teşekkür; VERB: teşekkür etmek, şükretmek; USER: teşekkür, ederim, teşekkür ederim, teşekkürler, ederiz

GT GD C H L M O
that /ðæt/ = CONJUNCTION: o, ki, şu, için, diye; PRONOUN: o, ki, şu, diye; ADVERB: böyle, o kadar, bu kadar; ADJECTIVE: öteki; USER: o, bu, olduğunu, olduğu, ki, ki

GT GD C H L M O
the

GT GD C H L M O
their /ðeər/ = PRONOUN: onların; USER: onların, kendi, bunların, da, da

GT GD C H L M O
them /ðem/ = PRONOUN: onları, onlara, onlar; USER: onları, onlara, bunları, onlar, bunların, bunların

GT GD C H L M O
then /ðen/ = ADVERB: o zaman, öyleyse, ondan sonra, o halde, demek, zira; ADJECTIVE: o zamanki, o zamanlarki; USER: o zaman, sonra, ardından, daha sonra, o, o

GT GD C H L M O
there /ðeər/ = ADVERB: orada, oraya, şurada, oralarda, o konuda; PRONOUN: şuradaki; USER: orada, var, vardır, yoktur, yok, yok

GT GD C H L M O
these /ðiːz/ = PRONOUN: bunlar; USER: bunlar, bu, şu, bu gibi, bu gibi

GT GD C H L M O
they /ðeɪ/ = PRONOUN: onlar, insanlar; USER: onlar, bu, bunlar, da, de, de

GT GD C H L M O
thing /θɪŋ/ = NOUN: şey, konu, yaratık, eşya, kimse; USER: şey, bir şey, şeyi, şeydir, şeydir

GT GD C H L M O
things /θɪŋ/ = NOUN: işler, eşyalar, giysiler, palto, şapka; USER: işler, şeyler, mutlaka, şey, şeyleri, şeyleri

GT GD C H L M O
think /θɪŋk/ = VERB: düşünmek, sanmak, saymak, zannetmek, anmak, tasavvur etmek, aklından geçirmek, planlamak; USER: düşünmek, düşünüyorum, düşünüyorsanız, düşünüyorsun, düşünüyor, düşünüyor

GT GD C H L M O
thinking /ˈθɪŋ.kɪŋ/ = NOUN: düşünme, düşünce, fikir, tasavvur; ADJECTIVE: düşünce, düşünen; USER: düşünme, düşünce, düşünmeye, düşünüyordum, düşünüyor, düşünüyor

GT GD C H L M O
third /θɜːd/ = NOUN: üçüncü, üçte bir; ADJECTIVE: üçüncü; USER: üçüncü, üçte, üncü, üçüncü bir, üçüncü bir

GT GD C H L M O
this /ðɪs/ = PRONOUN: bu; ADVERB: böyle, bu kadar, bu kadar

GT GD C H L M O
those /ðəʊz/ = PRONOUN: onlar, şunlar; USER: bu, o, olanlar, olan, olan

GT GD C H L M O
though /ðəʊ/ = CONJUNCTION: rağmen, olsa da, karşın, gerçi, olduğu halde, -sa bile; ADVERB: gerçi, yine de; USER: rağmen, olsa da, olsa, ama, da

GT GD C H L M O
through /θruː/ = ADVERB: sayesinde, doğru, baştan sona, tamamen, doğruca, bir uçtan bir uca; PREPOSITION: sayesinde, içinden, arasından, yüzünden, baştan başa, bir uçtan bir uca; ADJECTIVE: kesintisiz, direkt; USER: sayesinde, ile, aracılığıyla, üzerinden, yoluyla

GT GD C H L M O
time /taɪm/ = NOUN: zaman, süre, vakit, kere, uygun zaman, tempo, çağ, vade, aralık, doğum zamanı; VERB: zamanlamak, ayarlamak, zamanlama yapmak, saat tutmak, tempo tutmak, kurmak, süre tutmak, temposunu belirlemek; USER: zaman, süresi, kez, süre, zamanda

GT GD C H L M O
timecards = USER: zaman Kartları, timecards,

GT GD C H L M O
timely /ˈtaɪm.li/ = ADJECTIVE: güncel, vakitli, zamanında olan; USER: güncel, zamanında, ve zamanında, zamanlı, vakitli

GT GD C H L M O
times /taɪmz/ = NOUN: kez, kere, defa, çağ; USER: kez, kere, defa, zaman, kat, kat

GT GD C H L M O
to /tuː/ = PREPOSITION: karşı, göre, -e, -ye, -ya, -e doğru; USER: karşı, göre, için, etmek, hiç, hiç

GT GD C H L M O
today /təˈdeɪ/ = ADVERB: bugün, günümüzde; USER: bugün, günümüzde, bugünkü, günümüz, günümüz

GT GD C H L M O
together /təˈɡeð.ər/ = ADVERB: birlikte, beraber, hep birden, hiç durmadan; ADJECTIVE: kuyruk, peşinden ayrılmayan; USER: birlikte, araya, bir araya, beraber, arada

GT GD C H L M O
told /təʊld/ = VERB: söylemek, anlatmak, bildirmek, demek, haber vermek, emretmek, ayırt etmek, açığa çıkarmak; USER: söyledi, dedi, söyledim, söylendi, anlattı

GT GD C H L M O
toll /təʊl/ = NOUN: telefon ücreti, geçiş parası, pay, çan sesi, saatin çalması, yol parası, değirmen hakkı, yer parası; VERB: çalmak, çan çalmak, gong çalmak; USER: geçiş ücreti, ücretli, otoyol, ücret, toll

GT GD C H L M O
too /tuː/ = ADVERB: çok, de, fazla, dahi; USER: çok, de, da, fazla, kadar, kadar

GT GD C H L M O
tool /tuːl/ = NOUN: araç, alet, parça, keski, penis, çük, kamış; VERB: aletle işlemek, araba kullanmak; USER: araç, aracı, aracını, araçtır, bir araç

GT GD C H L M O
topics /ˈtɒp.ɪk/ = NOUN: konu, tema, mesele, mevzu, söz konusu; USER: konu, konular, konuları, konularda, başlık

GT GD C H L M O
tourism /ˈtʊə.rɪ.zəm/ = NOUN: turizm; USER: turizm, Seyahat, turizmi, tatil, turizmin

GT GD C H L M O
trade /treɪd/ = NOUN: ticaret, meslek, iş, alım satım, sanat, zanaat; VERB: ticaret yapmak, takas etmek, iş yapmak; USER: ticaret, işlem, ticari, ticareti, takas, takas

GT GD C H L M O
trademarks /ˈtreɪd.mɑːk/ = NOUN: marka, ticari marka, belirgin özellik; USER: ticari, ticari markalarıdır, ticari markaları, ticari markalar, markaları

GT GD C H L M O
trades /treɪd/ = NOUN: ticaret, meslek, iş, alım satım, sanat, zanaat; VERB: ticaret yapmak, takas etmek, iş yapmak; USER: esnaf, işlemler, işlemlerinden, Alım, ticaret

GT GD C H L M O
trading /ˈtreɪ.dɪŋ/ = ADJECTIVE: ticari; NOUN: alışveriş, iş hacmi; USER: ticari, ticaret, ticareti, işlem, alım satım

GT GD C H L M O
traffickers /ˈtræf.ɪ.kər/ = NOUN: kaçakçı, satıcı; USER: kaçakçıların, tacirleri, tacirlerinin, kaçakçıları, insan tacirleri

GT GD C H L M O
trafficking /ˈtræf.ɪk/ = VERB: değiş tokuş etmek, karanlık işler yapmak, iş yapmak, yolculuk etmek; USER: ticareti, kaçakçılığı, insan ticareti, ticaretinin, ticaretine

GT GD C H L M O
train /treɪn/ = NOUN: tren, katar, dizi, kafile, sıra, maiyet, kuyruk; VERB: eğitmek, yetiştirmek, alıştırmak, antrenman yapmak, nişan almak; USER: tren, trenle, treni, train, trene

GT GD C H L M O
transaction /trænˈzæk.ʃən/ = NOUN: işlem, muamele; USER: işlem, işlemi, hareket, işlemin, İşleminizin

GT GD C H L M O
transactions /trænˈzæk.ʃən/ = NOUN: işlemler, alım satım işlemleri, kalemler; USER: işlemler, işlemleri, işlem, işlemlerin, işlemlerinin

GT GD C H L M O
transfer /trænsˈfɜːr/ = NOUN: transfer, aktarma, devir, havale, devretme, nakil, taşıma; VERB: aktarmak, devretmek, iletmek, transfer etmek, nakletmek; USER: transfer, aktarmak, transferi, aktarımı, aktarabilirsiniz

GT GD C H L M O
transferring /trænsˈfɜːr/ = NOUN: nakletme; USER: transfer, aktarılması, aktarma, aktarımı, transferi

GT GD C H L M O
transmitted /trænzˈmɪt/ = ADJECTIVE: bulaşıcı; USER: iletilen, iletilir, aktarılan, bulaşan, yolla bulaşan, yolla bulaşan

GT GD C H L M O
transportation /ˌtræn.spɔːˈteɪ.ʃən/ = NOUN: taşıma, taşımacılık, nakliyat, taşıt, nakliye ücreti, navlun, sürgün; USER: taşıma, ulaşım, nakliye, taşımacılığı, ulaştırma

GT GD C H L M O
transported /trænˈspɔːt/ = VERB: taşımak, nakletmek, sürmek, coşturmak, heyecanlandırmak, başını döndürmek; USER: taşınan, taşınabilir, taşınır, taşınması, taşınmaktadır

GT GD C H L M O
treat /triːt/ = VERB: tedavi etmek, muamele etmek, davranmak, işlemek, ısmarlamak, ikram etmek; NOUN: zevk, ikram, ziyafet, ısmarlama, zevk veren şey; USER: tedavi etmek, tedavi, tedavisinde, tedavisi, ele

GT GD C H L M O
treated /triːt/ = USER: tedavi, muamele, tedavi edilen, ele, kabul

GT GD C H L M O
treatment /ˈtriːt.mənt/ = NOUN: tedavi, muamele, işlem, davranış, işleyiş; USER: tedavi, tedavisi, tedavisinde, arıtma, işleme

GT GD C H L M O
tremendous /trɪˈmen.dəs/ = ADJECTIVE: muazzam, çok büyük, heybetli, kocaman, koskocaman; USER: muazzam, büyük, büyük bir, muazzam bir, çok büyük

GT GD C H L M O
trip /trɪp/ = NOUN: gezi, seyahat, yolculuk, çelme, gezinti, hata, tökezleme, sürçme, kastanyola; VERB: çelme takmak, tökezlemek, sekmek; USER: yolculuk, gezi, gezisi, seyahat, seyahatiniz

GT GD C H L M O
trust /trʌst/ = NOUN: güven, tröst, emanet, itimat, kredi, inanma, ümit, güvenilir kişi; VERB: güvenmek, itimat etmek, inanmak, inancı olmak; USER: güven, Güvenebileceğiniz, güvendiğiniz, güveniyorum, güvenmek

GT GD C H L M O
try /traɪ/ = VERB: denemek, çalışmak, yargılamak, tatmak, sınamak, gayret etmek, taşırmak, teşebbüs etmek, yormak; NOUN: deneme, çaba, atış hakkı; USER: denemek, deneyin, çalışın, çalıştığınızda, deneyebilirsiniz

GT GD C H L M O
turn /tɜːn/ = VERB: çevirmek, dönmek, döndürmek, dönüştürmek, geçmek, olmak, sapmak, dönüşmek; NOUN: dönüş, dönme, sıra, dönüm; USER: çevirmek, dönüş, açmak, edecek, açın

GT GD C H L M O
turned /tərn/ = ADJECTIVE: dönük, kıvrık, katlanmış, tornada işlenmiş; USER: dönük, açık, döndü, çıktı, zorlandı, zorlandı

GT GD C H L M O
turns /tɜːn/ = NOUN: dönüş, dönme, sıra, dönüm; VERB: çevirmek, dönmek, döndürmek, dönüştürmek, geçmek, olmak, sapmak, dönüşmek; USER: döner, çıkıyor, dönüşür, açar, yanar

GT GD C H L M O
two /tuː/ = USER: two-, two, ikili, ikili

GT GD C H L M O
types /taɪp/ = NOUN: tip, tür, model, cins, örnek, sembol, matbaa harfi, simge; VERB: daktilo ile yazmak; USER: türleri, tipleri, türlü, tür, tip

GT GD C H L M O
typically /ˈtɪp.ɪ.kəl.i/ = USER: genellikle, tipik, tipik olarak, genelde

GT GD C H L M O
u /ju/ = ADJECTIVE: soylu; USER: sen, u,

GT GD C H L M O
unannounced /ˌʌn.əˈnaʊnst/ = ADJECTIVE: habersiz, duyurulmamış, bildirilmemiş, beklenmedik, haber verilmemiş; USER: habersiz, habersiz bir, haber vermeden, bildirimsiz, duyurulmayan

GT GD C H L M O
unauthorized /ˌənˈôTHəˌrīzd/ = ADJECTIVE: yetkisiz, resmi olmayan; USER: yetkisiz, izinsiz, yetkisiz bir

GT GD C H L M O
under /ˈʌn.dər/ = ADVERB: altında, altına, altta; PREPOSITION: altında, altı, altından, bağlı, halinde, döneminde, etkisi altında; ADJECTIVE: alt, az; USER: altında, altındaki, kapsamında, altına, çerçevesinde, çerçevesinde

GT GD C H L M O
understand /ˌʌn.dəˈstænd/ = VERB: anlamak, kavramak, iyi anlamak, bilmek, anlayışlı olmak, çakmak, hissetmek; USER: anlamak, anlamaya, anlıyorum, anlamıyorum, anlaşılması, anlaşılması

GT GD C H L M O
understandable /ˌəndərˈstandəbəl/ = ADJECTIVE: anlaşılabilir, anlaşılır, kavranabilir, anlaşılması mümkün; USER: anlaşılabilir, anlaşılır, anlaşılabilir bir, anlaşılır bir

GT GD C H L M O
understanding /ˌəndərˈstand/ = NOUN: anlama, anlayış, kavrama, kavrayış, anlaşma, uzlaşma, zekâ, uyuşma, şart, hissetme; ADJECTIVE: anlayışlı, akıllı, halden anlar, halden anlayan, zeki, kafalı; USER: anlayış, anlayışı, anlaşılması, anlama, anlamak

GT GD C H L M O
unethical /ˌʌnˈeθ.ɪ.kəl/ = USER: etik, etik olmayan, etik dışı, etik olmayan bir, ahlak dışı

GT GD C H L M O
unfit /ʌnˈfɪt/ = ADJECTIVE: uygun olmayan, elverişsiz, yetersiz, işe yaramaz; VERB: yetersiz yapmak, işe yaramaz hale getirmek; USER: uygun olmayan, elverişsiz, uygun olmadığı, yetersiz, unfit

GT GD C H L M O
union /ˈjuː.ni.ən/ = NOUN: sendika, birlik, birleşme, evlilik, ittifak, dernek, kavuşma, bilezik, darülaceze, vida yuvası; USER: sendika, birlik, birliği, birliğin, sendikası

GT GD C H L M O
unit /ˈjuː.nɪt/ = NOUN: birim, ünite, birlik, öğe, bütünlük; USER: birim, birimi, ünitesi, ünite, biriminin

GT GD C H L M O
united /jʊˈnaɪ.tɪd/ = ADJECTIVE: birleşik, birleşmiş; USER: birleşik, amerika Birleşik, United, amerika, birleşmiş

GT GD C H L M O
units /ˈjuː.nɪt/ = NOUN: birim, ünite, birlik, öğe, bütünlük; USER: birimleri, üniteleri, birimler, adet, units

GT GD C H L M O
unless /ənˈles/ = CONJUNCTION: olmadıkça, olmazsa, -mezse; PREPOSITION: -den başka; USER: olmadıkça, sürece, takdirde, edilmiştir

GT GD C H L M O
unlikely /ʌnˈlaɪ.kli/ = ADJECTIVE: muhtemel olmayan, olası olmayan, olmaz, pek mümkün olmayan, ihtimali olmayan; ADVERB: ihtimali olmadan; USER: olası, mümkün, muhtemel, düşüktür, pek mümkün

GT GD C H L M O
until /ənˈtɪl/ = PREPOSITION: kadar, dek, değin; CONJUNCTION: kadar, -inceye kadar; USER: kadar, sonu, dek, yılına kadar, yılına kadar

GT GD C H L M O
untrue /ʌnˈtruː/ = ADJECTIVE: yanlış, yalan, vefasız, sahte, uydurma, eğri, sadakâtsiz; USER: yanlış, yalan, gerçek dışı, yanlıştır, doğru olmayan

GT GD C H L M O
unwelcome /ʌnˈwel.kəm/ = ADJECTIVE: istenmeyen, hoş karşılanmayan, tatsız; USER: istenmeyen, istenmeyen bir, hoş karşılanmayan, tatsız

GT GD C H L M O
up /ʌp/ = ADVERB: yukarı, yukarıya; PREPOSITION: yukarı, yukarıya; ADJECTIVE: ayakta, dik, yükselmiş, çıkmış, olmuş; NOUN: artış; VERB: yükseltmek, artırmak; USER: yukarı, kadar, up, onbirler, fazla, fazla

GT GD C H L M O
upon /əˈpɒn/ = PREPOSITION: üzerine, üzerinde; USER: üzerine, upon, üzerinde, bağlı, sonra

GT GD C H L M O
urgent /ˈɜː.dʒənt/ = ADJECTIVE: acil, ivedi, önemli, acele, kaçınılmaz, zorunlu, ısrarcı, ısrarlı; USER: acil, acil bir, acilen, ivedi, acil olarak

GT GD C H L M O
us /ʌs/ = PRONOUN: bize, bizi, biz; USER: bize, bizi, bizim, bizimle, Lütfen, Lütfen

GT GD C H L M O
use /juːz/ = VERB: kullanmak, yararlanmak, faydalanmak, davranmak, muamele etmek; NOUN: kullanım, kullanma, yarar, faydalanma, fayda, amaç, menfaat; USER: kullanmak, kullanın, kullanabilirsiniz, kullanımı, kullanınız, kullanınız

GT GD C H L M O
used /juːst/ = ADJECTIVE: kullanılmış, eski; USER: kullanılmış, kullanılan, kullanılır, kullanılabilir, kullanılmaktadır, kullanılmaktadır

GT GD C H L M O
useful /ˈjuːs.fəl/ = ADJECTIVE: yararlı, faydalı, kullanışlı, işe yarar; USER: yararlı, faydalı, yararlıdır, kullanışlı, yararlı bir

GT GD C H L M O
using /juːz/ = NOUN: kullanma; USER: kullanma, kullanarak, kullanılarak, ile, kullanan, kullanan

GT GD C H L M O
v

GT GD C H L M O
valuable /ˈvæl.jʊ.bl̩/ = ADJECTIVE: değerli, kıymetli, faydalı; USER: değerli, değerli bir, değerlidir, önemli, kıymetli

GT GD C H L M O
valuation /ˌvæl.juˈeɪ.ʃən/ = NOUN: değerleme, değerlendirme, değer, değer biçme; USER: değerleme, değerlemesi, Değerlendirme, Değerler Değerleme, ¤ erleme

GT GD C H L M O
value /ˈvæl.juː/ = NOUN: değer, önem, kıymet, ton, gerçek anlam; VERB: değer vermek, değer biçmek, değerini bilmek, paha biçmek, keşide etmek, önem vermek; USER: değer, değeri, değerini, value, değerinin

GT GD C H L M O
values /ˈvæl.juː/ = NOUN: değer, önem, kıymet, ton, gerçek anlam; VERB: değer vermek, değer biçmek, değerini bilmek, paha biçmek, keşide etmek, önem vermek; USER: değerleri, değerler, değerlerini, değeri, değerlerinin

GT GD C H L M O
variety /vəˈraɪə.ti/ = NOUN: çeşitlilik, çeşit, değişiklik, tür, varyete, farklılık, cins; USER: çeşitlilik, çeşitli, çeşitliliği, ve çeşitli, farklı

GT GD C H L M O
various /ˈveə.ri.əs/ = ADJECTIVE: çeşitli, birçok, türlü, çeşit çeşit; USER: çeşitli, farklı, değişik, birçok

GT GD C H L M O
vary /ˈveə.ri/ = VERB: değiştirmek, değişmek, çeşitlemek, başkalaşmak, değişime uğramak, farklı olmak; USER: değiştirmek, değişebilir, değişir, farklılık gösterir, farklılık

GT GD C H L M O
venture /ˈven.tʃər/ = NOUN: girişim, risk, cüret, teşebbüs, tehlikeli girişim, şans işi, riske atılan şey; VERB: tehlikeye atmak, riske atmak, cüret etmek, cesaret etmek, göze almak; USER: girişim, risk, girişimi, girişimin, girişimidir

GT GD C H L M O
verify /ˈver.ɪ.faɪ/ = VERB: doğrulamak, onaylamak, kanıtlamak, gerçekleştirmek, soruşturmak; USER: doğrulamak, doğrulayın, kontrol, olun, doğrulayabilirsiniz

GT GD C H L M O
very /ˈver.i/ = ADJECTIVE: çok, tam, bile, gerçek, aynı, salt, sırf, mutlâk, özel; ADVERB: çok, pek, en, tam; USER: çok, oldukça, very, derece, pek, pek

GT GD C H L M O
vessel /ˈves.əl/ = NOUN: gemi, damar, kap, tekne, kanal, tas, alet; USER: gemi, damar, geminin, kap, damarı

GT GD C H L M O
veteran /ˈvet.ər.ən/ = NOUN: emektar, eski asker, eski kurt, tecrübeli kimse; ADJECTIVE: kıdemli, tecrübeli, eski; USER: emektar, kıdemli, tecrübeli, usta, gazisi

GT GD C H L M O
via /ˈvaɪə/ = PREPOSITION: üzerinden, yolu ile; NOUN: yol; USER: üzerinden, ile, aracılığıyla, yoluyla, üzeri

GT GD C H L M O
vice /vaɪs/ = NOUN: mengene, kötülük, ahlaksızlık, zaaf, kusur, vekil, özür, çapkınlık, huysuzluk; PREPOSITION: yerine; USER: mengene, yardımcısı, Vice, başkan yardımcısı, başkan

GT GD C H L M O
view /vjuː/ = VERB: görmek, bakmak, incelemek, seyretmek; NOUN: görünüm, manzara, bakış, görüş, görüntü, gösterme, görüş alanı, panaroma; USER: görmek, fazlasý, görüntülemek, görüntüle, görüntüleyebilirsiniz

GT GD C H L M O
vigorously /ˈvɪɡ.ər.əs/ = ADVERB: kuvvetlice, dinç bir şekilde, zindece, enerjik olarak; USER: kuvvetlice, şiddetle, gayretle, kuvvetli bir şekilde, iyice

GT GD C H L M O
violate /ˈvaɪə.leɪt/ = VERB: ihlal etmek, bozmak, çiğnemek, ırzına geçmek, tutmamak, tecâvüz etmek; USER: ihlal etmek, ihlal, aykırı, ihlal eden, ihlal ediyor

GT GD C H L M O
violation /ˌvaɪəˈleɪ.ʃən/ = NOUN: bozma, ihlâl etme, riayet etmeme, tutmama, yerine getirmeme, tecâvüz etme, saygısızlık etme, kutsallığını bozma; USER: ihlali, ihlal, ihlalini, aykırı, ihlalini bildirin

GT GD C H L M O
violations /ˌvaɪəˈleɪ.ʃən/ = NOUN: bozma, ihlâl etme, riayet etmeme, tutmama, yerine getirmeme, tecâvüz etme, saygısızlık etme, kutsallığını bozma

GT GD C H L M O
virtually /ˈvɜː.tju.ə.li/ = ADVERB: fiilen, gerçekte, aslında; USER: fiilen, gerçekte, neredeyse, hemen hemen, hemen

GT GD C H L M O
visa /ˈviː.zə/ = NOUN: vize, onay; VERB: vize vermek, onaylamak; USER: vize, Visa, vizesi, vizeye, vizesiz

GT GD C H L M O
visit /ˈvɪz.ɪt/ = NOUN: ziyaret, misafirlik, vizite; VERB: ziyaret etmek, gezmek, uğramak, musallat olmak, ziyarete gitmek, misafir olmak, teftiş etmek, çektirmek, çene çalmak, laflamak; USER: ziyaret, ziyaret edin, Gezilecek, ziyarete, müzesine, müzesine

GT GD C H L M O
visiting /ˈvizit/ = ADJECTIVE: ziyaret, ziyaret eden, konuk olan; USER: ziyaret, ziyaret ettiğiniz, Deplasmandaki, ettiğiniz, ziyaret eden

GT GD C H L M O
visitors /ˈvizitər/ = NOUN: turistler, göçmen kuşlar; USER: ziyaretçi, ziyaretçiler, ziyaretci, ziyaretçilerce, ziyaret

GT GD C H L M O
visual /ˈvɪʒ.u.əl/ = ADJECTIVE: görsel, görme, görüş, optik, görülebilir; NOUN: taslak, kroki, görsel araç; USER: görsel, Visual, görme, işitsel, görsel bir

GT GD C H L M O
voice /vɔɪs/ = NOUN: ses, söz, ses tonu, ifade, çatı, fikir, ses kalitesi, düşünce, şarkı sesi; VERB: söylemek, dile getirmek, ifade etmek, akort etmek, ses çıkarmak; USER: ses, sesli, sesi, sesle, sesini, sesini

GT GD C H L M O
voicemail /ˈvɔɪ.s.meɪl/ = USER: sesli mesaj, sesli, sesli posta, telesekreter, voicemail

GT GD C H L M O
volume /ˈvɒl.juːm/ = NOUN: hacim, cilt, cilt, tutar, ses yükseltme, yoğunluk, yığın, ses kuvveti; USER: hacim, hacmi, ses, hacimli, hacminin

GT GD C H L M O
voucher /ˈvaʊ.tʃər/ = NOUN: fiş, makbuz, belge, senet, kefil, delil; USER: fiş, kupon, çeki, kuponu, kuponunuzu

GT GD C H L M O
wait /weɪt/ = NOUN: bekleme, bekleyiş, pusu; VERB: beklemek, bekletmek, servis yapmak, kalmak, garsonluk yapmak; USER: bekleyin, beklemek, bekle, bekleyiniz, sabırsızlanıyorum, sabırsızlanıyorum

GT GD C H L M O
waiver /ˈweɪ.vər/ = NOUN: feragat, feragatname, vazgeçme; USER: feragat, muafiyet, bedelsiz, feragatname, feragat edildiği

GT GD C H L M O
wants /wɒnt/ = NOUN: ihtiyaçlar, istenen şeyler; USER: istiyor, isteyen, istediği, ister, istediğini, istediğini

GT GD C H L M O
warranty /ˈwɒr.ən.ti/ = NOUN: garanti, kefalet, hak, yetki, haklı neden; USER: garanti, garantisi, garantinin, garantiyi

GT GD C H L M O
was /wɒz/ = USER: oldu, olduğunu, idi, was, olduğu, olduğu

GT GD C H L M O
way /weɪ/ = NOUN: yol, yön, yöntem, tarz, taraf, usul, davranış, mesafe, gidişat, durum, yapılış şekli, gelenek, davranış tarzı, bakım, civar, iş alanı; USER: yol, şekilde, yolu, bir şekilde, bir yol, bir yol

GT GD C H L M O
we /wiː/ = PRONOUN: biz; USER: biz, Sizlere, We, bizim, Bu, Bu

GT GD C H L M O
web /web/ = NOUN: örümcek ağı, dokuma, tomar, perde; VERB: bağlantı levhası; USER: web, internet

GT GD C H L M O
wedding /ˈwed.ɪŋ/ = NOUN: düğün, nikâh; USER: düğün, evlilik, wedding, gelinlik

GT GD C H L M O
week /wiːk/ = NOUN: hafta; USER: hafta, haftada, haftalık, haftanın, haftadan

GT GD C H L M O
welcome /ˈwel.kəm/ = NOUN: karşılama, sıcak karşılama, hoş karşılama; VERB: karşılamak, hoş karşılamak, hoşgeldiniz demek; USER: karşılama, hoş, hoş geldiniz, edilir, welcome, welcome

GT GD C H L M O
well /wel/ = ADJECTIVE: iyi, güzel, sağlıklı, uygun, iyi durumda; ADVERB: iyi, çok, iyice, oldukça, güzelce, hoş; NOUN: kuyu; USER: iyi, de, sıra, yanı, iyi bir, iyi bir

GT GD C H L M O
westminster

GT GD C H L M O
what /wɒt/ = ADJECTIVE: ne, hangi; PRONOUN: ne, hangi, neyi, neleri; USER: ne, Neler, ne bekleyebileceğinizi, hangi, nedir, nedir

GT GD C H L M O
when /wen/ = NOUN: zaman, vakit; ADVERB: ne zaman, iken, -dığı zaman; CONJUNCTION: ne zaman, iken, gerektiğinde, -dığı sırada, -dığında; PRONOUN: ne zaman, ne zamandan kalma; USER: zaman, ne zaman, olduğunda, ne, sırasında, sırasında

GT GD C H L M O
where /weər/ = ADVERB: nerede, nereye, nereden; PRONOUN: yer, nere; CONJUNCTION: -dığı yere, -diği yerde; USER: nerede, nereye, burada, yerde, yere, yere

GT GD C H L M O
wherever /weəˈrev.ər/ = ADVERB: her nerede, nerede olursa, her nereye; CONJUNCTION: her nerede, nerede olursa, her nereye; USER: her nerede, nerede olursa, her yerde, yerde, yere, yere

GT GD C H L M O
whether /ˈweð.ər/ = CONJUNCTION: olup olmadığını, eğer; USER: olup olmadığını, olmadığını, olsun, olup, olmadığı

GT GD C H L M O
which /wɪtʃ/ = ADJECTIVE: hangi; PRONOUN: hangi, hangisi, ki, hangisini; USER: hangi, olan, olduğu, ki, bu, bu

GT GD C H L M O
while /waɪl/ = NOUN: süre, zaman, vakit; ADVERB: iken; CONJUNCTION: iken, sırasında, rağmen, karşın, oysa, halbuki, olduğu halde, -irken; USER: süre, sırasında, iken, ise, ederken, ederken

GT GD C H L M O
who /huː/ = PRONOUN: kim, kimi, kime, ki o; USER: kim, kimin, olan, edenler, eden, eden

GT GD C H L M O
whole /həʊl/ = ADJECTIVE: bütün, tüm, tam, toplu, sağlam, sağlıklı, öz, yarasız beresiz; NOUN: tüm, toplam; USER: bütün, tüm, tam, tamamı, tamamen

GT GD C H L M O
whom /huːm/ = PRONOUN: kime, kimi, ki onu; USER: kime, kimin, kimi, kim, kiminle

GT GD C H L M O
whose /huːz/ = PRONOUN: kimin, ki onun; USER: kimin, olan

GT GD C H L M O
why /waɪ/ = ADVERB: neden, niçin, niye; NOUN: sebep; USER: neden, yüzden, nedeni, nedenle, niçin, niçin

GT GD C H L M O
wide /waɪd/ = ADJECTIVE: geniş, büyük, yaygın, kapsamlı, engin, bol, enli, ferah, ardına kadar açık; ADVERB: tamamen, ardına kadar, iyice, alabildiğine, adamakıllı; USER: geniş, çok, geniş bir, çapında, genişliğinde, genişliğinde

GT GD C H L M O
widely /ˈwaɪd.li/ = ADVERB: geniş ölçüde, iyice, adamakıllı, enli; USER: geniş ölçüde, yaygın, yaygın olarak, çok, geniş

GT GD C H L M O
will /wɪl/ = NOUN: irade, niyet, istek, vasiyet, vasiyetname, arzu, azim; VERB: istemek, amaçlamak, arzulamak, niyet etmek, vasiyet etmek; USER: irade, olacak, olacaktır, olur, edecek, edecek

GT GD C H L M O
willing /ˈwɪl.ɪŋ/ = ADJECTIVE: istekli, gönüllü, hazır, razı, gönülden, candan; USER: istekli, isteyen, hazırız, gönüllü, hazır

GT GD C H L M O
wine /waɪn/ = NOUN: şarap, şarap rengi, şaraplı eğlence; VERB: şarap içmek, ağırlamak, şarap sunmak; USER: şarap, şarabı, wine, şaraplar, bir şarap

GT GD C H L M O
wishes /ˌbest ˈwɪʃɪz/ = NOUN: dilek, istek, arzu, umut, isteme; VERB: dilemek, istemek, umut etmek; USER: dilek, isteklerine, dilekler, istek, istekleri

GT GD C H L M O
with /wɪð/ = PREPOSITION: ile, birlikte, beraber, -li; USER: ile, sahip, olan, birlikte, ile birlikte, ile birlikte

GT GD C H L M O
within /wɪˈðɪn/ = ADVERB: içinde, içinden, içeriden, içeride, içeri, içeriye, için için; PREPOSITION: içinde, kapsamında, dahilinde, zarfında; NOUN: iç, iç kısım; USER: içinde, içerisinde, mesafede olan, içindeki, olan

GT GD C H L M O
without /wɪˈðaʊt/ = ADVERB: olmadan, olmaksızın, dışarıda; PREPOSITION: olmadan, dışında, -siz, -sız, -meden; CONJUNCTION: -medikçe, -meksizin; USER: olmadan, olmaksızın, olmayan, kalmadan, vermeden, vermeden

GT GD C H L M O
word /wɜːd/ = NOUN: kelime, sözcük, söz, haber, laf, tabir, emir, parola, vâât, bilgi, lâkırdı, lügat, iki çift lâf; VERB: söylemek, ifade etmek; USER: kelime, sözcük, sözcüğü, kelimesi, word, word

GT GD C H L M O
wording /ˈwɜː.dɪŋ/ = NOUN: ifade tarzı, üslup; USER: ifade tarzı, üslup, ifadeler, ifade, metni

GT GD C H L M O
words /wɜːd/ = NOUN: sözler, laf, güfte, ağız kavgası; USER: sözler, kelimeler, deyişle, kelime, bir deyişle, bir deyişle

GT GD C H L M O
work /wɜːk/ = NOUN: iş, çalışma, eser, görev, işleme, emek, işyeri, yapıt, meşguliyet; VERB: çalışmak, işlemek, iş yapmak, işe yaramak, çabalamak, meşgul olmak, başarılı olmak, oynamak, mayalanmak, etkili olmak, seğirmek, oynatmak, koparmak, sızdırmak, işletmek; USER: çalışma, çalışmak, iş, işe, çalışmaya

GT GD C H L M O
workers /ˈwɜː.kər/ = NOUN: işçiler, emekçiler, işçi sınıfı; USER: işçiler, işçi, işçilerin, işçileri, çalışanları

GT GD C H L M O
working /ˈwɜː.kɪŋ/ = NOUN: çalışma, iş, işleme, işletme, çaba, üretme, halletme, mayalanma, kazı; ADJECTIVE: çalışma, çalışan, iş, işleyen, yeterli, temel; USER: çalışma, çalışan, çalışıyor, iş, çalışmaya

GT GD C H L M O
workplace /ˈwɜːk.pleɪs/ = NOUN: işyeri, atölye, dükkân; USER: işyeri, işyerinde, iş, yeri, iş yeri

GT GD C H L M O
workplaces /ˈwɜːk.pleɪs/ = NOUN: işyeri, atölye, dükkân; USER: işyerleri, işyerlerinde, işyeri, işyerlerinin, işyerlerine

GT GD C H L M O
works /wɜːk/ = NOUN: eserler, çalışmalar, işler, iş, fabrika, yapıtlar, yapı, atölye, imalathane, tesis, istihkâm; USER: işler, çalışır, çalışıyor, çalışan, işleri, işleri

GT GD C H L M O
world /wɜːld/ = NOUN: dünya, alem, yeryüzü, diyar; ADJECTIVE: dünya; USER: dünya, Dünyanın, Dünyayı, dünyada, dünyasında, dünyasında

GT GD C H L M O
worldwide /ˌwɜːldˈwaɪd/ = ADJECTIVE: dünya çapında, evrensel; USER: dünya çapında, dünyada, dünya, dünya çapındaki, çapında

GT GD C H L M O
would /wʊd/ = VERB: -cekti, -caktı, -erdi, -ermi, -ermiydi; USER: -cekti, olur, mi, istiyorsunuz, olurdu, olurdu

GT GD C H L M O
write /raɪt/ = VERB: yazmak, yazı yazmak, mektup yazmak, kaleme almak, kâğıda dökmek, bestelemek, yazarlık yapmak; NOUN: yazı yazma; USER: yazmak, yazma, yazın, yazmaya, geç, geç

GT GD C H L M O
writings /ˈraɪ.tɪŋ/ = NOUN: yazı, yazı yazma, yazarlık, makale, el yazısı, kitap, yazı şekli, yazı kâğıdı, kitabe; USER: yazıları, yazılarında, yazılar, yazı, yazılarını

GT GD C H L M O
year /jɪər/ = NOUN: yıl, sene, yaş; USER: yıl, yılın, yıllık, yılı, yılda, yılda

GT GD C H L M O
years /jɪər/ = NOUN: yıl, sene, yaş; USER: yıl, yaşında, yıllarda, yaş, yıldır, yıldır

GT GD C H L M O
yes /jes/ = USER: yes-, yes, yea, yep, olumlu cevap; USER: evet, Var, evet hayır, Yes, Evet'i, Evet'i

GT GD C H L M O
you /juː/ = PRONOUN: size, sen, seni, sizi, sana, siz; USER: sen, size, Eğer, sizin, sizi, sizi

GT GD C H L M O
your /jɔːr/ = PRONOUN: sizin, senin; USER: sizin, senin, Kaydınızı, Kullanıcı, da, da

GT GD C H L M O
yours /jɔːz/ = PRONOUN: seninki, sizinki, seninkiler, sizinkiler, sizlerinki; USER: seninki, sizinki, senin, sizin, sizindir

GT GD C H L M O
yourself /jɔːˈself/ = PRONOUN: kendiniz, kendin; USER: kendiniz, kendinizi, yourself, kendinize, kendini, kendini

1676 words