Turkish Vocabulary
Click on letter: GT-Google Translate; GD-Google Define; H-Collins; L-Longman; M-Macmillan; O-Oxford; © or C-Cambridge
GT
GD
C
H
L
M
O
a
GT
GD
C
H
L
M
O
abilities
/əˈbɪl.ɪ.ti/ = NOUN: yetenek, beceri, yeterlik, güç, iktidar;
USER: yetenekleri, yeteneklerini, yetenek, özellikler, yeteneklerine
GT
GD
C
H
L
M
O
ability
/əˈbɪl.ɪ.ti/ = NOUN: yetenek, beceri, yeterlik, güç, iktidar;
USER: yetenek, yeteneği, yeteneğini, yeteneğine, becerisi
GT
GD
C
H
L
M
O
about
/əˈbaʊt/ = PREPOSITION: hakkında, ilgili, konusunda, dair, etrafında, üstünde, orada burada;
ADVERB: yaklaşık, takriben, etrafına, hemen hemen, aşağı yukarı, aksi yöne;
USER: hakkında, ilgili, yaklaşık, ile ilgili, konusunda, konusunda
GT
GD
C
H
L
M
O
above
/əˈbʌv/ = ADVERB: yukarıda, önce, daha çok, cennette;
ADJECTIVE: yukarıdaki, sözü geçen;
PREPOSITION: üzerinde, üstünde, üzerine, yüksek, üstün, öte;
NOUN: yukarıda olan şey;
USER: yukarıda, üzerinde, yukarıdaki, üstünde, yukarıda bulunan
GT
GD
C
H
L
M
O
abroad
/əˈbrɔːd/ = ADVERB: yurt dışında, yurt dışına, dışarıda, gurbette, etrafa, her tarafa;
USER: yurt dışında, yurtdışında, yurt, yurtdışı, yurtdışına
GT
GD
C
H
L
M
O
absorbed
/əbˈzɔːbd/ = ADJECTIVE: dalmış, dikkatini vermiş;
USER: emilir, absorbe, emilen
GT
GD
C
H
L
M
O
abuse
/əˈbjuːz/ = NOUN: suistimal, taciz, küfür, kötüye kullanma;
VERB: kötüye kullanmak, suistimal etmek, taciz etmek, kötü davranmak, küfretmek, kötü emellerine alet etmek, tecâvüz etmek;
USER: taciz, suistimal gerekçesiyle, kötüye, suistimal, istismar
GT
GD
C
H
L
M
O
accept
/əkˈsept/ = VERB: kabul etmek, kabullenmek, onaylamak, almak, üstlenmek, katlanmak, anlamak, hazmetmek;
USER: kabul etmek, kabul, kabul edin, kabul ediyorum, kabul eder, kabul eder
GT
GD
C
H
L
M
O
acceptable
/əkˈsept.ə.bl̩/ = ADJECTIVE: kabul edilebilir, uygun, makul, kabul edilir, geçerli, makbul, geçer, elle tutulur;
USER: kabul edilebilir, kabul, kabul edilebilir bir, olarak kabul edilebilir, uygun
GT
GD
C
H
L
M
O
acceptance
/əkˈsep.təns/ = NOUN: kabul, kabul etme, akseptans, alma, onaylama, onama, teslim alma, üstlenme;
USER: kabul, kabulü, kabul edilmesi, kabulünü, kabulüne
GT
GD
C
H
L
M
O
accepted
/əkˈsep.tɪd/ = ADJECTIVE: kabul edilen, makbul, tanınan;
USER: kabul edilen, kabul, kabul edilir, kalabilir, alınır
GT
GD
C
H
L
M
O
accepting
/əkˈsept/ = VERB: kabul etmek, kabullenmek, onaylamak, almak, üstlenmek, katlanmak, anlamak, hazmetmek;
USER: kabul, kabul etmek, kabul eden, kabul etme, kabul etmeye
GT
GD
C
H
L
M
O
access
/ˈæk.ses/ = NOUN: giriş, erişme, ulaşma, geçit, kullanım, yaklaşma, hastalık nöbeti;
VERB: bağlamak;
USER: giriş, erişme, erişmek, erişim, erişebilirsiniz
GT
GD
C
H
L
M
O
accordance
/əˈkɔː.dəns/ = NOUN: uyum, uygunluk, uygun olma;
USER: uyum, uygun, göre, uyarınca, doğrultusunda
GT
GD
C
H
L
M
O
accountable
/əˈkaʊn.tə.bl̩/ = ADJECTIVE: sorumlu, mesul, açıklanabilir;
USER: sorumlu, hesap, hesap verebilir, sorumludur, hesap verilebilir
GT
GD
C
H
L
M
O
accounting
/əˈkaʊn.tɪŋ/ = NOUN: muhasebe, saymanlık;
USER: muhasebe, muhasebesi, hesap, Accounting, İş Muhasebe
GT
GD
C
H
L
M
O
accounts
/əˈkaʊnt/ = NOUN: hesap, açıklama, banka hesabı, önem, sebep, hesap verme, hesaba katma, söylenti, göz önünde tutma, yarar;
VERB: açıklamak, saymak, açıklamasını yapmak, gözüyle bakmak, avlamak, yakalamak;
USER: hesapları, hesap, hesaplar, hesaplarını, hesaplarına
GT
GD
C
H
L
M
O
accuracy
/ˈæk.jʊ.rə.si/ = NOUN: doğruluk, kesinlik, ayar, tamlık;
USER: doğruluk, doğruluğu, doğruluğunu, hassasiyeti, doğru
GT
GD
C
H
L
M
O
accurate
/ˈæk.jʊ.rət/ = ADJECTIVE: doğru, kesin, tam;
USER: doğru, hassas, doğru bir, kesin, tam
GT
GD
C
H
L
M
O
accurately
/ˈæk.jʊ.rət/ = ADVERB: tam olarak, kesin olarak;
USER: tam olarak, doğru, doğru bir, doğru olarak, hassas
GT
GD
C
H
L
M
O
achieve
/əˈtʃiːv/ /əˈtʃiːv/ = VERB: ulaşmak, elde etmek, başarmak, gerçekleştirmek, erişmek, kazanmak, meydana getirmek;
USER: ulaşmak, elde, elde etmek, sağlamak, başarmak
GT
GD
C
H
L
M
O
achieved
/əˈtʃiːv/ = VERB: ulaşmak, elde etmek, başarmak, gerçekleştirmek, erişmek, kazanmak, meydana getirmek;
USER: elde, sağlanır, sağlanmıştır
GT
GD
C
H
L
M
O
acknowledge
/əkˈnɒl.ɪdʒ/ = VERB: onaylamak, kabul etmek, tanımak, itiraf etmek, teşekkür etmek, alındığını bildirmek;
USER: kabul etmek, onaylamak, kabul, kabul ediyorsunuz, tanımak
GT
GD
C
H
L
M
O
acknowledgement
/əkˈnɒl.ɪdʒ.mənt/ = NOUN: onay, kabul, alındı, teşekkür, tanıma, alındığını bildirme, borcun kabulü;
USER: onay, kabul, bildirim, alındı, onayı
GT
GD
C
H
L
M
O
acknowledgment
/əkˈnɒl.ɪdʒ.mənt/ = NOUN: onay, kabul, alındı, teşekkür, tanıma, alındığını bildirme, borcun kabulü;
USER: onay, kabul, bildirim, alındı, onayı
GT
GD
C
H
L
M
O
acquired
/əˈkwaɪər/ = ADJECTIVE: edinilen, sonradan kazanılan, zamanla kazanılan;
USER: edinilen, elde, satın, elde edilen, alınan
GT
GD
C
H
L
M
O
acquires
/əˈkwī(ə)r/ = VERB: kazanmak, edinmek, elde etmek, sonradan kazanmak;
USER: satın aldı, devraldı, bünyesine, edinir, bünyesine kattı
GT
GD
C
H
L
M
O
acquisition
/ˌæk.wɪˈzɪʃ.ən/ = NOUN: edinme, kazanma, kazanç, kütüphaneye yeni gelen kitap, müzeye yeni gelen eşya;
USER: edinme, satın, satın alma, edinimi, toplama
GT
GD
C
H
L
M
O
across
/əˈkrɒs/ = PREPOSITION: karşısında, içinden, üstünden, öbür tarafında, ortasından;
ADVERB: karşıya, karşıdan karşıya, çapraz, genişliğinde;
USER: karşısında, arasında, genelinde, boyunca, çapında
GT
GD
C
H
L
M
O
act
/ækt/ = NOUN: hareket, eylem, fiil, rol, davranış, yasa, amel, kanun;
VERB: davranmak, hareket etmek, oynamak, rol yapmak;
USER: hareket, harekete, hareket ederler, görev, davranmaya
GT
GD
C
H
L
M
O
acting
/ˈæk.tɪŋ/ = NOUN: oyunculuk, oyun, oynama, temsil;
ADJECTIVE: hareket eden, davranan, yapan, temsil eden, vekâlet eden, sahnelenebilen;
USER: oyunculuk, hareket eden, hareket, etkili, etki
GT
GD
C
H
L
M
O
action
/ˈæk.ʃən/ = NOUN: eylem, hareket, faaliyet, etki, dava, davranış, çalışma, amel, çarpışma, etkileme, olayların gelişimi;
USER: eylem, hareket, aksiyon, eylemi, harekete
GT
GD
C
H
L
M
O
actions
/ˈæk.ʃən/ = NOUN: eylem, hareket, faaliyet, etki, dava, davranış, çalışma, amel, çarpışma, etkileme, olayların gelişimi;
USER: eylemler, eylemleri, eylem, işlemleri, eylemlerin
GT
GD
C
H
L
M
O
active
/ˈæk.tɪv/ = ADJECTIVE: aktif, etkin, faal, etken, hareketli, canlı, çalışan, işleyen, enerjik, üretken, çalışkan, kıvrak;
USER: aktif, etkin, aktif bir, faaliyet, etkin bir, etkin bir
GT
GD
C
H
L
M
O
activities
/ækˈtɪv.ɪ.ti/ = NOUN: faaliyetler, etkinlikler;
USER: faaliyetler, etkinlikler, faaliyetleri, faaliyetlerini, faaliyetlerinin, faaliyetlerinin
GT
GD
C
H
L
M
O
activity
/ækˈtɪv.ɪ.ti/ = NOUN: faaliyet, etkinlik, eylem, iş, hareket halinde olma;
USER: etkinlik, faaliyet, aktivite, etkinliği, aktivitesi
GT
GD
C
H
L
M
O
actual
/ˈæk.tʃu.əl/ = ADJECTIVE: gerçek, fiili, asıl, güncel, mevcut, aktüel, şimdiki;
USER: gerçek, fiili, asıl, gerçek bir, güncel
GT
GD
C
H
L
M
O
add
/æd/ = VERB: eklemek, katmak, artırmak, ilave etmek, toplamak, karıştırmak;
USER: eklemek, ekleyin, ekle, ekleyebilirsiniz, ekleyebilir, ekleyebilir
GT
GD
C
H
L
M
O
addition
/əˈdɪʃ.ən/ = NOUN: ek, ilave, ekleme, toplama, katkı, katılma, eklenti, katma, artış, katılan şey, zam;
USER: ek, Ayrıca, Buna ek, yanı sıra, yanı, yanı
GT
GD
C
H
L
M
O
additional
/əˈdɪʃ.ən.əl/ = ADJECTIVE: ek, ilave, ekstra, fazladan, katma, ilave edilen;
USER: ek, ilave, ek bir, fazla, ayrıntılı
GT
GD
C
H
L
M
O
additionally
/əˈdɪʃ.ən.əl/ = ADVERB: ayrıca, ilaveten, bundan başka;
USER: ayrıca, ek, ek olarak, ilave, Buna ek olarak
GT
GD
C
H
L
M
O
address
/əˈdres/ = NOUN: adres, konuşma, söylev, hitabe, konuşma tarzı, hüner, tavır, dilekçe, beceri;
VERB: adres yazmak, göndermek, hitap etmek, konuşma yapmak, söylev vermek, nutuk çekmek;
USER: adres, adresi, adresini, adresinizi, adresine
GT
GD
C
H
L
M
O
addresses
/əˈdres/ = NOUN: kur, kur yapma;
USER: adresleri, adres, adreslerini, adresi, adresler
GT
GD
C
H
L
M
O
addressing
/əˈdres/ = VERB: adres yazmak, göndermek, hitap etmek, konuşma yapmak, söylev vermek, nutuk çekmek;
USER: adresleme, ele, hitap, yönelik, adres
GT
GD
C
H
L
M
O
adds
/æd/ = USER: ekler, katıyor, ekliyor, ekleyen, katar
GT
GD
C
H
L
M
O
adhere
/ədˈhɪər/ = VERB: bağlı kalmak, yapışmak, bağlanmak, katılmak, bitiştirmek;
USER: bağlı kalmak, uygun, bağlı, uymak, uyması
GT
GD
C
H
L
M
O
adopted
/əˈdɒp.tɪd/ = ADJECTIVE: benimsenen, kabul edilen, evlat edinilmiş;
USER: kabul edilen, kabul, benimsenen, benimsemiştir, kabul etti
GT
GD
C
H
L
M
O
adopting
/əˈdɒpt/ = VERB: benimsemek, kabul etmek, seçmek, evlât edinmek, nüfusuna geçirmek, sahip çıkmak, çalmak;
USER: benimseyerek, kabul, benimseyen, benimsiyor, benimsenmesi
GT
GD
C
H
L
M
O
advance
/ədˈvɑːns/ = VERB: ilerlemek, ilerletmek, geliştirmek, yükseltmek, gelişmek, ileri almak, öne sürmek, öne almak;
NOUN: avans, ilerleme, gelişme, avantaj;
USER: ilerlemek, ilerletmek, önceden, geliştirmek, ilerleme
GT
GD
C
H
L
M
O
advances
/ədˈvɑːns/ = NOUN: asılma, sırnaşma;
USER: gelişmeler, avanslar, ilerlemeler, avans, avansları
GT
GD
C
H
L
M
O
adverse
/ˈæd.vɜːs/ = ADJECTIVE: ters, aleyhte, zıt, karşıt, aksi;
USER: ters, olumsuz, yan, advers, istenmeyen
GT
GD
C
H
L
M
O
affairs
/əˈfeər/ = NOUN: işler;
USER: işler, işleri, ilişkiler, işlerine, işlerini
GT
GD
C
H
L
M
O
affect
/əˈfekt/ = VERB: etkilemek, dokunmak, numarası yapmak, yaşamak, taslamak, sarsmak, üzmek, bozmak, sevmek, hoşlanmak, tutmak, etki etmek;
NOUN: arzu, heyecan;
USER: etkilemek, etkileyebilir, etkileyen, etkiler, etkilemez
GT
GD
C
H
L
M
O
affecting
/əˈfek.tɪŋ/ = ADJECTIVE: etkileyen, etkileyici, numaracı, yapmacıklı;
USER: etkileyen, etkilemeden, etki, etkiliyor, etki eden
GT
GD
C
H
L
M
O
affiliate
/əˈfɪl.i.eɪt/ = NOUN: bağlı şirket;
VERB: katılmak, tanımak, katmak, kabul etmek, evlat edinmek, üyeliğe kabul etmek, yakınlaşmak, bağlamak, birleşmek, üye olmak;
USER: bağlı şirket, bağlı, bağlı kuruluş, ortaklık, affiliate
GT
GD
C
H
L
M
O
affiliated
/əˈfɪl.i.eɪt/ = ADJECTIVE: bağlı;
USER: bağlı, bağlantısı, bağlantılı, bağlanmıştır, ilişkisi
GT
GD
C
H
L
M
O
afraid
/əˈfreɪd/ = ADJECTIVE: korkan, korkmuş;
USER: korkan, korkmuş, korkuyor, korkuyorlar, korkuyorsun
GT
GD
C
H
L
M
O
after
/ˈɑːf.tər/ = ADVERB: sonra, ardından, daha sonra, arkasından;
PREPOSITION: sonra, ardından, peşinden, izleyen, arkasından, göre, -den sonra;
ADJECTIVE: sonraki, izleyen, sonra gelen;
CONJUNCTION: -dikten sonra;
USER: sonra, sonrası, sonrasında, ardından
GT
GD
C
H
L
M
O
afterwards
/ˈɑːf.tə.wədz/ = ADVERB: sonra, daha sonra, sonradan, ondan sonra;
USER: daha sonra, sonra, sonraki, sonradan, sonrasında
GT
GD
C
H
L
M
O
against
/əˈɡenst/ = ADVERB: karşı, aleyhte, ters olarak;
PREPOSITION: karşı, karşısında, aleyhinde, aykırı, dayalı;
USER: karşı, karşısında, yönelik, aleyhine, aleyhinde, aleyhinde
GT
GD
C
H
L
M
O
age
/eɪdʒ/ = NOUN: yaş, çağ, yaşlılık, devir, asır, reşit olma, erginlik;
VERB: yaşlandırmak, yaşlanmak, ihtiyarlamak, yıpratmak, kocamak;
USER: yaş, yaşı, yaşın, yaşına, yaşını
GT
GD
C
H
L
M
O
agencies
/ˈeɪ.dʒən.si/ = NOUN: ajans, acenta, aracılık, organ, vasıta;
USER: kurumlar, kurumları, ajansları, kuruluşları, kurum
GT
GD
C
H
L
M
O
agency
/ˈeɪ.dʒən.si/ = NOUN: ajans, acenta, aracılık, organ, vasıta;
USER: ajans, ajansı, kurumu, acentesi, acentası
GT
GD
C
H
L
M
O
agents
/ˈeɪ.dʒənt/ = NOUN: ajan, temsilci, acenta, etken, etmen, faktör, etkili olan kimse, distribütör, yapan kimse;
USER: ajanlar, maddeler, maddeleri, acentaları, ajanları
GT
GD
C
H
L
M
O
ago
/əˈɡəʊ/ = ADJECTIVE: önce, evvel;
ADVERB: önce, evvel;
USER: önce, önce yapıldı, ago, ago
GT
GD
C
H
L
M
O
air
/eər/ = NOUN: hava, yayın, gökyüzü, tavır, esinti, nağme, fiyaka, hafif rüzgâr;
ADJECTIVE: hava;
VERB: havalandırmak, kurutmak, güneşe sermek;
USER: hava, uçak, pnömatik, air, havada
GT
GD
C
H
L
M
O
aircraft
/ˈeə.krɑːft/ = NOUN: uçak, uçaklar;
USER: uçak, uçağı, uçağın, uçaklar, uçakları
GT
GD
C
H
L
M
O
alcohol
/ˈæl.kə.hɒl/ = NOUN: alkol, içki, ispirto;
USER: alkol, alkollü, alkolün, alkole, alkolü, alkolü
GT
GD
C
H
L
M
O
all
/ɔːl/ = ADJECTIVE: tüm, bütün, her, hep;
NOUN: hepsi, herkes;
ADVERB: hepsi, tamamen, hep;
PRONOUN: hepsi, herkes, her şey;
USER: tüm, bütün, her, All, tamamını, tamamını
GT
GD
C
H
L
M
O
allowable
/əˈlaʊ.ə.bl̩/ = ADJECTIVE: izin verilebilir, uygun, hoşgörülebilir, mübâh, indirim yapılabilir;
USER: izin verilebilir, izin verilen, izin, müsaade, kabul edilebilir
GT
GD
C
H
L
M
O
along
/əˈlɒŋ/ = ADVERB: boyunca, yanısıra, ileri, yanına, ileriye, süresince, beraberine;
PREPOSITION: boyunca;
USER: boyunca, birlikte, yanı sıra, sıra, üzerinde, üzerinde
GT
GD
C
H
L
M
O
already
/ɔːlˈred.i/ = ADVERB: zaten, önceden, şimdiden, çoktan, bile;
USER: zaten, önceden, önce, şimdiden, çoktan, çoktan
GT
GD
C
H
L
M
O
also
/ˈɔːl.səʊ/ = ADVERB: da, de, ayrıca, hem de, hem, keza, dahi, üstelik;
USER: da, ayrıca, de, aynı zamanda, zamanda, zamanda
GT
GD
C
H
L
M
O
alternative
/ôlˈtərnətiv/ = NOUN: alternatif, seçenek, şık;
ADJECTIVE: alternatif, başka, değişik, öbür;
USER: alternatif, bir alternatif, alternatif bir, alternatiftir, alternatifi, alternatifi
GT
GD
C
H
L
M
O
alternatively
/ôlˈtərnətivlē/ = ADVERB: alternatif olarak;
USER: alternatif olarak, alternatif, Seçenek, Seçenek olarak, Buna alternatif
GT
GD
C
H
L
M
O
although
/ɔːlˈðəʊ/ = CONJUNCTION: rağmen, karşın, gerçi, olduğu halde, ise de;
USER: rağmen, ancak, olsa, olmasına rağmen, olsa da, olsa da
GT
GD
C
H
L
M
O
always
/ˈɔːl.weɪz/ = ADVERB: her zaman, daima, hep, defalarca, boyuna, tekrar tekrar;
USER: her zaman, zaman, her, daima, hep, hep
GT
GD
C
H
L
M
O
am
/æm/ = USER: Zamanı, duyuyorum, ben, değilim, ÖS, ÖS
GT
GD
C
H
L
M
O
ambiguity
/ˌambiˈgyo͞o-itē/ = NOUN: belirsizlik, anlam belirsizliği, şüpheli oluş, iki anlamlılık;
USER: belirsizlik, belirsizliği, belirsizlikler, belirsizliğe, belirsizliğin
GT
GD
C
H
L
M
O
among
/əˈmʌŋ/ = PREPOSITION: arasında, içinde, arasına;
USER: arasında, arasındaki, arasında yer, arasından, arasındadır, arasındadır
GT
GD
C
H
L
M
O
amount
/əˈmaʊnt/ = NOUN: miktar, tutar, değer, toplam, önem;
VERB: anlamına gelmek, toplama ulaşmak, sonuca varmak, eşit olmak, ifade etmek;
USER: miktar, miktarı, miktarda, miktarını, tutarı, tutarı
GT
GD
C
H
L
M
O
amputations
= NOUN: uzvun kesilmesi, organın alınması;
USER: Amputasyonlar, amputasyon,
GT
GD
C
H
L
M
O
an
GT
GD
C
H
L
M
O
analysis
/əˈnæl.ə.sɪs/ = NOUN: analiz, çözümleme, inceleme, tahlil;
USER: analiz, analizi, analizleri, analizler, analizinde
GT
GD
C
H
L
M
O
and
/ænd/ = CONJUNCTION: ve, ile, de;
USER: ve, ile, ile
GT
GD
C
H
L
M
O
anniversary
/ˌanəˈvərsərē/ = NOUN: yıldönümü, yıldönümü kutlaması;
USER: yıldönümü, yıldönümünü, yıldönümünde, yılını, anniversary
GT
GD
C
H
L
M
O
announced
/əˈnaʊns/ = VERB: duyurmak, bildirmek, ilan etmek, anons etmek, okumak, adaylığını açıklamak;
USER: açıkladı, ilan, duyurdu, açıklandı, açıklanan
GT
GD
C
H
L
M
O
annual
/ˈæn.ju.əl/ = NOUN: yıllık, senelik, bir yıl yaşayan bitki;
ADJECTIVE: yıllık, senelik, bir yıllık, her yıl yapılan;
USER: yıllık, yıl, faaliyet, yılda, senelik
GT
GD
C
H
L
M
O
anonymous
/əˈnɒn.ɪ.məs/ = ADJECTIVE: anonim, isimsiz, imzasız, yaratıcısı bilinmeyen;
USER: anonim, Anonymous, adsız, isimsiz, anonim bir
GT
GD
C
H
L
M
O
another
/əˈnʌð.ər/ = ADJECTIVE: başka, farklı, ayrı, bambaşka, öbür;
PRONOUN: başka, diğer, bir daha, bir tane daha, ayrı, başka bir tane, öbür;
USER: başka, başka bir, bir, diğer, bir başka, bir başka
GT
GD
C
H
L
M
O
answer
/ˈɑːn.sər/ = NOUN: cevap, yanıt, karşılık, çözüm, tepki, misilleme;
VERB: yanıtlamak, cevap vermek, karşılamak, bakmak, uymak, karşılık vermek, kefil olmak, yetmek, yerine getirmek, tanıma uymak;
USER: cevap, answer, cevaplamak, yanıt, yanıtlamak
GT
GD
C
H
L
M
O
answered
/ˈɑːn.sər/ = VERB: yanıtlamak, cevap vermek, karşılamak, bakmak, uymak, karşılık vermek, kefil olmak, yetmek, yerine getirmek, tanıma uymak;
USER: cevap, yanıtladı, cevap verdi, yanıt, yanıtı
GT
GD
C
H
L
M
O
anti
/ˈæn.ti/ = NOUN: muhalif, karşı olan kimse;
USER: Anti, karşıtı, önleyici, karşı
GT
GD
C
H
L
M
O
anticipated
/ænˈtɪs.ɪ.peɪt/ = VERB: beklemek, tahmin etmek, önceden görmek, ummak, önce davranmak, sezmek, geleceği görmek, söylenmeden yapmak, önceden yapmak;
USER: beklenen, tahmin, beklenmektedir, beklenenden, öngörülmektedir
GT
GD
C
H
L
M
O
antitrust
/ˌæn.tiˈtrʌst/ = USER: antitröst, antitrust, anti tröst
GT
GD
C
H
L
M
O
any
/ˈen.i/ = ADJECTIVE: herhangi, her, hiçbir, hiç, daha, biraz;
ADVERB: hiç, daha, biraz;
PRONOUN: herhangi biri, biri, her ne;
USER: herhangi, herhangi bir, hiçbir, bir, her, her
GT
GD
C
H
L
M
O
anything
/ˈen.i.θɪŋ/ = PRONOUN: bir şey, hiçbir şey, her şey, herhangi bir şey, ne olsa;
USER: bir şey, şey, hiçbir şey, herhangi bir şey, şeyi, şeyi
GT
GD
C
H
L
M
O
anywhere
/ˈen.i.weər/ = ADVERB: herhangi bir yere, bir yere, hiçbir yerde;
USER: herhangi bir yere, bir yere, yerde, her yerde, yere
GT
GD
C
H
L
M
O
appear
/əˈpɪər/ = VERB: görünmek, gözükmek, belirmek, benzemek, ortaya çıkmak, belli olmak, anlaşılmak, gibi gelmek;
USER: görünür, görüntülenir, görünmesini, görünen, görünebilir
GT
GD
C
H
L
M
O
appearance
/əˈpɪə.rəns/ = NOUN: görünüm, görünüş, dış görünüş, ortaya çıkma, görünme, kılık, kılık kıyafet, belirme;
USER: görünüm, görünümünü, görünümü, bir görünüm, görünüş
GT
GD
C
H
L
M
O
applicability
= NOUN: uygulanabilirlik, uygulanabilme;
USER: uygulanabilirlik, uygulanabilirliği, uygulanabilirliğini, uygulanabilirliğinin, uygulanabilir
GT
GD
C
H
L
M
O
applicable
/əˈplɪk.ə.bl̩/ = ADJECTIVE: uygulanabilir, uygun, yerinde;
USER: uygulanabilir, geçerli, Uygulanamaz, ilgili, geçerlidir
GT
GD
C
H
L
M
O
application
/ˌæp.lɪˈkeɪ.ʃən/ = NOUN: uygulama, başvuru, kullanım, dilekçe, tatbik, başvuru formu, talep, başvurma, sürme, özen, dikkat;
USER: uygulama, uygulaması, başvuru, uygulamanın, uygulamaya
GT
GD
C
H
L
M
O
applications
/ˌæp.lɪˈkeɪ.ʃən/ = NOUN: uygulama, başvuru, kullanım, dilekçe, tatbik, başvuru formu, talep, başvurma, sürme, özen, dikkat;
USER: uygulamaları, uygulamalar, uygulama, uygulamaların, uygulamalarda
GT
GD
C
H
L
M
O
applies
/əˈplaɪ/ = VERB: uygulamak, başvurmak, kullanmak, sürmek, yapıştırmak, müracaat etmek, uygun düşmek, uygun olmak, gitmek, ilgisi olmak, ilgili olmak;
USER: geçerlidir, geçerli, uygulanır, de geçerlidir, uygular, uygular
GT
GD
C
H
L
M
O
apply
/əˈplaɪ/ = VERB: uygulamak, başvurmak, kullanmak, sürmek, yapıştırmak, müracaat etmek, uygun düşmek, uygun olmak, gitmek, ilgisi olmak, ilgili olmak;
USER: uygulamak, geçerli, geçerlidir, uygulanır, uygulayın
GT
GD
C
H
L
M
O
appoint
/əˈpɔɪnt/ = VERB: uygulamak, başvurmak, kullanmak, sürmek, yapıştırmak, müracaat etmek, uygun düşmek, uygun olmak, gitmek, ilgisi olmak, ilgili olmak;
USER: atamak, tayin, atama, atayabilir, atanması
GT
GD
C
H
L
M
O
appointing
/əˈpɔɪnt/ = VERB: atamak, belirlemek, tayin etmek, kararlaştırmak, saptamak, döşemek, dayayıp döşemek;
USER: atanması, tayin, atama, atamak, atayan
GT
GD
C
H
L
M
O
appointment
/əˈpɔɪnt.mənt/ = NOUN: randevu, atama, tayin, görev, buluşma, iş;
USER: randevu, atanması, atama, randevuyu, randevuda
GT
GD
C
H
L
M
O
approach
/əˈprəʊtʃ/ = NOUN: yaklaşım, yaklaşma, girişim, yol, yanaşma, teşebbüs;
VERB: yaklaşmak, yanaşmak, varmak, ulaşmak, ele almak, koyulmak;
USER: yaklaşım, yaklaşımı, bir yaklaşım, yaklaşımın, yaklaşımla
GT
GD
C
H
L
M
O
approached
/əˈprəʊtʃ/ = VERB: yaklaşmak, yanaşmak, varmak, ulaşmak, ele almak, koyulmak, girişmek, benzemek, andırmak, başvurmak, görüşmek, temasta bulunmak;
USER: yaklaştı, yaklaşırken, ele, yaklaşmıştır, yaklaştığı
GT
GD
C
H
L
M
O
appropriate
/əˈprəʊ.pri.ət/ = ADJECTIVE: uygun, yerinde, özgü, has, biçilmiş kaftan, yakışık alır;
VERB: ayırmak, özelleştirmek, kendine mâletmek, iç etmek, üstüne oturmak, el koymak;
USER: uygun, uygun bir, ilgili, uygun olan, gerekli
GT
GD
C
H
L
M
O
appropriately
/əˈprəʊ.pri.ət/ = ADVERB: uygun olarak;
USER: uygun olarak, uygun, uygun şekilde, uygun bir, uygun bir şekilde
GT
GD
C
H
L
M
O
approval
/əˈpruː.vəl/ = NOUN: onay, kabul, onaylama, uygun bulma, onama, beğenme;
USER: onay, onayı, onayına, onaylanması, onayını
GT
GD
C
H
L
M
O
approved
/əˈpruːvd/ = ADJECTIVE: onaylı, izinli, denenmiş, vefalı, vefakâr;
USER: onaylı, onaylanmış, onaylanan, onaylanmıştır, kabul
GT
GD
C
H
L
M
O
arab
/ˈær.əb/ = NOUN: Arap, Arabistanlı, Arap atı;
ADJECTIVE: Arap;
USER: Arap, arab
GT
GD
C
H
L
M
O
are
/ɑːr/ = NOUN: ar;
USER: olan, vardır, bulunmaktadır, olup, olarak, olarak
GT
GD
C
H
L
M
O
aren
/ɑːnt/ = USER: değil mi, aren, öyle değil, öyle, değiller, değiller
GT
GD
C
H
L
M
O
around
/əˈraʊnd/ = ADVERB: etrafında, etrafına, etrafta, çevrede, oraya buraya, bu civarda, arada burada;
PREPOSITION: çevresinde, etrafında, etrafına, çevresine, sularında, aşağı yukarı;
USER: etrafında, çevresinde, çevresindeki, yaklaşık, civarında
GT
GD
C
H
L
M
O
articles
/ˈɑː.tɪ.kl̩/ = NOUN: sözleşme, şirket sözleşmesi;
USER: makaleler, yazılar, haberler, makaleleri
GT
GD
C
H
L
M
O
as
/əz/ = ADVERB: olarak, gibi, kadar, iken;
PRONOUN: gibi;
CONJUNCTION: olduğu gibi, ki, iken, rağmen, karşın, madem, mademki, -diği gibi, -irken;
USER: olarak, gibi, kadar, yanı, şekilde, şekilde
GT
GD
C
H
L
M
O
aside
/əˈsaɪd/ = ADVERB: bir kenara, bir tarafa, ayrı, kendi kendine;
NOUN: kendi kendine söylenen sözler;
USER: bir kenara, kenara, yana, bir yana, tarafa
GT
GD
C
H
L
M
O
ask
/ɑːsk/ = VERB: sormak, istemek, soru sormak, rica etmek, davet etmek, aranmak, hak etmek, kaşınmak;
USER: sormak, isteyin, sorun, sorabilir, sor, sor
GT
GD
C
H
L
M
O
asked
/ɑːsk/ = VERB: sormak, istemek, soru sormak, rica etmek, davet etmek, aranmak, hak etmek, kaşınmak;
USER: sordu, istedi, sorulan, soruldu, sordum
GT
GD
C
H
L
M
O
asking
/ɑːsk/ = NOUN: isteme;
USER: isteme, soran, isteyen, sorarak, soruyor, soruyor
GT
GD
C
H
L
M
O
asks
/ɑːsk/ = VERB: sormak, istemek, soru sormak, rica etmek, davet etmek, aranmak, hak etmek, kaşınmak;
USER: diye soruyor, soruyor, sorar, ister, soran, soran
GT
GD
C
H
L
M
O
assessment
/əˈses.mənt/ = NOUN: değerlendirme, vergi, vergilendirme, belirlenen değer;
USER: değerlendirme, değerlendirmesi, değerlendirilmesi, Ölçme ve değerlendirme, değerlendirmesini
GT
GD
C
H
L
M
O
asset
/ˈæs.et/ = NOUN: varlık, mal, mülk, değerli şey;
USER: varlık, varlığın, aktif, varlığı, aktifi
GT
GD
C
H
L
M
O
assets
/ˈaset/ = NOUN: varlıklar, aktif, mal varlığı, alacaklar, servet;
USER: aktif, varlıklar, varlık, varlıkların, varlıkları
GT
GD
C
H
L
M
O
assignment
/əˈsaɪn.mənt/ = NOUN: atama, görev, tayin, ödev, tahsis, devir, iş, belirleme, devretme, ev ödevi, feragat senedi, havale senedi, kararlaştırma;
USER: atama, ataması, görev, ödev, atanması
GT
GD
C
H
L
M
O
assistance
/əˈsɪs.təns/ = NOUN: yardım, destek;
USER: yardım, yardımı, destek, hizmetleri, asistanlığı
GT
GD
C
H
L
M
O
associated
/əˈsəʊ.si.eɪ.tɪd/ = ADJECTIVE: birleşmiş;
USER: ilişkili, ilgili, bağlantılı, ilişkilidir, ilişkilendirilmiş
GT
GD
C
H
L
M
O
associates
/əˈsəʊ.si.eɪt/ = NOUN: ortak, üye, arkadaş, dost, öğretim üyesi;
USER: İştirakler, ortakları, İştirak, iştiraklere, iştirakçi
GT
GD
C
H
L
M
O
association
/əˌsəʊ.siˈeɪ.ʃən/ = NOUN: dernek, ortaklık, işbirliği, birleşme, çağrıştırma, iştirak, arkadaşlık, akla getirme;
USER: dernek, ilişki, derneği, birliği, ilişkisi, ilişkisi
GT
GD
C
H
L
M
O
assumption
/əˈsʌmp.ʃən/ = NOUN: sanı, yüklenme, farzetme, takınma, taslama, havalara girme, üstüne alma, üstlenme;
USER: varsayım, varsayımı, varsayımına, varsayımıyla
GT
GD
C
H
L
M
O
at
/ət/ = PREPOSITION: -de, -da, -ye, -ya, -e, -a;
NOUN: savaşçı, asker, eyt;
USER: de, az, at, okuyun, azından, azından
GT
GD
C
H
L
M
O
attended
/əˈtend/ = VERB: katılmak, devam etmek, bakmak, hazır bulunmak, dinlemek, eşlik etmek, kulak vermek, hizmet etmek, dikkatini vermek, beraberinde getirmek;
USER: katıldı, katıldığı, katılmıştır, katılan, devam
GT
GD
C
H
L
M
O
attention
/əˈten.ʃən/ = NOUN: dikkat, ilgi, özen, bakım, itina, aldırış, ilgilenme, iltifat, kur;
USER: dikkat, dikkatini, ilgi, önem, ilgisini
GT
GD
C
H
L
M
O
attentions
/əˈtenCHən/ = NOUN: dikkat, ilgi, özen, bakım, itina, aldırış, ilgilenme, iltifat, kur;
USER: dikkat, dikkatini, ilgi, ilgisini, ilgi gösterir
GT
GD
C
H
L
M
O
attorneys
/əˈtɜː.ni/ = NOUN: avukat, vekil, dava vekili;
USER: avukat, avukatlar, avukatları, avukatlık, avukatların
GT
GD
C
H
L
M
O
attract
/əˈtrækt/ = VERB: çekmek, cezbetmek
GT
GD
C
H
L
M
O
attractive
/əˈtræk.tɪv/ = NOUN: cazibe, çekim, atraksiyon, çekicilik, alımlılık, eğlence programı;
USER: çekici, cazip, çekici bir, cazip bir, ilgi çekici
GT
GD
C
H
L
M
O
audit
/ˈɔː.dɪt/ = NOUN: denetim, hesap denetimi, hesapların kontrolü, sistemli inceleme;
VERB: denetlemek, incelemek, kontrol etmek;
USER: denetim, denetimi, denetimin, denetleme, denetimimiz
GT
GD
C
H
L
M
O
auditing
/ˈɔː.dɪt/ = NOUN: denetleme, hesapları denetleme;
USER: denetleme, denetim, denetimi, denetimin, denetimini
GT
GD
C
H
L
M
O
authorities
/ɔːˈθɒr.ɪ.ti/ = NOUN: yetkililer, yetkili makamlar;
USER: yetkililer, yetkilileri, yetkililerin, makamları, makamlar
GT
GD
C
H
L
M
O
authority
/ɔːˈθɒr.ɪ.ti/ = NOUN: yetki, otorite, uzman, yetki belgesi, nüfuz, hüküm, hak, bilirkişi, itibar;
USER: yetki, otorite, yetkisi, makam, yetkilisi
GT
GD
C
H
L
M
O
available
/əˈveɪ.lə.bl̩/ = ADJECTIVE: mevcut, geçerli, hazır, müsait, var, eldeki, kullanışlı, işe yarar;
USER: mevcut, mevcuttur, kullanılabilir, uygun, geçerli, geçerli
GT
GD
C
H
L
M
O
avoid
/əˈvɔɪd/ = VERB: önlemek, kaçınmak, korunmak, sakınmak, uzak durmak, uzak durmak, savuşturmak, iptal etmek;
USER: önlemek, kaçınmak, kaçının, bilmek, engellemek
GT
GD
C
H
L
M
O
avoided
/əˈvɔɪd/ = VERB: önlemek, kaçınmak, korunmak, sakınmak, uzak durmak, uzak durmak, savuşturmak, iptal etmek;
USER: kaçınılması, kaçınılmalıdır, önlenebilir, kaçınılması gereken, önlenir
GT
GD
C
H
L
M
O
aware
/əˈweər/ = ADJECTIVE: farkında, haberdar, uyanık, farkında olan, tetikte;
USER: farkında, haberdar, farkındayız, unutmayın, bilincinde
GT
GD
C
H
L
M
O
badges
/bædʒ/ = NOUN: rozet, işaret, nişan;
USER: rozetleri, rozetler, rozet, yaka kartları
GT
GD
C
H
L
M
O
bank
/bæŋk/ = NOUN: banka, sahil, kıyı, banko, set, küme, yığın, yokuş, tuş arası, uçağın bir yana yatması;
VERB: parasal işlerini yapmak, para sürmek;
USER: banka, Bankası, Bank, kulübesi, bankanın
GT
GD
C
H
L
M
O
banks
/bæŋk/ = NOUN: banka, sahil, kıyı, banko, set, küme, yığın, yokuş, tuş arası, uçağın bir yana yatması;
VERB: parasal işlerini yapmak, para sürmek;
USER: bankalar, bankaların, bankaları, banka, bankalarının
GT
GD
C
H
L
M
O
based
/-beɪst/ = ADJECTIVE: merkezli, kurulmuş, bulunan, yerleşik, dayanmış, tesis edilmiş;
USER: merkezli, göre, dayalı, esas, temel
GT
GD
C
H
L
M
O
basis
/ˈbeɪ.sɪs/ = NOUN: temel, esas, ilke, kaynak, kaide, üs, prensip, köken, belkemiği;
USER: temel, esas, olarak, temelinde, bazında
GT
GD
C
H
L
M
O
basket
/ˈbɑː.skɪt/ = NOUN: sepet, basket, sayı, pota, küfe, zembil, çember, sepet örgüsünden yapılmış şey;
USER: sepet, sepeti, sepete, Sorgu, Sepetiniz
GT
GD
C
H
L
M
O
be
/biː/ = VERB: olmak, var olmak, bulunmak, tutmak, durmak, mal olmak, anlamına gelmek;
USER: olmak, olabilir, olması, olarak, olduğu, olduğu
GT
GD
C
H
L
M
O
because
/bɪˈkəz/ = CONJUNCTION: çünkü, dolayı, yüzünden, -diği için;
USER: çünkü, nedeniyle, için, nedeni, nedeni
GT
GD
C
H
L
M
O
become
/bɪˈkʌm/ = VERB: olmak, haline gelmek, yaraşmak, kesilmek, yakışmak, uymak, güzel durmak, -laşmak, -leşmek;
USER: olmak, haline, hale, oldu, olur, olur
GT
GD
C
H
L
M
O
been
/biːn/ = USER: olmuştur, oldu, mu, olan, olarak, olarak
GT
GD
C
H
L
M
O
before
/bɪˈfɔːr/ = ADVERB: önce, önceki, karşı, önde;
PREPOSITION: önce, önünde, önüne, evvel, huzurunda, karşısında, önde;
CONJUNCTION: önce;
USER: önce, öncesi, daha önce, önceki
GT
GD
C
H
L
M
O
behalf
/bɪˈhɑːf/ = USER: adına, adınıza, lehine, adımıza
GT
GD
C
H
L
M
O
behaving
/bɪˈheɪv/ = VERB: davranmak, hareket etmek, terbiyeli olmak, terbiyesini takınmak, görgülü davranmak, çalışmak;
USER: davranıyor, davranmak, davranmaya, davranışlar, davrandığını
GT
GD
C
H
L
M
O
behavior
/bɪˈheɪ.vjər/ = NOUN: davranış, tutum, hareket, tavır, hareket tarzı;
USER: davranış, davranışı, davranışını, davranışları
GT
GD
C
H
L
M
O
behaviors
/bɪˈheɪ·vjər/ = NOUN: davranış, davranış, tutum, tutum, hareket, hareket, tavır, tavır, hareket tarzı, hareket tarzı;
USER: davranışları, davranışlar, davranışlarını, davranış, davranışların
GT
GD
C
H
L
M
O
behind
/bɪˈhaɪnd/ = PREPOSITION: arkasında, gerisinde, arkasından, ardındaki, ardından, peşinde;
ADVERB: geride, arkada, arkadan, geri, geriye, arkaya;
USER: arkasında, geride, arkasındaki, gerisinde, arkasından
GT
GD
C
H
L
M
O
being
/ˈbiː.ɪŋ/ = NOUN: varlık, olma, varoluş, yaradılış, yapı;
USER: olma, varlık, olmak, olan, olmanın, olmanın
GT
GD
C
H
L
M
O
believe
/bɪˈliːv/ = VERB: inanmak, güvenmek, inancı olmak;
USER: inanmak, inanıyorum, inanıyoruz, inanıyor, iman, iman
GT
GD
C
H
L
M
O
below
/bɪˈləʊ/ = PREPOSITION: altında, aşağı, altta;
ADVERB: aşağıda, altında, altında, aşağı, altta, alt katta, yeryüzünde, cehennemde, düşük rütbede, rütbece altında;
USER: altında, aşağıda, aşağıdaki, aşağıya, altına, altına
GT
GD
C
H
L
M
O
benchmark
/ˈbentʃ.mɑːk/ = USER: kriter, kıyaslama, gösterge, referans, karşılaştırmalı değerlendirme
GT
GD
C
H
L
M
O
benefit
/ˈben.ɪ.fɪt/ = NOUN: fayda, yarar, kazanç, avantaj, menfaat, kâr, çıkar, hak, ayrıcalık, yardım parası, yardım toplama faaliyeti;
VERB: yararlanmak, faydası olmak, yararı dokunmak, yaramak;
USER: yarar, fayda, yararlanabilir, yararlanmak, yararlanacak
GT
GD
C
H
L
M
O
benefits
/ˈben.ɪ.fɪt/ = NOUN: fayda, yarar, kazanç, avantaj, menfaat, kâr, çıkar, hak, ayrıcalık, yardım parası, yardım toplama faaliyeti;
VERB: yararlanmak, faydası olmak, yararı dokunmak, yaramak;
USER: faydaları, yararları, faydalar, fayda, avantajları
GT
GD
C
H
L
M
O
best
/best/ = ADJECTIVE: en iyi, birinci sınıf;
ADVERB: en, en çok, en iyi şekilde;
VERB: yenmek, geçmek, alt etmek;
USER: en iyi, en, iyi, bölgesindeki en iyi, en çok, en çok
GT
GD
C
H
L
M
O
better
/ˈbet.ər/ = ADJECTIVE: daha iyi, daha güzel;
ADVERB: daha iyi, daha iyi şekilde, iyisimi;
VERB: iyileştirmek, daha iyi yapmak, geliştirmek, düzeltmek, geçmek;
NOUN: daha iyisi, üstün kimse;
USER: daha iyi, iyi, daha, daha iyi bir, iyi bir
GT
GD
C
H
L
M
O
bid
/bɪd/ = NOUN: teklif, ihale, fiyat teklifi, girişim, deklarasyon, davet, teşebbüs, para sürme;
VERB: teklif vermek, deklare etmek, fiyat vermek, söylemek, demek, emretmek, davet etmek, elde etmeye çalışmak;
USER: teklif, teklifi, teklifinizi, teklifini, teklifiniz
GT
GD
C
H
L
M
O
bidding
/ˈbɪd.ɪŋ/ = NOUN: teklif verme, fiyat verme, emir;
USER: teklif, ihale, teklifi, teklif verme, teklifini
GT
GD
C
H
L
M
O
bids
/bɪd/ = NOUN: teklif verme, fiyat verme, emir;
USER: teklifleri, teklif, teklifler, tekliflerini, tekliflerinizi
GT
GD
C
H
L
M
O
board
/bɔːd/ = NOUN: tahta, kurul, pano, mukavva, heyet, borda, sörf, komisyon, meclis, ilan tahtası, yiyecek içecek;
VERB: binmek;
USER: tahta, kurulu, pansiyon, kartı, yönetim kurulu
GT
GD
C
H
L
M
O
bonds
/bɒnd/ = NOUN: tahviller;
USER: tahviller, tahvil, tahvilleri, bağlar, tahvili
GT
GD
C
H
L
M
O
books
/bʊk/ = NOUN: kitap, defter, liste, senaryo, libretto, opera metni;
VERB: ayırtmak, rezervasyon yapmak, ayırmak, kaydetmek, deftere işlemek, yer ayırmak, tutmak;
USER: kitaplar, kitap, kitapları, Books, kitapların, kitapların
GT
GD
C
H
L
M
O
borders
/bɔː.dər/ = NOUN: sınır, kenar, hudut, tarh, kenar süsü;
VERB: sınır koymak, çerçevelemek, sınır komşusu olmak, bitişik olmak, demeye gelmek, benzer olmak;
USER: sınırları, sınırlar, sınırlarını, sınırların, sınır
GT
GD
C
H
L
M
O
boss
/bɒs/ = NOUN: patron, işveren, yönetici, kabartma, şişlik;
VERB: idare etmek, yönetmek, patronluk yapmak, otoriter olmak, kabartma yapmak;
USER: patron, patronu, boss, patronun, patronum, patronum
GT
GD
C
H
L
M
O
both
/bəʊθ/ = ADJECTIVE: ikisi de, her ikisi de;
USER: her ikisi de, ikisi de, hem, iki, her iki
GT
GD
C
H
L
M
O
bottle
/ˈbɒt.l̩/ = NOUN: şişe, biberon, içki;
VERB: şişelemek, şişeye doldurmak, kavanozlayıp saklamak;
USER: şişe, şişesi, bottle, şişe şarap, bir şişe
GT
GD
C
H
L
M
O
box
/bɒks/ = NOUN: kutu, sandık, kulübe, loca, şimşir, yumruk, televizyon, şamar;
VERB: kutuya koymak, yumruk atmak, kutulamak, sandığa koymak;
USER: kutu, kutusu, kutusunda, kutusunu, kutusuna
GT
GD
C
H
L
M
O
boycott
/ˈbɔɪ.kɒt/ = NOUN: boykot, direniş;
VERB: boykot etmek;
USER: boykot, boykot etme, boykota, boykot etmeleri, boykot etmeye
GT
GD
C
H
L
M
O
boycotts
/ˈbɔɪ.kɒt/ = NOUN: boykot, direniş;
VERB: boykot etmek;
USER: boykotlar, boykotları, boykotların, boykot, boykotlardan,
GT
GD
C
H
L
M
O
brands
/brænd/ = NOUN: marka, damga, tarz, nişan, namus lekesi, ayıp, usul;
VERB: dağlamak, damgalamak, markalamak, lekelemek, derin etki bırakmak;
USER: markalar, marka, markaları, markaların, markaları göster
GT
GD
C
H
L
M
O
breach
/briːtʃ/ = NOUN: ihlal, gedik, bozulma, yarık, uymama, bozma, çiğneme, dalgaların sahile vurup kırılması;
VERB: kırmak, gedik açmak, yarmak;
USER: ihlal, ihlali, aykırı, ihlaline, ihlalini
GT
GD
C
H
L
M
O
breaches
/briːtʃ/ = NOUN: ihlal, gedik, bozulma, yarık, uymama, bozma, çiğneme, dalgaların sahile vurup kırılması;
USER: ihlalleri, ihlal, ihlallerine, ihlali, ihlallerini
GT
GD
C
H
L
M
O
bribery
/braɪb/ = NOUN: rüşvet, rüşvet verme;
USER: rüşvet, rüşvete, rüşvet verilmesi, rüşvetle, rüşvetin
GT
GD
C
H
L
M
O
bribes
/braɪb/ = NOUN: rüşvet;
VERB: rüşvet vermek, para yedirmek, ayartmak;
USER: rüşvet, rüşvetin, rüşvetleri, rüşvetler
GT
GD
C
H
L
M
O
brother
/ˈbrʌð.ər/ = NOUN: kardeş, erkek kardeş, birader, dost, arkadaş, tarikat üyesi;
USER: kardeş, kardeşi, kardeşim, kardeşinin, erkek kardeşi
GT
GD
C
H
L
M
O
build
/bɪld/ = NOUN: yapı, vücut yapısı, yaradılış;
VERB: kurmak, inşa etmek, yapmak, örmek, güvenmek, inşaatçılık yapmak, bel bağlamak, toplamak, toplanmak, kümelenmek;
USER: inşa etmek, kurmak, yapı, inşa, oluşturmak
GT
GD
C
H
L
M
O
building
/ˈbɪl.dɪŋ/ = NOUN: bina, inşa, yapı, inşaat, kurma, inşa etme, apartman;
USER: bina, yapı, binanın, binada, inşaat
GT
GD
C
H
L
M
O
business
/ˈbɪz.nɪs/ = NOUN: iş, faaliyet, ticaret, işyeri, firma, ticarethane, mesele, alım satım, görev, konu;
USER: iş, işletmeniz, Business, işletme, ticari
GT
GD
C
H
L
M
O
businesses
/ˈbɪz.nɪs/ = NOUN: iş, faaliyet, ticaret, işyeri, firma, ticarethane, mesele, alım satım, görev, konu;
USER: işletmeler, işletmelerin, iş, işletme, işletmelere
GT
GD
C
H
L
M
O
but
/bʌt/ = CONJUNCTION: ama, ancak, fakat, ki, oysa, hariç, başka, halbuki;
ADVERB: sadece, yalnızca, yani, hiç olmazsa;
NOUN: itiraz, karşı çıkma;
USER: ama, ancak, fakat, değil, aynı, aynı
GT
GD
C
H
L
M
O
buyer
/ˈbaɪ.ər/ = NOUN: alıcı, müşteri, satın almacı, satın alma görevlisi;
USER: alıcı, Alici, alıcının, alıcıya
GT
GD
C
H
L
M
O
buying
/baɪ/ = NOUN: satın alma, alış;
USER: satın alma, satın, satın almadan, satın almak, alım
GT
GD
C
H
L
M
O
by
/baɪ/ = PREPOSITION: tarafından, göre, ile, yoluyla, kadar, vasıtasıyla, yanında, kenarında, başında, yanından, yakınında, yakınından, yolundan;
ADVERB: yakın, geçecek biçimde, geçişli biçimde, bir kenara;
USER: tarafından, göre, ile, by, edenler tarafından
GT
GD
C
H
L
M
O
c
/ˌsiː.plʌsˈplʌs/ = NOUN: yüz;
USER: c,
GT
GD
C
H
L
M
O
calendars
/ˈkæl.ɪn.dər/ = NOUN: takvim, almanak, yıllık, liste, sicil, kütük, mahkeme günü;
USER: takvimler, takvim, takvimleri, takvimlerini, takvimi
GT
GD
C
H
L
M
O
call
/kɔːl/ = NOUN: çağrı, davet, çağırma, seslenme, ziyaret, ses, ihtiyaç, ziyaret etme, telefonda konuşma, ötüş;
VERB: aramak, çağırmak, seslenmek, demek, adlandırmak, çağrıda bulunmak, söylemek, davet etmek, telefon etmek, bağırmak, uyandırmak, ziyaret etmek, lakap takmak, telefonda konuşmak, dava açmak, farzetmek;
USER: çağrı, aramak, now, call now, şöyle çağırır
GT
GD
C
H
L
M
O
called
/kɔːl/ = ADJECTIVE: adlı, denilen;
USER: denilen, adlı, denir, adlandırılan, adı, adı
GT
GD
C
H
L
M
O
campaign
/kæmˈpeɪn/ = NOUN: kampanya, sefer, seferberlik, savaş, mücâdele;
VERB: savaşmak, kampanyaya katılmak, sefere çıkmak, adaylığını koymak, mücâdele vermek;
USER: kampanya, kampanyası, kampanyanın, kampanyasının, kampanyayı
GT
GD
C
H
L
M
O
can
/kæn/ = NOUN: kutu, teneke kutu, konserve kutusu, hela, hapishane, kaba et, teneke kutudaki içecek;
VERB: yapabilmek, edebilmek, olabilmek, kovmak, konservesini yapmak;
USER: kutu, olabilir, yapabilirsiniz, can, olabildiğince, olabildiğince
GT
GD
C
H
L
M
O
candidate
/ˈkæn.dɪ.dət/ = NOUN: aday, namzet;
USER: aday, adayı, adayın, bir aday, candidate
GT
GD
C
H
L
M
O
candidates
/ˈkæn.dɪ.dət/ = NOUN: aday, namzet;
USER: adaylar, aday, adayların, adayları, adaylara
GT
GD
C
H
L
M
O
cannot
/ˈkæn.ɒt/ = VERB: yapamamak, edememek, gücü yetmemek;
USER: Yapamam, olamaz, yapamazsınız, yapamaz, değil mi, değil mi
GT
GD
C
H
L
M
O
capacity
/kəˈpæs.ə.ti/ = NOUN: kapasite, hacim, güç, yetenek, verim, kabiliyet, sıfat, yeterlik, iktidar;
ADJECTIVE: azami, maksimum, dolu, ful;
USER: kapasite, kapasitesi, kapasiteli, kapasitesini, kapasitesine
GT
GD
C
H
L
M
O
card
/kɑːd/ = NOUN: kart, tarak, kartpostal, kartvizit, tebrik kartı, belge, oyun kâğıdı, iskambil kâğıdı, program, esprili kimse;
VERB: kart koymak, fişlemek, kart açmak, kartlara yapıştırmak, taramak;
USER: kart, kartı, kartını, kartına, kartın
GT
GD
C
H
L
M
O
cards
/kɑːd/ = NOUN: kart, tarak, kartpostal, kartvizit, tebrik kartı, belge, oyun kâğıdı, iskambil kâğıdı, program, esprili kimse;
VERB: kart koymak, fişlemek, kart açmak, kartlara yapıştırmak, taramak;
USER: kartları, kart, kartlar, kartı, kartlarını
GT
GD
C
H
L
M
O
care
/keər/ = NOUN: bakım, dikkat, özen, ilgi, itina, kaygı, endişe, merak, himaye, aldırış;
VERB: ilgilenmek, özen göstermek;
USER: bakım, umurumda, bakımı, önem, dikkat
GT
GD
C
H
L
M
O
careful
/ˈkeə.fəl/ = ADJECTIVE: dikkatli, özenli, titiz, itinalı, tedbirli, ölçülü, idareli, tutumlu, düşünen;
USER: dikkatli, dikkat, dikkat edin, dikkatli bir, özen
GT
GD
C
H
L
M
O
carefully
/ˈkeə.fəl.i/ = ADVERB: dikkatlice, özenle, itinayla, idareli biçimde, tutumlu;
USER: dikkatlice, dikkatle, dikkatli, özenle, dikkatli bir, dikkatli bir
GT
GD
C
H
L
M
O
carries
/ˈkær.i/ = VERB: taşımak, getirmek, götürmek, sağlamak, bulundurmak, kaldırmak, nakletmek, geçirmek, çekmek, elde etmek, menzili olmak, çakmak;
USER: taşır, taşıyan, taşımaktadır, taşıyor, taşıdığı
GT
GD
C
H
L
M
O
carry
/ˈkær.i/ = VERB: taşımak, getirmek, götürmek, sağlamak, bulundurmak, kaldırmak, nakletmek, geçirmek, çekmek, elde etmek, menzili olmak, çakmak, sevketmek, başarı kazanmak, satışa sunmak, yayımlamak, taşıyıcılık yapmak, menzil, karadan yapılan kayık taşımacılığı, golfte topun vurulmadan önceki gidişi;
USER: taşımak, yürütmek, devam, taşıyan, taşıma
GT
GD
C
H
L
M
O
cars
/kɑːr/ = NOUN: araba, otomobil, kabin, vagon, yolcu bölümü;
USER: araba, el araba, el, arabalar, el aramayı
GT
GD
C
H
L
M
O
case
/keɪs/ = NOUN: durum, dava, kasa, olay, çanta, kılıf, kutu, hasta, mahfaza, husus, kovan, kap, delil, sorun, görüş, kanıt, valiz, neden, hukuksal olay, tuhaf tip, gözetlemek, dikizlemek, kutulamak, yerine koymak, kaplamak, ciltlemek, örtmek;
USER: durum, durumda, durumunda, halinde, vaka
GT
GD
C
H
L
M
O
cases
/keɪs/ = NOUN: durum, dava, kasa, olay, çanta, kılıf, kutu, hasta, mahfaza, husus, kovan, kap, delil, sorun, görüş, kanıt, valiz, neden, hukuksal olay, tuhaf tip, gözetlemek, dikizlemek, kutulamak, yerine koymak, kaplamak, ciltlemek, örtmek;
USER: durumlarda, durumda, olgularda, olgu, olguda
GT
GD
C
H
L
M
O
cash
/kæʃ/ = NOUN: nakit, para, peşin para, peşin ödeme, ufak madeni para;
VERB: bozdurmak, paraya çevirmek, bozmak;
USER: nakit, para, Kasa, nakdi, para Çekme
GT
GD
C
H
L
M
O
casualty
/ˈkæʒ.ju.əl.ti/ = NOUN: kaza, yaralı, şehit, ölü, felâket;
USER: kaza, kazazede, yaralı, zayiat, casualty
GT
GD
C
H
L
M
O
cayman
/ˈkāmən/ = NOUN: tropikal timsah, timsah;
USER: timsah, cayman, Kayman, ve Cayman, tropikal timsah,
GT
GD
C
H
L
M
O
celebrate
/ˈsel.ɪ.breɪt/ = VERB: kutlamak, anmak, övmek, ayin yapmak, göklere çıkarmak, yönetmek, aşai rabbani ayinini yönetmek, bayram yapmak;
USER: kutlamak, kutlama, kutluyoruz, kutlayacak, günü kutlamak
GT
GD
C
H
L
M
O
cell
/sel/ = NOUN: hücre, pil, göz, petek gözü, oda, toplumdan kaçan kimsenin kapandığı evi;
USER: hücre, cep, hücreli, hücresi, hücrenin
GT
GD
C
H
L
M
O
center
/ˈsen.tər/ = NOUN: merkez, orta, odak, punta, göbek, orta alan, santra, ılımlı kimse;
VERB: ortalamak, ortaya gelmek, merkezde toplamak, merkezde toplanmak;
USER: merkez, merkezi, Center, merkezine, merkezinde
GT
GD
C
H
L
M
O
ceremonial
/ˈser.ɪ.mə.ni/ = NOUN: tören, merasim, seremoni, ayin;
ADJECTIVE: törensel, resmi, merasimli, dini törenle ilgili;
USER: tören, törensel, merasim, ceremonial, seremoni
GT
GD
C
H
L
M
O
ceremony
/ˈser.ɪ.mə.ni/ = NOUN: tören, seremoni, merasim, ayin, protokol, resmiyet, dinsel tören, resmilik, nezaket kuralları, dini tören;
USER: tören, töreni, törenle, töreninde, törenine, törenine
GT
GD
C
H
L
M
O
certain
/ˈsɜː.tən/ = ADJECTIVE: belirli, belli, kesin, emin, belirlenmiş, muhakkak, güvenilir, kuşkusuz, şüphesiz, herhangi bir, falanca, mutlâk;
USER: belli, belirli, bazı, belirli bir, belli bir
GT
GD
C
H
L
M
O
certainly
/ˈsɜː.tən.li/ = ADVERB: kesinlikle, şüphesiz, elbette, kuşkusuz, muhakkak;
USER: kesinlikle, şüphesiz, elbette, kesin, mutlaka
GT
GD
C
H
L
M
O
certificate
/səˈtɪf.ɪ.kət/ = NOUN: sertifika, belge, diploma, ruhsat, tasdikname, kimlik;
VERB: belgelemek, belge vermek, ruhsat vermek;
USER: sertifika, sertifikası, belgesi, certificate, sertifikayı, sertifikayı
GT
GD
C
H
L
M
O
certification
/ˈsɜː.tɪ.faɪ/ = NOUN: belgeleme, onay, onaylama, ruhsat;
USER: belgeleme, onay, sertifikasyon, sertifika, belgelendirme
GT
GD
C
H
L
M
O
certifications
/ˌsɜr·t̬ə·fɪˈke·ʃən/ = NOUN: belgeleme, onay, onaylama, ruhsat;
USER: sertifikalar, sertifikaları, Sertifikasyonlar, sertifikasyon, sertifika
GT
GD
C
H
L
M
O
chaired
/tʃeər/ = VERB: başkanlık etmek, yetki vermek, sandâlyeye oturtmak, makama geçirmek, yönetmek;
USER: başkanlık, başkanlığında, başkanlığını, başkanlığındaki, başkanlık etti
GT
GD
C
H
L
M
O
chairman
/-mən/ = NOUN: başkan, reis, tekerlekli sandalye sürücüsü, tahtırevan taşıyıcısı;
USER: başkan, başkanı, Kurulu Başkanı, Yönetim Kurulu Başkanı, başkanlığını
GT
GD
C
H
L
M
O
challenge
/ˈtʃæl.ɪndʒ/ = VERB: meydan okumak, itiraz etmek, reddetmek, düelloya davet etmek, kafa tutmak, boy ölçüşmek;
NOUN: meydan okuma, itiraz, davet, reddetme, kimlik sorma, parola sorma;
USER: meydan okumak, itiraz, meydan okuma, meydan, karşı
GT
GD
C
H
L
M
O
challenges
/ˈtʃæl.ɪndʒ/ = VERB: meydan okumak, itiraz etmek, reddetmek, düelloya davet etmek, kafa tutmak, boy ölçüşmek;
NOUN: meydan okuma, itiraz, davet, reddetme, kimlik sorma, parola sorma;
USER: zorluklar, sorunlar, zorlukları, sorunları, zorluklarla
GT
GD
C
H
L
M
O
change
/tʃeɪndʒ/ = VERB: değiştirmek, değişmek, bozdurmak, bozmak, dönüşmek;
NOUN: değişiklik, değişim, üstü, bozuk para, yenilik, para üstü, borsa;
USER: değiştirmek, değiştirebilirsiniz, değiştirin, değiştirme, değiştirebilir
GT
GD
C
H
L
M
O
changes
/tʃeɪndʒ/ = VERB: değiştirmek, değişmek, bozdurmak, bozmak, dönüşmek;
NOUN: değişiklik, değişim, üstü, bozuk para, yenilik, para üstü, borsa;
USER: değişiklikler, değişiklikleri, değişiklik, değişikliği, değişikliklerin
GT
GD
C
H
L
M
O
changing
/ˈtʃeɪn.dʒɪŋ/ = ADJECTIVE: değişen;
NOUN: değiştirme, değişim, değişme, bozma;
USER: değişen, değiştirerek, değiştirme, değişiyor, değiştirmek
GT
GD
C
H
L
M
O
channels
/ˈtʃæn.əl/ = NOUN: kanal, oluk, bağlantı, iletişim, nehir yatağı, suyolu, yol, yön;
VERB: kanala dökmek, kanal açmak, maceraya sevketmek;
USER: kanallar, kanal, kanalları, kanallarını, kanalı
GT
GD
C
H
L
M
O
charitable
/ˈCHaritəbəl/ = ADJECTIVE: hayırsever, yardımsever, merhametli, müşfik, şefkâtli;
USER: hayırsever, hayır, yardım, yardımsever, hayırseverlik
GT
GD
C
H
L
M
O
chat
/tʃæt/ = NOUN: sohbet, konuşma, söyleşi, hoşbeş, ötücü kuş türü;
VERB: sohbet etmek, söyleşmek, çene çalmak, laflamak, gevezelik etmek, hoşbeş etmek, lafa tutmak, lafa tutmak, kandırmaya çalışmak, kandırmaya çalışmak;
USER: sohbet, chat, sohbet etmek
GT
GD
C
H
L
M
O
check
/tʃek/ = NOUN: kontrol, check, çek, denetleme, denetim, engel, şah, kontrol işareti;
VERB: denetlemek, kontrol etmek, gözden geçirmek, kontrol işareti koymak;
USER: kontrol, kontrol edin, check, onay, oda
GT
GD
C
H
L
M
O
checking
/CHek/ = NOUN: denetleme;
USER: denetleme, kontrol, denetimi, kontrolü, kontrol etmek
GT
GD
C
H
L
M
O
chemical
/ˈkem.ɪ.kəl/ = ADJECTIVE: kimyasal, kimya, kimyevi;
USER: kimyasal, kimya, kimyevi
GT
GD
C
H
L
M
O
chief
/tʃiːf/ = NOUN: baş, şef, reis, amir, armanın en üst kısmı;
ADJECTIVE: baş, ana, belli başlı, en üst rütbeli;
USER: baş, başkanı, şefi, şef, müdürü
GT
GD
C
H
L
M
O
child
/tʃaɪld/ = NOUN: çocuk, evlat, küçük, velet, ürün;
USER: çocuk, çocuğun, çocuk için, alt, çocuğunuzun
GT
GD
C
H
L
M
O
chipped
/CHip/ = VERB: budamak, çentmek, yontmak, dilimlemek, havalandırmak, takılmak, alaya almak, kırılmak, kırılgan olmak;
USER: yontmataş, yontma, yontulmuş, chipped, aşınmış,
GT
GD
C
H
L
M
O
choice
/tʃɔɪs/ = NOUN: seçim, seçenek, tercih, seçme, seçme hakkı, şık, seçilen şey, seçkinler, seçkin sınıf;
ADJECTIVE: seçme, seçkin, üstün, kaliteli, güzide, elit, kalburüstü;
USER: seçim, seçenek, seçimi, seçimdir, bir seçim
GT
GD
C
H
L
M
O
choose
/tʃuːz/ = VERB: seçmek, tercih etmek, istemek, ayırmak, yeğlemek, üstün tutmak;
USER: seçmek, seçin, seçim, tercih, seçebilirsiniz
GT
GD
C
H
L
M
O
chosen
/ˈtʃəʊ.zən/ = ADJECTIVE: seçilmiş, seçilmiş olan, cennetlik;
USER: seçilmiş, seçilen, seçtiğiniz, tercih, taktiğiyle
GT
GD
C
H
L
M
O
circumstances
/ˈsərkəmˌstans,-stəns/ = NOUN: koşullar, şartlar, zenginlik, varlık;
USER: koşullar, şartlar, durumlarda, koşullarda, durumlar
GT
GD
C
H
L
M
O
citizen
/ˈsɪt.ɪ.zən/ = NOUN: vatandaş, yurttaş, hemşehri, uyruk, sakin, ikamet eden kimse, sivil kimse;
USER: vatandaş, vatandaşı, vatandaşın, yurttaş, vatandaşının
GT
GD
C
H
L
M
O
civil
/ˈsɪv.əl/ = ADJECTIVE: sivil, iç, medeni, resmi, uygar, nazik, kibar, laik, devlete ait, hükümete ait, vatandaşlarla ilgili, yurttaşlık ile ilgili, medeni hukuk ile ilgili;
USER: sivil, iç, inşaat, medeni, kamu
GT
GD
C
H
L
M
O
classification
/ˌklæs.ɪ.fɪˈkeɪ.ʃən/ = NOUN: sınıflandırma, sınıflama, tasnif, derecelendirme;
USER: sınıflandırma, sınıflandırılması, sınıflandırması, sınıflama, sınıflaması
GT
GD
C
H
L
M
O
clear
/klɪər/ = ADJECTIVE: açık, net, temiz, berrak, belirgin, şeffaf, belli, anlaşılır, saydam;
VERB: temizlemek, gidermek;
ADVERB: açıkça;
USER: temizleyin, açık, temizlemek, silmek, kaldırın
GT
GD
C
H
L
M
O
clearly
/ˈklɪə.li/ = ADVERB: açıkça, anlaşılır biçimde, apaçık, şüphesiz, açık açık;
USER: açıkça, net, açık, net bir şekilde, açık bir şekilde, açık bir şekilde
GT
GD
C
H
L
M
O
close
/kləʊz/ = ADJECTIVE: yakın, kapalı, sıkı, saklı;
ADVERB: yakın, yakından;
VERB: kapatmak, kapamak, kesmek, bitirmek, yaklaşmak;
NOUN: göğüs göğüse kavga;
USER: yakın, kapatmak, kapatın, yakındır, close
GT
GD
C
H
L
M
O
cocktail
/ˈkɒk.teɪl/ = NOUN: kokteyl;
USER: kokteyl, kokteyli, cocktail, kokteylin, bir kokteyl
GT
GD
C
H
L
M
O
codes
/kəʊd/ = NOUN: kod, şifre, kanun, yasa, kural, yönetmelik, tüzük, prensipler, yasa kitabı, kılavuz;
USER: kodları, kodlar, Kodu, kodlarını, kodlarının
GT
GD
C
H
L
M
O
colleague
/ˈkɒl.iːɡ/ = NOUN: iş arkadaşı, meslektaş;
USER: iş arkadaşı, meslektaş, meslektaşım, meslektaşı, arkadaşı, arkadaşı
GT
GD
C
H
L
M
O
collect
/kəˈlekt/ = VERB: toplamak, almak, biriktirmek, derlemek, toparlamak, tahsil etmek, toplanmak, koleksiyon yapmak, birikmek, bir araya getirmek, uğrayıp almak;
ADJECTIVE: ödemeli;
ADVERB: ödemeli;
NOUN: ayinlerde okunan kısa dua;
USER: toplamak, toplama, tahsil, toplayabilir, toplamaya
GT
GD
C
H
L
M
O
collecting
/kəˈlekt/ = NOUN: toplama, para toplama;
ADJECTIVE: tahsilat;
USER: toplama, toplamak, toplanması, toplayarak, toplamaya
GT
GD
C
H
L
M
O
collusion
/kəˈluː.ʒən/ = NOUN: hile, gizli anlaşma, dolap;
USER: gizli anlaşma, hile, çarpışma, danışıklı dövüş, collusion
GT
GD
C
H
L
M
O
color
/ˈkʌl.ər/ = NOUN: renk, boya, ten rengi, ton, içyüzü, bet beniz, yüz rengi;
VERB: renklendirmek, kızarmak, renk katmak, renk vermek, boyamak;
USER: renk, renkli, rengi, rengim, rengini
GT
GD
C
H
L
M
O
come
/kʌm/ = VERB: gelmek, ulaşmak, görünmek, buyurmak, ileri gelmek, orgazm olmak, tatmin olmak, tavır takınmak;
NOUN: meni, sperma, bel;
USER: gelmek, gelir, gelip, gelen, gel, gel
GT
GD
C
H
L
M
O
comes
/kʌm/ = USER: gelir, geliyor, söz konusu, konusu, gelen, gelen
GT
GD
C
H
L
M
O
commemorates
/kəˈmem.ə.reɪt/ = VERB: anmak, kutlamak, hatırasına yapmak;
USER: andı, commemorates, anısına, anıldığı, anan,
GT
GD
C
H
L
M
O
commemorative
/kəˈmem(ə)rətiv,kəˈmeməˌrātiv/ = ADJECTIVE: hatıra, yadigâr;
USER: hatıra, anma, Commemorative, anı, anısına
GT
GD
C
H
L
M
O
comment
/ˈkɒm.ent/ = NOUN: yorum, açıklama, eleştiri, gevezelik, boş lâf;
VERB: yorumlamak, değerlendirmek, eleştirmek, düşüncesini açıklamak;
USER: yorum, yorumu, Yorumlamak, Görüşlerinizi, comment
GT
GD
C
H
L
M
O
comments
/ˈkɒm.ent/ = NOUN: yorum, açıklama, eleştiri, gevezelik, boş lâf;
VERB: yorumlamak, değerlendirmek, eleştirmek, düşüncesini açıklamak;
USER: yorum, yorumlar, yorumlarını, tüm yorumlarını, yorumları
GT
GD
C
H
L
M
O
commercial
/kəˈmɜː.ʃəl/ = ADJECTIVE: ticari, mesleki, ticaret yapan, kârlı, reklâm yayını yapan;
NOUN: reklâm;
USER: ticari, ticari olanaklar, ticaret, ticari bir, reklam
GT
GD
C
H
L
M
O
commission
/kəˈmɪʃ.ən/ = NOUN: komisyon, heyet, görev, sipariş, komite, kurul, görevlendirme, atama, terfi, ısmarlama;
VERB: görevlendirmek, atamak;
USER: komisyon, komisyonu, Komisyonu'nun, komisyonun
GT
GD
C
H
L
M
O
commit
/kəˈmɪt/ = VERB: işlemek, adamak, teslim etmek, suç işlemek, emanet etmek, önermek, komisyona sunmak, söz vermek, vâât etmek;
USER: işlemek, taahhüt, işlemeye, commit, tamamlama
GT
GD
C
H
L
M
O
commitment
/kəˈmɪt.mənt/ = NOUN: taahhüt, söz, bağlantı, teslim etme, vâât, suç işleme, hapis hükmü;
USER: taahhüt, bağlılık, taahhüdü, bağlılığı, bağlılığını
GT
GD
C
H
L
M
O
commitments
/kəˈmɪt.mənt/ = NOUN: taahhüt, söz, bağlantı, teslim etme, vâât, suç işleme, hapis hükmü;
USER: taahhütleri, taahhütler, taahhütlerin, taahhütlerini, taahhüt
GT
GD
C
H
L
M
O
committed
/kəˈmɪt.ɪd/ = VERB: işlemek, adamak, teslim etmek, suç işlemek, emanet etmek, önermek, komisyona sunmak, söz vermek, vâât etmek;
USER: taahhüt, işlenen, kararlı, kararlıdır, kararlıyız
GT
GD
C
H
L
M
O
committee
/kəˈmɪt.i/ = NOUN: komite, kurul, komisyon, heyet;
USER: komite, komitesi, komitesinin, komitenin, kurul
GT
GD
C
H
L
M
O
committees
/kəˈmɪt.i/ = NOUN: komite, kurul, komisyon, heyet;
USER: komiteler, komiteleri, komite, komitelerin, komitelerinin
GT
GD
C
H
L
M
O
commodities
/kəˈmɒd.ə.ti/ = NOUN: emtia, mal, eşya, hammadde;
USER: mal, emtia, malların, ürünler, mallar
GT
GD
C
H
L
M
O
communicate
/kəˈmyo͞onəˌkāt/ = VERB: iletişim kurmak, haberleşmek, bildirmek, anlatmak, nakletmek, bulaştırmak, bağlantılı olmak, temasa geçmek, geçirmek, birbirine açılmak, dertleşmek, içini dökmek;
USER: iletişim kurmak, iletişim, iletişime, haberleşmek
GT
GD
C
H
L
M
O
communication
/kəˌmjuː.nɪˈkeɪ.ʃən/ = NOUN: iletişim, haberleşme, bağlantı, irtibat, ulaşım, tebliğ, mesaj, kominikasyon, temas, haber, nakletme, yayma;
USER: iletişim, iletişimi, haberleşme, iletişimin, bağlantı
GT
GD
C
H
L
M
O
communications
/kəˌmjuː.nɪˈkeɪ.ʃən/ = NOUN: iletişim, haberleşme, bağlantı, irtibat, ulaşım, tebliğ, mesaj, kominikasyon, temas, haber, nakletme, yayma;
USER: iletişim, haberleşme, iletişimi, iletişimleri, iletişimin
GT
GD
C
H
L
M
O
communities
/kəˈmjuː.nə.ti/ = NOUN: topluluk, cemaat, cemiyet, ortaklık, müşterek tasarruf, ortak yön, benzerlik;
USER: topluluklar, toplulukları, toplulukların, topluluklara, toplumlar
GT
GD
C
H
L
M
O
community
/kəˈmjuː.nə.ti/ = NOUN: topluluk, cemaat, cemiyet, ortaklık, müşterek tasarruf, ortak yön, benzerlik;
USER: topluluk, Topluluğumuzdan yorumlar, Topluluğu, yorumu, toplum
GT
GD
C
H
L
M
O
companies
/ˈkʌm.pə.ni/ = NOUN: şirket, ortaklık, eşlik, arkadaşlık, bölük, misafir, topluluk, birlik, toplantı, tayfa;
USER: şirketleri, şirketler, şirketlerin, şirket, şirketlerinin
GT
GD
C
H
L
M
O
company
/ˈkʌm.pə.ni/ = NOUN: şirket, ortaklık, eşlik, arkadaşlık, bölük, misafir, topluluk, birlik, toplantı, tayfa;
USER: şirket, şirketi, şirketin, firma, işletmenizi
GT
GD
C
H
L
M
O
compensate
/ˈkɒm.pən.seɪt/ = VERB: tazmin etmek, karşılamak, eşitlemek, denklemek, telâfi etmek, yerini tutmak, denkleşmek;
USER: tazmin etmek, karşılamak, telafi, tazmin, dengelemek
GT
GD
C
H
L
M
O
compensation
/ˌkɒm.penˈseɪ.ʃən/ = NOUN: tazminat, tazmin, karşılama, bedel, maaş, ödün, taviz, telâfi;
USER: tazminat, telafisi, kompanzasyonu, kompanzasyon, telafi
GT
GD
C
H
L
M
O
compete
/kəmˈpiːt/ = VERB: yarışmak, rekabet etmek, çekişmek, mücâdele etmek;
USER: rekabet etmek, yarışmak, rekabet, yarışacak, rekabet edebilmek
GT
GD
C
H
L
M
O
competing
/kəmˈpiːt/ = VERB: yarışmak, rekabet etmek, çekişmek, mücâdele etmek;
USER: rakip, rekabet, yarışan, yarışıyor, rekabet eden
GT
GD
C
H
L
M
O
competition
/ˌkɒm.pəˈtɪʃ.ən/ = NOUN: rekabet, yarışma, çekişme;
USER: rekabet, rekabetin, yarışma, rekabeti, rekabete
GT
GD
C
H
L
M
O
competitive
/kəmˈpet.ɪ.tɪv/ = ADJECTIVE: rekabet edebilen, rekabete dayanan, hırslı, rakip olan, yarışmaya dayanan;
USER: rekabetçi, rekabet, rekabetçi bir
GT
GD
C
H
L
M
O
competitiveness
/kəmˈpet.ɪ.tɪv/ = USER: rekabet, rekabet gücünü, rekabet gücü, rekabet gücünün, rekabet edebilirlik
GT
GD
C
H
L
M
O
competitor
/kəmˈpet.ɪ.tər/ = NOUN: rakip, yarışmacı, yarışçı;
USER: rakip, yarışmacının, rakibi, yarışmacı, rakibin
GT
GD
C
H
L
M
O
competitors
/kəmˈpet.ɪ.tər/ = NOUN: rakip, yarışmacı, yarışçı;
USER: rakip, rakipleri, rakipler, rakiplerinden, rakiplerinizin
GT
GD
C
H
L
M
O
complete
/kəmˈpliːt/ = VERB: tamamlamak, doldurmak, bitirmek, uygulamak, yerine getirmek;
ADJECTIVE: tam, eksiksiz, tamamlanmış, tamam, tamamı, bütün, iyice, mükemmel;
USER: tamamlamak, tam, tamamlayın, tamamlanması, listeye, listeye
GT
GD
C
H
L
M
O
completed
/kəmˈpliːt/ = ADJECTIVE: tarihinde tamamlandı;
USER: tamamlandı, tamamlanmış, tamamladı, tamamlanan, tamamlanmıştır
GT
GD
C
H
L
M
O
completion
/kəmˈpliː.ʃən/ = NOUN: tamamlama, bitirme, ikmal;
USER: tamamlama, tamamlanması, tamamlanmasından, tamamlanma, tamamlayan
GT
GD
C
H
L
M
O
complex
/ˈkɒm.pleks/ = ADJECTIVE: karmaşık, kompleks, karışık, komplike, bileşik;
NOUN: kompleks, site, blok, bileşik şey, karışık şey;
USER: karmaşık, kompleks, kompleksi, karmaşık bir, karmaşıktır
GT
GD
C
H
L
M
O
compliance
/kəmˈplaɪ.əns/ = NOUN: uyma, itaat, rıza, uysallık;
USER: uyma, uyum, uygun, uygunluk, uyumluluk
GT
GD
C
H
L
M
O
compliant
/kəmˈplɑɪ.ənt/ = ADJECTIVE: uysal, itaatkâr, yumuşak başlı;
USER: uysal, uyumlu, uygun, uyumludur, uyumlu bir
GT
GD
C
H
L
M
O
complied
/kəmˈplaɪ/ = VERB: uymak, boyun eğmek, razı olmak;
USER: uyulması, uyum, uyumlu, riayet, uyulur
GT
GD
C
H
L
M
O
complies
/kəmˈplaɪ/ = VERB: uymak, boyun eğmek, razı olmak;
USER: uyumludur, uygundur, uygun, uyumlu, uyum
GT
GD
C
H
L
M
O
comply
/kəmˈplaɪ/ = VERB: uymak, boyun eğmek, razı olmak;
USER: uymak, uygun, uyumlu, uyum, yerine
GT
GD
C
H
L
M
O
complying
/kəmˈplaɪ/ = VERB: uymak, boyun eğmek, razı olmak;
USER: uygun, uyumlu, uyum, uymak, uyulması
GT
GD
C
H
L
M
O
compromise
/ˈkɒm.prə.maɪz/ = NOUN: uzlaşma, ödün, taviz, uyuşma, ödün vererek anlaşmaya varma;
VERB: uzlaşmak, uzlaştırmak, anlaşmak, gölge düşürmek, riske atmak, ara bulmak;
USER: uzlaşma, ödün, uzlaşmaya, bir uzlaşma, taviz
GT
GD
C
H
L
M
O
computers
/kəmˈpjuː.tər/ = NOUN: bilgisayar, elektronik beyin;
USER: bilgisayar, bilgisayarlar, bilgisayarlarda, bilgisayarların, bilgisayarları
GT
GD
C
H
L
M
O
concern
/kənˈsɜːn/ = NOUN: endişe, ilgi, merak, kuruluş, şirket, tasa, iş, alâka, şey;
VERB: ait olmak, ilgilendirmek, ilişkisi olmak;
USER: endişe, ilgi, kaygı, sorun, bir endişe
GT
GD
C
H
L
M
O
concerning
/kənˈsɜː.nɪŋ/ = PREPOSITION: ilişkin, ilgili olarak, hakkında, konusunda, dair;
ADVERB: konusunda;
ADJECTIVE: ait;
USER: ilişkin, ilgili, ile ilgili, konusunda, hakkında
GT
GD
C
H
L
M
O
concerns
/kənˈsɜːn/ = NOUN: endişe, ilgi, merak, kuruluş, şirket, tasa, iş, alâka, şey;
VERB: ait olmak, ilgilendirmek, ilişkisi olmak;
USER: endişeleri, kaygıları, endişeler, kaygılar, endişelerini
GT
GD
C
H
L
M
O
conclusion
/kənˈkluː.ʒən/ = NOUN: sonuç, karar, netice, kanı, hüküm, son;
USER: sonuç, sonuca, sonucuna, sonucu, Sonuç olarak
GT
GD
C
H
L
M
O
conditions
/kənˈdɪʃ.ən/ = NOUN: koşullar, şartlar, durum;
USER: koşullar, şartlar, koşulları, şartları, koşullarına, koşullarına
GT
GD
C
H
L
M
O
conduct
/kənˈdʌkt/ = NOUN: davranış, idare, hareket, yönetim, gidiş;
VERB: yönetmek, iletmek, geçirmek, yönlendirmek, idare etmek, rehberlik etmek;
USER: davranış, yapmak, yürütmek, kuralları, yapma
GT
GD
C
H
L
M
O
conducted
/kənˈdʌkt/ = VERB: yönetmek, iletmek, geçirmek, yönlendirmek, idare etmek, rehberlik etmek;
USER: yapılan, yürütülen, yapılmıştır, gerçekleştirilen, gerçekleştirilmiştir
GT
GD
C
H
L
M
O
conducting
/kənˈdʌkt/ = ADJECTIVE: iletken, geçirici;
USER: iletken, yapma, yapmak, yürütülmesi, yürütmek
GT
GD
C
H
L
M
O
confidential
/ˌkɒn.fɪˈden.ʃəl/ = ADJECTIVE: gizli, güvenilir, mahrem, emin, güven veren;
USER: gizli, gizlilik, gizlidir, gizli bir, güvenilir
GT
GD
C
H
L
M
O
confidentiality
/ˌkɒn.fɪ.den.ʃiˈæl.ɪ.ti/ = NOUN: gizlilik;
USER: gizlilik, gizliliğini, gizliliği, gizliliğinin, gizli
GT
GD
C
H
L
M
O
confines
= VERB: sınırlamak, hapsetmek, kapamak, loğusa olmak, tutmak;
NOUN: sınır;
USER: sınırlar, sınırları, sınırlandırır, kısıtlamakta, confines,
GT
GD
C
H
L
M
O
confirm
/kənˈfɜːm/ = VERB: onaylamak, doğrulamak, tasdik etmek, kuvvetlendirmek, tasdiklemek, takviye etmek, kiliseye kabul etmek;
USER: onaylamak, onaylayın, teyit, doğrulamak, onaylayınız
GT
GD
C
H
L
M
O
confirmed
/kənˈfɜːmd/ = ADJECTIVE: onaylı, müzmin, tasdikli, yerleşmiş, tiryaki, bağımlı;
USER: onaylı, onaylamıştır, teyit, doğruladı, doğrulandı
GT
GD
C
H
L
M
O
conflict
/ˈkɒn.flɪkt/ = NOUN: çatışma, anlaşmazlık, savaş, çekişme, kavga, çarpışma, fikir ayrılığı, keşmekeş;
VERB: çekişmek, savaşmak, anlaşmazlığa düşmek, bağdaşmamak, tutmamak;
USER: çatışma, çatışmanın, çakışma, çatışması, ihtilafı
GT
GD
C
H
L
M
O
conflicts
/ˈkɒn.flɪkt/ = NOUN: çatışma, anlaşmazlık, savaş, çekişme, kavga, çarpışma, fikir ayrılığı, keşmekeş;
VERB: çekişmek, savaşmak, anlaşmazlığa düşmek, bağdaşmamak, tutmamak;
USER: çatışmalar, çatışmaların, çatışmaları, çakışmaları, çatışma
GT
GD
C
H
L
M
O
congratulate
/kənˈgraCHəˌlāt,-ˈgrajə-/ = VERB: kutlamak, tebrik etmek;
USER: tebrik etmek, kutlamak, tebrik, kutluyorum, tebrik ediyorum
GT
GD
C
H
L
M
O
conjunction
/kənˈdʒʌŋk.ʃən/ = NOUN: bağlaç, birleşme, tesadüf, rastlantı, konjonksiyon;
USER: bağlaç, birlikte, bağlantılı, bağlantılı olarak, beraber
GT
GD
C
H
L
M
O
connection
/kəˈnek.ʃən/ = NOUN: bağlantı, bağ, ilişki, irtibat, bağıntı, aktarma, alâka, alışveriş, ilgilenme, akrabalık, yakın, akraba, dost, uyuşturucu satıcısı, ilgi, yakınlık;
USER: bağlantı, bağlantısı, bağlantısını, bağlantıyı, bağlantılı
GT
GD
C
H
L
M
O
consider
/kənˈsɪd.ər/ = VERB: düşünmek, dikkate almak, göz önünde bulundurmak, saymak, görmek, göz önüne almak, hesaba katmak, göz önünde tutmak, addetmek, saygı göstermek, fikrinde olmak;
USER: düşünmek, düşünebilirsiniz, de düşünebilirsiniz, yerlerini de düşünebilirsiniz, dikkate
GT
GD
C
H
L
M
O
considerations
/kənˌsɪd.əˈreɪ.ʃən/ = NOUN: bedel, önem, düşünce, düşünme, saygı, karşılık, itibar, sebep, göz önüne alma, göz önünde tutma;
USER: hususlar, düşünceler, konuları, konular, değerlendirmeler
GT
GD
C
H
L
M
O
considered
/kənˈsɪd.əd/ = ADJECTIVE: düşünülmüş, dikkate alınmış, saygıdeğer;
USER: kabul, olarak kabul, dikkate, olarak, ele
GT
GD
C
H
L
M
O
consistent
/kənˈsɪs.tənt/ = ADJECTIVE: tutarlı, sürekli, istikrarlı, uygun, kalıcı, bağıntılı;
USER: tutarlı, tutarlı bir, uyumlu, sürekli, istikrarlı
GT
GD
C
H
L
M
O
consistently
/kənˈsɪs.tənt/ = ADVERB: sürekli, tutarlı olarak, kalıcı biçimde, uyumla;
USER: sürekli, tutarlı, sürekli olarak, tutarlı bir, istikrarlı
GT
GD
C
H
L
M
O
constitute
/ˈkɒn.stɪ.tjuːt/ = VERB: oluşturmak, kurmak, teşkil etmek, atamak, seçmek, yürürlüğe koymak;
USER: oluşturmak, teşkil, oluşturmaktadır, oluşturan, oluşturur
GT
GD
C
H
L
M
O
consult
/kənˈsʌlt/ = VERB: danışmak, başvurmak, bakmak, görüşmek, dikkate almak, düşünmek;
NOUN: başvurma;
USER: danışmak, danışın, başvurun, danışınız, başvurunuz
GT
GD
C
H
L
M
O
consultant
/kənˈsʌl.tənt/ = NOUN: danışman, uzman doktor, mütehassıs;
USER: danışman, danışmanı, danışmanlık, danışmanın, danışmanlığı
GT
GD
C
H
L
M
O
consultants
/kənˈsʌl.tənt/ = NOUN: danışman, uzman doktor, mütehassıs;
USER: danışmanları, danışmanlar, Danışmanlık, danışman, danışmanların
GT
GD
C
H
L
M
O
consultation
/ˌkɒn.sʌlˈteɪ.ʃən/ = NOUN: danışma, konsültasyon, muayene;
USER: danışma, istişare, danışmanlık, konsültasyon, danışmanlığı
GT
GD
C
H
L
M
O
consulted
/kənˈsʌlt/ = VERB: danışmak, başvurmak, bakmak, görüşmek, dikkate almak, düşünmek;
USER: danışılmalıdır, danıştı, istişare, danışmanlık, başvurulan
GT
GD
C
H
L
M
O
consulting
/kənˈsʌl.tɪŋ/ = ADJECTIVE: danışman;
USER: danışman, danışmanlık, Consulting, danışmanlığı, Danışma
GT
GD
C
H
L
M
O
consumer
/kənˈsjuː.mər/ = NOUN: tüketici, alıcı;
USER: tüketici, tüketim, tüketicinin, tüketiciye, müşteri
GT
GD
C
H
L
M
O
contact
/ˈkɒn.tækt/ = NOUN: temas, bağlantı, ilişki, dokunma, tanıdık, portör, taşıyıcı;
VERB: irtibat kurmak, temasa geçmek, görüşmek, ilişki kurmak, temas etmek, dokunmak;
USER: temas, irtibata, başvurun, iletişime, iletişim
GT
GD
C
H
L
M
O
contain
/kənˈteɪn/ = VERB: içermek, kapsamak, tutmak, ihtiva etmek, zaptetmek, içine almak, frenlemek, eşit olmak;
USER: içermek, içeren, içerir, içerebilir, ihtiva, ihtiva
GT
GD
C
H
L
M
O
contains
/kənˈteɪn/ = VERB: içermek, kapsamak, tutmak, ihtiva etmek, zaptetmek, içine almak, frenlemek, eşit olmak;
USER: içerir, içeren, içermektedir, bulunmaktadır, içeriyorsa
GT
GD
C
H
L
M
O
contents
/kənˈtent/ = NOUN: içerik, içindekiler;
USER: içindekiler, içerik, içeriğini, içeriği, içerikleri
GT
GD
C
H
L
M
O
context
/ˈkɒn.tekst/ = NOUN: bağlam, durum, şartlar, kaynak, sözün gelişi;
USER: bağlam, bağlamda, bağlamında, kapsamında, kapsamda
GT
GD
C
H
L
M
O
continue
/kənˈtɪn.juː/ = VERB: devam etmek, sürdürmek, sürmek, uzatmak, kalmak, uzamak, ertelemek;
USER: devam etmek, sürdürmek, devam, devam ediyor, devam edin, devam edin
GT
GD
C
H
L
M
O
continuing
/kənˈtɪn.juː/ = ADJECTIVE: devam eden;
USER: devam eden, devam, sürekli, Sürdürülen, devam ediyor
GT
GD
C
H
L
M
O
continuous
/kənˈtɪn.ju.əs/ = ADJECTIVE: sürekli, devamlı, devam eden, aralıksız, zincirleme;
USER: sürekli, sürekli bir, kesintisiz, devamlı, sürekli olarak
GT
GD
C
H
L
M
O
contract
/ˈkɒn.trækt/ = NOUN: sözleşme, kontrat, anlaşma, mukavele, parça başı iş anlaşması;
VERB: daraltmak, sözleşme yapmak, kontrat yapmak, kasılmak, kasmak, daralmak;
USER: sözleşme, sözleşmesi, sözleşmenin, kontrat, sözleşmede
GT
GD
C
H
L
M
O
contractor
/kənˈtræk.tər/ = NOUN: müteahhit, taraf, kasan şey, anlaşmalı taraf, doğumda kasılan adaleler;
USER: müteahhit, yüklenici, yüklenicinin, yüklenicisi, müteahhitlik
GT
GD
C
H
L
M
O
contracts
/ˈkɒn.trækt/ = NOUN: sözleşme, kontrat, anlaşma, mukavele, parça başı iş anlaşması;
USER: sözleşmeleri, sözleşmeler, sözleşme, sözleşmelerin, sözleşmelerinin
GT
GD
C
H
L
M
O
contractual
//kənˈtrakCHo͞oəl/ = ADJECTIVE: sözleşme, sözleşmeli, sözleşmeden doğan;
USER: sözleşme, sözleşmeye, sözleşmeli, sözleşmeden, sözleşmeye bağlı
GT
GD
C
H
L
M
O
contribute
/kənˈtrɪb.juːt/ = VERB: katkıda bulunmak, katılmak, bağışta bulunmak, vermek, payı olmak, yazı vermek;
USER: katkıda bulunmak, katkıda, katkı, katkıda bulunur, katkıda bulunan
GT
GD
C
H
L
M
O
contribution
/ˌkɒn.trɪˈbjuː.ʃən/ = NOUN: katkı, destek, yardım, bağış, iştirak, yazı, makale;
USER: katkı, katılım, katkısı, katkıda, katkıları
GT
GD
C
H
L
M
O
contributions
/ˌkɒn.trɪˈbjuː.ʃən/ = NOUN: katkı, destek, yardım, bağış, iştirak, yazı, makale;
USER: katkıları, katkılar, katkı, Katılımlar, katılım
GT
GD
C
H
L
M
O
control
/kənˈtrəʊl/ = NOUN: kontrol, denetim, hakimiyet, idare, güç, otorite, sorumluluk;
VERB: denetlemek, kontrol etmek, hakim olmak, idare etmek, işletmek;
USER: kontrol, kontrolü, denetlemek, kontrol etmek, kumanda
GT
GD
C
H
L
M
O
controlled
/kənˈtrōl/ = NOUN: kontrol, denetim, hakimiyet, idare, güç, otorite, sorumluluk;
VERB: denetlemek, kontrol etmek, hakim olmak, idare etmek, işletmek;
USER: kontrol, kontrollü, sahip, kontrol edilen, sahip olan
GT
GD
C
H
L
M
O
controls
/kənˈtrəʊl/ = NOUN: kontrol, denetim, hakimiyet, idare, güç, otorite, sorumluluk;
USER: kontroller, kontrolleri, kontrol, denetimleri, denetimler
GT
GD
C
H
L
M
O
conversation
/ˌkɒn.vəˈseɪ.ʃən/ = NOUN: konuşma, görüşme, sohbet, söyleşi, cinsel birleşme;
USER: konuşma, görüşme, sohbet, konuşmayı, konuşmanın, konuşmanın
GT
GD
C
H
L
M
O
cooperating
/kəʊˈɒp.ər.eɪt/ = VERB: işbirliği yapmak, birlikte çalışmak, işbirliği etmek, yardımlaşmak, destek olmak;
USER: işbirliği, işbirliğine, işbirliği içinde, işbirliği yapan, iş birliği
GT
GD
C
H
L
M
O
coordination
/kəʊˌɔː.dɪˈneɪ.ʃən/ = NOUN: koordinasyon, eşgüdüm, düzen, uyumlu çalışma, bağlantı;
USER: koordinasyon, koordinasyonu, eşgüdüm, koordinasyonunda, koordinasyonun
GT
GD
C
H
L
M
O
coordinator
/kəʊˈɔː.dɪ.neɪ.tər/ = NOUN: koordinatör, eşgüdümcü;
USER: koordinatör, koordinatörü, Kordinatör, Koordinatörlüğü, koordinatörünün
GT
GD
C
H
L
M
O
copiers
/ˈkɒp.i.ər/ = NOUN: fotokopi makinesi, kopyacı;
USER: fotokopi makineleri, fotokopi, Fotokopiler, Kopyalama Sistemleri, fotokopi makinesi
GT
GD
C
H
L
M
O
copy
/ˈkɒp.i/ = NOUN: kopya, nüsha, metin, suret, örnek, poz, senet;
VERB: çoğaltmak, kopya etmek, kopya çekmek, kopyasını çıkarmak, taklit etmek, örnek almak, kopyası çıkarılabilmek;
USER: kopyalamak, kopyalama, kopya, kopyalayın, kopyalayınız
GT
GD
C
H
L
M
O
copyrights
/ˈkɒp.i.raɪt/ = NOUN: telif hakkı;
USER: telif hakları, telif, telif hakkı, telif haklarını, telif haklarının
GT
GD
C
H
L
M
O
core
/kɔːr/ = NOUN: çekirdek, göbek, öz, iç, dolgu, meyve göbeği;
VERB: göbeğini almak, içini çıkarmak;
USER: çekirdek, temel, çekirdekli, ana, core
GT
GD
C
H
L
M
O
corporate
/ˈkɔː.pər.ət/ = ADJECTIVE: tüzel, toplu, şirkete ait, birleşmiş;
USER: tüzel, kurumsal, şirket, kurumlar, Corporate
GT
GD
C
H
L
M
O
corporation
/ˌkɔː.pərˈeɪ.ʃən/ = NOUN: şirket, kurum, dernek, tüzel kişi, belediye yetkilileri, şiş göbek;
USER: şirket, şirketi, kurumlar, kurum, kuruluştur
GT
GD
C
H
L
M
O
correct
/kəˈrekt/ = VERB: düzeltmek, doğrulamak, cezalandırmak, haddini bildirmek;
ADJECTIVE: doğru, uygun, hatasız, tam, kusursuz;
USER: düzeltmek, gidermek, doğru, düzeltin, gidermesi, gidermesi
GT
GD
C
H
L
M
O
corrective
/kəˈrek.tɪv/ = ADJECTIVE: düzeltici, ıslah edici, yatıştırıcı;
NOUN: düzeltici şey, ıslah edici şey;
USER: düzeltici, düzeltme, ıslah edici
GT
GD
C
H
L
M
O
corrupt
/kəˈrʌpt/ = ADJECTIVE: yozlaşmış, bozulmuş, ahlaksız, rüşvetçi, yiyici, bayağı;
VERB: bozmak, ayartmak, baştan çıkarmak, çürütmek, rüşvet vermek, bulaştırmak, mahvetmek;
USER: yozlaşmış, bozuk, yolsuzluk, bozulmuş, bozuk bir
GT
GD
C
H
L
M
O
corruption
/kəˈrʌp.ʃən/ = NOUN: bozulma, rüşvet, çürüme, rüşvetçilik, ahlaksızlık, fesat, bozma, yozlaştırma;
USER: rüşvet, bozulma, yolsuzluk, yolsuzlukla, bozulması
GT
GD
C
H
L
M
O
cost
/kɒst/ = NOUN: maliyet, fiyat, masraf, zarar, paha;
VERB: mal olmak, tutmak, neden olmak, etmek;
USER: maliyet, mal, maliyeti, maliyetli, pahalı
GT
GD
C
H
L
M
O
costly
/ˈkɒst.li/ = ADJECTIVE: pahalı, pahalıya mal olan, değerli, lüks;
USER: pahalı, maliyetli, masraflı, pahalıya mal, maliyetlidir
GT
GD
C
H
L
M
O
costs
/kɒst/ = NOUN: maliyet, fiyat, masraf, zarar, paha;
VERB: mal olmak, tutmak, neden olmak, etmek;
USER: maliyetleri, maliyeti, masrafları, maliyetlerini, maliyetler
GT
GD
C
H
L
M
O
could
/kʊd/ = VERB: yapabilmek, edebilmek, olabilmek, kovmak, konservesini yapmak, konservelemek, kasede kaydetmek, kayıt yapmak, uzaklaştırmak, -ebilmek;
USER: olabilir, ebil, could, could
GT
GD
C
H
L
M
O
counsel
/ˈkaʊn.səl/ = NOUN: avukat, danışman, öğüt, danışma, nasihat, tavsiye, hukuk danışmanı, düşünce, dava vekili, niyet;
VERB: öğüt vermek, nasihat etmek, akıl vermek;
USER: öğüt, avukat, danışman, avukatı, danışmanı
GT
GD
C
H
L
M
O
countries
/ˈkʌn.tri/ = NOUN: ülke, memleket, köy, taşra, arazi, sayfiye, toprak, diyar;
USER: ülke, ülkeler, ülkeleri, ülkelerde, ülkelerin
GT
GD
C
H
L
M
O
country
/ˈkʌn.tri/ = NOUN: ülke, memleket, köy, taşra, arazi, sayfiye, toprak, diyar;
ADJECTIVE: kırsal, köy, taşra, taşraya ait;
USER: ülke, ülkenin, ülkede, ülkeye, ülkedeki
GT
GD
C
H
L
M
O
courage
/ˈkʌr.ɪdʒ/ = NOUN: cesaret, yüreklilik, medeni cesaret, yiğitlik;
USER: cesaret, cesareti, cesaretini, cesaretle, cesarete
GT
GD
C
H
L
M
O
course
/kɔːs/ = NOUN: seyir, rota, yön, süreç, gidişat, pist, tabak, kur, akış;
VERB: koşmak, akmak, koşturmak;
USER: seyir, ders, Tabii, elbette, Tabii ki, Tabii ki
GT
GD
C
H
L
M
O
covered
/-kʌv.əd/ = ADJECTIVE: kaplı, kapalı, kaplanmış, örtülü, kapatılmış, saklı;
USER: kapalı, kaplı, kapsamında, kapsamındadır, kaplıdır
GT
GD
C
H
L
M
O
create
/kriˈeɪt/ = VERB: oluşturmak, yaratmak, yapmak, meydana getirmek, atamak, neden olmak, yetki vermek;
USER: oluşturmak, oluşturabilirsiniz, yaratmak, oluşturun, oluştur
GT
GD
C
H
L
M
O
created
/kriˈeɪt/ = VERB: oluşturmak, yaratmak, yapmak, meydana getirmek, atamak, neden olmak, yetki vermek;
USER: oluşturulan, oluşturulur, oluşturulmuş, oluşturuldu, oluşturduğunuz, oluşturduğunuz
GT
GD
C
H
L
M
O
creates
/kriˈeɪt/ = VERB: oluşturmak, yaratmak, yapmak, meydana getirmek, atamak, neden olmak, yetki vermek;
USER: oluşturur, yaratır, yaratan, oluşturan, yaratmaktadır
GT
GD
C
H
L
M
O
credibility
/ˌkredəˈbilitē/ = NOUN: güvenilirlik;
USER: güvenilirlik, güvenilirliğini, itibarını, güvenilirliği, inanılırlığı
GT
GD
C
H
L
M
O
credit
/ˈkred.ɪt/ = NOUN: kredi, alacak, itibar, güven, vade, saygınlık, kazanç, beğeni, emniyet, hesaptaki para miktarı, inanma;
VERB: kredi vermek, inanmak, yatırmak, güvenmek, kredisine yazmak;
USER: kredi, Hesaba, Hesaba Para, Credit, kredisi, kredisi
GT
GD
C
H
L
M
O
crime
/kraɪm/ = NOUN: suç, cinayet, sabıka, cinayet romanı, yüz karası, aptallık;
VERB: suçlu bulmak, cezalandırmak;
USER: suç, suçu, suçla, suçun, suça
GT
GD
C
H
L
M
O
crimes
/kraɪm/ = NOUN: suç, cinayet, sabıka, cinayet romanı, yüz karası, aptallık;
USER: suçları, suçlar, suçu, suçların, suç
GT
GD
C
H
L
M
O
criminal
/ˈkrɪm.ɪ.nəl/ = ADJECTIVE: ceza, canice, suç oluşturan, cinayet;
NOUN: suçlu, sabıkalı;
USER: ceza, suç, cezai, suçlu, adli
GT
GD
C
H
L
M
O
criteria
/krīˈti(ə)rēən/ = NOUN: kriter, ölçüt, kıstas, ayırıcı özellik;
USER: kriterleri, kriterler, kriterlere, kriterlerine, kriterlerini
GT
GD
C
H
L
M
O
culture
/ˈkʌl.tʃər/ = NOUN: kültür, yetiştirme, medeniyet, ekim, medenilik, üretme, bakteri kültürü;
USER: kültür, kültürü, kültürünün, kültürünü, kültürün
GT
GD
C
H
L
M
O
currency
/ˈkʌr.ən.si/ = NOUN: para, döviz, geçerlilik, tedavül, değer, geçerlik, dolaşım, devir, yaygınlık;
USER: para, birimi, para birimi, döviz, kur
GT
GD
C
H
L
M
O
current
/ˈkʌr.ənt/ = NOUN: akım, akıntı, cereyan, eğilim;
ADJECTIVE: geçerli, cari, şimdiki, bugünkü, geçer, tedavüldeki;
USER: akım, geçerli, cari, mevcut, güncel
GT
GD
C
H
L
M
O
customary
/ˈkʌs.tə.mər.i/ = ADJECTIVE: geleneksel, alışılmış, alışılagelmiş, adetler gereğince;
USER: alışılmış, geleneksel, gelenektir, teamül, alışılagelmiş
GT
GD
C
H
L
M
O
customer
/ˈkʌs.tə.mər/ = NOUN: müşteri, alıcı, tip, herif;
USER: müşteri, Musteri, müşterinin, Customer, müşteriye
GT
GD
C
H
L
M
O
customers
/ˈkʌs.tə.mər/ = NOUN: müşteri, alıcı, tip, herif;
USER: müşteri, müşteriler, müşterilerin, müşterileri, müşterilerine
GT
GD
C
H
L
M
O
d
/əd/ = NOUN: re, geçer not;
USER: d, Ge, B, M
GT
GD
C
H
L
M
O
daily
/ˈdeɪ.li/ = ADJECTIVE: günlük, gündelik;
ADVERB: her gün, her geçen gün, günden güne;
NOUN: günlük gazete, günlük yardım;
USER: günlük, her gün, gün, günde, günlük olarak
GT
GD
C
H
L
M
O
damaging
/ˈdæm.ɪ.dʒɪŋ/ = ADJECTIVE: zarar verici, kötü etkisi olan;
USER: zarar verici, zarar, hasar görmesini, hasar, zarar görmesini
GT
GD
C
H
L
M
O
data
/ˈdeɪ.tə/ = NOUN: veri, bilgi, data, girdi, malumat;
USER: veri, verileri, veriler, bilgileri, verilerin
GT
GD
C
H
L
M
O
databases
/ˈdatəˌbās,ˈdā-/ = USER: veritabanları, veritabanlarını, veritabanlarının, veritabanı, veri tabanları
GT
GD
C
H
L
M
O
date
/deɪt/ = NOUN: tarih, randevu, buluşma, zaman, dönem, hurma, flört, vade;
VERB: çıkmak, buluşmak, tarih atmak, zamanını belirlemek;
USER: tarih, tarihi, tarihinden, tarihe, güncel
GT
GD
C
H
L
M
O
day
/deɪ/ = NOUN: gün, gündüz, zaman, dönem;
USER: gün, günü, günlük, günün, günde, günde
GT
GD
C
H
L
M
O
days
/deɪ/ = NOUN: günler;
USER: günler, gün, günü, günde, günlerde, günlerde
GT
GD
C
H
L
M
O
deal
/dɪəl/ = NOUN: anlaşma, pazarlık, muamele, alışveriş, davranış, miktar;
VERB: uğraşmak, ilgilenmek, dağıtmak, ele almak, değinmek, iş yapmak;
USER: anlaşma, uğraşmak, başa, başa çıkmak, ele
GT
GD
C
H
L
M
O
dealers
/ˈdiː.lər/ = NOUN: satıcı, krupiye, tüccar, kâğıt dağıtan kimse, borsada kendi hesabına işlem yapan kimse;
USER: bayi, bayileri, sağlayıcıları, satıcıları, sağlayıcılar
GT
GD
C
H
L
M
O
dealing
/dēl/ = NOUN: muamele, iş, ilişki, alışveriş, dağıtma, davranış;
USER: iş, muamele, ilgili, uğraşan, ilgileniyor
GT
GD
C
H
L
M
O
dealings
/ˌdʌb.l̩ˈdiː.lɪŋ/ = NOUN: ilişki, iş ilişkisi, bağlantı;
USER: ilişki, iş ilişkisi, ilişkilerinde, işlemlerin, işlerden
GT
GD
C
H
L
M
O
debate
/dɪˈbeɪt/ = NOUN: tartışma, müzakere, görüşme, çekişme;
VERB: tartışmak, çekişmek, danışmak, düşünüp taşınmak, dikkate almak;
USER: tartışma, tartışmalar, tartışmaya, tartışmanın, tartışmaları
GT
GD
C
H
L
M
O
decision
/dɪˈsɪʒ.ən/ = NOUN: karar, hüküm, sonuç, kararlılık;
USER: karar, kararı, kararını, kararın, kararının
GT
GD
C
H
L
M
O
decisions
/dɪˈsɪʒ.ən/ = NOUN: karar, hüküm, sonuç, kararlılık;
USER: kararlar, kararları, karar, kararların, kararlarını
GT
GD
C
H
L
M
O
declined
/dɪˈklaɪn/ = VERB: çevirmek, azalmak, çökmek, geri çevirmek, düşmek, çekilmek, çekmek, zayıflamak, batmak, kabul etmemek, eğimi olmak, çürümek, bozulmak, eğmek;
USER: reddetti, geriledi, düşmüştür, gerilemiştir, azalmıştır
GT
GD
C
H
L
M
O
dedicated
/ˈded.ɪ.keɪ.tɪd/ = ADJECTIVE: ithaf olunmuş, verilmiş;
USER: özel, adanmış, adamıştır, adanmıştır, ayrılmış
GT
GD
C
H
L
M
O
deed
/diːd/ = NOUN: tapu, eylem, iş, belge, fiil, kahramanlık, cesaretli davranış, başarı;
VERB: senetle devretmek;
USER: tapu, senet, senedi, eylem, eylemde
GT
GD
C
H
L
M
O
deemed
/diːm/ = VERB: saymak, zannetmek, inanmak, farzetmek, varsaymak, dikkate almak;
USER: kabul, sayılır, görülen, gördüğü, olarak kabul, olarak kabul
GT
GD
C
H
L
M
O
degree
/dɪˈɡriː/ = NOUN: derece, lisans, diploma, ünvan, rütbe, aşama, evre, sıralı notalar, karşılaştırmalı üstünlük derecesi;
USER: derece, derecesi, lisans, derecede, derecesini
GT
GD
C
H
L
M
O
delegation
/ˌdel.ɪˈɡeɪ.ʃən/ = NOUN: delegasyon, yetkilendirme, delegeler grubu, delege atama, temsilciler kurulu;
USER: delegasyon, heyet, heyeti, heyetinin, delegasyonu
GT
GD
C
H
L
M
O
delete
/dɪˈliːt/ = VERB: silmek, çıkarmak, kazımak;
USER: silmek, silin, silme, silebilirsiniz, silebilir
GT
GD
C
H
L
M
O
deliver
/dɪˈlɪv.ər/ = VERB: vermek, iletmek, dağıtmak, teslim etmek, kurtarmak, doğurtmak, serbest bırakmak, söylemek, atmak, devretmek;
USER: teslim etmek, vermek, teslim, sunmak, sağlamak
GT
GD
C
H
L
M
O
delivery
/dɪˈlɪv.ər.i/ = NOUN: teslim, doğum, teslim etme, dağıtma, doğurma, konuşma, verim, devretme;
USER: teslim, teslimat, Sevkiyat, dağıtım, doğum
GT
GD
C
H
L
M
O
demonstrate
/ˈdem.ən.streɪt/ = VERB: göstermek, kanıtlamak, ispatlamak, ispat etmek, gösteri yapmak, örnekle açıklamak;
USER: göstermek, göstermektedir, gösteren, ortaya, gösterir
GT
GD
C
H
L
M
O
demonstrations
/ˌdem.ənˈstreɪ.ʃən/ = NOUN: gösteri, gösterme, ispat, kanıtlama, kanıt, arz;
USER: gösteriler, gösterileri, gösteri, gösterilere, gösterilerin
GT
GD
C
H
L
M
O
department
/dɪˈpɑːt.mənt/ = NOUN: bölüm, bölge, departman, daire, bakanlık, şube;
USER: bölüm, departmanı, bölümü, bölge, bölümünde
GT
GD
C
H
L
M
O
depends
/dɪˈpend/ = VERB: güvenmek, bağlı olmak, tabi olmak;
USER: bağlıdır, bağlı, değişir, göre değişir
GT
GD
C
H
L
M
O
described
/dɪˈskraɪb/ = VERB: tanımlamak, anlatmak, betimlemek, tarif etmek, tasvir etmek, çizmek, ifade etmek;
USER: tarif, açıklanan, açıklandığı, anlatılan, tanımlanan, tanımlanan
GT
GD
C
H
L
M
O
describes
/dɪˈskraɪb/ = VERB: tanımlamak, anlatmak, betimlemek, tarif etmek, tasvir etmek, çizmek, ifade etmek;
USER: açıklar, tarif, açıklanır, anlatılmaktadır, açıklanmaktadır
GT
GD
C
H
L
M
O
design
/dɪˈzaɪn/ = NOUN: dizayn, proje, model, tasarı, plan, taslak, amaç, komplo, niyet;
VERB: tasarlamak, dizayn etmek, kastetmek, modelini çizmek, planlamak, komplo kurmak, stilize etmek;
USER: dizayn, tasarım, tasarımı, tasarlamak, tasarıma
GT
GD
C
H
L
M
O
designer
/dɪˈzaɪ.nər/ = NOUN: tasarımcı, desinatör, modacı, modelist, stilist, düzenbaz kişi, dalavereci kişi;
USER: tasarımcı, tasarımcısı, tasarım, tasarımcının, designer
GT
GD
C
H
L
M
O
desks
/desk/ = NOUN: çalışma masası, resepsiyon, kasa, yazı masası, sıra, kürsü, bölüm, kontrol paneli;
USER: masaları, masa, masası, masalar, masalarında
GT
GD
C
H
L
M
O
destination
/ˌdes.tɪˈneɪ.ʃən/ = NOUN: hedef, varış yeri, istikamet, gidilecek yer, nereye, amaç;
USER: hedef, Gidilecek Yer, Gidilecek, varış, yer
GT
GD
C
H
L
M
O
detailed
/ˈdiː.teɪld/ = ADJECTIVE: ayrıntılı, detaylı, etraflı;
USER: ayrıntılı, detaylı, detaylar, ayrıntılı bir, detaylı bir
GT
GD
C
H
L
M
O
detect
/dɪˈtekt/ = VERB: belirlemek, ortaya çıkarmak, farketmek, sezmek, keşfetmek;
USER: belirlemek, tespit, algılamak, algılar, algılayabilir
GT
GD
C
H
L
M
O
determination
/dɪˌtɜː.mɪˈneɪ.ʃən/ = NOUN: belirleme, tespit, kararlılık, karar, azim, saptama, belirtme, niyet, saplantı;
USER: belirleme, kararlılık, belirlenmesi, tayini, tespiti
GT
GD
C
H
L
M
O
determine
/dɪˈtɜː.mɪn/ = VERB: belirlemek, saptamak, kararlaştırmak, sabitleştirmek, neden olmak, karara varmak, karara bağlanmak;
USER: belirlemek, tespit, belirlenmesi, belirler, saptamak
GT
GD
C
H
L
M
O
development
/dɪˈvel.əp.mənt/ = NOUN: geliştirme, kalkınma, gelişme, büyüme, site, tab etme, geliştirilmiş ürün, son durum;
USER: gelişme, geliştirme, kalkınma, gelişimi, gelişim
GT
GD
C
H
L
M
O
devices
/dɪˈvaɪs/ = NOUN: cihaz, alet, makine, işaret, hile, arma, nişan, oyun, eğilim, istek;
USER: cihazlar, cihazları, aygıtları, cihazların, aygıtlar
GT
GD
C
H
L
M
O
devote
/dɪˈvəʊt/ = VERB: adamak, ayırmak, tahsis etmek;
USER: adamak, ayırmaya, ayırmak, ayıracak
GT
GD
C
H
L
M
O
diaries
/ˈdaɪə.ri/ = NOUN: günlük, hatıra defteri, ajanda, jurnal;
USER: günlükler, günlükleri, Diaries, günlüklerini, günlüklerin
GT
GD
C
H
L
M
O
did
/dɪd/ = VERB: yapmak, etmek, dolandırmak, uymak, temizlemek, ilgilenmek, neden olmak, rolünü üstlenmek, ayağını kaydırmak, tamamlamak, meydana getirmek, düzenlemek;
USER: yaptı, yaptım, mi, düşünüyorsunuz, did, did
GT
GD
C
H
L
M
O
differ
/ˈdɪf.ər/ = VERB: farklı olmak, benzememek, ters düşmek, farlı düşünmek, anlaşamamak;
USER: farklı, farklılık, farklıdır, farklılıklar, diferansiyel
GT
GD
C
H
L
M
O
differences
/ˈdɪf.ər.əns/ = NOUN: fark, ayrım, ayrılık, ihtilaf, fikir ayrılığı, benzememe, olağandışılık;
USER: farklılıklar, farklılıkları, farklar, farkları, fark
GT
GD
C
H
L
M
O
different
/ˈdɪf.ər.ənt/ = ADJECTIVE: farklı, değişik, çeşitli, başka, diğer;
USER: farklı, farklı bir, değişik, farklıdır, çeşitli, çeşitli
GT
GD
C
H
L
M
O
difficult
/ˈdɪf.ɪ.kəlt/ = ADJECTIVE: zor, güç, çetin, geçimsiz, inatçı, huysuz, titiz, çatal, belâlı, müşkülpesent, zor beğenen;
USER: zor, zordur, zor bir, güç, zorlu, zorlu
GT
GD
C
H
L
M
O
digital
/ˈdɪdʒ.ɪ.təl/ = ADJECTIVE: dijital, sayısal, parmakla yapılan, parmağa ait;
NOUN: tuş;
USER: dijital, Digital, sayısal, dijital fotoğraf
GT
GD
C
H
L
M
O
diligence
/ˈdɪl.ɪ.dʒənt/ = NOUN: çalışkanlık, çaba, önlem, hamaratlık, atlı posta arabası;
USER: çalışkanlık, tespiti, özen, diligence, titizlik
GT
GD
C
H
L
M
O
dimension
/ˌdaɪˈmen.ʃən/ = NOUN: boyut, ölçü, ebat;
VERB: boyutlarını ayarlamak, ölçülerini koymak, çaplamak;
USER: boyut, boyuta, boyutu, aralığı, boyutta
GT
GD
C
H
L
M
O
dinner
/ˈdɪn.ər/ = NOUN: akşam yemeği, yemek, ziyafet;
USER: akşam yemeği, yemek, akşam, yemeği, akşam yemeğinde
GT
GD
C
H
L
M
O
direct
/daɪˈrekt/ = ADJECTIVE: direkt, doğru, dolaysız, doğrudan doğruya, kestirme, açık, dürüst;
VERB: yönlendirmek, yönetmek, yöneltmek, idare etmek, emretmek;
USER: doğrudan, yönlendirmek, direkt, yönlendirebilirsiniz, yönlendirecektir
GT
GD
C
H
L
M
O
directing
/diˈrekt,dī-/ = VERB: yönlendirmek, yönetmek, yöneltmek, idare etmek, emretmek, yol göstermek, adres yazmak, atfetmek, direktif vermek, komuta etmek;
USER: yönetmenlik, yönlendirme, yönlendirilmesi, yönlendiren, yönlendirerek
GT
GD
C
H
L
M
O
direction
/daɪˈrek.ʃən/ = NOUN: yön, yönetim, istikamet, talimat, yönetme, emir, açıklama, direktörlük, kumanda, alıcı adresi;
USER: yön, yönde, yönü, yönünde, yönünü
GT
GD
C
H
L
M
O
directly
/daɪˈrekt.li/ = ADVERB: direkt olarak, doğrudan doğruya, hemen, doğruca, dosdoğru, açıkça, yapar yapmaz, anlaşılır biçimde;
USER: doğrudan doğruya, direkt olarak, doğrudan, direkt, irtibata, irtibata
GT
GD
C
H
L
M
O
director
/daɪˈrek.tər/ = NOUN: yönetmen, müdür, yönetici, direktör, idareci, yönetim kurulu üyesi, orkestra şefi, koro şefi;
USER: yönetmen, müdürü, direktörü, yönetmeni, yöneticisi
GT
GD
C
H
L
M
O
directors
/daɪˈrek.tər/ = NOUN: yönetmen, müdür, yönetici, direktör, idareci, yönetim kurulu üyesi, orkestra şefi, koro şefi;
USER: yönetim, direktörleri, yöneticileri, yönetmenleri, yönetmenler
GT
GD
C
H
L
M
O
disability
/ˌdisəˈbilitē/ = NOUN: sakatlık, maluliyet, yetersizlik, ehliyetsizlik, güçsüzlük, zaaf, sakınca, mahzur;
USER: sakatlık, engellilik, özürlülük, engelli, engeli
GT
GD
C
H
L
M
O
discard
/dɪˈskɑːd/ = NOUN: ıskarta, kâğıt atma, boş kart, artık, atılmış şey, çöp;
VERB: kurtulmak, ıskartaya çıkarmak, ayırmak, ıskartaya ayırmak, terketmek, kâğıt atmak, boş kâğıt oynamak, bir köşeye atmak;
USER: ıskarta, atmak, atın, silmek, iptal
GT
GD
C
H
L
M
O
disciplinary
/ˌdɪs.əˈplɪn.ər.i/ = ADJECTIVE: disiplin, disiplinle ilgili, terbiye amaçlı;
USER: disiplin, disiplinli, disipliner, disiplinler, disiplinli bir
GT
GD
C
H
L
M
O
disclosed
/dɪˈskləʊz/ = VERB: ifşa etmek, göstermek, ortaya çıkarmak, açmak, açığa vurmak;
USER: açıkladı, açıklanması, açıklanan, ifşa, açıklanmıştır
GT
GD
C
H
L
M
O
disclosure
/dɪˈskləʊ.ʒər/ = NOUN: ifşa, açma, açığa vurma, ortaya çıkarma, patent hakkı bildirimi, açığa çıkan şey;
USER: ifşa, açıklama, açıklanması, bilgilendirme, aydınlatma
GT
GD
C
H
L
M
O
disclosures
/dɪˈskləʊ.ʒər/ = NOUN: ifşa, açma, açığa vurma, ortaya çıkarma, patent hakkı bildirimi, açığa çıkan şey;
USER: açıklamalar, açıklamaları, dipnotlar, açıklama, açıklamalara
GT
GD
C
H
L
M
O
discounts
/ˈdɪs.kaʊnt/ = NOUN: indirim, iskonto, azaltma, kısa kesme;
USER: indirimler, indirim, indirimleri, indirimler Geniş, indirimlerini
GT
GD
C
H
L
M
O
discrimination
/dɪˌskrɪm.ɪˈneɪ.ʃən/ = NOUN: ayırt etme, fark gözetme, ayrıcalık yapma, ayırma yetkisi;
USER: ayırt etme, ayrımcılık, ayrımcılığa, ayrımcılığı, ayrımcılığın
GT
GD
C
H
L
M
O
discuss
/dɪˈskʌs/ = VERB: tartışmak, görüşmek, tadına varmak, tadını çıkarmak;
USER: tartışmak, görüşmek, tartışacağız, ele, tartış
GT
GD
C
H
L
M
O
discussed
/dɪˈskʌs/ = VERB: tartışmak, görüşmek, tadına varmak, tadını çıkarmak;
USER: ele, tartışılan, tartışılmıştır, tartışıldı, tartışılacaktır
GT
GD
C
H
L
M
O
discussion
/dɪˈskʌʃ.ən/ = NOUN: tartışma, görüşme, müzakere, münazara, bahis;
USER: tartışma, tartışmaya, tartışması, tartışmalar, tartışılması
GT
GD
C
H
L
M
O
discussions
/dɪˈskʌʃ.ən/ = NOUN: tartışma, görüşme, müzakere, münazara, bahis;
USER: tartışmalar, tartışmaları, tartışma, tartışmalara, tartışmaların
GT
GD
C
H
L
M
O
disposed
/dɪˈspəʊzd/ = ADJECTIVE: niyetli, istekli, hazır, eğilimli;
USER: bertaraf, elden, imha, yerleştirilmiş, tanzim
GT
GD
C
H
L
M
O
disposition
/ˌdɪs.pəˈzɪʃ.ən/ = NOUN: eğilim, düzen, emir, yaradılış, yapı, tahsis, istek, idare, yetenek, kullanma yetkisi, kural;
USER: eğilim, disposition, elden çıkarılması, eğilimi, elden
GT
GD
C
H
L
M
O
disseminate
/dɪˈsem.ɪ.neɪt/ = VERB: yaymak, saçmak, tohum ekmek;
USER: yaymak, yaygınlaştırılması, yayma, yayılması, yaygınlaştırmak
GT
GD
C
H
L
M
O
disseminated
/dɪˈsem.ɪ.neɪt/ = VERB: yaymak, saçmak, tohum ekmek;
USER: yaygın, dissemine, yayılmış, disemine, yayılması
GT
GD
C
H
L
M
O
dissemination
/dɪˈsem.ɪ.neɪt/ = NOUN: yayma, saçma, geçme;
USER: yayma, yayılması, yaygınlaştırılması, yaygınlaştırma, dağıtımı
GT
GD
C
H
L
M
O
distribution
/ˌdɪs.trɪˈbjuː.ʃən/ = NOUN: dağıtım, dağılım, dağılma, yayılma, yayma, serpme, bölüştürme, düzenleme;
USER: dağıtım, dağılımı, dağıtımı, dağılım, dağılımını
GT
GD
C
H
L
M
O
distributors
/disˈtribyətər/ = NOUN: dağıtıcı, distribütör, dağıtımcı;
USER: distribütörler, distribütörleri, distribütör, distribütörlerin, dağıtıcılar
GT
GD
C
H
L
M
O
diversity
/daɪˈvɜː.sɪ.ti/ = NOUN: çeşitlilik, farklılık, başkalık, cins, değişik tür;
USER: çeşitlilik, çeşitliliği, çeşitliliğin, çeşitliliğini, çeşitliliğinin
GT
GD
C
H
L
M
O
do
/də/ = VERB: yapmak, etmek, dolandırmak, uymak, temizlemek, ilgilenmek;
NOUN: do, hile, dalavere, dolandırıcılık, do-abbreviation, do, do;
USER: yapmak, do, mutlaka, yapılması, mutlaka yapılması, mutlaka yapılması
GT
GD
C
H
L
M
O
document
/ˈdɒk.jʊ.mənt/ = NOUN: belge, döküman, evrak, delil;
VERB: belgelemek, kanıtlamak, belgelere dayandırmak, dipnotlar koymak, döküman sağlamak;
USER: belge, belgenin, belgeyi, doküman, belgesi
GT
GD
C
H
L
M
O
documentation
/ˌdɒk.jʊ.menˈteɪ.ʃən/ = NOUN: belgeleme, belgelerle kanıtlama;
USER: belgeleme, belgelerine, belgeleri, belgelere, dokümantasyon
GT
GD
C
H
L
M
O
documents
/ˈdɒk.jʊ.mənt/ = NOUN: evraklar;
USER: evraklar, belgeleri, belgeler, belgelerin, belge
GT
GD
C
H
L
M
O
does
/dʌz/ = VERB: yapmak, etmek, dolandırmak, uymak, temizlemek, ilgilenmek, neden olmak, rolünü üstlenmek, ayağını kaydırmak, tamamlamak, meydana getirmek, düzenlemek;
USER: yok, yapar, yaptığı, mu, mi, mi
GT
GD
C
H
L
M
O
doing
/ˈduː.ɪŋ/ = NOUN: iş, şey, faaliyet, meydana getirme, zımbırtı;
USER: iş, yapıyor, yaptığını, yaparken, yapmak, yapmak
GT
GD
C
H
L
M
O
dollar
/ˈdɒl.ər/ = NOUN: dolar, beş şilin;
USER: dolar, doları, dolarlık, dolarlık bir, doların
GT
GD
C
H
L
M
O
dominates
/ˈdɒm.ɪ.neɪt/ = USER: hakim, hakimdir, egemen, baskın, egemendir
GT
GD
C
H
L
M
O
donnelly
GT
GD
C
H
L
M
O
doubt
/daʊt/ = NOUN: şüphe, kuşku, güvensizlik, endişe, kararsızlık, tereddüd;
VERB: kuşkulanmak, şüphe etmek, emin olmamak, şüphesi olmak, kararsız olmak, güvenmemek;
USER: şüphe, şüpheliyim, şüphesiz, sanmıyorum, kuşku
GT
GD
C
H
L
M
O
down
/daʊn/ = ADVERB: aşağı, aşağıya, aşağıda, altına, altında, azalarak;
PREPOSITION: aşağısında, aşağıya doğru, boyunca;
ADJECTIVE: aşağıya doğru;
VERB: indirmek;
NOUN: kuştüyü;
USER: aşağı, aşağıya, basılı, down, aşağı doğru
GT
GD
C
H
L
M
O
drawing
/ˈdrɔː.ɪŋ/ = NOUN: çizim, çekme, resim, çizme, çizgi, taslak, eskiz, resim taslağı;
USER: çizim, çizimi, çekme, çizerek, çizmek
GT
GD
C
H
L
M
O
drawings
/ˈdrɔː.ɪŋ/ = NOUN: çekiliş, hasılat, gelir;
USER: çizimler, çizimleri, çizim, çizimlere, çizimlerin
GT
GD
C
H
L
M
O
drug
/drʌɡ/ = NOUN: ilaç, uyuşturucu, uyuşturucu madde, narkotik;
VERB: uyuşturmak, ilaç vermek, ilaçla uyutmak, uyuşturucu vermek;
USER: ilaç, uyuşturucu, ilacın, madde, ilaca
GT
GD
C
H
L
M
O
drugs
/drʌɡ/ = NOUN: ilaç, uyuşturucu, uyuşturucu madde, narkotik;
VERB: uyuşturmak, ilaç vermek, ilaçla uyutmak, uyuşturucu vermek;
USER: ilaçlar, ilaç, uyuşturucu, ilaçların, ilaçları
GT
GD
C
H
L
M
O
dual
/ˈdjuː.əl/ = ADJECTIVE: çift, ikili, iki;
USER: çift, ikili, Dual, iki, çifte
GT
GD
C
H
L
M
O
due
/djuː/ = ADJECTIVE: gereken, uygun, beklenen, zamanı gelmiş, vadesi dolmuş;
NOUN: hak;
ADVERB: tam, doğru;
USER: nedeniyle, bağlı, dolayı, sayesinde, nedeni
GT
GD
C
H
L
M
O
duration
/djʊəˈreɪ.ʃən/ = NOUN: süre, süreç, süreklilik, devam;
USER: süre, süresi, süresini, süresinin, süresince
GT
GD
C
H
L
M
O
during
/ˈdjʊə.rɪŋ/ = PREPOSITION: sırasında, boyunca, esnasında, süresince, iken;
USER: sırasında, boyunca, esnasında, sırasındaki, içinde, içinde
GT
GD
C
H
L
M
O
duties
/ˈdjuː.ti/ = NOUN: görev, hizmet, vergi, gümrük, gümrük vergisi, ödev, yükümlülük;
USER: görevleri, görev, görevlerini, vergileri, görevler
GT
GD
C
H
L
M
O
e
/iː/ = ABBREVIATION: zayıf not, mi
GT
GD
C
H
L
M
O
each
/iːtʃ/ = ADJECTIVE: her, her bir;
PRONOUN: her biri, tanesi;
USER: her, her bir, her biri, her biri
GT
GD
C
H
L
M
O
early
/ˈɜː.li/ = ADJECTIVE: erken, ilk, eski, başlangıç, çabuk, acele;
ADVERB: erken, erkenden, önce, çabuk, ilk olarak, zamanından önce, evvel;
USER: erken, ilk, başlarında, başında, erken bir, erken bir
GT
GD
C
H
L
M
O
east
/iːst/ = ADJECTIVE: doğu, doğudaki, doğudan esen, doğuya doğru olan;
ADVERB: doğuya doğru;
NOUN: doğudaki bölüm, gündoğusu rüzgârı;
USER: doğu, doğusunda, doğusunda Otel, km doğusunda, doğusunda Konukevi
GT
GD
C
H
L
M
O
easy
/ˈiː.zi/ = ADJECTIVE: kolay, basit, rahat, zahmetsiz, uysal, huzurlu, zevkli, doğal, dertsiz, serbest;
USER: kolay, kolaydır, kolay bir, kolayca, kullanımı kolay
GT
GD
C
H
L
M
O
economic
/iː.kəˈnɒm.ɪk/ = ADJECTIVE: ekonomik, iktisadi, hesaplı;
USER: ekonomik, iktisadi, ekonomi
GT
GD
C
H
L
M
O
effect
/ɪˈfekt/ = NOUN: etki, efekt, sonuç, tesir, yürürlük, uygulama, verim, netice, anlam, izlenim;
VERB: gerçekleştirmek, etkisi olmak;
USER: etki, etkisi, etkisini, efekti, etkisinin
GT
GD
C
H
L
M
O
effective
/ɪˈfek.tɪv/ = ADJECTIVE: etkili, etkin, efektif, geçerli, verimli, etken, etkileyici, tesirli, yürürlükte olan;
USER: etkili, etkin, etkili bir, etkin bir, etkilidir, etkilidir
GT
GD
C
H
L
M
O
effects
/ɪˈfekt/ = NOUN: menkul kıymetler, servet, nakit toplamı, bakiye, ev eşyası, kişisel eşyalar;
USER: etkileri, etkiler, etkilerini, efektleri, etkisi
GT
GD
C
H
L
M
O
effort
/ˈef.ət/ = NOUN: çaba, gayret, girişim, deneme, uğraşma, eser, çabalama, başarı;
USER: çaba, bir çaba, çabası, çabayı, emek
GT
GD
C
H
L
M
O
either
/ˈaɪ.ðər/ = CONJUNCTION: ya da, ne de;
ADJECTIVE: her iki, her bir;
PRONOUN: her iki, ister, ikisinden biri, her ikisi de, ya o ya bu, birinden biri;
ADVERB: ister, ne de;
USER: ya da, her iki, ya, da, iki
GT
GD
C
H
L
M
O
election
/ɪˈlek.ʃən/ = NOUN: seçim;
USER: seçim, seçimi, seçimleri, seçimlerinde, seçimlerde
GT
GD
C
H
L
M
O
electronic
/ɪˌlekˈtrɒn.ɪk/ = ADJECTIVE: elektronik;
USER: elektronik, electronic, electronic
GT
GD
C
H
L
M
O
elsewhere
/ˌelsˈweər/ = VERB: gidermek, elemek, yok etmek, çıkarmak, elimine etmek, atmak, bertaraf etmek, elenmek;
USER: başka yerde, başka bir yerde, başka, başka yerlerde, başka bir yere
GT
GD
C
H
L
M
O
embargoes
= VERB: ambargo koymak, yasaklamak, el koymak;
USER: ambargoları, ambargolar, ambargo, ambargoların, ambargolara
GT
GD
C
H
L
M
O
embarrassingly
/ɪmˈbær.əs/ = ADVERB: utandırıcı bir şekilde;
USER: utandırıcı bir şekilde, onu utandıracaktır, utandıracaktır, utandırıcı, alarak,
GT
GD
C
H
L
M
O
emphasize
/ˈem.fə.saɪz/ = VERB: vurgulamak, üzerinde durmak, önemini belirtmek;
USER: vurgulamak, vurgulamaktadır, vurgu, vurgulayan, vurgulanması
GT
GD
C
H
L
M
O
employ
/ɪmˈplɔɪ/ = VERB: çalıştırmak, kullanmak, görevlendirmek, iş vermek, meşgul etmek, harcamak;
USER: kullanmak, istihdam, kullanır, işe, çalıştırmak
GT
GD
C
H
L
M
O
employee
/ɪmˈplɔɪ.iː/ = NOUN: işçi, personel, eleman, görevli, hizmetli, adam;
USER: işçi, çalışan, çalışanın, çalışanı, çalışanların
GT
GD
C
H
L
M
O
employees
/ɪmˈplɔɪ.iː/ = NOUN: işçi, personel, eleman, görevli, hizmetli, adam;
USER: çalışanları, çalışanlar, çalışanların, çalışan, çalışanı
GT
GD
C
H
L
M
O
employer
/ɪmˈplɔɪ.ər/ = NOUN: işveren, patron;
USER: işveren, işverenin, işverene, işvereniniz, işvereni
GT
GD
C
H
L
M
O
employment
/ɪmˈplɔɪ.mənt/ = NOUN: iş, hizmet, görev, çalıştırma, görevlendirme, iş verme, uğraş;
USER: iş, istihdam, istihdamın, istihdamı, istihdama
GT
GD
C
H
L
M
O
enable
/ɪˈneɪ.bl̩/ = VERB: olanak tanımak, izin vermek, olanak vermek, yetki vermek;
USER: etkinleştirmek, izin, sağlamak, sağlar, etkinleştirmeniz
GT
GD
C
H
L
M
O
enacted
/ɪˈnækt/ = VERB: çıkarmak, sahnelemek, canlandırmak, oynamak, yasallaştırmak;
USER: yürürlüğe, yürürlüğe giren, kabul, çıkarılacaktır, çıkarılan
GT
GD
C
H
L
M
O
encourages
/ɪnˈkʌr.ɪdʒ/ = VERB: teşvik etmek, cesaretlendirmek, desteklemek, özendirmek, cesaret vermek, korumak;
USER: teşvik, teşvik eder, teşvik etmektedir, teşvik eden, teşvik ediyor
GT
GD
C
H
L
M
O
end
/end/ = NOUN: son, uç, sonuç, taraf, kafa, ölüm;
VERB: bitirmek, bitmek, son vermek, sona ermek, sonuçlanmak, sonuca ulaşmak;
USER: son, sonunda, sonuna, sonu, uç, uç
GT
GD
C
H
L
M
O
enforced
/ɪnˈfɔːs/ = ADJECTIVE: zorunlu, mecburi;
USER: zorunlu, yürürlüğe, uygulanır, uygulanan, zorlanan
GT
GD
C
H
L
M
O
enforcement
/ɪnˈfɔːs/ = NOUN: uygulama, zorlama, infaz;
USER: uygulama, icra, uygulanması, uygulayıcı, kuvvetleri
GT
GD
C
H
L
M
O
engage
/ɪnˈɡeɪdʒ/ = VERB: çekmek, tutmak, bağlanmak, bağlamak, söz vermek, çarpışmaya girmek, işe almak, garanti etmek, kullanmak;
USER: meşgul, yapmaya, girişme, girme
GT
GD
C
H
L
M
O
engaged
/ɪnˈɡeɪdʒd/ = ADJECTIVE: nişanlı, meşgul, bağlanmış, dolu, tutulmuş, rezerve;
USER: meşgul, yapan, devreye, uğraşan, devreye girer
GT
GD
C
H
L
M
O
engaging
/ɪnˈɡeɪ.dʒɪŋ/ = ADJECTIVE: çekici, birbirine geçen, kavrama, sempatik, alımlı;
USER: çekici, ilgi çekici, yapan, meşgul
GT
GD
C
H
L
M
O
engineer
/ˌen.dʒɪˈnɪər/ = NOUN: mühendis, makinist, teknisyen, makine mühendisi, tekniker, çarkçı;
VERB: mühendislik yapmak, mühendisliğini yapmak, yapmak, düzenlemek;
USER: mühendis, mühendisi, mühendislik, engineer, mühendisin
GT
GD
C
H
L
M
O
enrich
/ɪnˈrɪtʃ/ = VERB: zenginleştirmek, güçlendirmek, zengin etmek, değer katmak, koyulaştırmak, yüceltmek, süslemek;
USER: zenginleştirmek, günlerinizi daha da güzelleştirmek, güzelleştirmek, ettirecek, zenginleştirecek
GT
GD
C
H
L
M
O
ensure
/ɪnˈʃɔːr/ = VERB: sağlamak, garantiye almak, sağlama almak, sigorta etmek;
USER: sağlamak, emin, olun, olmak, emin olmak
GT
GD
C
H
L
M
O
ensuring
/ɪnˈʃɔːr/ = VERB: sağlamak, garantiye almak, sağlama almak, sigorta etmek;
USER: sağlanması, sağlamak, sağlayarak, sağlayan, temin
GT
GD
C
H
L
M
O
entered
/ˈen.tər/ = VERB: girmek, girmek, katılmak, yazmak, kaydetmek, giriş yapmak, sokmak, içeri girmek, kaydolmak, yazılmak, içeriye girmek, gümrük beyanında bulunmak, sahneye çıkmak;
USER: girdi, girilen, girmiş, girdiğiniz, girilir
GT
GD
C
H
L
M
O
enterprise
/ˈen.tə.praɪz/ = NOUN: kuruluş, girişim, teşebbüs, atılım, cesaret, girişkenlik, atılganlık;
USER: kuruluş, girişim, kurumsal, işletme, kuruluştur
GT
GD
C
H
L
M
O
entertainment
/ˌentərˈtānmənt/ = NOUN: eğlence, ağırlama, gösteri, davet, ziyafet, misafir etme, alem;
USER: eğlence, Entertainment, eğlencesi, Animasyon, Animasyon
GT
GD
C
H
L
M
O
entities
/ˈen.tɪ.ti/ = NOUN: varlık, varoluş, öz, tüzellik;
USER: kuruluşlar, varlıklar, kişiler, varlıkları, kişilerin
GT
GD
C
H
L
M
O
entity
/ˈen.tɪ.ti/ = NOUN: varlık, varoluş, öz, tüzellik;
USER: varlık, işletme, işletmenin, bir varlık, taraf
GT
GD
C
H
L
M
O
entries
/ˈen.tri/ = NOUN: giriş, girdi, kayıt, girme, madde, katılma, kapı, kalem, antre, sahneye çıkma;
USER: girişleri, kayıtlar, girdileri, kayıtları
GT
GD
C
H
L
M
O
environment
/enˈvīrənmənt,-ˈvī(ə)rn-/ = NOUN: çevre, ortam, etraf;
USER: çevre, ortamı, ortam, ortamda, ortamında
GT
GD
C
H
L
M
O
environmental
/enˌvīrənˈmen(t)l,-ˌvī(ə)rn-/ = ADJECTIVE: çevre, çevresel;
USER: çevre, çevresel, çevreye, ortam
GT
GD
C
H
L
M
O
environmentally
/ɪnˌvaɪ.rən.ˈmen.təl/ = ADVERB: çevresel olarak;
USER: çevresel olarak, çevre, çevreye, çevresel, çevreyle
GT
GD
C
H
L
M
O
equal
/ˈiː.kwəl/ = ADJECTIVE: eşit, aynı, denk, eş, dengeli, uygun, başabaş, yeterli, düzenli;
NOUN: denk, emsal, yaşıt;
USER: eşit, eşittir, aynı, eşitliği, denk
GT
GD
C
H
L
M
O
equipment
/ɪˈkwɪp.mənt/ = NOUN: ekipman, donanım, teçhizat, gereç, araç gereç, doğuştan olan özellikler;
USER: ekipman, ekipmanları, ekipmanlar, donatımı, donatım, donatım
GT
GD
C
H
L
M
O
equivalent
/ɪˈkwɪv.əl.ənt/ = ADJECTIVE: eşdeğer, eşit, denk;
NOUN: karşılık, bedel, eşitlik;
USER: eşdeğer, eşdeğeri, eşdeğerdir, eşit, denk
GT
GD
C
H
L
M
O
especially
/ɪˈspeʃ.əl.i/ = ADVERB: özellikle, bilhassa;
USER: özellikle, özellikle de, başta, bilhassa, bilhassa
GT
GD
C
H
L
M
O
essential
/ɪˈsen.ʃəl/ = ADJECTIVE: gerekli, zorunlu, başlıca, esaslı, köklü, esans türünden;
NOUN: asıl gerekli şey, esas özellik, esas olan şey;
USER: gerekli, temel, önemli, önemlidir, gereklidir, gereklidir
GT
GD
C
H
L
M
O
establish
/ɪˈstæb.lɪʃ/ = VERB: kurmak, belirlemek, saptamak, yapmak, yerleştirmek, kanıtlamak, pekiştirmek;
USER: kurmak, oluşturmak, kurulması, kurmaya, kurma
GT
GD
C
H
L
M
O
established
/ɪˈstæb.lɪʃt/ = ADJECTIVE: kurulmuş, yerleşmiş, belirlenmiş, sabit, resmileşmiş;
USER: kurulmuş, kurulan, kurulmuştur, kuruldu, kurdu
GT
GD
C
H
L
M
O
etc
/ɪt.ˈset.ər.ə/ = USER: vb, vs, etc, etc
GT
GD
C
H
L
M
O
ethical
/ˈeθ.ɪ.kəl/ = ADJECTIVE: törel, ahlâki, ahlâklı, ahlâka uygun, reçete ile verilen;
USER: etik, ahlaki, etik bir
GT
GD
C
H
L
M
O
ethically
/ˈeθ.ɪ.kəl/ = USER: etik, etik olarak, etik açıdan, ahlaki, etik bir
GT
GD
C
H
L
M
O
ethics
/ˈeθ.ɪk/ = NOUN: ahlâk, törebilim, ahlâk kuralları;
USER: ahlâk, etik, etiği, ahlak, ahlakı
GT
GD
C
H
L
M
O
european
/ˌyərəˈpēən,ˌyo͝orə-/ = ADJECTIVE: Avrupa, Avrupa'ya özgü;
NOUN: Avrupalı;
USER: Avrupa, european, Avrupa'nın, avrupalı, Avrupa'da, Avrupa'da
GT
GD
C
H
L
M
O
evaluate
/ɪˈvæl.ju.eɪt/ = VERB: değerlendirmek, ölçmek, değer biçmek, paha biçmek;
USER: değerlendirmek, değerlendirilmesi, değerlendirme, değerlendirir, değerlendirmektir
GT
GD
C
H
L
M
O
evaluation
/ɪˈvæl.ju.eɪt/ = NOUN: değerlendirme, ölçüm, paha biçme, değer tahmini;
USER: değerlendirme, değerlendirilmesi, değerlendirmesi, değerlendirilmesinde, değerlendirmenin
GT
GD
C
H
L
M
O
even
/ˈiː.vən/ = ADVERB: bile, hatta, dahi, üstelik, tam;
ADJECTIVE: çift, çift, düz, eşit, dengeli, tam, düzenli, başabaş, sakin, fit olmuş, düzleşmek, düz olmak, düzleştirmek, eşit olarak bölüştürmek, düzlemek;
USER: hatta, bile, da, daha, dahi
GT
GD
C
H
L
M
O
event
/ɪˈvent/ = NOUN: olay, durum, olgu, vaka, hadise, yarışma, karşılaşma, sonuç, maç, hal, akıbet;
USER: olay, olayı, etkinlik, durumunda, etkinliği
GT
GD
C
H
L
M
O
events
/ɪˈvent/ = NOUN: olay, durum, olgu, vaka, hadise, yarışma, karşılaşma, sonuç, maç, hal, akıbet;
USER: olaylar, Olayları, etkinlikler, etkinlikleri, olayların, olayların
GT
GD
C
H
L
M
O
ever
/ˈev.ər/ = ADVERB: hiç, asla, giderek, her zaman, hep, daima, gitgide, olabildiğince;
USER: hiç, şimdiye kadar, her zamankinden, şimdiye, zamankinden, zamankinden
GT
GD
C
H
L
M
O
every
/ˈev.ri/ = ADJECTIVE: her, her türlü, her bir, bütün;
USER: her, tüm, her türlü, her bir, her bir
GT
GD
C
H
L
M
O
example
/ɪɡˈzɑːm.pl̩/ = NOUN: örnek, misal, ibret, ders;
USER: örnek, Örneğin, örnekte, örneği, örneği
GT
GD
C
H
L
M
O
examples
/ɪɡˈzɑːm.pl̩/ = NOUN: örnek, misal, ibret, ders;
USER: örnekler, örnekleri, örnek, örneklerini, örneklerle
GT
GD
C
H
L
M
O
exceed
/ɪkˈsiːd/ = VERB: aşmak, geçmek, haddini aşmak, sınırı aşmak, ileri gitmek, aşırıya kaçmak;
USER: aşmak, aşan, fazla, aşması, geçemez
GT
GD
C
H
L
M
O
exceeds
/ɪkˈsiːd/ = VERB: aşmak, geçmek, haddini aşmak, sınırı aşmak, ileri gitmek, aşırıya kaçmak;
USER: aşıyor, aşan, aşarsa, aştığında, aşması
GT
GD
C
H
L
M
O
excellence
/ˈek.səl.əns/ = NOUN: mükemmellik, üstünlük, üstün olunan şey;
USER: mükemmellik, Excellence, mükemmelliği, Mükemmeliyet, mükemmel
GT
GD
C
H
L
M
O
excess
/ɪkˈses/ = NOUN: fazla, fazlalık, aşırılık, ilave, taşkınlık, aşırıya kaçma, ölçüsüzlük;
USER: fazla, aşırı, aşan, fazlası, fazlalığı
GT
GD
C
H
L
M
O
exchange
/ɪksˈtʃeɪndʒ/ = NOUN: değiş tokuş, takas, değiştirme, kambiyo, borsa, santral, bozma, trampa;
VERB: değiştirmek, bozdurmak, değiş tokuş etmek, takas etmek;
USER: değiştirme, takas, değişimi, değiş tokuşu, Döviz
GT
GD
C
H
L
M
O
exchanging
/ɪksˈtʃeɪndʒ/ = VERB: değiştirmek, bozdurmak, değiş tokuş etmek, takas etmek, bozmak, almak, çevirmek, karşılıklı alıp vermek, karşılıklı olarak yapmak;
USER: alışverişi, değişimi, alışverişinde, karşılıklı, değişim
GT
GD
C
H
L
M
O
executes
/ˈek.sɪ.kjuːt/ = VERB: gerçekleştirmek, yapmak, yerine getirmek, idam etmek, sergilemek, infaz etmek, düzenlemek, ortaya koymak;
USER: yürütür, çalıştırır, yürüten, çalıştırılır, gerçekleştirir
GT
GD
C
H
L
M
O
execution
/ˌek.sɪˈkjuː.ʃən/ = NOUN: uygulama, icra, infaz, idam, yapma, yerine getirme, düzenleme, sergileme, yorum biçimi;
USER: uygulama, icra, yürütme, yürütülmesine, yürütülmesi
GT
GD
C
H
L
M
O
executive
/ɪɡˈzek.jʊ.tɪv/ = ADJECTIVE: yürütme, yönetim, icra, yetkili, uygulama ile ilgili;
NOUN: yönetici, idareci, hükümet;
USER: yürütme, yönetici, executive, yönetim, icra
GT
GD
C
H
L
M
O
exemption
/ɪɡˈzempt/ = NOUN: muafiyet, bağışıklık, serbestlik, çürüğe ayırma;
USER: muafiyet, muafiyeti, istisnası, istisna, muaf
GT
GD
C
H
L
M
O
expect
/ɪkˈspekt/ = VERB: beklemek, ummak, ümit etmek, sanmak;
USER: beklemek, bekliyoruz, bekleyebilirsiniz, beklediğiniz, bekleyebileceğinizi
GT
GD
C
H
L
M
O
expectation
/ˌek.spekˈteɪ.ʃən/ = NOUN: beklenti, ümit, umut, bekleme, beklenilme, umma, olasılık, mirasa konma beklentisi;
USER: beklenti, beklentisi, beklentilerini, beklentileri, beklenen
GT
GD
C
H
L
M
O
expectations
/ˌek.spekˈteɪ.ʃən/ = NOUN: beklenti, ümit, umut, bekleme, beklenilme, umma, olasılık, mirasa konma beklentisi;
USER: beklentiler, beklentileri, beklentilerini, beklentilerin, beklentilerinin
GT
GD
C
H
L
M
O
expected
/ɪkˈspekt/ = VERB: beklemek, ummak, ümit etmek, sanmak;
USER: beklenen, bekleniyor, beklenmektedir, beklendiği, beklentiler, beklentiler
GT
GD
C
H
L
M
O
expense
/ɪkˈspens/ = NOUN: gider, masraf, harcama;
USER: gider, gideri, giderleri, masraf, giderler
GT
GD
C
H
L
M
O
expensive
/ɪkˈspen.sɪv/ = ADJECTIVE: pahalı, masraflı, pahalıya mal olan;
USER: pahalı, pahalı bir, pahalıdır, ucuz, expensive
GT
GD
C
H
L
M
O
experience
/ikˈspi(ə)rēəns/ = NOUN: deneyim, tecrübe, olay, yaşam, pratik, hayat;
VERB: yaşamak, denemek, tecrübe etmek, başından geçmek, maruz kalmak, görmek;
USER: deneyim, deneyimi, bir deneyim, tecrübesi, tecrübe, tecrübe
GT
GD
C
H
L
M
O
experts
/ˈek.spɜːt/ = NOUN: uzman, bilirkişi, usta, eksper, üstâd, erbap;
USER: uzmanlar, uzmanları, uzman, uzmanların, uzmanlardan
GT
GD
C
H
L
M
O
explaining
/ɪkˈspleɪ.nɪŋ/ = NOUN: hesap verme;
USER: açıklayan, anlatan, açıklamak, açıklama, açıklayarak
GT
GD
C
H
L
M
O
explanation
/ˌek.spləˈneɪ.ʃən/ = NOUN: açıklama, izah, tanımlama, anlam, manâ, yorum;
USER: açıklama, açıklaması, bir açıklama, açıklanması, açıklamalar
GT
GD
C
H
L
M
O
explicitly
/ɪkˈsplɪs.ɪt/ = USER: açıkça, açık, işletmecileri açıkça, açık bir, açık olarak
GT
GD
C
H
L
M
O
explosion
/ɪkˈspləʊ.ʒən/ = NOUN: patlama, infilak, artış, parlama, ateş alma, kudurma, tepesi atma;
USER: patlama, patlamaya, patlaması, patlamadan, patlamanın
GT
GD
C
H
L
M
O
export
/ɪkˈspɔːt/ = NOUN: ihracat, ihraç, dışsatım, ihraç malı;
ADJECTIVE: ihracat, ihraç, ihraç edilen;
VERB: ihraç etmek, dışarıya satmak;
USER: ihracat, ihraç, dışa, vermek, ihracatı
GT
GD
C
H
L
M
O
exported
/ɪkˈspɔːt/ = VERB: ihraç etmek, dışarıya satmak;
USER: ihraç, dışa, verilen, ihracat, dışa aktarılan
GT
GD
C
H
L
M
O
exporter
/ɪkˈspɔː.tər/ = NOUN: ihracatçı;
USER: ihracatçı, ihracatçısı
GT
GD
C
H
L
M
O
exports
/ɪkˈspɔːt/ = NOUN: ihracat, ihraç, dışsatım, ihraç malı;
USER: ihracat, ihracatı, ihracatın, ihracatının, ihracatta
GT
GD
C
H
L
M
O
extension
/ɪkˈstenʃən/ = NOUN: uzatma, uzantı, genişletme, ek, ilave, uzatılma, temdit, artırma, ekleme, dahili telefon hattı;
USER: uzatma, uzantısı, uzantı, uzantısını, uzantılı
GT
GD
C
H
L
M
O
extent
/ɪkˈstent/ = NOUN: derece, kapsam, ölçü, boyut, uzunluk, genişlik, alan, yükseklik;
USER: derece, kapsam, ölçüde, dereceye, oranda
GT
GD
C
H
L
M
O
external
/ɪkˈstɜː.nəl/ = ADJECTIVE: dış, harici, dışarıdan gelen, yabancı ülkelerle olan;
USER: dış, harici, harici bir, dışsal, eksternal
GT
GD
C
H
L
M
O
extra
/ˈek.strə/ = ADJECTIVE: ekstra, ilave, ek, fazla, üstün, olağanüstü;
NOUN: ilave, ilave, ek;
ADVERB: fazladan, ayrıca, ekstra olarak;
USER: ekstra, ilave, ek, fazladan, ekstra bir
GT
GD
C
H
L
M
O
extravagant
/ikˈstravəgənt/ = ADJECTIVE: savurgan, aşırı, müsrif, ölçüsüz, fahiş;
USER: savurgan, abartılı, abartılı bir, aşırı, müsrif
GT
GD
C
H
L
M
O
facilities
/fəˈsɪl.ɪ.ti/ = NOUN: tesisler, kolaylıklar, imkânlar;
USER: tesisler, imkanları, tesisleri, olanakları, imkanı
GT
GD
C
H
L
M
O
facility
/fəˈsɪl.ɪ.ti/ = VERB: kolaylaştırmak, olanak tanımak, rahatlatmak, hafifletmek;
USER: tesis, imkan, tesisi, tesisin, odası
GT
GD
C
H
L
M
O
fact
/fækt/ = NOUN: gerçek, olgu, durum, olay, unsur, hakikat, eylem;
USER: gerçek, Aslında, gerçeği, gerçektir, gerçeğini, gerçeğini
GT
GD
C
H
L
M
O
factor
/ˈfæk.tər/ = NOUN: faktör, etken, etmen, katsayı, çarpan, öğe, değişken, tambölen, eleman, kalıtımsal özellik taşıyan gen, aracı kuruluş, finansör, kâhya;
USER: faktör, faktörü, faktördür, etken, faktörünün
GT
GD
C
H
L
M
O
factors
/ˈfæk.tər/ = NOUN: faktör, etken, etmen, katsayı, çarpan, öğe, değişken, tambölen, eleman, kalıtımsal özellik taşıyan gen, aracı kuruluş, finansör, kâhya;
USER: faktörler, faktörleri, faktörlerin, faktör, faktörlere
GT
GD
C
H
L
M
O
factory
/ˈfæk.tər.i/ = NOUN: fabrika, imalathane, dış ticari temsilcilerin çalıştığı işhanı;
USER: fabrika, fabrikası, fabrikada, fabrikasında, Fabrikamız
GT
GD
C
H
L
M
O
facts
/fækt/ = NOUN: gerçek, olgu, durum, olay, unsur, hakikat, eylem;
USER: gerçekler, gerçekleri, Gerçekler Karşılaşmalar, bilgiler, gerçeklerin
GT
GD
C
H
L
M
O
fail
/feɪl/ = VERB: başaramamak, başarısız olmak, kalmak, becerememek, yapmamak, bırakmak, bozulmak, başarısızlığa uğramak, batmak, boşa çıkarmak, ümidini kırmak;
NOUN: zayıf not;
USER: başarısız, fail, başarısız olur
GT
GD
C
H
L
M
O
failing
/ˈfeɪ.lɪŋ/ = NOUN: hata, kusur, zayıflık, zaaf, ayıp, eksiklik;
PREPOSITION: olmazsa, yokluğunda;
ADJECTIVE: aksayan, şaşan, yanılan;
USER: hata, başarısız, arızalı, kaybetti, başarısız olan
GT
GD
C
H
L
M
O
failure
/ˈfeɪ.ljər/ = NOUN: başarısızlık, yetmezlik, kusur, bozukluk, eksiklik, fiyasko, iflas, ihmal, hayal kırıklığı, tükenme, batma, yapmama, sekte, yokluk, aksatma, bulunmama, kıtlık, dinme;
USER: başarısızlık, yetmezliği, hatası, arızası, arıza
GT
GD
C
H
L
M
O
fair
/feər/ = ADJECTIVE: adil, makul, uygun, dürüst, orta, doğru, güzel, iyi, açık;
NOUN: fuar, panayır;
ADVERB: adilane;
USER: adil, makul, fuar, adil bir, fuarı
GT
GD
C
H
L
M
O
fairly
/ˈfeə.li/ = ADVERB: oldukça, dürüstçe, epeyce, epey, adilane, adeta, açıkça, tam olarak, temiz, büsbütün, uygun bir şekilde, güzelce, safça, uygunca, tarafsızca, harfi harfine, dosdoğru;
USER: oldukça, adil, dürüstçe, epeyce
GT
GD
C
H
L
M
O
fairness
/ˈfeə.nəs/ = NOUN: adalet, dürüstlük, tarafsızlık, insaf, sarışınlık, açıklık, güzellik, beyaz tenlilik, içtenlik;
USER: adalet, adil, hakkaniyet, dürüstlük, adaleti
GT
GD
C
H
L
M
O
faith
/feɪθ/ = NOUN: inanç, iman, niyet, din, güven, söz, bağlılık, sadakât, vâât;
USER: inanç, iman, niyetle, niyet, inancı
GT
GD
C
H
L
M
O
false
/fɒls/ = ADJECTIVE: yanlış, sahte, hatalı, takma, uydurma, suni, düzmece, hileli, haksız, taklit;
ADVERB: yanlış olarak, yalandan;
USER: yanlış, False, sahte, TL False, yalancı
GT
GD
C
H
L
M
O
falsifying
= VERB: tahrif etmek, değiştirmek, oynama yapmak, sahtesini yapmak, kalpazanlık yapmak, aslı olmadığını ispatlamak;
USER: gerçeğe aykırı ve, çarpıtma, gerçeğe aykırı, tahrif,
GT
GD
C
H
L
M
O
familiar
/fəˈmɪl.i.ər/ = ADJECTIVE: tanıdık, aşina, bilinen, alışık, alışılmış, yakın, samimi, yaygın, içli dışlı, laubali, içten;
NOUN: arkadaş;
USER: tanıdık, aşina, sahibi, bilgi sahibi, bilinen, bilinen
GT
GD
C
H
L
M
O
family
/ˈfæm.əl.i/ = NOUN: aile, soy, familya, sülale, ev halkı, küme;
ADJECTIVE: aile, ailevi, aileye ait;
USER: aile, ailesi, ailesinin, etti, ailenin
GT
GD
C
H
L
M
O
fatalities
/fəˈtalɪti,feɪ-/ = NOUN: kısmet, kader, alın yazısı, mukadderat, felâket, tâlihsizlik, kaza, ölümle sonuçlanan kaza, kurban;
USER: Ölümlü, ölümlerin, ölüm, ölümler, ölüm vakası,
GT
GD
C
H
L
M
O
fax
/fæks/ = NOUN: faks;
USER: faks, fakslamak, fax, fakslayabilirsiniz, fakslayın
GT
GD
C
H
L
M
O
federal
/ˈfed.ər.əl/ = ADJECTIVE: federal, federe;
USER: federal, federal bir, federe
GT
GD
C
H
L
M
O
fellow
/ˈfel.əʊ/ = NOUN: adam, dost, arkadaş, herif, sevgili, yoldaş, kardeş, ahbap, akademi üyesi, eş, akran, koca, tek;
ADJECTIVE: ortak, eş, aynı tür;
USER: adam, diğer, dost, arkadaşı, fellow
GT
GD
C
H
L
M
O
few
/fjuː/ = ADJECTIVE: az, azıcık, kıt;
NOUN: az miktar;
USER: az, birkaç, kaç, az sayıda, bazı, bazı
GT
GD
C
H
L
M
O
file
/faɪl/ = NOUN: dosya, eğe, sıra, klasör, törpü;
VERB: dosyalamak, eğelemek, kayda geçirmek, sıra ile yürümek, törpülemek, pürüzlerini gidermek;
USER: dosya, dosyası, dosyasını, dosyayı, dosyasının, dosyasının
GT
GD
C
H
L
M
O
filed
/faɪl/ = ADJECTIVE: dosyalanmış, eğelenmiş, kayda geçmiş;
USER: dosyalanmış, açılan, açtı, yayımlandı, dava
GT
GD
C
H
L
M
O
files
/faɪl/ = NOUN: dosya, eğe, sıra, klasör, törpü;
USER: dosya, dosyaları, dosyalarını, dosyalar, dosyaların
GT
GD
C
H
L
M
O
filings
/ˈfaɪ.lɪŋ/ = NOUN: eğe talaşı;
USER: eğe talaşı, başvuruları, dosyalarında, başvuruların, Filings
GT
GD
C
H
L
M
O
finally
/ˈfaɪ.nə.li/ = ADVERB: nihayet, sonunda, son olarak, en sonunda, sözün kısası;
USER: son olarak, sonunda, nihayet, Son, Sonuç olarak, Sonuç olarak
GT
GD
C
H
L
M
O
finance
/ˈfaɪ.næns/ = VERB: finanse etmek, para sağlamak;
NOUN: maliye, mali durum, para durumu;
USER: finanse etmek, finanse, finansmanı, finansman, finans
GT
GD
C
H
L
M
O
financial
/faɪˈnæn.ʃəl/ = ADJECTIVE: finansal, mali, parasal;
USER: mali, finansal, finans, maddi, finansman
GT
GD
C
H
L
M
O
find
/faɪnd/ = VERB: bulmak, keşfetmek, rastlamak, bakmak, geçindirmek, karara varmak, sağlamak;
NOUN: bulma, bulgu, keşif, buluş, bulunan şey;
USER: bulmak, bulabilirsiniz, buldunuz, bulacaksınız, bulmanıza, bulmanıza
GT
GD
C
H
L
M
O
fines
/faɪn/ = NOUN: para cezası, ceza;
USER: para cezaları, para cezası, ceza, cezalar, cezaları
GT
GD
C
H
L
M
O
fire
/faɪər/ = NOUN: yangın, ateş, alev, ocak, ateş etme, ısıtıcı;
VERB: kovmak, yakmak, ateşlemek, tutuşturmak, ateş almak, işten atmak;
USER: yangın, ateş, yangına, ateşe, itfaiye
GT
GD
C
H
L
M
O
firm
/fɜːm/ = NOUN: firma, şirket;
ADJECTIVE: sağlam, sert, kesin, sıkı, sabit, katı, emin, kararlı;
VERB: pekiştirmek;
ADVERB: sıkıca;
USER: firma, firması, firmanın, sağlam, şirket
GT
GD
C
H
L
M
O
first
/ˈfɜːst/ = ADJECTIVE: ilk, birinci, baş, başta gelen, önde gelen;
ADVERB: önce, ilk olarak, öncelikle, ilk kez, başta, ilkönce;
NOUN: birincilik, başlangıç, birinci gelen şey;
USER: ilk, birinci, siz, önce, öncelikle, öncelikle
GT
GD
C
H
L
M
O
five
/faɪv/ = USER: beş
GT
GD
C
H
L
M
O
fixing
/ˈfɪk.sɪŋ/ = NOUN: sabitleme, tespit, tamir, fiksaj, dikme;
USER: sabitleme, tespit, tamir, gidermek, sabitlemek
GT
GD
C
H
L
M
O
focus
/ˈfəʊ.kəs/ = NOUN: odak, odak noktası, dikkati toplayan şey;
VERB: odaklamak, odağı ayarlamak, bir noktada toplamak;
USER: odak, odaklanmak, durulacak, odaklanır, odaklanma
GT
GD
C
H
L
M
O
follow
/ˈfɒl.əʊ/ = VERB: izlemek, uymak, takip etmek, sürdürmek, sonra gelmek, dinlemek, sonucu olmak, dolayı olmak;
NOUN: bilardoda bir vuruş;
USER: izlemek, takip etmek, takip, izleyin, uygulayın
GT
GD
C
H
L
M
O
following
/ˈfɒl.əʊ.ɪŋ/ = PREPOSITION: ardından, sonra;
ADJECTIVE: izleyen, sonraki, müteakip, ertesi, sonra gelen;
NOUN: izleme, taraftarlar, hayran kitlesi;
USER: ardından, sonra, izleyen, aşağıdaki, takip, takip
GT
GD
C
H
L
M
O
for
/fɔːr/ = PREPOSITION: için, amacıyla, dolayı, uygun, göre, karşı, yönünde, doğru, yarayan, sebebiyle;
CONJUNCTION: dolayı, nedeniyle, çünkü, zira;
USER: için, boyunca, for, üzere, üzere
GT
GD
C
H
L
M
O
forced
/fɔːst/ = ADJECTIVE: zorunlu, zoraki, mecbur, mecburi;
USER: zorunlu, zorunda, zorla, zorladı, zorlandı, zorlandı
GT
GD
C
H
L
M
O
foreign
/ˈfɒr.ən/ = ADJECTIVE: yabancı, dış;
USER: yabancı, dış, döviz, Geçmişteki, dışişleri, dışişleri
GT
GD
C
H
L
M
O
form
/fɔːm/ = NOUN: form, biçim, şekil, kalıp, yapı, tarz, sınıf, yöntem, model, vücut, beden, sıra, tavır, davranış, karakter;
VERB: oluşturmak, kurmak, biçimlendirmek, şekillendirmek, şekillenmek, düzenlemek, şekil vermek, şekil almak, biçim almak;
USER: biçim, form, şekil, formu, şeklinde
GT
GD
C
H
L
M
O
former
/ˈfɔː.mər/ = ADJECTIVE: eski, önceki, geçmiş, sabık, geçen;
NOUN: biçimlendirici, gövde, sınıf öğrencisi;
USER: eski, önceki, eski bir
GT
GD
C
H
L
M
O
forms
/fɔːm/ = USER: formlar, formları, form, biçimleri, şekillerde, şekillerde
GT
GD
C
H
L
M
O
fosters
/ˈfɒs.tər/ = USER: teşvik, teşvik eden, teşvik eder, besleyen, besler
GT
GD
C
H
L
M
O
free
/friː/ = ADJECTIVE: ücretsiz, serbest, özgür, bedava, boş, bağımsız, hür, muaf;
ADVERB: ücretsiz, serbestçe;
VERB: kurtarmak, serbest bırakmak;
USER: ücretsiz, serbest, özgür, bedava, Free, Free
GT
GD
C
H
L
M
O
frequently
/ˈfriː.kwənt.li/ = ADVERB: sık sık, sıkça, çoğunlukla, çoğu kez;
USER: sık sık, Sıkça, sık, sıklıkla, genellikle
GT
GD
C
H
L
M
O
friend
/frend/ = NOUN: arkadaş, dost, yardımcı, ahbap, tanıdık, destek;
USER: arkadaş, Arkadaşına, Arkadaşınıza, arkadaşım, arkadaşı
GT
GD
C
H
L
M
O
from
/frɒm/ = PREPOSITION: itibaren, -dan, -den, beri, dolayı, yüzünden, -den beri;
USER: itibaren, adlı, adlı işletmeye, gelen, dan, dan
GT
GD
C
H
L
M
O
fruit
/fruːt/ = NOUN: meyve, yemiş, sonuç, ürün, ibne, semere, nonoş, tohum kapsülü, döl, kâr, yayar, ahbap, homoseksüel;
USER: meyve, meyveler
GT
GD
C
H
L
M
O
fulfilled
/fʊlˈfɪld/ = VERB: yerine getirmek, karşılamak, tamamlamak, gidermek, yapmak, uygulamak, bitirmek;
USER: yerine, yerine getirmiş, yerine getirilmesi, yerine getirmiştir, yerine getirdi
GT
GD
C
H
L
M
O
full
/fʊl/ = ADJECTIVE: tam, dolu, geniş, tok, bol, meşgul, öz, etine dolgun, balıketi, elinden gelenin en iyisi, son;
NOUN: doluluk, dolu şey, son had;
VERB: yıkayıp çektirmek, yıkayıp büzmek;
USER: tam, dolu, tam bir, tüm, hizmetlere tam
GT
GD
C
H
L
M
O
fully
/ˈfʊl.i/ = ADVERB: tam, tamamen, tam olarak, bütünüyle, iyice, etraflıca, enine boyuna, dört dörtlük, tamı tamına, uzun uzadıya;
USER: tam, tamamen, tam olarak, tümüyle, bütünüyle
GT
GD
C
H
L
M
O
function
/ˈfʌŋk.ʃən/ = NOUN: fonksiyon, işlev, görev, toplantı, iş, amaç, yükümlülük, hizmet;
VERB: çalışmak, işlemek, işlevini yerine getirmek;
USER: fonksiyon, fonksiyonu, işlevi, işlev, işlevini
GT
GD
C
H
L
M
O
functions
/ˈfʌŋk.ʃən/ = NOUN: fonksiyon, işlev, görev, toplantı, iş, amaç, yükümlülük, hizmet;
VERB: çalışmak, işlemek, işlevini yerine getirmek;
USER: fonksiyonları, fonksiyonlar, işlevleri, işlevlerine, işlevler
GT
GD
C
H
L
M
O
funds
/fʌnd/ = NOUN: para, para kaynağı, kapital, devlet tahvili, tahvilat;
USER: para, fonları, fon, fonlar, fonların
GT
GD
C
H
L
M
O
further
/ˈfɜː.ðər/ = ADVERB: daha fazla, daha ileri, ileri, ayrıca, ileride, öteye, bundan başka, öte;
VERB: ilerletmek;
ADJECTIVE: ek, ileriki, ilerideki;
USER: daha fazla, daha, fazla, daha da, ileri
GT
GD
C
H
L
M
O
future
/ˈfjuː.tʃər/ = NOUN: gelecek, istikbal, gelecek zaman, gelecekte olacak şey, vadeli sözleşme;
ADJECTIVE: gelecek, ilerideki, ileriki, müstakbel, vadeli;
USER: gelecek, gelecekte, gelecekteki, geleceği, geleceğe
GT
GD
C
H
L
M
O
g
/dʒiː/ = NOUN: bin, sol;
ABBREVIATION: bin dolar;
USER: g, gr, gram
GT
GD
C
H
L
M
O
gates
/ɡeɪt/ = NOUN: kapı, geçit, bilet hasılatı, patika, kapıyı gösterme, kovma, işten çıkarma;
USER: kapıları, kapılar, girişler, kapı, kapılarını
GT
GD
C
H
L
M
O
gathering
/ˈɡæð.ər.ɪŋ/ = NOUN: toplama, toplantı, toplanma, topluluk, apse, büzgü, meclis, biriktirme, kalabalık, çıban, iltihap;
USER: toplama, toplamak, araya, toplanması, toplayarak
GT
GD
C
H
L
M
O
general
/ˈdʒen.ər.əl/ = ADJECTIVE: genel, umumi, yaygın, baş, tahmini, şef;
NOUN: general, komutan, orgeneral, genel ilkeler, tarikat lideri;
USER: genel, General, genel bir, genel olarak, genelde, genelde
GT
GD
C
H
L
M
O
geography
/dʒiˈɒɡ.rə.fi/ = NOUN: coğrafya, coğrafi kitap, coğrafi özellik;
USER: coğrafya, coğrafyası, coğrafyada, coğrafi, coğrafyanın
GT
GD
C
H
L
M
O
get
/ɡet/ = VERB: almak, edinmek, olmak, elde etmek, getirmek, kazanmak, gelmek, varmak, etmek, başlamak, götürmek, yaptırmak, anlamak, ettirmek, satın almak, yapmak, ele geçirmek, öldürmek, canına okumak, idrak etmek, açığını bulmak, yalanını çıkarmak, kavramak, başına gelmek;
USER: almak, olsun, elde, alabilirsiniz, ulaşın
GT
GD
C
H
L
M
O
gift
/ɡɪft/ = NOUN: hediye, armağan, yetenek, bağış, hibe, Allah vergisi, kabiliyet, doğuştan yetenek;
USER: hediye, Gift, hediyelik, hediyesi, bir hediye
GT
GD
C
H
L
M
O
gifts
/ɡɪft/ = NOUN: hediye, armağan, yetenek, bağış, hibe, Allah vergisi, kabiliyet, doğuştan yetenek;
USER: hediyeler, hediye, Gifts, Hediyeleri, hediyesi
GT
GD
C
H
L
M
O
give
/ɡɪv/ = VERB: vermek, ödemek, hediye etmek, gitmek, esnemek, uçlanmak, düzenlemek, yapıvermek;
NOUN: esneklik, uysallık, yumuşaklık;
USER: vermek, verin, verir, verecek, ver, ver
GT
GD
C
H
L
M
O
given
/ˈɡɪv.ən/ = ADJECTIVE: verilmiş, belli, belirlenmiş, bilinen, doğuştan olan, tarihli ve onaylı;
USER: verilmiş, verilen, verilmiştir, verilir, verildi, verildi
GT
GD
C
H
L
M
O
giving
/ɡɪv/ = NOUN: bağışlama;
USER: veren, vererek, vermek, verme, veriyor, veriyor
GT
GD
C
H
L
M
O
global
/ˈɡləʊ.bəl/ = ADJECTIVE: global, dünya çapında, evrensel, küre biçiminde;
USER: global, küresel, genel, dünya, küresel bir
GT
GD
C
H
L
M
O
globally
/ˈɡləʊ.bəl/ = USER: küresel, global, dünyada, dünya çapında, genel
GT
GD
C
H
L
M
O
go
/ɡəʊ/ = VERB: gitmek, geçmek, girmek, olmak, ölmek, başlamak, uymak, kaybolmak;
NOUN: gitme, gidiş, gayret, deneme;
USER: gitmek, gidin, gidip, go, devam, devam
GT
GD
C
H
L
M
O
goal
/ɡəʊl/ = NOUN: gol, hedef, amaç, kale, sayı, erek, ideal;
USER: hedef, amaç, gol, çok gol, hedefi
GT
GD
C
H
L
M
O
goals
/ɡəʊl/ = NOUN: gol, hedef, amaç, kale, sayı, erek, ideal;
USER: hedefleri, hedefler, goller, gol, çok goller
GT
GD
C
H
L
M
O
good
/ɡʊd/ = ADJECTIVE: iyi, güzel, çok, yararlı, sağlam, uslu, hayırlı, emin, sağlığa yararlı, dolu dolu;
ADVERB: oldukça;
NOUN: hayır;
USER: iyi, iyi bir, good, güzel, güzel
GT
GD
C
H
L
M
O
goods
/ɡʊd/ = NOUN: mal, eşya, yük;
USER: mal, ürünler, ürünleri, malların, mallar
GT
GD
C
H
L
M
O
govern
/ˈɡʌv.ən/ = VERB: yönetmek, idare etmek, hükmetmek, almak, hüküm sürmek, kontrol etmek, frenlemek, zaptetmek, mürebbiyelik yapmak;
USER: yönetmek, yöneten, idare, yönetme, hükümet
GT
GD
C
H
L
M
O
governed
/ˈɡʌv.ən/ = VERB: yönetmek, idare etmek, hükmetmek, almak, hüküm sürmek, kontrol etmek, frenlemek, zaptetmek, mürebbiyelik yapmak;
USER: yönetilir, yönetilen, tabi, tabidir, idare
GT
GD
C
H
L
M
O
government
/ˈɡʌv.ən.mənt/ = NOUN: hükümet, devlet, yönetim, idare, yönetme, rejim, yönetim biçimi, siyasal bilgiler, siyaset bilimi;
USER: hükümet, devlet, hükümeti, hükümetin, hükümetinin
GT
GD
C
H
L
M
O
governments
/ˈɡʌv.ən.mənt/ = NOUN: hükümet, devlet, yönetim, idare, yönetme, rejim, yönetim biçimi, siyasal bilgiler, siyaset bilimi;
USER: hükümetler, hükümetlerin, hükümetleri, yönetimler, yönetimlerin
GT
GD
C
H
L
M
O
gratuities
= NOUN: armağan, ikramiye, hediye;
USER: bahşişler, armağanlar verilmesine,
GT
GD
C
H
L
M
O
greetings
/ˈɡriː.tɪŋz ˌkɑːd/ = NOUN: selamlar;
USER: selamlar, tebrik, selam, Hitap, Greetings
GT
GD
C
H
L
M
O
group
/ɡruːp/ = NOUN: grup, topluluk, küme, takım, heyet, öbek, kafile, kütle, manga, filo;
VERB: gruplandırmak, sınıflandırmak, gruplaşmak, toplanmak;
USER: grup, grubu, grubunda, grubunun, grubuna
GT
GD
C
H
L
M
O
growth
/ɡrəʊθ/ = NOUN: üretici, yetiştirici, yetişen bitki;
USER: büyüme, büyümesi, büyümenin, büyümesini, büyümeyi
GT
GD
C
H
L
M
O
guarding
/ɡɑːd/ = NOUN: koruma, nöbet tutma;
ADJECTIVE: koruyucu;
USER: koruma, koruyan, zorlayıp, koruyor, nöbet
GT
GD
C
H
L
M
O
guards
/ɡɑːd/ = VERB: korumak, korunmak, nöbet tutmak, tutmak, himaye etmek, gözetmek;
NOUN: koruma, bekçi, muhafız, nöbetçi, gardiyan, gözetim, gard, emniyet, koruma görevlisi, uyanıklık;
USER: korumaları, Koruyucuları, gardiyanlar, muhafızları, görevlileri
GT
GD
C
H
L
M
O
guidance
/ˈɡaɪ.dəns/ = NOUN: rehberlik, yönlendirme, kılavuzluk, yol gösterme, sevketme, idare etme;
USER: rehberlik, rehberliği, rehber, kılavuz, yol
GT
GD
C
H
L
M
O
guide
/ɡaɪd/ = NOUN: kılavuz, rehber, el kitabı, yönetmelik, yol işareti, danışman, model, örnek;
VERB: yönlendirmek, yol göstermek, rehberlik etmek, önderlik etmek, öncülük etmek, sevketmek, götürmek, idare etmek;
USER: rehberlik, yol, rehber, kılavuzu, kılavuzluk
GT
GD
C
H
L
M
O
guideline
/ˈɡaɪd.laɪn/ = NOUN: ilke, prensip, ana hatlar, uçak kılavuz ipi;
USER: ilke, kılavuz, rehber, kılavuzu, kılavuzda
GT
GD
C
H
L
M
O
guidelines
/ˈɡaɪd.laɪn/ = NOUN: ilke, prensip, ana hatlar, uçak kılavuz ipi;
USER: kurallar, yönergeleri, yönergelere, kuralları, kullanılan yönergelere
GT
GD
C
H
L
M
O
hand
/hænd/ = NOUN: el, yardım, taraf, parmak, ibre, alkış, akrep, usta, kurt;
ADJECTIVE: el;
VERB: vermek, yardım etmek;
USER: el, yandan, taraftan, elle, elden
GT
GD
C
H
L
M
O
handicap
/ˈhæn.dɪ.kæp/ = NOUN: handikap, engel, özür, yetersizlik, elverişsiz durum, mahzur;
VERB: engel olmak, engel koymak, ket vurmak;
USER: handikap, Handicap, engelli, engel, özürlü
GT
GD
C
H
L
M
O
handling
/ˈhænd.lɪŋ/ = NOUN: kullanma, idare, dokunma, dağıtım, ambalajlama, bakım, tedavi;
USER: kullanma, idare, işleme, taşıma, ele
GT
GD
C
H
L
M
O
harassment
/ˈhær.əs.mənt/ = NOUN: rahatsızlık, usandırma, sıkma, sinirlendirme;
USER: rahatsızlık, taciz, tacize, tacizi, tacizin
GT
GD
C
H
L
M
O
has
/hæz/ = VERB: olmak, sahip olmak, yapmak, etmek, bulunmak, almak, elde etmek, zorunda olmak, kabul etmek, aldatmak, göz yummak, dolandırmak;
USER: vardır, sahip, sahiptir, var, olan, olan
GT
GD
C
H
L
M
O
have
/hæv/ = VERB: olmak, sahip olmak, yapmak, etmek, bulunmak, almak, elde etmek, zorunda olmak, kabul etmek, aldatmak, göz yummak, dolandırmak;
NOUN: hile, varlıklı kimse, üçkâğıt, kumpas;
USER: var, sahip, zorunda, vardır, olması, olması
GT
GD
C
H
L
M
O
having
/hæv/ = ADJECTIVE: sahip olan, -li;
USER: sahip olan, sahip, olan, zorunda, olması, olması
GT
GD
C
H
L
M
O
he
/hiː/ = PRONOUN: o, kendisi;
NOUN: erkek;
USER: o, diye, onun, de, da, da
GT
GD
C
H
L
M
O
head
/hed/ = NOUN: baş, kafa, ana, başkan, tepe, müdür, kelle, şef, lider, akıl;
ADJECTIVE: baş, baştaki;
USER: baş, kafa, başkanı, kafası, başı
GT
GD
C
H
L
M
O
health
/helθ/ = NOUN: sağlık, sağlık durumu, sıhhat, afiyet;
ADJECTIVE: sağlık;
USER: sağlık, sağlığı, sağlığını, sağlığına, sağlığına
GT
GD
C
H
L
M
O
healthful
/ˈhelθ.fəl/ = ADJECTIVE: sağlıklı, yararlı, sağlığa yararlı;
USER: sağlıklı, sağlıklı bir
GT
GD
C
H
L
M
O
heard
/hɪər/ = VERB: duymak, dinlemek, işitmek, öğrenmek, haber almak, kulak vermek, ifadesini almak, mektup almak, onaylamak;
USER: duydum, duymuş, duydun, duydunuz, duymadım
GT
GD
C
H
L
M
O
hears
/hɪər/ = VERB: duymak, dinlemek, işitmek, öğrenmek, haber almak, kulak vermek, ifadesini almak, mektup almak, onaylamak;
USER: duyar, duyuyor, duyduğu, işitir, duyan
GT
GD
C
H
L
M
O
held
/held/ = USER: düzenlenen, yapılan, tutulan, yapılacak, elde tutulan, elde tutulan
GT
GD
C
H
L
M
O
help
/help/ = NOUN: yardım, yardımcı, imdat, çözüm, çare, hizmetçi, muavin;
VERB: yardımcı olmak, yardım etmek, kurtarmak, yararı olmak, imdadına yetişmek, elinde olmak, başa çıkmak;
USER: yardım, yardımcı, yardıma, yardımcı olmak
GT
GD
C
H
L
M
O
helped
/help/ = USER: yardım, yardımcı, yardımcı oldu, yardım etti, sağladı
GT
GD
C
H
L
M
O
helpful
/ˈhelp.fəl/ = ADJECTIVE: faydalı, yardımcı, yararlı, yardımsever;
USER: yararlı, yardımcı, faydalı, faydalı olarak, ilgili bir sorun mu
GT
GD
C
H
L
M
O
helpline
/ˈhelp.laɪn/ = USER: yardım hattı,
GT
GD
C
H
L
M
O
her
/hɜːr/ = PRONOUN: onu, onun, ona, o, kendisi, kendine;
USER: onu, onun, ona, kendi, onunla
GT
GD
C
H
L
M
O
here
/hɪər/ = ADVERB: burada, buraya, burda, işte;
USER: burada, buraya, Buradasınız, here, buradan, buradan
GT
GD
C
H
L
M
O
hide
/haɪd/ = VERB: gizlemek, saklamak, saklanmak, dövmek, saklı tutmak, derisini yüzmek, dayak atmak, pataklamak;
NOUN: deri, cilt, post, ortaçağ arazi ölçü birimi;
USER: gizlemek, gizle, hide, gizleme, gizleyebilirsiniz
GT
GD
C
H
L
M
O
high
/haɪ/ = ADJECTIVE: yüksek, üst, büyük, üstün, ileri, aşırı, yüce, önemli, yukarı;
ADVERB: yükseğe, yüksekte;
NOUN: lise;
USER: yüksek, yüksek bir, üst, high
GT
GD
C
H
L
M
O
him
/hɪm/ = PRONOUN: onu, ona, o, kendine, kendi;
USER: onu, ona, onun, onunla, kendisine, kendisine
GT
GD
C
H
L
M
O
hire
/haɪər/ = NOUN: kiralama, kira, ücret;
VERB: kiralamak, tutmak, ücretle çalıştırmak;
USER: kiralama, kiralamak, işe, kiralayabilirsiniz, tutmak
GT
GD
C
H
L
M
O
hired
/haɪər/ = ADJECTIVE: kiralanmış, tutulmuş;
USER: kiralanmış, tutulmuş, işe, kiraladı, istihdam, istihdam
GT
GD
C
H
L
M
O
hiring
/ˈhaɪə.rɪŋ/ = NOUN: kiralama;
USER: kiralama, işe, işe alma, istihdam, işe alım
GT
GD
C
H
L
M
O
his
/hɪz/ = PRONOUN: onun, onunki;
USER: onun, yaptığı, kendi, kendi
GT
GD
C
H
L
M
O
historical
/hɪˈstɒr.ɪ.kəl/ = ADJECTIVE: tarihi, tarihsel, tarihe geçmiş, önemli, evrimsel;
USER: tarihsel, tarihi, historical, tarih, geçmiş
GT
GD
C
H
L
M
O
hold
/həʊld/ = VERB: tutmak, almak, barındırmak, alıkoymak, çekmek, dayanmak, durmak, kavramak;
NOUN: tutma, tutunma, durdurma, ambar;
USER: tutmak, tutun, basılı tutun, sahip, tutma, tutma
GT
GD
C
H
L
M
O
holding
/ˈhəʊl.dɪŋ/ = NOUN: tutma, stok, karar, hisse, alacak, mal, toprak kiralama, arsa;
USER: tutma, tutarak, tutan, Holding, sahip
GT
GD
C
H
L
M
O
holds
/həʊld/ = USER: tutar, tutan, sahip, sahiptir, Kurabilirsiniz
GT
GD
C
H
L
M
O
holiday
/ˈhɒl.ɪ.deɪ/ = NOUN: tatil, bayram, izin, dini bayram, yortu;
ADJECTIVE: tatil, bayram, bayramlık;
VERB: tatil yapmak, tatile çıkmak;
USER: tatil, tatilinizden, seyahat, tatili, holiday
GT
GD
C
H
L
M
O
home
/həʊm/ = NOUN: ev, yuva, yurt, vatan, bakımevi;
ADVERB: eve, evde, yurda, ülkesinde, hedefe;
ADJECTIVE: evdeki, evde yapılan;
USER: ev, ana Sayfa, evde, eve, evi, evi
GT
GD
C
H
L
M
O
honest
/ˈɒn.ɪst/ = ADJECTIVE: dürüst, namuslu, doğru, içten, hilesiz, açık sözlü, saf, açık yürekli, katışıksız;
USER: dürüst, dürüst bir, honest, namuslu
GT
GD
C
H
L
M
O
honesty
/ˈɒn.ə.sti/ = NOUN: dürüstlük, doğruluk, namus, alçakgönüllülük, gözlükotu;
USER: dürüstlük, dürüstlüğü, dürüst, honesty, doğruluk
GT
GD
C
H
L
M
O
hospital
/ˈhɒs.pɪ.təl/ = NOUN: hastane, darülaceze, bakımevi, tamirhane;
USER: hastane, hastanede, hastaneye, hastanenin, hastanesi
GT
GD
C
H
L
M
O
hostile
/ˈhɒs.taɪl/ = ADJECTIVE: düşmanca, muhalif, düşmana ait;
NOUN: hasım;
USER: düşmanca, düşman, düşmanca bir, saldırgan, düşmanlık
GT
GD
C
H
L
M
O
hotline
/ˈhɒt.laɪn/ = USER: hattı, Yardım Hattı, telefon hattı, danışma hattı, hattını
GT
GD
C
H
L
M
O
hour
/aʊər/ = NOUN: saat, zaman, vakit;
USER: saat, saatlik, saat açık, saat için, saatte, saatte
GT
GD
C
H
L
M
O
hourly
/ˈaʊə.li/ = ADJECTIVE: saatlik, saat başı, saatte bir, sürekli, devamlı;
USER: saatlik, hourly, saat, saatte, saat başı hava
GT
GD
C
H
L
M
O
hours
/aʊər/ = NOUN: mesai saatleri;
USER: saat, sonrası, saatler, saatleri, saati, saati
GT
GD
C
H
L
M
O
how
/haʊ/ = ADVERB: nasıl, ne, ne kadar, nereden, ne durumda;
NOUN: yöntem, yapma yöntemi;
USER: nasıl, ne, ne kadar, kadar, nasıl Yapılır, nasıl Yapılır
GT
GD
C
H
L
M
O
however
/ˌhaʊˈev.ər/ = CONJUNCTION: ancak, ama, oysa, halbuki, her ne şekilde;
ADVERB: her nasılsa, her halükârda, nasıl olursa olsun, nasıl oldu da;
USER: ancak, Bununla birlikte, ise, yandan, Bununla, Bununla
GT
GD
C
H
L
M
O
human
/ˈhjuː.mən/ = NOUN: insan, insanlık, insanoğlu;
ADJECTIVE: insan, insani, beşeri;
USER: insan, insani, insanın, beşeri
GT
GD
C
H
L
M
O
hundred
/ˈhʌn.drəd/ = USER: hundred-, hundred, yüzlük;
USER: yüz, yüzden, yüzlerce, yüzlerce
GT
GD
C
H
L
M
O
i
/aɪ/ = PRONOUN: ben, I, one, I;
USER: ben, i, ı, bir
GT
GD
C
H
L
M
O
identified
/aɪˈden.tɪ.faɪ/ = VERB: belirlemek, tanımak, kimliğini saptamak, bir tutmak, aynı saymak, desteklemek, destek vermek;
USER: tespit, tanımlanan, belirlenen, tanımlanır, belirlenmiştir
GT
GD
C
H
L
M
O
identify
/aɪˈden.tɪ.faɪ/ = VERB: belirlemek, tanımak, kimliğini saptamak, bir tutmak, aynı saymak, desteklemek, destek vermek;
USER: belirlemek, tespit, tanımlamak, belirlenmesi, tanımak
GT
GD
C
H
L
M
O
identity
/aɪˈden.tɪ.ti/ = NOUN: kimlik, özdeşlik, kişilik, hüviyet, aynılık, benzerlik;
USER: kimlik, kimliği, kimliğini, kimliğinin, kimliğin
GT
GD
C
H
L
M
O
if
/ɪf/ = CONJUNCTION: eğer, ise, ama, keşke, fakat, -se, -sa;
NOUN: şart, şüphe, belirsizlik;
USER: eğer, ise, varsa, olmadığını, durumunda, durumunda
GT
GD
C
H
L
M
O
illegal
/ɪˈliː.ɡəl/ = ADJECTIVE: yasadışı, kaçak, illegal, kanunsuz, usulsüz, gayri meşru;
USER: yasadışı, yasa dışı, kaçak, illegal, geçersiz
GT
GD
C
H
L
M
O
illness
/ˈɪl.nəs/ = NOUN: hastalık, rahatsızlık, illet;
USER: hastalık, hastalığı, hastalığın, hastalıktır, hastalığa
GT
GD
C
H
L
M
O
images
/ˈɪm.ɪdʒ/ = NOUN: görüntü, resim, imaj, şekil, simge, kopya, heykel, put, benzetme, benzer;
USER: görüntüler, görüntüleri, görüntü, resimler, resim
GT
GD
C
H
L
M
O
immediate
/ɪˈmiː.di.ət/ = ADJECTIVE: hemen, acil, derhal, yakın, doğrudan, dolaysız, şu an ki, en yakın olan;
USER: hemen, acil, derhal, anında, yakın
GT
GD
C
H
L
M
O
immediately
/ɪˈmiː.di.ət.li/ = ADVERB: hemen, derhal, doğrudan doğruya, direkt olarak;
USER: hemen, derhal, şimdi, anında, anında
GT
GD
C
H
L
M
O
impact
/imˈpakt/ = NOUN: etki, darbe, çarpma, çarpışma, vuruş, şok;
VERB: sıkıştırmak, pekiştirmek;
USER: etki, darbe, etkisi, etkisini, etkileri
GT
GD
C
H
L
M
O
impair
/ɪmˈpeər/ = VERB: bozmak, zarar vermek, azaltmak, zayıflatmak;
USER: bozmak, zarar, olumsuz, bozabilir, etkileyebilir
GT
GD
C
H
L
M
O
implement
/ˈɪm.plɪ.ment/ = VERB: uygulamak, tamamlamak, sağlamak, yerine getirmek, yapmak;
NOUN: alet, yerine getirme, yapma, araç, donanım;
USER: uygulamak, uygulamaya, uygulanması, uygulama, hayata
GT
GD
C
H
L
M
O
implementation
/ˈɪm.plɪ.ment/ = NOUN: uygulama, yerine getirme;
USER: uygulama, uygulanması, uygulaması, uygulanmasını, uygulanmasına
GT
GD
C
H
L
M
O
implications
/ˌɪm.plɪˈkeɪ.ʃən/ = NOUN: içerme, bulaştırma, içine sokma, dolaşma, ima etme, dolaylı anlatma;
USER: etkileri, sonuçları, etkilerini, sonuçlar, sonuçlarını
GT
GD
C
H
L
M
O
import
/ɪmˈpɔːt/ = NOUN: ithalat, ithal, ifade, önem, anlam, manâ;
VERB: ithal etmek, belirtmek, ifade etmek, ima etmek, önemi olmak;
USER: ithal, ithalat, almak, içe, alma
GT
GD
C
H
L
M
O
important
/ɪmˈpɔː.tənt/ = ADJECTIVE: önemli, mühim, ciddi, saygın, nüfuzlu, kibirli, okkalı, sözü geçer, kendini beğenmiş;
USER: önemli, önemlidir, önemli bir, önem, önem
GT
GD
C
H
L
M
O
importation
/ˈɪm.pɔːt/ = NOUN: ithalat, ithal malı;
USER: ithalat, ithalatı, ithal, ithali, ithalatında
GT
GD
C
H
L
M
O
imports
/ˌpær.ə.lel ˈɪm.pɔːts/ = NOUN: ithalat;
USER: ithalat, ithalatı, ithalatın, ithalatının, ithal
GT
GD
C
H
L
M
O
imposed
/ɪmˈpəʊz/ = VERB: yüklemek, zorlamak, yük olmak, uygulmaya koymak, etkilenmek, yararlanmak, kötüye kullanmak;
USER: dayatılan, empoze, uygulanan, getirilen, getirdiği, getirdiği
GT
GD
C
H
L
M
O
impress
/ˈimˌpres/ = VERB: etkilemek, zorla askere almak, baskı yapmak, iz bırakmak, basmak, damgalamak, sıkıştırmak, aklına sokmak, zorlamak, kamulaştırmak, el koymak;
NOUN: iz, etki, damga, tesir, mühür;
USER: etkilemek, etkilemeye, etkileyecek, etkilemeyi, impress
GT
GD
C
H
L
M
O
improper
/ɪmˈprɒp.ər/ = ADJECTIVE: yanlış, uygunsuz, uygun olmayan, hatalı, yersiz, münasebetsiz, terbiyesiz, açık saçık;
USER: yanlış, uygunsuz, uygun olmayan, hatalı, uygunsuz bir
GT
GD
C
H
L
M
O
improperly
/ɪmˈprɒp.ər/ = USER: yanlış, düzgün, hatalı, uygunsuz, doğru bir biçimde
GT
GD
C
H
L
M
O
impropriety
/ˌɪm.prəˈpraɪ.ə.ti/ = NOUN: uygunsuzluk, yanlışlık, yanlış kullanma;
USER: uygunsuzluk, yolsuzluk, uygunsuz, uygunsuzluğun, usulsüzlük
GT
GD
C
H
L
M
O
improve
/ɪmˈpruːv/ = VERB: geliştirmek, artırmak, iyileştirmek, düzeltmek, ilerletmek, gelişmek, ilerlemek, ıslah etmek, iyileşmek, yükselmek, düzelmek;
USER: geliştirmek, artırmak, iyileştirmek, geliştirmemize, geliştirmeye, geliştirmeye
GT
GD
C
H
L
M
O
improvement
/ɪmˈpruːv.mənt/ = NOUN: iyileşme, gelişme, düzelme, ilerleme, ıslah, düzeltme, yenilik, kalkındırma, artma, verimli hale getirme, ıslah etme;
USER: gelişme, iyileşme, iyileştirme, geliştirme, iyileştirilmesi
GT
GD
C
H
L
M
O
in
/ɪn/ = ADVERB: içinde;
PREPOSITION: içinde, olarak, -de, -da, halinde, içine, içeri;
ADJECTIVE: yerinde, iç, içeride, evde;
USER: içinde, olarak, bölgesindeki, yılında, in, in
GT
GD
C
H
L
M
O
inappropriate
/ˌinəˈprōprē-it/ = ADJECTIVE: uygunsuz, uygun olmayan, yersiz, uymaz;
USER: uygunsuz, olarak bildirin, bildirin, uygun olmayan, uygun
GT
GD
C
H
L
M
O
inappropriateness
= USER: uygunsuzluğu, isabetsizlik, Eğer uygunsuzluk, uygunsuzluk,
GT
GD
C
H
L
M
O
inc
/ɪŋk/ = USER: inc, A.Ş.
GT
GD
C
H
L
M
O
incident
/ˈɪn.sɪ.dənt/ = NOUN: olay, kaza, hadise, özel durum, ayrıcalık, perde, yük;
ADJECTIVE: ayrıcalık getiren, yükleyen;
USER: olay, olayı, olayın, olaydan, olayla
GT
GD
C
H
L
M
O
include
/ɪnˈkluːd/ = VERB: katmak, içermek, kapsamak, dahil etmek, içine almak;
USER: dahil, içerir, bulunmaktadır, vardır, şunlardır
GT
GD
C
H
L
M
O
includes
/ɪnˈkluːd/ = VERB: katmak, içermek, kapsamak, dahil etmek, içine almak;
USER: içerir, içeren, içermektedir, bulunmaktadır, dahildir
GT
GD
C
H
L
M
O
including
/ɪnˈkluː.dɪŋ/ = PREPOSITION: dahil, kapsayan;
ADJECTIVE: içeren;
USER: dahil, dahil olmak üzere, dahil olmak, gibi, içeren, içeren
GT
GD
C
H
L
M
O
incorporated
/inˈkôrpəˌrātid/ = ADJECTIVE: anonim, birleşmiş, tüzel, katılmış;
USER: anonim, birleşmiş, dahil, kurulmuştur, kurulmuş
GT
GD
C
H
L
M
O
incorrect
/ˌɪn.kərˈekt/ = ADJECTIVE: yanlış, hatalı, uygunsuz, münasebetsiz;
USER: yanlış, hatalı, yanlış bir, doğru, yanlıştır
GT
GD
C
H
L
M
O
increasingly
/ɪnˈkriː.sɪŋ.li/ = ADVERB: giderek, artan bir şekilde, gitgide artarak;
USER: giderek, giderek daha, artan, gittikçe, giderek artan, giderek artan
GT
GD
C
H
L
M
O
independent
/ˌindəˈpendənt/ = ADJECTIVE: bağımsız, serbest, özgür, hür, maddi yönden bağımsız, kendi geçimini sağlayan;
USER: bağımsız, bağımsız bir, bağımsız olarak, bağımsızdır, serbest
GT
GD
C
H
L
M
O
indicate
/ˈɪn.dɪ.keɪt/ = VERB: belirtmek, göstermek, bildirmek, işaret etmek, çıtlatmak, gerektirmek;
USER: göstermek, belirtmek, gösterir, göstermektedir, işaret
GT
GD
C
H
L
M
O
indirectly
/ˌɪn.daɪˈrekt/ = ADVERB: dolaylı olarak, endirekt olarak, dolambaçlı biçimde;
USER: dolaylı olarak, dolaylı, da dolaylı, dolaylı yoldan, da dolaylı olarak
GT
GD
C
H
L
M
O
individual
/ˌindəˈvijəwəl/ = ADJECTIVE: bireysel, tek, kişisel, özel, şahsi, özgün, birbirinden ayrı, başlıbaşına;
NOUN: birey, kişi, şahıs, fert;
USER: bireysel, tek tek, tek, birey, bireyin
GT
GD
C
H
L
M
O
individuals
/ˌindəˈvijəwəl/ = NOUN: birey, kişi, şahıs, fert;
USER: bireyler, bireylerin, kişi, kişiler, kişilerin
GT
GD
C
H
L
M
O
industry
/ˈɪn.də.stri/ = NOUN: sanayi, endüstri, gayret, çaba, işletmecilik, hamaratlık;
USER: sanayi, sektöründe, endüstri, endüstrisi, sektörü
GT
GD
C
H
L
M
O
influence
/ˈɪn.flu.əns/ = VERB: etkilemek, etkili olmak, tesir etmek, söz geçirmek, ikna etmek;
NOUN: etki, nüfuz, tesir, torpil;
USER: etkilemek, etki, etkileyen, etkileyebilir, etkilemeye
GT
GD
C
H
L
M
O
inform
/ɪnˈfɔːm/ = VERB: bildirmek, bilgi vermek, haberdar etmek, haber vermek, ihbar etmek;
USER: bildirmek, bilgi, bilgilendirmek, hakkında bilgi, bilgi ver
GT
GD
C
H
L
M
O
informal
/ɪnˈfɔː.məl/ = ADJECTIVE: resmi olmayan, laubali, formaliteye uygun olmayan, kanunen geçersiz, teklifsiz;
USER: resmi olmayan, gayri, dışı, gayrı, kayıt dışı
GT
GD
C
H
L
M
O
information
/ˌɪn.fəˈmeɪ.ʃən/ = NOUN: bilgi, enformasyon, haber, danışma, bilgi edinme, istihbarat, malumat, bildirme, şikâyet, iddia;
USER: bilgi, bilgileri, bilgiler, bilgilerini, bilgilerin, bilgilerin
GT
GD
C
H
L
M
O
informed
/ɪnˈfɔːmd/ = ADJECTIVE: haberdar, bilgili, aydın, tahsilli, haberi olan, bilgi alan;
USER: bilgi, haberdar, haber, bilgilendirdi, bilgi sahibi
GT
GD
C
H
L
M
O
informing
/ɪnˈfɔːm/ = NOUN: bilgi verme, ihbar;
USER: bilgi verme, ihbar, bilgilendirilmesi, bilgilendirme, bilgi
GT
GD
C
H
L
M
O
injured
/ˈɪn.dʒəd/ = ADJECTIVE: yaralı, zarar görmüş, inciniş, kırgın, dargın;
NOUN: yaralılar;
USER: yaralı, yaralandı, yaralanan, Sakatlar, sakatlandı
GT
GD
C
H
L
M
O
injuries
/ˈɪn.dʒər.i/ = NOUN: hasar, zarar, yara, incitme, kırma;
USER: yaralanmalar, yaralanmaları, Sakatlıklar, yaralanma, eksik oyuncular
GT
GD
C
H
L
M
O
injury
/ˈɪn.dʒər.i/ = NOUN: hasar, zarar, yara, incitme, kırma;
USER: hasar, zarar, yaralanma, yaralanması, yaralanmalara
GT
GD
C
H
L
M
O
innovation
/ˌɪn.əˈveɪ.ʃən/ = NOUN: yenilik, buluş, icat, değişiklik;
USER: yenilik, inovasyon, yenilikçilik, yeniliği, yenilikçi
GT
GD
C
H
L
M
O
inquiries
/ɪnˈkwaɪə.ri/ = NOUN: soruşturma, soru, araştırma, bilgi kaynağı, kaynak;
USER: soruşturma, sorular, sorularınız, durumunu öğrenmek, soruları
GT
GD
C
H
L
M
O
inscribed
/ɪnˈskraɪb/ = ADJECTIVE: yazılı, kayıtlı, iz bırakmış, içine çizilmiş, kaydedilmiş;
USER: yazılı, yazıtlı, teğet, yazıtlı bir, iç teğet
GT
GD
C
H
L
M
O
inside
/ɪnˈsaɪd/ = PREPOSITION: içinde, içine, içerisinde;
NOUN: iç, iç taraf, karın;
ADJECTIVE: iç, dahili, içteki;
ADVERB: içeride, içeriye;
USER: içinde, iç, içindeki, içine, içerisinde
GT
GD
C
H
L
M
O
insider
/ɪnˈsaɪ.dər/ = NOUN: içerideki, içyüzünü bilen kimse, üye;
USER: içerideki, içeriden, insider, içerden, içsel
GT
GD
C
H
L
M
O
inspection
/ɪnˈspek.ʃən/ = NOUN: muayene, kontrol, teftiş, denetleme, yoklama;
USER: muayene, denetim, denetlenmesine, kontrol, inceleme
GT
GD
C
H
L
M
O
inspections
/ɪnˈspek.ʃən/ = NOUN: muayene, kontrol, teftiş, denetleme, yoklama;
USER: denetimler, denetim, denetimleri, denetimlerin, teftiş
GT
GD
C
H
L
M
O
inspector
/ɪnˈspek.tər/ = NOUN: müfettiş, kontrolör, denetçi, denetmen;
USER: müfettiş, denetçisinde, müfettişi, denetçisi, denetçisini
GT
GD
C
H
L
M
O
install
/ɪnˈstɔːl/ = VERB: kurmak, yerleştirmek, monte etmek, atamak;
USER: kurmak, yüklemek, yükleyin, yüklemeniz, yükleme
GT
GD
C
H
L
M
O
instances
/ˈɪn.stəns/ = NOUN: örnek, durum, olay, misal, aşama, dava, rica, istek;
USER: durumlarda, örnekleri, örneklerini, durumda, örneği
GT
GD
C
H
L
M
O
intangible
/inˈtanjəbəl/ = ADJECTIVE: maddi olmayan, soyut, manevi, elle tutulmaz, anlaşılmaz;
NOUN: manevi değer, maddi olmayan aktif;
USER: maddi olmayan, maddi olmayan duran, olmayan duran, soyut, maddi
GT
GD
C
H
L
M
O
integrity
/ɪnˈteɡ.rə.ti/ = NOUN: bütünlük, dürüstlük, doğruluk, sağlamlık, tamamlık, istikamet;
USER: bütünlük, dürüstlük, bütünlüğü, bütünlüğünü, bütünlüğünün
GT
GD
C
H
L
M
O
intellectual
/ˌintlˈekCHo͞oəl/ = NOUN: entellektüel, aydın, aydın kimse;
ADJECTIVE: entellektüel, zihinsel, aydın, zeki;
USER: entellektüel, zihinsel, fikri, entelektüel, düşünsel
GT
GD
C
H
L
M
O
intended
/ɪnˈten.dɪd/ = ADJECTIVE: istenilen, yönelik, tasarlanmış, kasıtlı, müstakbel, kasti, nişanlı;
USER: yönelik, tasarlanmıştır, amaçlanan, amaçlanmaktadır, tasarlanmış
GT
GD
C
H
L
M
O
intent
/ɪnˈtent/ = NOUN: niyet, amaç, kasıt, maksat, gaye;
ADJECTIVE: niyetli, kararlı, istekli, hevesli, dikkatli, meşgul, dalmış;
USER: niyet, amacı, niyeti, niyetiyle, niyetli
GT
GD
C
H
L
M
O
interactions
/ˌɪn.təˈræk.ʃən/ = NOUN: etkileşim, birbirini etkileme;
USER: etkileşimleri, etkileşimler, etkileşim, etkileşimi, etkileşimlerin
GT
GD
C
H
L
M
O
interest
/ˈɪn.trəst/ = NOUN: ilgi, faiz, çıkar, pay, merak, önem, hisse, alâka, ilgi çeken şey;
VERB: ilgisini çekmek, ilgilendirmek, dikkatini çekmek;
USER: ilgi, faiz, çıkar, İlgilendiğini, Çevrede
GT
GD
C
H
L
M
O
interested
/ˈɪn.trəs.tɪd/ = ADJECTIVE: ilgili, meraklı, çıkarcı, taraflı, pay sahibi olan, ortağı;
USER: ilgili, ilgi, ilgilenen, ilgileniyor, ilgilendi, ilgilendi
GT
GD
C
H
L
M
O
interests
/ˈɪn.trəst/ = NOUN: ilgi, faiz, çıkar, pay, merak, önem, hisse, alâka, ilgi çeken şey;
VERB: ilgisini çekmek, ilgilendirmek, dikkatini çekmek;
USER: ilgi, çıkarları, çıkarlarını, ilgi Alanları, çıkarlarına
GT
GD
C
H
L
M
O
interferes
/ˌɪn.təˈfɪər/ = VERB: müdahale etmek, karışmak, girişmek, araya girmek, parazit yapmak;
USER: müdahale, engelleyen, engeller, engel, uğratır
GT
GD
C
H
L
M
O
internal
/ɪnˈtɜː.nəl/ = ADJECTIVE: iç, dahili, stajyer, içilir;
NOUN: yaradılış, doğa;
USER: iç, dahili, içsel, içi, internal
GT
GD
C
H
L
M
O
internally
/ɪnˈtɜː.nəl/ = ADVERB: içten;
USER: içten, dahili, dahili olarak, iç, içsel
GT
GD
C
H
L
M
O
international
/ˌɪn.təˈnæʃ.ən.əl/ = ADJECTIVE: uluslararası, milletlerarası;
USER: uluslararası, uluslararası bir, uluslar arası, uluslar, İnt, İnt
GT
GD
C
H
L
M
O
internet
/ˈɪn.tə.net/ = NOUN: Internet;
USER: Internet, İnternette, ınternet, İnternet erişimi, internete
GT
GD
C
H
L
M
O
interruption
/ˌɪn.təˈrʌp.ʃən/ = NOUN: kesinti, ara, durdurma, kesiklik, fasıla, sözünü kesme, sekte;
USER: kesinti, kesintisiz, kesintisi, kesintiye, kesilmesi
GT
GD
C
H
L
M
O
intimidating
/inˈtimiˌdāt/ = VERB: korkutmak, gözünü korkutmak;
USER: korkutucu, ürkütücü, korkutmak, gözdağı, sindirmeye
GT
GD
C
H
L
M
O
inventions
/ɪnˈven.ʃən/ = NOUN: buluş, icat, yaratıcılık, uydurma, bulma, yalan;
USER: buluşlar, buluşlarından, icatlar, buluşların, buluş
GT
GD
C
H
L
M
O
inventory
/ˈɪn.vən.tər.i/ = NOUN: envanter, stok, sayım defteri;
VERB: envanterini yapmak, envantere işlemek;
USER: envanter, stok, envanteri, Ölçeği, Inventory
GT
GD
C
H
L
M
O
invest
/ɪnˈvest/ = VERB: yatırım yapmak, yatırmak, giydirmek, donatmak, yetki vermek, sarmak, kuşatmak;
USER: yatırım yapmak, yatırım, yatırmak
GT
GD
C
H
L
M
O
investigated
/inˈvestiˌgāt/ = VERB: araştırmak, incelemek, soruşturmak;
USER: araştırıldı, araştırılmıştır, incelenmiştir, incelendi, araştırdık
GT
GD
C
H
L
M
O
investigation
/ɪnˌves.tɪˈɡeɪ.ʃən/ = NOUN: soruşturma, araştırma, inceleme, teftiş, gözlem;
USER: soruşturma, araştırma, inceleme, soruşturmanın, soruşturması
GT
GD
C
H
L
M
O
investigations
/ɪnˌves.tɪˈɡeɪ.ʃən/ = NOUN: tahkikat;
USER: soruşturma, araştırmalar, incelemeler, araştırma, soruşturmalar
GT
GD
C
H
L
M
O
investment
/ɪnˈvest.mənt/ = NOUN: yatırım, kuşatma, para yatırma, abluka, dışderi, ektoderm, atama, tayin;
USER: yatırım, yatırımı, yatırımın, yatırımları, yatırım amaçlı
GT
GD
C
H
L
M
O
investor
/ɪnˈves.tər/ = NOUN: yatırımcı, sermayedar;
USER: yatırımcı, yatırımcının, Investor, yatırımcısı, yatırımcıya
GT
GD
C
H
L
M
O
investors
/ɪnˈves.tər/ = NOUN: yatırımcı, sermayedar;
USER: yatırımcılar, yatırımcıların, yatırımcılara, yatırımcı, yatırımcıları
GT
GD
C
H
L
M
O
invitations
/ˌɪn.vɪˈteɪ.ʃən/ = NOUN: davet, davetiye, çağrı;
USER: davetiye, davetiyeler, davetiyeleri, davetler, davet
GT
GD
C
H
L
M
O
invoice
/ˈɪn.vɔɪs/ = NOUN: fatura;
VERB: fatura etmek, fatura çıkarmak;
USER: fatura, faturanın, faturası, faturayı, faturada
GT
GD
C
H
L
M
O
involve
/ɪnˈvɒlv/ = VERB: karıştırmak, kapsamak, sarmak, bulaştırmak, sokmak, gerektirmek, yol açmak;
USER: dahil, içeren, içerir, içermektedir, içerecektir, içerecektir
GT
GD
C
H
L
M
O
involved
/ɪnˈvɒlvd/ = ADJECTIVE: ilgili, karışmış, ilişkili, kapsayan, bulaşmış, karışık, dalmış, kapılmış;
USER: ilgili, dahil, yer, katılan, alan
GT
GD
C
H
L
M
O
involving
/ɪnˈvɒlv/ = VERB: karıştırmak, kapsamak, sarmak, bulaştırmak, sokmak, gerektirmek, yol açmak;
USER: ilgili, içeren, ile ilgili, kapsayan, dahil
GT
GD
C
H
L
M
O
is
/ɪz/ = USER: olduğunu, olduğu, olan, bir, olup, olup
GT
GD
C
H
L
M
O
islands
/ˈaɪ.lənd/ = NOUN: ada;
USER: adalar, adaları, ada, adaların, adalara
GT
GD
C
H
L
M
O
israeli
/ɪzˈreɪ.li/ = NOUN: İsrailli;
ADJECTIVE: İsrailli;
USER: İsrailli, İsrail, israeli, İsrail'in, israel'e
GT
GD
C
H
L
M
O
issue
/ˈɪʃ.uː/ = NOUN: sorun, konu, mesele, sayı, çıkış, çıkarma, basım, yayınlama, sonuç;
VERB: ihraç, yayınlanmak, ihraç etmek;
USER: konu, sorun, sorunu, konuda
GT
GD
C
H
L
M
O
issued
/ˈɪʃ.uː/ = VERB: ihraç, yayınlanmak, ihraç etmek, çıkarmak, yayınlamak, çıkmak, dağıtmak, akmak, bildirmek, piyasaya çıkarmak, sonuçlanmak;
USER: verilen, yayınlanan, ihraç, yayımlanan, yayınladı
GT
GD
C
H
L
M
O
issues
/ˈɪʃ.uː/ = NOUN: sorun, konu, mesele, sayı, çıkış, çıkarma, basım, yayınlama, sonuç;
VERB: ihraç, yayınlanmak, ihraç etmek;
USER: sorunları, konular, sorunlar, konularda, konuları
GT
GD
C
H
L
M
O
it
/ɪt/ = PRONOUN: o, onu, ona, ebe, cazibe, çekicilik, şahsiyet, ilişki, önemli kimse;
NOUN: cinsel ilişki;
USER: o, onu, bu, bunu, it, it
GT
GD
C
H
L
M
O
item
/ˈaɪ.təm/ = NOUN: madde, kalem, parça, haber, çeşit;
ADVERB: keza, dahi, ayrıca, bir de;
USER: madde, öğe, ürün, öğeyi, öğesi
GT
GD
C
H
L
M
O
items
/ˈaɪ.təm/ = NOUN: madde, kalem, parça, haber, çeşit;
USER: ürün, öğeleri, öğeler, öğe, ürünler
GT
GD
C
H
L
M
O
its
/ɪts/ = PRONOUN: onun, kendi, onunki;
USER: kendi, onun, olan, da, de, de
GT
GD
C
H
L
M
O
jeopardize
/ˈdʒep.ə.daɪz/ = NOUN: yasemin;
USER: tehlikeye atmak, tehlikeye, tehdit, riske, tehlikeye atacak
GT
GD
C
H
L
M
O
jeopardized
/ˈdʒep.ə.daɪz/ = VERB: tehlikeye atmak, riske atmak;
USER: tehlikeye, riske, tehlikeye atan, tehlikede, tehlikeye girmiş,
GT
GD
C
H
L
M
O
job
/dʒɒb/ = NOUN: iş, görev, meslek, suç, kârlı iş, tip, estetik ameliyat;
ADJECTIVE: iş;
VERB: iş yapmak, ufak tefek işler yapmak, komişyonculuk yapmak, kiraya vermek;
USER: iş, işi, işini, bir iş, anki iş
GT
GD
C
H
L
M
O
jobs
/dʒɒb/ = NOUN: Yyüp peygamber, Eyüp peygamber;
USER: işler, iş, işleri, pozisyon, işlerini
GT
GD
C
H
L
M
O
joint
/dʒɔɪnt/ = ADJECTIVE: ortak, müşterek, birlikte, ortaklaşa, birleşik, birleşmiş;
NOUN: eklem, mafsal, ek yeri, birleşme yeri, esrar, ot;
USER: ortak, eklem, ortak bir, müşterek, eklemi
GT
GD
C
H
L
M
O
judgment
/ˈdʒʌdʒ.mənt/ = NOUN: karar, yargı, hüküm, yargılama, muhakeme, düşünce, sağduyu, kanı, tahmin;
USER: karar, yargı, kararı, kararın, tarihli karar
GT
GD
C
H
L
M
O
jurisdictions
/ˌdʒʊərɪsˈdɪkʃən/ = NOUN: yargı, yetki alanı, yargılama yetkisi;
USER: yargı, ülkelerde, yetki, bölgelerde, hukuk
GT
GD
C
H
L
M
O
just
/dʒʌst/ = ADVERB: sadece, yalnızca, tam, az önce, henüz, şimdi, yalnız, sade;
ADJECTIVE: adil, tam, haklı, doğru;
USER: sadece, hemen, yalnızca, adil, gibi, gibi
GT
GD
C
H
L
M
O
k
= USER: l, M, ben, lt, Sol
GT
GD
C
H
L
M
O
keen
/kiːn/ = ADJECTIVE: istekli, keskin, meraklı, hevesli, düşkün, güçlü, zeki, büyük, şiddetli, sert, şahane, uygun, harika, ucuz, ince;
NOUN: matem türküsü;
VERB: ağıt yakmak, ölenin ardından ağlamak;
USER: keskin, istekli, hevesli, keskin bir, meraklı
GT
GD
C
H
L
M
O
keeping
/ˈkiː.pɪŋ/ = NOUN: koruma, uyum, bakım, himaye, geçindirme, işletme, nezaret;
ADJECTIVE: dayanıklı;
USER: koruma, tutmak, tutarak, tutma, tutulması
GT
GD
C
H
L
M
O
keeps
/kiːp/ = VERB: tutmak, korumak, sağlamak, kalmak, sürdürmek, bulundurmak, durmak, devam ettirmek, uymak, alıkoymak, bakmak;
NOUN: kale;
USER: tutar, tutan, ediyor, devam ediyor, devam
GT
GD
C
H
L
M
O
key
/kiː/ = NOUN: anahtar, tuş, kilit nokta, çözüm, perde, rumuz, elektrik düğmesi;
ADJECTIVE: kilit, ana;
VERB: girmek, kilitlemek, akort etmek, uydurmak;
USER: anahtar, anahtarı, tuşu, önemli, kilit
GT
GD
C
H
L
M
O
kickback
/ˈkɪk.bæk/ = NOUN: komisyon, rüşvet, pay, hisse, ters tepki;
USER: komisyon, geri tepme, tepme, geri tepmeye, gözlemleyen
GT
GD
C
H
L
M
O
kickbacks
/ˈkikˌbak/ = NOUN: komisyon, rüşvet, pay, hisse, ters tepki;
USER: rüşvetler, komisyon, komisyonlar, ¤ u geri tepme, gayriresmî komisyon
GT
GD
C
H
L
M
O
kind
/kaɪnd/ = NOUN: tür, çeşit, cins, nitelik, aynı şekil, aşai rabbani ayinindeki ekmek veya su;
ADJECTIVE: nazik, iyi, hoş, iyiliksever, müşfik, yardımsever, yumuşak başlı, iyi kâlpli;
USER: tür, türlü, çeşit, nazik, tür bir
GT
GD
C
H
L
M
O
kinds
/kaɪnd/ = NOUN: tür, çeşit, cins, nitelik, aynı şekil, aşai rabbani ayinindeki ekmek veya su;
USER: türlü, tür, çeşit, çeşitleri, türde
GT
GD
C
H
L
M
O
know
/nəʊ/ = VERB: bilmek, tanımak, tatmak, farketmek, başından geçmek, ayırt etmek, ilişkisi olmak;
USER: bilmek, biliyorum, biliyor, bekleyebileceğinizi bilmek, biliyoruz, biliyoruz
GT
GD
C
H
L
M
O
known
/nəʊn/ = ADJECTIVE: bilinen, tanınan, belli;
USER: bilinen, bilinir, bilinmektedir, da bilinir, tanınan
GT
GD
C
H
L
M
O
labor
/ˈleɪ.bər/ = NOUN: işgücü, emek, çalışma, işçi sınıfı, doğum sancısı, hizmet, işçi partisi;
VERB: çalışmak, uğraşmak, emek vermek, doğum sancısı çekmek, çaba harcamak, lafı uzatmak, alın teriyle yapmak;
USER: emek, işgücü, iş, işçilik, çalışma
GT
GD
C
H
L
M
O
languages
/ˈlæŋ.ɡwɪdʒ/ = NOUN: dil, lisan, mesleki dil;
USER: dil, dilleri, dillerde, diller, dilde
GT
GD
C
H
L
M
O
large
/lɑːdʒ/ = ADJECTIVE: büyük, geniş, iri;
USER: büyük, geniş, büyük bir, çok, geniş bir, geniş bir
GT
GD
C
H
L
M
O
larger
/lɑːdʒ/ = USER: büyük, daha büyük, daha büyük bir, büyük bir, geniş, geniş
GT
GD
C
H
L
M
O
latest
/ˈleɪ.tɪst/ = ADJECTIVE: son, en son, en yeni, en geç;
NOUN: en yeni şey, en son çıkan şey;
USER: son, en son, Tüm, yeni, Göster Tüm
GT
GD
C
H
L
M
O
launder
/ˈlɔːn.dər/ = VERB: aklamak, çamaşır yıkamak, yıkamak, yıkanabilir olmak;
USER: aklamak, aklamaya, aklanması, yıkayınız, yolluk
GT
GD
C
H
L
M
O
laundering
= VERB: aklamak, yıkamak, çamaşır yıkamak, yıkanabilir olmak;
USER: aklama, yıkama, çamaşır yıkama, çamaşır, aklanması,
GT
GD
C
H
L
M
O
lavish
/ˈlæv.ɪʃ/ = ADJECTIVE: bol, savurgan, müsrif, çok;
VERB: çok harcamak, boşa harcamak;
USER: savurgan, bol, lüks, cömert, lüks bir
GT
GD
C
H
L
M
O
law
/lɔː/ = NOUN: hukuk, yasa, kanun, kural, dava, ilke, yasal çözüm;
USER: hukuk, yasa, kanun, hakları, hukuku
GT
GD
C
H
L
M
O
lawful
/ˈlɔː.fəl/ = ADJECTIVE: yasal, meşru, kanuni, adil;
USER: yasal, helal, meşru, kanuni, hukuka uygun
GT
GD
C
H
L
M
O
laws
/lɔː/ = NOUN: hukuk, yasa, kanun, kural, dava, ilke, yasal çözüm;
USER: yasaları, yasalar, kanunlar, yasalara, yasa
GT
GD
C
H
L
M
O
lax
/læks/ = ADJECTIVE: gevşek, umursamaz, yumuşak, dikkatsiz, belirsiz;
USER: gevşek, LAX, gevşekliği, yumuşak, umursamaz
GT
GD
C
H
L
M
O
lead
/liːd/ = NOUN: kurşun, öncülük, önderlik, rehberlik, kablo;
VERB: sürmek, yönetmek, götürmek, yönlendirmek, önderlik etmek, öncülük etmek, yol göstermek;
USER: kurşun, yol, neden, sebep, yol açar
GT
GD
C
H
L
M
O
leadership
/ˈliː.də.ʃɪp/ = NOUN: liderlik, önderlik;
USER: liderlik, liderliği, liderliğini, lider, liderliğinde
GT
GD
C
H
L
M
O
league
/liːɡ/ = NOUN: lig, birlik, fersah, dernek, işbirliği, küme, antlaşma;
USER: lig, League, Ligi, ligde, Kulüp
GT
GD
C
H
L
M
O
learn
/lɜːn/ = VERB: öğrenmek, haber almak;
USER: öğrenmek, bilgi, fazla bilgi, bilgi edinmek, Öğreniyorum, Öğreniyorum
GT
GD
C
H
L
M
O
learning
/ˈlɜː.nɪŋ/ = NOUN: öğrenme, bilgi, bilim, ilim;
USER: öğrenme, öğrenmek, öğrenim, öğrenmeye, öğrenmenin, öğrenmenin
GT
GD
C
H
L
M
O
least
/liːst/ = ADJECTIVE: en az, asgari, en küçük, en ufak;
NOUN: en az derece, en az miktar;
ADVERB: en az derece;
USER: en az, en, az, en azından, en azından
GT
GD
C
H
L
M
O
leave
/liːv/ = NOUN: izin, veda, müsaade, ruhsat;
VERB: bırakmak, ayrılmak, terketmek, kalkmak, kalmak, yola çıkmak, unutmak, vazgeçmek, caymak;
USER: ayrılmak, bırakmak, terk, bırakın, bırakmayın
GT
GD
C
H
L
M
O
legal
/ˈliː.ɡəl/ = ADJECTIVE: yasal, hukuki, tüzel, hukuk, kanuni, adli, resmi;
USER: yasal, hukuki, tüzel, hukuk, yasal bir
GT
GD
C
H
L
M
O
legally
/ˈliː.ɡəl.i/ = USER: yasal olarak, yasal, hukuken, kanunen, hukuki
GT
GD
C
H
L
M
O
legislation
/ˌledʒ.ɪˈsleɪ.ʃən/ = NOUN: mevzuat, yasama, kanun yapma, yürürlükteki yasalar;
USER: mevzuat, mevzuatı, mevzuatın, mevzuatına, mevzuata
GT
GD
C
H
L
M
O
legitimate
/-ˌmāt/ = ADJECTIVE: meşru, yasal, haklı, mantıklı, yerinde, akla uygun, soydan gelen;
VERB: meşrulaştırmak, yasal hale getirmek, babası olduğunu onaylamak, onaylamak, haklı çıkarmak, mazur göstermek;
USER: meşru, yasal, meşru bir, yasal bir, haklı
GT
GD
C
H
L
M
O
less
/les/ = ADJECTIVE: daha az, daha küçük, eksik, içermeyen;
PREPOSITION: eksi, çıkarılmak üzere;
NOUN: daha az şey, eksik miktar, daha küçük şey;
USER: daha az, az, daha, kısa, düşük
GT
GD
C
H
L
M
O
let
/let/ = NOUN: let, engel, kiraya verme, kiraya verilmiş mülk, teniste yeniden servis atma nedeni;
VERB: izin vermek, vermek, bırakmak, ihale etmek, kiraya vermek, ses çıkarmamak, kiraya verilmek, meydan vermek, -dirmek, -dürmek;
USER: let, izin, sağlar, bildirin, izin ver
GT
GD
C
H
L
M
O
letter
/ˈlet.ər/ = NOUN: mektup, harf, belge, evrak, betik;
VERB: basmak, kitap harfiyle yazmak, başlık basmak;
USER: mektup, yazmak, Mektup yazmak, harfli, mektubu
GT
GD
C
H
L
M
O
letters
/ˈlet.ər/ = NOUN: harfler, mektuplar, edebiyat, yazın;
USER: harfler, mektuplar, harf, harfleri, mektupları
GT
GD
C
H
L
M
O
level
/ˈlev.əl/ = NOUN: seviye, düzey, düzlük, zemin, düzeç;
VERB: dengelemek;
ADJECTIVE: seviyeli, düz, yatay, dengeli, aynı seviyede, dürüst;
USER: seviye, düzey, seviyesi, düzeyi, düzeyde, düzeyde
GT
GD
C
H
L
M
O
liability
/ˌlīəˈbilətē/ = NOUN: sorumluluk, yükümlülük, borç, mesuliyet, eğilim;
USER: sorumluluk, yükümlülük, yükümlülüğü, sorumluluğu, yükümlülüğün
GT
GD
C
H
L
M
O
license
/ˈlaɪ.səns/ = NOUN: lisans, lisans, ruhsat, ruhsat, ehliyet, ehliyet, aşırı serbestlik, aşırı serbestlik;
VERB: yetki vermek, yetki vermek, ruhsat vermek, ruhsat vermek;
USER: lisans, lisansı, ruhsat, belgesi, lisansını
GT
GD
C
H
L
M
O
like
/laɪk/ = ADJECTIVE: gibi, benzer, aynı;
ADVERB: gibi, benzer;
PREPOSITION: gibi, benzer, falan, aynı;
NOUN: benzer;
VERB: beğenmek;
CONJUNCTION: sanki;
USER: gibi, benzeri, benzerim, gibi bir, böyle, böyle
GT
GD
C
H
L
M
O
limit
/ˈlɪm.ɪt/ = VERB: sınırlamak, sınırlandırmak, kısıtlamak, limit koymak, belirlemek, sınır koymak, limitlerini belirlemek, sınırlama getirmek;
NOUN: limit, sınır, had;
USER: sınırlamak, limit, sınır, sınırı, sınırlandırmak
GT
GD
C
H
L
M
O
limited
/ˈlɪm.ɪ.tɪd/ = ADJECTIVE: sınırlı, kısıtlı, sınırlanmış, kıt;
NOUN: ekspres tren, ekspres otobüs;
USER: sınırlı, sınırlı bir, Popüler, kısıtlı, belirli, belirli
GT
GD
C
H
L
M
O
line
/laɪn/ = NOUN: satır, hat, çizgi, sıra, kablo, kuyruk, dize, halat, hiza, işkolu, yöntem, bilgi;
VERB: kaplamak, çizmek, çizgi çizmek, astarlamak, doldurmak, kırıştırmak;
USER: çizgi, hat, hattı, satırı, satır, satır
GT
GD
C
H
L
M
O
list
/lɪst/ = NOUN: liste, cetvel, kumaş kenarı, geminin yan yatması;
VERB: listelemek, listeye yazmak, kaydetmek, yana yatmak;
USER: liste, listesi, listesini, listesinde, listesine, listesine
GT
GD
C
H
L
M
O
listed
/list/ = ADJECTIVE: kayıtlı, kaydedilmiş;
USER: listelenen, yer, listede, listelenir, listelenmiştir
GT
GD
C
H
L
M
O
listen
/ˈlɪs.ən/ = VERB: dinlemek, kulak asmak;
USER: dinlemek, dinle, dinleyin, dinleyebilirsiniz, dinleme, dinleme
GT
GD
C
H
L
M
O
listening
/ˈlisən/ = NOUN: dinleme;
USER: dinleme, dinlerken, dinlemek, dinleyerek, dinliyor, dinliyor
GT
GD
C
H
L
M
O
listing
/lɪst/ = NOUN: listeleme;
USER: listeleme, yönetin, kaydınızı, ilan, listelenme
GT
GD
C
H
L
M
O
litigation
/ˌlɪt.ɪˈɡeɪ.ʃən/ = NOUN: dava;
USER: dava, uyuşmazlık yalnızca, uyuşmazlık, mahkeme, davaları
GT
GD
C
H
L
M
O
little
/ˈlɪt.l̩/ = ADJECTIVE: küçük, az, ufak, bayağı, adi, dar görüşlü;
ADVERB: azıcık, hemen hemen hiç;
NOUN: ufak şey, az miktar, az zaman;
USER: az, küçük, biraz, küçük bir, çok az, çok az
GT
GD
C
H
L
M
O
live
/lɪv/ = ADJECTIVE: canlı, yaşayan, naklen, diri, elektrik yüklü, hayat dolu, güncel, parlak, elektrikli, hareketli, sönmemiş, yanmamış;
VERB: yaşamak, oturmak, hayatta kalmak, hayatın tadını çıkarmak;
USER: canlı, yaşamak, yaşayan, yaşıyor, yaşıyoruz
GT
GD
C
H
L
M
O
living
/ˈlɪv.ɪŋ/ = ADJECTIVE: yaşayan, canlı, hayat, sağ, güncel;
NOUN: oturma, yaşam, yaşama, hayat, geçim, papazlık makamı;
USER: yaşam, yaşayan, oturma, canlı, yaşıyor
GT
GD
C
H
L
M
O
local
/ˈləʊ.kəl/ = ADJECTIVE: yerel, lokal, yerli, şehir içi, bölgesel, kısmi, ekspres olmayan;
NOUN: yöre sakini, sakin;
USER: yerel, lokal, yerel bir, yerli, local
GT
GD
C
H
L
M
O
located
/ləʊˈkeɪt/ = VERB: yerleştirmek, yerini saptamak, yerleşmek, oturmak;
USER: yer, bulunan, bulunduğu, bulunur, bulunmaktadır
GT
GD
C
H
L
M
O
location
/ləʊˈkeɪ.ʃən/ = NOUN: yer, konum, mevki, yerleştirme, yer belirleme, stüdyo dışı;
USER: konum, yer, konumu, location, yeri
GT
GD
C
H
L
M
O
lockers
/ˈlɒk.ər/ = NOUN: kilitli dolap, malzeme dolabı, kilitleyen kimse;
USER: dolap, kilitli kasa, zemin, dolapları, dolaplar
GT
GD
C
H
L
M
O
long
/lɒŋ/ = ADJECTIVE: uzun, uzun vadeli, büyük;
NOUN: uzun süre, uzun zaman, uzunluk;
ADVERB: uzun zamandır, çoktan, epeydir;
VERB: özlemek, arzu etmek, özlemini çekmek;
USER: uzun, uzun bir, kadar, uzunluğunda, uzun süre, uzun süre
GT
GD
C
H
L
M
O
look
/lʊk/ = VERB: bakmak, görünmek, göstermek, ummak, ümit etmek;
NOUN: bakış, bakma, görünüş, nazar, yüz ifadesi;
USER: bakmak, bakın, bak, aramak, görünüm, görünüm
GT
GD
C
H
L
M
O
looking
/ˌɡʊdˈlʊk.ɪŋ/ = USER: görünümlü, seyir, arayan, arıyorsanız, arıyor
GT
GD
C
H
L
M
O
looks
/lʊk/ = USER: görünüyor, bakar, görünür, arar, görünen
GT
GD
C
H
L
M
O
losing
/luːz/ = ADJECTIVE: kazançlı olmayan, kaybedeceği belli olan;
USER: kaybetme, kaybediyor, kaybetmeden, kaybeden, kaybı
GT
GD
C
H
L
M
O
losses
/lɒs/ = NOUN: zarar, kayıp, zayi;
USER: kayıpları, kayıp, kayıplar, zararlar, zararları
GT
GD
C
H
L
M
O
low
/ləʊ/ = ADJECTIVE: düşük, alçak, zayıf, ucuz, basık, pes, adi, bodur, karamsar, alçakgönüllü;
ADVERB: alçak, ucuz;
USER: düşük, yükseğe, düşüğe, az, alçak
GT
GD
C
H
L
M
O
lunch
/lʌntʃ/ = NOUN: öğle yemeği;
VERB: öğle yemeği yemek;
USER: öğle yemeği, öğle, öğle Yemeği Noktası, yemek, lunch
GT
GD
C
H
L
M
O
machine
/məˈʃiːn/ = NOUN: makine, mekanizma;
VERB: makine ile yapmak;
USER: makine, makinesi, makinenin, makinası, makinede
GT
GD
C
H
L
M
O
machinery
/məˈʃiː.nə.ri/ = NOUN: makinalar, mekanizma;
USER: makinalar, makine, makineleri, makinaları, Makineler
GT
GD
C
H
L
M
O
machines
/məˈʃiːn/ = NOUN: makine, mekanizma;
VERB: makine ile yapmak;
USER: makineleri, makineler, makinaları, makine, makinesi
GT
GD
C
H
L
M
O
made
/meɪd/ = ADJECTIVE: yapılmış, üretilmiş, garantili;
USER: yapılmış, yapılan, yaptı, yapılır, yapılmıştır
GT
GD
C
H
L
M
O
mail
/meɪl/ = NOUN: posta, zırh, örgü zırh;
VERB: postalamak, postaya vermek;
USER: posta, posta gönder, mail'i, mail, mail'i gönder
GT
GD
C
H
L
M
O
mailing
/māl/ = VERB: postalamak, postaya vermek;
USER: posta, postalama, mail
GT
GD
C
H
L
M
O
main
/meɪn/ = ADJECTIVE: ana, başlıca, esas, asıl, belli başlı;
NOUN: ana boru, deniz, kuvvet, okyanus, zor, horoz dövüşü;
USER: ana, temel, başlıca, önemli, esas
GT
GD
C
H
L
M
O
maintain
/meɪnˈteɪn/ = VERB: korumak, sağlamak, sürdürmek, bakmak, geçindirmek;
USER: korumak, sağlamak, sürdürmek, muhafaza, bakımı
GT
GD
C
H
L
M
O
maintained
/mānˈtān/ = VERB: korumak, sağlamak, sürdürmek, bakmak, geçindirmek;
USER: devam, korunur, muhafaza, yapılmaktadır, hakimiyet
GT
GD
C
H
L
M
O
make
/meɪk/ = VERB: yapmak, sağlamak, etmek, yaptırmak, elde etmek, varmak, ilişki kurmak;
NOUN: kazanç, verim, yapı, biçim, yapılış şekli;
USER: yapmak, olun, olmak, hale, kazanmak, kazanmak
GT
GD
C
H
L
M
O
makes
/meɪk/ = VERB: yapmak, sağlamak, etmek, yaptırmak, elde etmek, varmak, ilişki kurmak;
NOUN: kazanç, verim, yapı, biçim, yapılış şekli;
USER: yapar, yapan, kılan, sağlar, hale getirir
GT
GD
C
H
L
M
O
making
/ˈmeɪ.kɪŋ/ = NOUN: yapma, etme, yapı, başarı sebebi;
USER: yapma, yapmak, hale, verme, yapım, yapım
GT
GD
C
H
L
M
O
managed
/ˈmæn.ɪdʒ/ = VERB: işletmek, idare etmek, halletmek, becermek, yolunu bulmak, geçinmek, terbiye etmek, çevirmek, kıvırmak, çekip çevirmek, icabına bakmak;
USER: yönetilen, başardı, yönetilmektedir, yönetilir, idare
GT
GD
C
H
L
M
O
management
/ˈmæn.ɪdʒ.mənt/ = NOUN: yönetim, işletme, idare, müdürlük, idarecilik;
USER: yönetim, yönetimi, yönetiminin, yönetimini, yönetiminde, yönetiminde
GT
GD
C
H
L
M
O
manager
/ˈmæn.ɪ.dʒər/ = NOUN: yönetici, müdür, idareci, yönetmen, menejer, işletmeci;
USER: müdür, yönetici, yöneticisi, antrenör, müdürü
GT
GD
C
H
L
M
O
managers
/ˈmæn.ɪ.dʒər/ = NOUN: yönetici, müdür, idareci, yönetmen, menejer, işletmeci;
USER: yöneticileri, yöneticiler, yöneticilerin, yöneticilerinin, yönetici
GT
GD
C
H
L
M
O
mandatory
/ˈmæn.də.tər.i/ = ADJECTIVE: zorunlu, manda uygulayan;
USER: zorunlu, zorunludur, zorunlu bir
GT
GD
C
H
L
M
O
manner
/ˈmæn.ər/ = NOUN: tavır, tarz, tutum, davranış, eda, hareket tarzı, ton;
USER: şekilde, bir şekilde, biçimde, tarzda, bir biçimde
GT
GD
C
H
L
M
O
manufactured
/ˌmanyəˈfakCHər/ = ADJECTIVE: üretilmiş;
USER: üretilmiş, imal, üretilen, üretilmektedir, üretilmiştir
GT
GD
C
H
L
M
O
manufacturer
/ˌmanyəˈfakCHərər/ = NOUN: üretici, imalatçı, fabrikatör;
USER: üretici, üreticisi, üreticiler, imalatçısı, üreticisidir
GT
GD
C
H
L
M
O
many
/ˈmen.i/ = ADJECTIVE: çok, bir hayli, bir yığın;
ADVERB: çok;
NOUN: birçoğu;
USER: çok, birçok, pek çok, pek, çok sayıda, çok sayıda
GT
GD
C
H
L
M
O
map
/mæp/ = NOUN: harita, plan, surat;
VERB: haritasını yapmak, planlamak;
USER: harita, Haritayı, haritada, haritasını, haritası
GT
GD
C
H
L
M
O
marital
/ˈmær.ɪ.təl/ = ADJECTIVE: evlilik, evlenme, evliliğe ait;
USER: evlilik, medeni, marital, medeni haller, girebilir Medeni
GT
GD
C
H
L
M
O
market
/ˈmɑː.kɪt/ = NOUN: piyasa, pazar, çarşı, borsa, panayır;
VERB: pazarlamak, satmak, alışveriş yapmak;
USER: pazar, piyasa, piyasası, piyasada, pazarında, pazarında
GT
GD
C
H
L
M
O
marketing
/ˈmɑː.kɪ.tɪŋ/ = NOUN: pazarlama, alışveriş yapma;
USER: pazarlama, marketing
GT
GD
C
H
L
M
O
marketplace
/ˈmɑː.kɪt.pleɪs/ = USER: pazar, pazarda, pazarı, piyasası, çarşı
GT
GD
C
H
L
M
O
material
/məˈtɪə.ri.əl/ = NOUN: malzeme, madde, gereç, kumaş;
ADJECTIVE: maddi, maddesel, bedensel, gerekli, maddeci, zaruri;
USER: malzeme, malzemesi, malzemenin, maddi, materyal
GT
GD
C
H
L
M
O
materials
/məˈtɪə.ri.əl/ = NOUN: malzemeler, levazım, kumaş, bez;
USER: malzemeler, malzemeleri, malzeme, malzemelerin, materyalleri
GT
GD
C
H
L
M
O
matter
/ˈmæt.ər/ = NOUN: madde, konu, mesele, önem, şey, husus, öz, cerahat, cisim, irin, iltihap;
VERB: önemi olmak, önemli olmak, iltihaplanmak;
USER: madde, önemli, önemi, fark, olursa olsun
GT
GD
C
H
L
M
O
matters
/ˈmæt.ər/ = NOUN: umur;
USER: konularda, konular, konularında, konuları, hususlar
GT
GD
C
H
L
M
O
may
/meɪ/ = VERB: olası olmak, mümkün olmak, -ebilmek, -abilmek;
USER: olabilir, may, may
GT
GD
C
H
L
M
O
meals
/mɪəl/ = NOUN: yemek, öğün, kaba un;
USER: yemek, yemekler, yemekleri, öğün, yemeklerini
GT
GD
C
H
L
M
O
mean
/miːn/ = NOUN: ortalama, orta;
ADJECTIVE: ortalama, orta, cimri, huysuz, aşağılık, zor, adi;
VERB: kastetmek, anlamına gelmek, ifade etmek;
USER: ortalama, anlamına, demek, Yani, anlama, anlama
GT
GD
C
H
L
M
O
means
/miːnz/ = NOUN: araç, vesile, varlık, para, servet;
USER: araç, anlamına gelir, gelir, demektir, anlamına, anlamına
GT
GD
C
H
L
M
O
measures
/ˈmeʒ.ər/ = NOUN: ölçü, tedbir, önlem, ölçüm, ölçek, had, miktar, oran, vezin;
USER: önlemler, tedbirler, önlemleri, tedbirleri, önlemlerin
GT
GD
C
H
L
M
O
mechanism
/ˈmek.ə.nɪ.zəm/ = NOUN: mekanizma, işleyiş, teknik, mekanikçilik;
USER: mekanizma, mekanizması, mekanizmasının, mekanizmasını, mekanizmasına
GT
GD
C
H
L
M
O
medical
/ˈmed.ɪ.kəl/ = ADJECTIVE: tıbbi, tedavi edici;
USER: tıbbi, tıp, sağlık, medikal, tıbbi bir
GT
GD
C
H
L
M
O
meet
/miːt/ = VERB: karşılamak, tanışmak, buluşmak, görüşmek, yerine getirmek, karşılaşmak, rastlamak, toplanmak, bulmak, kavuşmak;
ADJECTIVE: uygun;
NOUN: karşılaşma;
USER: karşılamak, tanışmak, karşılayacak, yerine, uygun, uygun
GT
GD
C
H
L
M
O
meeting
/ˈmiː.tɪŋ/ = NOUN: buluşma, toplantı, görüşme, karşılama, karşılaşma, miting, oturum, birleşme;
USER: toplantı, toplantısı, toplantısında, toplantıda, toplantıya, toplantıya
GT
GD
C
H
L
M
O
meets
/miːt/ = VERB: karşılamak, tanışmak, buluşmak, görüşmek, yerine getirmek, karşılaşmak, rastlamak, toplanmak, bulmak, kavuşmak, uğramak, görüşme yapmak, başına gelmek;
NOUN: karşılaşma, yarışma;
USER: karşılar, uygun, karşılayan, karşılamaktadır, uygundur
GT
GD
C
H
L
M
O
member
/ˈmem.bər/ = NOUN: üye, taraf, uzuv, organ;
USER: üye, üyenin, üyesinin, üyesi, üye ol
GT
GD
C
H
L
M
O
merit
/ˈmer.ɪt/ = NOUN: değer, erdem, fazilet, meziyet, yararlık;
VERB: hak etmek, değmek, layık olmak;
USER: hak, hak eden, layık, liyakat, hak etmektedir
GT
GD
C
H
L
M
O
message
/ˈmes.ɪdʒ/ = NOUN: mesaj, haber;
USER: mesaj, mesaj gönder, mesajı, iletisi, ileti
GT
GD
C
H
L
M
O
met
/met/ = VERB: karşılamak, tanışmak, buluşmak, görüşmek, yerine getirmek, karşılaşmak, rastlamak, toplanmak, bulmak, kavuşmak, uğramak, görüşme yapmak, başına gelmek;
USER: bir araya geldi, araya geldi, yerine, bir araya, araya, araya
GT
GD
C
H
L
M
O
method
/ˈmeθ.əd/ = NOUN: yöntem, metod, usul, tarz, düzen;
USER: yöntem, yöntemi, yöntemini, metodu, yöntemdir, yöntemdir
GT
GD
C
H
L
M
O
methods
/ˈmeθ.əd/ = NOUN: yöntem, metod, usul, tarz, düzen;
USER: yöntemleri, yöntemler, yöntem, yöntemlerden, yöntemlerini
GT
GD
C
H
L
M
O
middle
/ˈmɪd.l̩/ = NOUN: orta, orta kısım, orta yer;
ADJECTIVE: orta, ortadaki, aradaki;
USER: orta, ortasında, Middle, ortadan, ortasına, ortasına
GT
GD
C
H
L
M
O
might
/maɪt/ = NOUN: güç, kuvvet, zor;
VERB: mümkün olmak, olası olmak, -ebilmek, -abilmek;
USER: olabilir, might, belki, belki
GT
GD
C
H
L
M
O
military
/ˈmɪl.ɪ.tər.i/ = ADJECTIVE: askeri;
NOUN: ordu;
USER: askeri, askerî, ordu, asker, askerlik
GT
GD
C
H
L
M
O
million
/ˈmɪl.jən/ = NOUN: milyon;
USER: milyon, milyondan, milyondan fazla, milyona
GT
GD
C
H
L
M
O
millions
/ˈmɪl.jən/ = USER: milyonlarca, milyon, milyonlarca insan
GT
GD
C
H
L
M
O
mindset
/ˈmaɪnd.set/ = USER: zihniyet, bir zihniyet, düşünce, zihniyeti, zihniyetin
GT
GD
C
H
L
M
O
minister
/ˈmɪn.ɪ.stər/ = NOUN: bakan, papaz, vekil;
VERB: vaiz;
USER: bakan, bakanı, bakanlığı, bakanın, bakanının
GT
GD
C
H
L
M
O
misleading
/ˌmɪsˈliː.dɪŋ/ = ADJECTIVE: yanıltıcı, göz boyayıcı;
NOUN: göz boyama, şaşırtma;
USER: yanıltıcı, yanıltıcıdır, misleading
GT
GD
C
H
L
M
O
modification
/ˌmɒd.ɪ.fɪˈkeɪ.ʃən/ = NOUN: değişiklik, değiştirme;
USER: değişiklik, modifikasyon, modifikasyonu, değiştirme, değişikliği
GT
GD
C
H
L
M
O
money
/ˈmʌn.i/ = NOUN: новац, паре, лова, монета;
USER: para, Fiyat, Fiyat karşılığı, money, fayda, fayda
GT
GD
C
H
L
M
O
monitor
/ˈmɒn.ɪ.tər/ = VERB: izlemek, gözlemek;
NOUN: ekran, monitor, gözleme, varan, izleme tertibatı, gözlemci öğrenci, etobur kertenkele;
USER: izlemek, takip, izlenmesi, monitör, izleme
GT
GD
C
H
L
M
O
monitored
/ˈmɒn.ɪ.tər/ = VERB: izlemek, gözlemek;
USER: takip, izlenir, izlenen, izlenmektedir, kontrol
GT
GD
C
H
L
M
O
month
/mʌnθ/ = NOUN: ay;
USER: ay, aylık, ayın, ayda, aydan, aydan
GT
GD
C
H
L
M
O
moonlight
/ˈmuːn.laɪt/ = NOUN: mehtap, ay ışığı;
USER: ay ışığı, mehtap, moonlight, ay ışığında, ayışığı
GT
GD
C
H
L
M
O
more
/mɔːr/ = ADJECTIVE: daha fazla, daha çok;
ADVERB: daha, bir kat daha;
NOUN: çok, fazla şey, fazlalık;
USER: daha fazla, daha, fazla, fazlası, diğer, diğer
GT
GD
C
H
L
M
O
mortgage
/ˈmɔː.ɡɪdʒ/ = NOUN: ipotek, rehin;
VERB: ipotek etmek;
USER: ipotek, mortgage, konut
GT
GD
C
H
L
M
O
most
/məʊst/ = ADVERB: en;
NOUN: çoğu, en fazlası, en fazla miktar;
ADJECTIVE: en çok, en fazla, pek çok;
USER: en, çoğu, en çok, çok, en iyi, en iyi
GT
GD
C
H
L
M
O
much
/mʌtʃ/ = ADVERB: veľa, oveľa, mnoho, veľmi, často, dosť, takmer, skoro;
ADJECTIVE: významný významný
GT
GD
C
H
L
M
O
multi
/mʌl.ti-/ = PREFIX: çok;
USER: çok, çoklu, multi
GT
GD
C
H
L
M
O
multiple
/ˈmʌl.tɪ.pl̩/ = ADJECTIVE: çoklu, birçok, katlı;
NOUN: kat, katsayı;
USER: çoklu, birden fazla, birden, birden çok, çok
GT
GD
C
H
L
M
O
municipal
/myo͝oˈnisəpəl,myə-/ = ADJECTIVE: belediyeye ait;
USER: belediyeye ait, belediye, kamu, yerel, belediyeler
GT
GD
C
H
L
M
O
must
/mʌst/ = NOUN: şart, gereklilik, şıra, küf kokusu, küflülük, kızgınlık, kızgın fil;
ADJECTIVE: kızmış;
VERB: -meli;
USER: şart, gerekir, zorunluluktur, zorunluluk, mutlaka, mutlaka
GT
GD
C
H
L
M
O
my
/maɪ/ = PRONOUN: benim;
USER: benim, my, Bana, zaman, Anasayfam, Anasayfam
GT
GD
C
H
L
M
O
name
/neɪm/ = NOUN: isim, ad, nam, ün, ünlü kimse;
VERB: isim vermek, isim koymak, ad koymak, adını koymak, ismiyle çağırmak, tayin etmek, söylemek;
USER: ad, adı, adını, isim, ismi, ismi
GT
GD
C
H
L
M
O
named
/neɪm/ = ADJECTIVE: adlı, denilen;
USER: adlı, adında, adlandırılmış, isimli, adı
GT
GD
C
H
L
M
O
narcotics
/nɑːˈkɒt.ɪk/ = NOUN: narkotik, uyuşturucu, uyuşturucu madde;
USER: uyuşturucu, narkotik, narkotikler, uyuşturucu madde, uyuşturucular
GT
GD
C
H
L
M
O
national
/ˈnæʃ.ən.əl/ = ADJECTIVE: ulusal, milli;
NOUN: vatandaş, yurttaş;
USER: ulusal, National, milli, ulusal bir
GT
GD
C
H
L
M
O
nations
/ˈneɪ.ʃən/ = NOUN: ulus, millet;
USER: uluslar, ulusların, ülkelerin, ülkeler, ülke
GT
GD
C
H
L
M
O
nature
/ˈneɪ.tʃər/ = NOUN: doğa, tabiat, yapı, mizaç, dünya, huy, alem;
USER: doğa, doğası, doğanın, doğada, niteliği
GT
GD
C
H
L
M
O
necessary
/ˈnes.ə.ser.i/ = ADJECTIVE: gerekli, gereken, zorunlu, lazım;
NOUN: gereken şey, lazım olan şey;
USER: gerekli, gereklidir, gereken, gerekirse, gerekir, gerekir
GT
GD
C
H
L
M
O
need
/niːd/ = NOUN: ihtiyaç, gerek, gereksinim, lüzum, muhtaçlık, yoksulluk;
VERB: gerekmek, muhtaç olmak, ihtiyacı olmak;
USER: gerek, ihtiyaç, gerekir, gereken, ihtiyacınız, ihtiyacınız
GT
GD
C
H
L
M
O
needs
/nēd/ = NOUN: ihtiyaçlar;
ADVERB: ister istemez;
USER: ihtiyaçları, ihtiyaçlarını, ihtiyacı, ihtiyaç, ihtiyaçlarınıza, ihtiyaçlarınıza
GT
GD
C
H
L
M
O
neither
/ˈnaɪ.ðər/ = ADJECTIVE: hiçbiri, ikisi de değil;
PRONOUN: hiçbiri, ikisi de değil;
CONJUNCTION: de değil, ne ... ne de;
USER: hiçbiri, ne, de, ne de
GT
GD
C
H
L
M
O
never
/ˈnev.ər/ = ADVERB: asla, hiç, hiçbir zaman, hiçbir şekilde, katiyen, hiçbir suretle, taş çatlasa, balık kavağa çıkınca;
USER: asla, hiç, hiçbir zaman, hiçbir, hiçbir
GT
GD
C
H
L
M
O
new
/njuː/ = ADJECTIVE: yeni, taze, modern, acemi, keşfedilmemiş;
USER: yeni, yeni bir, okunmamış, new, new
GT
GD
C
H
L
M
O
next
/nekst/ = NOUN: sonraki, bir sonraki, bir dahaki;
ADJECTIVE: sonraki, ertesi, bir dahaki, bitişik;
PREPOSITION: yanında, yanına, en yakın, yanısıra, hemen hemen, neredeyse;
ADVERB: daha sonra, ardından, bir sonra;
USER: sonraki, yanındaki, yanında, gelecek, önümüzdeki
GT
GD
C
H
L
M
O
no
/nəʊ/ = ADJECTIVE: hiçbir, hiç, yasak, artık değil, gereksiz, no-, no, nope, nay, not, no, nay, nope, not, not a, no, hayır, numara, ret, aleyhte oy, red;
USER: yok, hiçbir, hayır, hiç, herhangi, herhangi
GT
GD
C
H
L
M
O
nominal
/ˈnɒm.ɪ.nəl/ = ADJECTIVE: nominal, itibari, sözde, düşük, sembolik, göstermelik, ismen var olan;
USER: nominal, anma, itibari, nominal de
GT
GD
C
H
L
M
O
non
/nɒn-/ = PREFIX: olmayan, gayri, -siz, karşıtı;
USER: olmayan, sigara, dışı, non, sivil
GT
GD
C
H
L
M
O
nor
/nɔːr/ = CONJUNCTION: ne de, ne, de değil;
USER: ne de, ne, veya, ya
GT
GD
C
H
L
M
O
normal
/ˈnɔː.məl/ = NOUN: normal, standart, dikey doğru;
ADJECTIVE: normal, olağan, dikey, tipik, ortalama, dik açılı;
USER: normal, normal bir, normaldir, normale, normale
GT
GD
C
H
L
M
O
normally
/ˈnɔː.mə.li/ = ADVERB: normalde, normal olarak, genellikle, genelde;
USER: normalde, normal, normal olarak, genellikle, genelde
GT
GD
C
H
L
M
O
not
/nɒt/ = USER: not-, not, not a, no, not, no, nay, nope;
USER: değil, değildir, yok, olmayan, değildi, değildi
GT
GD
C
H
L
M
O
nothing
/ˈnʌθ.ɪŋ/ = NOUN: hiçbir şey, hiç, sıfır, boş söz;
ADVERB: hiç, asla, katiyen;
PRONOUN: hiç;
USER: hiçbir şey, şey, bir şey, hiçbir, başka bir şey, başka bir şey
GT
GD
C
H
L
M
O
notify
/ˈnəʊ.tɪ.faɪ/ = VERB: bildirmek, haber vermek, ihtar etmek, tebliğ etmek;
USER: bildirmek, haberdar, haber, bildirir, bildirimde
GT
GD
C
H
L
M
O
now
/naʊ/ = NOUN: şimdi, şu an;
ADVERB: şimdi, şu anda, hemen, halen, derhal, acilen;
CONJUNCTION: mademki, -dığından;
USER: şimdi, hemen, geç, artık, anda, anda
GT
GD
C
H
L
M
O
number
/ˈnʌm.bər/ = NOUN: sayı, numara, rakam, adet, miktar, tip, müzik parçası, hoş şey;
VERB: saymak, numaralamak, sayı saymak, hesaplamak, katmak, içermek, katılmak, yaşında olmak;
USER: sayı, numara, sayısı, numarası, numarasını, numarasını
GT
GD
C
H
L
M
O
numbers
/ˈnʌm.bər/ = NOUN: sayılar, numaralar;
USER: sayılar, numaralar, numaraları, numaralarını, sayıları
GT
GD
C
H
L
M
O
objection
/əbˈdʒek.ʃən/ = NOUN: itiraz, sakınca, mahzur, itiraz nedeni, karşı gelme;
USER: itiraz, itirazı, ret, itirazını, itirazın
GT
GD
C
H
L
M
O
objectives
/əbˈdʒek.tɪv/ = NOUN: objektif, amaç, hedef, nesne, mercek, erek, ismin -i hali;
USER: hedefleri, hedefler, amaçları, hedeflerine, hedeflerini
GT
GD
C
H
L
M
O
objectivity
/əbˈdʒek.tɪv/ = NOUN: tarafsızlık;
USER: tarafsızlık, nesnellik, objektiflik, nesnelliği, objektif
GT
GD
C
H
L
M
O
obligated
/əˈblaɪdʒ/ = VERB: zorunda bırakmak, zorlamak, mecbur etmek;
USER: yükümlü, zorunlu, zorunda, zorundadır, yükümlüdür
GT
GD
C
H
L
M
O
obligation
/ˌɒb.lɪˈɡeɪ.ʃən/ = NOUN: yükümlülük, zorunluluk, borç, mecburiyet, ödev, minnet, senet, minnet borcu;
USER: yükümlülük, yükümlülüğü, yükümlülüğün, zorunluluğu, zorunluluk, zorunluluk
GT
GD
C
H
L
M
O
obligations
/ˌɒb.lɪˈɡeɪ.ʃən/ = NOUN: yükümlülük, zorunluluk, borç, mecburiyet, ödev, minnet, senet, minnet borcu;
USER: yükümlülükleri, yükümlülükler, yükümlülüklerini, yükümlülüklerin, yükümlülüklerinin
GT
GD
C
H
L
M
O
obtaining
/əbˈteɪn/ = NOUN: edinme;
USER: edinme, elde, almak, elde etmek, alma
GT
GD
C
H
L
M
O
occasional
/əˈkeɪ.ʒən.əl/ = ADJECTIVE: nadiren, ara sıra olan, fırsat düştükçe yapılan;
USER: nadiren, ara sıra, zaman zaman, arada, zaman
GT
GD
C
H
L
M
O
occupational
/ˌɒk.jəˈpeɪ.ʃən.əl/ = ADJECTIVE: iş, meslekle ilgili, meşguliyetle yapılan;
USER: iş, mesleki, meslek, mesleksel, uğraşı
GT
GD
C
H
L
M
O
of
/əv/ = PREPOSITION: yüzünden, -nin, -den, -li;
USER: bir, arasında, bölgesinin, of, km, km
GT
GD
C
H
L
M
O
off
/ɒf/ = ADJECTIVE: kapalı, devre dışı, uzak;
ADVERB: kapalı, uzakta, uzak, tamamen, izinli, kesik;
PREPOSITION: dışında, izinli;
NOUN: başlangıç;
USER: kapalı, off, dışı, devre dışı, kapatma, kapatma
GT
GD
C
H
L
M
O
offended
/əˈfend/ = ADJECTIVE: kırgın, gücenmiş, dargın, küskün, küs;
USER: kırgın, rahatsız, rencide, gücenmiş, dargın
GT
GD
C
H
L
M
O
offending
/əˈfen.dɪŋ/ = ADJECTIVE: incitici, kırıcı, hoşa gitmeyen;
NOUN: gücendirme;
USER: incitici, kusurlu, soruna neden, soruna neden olan, suç
GT
GD
C
H
L
M
O
offensive
/əˈfen.sɪv/ = ADJECTIVE: saldırgan, kötü, saldıran, iğrenç, pis, hakaret eden;
NOUN: hücum, saldırı;
USER: saldırgan, saldırı, rahatsız edici, hücum, ofansif
GT
GD
C
H
L
M
O
offer
/ˈɒf.ər/ = NOUN: teklif, sunma, arz, öneri, sunum;
VERB: sunmak, vermek, teklif etmek, ikram etmek, arzetmek, adamak, açmak;
USER: teklif, sunmak, sunuyoruz, sunan, sunuyor
GT
GD
C
H
L
M
O
offered
/ˈɒf.ər/ = VERB: sunmak, vermek, teklif etmek, ikram etmek, arzetmek, adamak, açmak, ortaya çıkmak, bildirmek;
USER: teklif, sunulan, sundu, sunulmaktadır, Gorunum
GT
GD
C
H
L
M
O
offering
/ˈɒf.ər.ɪŋ/ = NOUN: teklif, adak, sunuş, kurban, kilisede toplanan para, bağış;
USER: teklif, sunan, sunuyoruz, sunuyor, sağlar
GT
GD
C
H
L
M
O
office
/ˈɒf.ɪs/ = NOUN: ofis, büro, görev, makam, bakanlık, devlet dairesi, sorumluluk, ima, kiler, ambar, dini tören;
ADJECTIVE: büro;
USER: ofis, ofisi, ofiste, büro, office
GT
GD
C
H
L
M
O
officer
/ˈɒf.ɪ.sər/ = NOUN: subay, memur, polis memuru;
VERB: komuta etmek, idare etmek, subayları atamak;
USER: subay, memur, memuru, görevlisi, subayı
GT
GD
C
H
L
M
O
officers
/ˈɒf.ɪ.sər/ = NOUN: subay, memur, polis memuru;
VERB: komuta etmek, idare etmek, subayları atamak;
USER: memurları, görevlileri, subay, memuru, memurlarının
GT
GD
C
H
L
M
O
offices
/ˈɒf.ɪs/ = NOUN: ofis, büro, görev, makam, bakanlık, devlet dairesi, sorumluluk, ima, kiler, ambar, dini tören;
USER: ofisleri, ofis, ofisler, ofislerinde, büroları
GT
GD
C
H
L
M
O
officials
/əˈfɪʃ.əl/ = NOUN: memur;
USER: yetkilileri, yetkililer, görevlileri, yetkililerin, yetkililerinin
GT
GD
C
H
L
M
O
often
/ˈɒf.ən/ = ADVERB: sık sık, çoğu kez, sıkça;
USER: sık sık, genellikle, sık, çoğu, sıklıkla, sıklıkla
GT
GD
C
H
L
M
O
old
/əʊld/ = ADJECTIVE: eski, yaşlı, ihtiyar, eskimiş, önceki, bayat, tecrübeli, eskiden kalma, köhne, harika, pişkin, kart;
NOUN: eski zamanlar;
USER: eski, Alt, Old, yaşlı, eski bir, eski bir
GT
GD
C
H
L
M
O
on
/ɒn/ = PREPOSITION: üzerinde, ile, üstünde, yönünde, esnasında;
ADVERB: üstünde, durmadan, sürekli olarak;
ADJECTIVE: yanık, devrede, sahnede, hazır;
USER: üzerinde, ilgili, üzerine, hakkında, ile ilgili, ile ilgili
GT
GD
C
H
L
M
O
one
/wʌn/ = USER: one-, one, I, biri, tek, birisi, kimse, bir tane;
PRONOUN: biri, birisi, kimse, olan, kişi;
ADJECTIVE: tek, aynı;
USER: bir, biri, tek, birini, tek bir, tek bir
GT
GD
C
H
L
M
O
only
/ˈəʊn.li/ = ADVERB: sadece, yalnız, bir tek, daha, sırf, sade;
ADJECTIVE: tek, ancak, biricik, ağırbaşlı, başhemşire vakarlı;
CONJUNCTION: yalnız, ama, fakat;
USER: sadece, yalnızca, tek, ancak, yalnız, yalnız
GT
GD
C
H
L
M
O
opening
/ˈəʊ.pən.ɪŋ/ = NOUN: açılış, açma, açılma, açış, kapı, delik, fırsat, ağız, kadro açığı, eleman açığı, açık yer, açık alan;
ADJECTIVE: açılış, ilk, başlangıç, açış;
USER: açılış, açma, açılması, açarak, açmak
GT
GD
C
H
L
M
O
operation
/ˌɒp.ərˈeɪ.ʃən/ = NOUN: işlem, operasyon, işletme, çalıştırma, ameliyat, işleyiş, kullanma, iş, harekât, tatbikat, etkinlik, cerrahi müdahale, hüküm, yürürlük;
USER: operasyon, işlem, işletme, çalışma, işlemi
GT
GD
C
H
L
M
O
operations
/ˌɒp.ərˈeɪ.ʃən/ = NOUN: işlem, operasyon, işletme, çalıştırma, ameliyat, işleyiş, kullanma, iş, harekât, tatbikat, etkinlik, cerrahi müdahale, hüküm, yürürlük;
USER: işlemleri, işlemler, operasyonları, operasyonlar, operasyon
GT
GD
C
H
L
M
O
opportunities
/ˌɒp.əˈtjuː.nə.ti/ = NOUN: fırsat, şans, uygun durum;
USER: fırsatları, fırsatlar, fırsat, olanakları, imkanları, imkanları
GT
GD
C
H
L
M
O
opportunity
/ˌɒp.əˈtjuː.nə.ti/ = NOUN: fırsat, şans, uygun durum;
USER: fırsat, fırsatı, fırsatını, olanağı, bir fırsat
GT
GD
C
H
L
M
O
options
/ˈɒp.ʃən/ = NOUN: seçenek, opsiyon, tercih, seçme hakkı, alıcıya tanınan süre;
USER: seçenekleri, seçenekler, seçeneklerini, seçenek, ayarları
GT
GD
C
H
L
M
O
or
/ɔːr/ = CONJUNCTION: veya, ya da, yoksa, yahut;
NOUN: altın sarısı;
USER: veya, ya da, ya, ve, yada, yada
GT
GD
C
H
L
M
O
order
/ˈɔː.dər/ = NOUN: sipariş, düzen, sıra, emir, tarikat, tertip, asayiş, basamak, dizi;
VERB: sipariş vermek, ısmarlamak, emretmek;
USER: sipariş, için, amacıyla, sırayla, düzeni, düzeni
GT
GD
C
H
L
M
O
orders
/ˈɔː.dər/ = NOUN: sipariş, düzen, sıra, emir, tarikat, tertip, asayiş, basamak, dizi;
VERB: sipariş vermek, ısmarlamak, emretmek;
USER: emir, siparişleri, sipariş, siparişler, emirleri
GT
GD
C
H
L
M
O
organization
/ˌɔː.ɡən.aɪˈzeɪ.ʃən/ = NOUN: organizasyon, örgüt, örgütlenme, organizma, bünye;
USER: organizasyon, örgüt, kuruluş, organizasyonu, örgütü
GT
GD
C
H
L
M
O
organizations
/ˌɔː.ɡən.aɪˈzeɪ.ʃən/ = NOUN: organizasyon, örgüt, örgütlenme, organizma, bünye;
USER: kuruluşlar, kuruluşları, örgütleri, kuruluşların, Kuruluşlarına
GT
GD
C
H
L
M
O
orientation
/ˌɔː.ri.enˈteɪ.ʃən/ = NOUN: yönlendirme, oryantasyon, yöneltme, yön belirleme, uyum sağlama, doğuya doğru inşa etme;
USER: oryantasyon, yönlendirme, yönelim, yönünü, yönelimi
GT
GD
C
H
L
M
O
origin
/ˈɒr.ɪ.dʒɪn/ = NOUN: menşe, köken, başlangıç, kaynak, başlangıç noktası, asıl, kök, nereden, doğuş;
USER: köken, menşe, kökenli, kökeni, menşeli
GT
GD
C
H
L
M
O
other
/ˈʌð.ər/ = PRONOUN: diğer, öteki, başkası;
ADJECTIVE: başka, öteki, öbür, geçen, sonraki;
ADVERB: başka türlü, başka biçimde, bundan başka;
USER: diğer, başka, başka bir, öteki, öteki
GT
GD
C
H
L
M
O
others
/ˈʌð.ər/ = NOUN: eller;
USER: diğerleri, diğer, başkalarının, başkalarına, başkaları
GT
GD
C
H
L
M
O
otherwise
/ˈʌð.ə.waɪz/ = ADVERB: başka, başka türlü, yoksa, farklı, bunun dışında, başkaca, ayrıca, diğer taraftan, başka konuyla;
CONJUNCTION: aksi halde, yoksa, bunun dışında;
USER: başka, aksi halde, başka türlü, aksi, aksi takdirde, aksi takdirde
GT
GD
C
H
L
M
O
our
/aʊər/ = PRONOUN: bizim;
USER: bizim, eden, our, Yazın, Yazın
GT
GD
C
H
L
M
O
ourselves
/ˌaʊəˈselvz/ = PRONOUN: kendimizi, kendimiz, kendimize, bizler;
USER: kendimizi, kendimize, kendimiz
GT
GD
C
H
L
M
O
out
/aʊt/ = ADVERB: dışarı, dışarıda, dışarıya, çıkmış, bitmiş, kalmamış, açıkta, yüksek sesle;
NOUN: çıkış;
VERB: çıkarmak;
ADJECTIVE: dışarıdaki, dış;
USER: dışarı, üzerinden, out, Çıkış, dışında, dışında
GT
GD
C
H
L
M
O
outside
/ˌaʊtˈsaɪd/ = ADVERB: dışında, dışarıda, dışarıya, dıştan, açık havada, haricen;
PREPOSITION: dışında, dışına, ötesine, -den başka;
NOUN: dış, dışarı, en fazla miktar, ileri uç bölgesi;
ADJECTIVE: dış, dışarıda, dışarıdaki, harici, dış kaynaklı, maksimum, en çok;
USER: dışında, dış, dışındaki, dışarıda, dışarıdan
GT
GD
C
H
L
M
O
outweigh
/ˌaʊtˈweɪ/ = VERB: ağır basmak, daha ağır gelmek;
USER: daha ağır gelmek, ağır basmaktadır, ağır basar, daha ağır, ağır bastığı
GT
GD
C
H
L
M
O
over
/ˈəʊ.vər/ = ADVERB: fazla, aşırı, üzerine, aşkın, üstünde, tekrar, her yerinden, daha, çok fazla, her yerine, gereğinden fazla, tepesinde, kalan, iyice, öteye, ötede, altını üstüne, yine, geçkin, öte, başkasına, tersine, adamakıllı;
PREPOSITION: fazla, aşırı, üzerinde, üzerinden, boyunca, üstünde, üstüne, çok, üstün, karşıya, aracılığı ile, baştan sona, yüksek, öbür tarafa, hakkında;
ADJECTIVE: bitmiş, sona ermiş;
USER: üzerinde, üzerinden, fazla, içinde, üzerine
GT
GD
C
H
L
M
O
overnight
/ˌəʊ.vəˈnaɪt/ = ADVERB: bir gecede, geceleyin, kısa sürede;
ADJECTIVE: bir gecelik, bir gece için olan, gece olan, aniden olan;
NOUN: dün gece;
USER: bir gecede, gecede, gece, gece boyunca, gecelik
GT
GD
C
H
L
M
O
oversees
/ˌəʊ.vəˈsiː/ = VERB: denetlemek, yönetmek, gözetmek;
USER: denetler, denetleyen, yönetmektedir, gözetir, nezaret
GT
GD
C
H
L
M
O
overtones
/ˈəʊ.və.təʊn/ = NOUN: ima edilen fikir, armonik ses, ardında yatan anlam, ikinci plândaki renk;
USER: imalar, overtones, titresim, manalarla, üst harmonikleri
GT
GD
C
H
L
M
O
own
/əʊn/ = PRONOUN: kendi;
ADJECTIVE: öz, kendisinin;
VERB: sahip olmak, tanımak, kabullenmek, itiraf etmek, kabul etmek, teslim etmek;
USER: kendi, ait, başına, öz, öz
GT
GD
C
H
L
M
O
owned
/-əʊnd/ = USER: -owned-suffix, -owned, -owned;
USER: sahip, sahibi, ait, sahip olduğu, aittir
GT
GD
C
H
L
M
O
pages
/peɪdʒ/ = NOUN: sayfa, komi, içoğlanı, peyk, şövalye eğitimi alan çocuk;
VERB: çağrı cihazını aramak, sayfa numarası vermek, otelde birini komiyle çağırttırmak;
USER: sayfaları, sayfa, sayfalar, sayfalarında, sayfalarını, sayfalarını
GT
GD
C
H
L
M
O
paid
/peɪd/ = ADJECTIVE: ödenmiş, ücretli, paralı, maaşlı;
USER: ücretli, ödenmiş, ödenen, ödeme, ödenir
GT
GD
C
H
L
M
O
paper
/ˈpeɪ.pər/ = NOUN: kâğıt, gazete, rapor, evrak, kâğıt para, bedava giriş bileti;
ADJECTIVE: kâğıt, kâğıt üzerinde kalan, geçersiz, önemsiz;
VERB: kâğıt kaplamak, duvar kâğıdı kaplamak, örtbas etmek, zımparalamak, bedava bilet dağıtmak;
USER: kâğıt, kağıt, kağıdı, kağıdın, kağıtları
GT
GD
C
H
L
M
O
paperwork
/ˈpeɪ.pə.wɜːk/ = USER: evrak, belgeleri, kırtasiyecilik, paperwork, evrakları
GT
GD
C
H
L
M
O
part
/pɑːt/ = NOUN: parça, bölüm, kısım, rol, görev, taraf, pay, kesim, katkı;
ADJECTIVE: kısmen, kısmi;
VERB: ayrılmak;
USER: bölüm, parça, parçası, bir parçası, parçasıdır, parçasıdır
GT
GD
C
H
L
M
O
participants
/pɑːˈtɪs.ɪ.pənt/ = NOUN: katılımcı, iştirakçi, pay sahibi, katkıda bulunan kimse;
USER: katılımcılar, katılımcıların, katılımcı, katılımcıları, katılımcılara, katılımcılara
GT
GD
C
H
L
M
O
participate
/pɑːˈtɪs.ɪ.peɪt/ = VERB: katılmak, ortak olmak, pay almak;
USER: katılmak, katılmaya, katılma, katılabilir, katılım
GT
GD
C
H
L
M
O
participating
/pɑːˈtɪs.ɪ.peɪt/ = ADJECTIVE: pay alan, kâr paylı;
USER: katılan, katılımcı, katılarak, katılma, katılıyor
GT
GD
C
H
L
M
O
particular
/pəˈtɪk.jʊ.lər/ = ADJECTIVE: özel, belirli, belli, özgü, titiz, ayrıntılı, dikkatli, müşkülpesent, detaylı;
NOUN: özellik, husus, ayrıntı, nokta, kişisel bilgiler;
USER: özel, belirli, özellikle, belirli bir, belli
GT
GD
C
H
L
M
O
parties
/ˈpɑː.ti/ = NOUN: parti, taraf, şahıs, grup, eğlence, ortak, davet, ekip, alem, hissedar, topluluk;
USER: partiler, taraflar, parti, partileri, tarafların
GT
GD
C
H
L
M
O
partner
/ˈpɑːt.nər/ = NOUN: ortak, partner, eş, hayat arkadaşı, işbirlikçi, kavalye, dam;
VERB: ortak olmak, ortak etmek, ortağı gibi davranmak;
USER: ortak, ortağı, partner, eşiniz, iş ortağı
GT
GD
C
H
L
M
O
partners
/ˈpɑːt.nər/ = NOUN: ortak, partner, eş, hayat arkadaşı, işbirlikçi, kavalye, dam;
VERB: ortak olmak, ortak etmek, ortağı gibi davranmak;
USER: ortakları, ortaklar, ortaklarımızdan, ortaklarının, ortak
GT
GD
C
H
L
M
O
party
/ˈpɑː.ti/ = NOUN: parti, taraf, şahıs, grup, eğlence, ortak, davet, ekip, alem, hissedar, topluluk;
USER: parti, taraf, partisi, partinin, şahıs
GT
GD
C
H
L
M
O
patents
/ˈpeɪ.tənt/ = NOUN: patent, tescil;
ADJECTIVE: patent, patentli, açık, tescilli, aşikâr, belli;
VERB: patent almak, patent vermek;
USER: patent, patentler, patentleri, patentlerin, patenti
GT
GD
C
H
L
M
O
pay
/peɪ/ = NOUN: ödeme, ücret, maaş, bedel;
VERB: ödemek, etmek, para vermek, değmek, karşılığını vermek;
USER: ödeme, ödemek, ödemenizi, ödeme yaparsınız, ödemeniz, ödemeniz
GT
GD
C
H
L
M
O
payable
/ˈpeɪ.ə.bl̩/ = ADJECTIVE: ödenecek, ödenebilir, kârlı;
USER: ödenecek, borç, ödenmesi, ödenir, ödenebilir
GT
GD
C
H
L
M
O
paying
/ˈfiːˌpeɪ.ɪŋ/ = ADJECTIVE: ödeme yapan, kazançlı, paralı, para getiren, kârlı;
USER: ödeme yapan, ödeme, ödeyerek, ödüyoruz, ödeyen, ödeyen
GT
GD
C
H
L
M
O
payment
/ˈpeɪ.mənt/ = NOUN: ödeme, ücret, harcama, karşılık, masraf;
USER: ödeme, kredi, ödemesi, ödemeleri, ödenmesi
GT
GD
C
H
L
M
O
payments
/ˈpeɪ.mənt/ = NOUN: ödeme, ücret, harcama, karşılık, masraf;
USER: ödemeler, ödemeleri, ödeme, ödemelerin, ödemelerinin
GT
GD
C
H
L
M
O
pays
/peɪ/ = NOUN: ödeme, ücret, maaş, bedel;
VERB: ödemek, etmek, para vermek, değmek, karşılığını vermek;
USER: öder, ödediği, ödüyor, ödeyen, ödemektedir
GT
GD
C
H
L
M
O
penalties
/ˈpen.əl.ti/ = NOUN: ceza, penaltı, para cezası;
USER: cezalar, ceza, penaltılar, cezaları, Tutulan penaltılar
GT
GD
C
H
L
M
O
pending
/ˈpen.dɪŋ/ = PREPOSITION: kadar, sırasında, esnasında, boyunca;
ADJECTIVE: askıda olan, asılı, sarkan, karara bağlanmammış olan, yakın, eli kulağında;
USER: kadar, bekleyen, beklemede, bekliyor, edilmeyi bekliyor
GT
GD
C
H
L
M
O
people
/ˈpiː.pl̩/ = NOUN: insanlar, halk, millet, herkes, ulus, elalem, aile fertleri, eller;
VERB: insan yerleştirmek;
USER: insanlar, kişi, insanların, insan, insanları, insanları
GT
GD
C
H
L
M
O
perform
/pəˈfɔːm/ = VERB: yapmak, uygulamak, yerine getirmek, oynamak, oynamak, işlemek, canlandırmak, konser vermek, numara yapmak;
USER: yapmak, gerçekleştirmek, yerine, gerçekleştirin, gerçekleştirebilirsiniz
GT
GD
C
H
L
M
O
performance
/pəˈfɔː.məns/ = NOUN: performans, gösteri, başarı, verim, yerine getirme, oyun, icraat, başarma gücü;
USER: performans, performansı, performanslı, performansını, performansınızın
GT
GD
C
H
L
M
O
performing
/pərˈfôrm/ = NOUN: icra;
ADJECTIVE: gösteri, sergileme, oynama, becerikli, hünerli;
USER: icra, performans, yerine, gerçekleştirmek, sahne
GT
GD
C
H
L
M
O
periodic
/ˌpɪə.riˈɒd.ɪk/ = ADJECTIVE: periyodik, dönemsel, devresel, devirli, belli bir döneme ait, belli bir devre ait, düzenli yayınlanan, tam cümle ile ifade edilen;
USER: periyodik, dönemsel, düzenli, periyodik olarak, aralıklarla
GT
GD
C
H
L
M
O
permissible
/pəˈmɪs.ə.bl̩/ = ADJECTIVE: izin verilebilir, hoşgörülebilir, müsaadde edilebilir;
USER: izin verilebilir, izin, izin verilen, müsaade, müsaade edilen
GT
GD
C
H
L
M
O
permit
/pəˈmɪt/ = NOUN: izin, ruhsat, müsaade, izin belgesi, permi;
VERB: izin vermek, olanak vermek, ruhsat vermek, müsait olmak;
USER: izin, olanak, izin verir, izni, izin vermek
GT
GD
C
H
L
M
O
permits
/pəˈmɪt/ = NOUN: izin, ruhsat, müsaade, izin belgesi, permi;
USER: izin, izinleri, izni, izinler, izinlerin
GT
GD
C
H
L
M
O
permitted
/pəˈmɪt/ = VERB: izin vermek, olanak vermek, ruhsat vermek, müsait olmak;
USER: izin, izin verilen, izin veriliyor, izin verilir, müsaade
GT
GD
C
H
L
M
O
persists
/pəˈsɪst/ = VERB: inat etmek, sürdürmek, devam etmek, ısrar etmek, sürmek, sebat etmek;
USER: devam, devam ederse, devam etmektedir, devam eder, devam ediyorsa
GT
GD
C
H
L
M
O
person
/ˈpɜː.sən/ = NOUN: kişi, şahıs, kimse, birey, adam, zat, karakter, vücut, tip, beden;
USER: kişi, kişinin, Gönderdiği, kişiye, kişi başı
GT
GD
C
H
L
M
O
personal
/ˈpɜː.sən.əl/ = ADJECTIVE: kişisel, özel, şahsi, kişiye özel, vücut, kişiye yönelik;
NOUN: kişisel ilanlar sayfası;
USER: kişisel, kişisel bir, özel, bireysel, şahsi
GT
GD
C
H
L
M
O
personally
/ˈpɜː.sən.əl.i/ = ADVERB: şahsen, kişisel olarak, bizzat, kanımca, bana kalırsa;
USER: kişisel olarak, şahsen, bizzat, kişisel
GT
GD
C
H
L
M
O
personnel
/ˌpərsəˈnel/ = NOUN: personel, eleman, çalışanlar, kadro;
USER: personel, personeli, personelin, personelinin, personele
GT
GD
C
H
L
M
O
persons
/ˈpɜː.sən/ = NOUN: kişi, şahıs, kimse, birey, adam, zat, karakter, vücut, tip, beden;
USER: kişi, kişi sayısı, kişiler, kişilerin, kişilik
GT
GD
C
H
L
M
O
perspective
/pəˈspek.tɪv/ = NOUN: personel, eleman, çalışanlar, kadro;
USER: perspektif, bakış açısı, açısından, bakış, açıdan
GT
GD
C
H
L
M
O
pertain
/pɜːˈteɪn/ = VERB: ait olmak, ilgili olmak, uygun olmak, dair olmak, uymak, yakışmak;
USER: ilgilidir, ilgilendirmeyen
GT
GD
C
H
L
M
O
pertaining
/pɜːˈteɪn/ = VERB: ait olmak, ilgili olmak, uygun olmak, dair olmak, uymak, yakışmak;
USER: ilgili, ilişkin, ait, dair
GT
GD
C
H
L
M
O
phones
/fəʊn/ = NOUN: telefon, selenli, basit ses;
VERB: telefon etmek;
USER: telefonları, telefonlar, telefonu, telefon, telefonlarının
GT
GD
C
H
L
M
O
photographs
/ˈfōtəˌgraf/ = NOUN: fotoğraf;
VERB: fotoğraflamak, fotoğrafını çekmek, resim vermek, çıkmak;
USER: fotoğrafları, fotoğraf, fotoğraflar, fotoğraflarını, fotoğrafların
GT
GD
C
H
L
M
O
physical
/ˈfɪz.ɪ.kəl/ = ADJECTIVE: fiziksel, fiziki, bedensel, maddi, somut, maddesel, mevcut;
NOUN: muayene, sağlık kontrolü;
USER: fiziksel, fizik, fiziki, fiziksel bir, bedensel
GT
GD
C
H
L
M
O
picture
/ˈpɪk.tʃər/ = NOUN: resim, görüntü, tablo, film, tasvir, çizim;
ADJECTIVE: film;
VERB: resmetmek, çizmek, betimlemek, kafasında canlandırmak, yansıtmak;
USER: resim, resmi, picture, görüntü, resmin, resmin
GT
GD
C
H
L
M
O
place
/pleɪs/ = NOUN: yer, sıra, mekân, ev, basamak, yerleşim yeri, mahal, mevki, hane, makam, statü, iş, sorumluluk;
VERB: yerleştirmek, koymak, oturtmak, vermek, yerini belirlemek, yatırım yapmak, yatırmak, ısmarlamak, görevlendirmek, yazdırmak;
USER: yer, bir yer, yerde, yeri, place
GT
GD
C
H
L
M
O
plan
/plæn/ = NOUN: plan, proje, tasarı, taslak, kroki, niyet;
VERB: planlamak, plan yapmak, tasarlamak, planını çizmek;
USER: plan, planı, sistemi, planının, planını
GT
GD
C
H
L
M
O
plans
/plæn/ = NOUN: plan, proje, tasarı, taslak, kroki, niyet;
VERB: planlamak, plan yapmak, tasarlamak, planını çizmek;
USER: planları, planlar, planlarını, planlarının, plan, plan
GT
GD
C
H
L
M
O
plant
/plɑːnt/ = NOUN: bitki, tesis, fabrika, dikme, işletme, fidan, demirbaş, ihbarcı;
VERB: dikmek, dikmek, koymak, ekmek;
USER: bitki, tesisi, tesis, bitkinin, bitkisel
GT
GD
C
H
L
M
O
play
/pleɪ/ = NOUN: oyun, oynama, hareket, eğlence, tiyatro;
VERB: oynamak, çalmak, canlandırmak, tutmak, tutmak, oynaşmak, hareket etmek;
USER: oyun, oynamak, çalmak, oynamaya, oyna
GT
GD
C
H
L
M
O
please
/pliːz/ = VERB: memnun etmek, hoşnut etmek, hoşuna gitmek, keyif vermek, tenezzül etmek, buyurmak;
USER: lütfen, edin, geçiniz, edebilirsiniz, ulaşabilirsiniz, ulaşabilirsiniz
GT
GD
C
H
L
M
O
point
/pɔɪnt/ = NOUN: nokta, puan, konu, husus, sayı, mesele, uç, amaç, anlam, an;
VERB: göstermek, işaret etmek;
USER: nokta, noktası, noktada, noktasına, noktaya
GT
GD
C
H
L
M
O
policies
/ˈpɒl.ə.si/ = NOUN: politika, poliçe, siyaset, tedbir, önlem, hareket tarzı, sigorta belgesi;
USER: politikaları, politikalar, politikası, koşullarıdır, politikalarının
GT
GD
C
H
L
M
O
policy
/ˈpɒl.ə.si/ = NOUN: politika, poliçe, siyaset, tedbir, önlem, hareket tarzı, sigorta belgesi;
USER: politika, politikası, politikasının, ilke, politikasına
GT
GD
C
H
L
M
O
political
/pəˈlɪt.ɪ.kəl/ = ADJECTIVE: siyasi, politik, siyasal, devlet, hükümet;
USER: siyasi, politik, siyasal, siyaset, siyasî
GT
GD
C
H
L
M
O
poses
/pəʊz/ = NOUN: poz, duruş, tavır, kurum, yapmacık tavır, durma;
USER: pozlar, oluşturmaktadır, teşkil, teşkil etmektedir, poz
GT
GD
C
H
L
M
O
position
/pəˈzɪʃ.ən/ = NOUN: pozisyon, konum, mevki, durum, yer, görev, duruş, görüş, statü, fikir, sav;
VERB: yerleştirmek, koymak, yerini belirlemek;
USER: pozisyon, konum, konumu, pozisyonu, konumunu
GT
GD
C
H
L
M
O
positively
/ˈpɒz.ə.tɪv.li/ = ADVERB: pozitif olarak, olumlu biçimde, kesin olarak, kesinkes, mutlâk, tam olarak, emin bir şekilde, emin olarak;
USER: pozitif olarak, olumlu, pozitif, olumlu yönde, olumlu bir
GT
GD
C
H
L
M
O
possess
/pəˈzes/ = VERB: sahip olmak, hakim olmak, tutmak, elinde bulundurmak, egemen olmak, kurcalamak;
USER: sahip olmak, sahip, sahiptir, sahiptirler
GT
GD
C
H
L
M
O
possession
/pəˈzeʃ.ən/ = NOUN: mülk, iyelik, sahiplik, tasarruf, sahibi olma, varlık, cinnet, hakim olma, cin çarpması, mülk edinme, sahip olunan şey, kafayı takma, saplantı;
USER: mülk, iyelik, oynama, oynama oranında, sahip
GT
GD
C
H
L
M
O
possible
/ˈpɒs.ə.bl̩/ = ADJECTIVE: mümkün, olası, olanaklı, makul, akla uygun;
NOUN: rekor;
USER: mümkün, mümkündür, olası, muhtemel, mümkün olan, mümkün olan
GT
GD
C
H
L
M
O
postal
/ˈpəʊ.stəl/ = ADJECTIVE: posta, posta ile ilgili, postaya ait;
NOUN: kartpostal;
USER: posta, Postal
GT
GD
C
H
L
M
O
posted
/ˈpəʊs.tɪd/ = VERB: postalamak, yapıştırmak, asmak, posta ile göndermek, ilan etmek, atamak, aydınlatmak, ilan yapıştırmak, afişe etmek, dikmek, tayin etmek, görevlendirmek, aktarmak, bilgi vermek, yerleştirmek, geçirmek;
USER: yayınlanmıştır, gönderildi, gönderdi, yazılmıştır, yayınlanan
GT
GD
C
H
L
M
O
posting
/ˈpəʊ.stɪŋ/ = NOUN: atama, ivedi;
USER: gönderme, gönder, gönder vancouver, ile gönder, ilanıyla
GT
GD
C
H
L
M
O
potential
/pəˈten.ʃəl/ = NOUN: potansiyel, gerilim, güç, yeterlik kipi, iktidar;
ADJECTIVE: potansiyel, olası, gizli, açığa çıkmamış;
USER: potansiyel, potansiyeli, olası, potansiyelini, potansiyeline
GT
GD
C
H
L
M
O
practicable
/ˈpraktikəbəl/ = ADJECTIVE: uygulanabilir, elverişli, kullanışlı, yapılabilir, geçilebilir;
USER: uygulanabilir, pratik, elverişli, uygulanabilir bir, pratikte
GT
GD
C
H
L
M
O
practical
/ˈpræk.tɪ.kəl/ = ADJECTIVE: pratik, uygulamalı, kullanışlı, elverişli, gerçekçi, becerikli, nesnel, objektif, iş bitirici, uygulanbilir, el ile yapılan;
USER: pratik, pratik bir, uygulamalı, uygulama, kullanışlı, kullanışlı
GT
GD
C
H
L
M
O
practices
/ˈpræk.tɪs/ = NOUN: uygulama, pratik, alıştırma, yöntem, çalışma, deneme, egzersiz, tatbikat, idman;
VERB: uygulamak, pratik yapmak, çalışmak;
USER: uygulamaları, uygulamalar, uygulamaların, uygulamalarını, uygulamalarının
GT
GD
C
H
L
M
O
precludes
/prɪˈkluːd/ = VERB: önlemek, engellemek, önüne geçmek, alıkoymak;
USER: engeller, engellemektedir, edilmesini önleyen, önleyen, kabul etmez
GT
GD
C
H
L
M
O
premier
/ˈprem.i.ər/ = ADJECTIVE: ilk, birinci, baş;
NOUN: başbakan;
USER: ilk, önde gelen, önde, gelen, premier
GT
GD
C
H
L
M
O
premises
/ˈprem.ɪ.sɪz/ = NOUN: mülk, arazi, yer, çevre, taşınmaz mülk, ana maddeler;
USER: tesislerinde, binaların, binaların donatım, bina, binaları, binaları
GT
GD
C
H
L
M
O
preparation
/ˌprep.ərˈeɪ.ʃən/ = NOUN: hazırlık, hazırlama, hazırlanma, hazırlık yapma, akort yapma, hazırlanan ilâç, basur ilacı, giriş müziği;
USER: hazırlık, hazırlama, hazırlanması, hazırlanmasında, hazırlığı
GT
GD
C
H
L
M
O
prepared
/prɪˈpeəd/ = ADJECTIVE: hazırlanmış, hazır, hazırlıklı;
USER: hazır, hazırlanmış, hazırlanan, hazırlanmıştır, hazırlanır
GT
GD
C
H
L
M
O
prepares
/prɪˈpeər/ = VERB: hazırlamak, hazırlık yapmak, düzmek;
USER: hazırlar, hazırlamaktadır, hazırlayan, hazırlanırken, hazırlanıyor
GT
GD
C
H
L
M
O
preparing
/prɪˈpeər/ = VERB: hazırlamak, hazırlık yapmak, düzmek;
USER: hazırlanması, hazırlama, hazırlamak, hazırlanıyor, hazırlarken
GT
GD
C
H
L
M
O
present
/ˈprez.ənt/ = ADJECTIVE: mevcut, bu, şimdiki, hazır, halihazırdaki;
VERB: sunmak, bulunmak, tanıtmak;
NOUN: hediye, armağan, şimdiki zaman, şu an;
USER: mevcut, sunmak, sunuyoruz, ortaya, günümüze
GT
GD
C
H
L
M
O
preservation
/ˌprez.əˈveɪ.ʃən/ = NOUN: koruma, muhafaza, saklama, korunma, konserve yapma;
USER: koruma, korunması, muhafaza, korunmasına, korunmasını
GT
GD
C
H
L
M
O
preserve
/prɪˈzɜːv/ = VERB: korumak, muhafaza etmek, konserve yapmak;
NOUN: konserve, reçel;
USER: korumak, muhafaza, korunması, korumaya, koruma
GT
GD
C
H
L
M
O
president
/ˈprez.ɪ.dənt/ = NOUN: cumhurbaşkanı, başkan, devlet başkanı, genel müdür, rektör;
USER: başkan, başkanı, cumhurbaşkanı, cumhurbaşkanının, devlet başkanı
GT
GD
C
H
L
M
O
presses
/pres/ = NOUN: basın, pres, baskı, acele, basın mensupları, cendere, mengene, kalabalık, sıkacak, matbaa makinesi, pres ütü, sıkışıklık, izdiham, zorla askere alma;
USER: presler, presleri, pres, baskı, makineleri
GT
GD
C
H
L
M
O
prevent
/prɪˈvent/ = VERB: önlemek, engel olmak, önüne geçmek, menetmek, önden gitmek, yol göstermek;
USER: önlemek, engellemek, önlenmesi, önlemeye, bilmek
GT
GD
C
H
L
M
O
previously
/ˈpriː.vi.əs.li/ = ADVERB: önceden, evvelce, bundan önce;
USER: önceden, önce, daha önce, önceki, geçerli
GT
GD
C
H
L
M
O
price
/praɪs/ = NOUN: fiyat, bedel, paha, para ödülü, değer, eder;
VERB: fiyatlandırmak, fiyatını belirlemek, paha biçmek;
USER: fiyat, fiyatı, Fiyatına, fiyata, değeri
GT
GD
C
H
L
M
O
prices
/praɪs/ = NOUN: fiyat, bedel, paha, para ödülü, değer, eder;
VERB: fiyatlandırmak, fiyatını belirlemek, paha biçmek;
USER: fiyatları, fiyatlar, fiyatlarla, fiyat, fiyatlarını
GT
GD
C
H
L
M
O
pricing
/prīs/ = VERB: fiyatlandırmak, fiyatını belirlemek, paha biçmek;
USER: fiyatlandırma, fiyat, fiyatlama, fiyatlandırması, fiyatlar
GT
GD
C
H
L
M
O
primary
/ˈpraɪ.mə.ri/ = ADJECTIVE: birincil, temel, ana, ilk, birinci, başlıca, birinci derecede, baş, en başta gelen;
NOUN: ana renk, uçucu kanat tüyü;
USER: birincil, primer, temel, ana, ilköğretim
GT
GD
C
H
L
M
O
principles
/ˈprɪn.sɪ.pl̩/ = NOUN: ilkeler;
USER: ilkeler, ilkeleri, prensipleri, ilkelerine, ilkelerini
GT
GD
C
H
L
M
O
printing
/ˈprɪn.tɪŋ/ = NOUN: baskı, basma, tab, tab etme;
USER: baskı, yazdırma, basım, yazdırmayı, baskısı
GT
GD
C
H
L
M
O
prior
/praɪər/ = ADJECTIVE: önce, önceki, öncelikli, eski, sabık, kıdemli;
NOUN: manastır başrahibi, dini kuruluş yetkilisi, tarikat ileri geleni;
USER: önce, önceki, önceden, öncesinde, öncesi, öncesi
GT
GD
C
H
L
M
O
prison
/ˈprɪz.ən/ = NOUN: hapis, hapishane, cezaevi, kodes, hapsetme, delik;
USER: hapis, hapishane, cezaevi, cezaevinde, hapse
GT
GD
C
H
L
M
O
privacy
/ˈprɪv.ə.si/ = NOUN: gizlilik, mahremiyet, özel yaşam, gizlilik hakkı, dokunulmazlık, kişiye özellik, yalnızlık;
USER: gizlilik, şartları Gizlilik, gizliliğinizi, gizliliği, mahremiyet
GT
GD
C
H
L
M
O
private
/ˈpraɪ.vət/ = ADJECTIVE: özel, gizli, kişisel, şahsi, müstakil, kişiye özel, mahrem, yalnız, has, halka kapalı;
NOUN: er;
USER: özel, özel bir, özel bir
GT
GD
C
H
L
M
O
privately
/ˈpraɪ.vət.li/ = USER: özel, özel olarak, özel sektöre, özel bir, privately
GT
GD
C
H
L
M
O
privilege
/ˈprɪv.əl.ɪdʒ/ = NOUN: ayrıcalık, imtiyaz, dokunulmazlık, özel hak, rüçhan hakkı;
VERB: imtiyaz vermek, ayrıcalık tanımak;
USER: ayrıcalık, ayrıcalığı, ayrıcalığını, ayrıcalığına, imtiyaz
GT
GD
C
H
L
M
O
probably
/ˈprɒb.ə.bli/ = ADVERB: muhtemelen, olasılıkla, belki de, galiba;
USER: muhtemelen, olasılıkla, büyük olasılıkla, belki, ihtimalle, ihtimalle
GT
GD
C
H
L
M
O
problem
/ˈprɒb.ləm/ = NOUN: sorun, problem, mesele, muamma, bilinmez;
ADJECTIVE: problem, sorunlu, problemli, sorun yaratan;
USER: sorun, sorunu, problem, sorunun, sorununuz, sorununuz
GT
GD
C
H
L
M
O
problems
/ˈprɒb.ləm/ = NOUN: sorun, problem, mesele, muamma, bilinmez;
USER: sorunları, sorunlar, sorun, sorunlarına, problemleri, problemleri
GT
GD
C
H
L
M
O
procedures
/prəˈsiː.dʒər/ = NOUN: prosedür, işlem, usul, yöntem, muamele, yargılama yöntemi;
USER: prosedürler, prosedürleri, işlemleri, işlemler, yordamlar
GT
GD
C
H
L
M
O
proceed
/prəˈsiːd/ = VERB: devam etmek, ilerlemek, dava açmak, girişmek, davranmak, dava etmek, doktor ünvanı kazanmak;
USER: devam etmek, ilerlemek, devam, geçin, devam edin
GT
GD
C
H
L
M
O
proceeds
/ˈprəʊ.siːdz/ = NOUN: gelir, kazanç, getiri;
USER: gelir, gelirleri, devam, hasılatı, gelirlerinin
GT
GD
C
H
L
M
O
process
/ˈprəʊ.ses/ = NOUN: süreç, işlem, yöntem, usul, aşama, dava, çıkıntı, gidiş;
VERB: işlemek, yönlendirmek, işleme tabi tutmak, alaya katılmak, dava açmak, özel işlem uygulamak;
USER: süreç, işlem, süreci, işlemi, sürecinde
GT
GD
C
H
L
M
O
processed
/ˈprəʊ.sest/ = VERB: işlemek, yönlendirmek, işleme tabi tutmak, alaya katılmak, dava açmak, özel işlem uygulamak;
USER: işlenmiş, işleme, işlenir, işlenen, işlem
GT
GD
C
H
L
M
O
processes
/ˈprəʊ.ses/ = VERB: işlemek, yönlendirmek, işleme tabi tutmak, alaya katılmak, dava açmak, özel işlem uygulamak;
NOUN: süreç, işlem, yöntem, usul, aşama, dava, çıkıntı, gidiş;
USER: süreçleri, işlemleri, işlemler, süreçler, süreçlerini
GT
GD
C
H
L
M
O
processing
/ˈprəʊ.ses/ = NOUN: işleme, işlem, imal, yönlendirme, sıralama;
USER: işleme, işlem, işlenmesi, işlemci, işlemler
GT
GD
C
H
L
M
O
procurement
/prəˈkjʊə.mənt/ = NOUN: tedarik, temin, üretim, bulma;
USER: tedarik, ihale, satın alma, temini, alım
GT
GD
C
H
L
M
O
product
/ˈprɒd.ʌkt/ = NOUN: ürün, çarpım, mahsul, sonuç, meyve;
USER: ürün, ürünün, ürünü, ürünleri, bir ürün
GT
GD
C
H
L
M
O
production
/prəˈdʌk.ʃən/ = NOUN: üretim, yapım, üretme, imal, yapıt, eser;
USER: üretim, üretimi, üretiminde, üretiminin, üretimini
GT
GD
C
H
L
M
O
products
/ˈprɒd.ʌkt/ = NOUN: ürün, çarpım, mahsul, sonuç, meyve;
USER: ürünleri, ürünler, ürün, ürünlerin, ürünlerinin
GT
GD
C
H
L
M
O
professional
/prəˈfeʃ.ən.əl/ = NOUN: profesyonel, uzman, mütehassıs, fikir işçisi, meslekten yetişme kimse, para için yapan kimse;
ADJECTIVE: profesyonel, mesleki, meslek, uzman, meslekten yetişme, azimli, kararlı, para için yapan;
USER: profesyonel, profesyonel bir, mesleki, Professional, meslek
GT
GD
C
H
L
M
O
profitability
/ˈprɒf.ɪ.tə.bl̩/ = USER: karlılık, kârlılık, karlılığı, karlılığını, kârlılığı
GT
GD
C
H
L
M
O
program
/ˈprəʊ.ɡræm/ = NOUN: program, yazılım, plan, gösteri, yapım;
VERB: programlamak, planlamak;
USER: program, programı, programını, programın, programının
GT
GD
C
H
L
M
O
progress
/ˈprəʊ.ɡres/ = NOUN: ilerleme, gelişme, geliştirme, yükselme, devam etme, resmi gezi, devlet gezisi;
VERB: ilerlemek, ileri gitmek, devam etmek, gelişmek, kalkınmak;
USER: ilerleme, devam, ilerlemeyi, gelişme, ilerlemenin, ilerlemenin
GT
GD
C
H
L
M
O
prohibit
/prəˈhɪb.ɪt/ = VERB: yasaklamak, önlemek, engel olmak, yasak etmek, menetmek, önüne geçmek, olanak vermemek;
USER: yasaklamak, yasaklayan, yasaklar, yasaklayabilir, yasaklamaktadır
GT
GD
C
H
L
M
O
prohibited
/prəˈhɪb.ɪt/ = VERB: yasaklamak, önlemek, engel olmak, yasak etmek, menetmek, önüne geçmek, olanak vermemek;
USER: yasak, yasaktır, yasaklanmış, yasaklanmıştır, yasaklanan
GT
GD
C
H
L
M
O
prohibiting
/prəˈhɪb.ɪt/ = VERB: yasaklamak, önlemek, engel olmak, yasak etmek, menetmek, önüne geçmek, olanak vermemek;
USER: yasaklayan, yasaklanması, yasaklayarak, yasaklama, yasaklamak
GT
GD
C
H
L
M
O
prohibition
/ˌprəʊ.ɪˈbɪʃ.ən/ = NOUN: yasak, yasaklama, içki yasağı;
USER: yasak, yasağı, yasaklanması, yasaklama, yasağın
GT
GD
C
H
L
M
O
prohibits
/prəˈhɪb.ɪt/ = VERB: yasaklamak, önlemek, engel olmak, yasak etmek, menetmek, önüne geçmek, olanak vermemek;
USER: yasaklar, yasaklamaktadır, yasaklayan, izin vermez, engeller
GT
GD
C
H
L
M
O
project
/ˈprɒdʒ.ekt/ = NOUN: proje, tasarı, plan;
VERB: yansıtmak, tasarlamak, atmak, planlamak, fırlatmak, projesini hazırlamak, iz düşürmek, çıkıntı oluşturmak, çıkık olmak;
USER: proje, projesi, projenin, projeye, projesinin
GT
GD
C
H
L
M
O
promote
/prəˈməʊt/ = VERB: desteklemek, yükseltmek, terfi ettirmek, düzenlemek, kurmak, önayak olmak, organize etmek, sınıf geçirmek;
USER: desteklemek, teşvik, tanıtmak, geliştirmek, teşvik etmek
GT
GD
C
H
L
M
O
promptly
/ˈprɒmpt.li/ = ADVERB: acilen, tez;
USER: acilen, derhal, hemen, zamanında, anında
GT
GD
C
H
L
M
O
proper
/ˈprɒp.ər/ = ADJECTIVE: uygun, doğru, özel, tam, doğru dürüst, yerinde, münasip, adamakıllı, iyice, gerçek, terbiyeli;
USER: uygun, doğru, düzgün, uygun bir, düzgün bir, düzgün bir
GT
GD
C
H
L
M
O
properly
/ˈprɒp.əl.i/ = ADVERB: uygun şekilde, uygun bir şekilde, uygun olarak, doğru dürüst, iyice, tamamen, adamakıllı, uygunca, haklı olarak;
USER: uygun şekilde, düzgün, doğru, düzgün bir, düzgün şekilde, düzgün şekilde
GT
GD
C
H
L
M
O
property
/ˈprɒp.ə.ti/ = ADJECTIVE: geçirmez, dayanıklı, emin;
NOUN: kanıt, ispat, prova, delil, kanıtlama, deneme, sağlama, senet, alkol derecesi, ispat etme;
VERB: dayanıklı hale getirmek, geçirmez biçimde yapmak;
USER: özellik, mal, mülk, özelliği, İşletme
GT
GD
C
H
L
M
O
proposal
/prəˈpəʊ.zəl/ = NOUN: teklif, öneri, önerge, tasarı, evlenme teklifi, önerme, plan, tasavvur;
USER: öneri, teklif, önerisi, teklifi, önerisini
GT
GD
C
H
L
M
O
proposed
/prəˈpəʊz/ = VERB: önermek, teklif etmek, ileri sürmek, sormak, getirmek, evlenme teklif etmek, niyet etmek, tasarlamak, içmek;
USER: önerilen, teklif, önerdi, önerilmiştir, önerilmektedir
GT
GD
C
H
L
M
O
proposing
/prəˈpəʊz/ = VERB: önermek, teklif etmek, ileri sürmek, sormak, getirmek, evlenme teklif etmek, niyet etmek, tasarlamak, içmek;
USER: teklif, öneren, öneriyor, önermek, önererek
GT
GD
C
H
L
M
O
proprietary
/p(r)əˈprī-iˌterē/ = ADJECTIVE: özel, tescilli, müseccel, şahsi, kişiye özel, mal sahipliğine ait, mülkiyet ile ilgili;
NOUN: mal sahibi, mal sahipleri, tescilli ilaç, hissedarlar, tescilli mümessil;
USER: özel, tescilli, mülkiyet, özel bir, patentli
GT
GD
C
H
L
M
O
prospective
/prəˈspek.tɪv/ = ADJECTIVE: muhtemel, olası, müstakbel, gelecekteki;
USER: muhtemel, prospektif, potansiyel, olası, ileriye dönük
GT
GD
C
H
L
M
O
protect
/prəˈtekt/ = VERB: korumak, savunmak, gözetmek, muhafaza etmek, himaye etmek, sahip çıkmak, kayırmak;
USER: korumak, koruma, korunmasına, korunması, korumaya
GT
GD
C
H
L
M
O
protected
/prəˈtekt/ = VERB: korumak, savunmak, gözetmek, muhafaza etmek, himaye etmek, sahip çıkmak, kayırmak;
USER: korumalı, korunmaktadır, korunan, koruma, korumalıdır
GT
GD
C
H
L
M
O
protecting
/prəˈtekt/ = ADJECTIVE: koruyucu;
NOUN: sahip çıkma;
USER: koruyucu, korumak, koruma, korunması, koruyan
GT
GD
C
H
L
M
O
protection
/prəˈtek.ʃən/ = NOUN: koruma, korunma, muhafaza, himaye, önlem, tedbir, kayırma, haraç;
USER: koruma, koruması, korunması, korunma, koruyucu
GT
GD
C
H
L
M
O
protective
/prəˈtek.tɪv/ = ADJECTIVE: koruyucu, koruma, sahip çıkan;
USER: koruyucu, koruma, koruyucu bir, korunma
GT
GD
C
H
L
M
O
proud
/praʊd/ = ADJECTIVE: gururlu, onurlu, gurur verici, mağrur, kibirli, görkemli, şerefli, azametli, kabarmış;
USER: gururlu, gurur, gurur duyuyor, gururunu, gurur duyuyoruz
GT
GD
C
H
L
M
O
provide
/prəˈvaɪd/ = VERB: sağlamak, temin etmek, karşılamak, ihtiyacını karşılamak, şart koşmak, koşul koymak, önlem almak, hazırlıklı olmak;
USER: sağlamak, sağlar, verin, sunmak, sağlayabilir
GT
GD
C
H
L
M
O
provided
/prəˈvīd/ = VERB: sağlamak, temin etmek, karşılamak, ihtiyacını karşılamak, şart koşmak, koşul koymak, önlem almak, hazırlıklı olmak;
USER: sağlanan, verilen, verilmedi, Resim, sunulan
GT
GD
C
H
L
M
O
providence
/ˈprɒv.ɪ.dəns/ = NOUN: ihtiyat, tasarruf, tedbir, kader, tutum, Allah'ın takdiri, takdiri ilâhi, hazırlık;
USER: ihtiyat, providence, takdiri, sağlayış, tedbir
GT
GD
C
H
L
M
O
provides
/prəˈvaɪd/ = VERB: sağlamak, temin etmek, karşılamak, ihtiyacını karşılamak, şart koşmak, koşul koymak, önlem almak, hazırlıklı olmak;
USER: sağlar, içerir, sağlayan, sağlamaktadır, sunar
GT
GD
C
H
L
M
O
providing
/prəˈvaɪd/ = NOUN: sağlama;
CONJUNCTION: şartıyla, koşulu ile, eğer;
USER: sağlama, sağlayan, sağlayarak, sağlamak, veren
GT
GD
C
H
L
M
O
provision
/prəˈvɪʒ.ən/ = NOUN: hüküm, karşılık, sağlama, koşul, önlem, hazırlık, kanun hükmü, yargı, yedek akçe;
VERB: sağlamak, karşılamak;
USER: hüküm, karşılığı, karşılık, sağlanması, hükmü
GT
GD
C
H
L
M
O
prudent
/ˈpruː.dənt/ = ADJECTIVE: ihtiyatlı, tedbirli, sağduyulu, tutumlu, sağgörülü;
USER: ihtiyatlı, basiretli, ihtiyatlı bir, sağduyulu, tedbirli
GT
GD
C
H
L
M
O
public
/ˈpʌb.lɪk/ = NOUN: kamu, halk, amme, seyirci, birahane, bar;
ADJECTIVE: kamu, genel, halk, halka açık, umumi, aleni, ulusal, devlete ait, milli;
USER: kamu, ortak, genel, halk, toplu
GT
GD
C
H
L
M
O
purchase
/ˈpɜː.tʃəs/ = NOUN: satın alma, alım, mübayaa, satın alınan şey, mekanik güç, toprak geliri, makara sistemi;
VERB: satın almak, kazanmak, elde etmek, kaldıraçla kaldırmak, manivela ile çekmek;
USER: satın alma, satın almak, satın, satın almanız, alım
GT
GD
C
H
L
M
O
purchased
/ˈpɜː.tʃəs/ = VERB: satın almak, kazanmak, elde etmek, kaldıraçla kaldırmak, manivela ile çekmek;
USER: satın, satın alınan, satın aldı, satın aldığınız, alınan
GT
GD
C
H
L
M
O
purchasing
/ˈpərCHəs/ = NOUN: satın alma;
USER: satın alma, satın, alım, satın almak, satınalma
GT
GD
C
H
L
M
O
purpose
/ˈpɜː.pəs/ = NOUN: amaç, maksat, gaye, niyet, azim, kasıt, verilmek istenen mesaj, mesaj;
VERB: amaçlamak, kastetmek, niyet etmek, tasarlamak;
USER: amaç, amacı, amaçlı, amaçla, amacıyla
GT
GD
C
H
L
M
O
purposes
/ˈpɜː.pəs/ = NOUN: amaç, maksat, gaye, niyet, azim, kasıt, verilmek istenen mesaj, mesaj;
VERB: amaçlamak, kastetmek, niyet etmek, tasarlamak;
USER: amaçlı, amaçları, amacıyla, amaçlar, ihtiyaçlarınıza
GT
GD
C
H
L
M
O
pursuit
/pəˈsjuːt/ = VERB: sürdürmek, izlemek, kovalamak, takip etmek, yürütmek, devam etmek, peşine düşmek, peşinde koşmak, peşinde olmak;
USER: takip, peşinde, takibi, arayışı, pursuit
GT
GD
C
H
L
M
O
put
/pʊt/ = VERB: koymak, yerleştirmek, sokmak, atmak, bırakmak, kurmak, tıkmak, yüklemek;
ADJECTIVE: sabit, hareketsiz;
NOUN: hamle, yatırma;
USER: koymak, koydu, koyun, koyabilirsiniz, yerleştirmek, yerleştirmek
GT
GD
C
H
L
M
O
qualifications
/ˌkwɒl.ɪ.fɪˈkeɪ.ʃən/ = NOUN: nitelik, yeterlik, ehliyet, vasıf, niteleme, kısıtlama, sınırlama, minimum katılım sermayesi;
USER: nitelikleri, niteliklere, nitelikler, niteliklerin, nitelik
GT
GD
C
H
L
M
O
qualified
/ˈkwɒl.ɪ.faɪd/ = ADJECTIVE: nitelikli, kaliteli, yetkili, vasıflı, yeterli, şartlı, belgeli, kısıtlı;
USER: nitelikli, kalifiye, kaliteli, yetkili, uzman
GT
GD
C
H
L
M
O
quality
/ˈkwɒl.ɪ.ti/ = NOUN: kalite, nitelik, özellik, ses kalitesi, cins, vasıf, yapı, yetenek, soyluluk, mizaç, bünye, kabiliyet, ses rengi, asalet, önermenin niteliği;
USER: kalite, kaliteli, kalitesi, kalitesini, kalitede
GT
GD
C
H
L
M
O
quarterly
/ˈkwɔː.təl.i/ = ADJECTIVE: üç aylık, çeyrek, üç ayda bir olan;
ADVERB: üç ayda bir;
NOUN: üç aylık bülten, üç ayda bir çıkan dergi;
USER: üç aylık, üç ayda bir, üç ayda, aylık, üç
GT
GD
C
H
L
M
O
question
/ˈkwes.tʃən/ = NOUN: soru, sorun, söz konusu, mesele, şüphe, kuşku, problem, sorgu, soruşturma;
VERB: sorgulamak, soru sormak, sorular sormak;
USER: soru, söz, soruyu, soru sor, soruya, soruya
GT
GD
C
H
L
M
O
questions
/ˈkwes.tʃən/ = NOUN: soru, sorun, söz konusu, mesele, şüphe, kuşku, problem, sorgu, soruşturma;
VERB: sorgulamak, soru sormak, sorular sormak;
USER: sorular, soruları, soru, sorularını, sorulara, sorulara
GT
GD
C
H
L
M
O
quick
/kwɪk/ = ADJECTIVE: hızlı, çabuk, hızla, seri, süratli, kıvrak, hazır, keskin, tez, şipşak;
ADVERB: hızla, çabucak;
USER: hızlı, hakkında pratik, pratik, hakkında hızlı, hızlı bir, hızlı bir
GT
GD
C
H
L
M
O
quite
/kwaɪt/ = ADVERB: oldukça, tamamen, pek, epey, tam olarak, bayağı, gerçekten, bütünüyle, iyice, büsbütün, elbette, su katılmadık;
USER: oldukça, çok, tamamen, pek, epey, epey
GT
GD
C
H
L
M
O
quo
/ˌkwɪd.prəʊˈkwəʊ/ = USER: quo, statüko
GT
GD
C
H
L
M
O
race
/reɪs/ = NOUN: ırk, yarış, soy, koşu, tür, at yarışı, yuva, cins, nesil, sınıf;
VERB: yarışmak, yarıştırmak;
USER: yarış, ırk, yarışı, yarışta, ırkı
GT
GD
C
H
L
M
O
raising
/rāz/ = NOUN: kaldırma, yükselen, kabartma;
USER: kaldırma, yükselterek, yetiştirme, yükseltilmesi, yükseltmek
GT
GD
C
H
L
M
O
rarely
/ˈreə.li/ = ADVERB: nadiren, seyrek olarak, ayda yılda bir;
USER: nadiren, nadir, ender, seyrek, nadir olarak
GT
GD
C
H
L
M
O
rate
/reɪt/ = NOUN: oran, ücret, sınıf, kur, derece, değer, bedel, emlâk vergisi;
VERB: sınıflandırmak, saymak, sayılmak, değer biçmek;
USER: oran, oranı, hızı, oranının, ücret
GT
GD
C
H
L
M
O
re
/riː/ = PREPOSITION: dair, falan, filanca, hakkında;
USER: yeniden, tekrar, re, re
GT
GD
C
H
L
M
O
read
/riːd/ = VERB: okumak, okunmak, anlamak, yorumlamak, çözmek, sökmek, okuluna gitmek, eğitimini görmek, anlamına gelmek;
ADJECTIVE: okunan, okumuş, aydın, bilgili;
USER: okumak, okuyun, okuma, okunur, okumaya, okumaya
GT
GD
C
H
L
M
O
readily
/ˈred.ɪ.li/ = ADVERB: kolayca, seve seve, çabucak, isteyerek, can atarak;
USER: kolayca, hazır, kolaylıkla, kolay, hali hazırda
GT
GD
C
H
L
M
O
real
/rɪəl/ = ADJECTIVE: gerçek, reel, asıl, taşınmaz, hakiki, aktif, sahici, saf, sabit, etkin;
ADVERB: gerçekten, cidden, sahiden;
NOUN: real;
USER: gerçek, gerçek bir, reel, real, gerçekten, gerçekten
GT
GD
C
H
L
M
O
really
/ˈrɪə.li/ = ADVERB: gerçekten, aslında, cidden, sahiden, gayet, kesinlikle, kesin olarak, mutlâka;
USER: gerçekten, çok, alınarak, gerçekten çok, aslında, aslında
GT
GD
C
H
L
M
O
reason
/ˈriː.zən/ = NOUN: разлог, повод, разум, основ, резон;
VERB: расуђивати, промислити;
USER: neden, nedeni, nedenle, sebebi, sebep, sebep
GT
GD
C
H
L
M
O
reasonable
/ˈrēz(ə)nəbəl/ = ADJECTIVE: makul, mantıklı, akılcı, akla uygun, akla yatkın, akıllı;
USER: makul, makul bir, uygun, mantıklı
GT
GD
C
H
L
M
O
reasons
/ˈriː.zən/ = NOUN: neden, sebep, akıl, gerekçe, mantık, us, sağduyu, insaf;
VERB: düşünmek, muhakeme etmek, sonuç çıkarmak, düşünüp taşınmak;
USER: nedenleri, nedenlerle, nedenler, nedenlerden, nedeni
GT
GD
C
H
L
M
O
rebates
/ˈriː.beɪt/ = NOUN: indirim, iade, para iadesi;
USER: indirimler, indirim, iadeleri, iadesi, indirimleri
GT
GD
C
H
L
M
O
receipt
/rɪˈsiːt/ = NOUN: makbuz, alındı, fiş, alma, alınma, reçete, tarife, kazanç, hasılat, yemek tarifi;
VERB: makbuz vermek, fiş vermek;
USER: makbuz, aldıktan, alınmasından, alındığı, makbuzu
GT
GD
C
H
L
M
O
receive
/rɪˈsiːv/ = VERB: almak, çekmek, kabul etmek, karşılamak, teslim almak, ağırlamak, uğramak, parasını almak, evsahipliği yapmak, kaldırmak, başına gelmek, aşai rabbani ayininde ekmek ve şarap almak;
USER: almak, alırsınız, alabilirsiniz, alma, almaya
GT
GD
C
H
L
M
O
received
/rɪˈsiːvd/ = ADJECTIVE: kabul edilmiş, teslim alınmış, geçerli, geçer;
USER: alınan, aldı, almış, aldığı, alan
GT
GD
C
H
L
M
O
receives
/rɪˈsiːv/ = VERB: almak, çekmek, kabul etmek, karşılamak, teslim almak, ağırlamak, uğramak, parasını almak, evsahipliği yapmak, kaldırmak, başına gelmek, aşai rabbani ayininde ekmek ve şarap almak;
USER: alır, aldığı, alan, aldığında, almaktadır
GT
GD
C
H
L
M
O
receiving
/rɪˈsiːv/ = NOUN: kabul, alış, yayını alma, yataklık;
USER: kabul, alma, alan, alıcı, almak
GT
GD
C
H
L
M
O
recently
/ˈriː.sənt.li/ = ADVERB: yeni, geçenlerde, yakınlarda, son günlerde, bu günlerde;
USER: yeni, son zamanlarda, son, yakın, yakın zamanda
GT
GD
C
H
L
M
O
reception
/rɪˈsep.ʃən/ = NOUN: resepsiyon, alma, kabul, alış, karşılama, tepki;
USER: resepsiyon, alış, alma, kabul, Resepsiyonda
GT
GD
C
H
L
M
O
recipient
/rɪˈsɪp.i.ənt/ = NOUN: alıcı, alan kimse;
ADJECTIVE: alıcı, alan, duyarlı, hassas, yatkın;
USER: alıcı, alıcının, alıcıya, alıcısı, alıcıyı
GT
GD
C
H
L
M
O
recognize
/ˈrek.əɡ.naɪz/ = VERB: tanımak, farkına varmak, kabul etmek, farketmek, onaylamak, takdir etmek, ayırt etmek, söz hakkı tanımak, itiraf etmek;
USER: tanımak, kabul, tanır, fark, tanıması
GT
GD
C
H
L
M
O
recognizing
/ˈrek.əɡ.naɪz/ = VERB: tanımak, farkına varmak, kabul etmek, farketmek, onaylamak, takdir etmek, ayırt etmek, söz hakkı tanımak, itiraf etmek;
USER: tanıma, kabul, tanımak, fark, tanıyan
GT
GD
C
H
L
M
O
recommend
/ˌrek.əˈmend/ = VERB: önermek, salık vermek, tavsiye etmek, öğütlemek, tembih etmek, iyi izlenim bırakmak, beğendirmek;
USER: tavsiye, öneriyor, öneririz, tavsiye ettiği, öneriliyor
GT
GD
C
H
L
M
O
recommended
/ˌrek.əˈmend/ = VERB: önermek, salık vermek, tavsiye etmek, öğütlemek, tembih etmek, iyi izlenim bırakmak, beğendirmek;
USER: tavsiye, önerilen, önerilir, tavsiye edilen, tarafından önerilen
GT
GD
C
H
L
M
O
recommends
/ˌrek.əˈmend/ = VERB: önermek, salık vermek, tavsiye etmek, öğütlemek, tembih etmek, iyi izlenim bırakmak, beğendirmek;
USER: önerir, tavsiye, önermektedir, tavsiye eder, tavsiye etmektedir
GT
GD
C
H
L
M
O
record
/rɪˈkɔːd/ = NOUN: kayıt, rekor, plak, sicil, tutanak, belge, rapor, dosya;
VERB: kaydetmek, yazmak, kayda geçirmek, çekmek;
USER: kayıt, kaydı, rekor, kaydını, rekoru
GT
GD
C
H
L
M
O
recorded
/riˈkôrd/ = ADJECTIVE: kaydedilmiş, kayıtlı;
USER: kayıtlı, kaydedilmiş, Kaydedilen, kaydedildi, kaydedilir
GT
GD
C
H
L
M
O
records
/rɪˈkɔːd/ = NOUN: kayıtlar, arşiv, zabıtlar;
USER: kayıtlar, kayıt, kayıtları, kayıt sayısı, rekorları
GT
GD
C
H
L
M
O
reduced
/riˈd(y)o͞os/ = ADJECTIVE: indirimli;
USER: indirimli, azalır, azaltılmış, azaltılabilir, azaltılır
GT
GD
C
H
L
M
O
reducing
/rɪˈdjuːs/ = NOUN: küçültme, azalma, kısma;
ADJECTIVE: indirgen, zayıflatıcı, zayıflama;
USER: küçültme, azalma, azaltarak, azaltılması, azaltmak
GT
GD
C
H
L
M
O
referenced
/ˈrefərəns/ = VERB: kaynakçayı işaretlemek;
USER: başvurulan, referans, atıfta, başvuruda, başvuruyor
GT
GD
C
H
L
M
O
referred
/rɪˈfɜːr/ = VERB: başvurmak, değinmek, bakmak, bahsetmek, göndermek, kastetmek, sevketmek, atfetmek, yararlanmak, ait olmak, ilgili olmak, ima etmek, ait saymak;
USER: sevk, adlandırılan, anılacaktır, ifade, adlandırılır
GT
GD
C
H
L
M
O
reflect
/rɪˈflekt/ = VERB: yansıtmak, düşünmek, aksettirmek, düşünüp taşınmak, ifade etmek;
USER: yansıtmak, yansıtacak, yansıtmaktadır, yansıtan, yansıtır
GT
GD
C
H
L
M
O
refuse
/rɪˈfjuːz/ = NOUN: çöp, atık, süprüntü, döküntü, artık;
VERB: reddetmek, geri çevirmek, kabul etmemek, kaçınmak, karşı koymak;
ADJECTIVE: süprüntü, döküntü;
USER: çöp, reddetme, reddediyorum, reddedebilir, reddetmek
GT
GD
C
H
L
M
O
regarding
/rɪˈɡɑː.dɪŋ/ = PREPOSITION: ilişkin, konusunda, hakkında, dair, gelince, nazaran;
USER: ilişkin, ilgili, ile ilgili, hakkında, konusunda
GT
GD
C
H
L
M
O
regardless
/rɪˈɡɑːd.ləs/ = ADVERB: ne olursa olsun, her şeye rağmen;
ADJECTIVE: dikkatsiz, kayıtsız, aldırışsız;
USER: ne olursa olsun, olursa olsun, bağımsız, bakılmaksızın, bağımsız olarak
GT
GD
C
H
L
M
O
region
/ˈriː.dʒən/ = NOUN: bölge, yöre, alan, çevre, iklim, nahiye;
USER: bölge, bölgede, bölgesi, bölgesinde, bölgenin
GT
GD
C
H
L
M
O
regional
/ˈriː.dʒən.əl/ = ADJECTIVE: bölgesel, yöresel, yerel, lokal;
USER: bölgesel, bölgesel olarak, bölge, yöresel
GT
GD
C
H
L
M
O
regular
/ˈreɡ.jʊ.lər/ = ADJECTIVE: düzenli, normal, olağan, düzgün, sıradan, devamlı, muntazam, kurallı, kadrolu, değişmez;
NOUN: müdavim, gedikli;
USER: düzenli, normal, düzenli olarak, düzenli bir, normal bir
GT
GD
C
H
L
M
O
regularly
/ˈreɡ.jʊ.lər/ = ADVERB: düzenli olarak, devamlı, devamlı olarak, muntazaman, sistemli olarak, adamakıllı, gerçekten;
USER: düzenli olarak, düzenli, devamlı
GT
GD
C
H
L
M
O
regulated
/ˈreɡ.jʊ.leɪt/ = ADJECTIVE: düzenlenmiş;
USER: düzenlenmiş, düzenlenir, düzenlenmiştir, düzenlenen, düzenlenmektedir
GT
GD
C
H
L
M
O
regulation
/ˌreɡ.jʊˈleɪ.ʃən/ = NOUN: düzenleme, ayarlama, ayar, kural, düzen, yasa, düzene sokma, sistem;
ADJECTIVE: yönetmeliğe uygun, resmi, iş;
USER: düzenleme, yönetmelik, düzenlenmesi, düzenlemesi, regülasyonu
GT
GD
C
H
L
M
O
regulations
/ˌreɡ.jʊˈleɪ.ʃən/ = NOUN: yönetmelik, yasalar, mevzuat, kurallar, tüzük, nizamname;
USER: yönetmelik, düzenlemeler, düzenlemelere, düzenlemeleri, yönetmeliklere
GT
GD
C
H
L
M
O
reinforce
/ˌriː.ɪnˈfɔːs/ = VERB: güçlendirmek, pekiştirmek, sağlamlaştırmak, takviye etmek;
USER: güçlendirmek, pekiştirmek, takviye, güçlendirilmesi, güçlendirecek
GT
GD
C
H
L
M
O
related
/rɪˈleɪ.tɪd/ = ADJECTIVE: ilgili, ilişkin, ilişkili, bağlı, akraba;
USER: ilgili, ilişkin, ilişkili, ile ilgili, bağlı
GT
GD
C
H
L
M
O
relating
/rɪˈleɪt/ = VERB: ilgili olmak, bağlı olmak, ilişki kurmak, bağlantı kurmak, ait olmak, ilişkisi olmak;
USER: ilgili, ilişkin, ile, ile ilgili, ilgili olarak
GT
GD
C
H
L
M
O
relation
/rɪˈleɪ.ʃən/ = NOUN: ilişki, bağlantı, bağıntı, bağ, ilgi, akrabalık, oran, ilişik, nispet, alâka, anlatma, söyleme;
USER: ilişki, ilgili, ilişkisi, ilişkin, ilişkiyi
GT
GD
C
H
L
M
O
relationship
/rɪˈleɪ.ʃən.ʃɪp/ = NOUN: ilişki, bağ, akrabalık, yakınlık, ilgi, alâka;
USER: ilişki, ilişkisi, ilişkileri, ilişkiyi, ilişkinin
GT
GD
C
H
L
M
O
relationships
/rɪˈleɪ.ʃən.ʃɪp/ = NOUN: ilişki, bağ, akrabalık, yakınlık, ilgi, alâka;
USER: ilişkiler, ilişkileri, ilişkilerin, ilişkilerini, ilişki
GT
GD
C
H
L
M
O
relative
/ˈrel.ə.tɪv/ = ADJECTIVE: göreceli, bağıl, ilgili, izafi, bağıntılı, karşılaştırmalı;
NOUN: akraba, yakın, hısım, ilgi zamiri, ilgi cümleciği;
USER: bağıl, göreceli, göreli, nispi, ilgili
GT
GD
C
H
L
M
O
relatives
/ˈrel.ə.tɪv/ = NOUN: akraba, yakın, hısım, ilgi zamiri, ilgi cümleciği;
USER: akraba, akrabaları, yakınları, akrabalarına, yakınlarının
GT
GD
C
H
L
M
O
release
/rɪˈliːs/ = VERB: serbest bırakmak, bırakmak, salıvermek;
NOUN: serbest bırakma, bırakma, salıverme, deklanşör, serbest kalma, kurtuluş, devir, feragat, azat;
USER: bırakın, serbest, serbest bırakmak, serbest bırakın, yayınlayacak
GT
GD
C
H
L
M
O
releases
/rɪˈliːs/ = NOUN: serbest bırakma, bırakma, salıverme, deklanşör, serbest kalma, kurtuluş, devir, feragat, azat, muafiyet, yay, yayın izni, muaf tutma, davadan vazgeçme;
USER: bültenleri, açıklamaları, sürümleri, sürümler, bülteni
GT
GD
C
H
L
M
O
releasing
/rɪˈliːs/ = VERB: serbest bırakmak, bırakmak, salıvermek, gevşetmek, feragat etmek, affetmek, koyvermek, salmak, muaf tutmak, gösterime sokmak, yayın izni vermek, ipoteğini çözmek, deklanşöre basmak;
USER: serbest, bırakmadan, bırakarak, piyasaya, yeniliyor
GT
GD
C
H
L
M
O
relentlessly
/rɪˈlent.ləs/ = USER: acımasızca, acımasız, amansızca, durmaksızın, amansız
GT
GD
C
H
L
M
O
reliability
/rɪˈlaɪə.bl̩/ = NOUN: güvenilirlik, dayanıklılık, emniyet, güvenlilik;
USER: güvenilirlik, güvenilirliği, güvenilirliğini, güvenirlik, güvenilir
GT
GD
C
H
L
M
O
religion
/rɪˈlɪdʒ.ən/ = NOUN: din, inanç, diyanet, dindarlık, mezhep, tarikat, iman, kutsal görev, onur meselesi;
USER: din, dini, dinin, dine, İnanç
GT
GD
C
H
L
M
O
rely
/rɪˈlaɪ/ = VERB: inanmak;
USER: güveniyor, güvenmek, itimat, güvenebilirsiniz, kullanan
GT
GD
C
H
L
M
O
remain
/rɪˈmeɪn/ = VERB: kalmak, sürdürmek, durmak, geriye kalmak, aynen kalmak, artmak;
USER: kalmak, kalır, kalması, devam, kalmasını
GT
GD
C
H
L
M
O
remains
/rɪˈmeɪnz/ = NOUN: kalıntılar, kalanlar, artıklar, izler, kalıtlar, ceset kalıntısı, ölünün kemikleri, yemek artıkları;
USER: kalıntılar, kalır, devam, olmaya devam etmektedir, olmaya devam
GT
GD
C
H
L
M
O
remarks
/rɪˈmɑːk/ = NOUN: dikkat, uyarı, yorum, düşünce, ihtar;
VERB: söylemek, belirtmek, dikkat etmek, farketmek, düşüncesini söylemek, yorum yapmak;
USER: sözleri, açıklamalar, notlar, sözler, konuşmasında
GT
GD
C
H
L
M
O
remember
/rɪˈmem.bər/ = VERB: hatırlamak, anımsamak, anmak, düşünmek, hatırda tutmak, yâdetmek, aklında tutmak, ihmal etmemek;
USER: hatırlamak, hatırlıyorum, unutmayın, hatırlıyor, hatırlamıyorum, hatırlamıyorum
GT
GD
C
H
L
M
O
rendered
/ˈren.dər/ = VERB: vermek, kılmak, sunmak, hale getirmek, etmek, çevirmek, geri vermek, eritmek, açıklamak, çevirisini yapmak, çalmak, yorumlamak, ilk kat sıva sürmek;
USER: render, hale, verilen, işlenmiş, işlenen
GT
GD
C
H
L
M
O
repeatedly
/rɪˈpiː.tɪd.li/ = ADVERB: tekrar tekrar, defalarca, durmadan, aralıksız olarak;
USER: tekrar tekrar, defalarca, art arda, sürekli, arka arkaya
GT
GD
C
H
L
M
O
report
/rɪˈpɔːt/ = NOUN: rapor, haber, bilgi, bildiri, tutanak, karne, söylenti;
VERB: bildirmek, rapor etmek, anlatmak, söylemek, ihbar etmek;
USER: rapor, raporu, bildirmek, bildirin, bildiriniz
GT
GD
C
H
L
M
O
reported
/rɪˈpɔː.tɪd/ = VERB: bildirmek, rapor etmek, anlatmak, söylemek, ihbar etmek, sunmak, görünmek, muhabirlik yapmak, hazır bulunmak;
USER: rapor, Min, bildirdi, bildirilen, bildirilmiştir
GT
GD
C
H
L
M
O
reporting
/rɪˈpɔːt/ = VERB: bildirmek, rapor etmek, anlatmak, söylemek, ihbar etmek, sunmak, görünmek, muhabirlik yapmak, hazır bulunmak;
USER: raporlama, rapor, bildirdiği, raporlanması, bildiren
GT
GD
C
H
L
M
O
reports
/rɪˈpɔːt/ = NOUN: rapor, haber, bilgi, bildiri, tutanak, karne, söylenti;
VERB: bildirmek, rapor etmek, söylemek, anlatmak, ihbar etmek;
USER: raporları, raporlar, rapor, raporlarını, raporların
GT
GD
C
H
L
M
O
representative
/ˌrepriˈzentətiv/ = NOUN: temsilci, örnek, vekil, mümessil, milletvekili, acenta, tipik örnek;
ADJECTIVE: temsilci, temsil eden, temsilen, örnek, tipik, karakteristik, sembolik, kişileştiren;
USER: temsilci, temsili, temsilcisi, temsilcisinin, temsil
GT
GD
C
H
L
M
O
representatives
/ˌrepriˈzentətiv/ = NOUN: temsilci, örnek, vekil, mümessil, milletvekili, acenta, tipik örnek;
USER: temsilcileri, temsilcilerinin, temsilciler, temsilcilerinden, temsilcileriyle
GT
GD
C
H
L
M
O
representing
/ˌrep.rɪˈzent/ = VERB: temsil etmek, göstermek, belirtmek, sunmak, simgelemek, betimlemek, ifade etmek, tarif etmek, temsilciliğini yapmak, vekâlet etmek, vekili olmak, canlandırmak, oynamak, sahneye koymak;
USER: temsil eden, temsil, temsilen, gösteren, ifade eden
GT
GD
C
H
L
M
O
reprisals
/riˈprīzəl/ = USER: misilleme, misillemeye, misillemeler, misillemesi, misillemenin,
GT
GD
C
H
L
M
O
reputable
/ˈrep.jʊ.tə.bl̩/ = ADJECTIVE: saygın, tanınmış, itibarlı, ünlü, hatırı sayılır, şerefli;
USER: saygın, saygın bir, tanınmış, itibarlı, ünlü
GT
GD
C
H
L
M
O
reputation
/ˌrep.jʊˈteɪ.ʃən/ = NOUN: itibar, ün, şöhret, ad, şeref;
USER: itibar, ün, üne, bir üne, ünü, ünü
GT
GD
C
H
L
M
O
request
/rɪˈkwest/ = NOUN: talep, istek, rica, istem, dilekçe, arzu, dilek;
VERB: istemek, talep etmek, rica etmek, resmen istemek, ricada bulunmak;
USER: talep, istemek, talebinde, isteği, isteyebilirsiniz
GT
GD
C
H
L
M
O
requests
/rɪˈkwest/ = NOUN: talep, istek, rica, istem, dilekçe, arzu, dilek;
VERB: istemek, talep etmek, rica etmek, resmen istemek, ricada bulunmak;
USER: istekleri, kişi, talepleri, istek, isteklerini
GT
GD
C
H
L
M
O
require
/rɪˈkwaɪər/ = VERB: istemek, gerektirmek, zorunlu tutmak, gerekmek, gerekli olmak, ihtiyacı olmak, icap etmek, eksik olmak;
USER: gerektirir, gerektiren, ihtiyaç, gerektirebilir, gerekir
GT
GD
C
H
L
M
O
required
/rɪˈkwaɪər/ = ADJECTIVE: gereken, lazım;
USER: gereken, gerekli, gereklidir, gerekmektedir, gerekir
GT
GD
C
H
L
M
O
requirement
/rɪˈkwaɪə.mənt/ = NOUN: gereksinim, gereklilik, ihtiyaç, koşul, gerek, istek, icap, lüzum;
USER: gereklilik, gereksinim, ihtiyaç, gereksinimi, ihtiyacı
GT
GD
C
H
L
M
O
requirements
/rɪˈkwaɪə.mənt/ = NOUN: gereksinim, gereklilik, ihtiyaç, koşul, gerek, istek, icap, lüzum;
USER: gereksinimleri, Gereksinim, gereksinimlerini, ihaleler, şartları
GT
GD
C
H
L
M
O
requires
/rɪˈkwaɪər/ = VERB: istemek, gerektirmek, zorunlu tutmak, gerekmek, gerekli olmak, ihtiyacı olmak, icap etmek, eksik olmak;
USER: gerektirir, gerektiren, gerekir, gerektirmektedir, gereklidir, gereklidir
GT
GD
C
H
L
M
O
resale
/ˌriːˈseɪl/ = NOUN: perakende satış, tekrar satış;
USER: perakende satış, satış, satmak, yeniden satış, satım
GT
GD
C
H
L
M
O
reserves
/rɪˈzɜːv/ = NOUN: rezerv, yedek, ihtiyat, kaynak, fon, stok, korumaya alınmış arazi, ön koşul, şart, çekingenlik;
USER: rezervleri, yedekler, Yedekleri, rezervlerinin, rezerv
GT
GD
C
H
L
M
O
resolved
/rɪˈzɒlvd/ = ADJECTIVE: kararlı, azimli, karara bağlanmış;
USER: kararlı, çözüldü, karar, çözülmesi, çözülmüş
GT
GD
C
H
L
M
O
resolving
/rɪˈzɒlv/ = VERB: gidermek, çözmek, çözümlemek, halletmek, karara bağlamak, karar vermek, dönüştürmek, ayırmak, tahlil etmek, analizini yapmak, haline getirmek, karara varmak, azmetmek, aklına koymak, ayrışmak, dönüşmek;
USER: çözme, çözmek, çözümünde, çözümü, çözülmesi
GT
GD
C
H
L
M
O
resource
/rɪˈzɔːs/ = NOUN: kaynak, çare, uğraş, vasıta, yardımına başvurulacak kimse, beceri, çözüm bulma yeteneği, oyalayıcı şey;
USER: kaynak, kaynağı, kaynakları, kaynaktır, kaynağın
GT
GD
C
H
L
M
O
resources
/ˈrēˌsôrs,ˈrēˈzôrs,riˈsôrs,riˈzôrs/ = NOUN: kaynaklar, olanaklar, imkânlar, parasal kaynaklar, aktifler;
USER: kaynaklar, kaynaklarını, bilgi, kaynakları, kaynakların
GT
GD
C
H
L
M
O
respect
/rɪˈspekt/ = NOUN: saygı, riayet, hürmet, uyma, ilgi, hatır, ayrıcalık gözetme, bakım, alâka;
VERB: saygı göstermek, uymak, hürmet etmek, saymak, ilgili bulunmak, riâyet etmek;
USER: saygı, ilgili, göre, açısından, açıdan
GT
GD
C
H
L
M
O
respects
/rɪˈspekt/ = NOUN: saygılar, hürmetler, selamlar;
USER: saygılar, açıdan, bakımdan, saygı, açılardan
GT
GD
C
H
L
M
O
respond
/rɪˈspɒnd/ = VERB: yanıtlamak, cevap vermek, karşılık vermek, cevap yazmak, etkilenmek, ses vermek;
USER: cevap vermek, yanıtlamak, yanıt, cevap, yanıt vermek
GT
GD
C
H
L
M
O
response
/rɪˈspɒns/ = NOUN: yanıt, tepki, cevap, karşılık, yansıma, etkilenme, ses verme, cemaatin papazdan sonra tekrarladığı ilâhi;
USER: yanıt, cevap, tepki, yanıtı, tepkisi
GT
GD
C
H
L
M
O
responsibilities
/rɪˌspɒn.sɪˈbɪl.ɪ.ti/ = NOUN: sorumluluk, yükümlülük, mesuliyet, güvenilirlik, sağlamlık, ödeme gücü, temyiz gücü;
USER: sorumlulukları, sorumluluklar, sorumluluklarını, sorumluluk, sorumluluklarının
GT
GD
C
H
L
M
O
responsibility
/rɪˌspɒn.sɪˈbɪl.ɪ.ti/ = NOUN: sorumluluk, yükümlülük, mesuliyet, güvenilirlik, sağlamlık, ödeme gücü, temyiz gücü;
USER: sorumluluk, sorumluluğu, sorumluluğundadır, sorumluluğunu, sorumlu
GT
GD
C
H
L
M
O
responsible
/rɪˈspɒn.sɪ.bl̩/ = NOUN: sorumluluk, yükümlülük, mesuliyet, güvenilirlik, sağlamlık, ödeme gücü, temyiz gücü;
USER: sorumlu, sorumludur, sorumluluk, sorumlusu, sorumluluk sahibi
GT
GD
C
H
L
M
O
restrict
/rɪˈstrɪkt/ = VERB: kısıtlamak, sınırlamak, sınırlama getirmek, tahdit etmek;
USER: kısıtlamak, sınırlamak, kısıtlama, sınırlandırmak, kısıtlayabilirsiniz
GT
GD
C
H
L
M
O
restrictions
/rɪˈstrɪk.ʃən/ = NOUN: kısıtlama, sınırlama, yasak, tahdit, kayıt;
USER: kısıtlamalar, kısıtlamaları, kısıtlama, sınırlamalar, kısıtlamaların
GT
GD
C
H
L
M
O
restrictive
/rɪˈstrɪk.tɪv/ = ADJECTIVE: kısıtlayıcı, sınırlayıcı, tanımlayıcı, bağlayıcı;
USER: kısıtlayıcı, sınırlayıcı, restriktif, kısıtlayıcı bir, kısıtlayıcıdır
GT
GD
C
H
L
M
O
result
/rɪˈzʌlt/ = NOUN: sonuç, netice, akıbet, semere, son, ürün;
VERB: sonucu olmak;
USER: sonuç, neden, yol, sonuçlanabilir, sebep
GT
GD
C
H
L
M
O
results
/rɪˈzʌlt/ = NOUN: sonuç, netice, akıbet, semere, son, ürün;
VERB: sonucu olmak;
USER: sonuçları, sonuçlar, sonuç, sonuçlarını, sonuçlara, sonuçlara
GT
GD
C
H
L
M
O
retain
/rɪˈteɪn/ = VERB: tutmak, kaybetmemek, alıkoymak, unutmamak, elinden kaçırmamak, parayla tutmak;
USER: tutmak, korumak, muhafaza, korur, saklayın
GT
GD
C
H
L
M
O
retained
/rɪˈteɪn/ = VERB: tutmak, kaybetmemek, alıkoymak, unutmamak, elinden kaçırmamak, parayla tutmak;
USER: muhafaza, korudu, korunur, geçmiş, birikmiş
GT
GD
C
H
L
M
O
retaliation
/rɪˈtæl.i.eɪt/ = NOUN: misilleme, öç, dişe diş;
USER: misilleme, misillemeye, intikam, misillemede, misillemesi
GT
GD
C
H
L
M
O
retired
/rɪˈtaɪəd/ = ADJECTIVE: emekli, inzivaya çekilmiş, kuytu, ıssız, gözden uzak, uzaklarda;
USER: emekli, emekli oldu, emekliye, emekliye ayrıldı, emekli olan
GT
GD
C
H
L
M
O
return
/rɪˈtɜːn/ = VERB: dönmek, geri dönmek, döndürmek, getirmek;
NOUN: dönüş, iade, geri dönüş, getiri, geri dönme, karşılık;
ADJECTIVE: dönüş, iade;
USER: dönmek, geri, geri dönmek, iade, dönüş
GT
GD
C
H
L
M
O
returned
/riˈtərn/ = VERB: dönmek, geri dönmek, döndürmek, getirmek, iade etmek, geri göndermek, geri vermek, geri gelmek, misilleme yapmak, tekrarlamak, nüksetmek, getiri sağlamak;
USER: döndü, iade, geri, döndürülen, döndürülür
GT
GD
C
H
L
M
O
reveals
/rɪˈviːl/ = VERB: açığa vurmak, meydana çıkarmak, gözler önüne sermek, ifşa etmek, belli etmek, esin vermek, ilham vermek, vahiy etmek;
NOUN: pervaz;
USER: ortaya, ortaya koymaktadır, gösterir, ortaya çıkarır, göstermektedir
GT
GD
C
H
L
M
O
revenues
/ˈrev.ən.juː/ = NOUN: gelir, hasılat, kazanç, aidat;
USER: gelir, gelirleri, gelirlerinin, gelirler, gelirlerini
GT
GD
C
H
L
M
O
review
/rɪˈvjuː/ = VERB: gözden geçirmek, eleştirmek, teftiş etmek, yeniden incelemek, kritiğini yapmak;
NOUN: eleştiri, teftiş, eleştiri yazısı, yeniden inceleme, revizyon, revü, kritik;
USER: gözden, yorumlayan, yorum, gözden geçirmek
GT
GD
C
H
L
M
O
reviewed
/ˌpɪə.rɪˈvjuː/ = VERB: gözden geçirmek, eleştirmek, teftiş etmek, yeniden incelemek, kritiğini yapmak, denetim yapmak, geçmişi düşünmek, geçmişi anmak, bir bakışta kavramak, detayları ile görmek, tekrar etmek, yeniden göz atmak;
USER: Yorumlar, yorumlanan, yorum
GT
GD
C
H
L
M
O
reviewing
/rɪˈvjuː/ = VERB: gözden geçirmek, eleştirmek, teftiş etmek, yeniden incelemek, kritiğini yapmak, denetim yapmak, geçmişi düşünmek, geçmişi anmak, bir bakışta kavramak, detayları ile görmek, tekrar etmek, yeniden göz atmak;
USER: gözden, inceledikten, incelerken, gözden geçirme, inceleyerek
GT
GD
C
H
L
M
O
rigging
/ˈrɪɡ.ɪŋ/ = NOUN: arma, donanım, hile, dalavere, donatma, uçağın kanat ve kuyruk ayarı;
USER: arma, donanım, yelken donanımları, donanımları, armalar
GT
GD
C
H
L
M
O
right
/raɪt/ = ADVERB: doğru, sağa, tam, sağda, sağdan, yolunda, düzgün, tam olarak, dosdoğru, gayet, doğrudan doğruya, cidden;
NOUN: sağ, hak, sağ taraf, gerçek, doğruluk, düzen;
ADJECTIVE: sağ, doğru, haklı, dik, en uygun, düz, gerçek, yasal, dürüst, sağlıklı, dik açılı, düzenli;
VERB: düzeltmek, doğrultmak, dik konuma getirmek, haklı çıkarmak, telâfi etmek, çeki düzen vermek, derleyip toplamak, itibarını iade etmek;
USER: doğru, sağ, hakkı, sağa, hak
GT
GD
C
H
L
M
O
rights
/raɪt/ = NOUN: sağ, hak, sağ taraf, gerçek, doğruluk, düzen;
VERB: düzeltmek, doğrultmak, dik konuma getirmek, haklı çıkarmak, telâfi etmek, derleyip toplamak, çeki düzen vermek, itibarını iade etmek;
USER: hakları, haklar, haklarını, haklarının, hak
GT
GD
C
H
L
M
O
risk
/rɪsk/ = NOUN: risk, tehlike, riziko;
VERB: tehlikeye atmak, göze almak, riske atmak;
USER: risk, riski, riskini, riskine, riskli
GT
GD
C
H
L
M
O
road
/rəʊd/ = NOUN: yol, karayolu, cadde, demiryolu, maden geçidi, demirleme yeri;
USER: yol, yolda, road, yolun, yolu
GT
GD
C
H
L
M
O
role
/rəʊl/ = NOUN: rol;
VERB: rol yapmak;
USER: rol, rolü, bir rol, rolünü, rolünün, rolünün
GT
GD
C
H
L
M
O
routing
/raʊt/ = VERB: bozguna uğratmak, darmadağın etmek, araştırmak, aramak, eşelemek;
USER: yönlendirme, routing, yönlendirmeyi, rota
GT
GD
C
H
L
M
O
rule
/ruːl/ = NOUN: kural, hüküm, idare, egemenlik, prensip, cetvel, kanun, tüzük, yönetmelik, gönye;
VERB: yönetmek, hükmetmek;
USER: kural, ekarte, hakim, kuralı, kuralın
GT
GD
C
H
L
M
O
rules
/ruːl/ = NOUN: kurallar, tüzük;
USER: kurallar, kuralları, kurallara, kurallarını, kurallarına
GT
GD
C
H
L
M
O
rumor
/ˈruː.mər/ = NOUN: söylenti, dedikodu, rivayet, şayia;
VERB: yaymak, dedikodusunu çıkarmak;
USER: söylenti, dedikodu, rivayete, söylentiler, rivayet
GT
GD
C
H
L
M
O
rush
/rʌʃ/ = NOUN: acele, hücum, akın, telaş, koşuşturma, koşma;
VERB: koşturmak, acele ettirmek, koşmak, aceleye getirmek, saldırmak, atılmak;
USER: acele, aceleye, rush, hücum, koşturmak
GT
GD
C
H
L
M
O
s
= USER: s, ler, lar, temizle, larındaki
GT
GD
C
H
L
M
O
sacrificing
/ˈsakrəˌfīs/ = VERB: kurban etmek, feda etmek, zararına satmak, kıymak, fedakârlıkta bulunmak;
USER: ödün, feda, kurban, taviz, feragat
GT
GD
C
H
L
M
O
safe
/seɪf/ = ADJECTIVE: güvenli, emin, tehlikesiz, sağlam, güvencede, emin ellerde, kesin, korkusuz, muhakkak;
NOUN: kasa, çelik kasa;
USER: güvenli, kasa, güvenli bir, içi kasa, kasası
GT
GD
C
H
L
M
O
safeguard
/ˈseɪf.ɡɑːd/ = VERB: korumak, himaye etmek;
NOUN: koruma, koruyucu, himaye;
USER: korumak, koruma, korunması, güvence altına, korunmasına
GT
GD
C
H
L
M
O
safeguards
/ˈseɪf.ɡɑːd/ = NOUN: koruma, koruyucu, himaye;
USER: güvenlik önlemleri, güvenceler, önlemler, güvence, önlem
GT
GD
C
H
L
M
O
safety
/ˈseɪf.ti/ = NOUN: güvenlik, emniyet, selamet;
ADJECTIVE: koruyucu;
USER: güvenlik, güvenliği, emniyet, güvenliğini, emanet
GT
GD
C
H
L
M
O
sale
/seɪl/ = NOUN: satış, satım, ucuzluk, indirimli satış, sürüm, talep, mezat, açık artırma ile satış;
USER: satış, Satılık, satışı, indirimdedir, Kiralık, Kiralık
GT
GD
C
H
L
M
O
sales
/seɪl/ = ADJECTIVE: satış;
USER: satış, satışları, satışlar, satışı, sat
GT
GD
C
H
L
M
O
same
/seɪm/ = ADJECTIVE: aynı, benzer, tıpkı, farksız, farketmez;
USER: aynı, benzer, benzer
GT
GD
C
H
L
M
O
sanctions
/ˈsæŋk.ʃənzˌbʌs.tɪŋ/ = NOUN: yaptırım, müeyyide, onay, izin, müsaade, yasaları çiğnemenin cezası;
USER: yaptırımlar, yaptırım, yaptırımların, yaptırımları, yaptırımlara
GT
GD
C
H
L
M
O
satisfied
/ˈsæt.ɪs.faɪd/ = ADJECTIVE: memnun, tatmin olmuş, hoşnut;
USER: memnun, satisfied, memnun kaldığınızı, tatmin, Memnunum
GT
GD
C
H
L
M
O
say
/seɪ/ = NOUN: söz, laf, son söz;
VERB: söylemek, demek, etmek, bildirmek, okumak, tekrarlamak, farzetmek, varsaymak;
USER: demek, söylemek, söylüyor, söylüyorlar, söyleyebilirim, söyleyebilirim
GT
GD
C
H
L
M
O
says
/seɪ/ = NOUN: söz, laf, son söz;
VERB: söylemek, demek, etmek, bildirmek, okumak, tekrarlamak, farzetmek, varsaymak;
USER: diyor, söylüyor, söyledi, diyor ki, der, der
GT
GD
C
H
L
M
O
scheme
/skiːm/ = NOUN: plan, düzen, entrika, tasarı, tertip, komplo, uyum;
VERB: düzenlemek, dolap çevirmek, tasarlamak, entrika çevirmek, komplo kurmak;
USER: plan, düzen, düzeni, şeması, planı
GT
GD
C
H
L
M
O
scrutiny
/ˈskruː.tɪ.ni/ = NOUN: dikkatli inceleme, ince eleyip sık dokuma, oyların yeniden sayımı;
USER: inceleme, incelemeye, denetimi, incelenmesi, incelemesine
GT
GD
C
H
L
M
O
search
/sɜːtʃ/ = NOUN: arama, araştırma;
VERB: aramak, araştırmak, incelemek, yoklamak, üstünü aramak, sondalamak, gedik açmak;
USER: arama, aramak, aramanıza, arayabilirsiniz, Aramayı
GT
GD
C
H
L
M
O
secretarial
/ˌsek.rəˈteə.ri.əl/ = ADJECTIVE: sekreterlik, sekreter, sekreterlikle ilgili;
USER: sekreterlik, sekreterya, sekretarya, sekreter
GT
GD
C
H
L
M
O
secrets
/ˈsiː.krət/ = NOUN: esrar;
USER: sırları, sır, sırlar, sırlarını, Secrets
GT
GD
C
H
L
M
O
section
/ˈsek.ʃən/ = NOUN: bölüm, kesit, kısım, kesim, bölge, bölme, kesme, kompartıman, manga, alt şube;
VERB: bölmek, kısımlara ayırmak;
USER: bölüm, bölümünde, bölümde, bölümü, bölümüne
GT
GD
C
H
L
M
O
sections
/ˈsek.ʃən/ = NOUN: bölüm, kesit, kısım, kesim, bölge, bölme, kesme, kompartıman, manga, alt şube;
VERB: bölmek, kısımlara ayırmak;
USER: bölümler, bölümleri, bölüm, bölümlerde, bölümlere
GT
GD
C
H
L
M
O
sector
/ˈsek.tər/ = NOUN: sektör, bölge, işkolu, dilim, daire dilimi, ölçüm teleskopu;
USER: sektör, sektörü, sektöründe, sektörünün, sektörün
GT
GD
C
H
L
M
O
securing
/sɪˈkjʊər/ = VERB: sağlamak, korumak, sağlamlaştırmak, güvenceye almak, elde etmek, sigortalamak, sağlama almak, sağlama bağlamak, teminât vermek, sıkıca kapatmak;
USER: güvence, güvenliğini, sabitleme, emniyet, sabitleyen
GT
GD
C
H
L
M
O
securities
/sɪˈkjʊə.rɪ.ti/ = NOUN: senetler, tahviller;
USER: menkul, menkul kıymetler, menkul kıymet, Senetleri, kıymetler
GT
GD
C
H
L
M
O
security
/sɪˈkjʊə.rɪ.ti/ = NOUN: güvenlik, emniyet, güvence, güvenlik önlemleri, kefalet, rehin, depozito, ipotek, selamet, teminât;
USER: güvenlik, Security, güvenliği, güvenliğini, Emniyet
GT
GD
C
H
L
M
O
see
/siː/ = VERB: görmek, anlamak, bakmak, görüşmek, seyretmek, uğurlamak, yolcu etmek, sezmek, farketmek, göz önüne almak, görüp geçirmek;
NOUN: papalık, piskoposluk;
USER: görmek, bkz, bakın, bakınız, göremeyecek, göremeyecek
GT
GD
C
H
L
M
O
seeking
/siːk/ = VERB: aramak, araştırmak, istemek, çıkarmaya çalışmak, peşinde koşmak, uğraşmak, aranmak, kazanmaya çalışmak, öğrenmeye çalışmak;
USER: arayan, isteyen, arıyorlar, arama, arıyor
GT
GD
C
H
L
M
O
sees
/siː/ = VERB: görmek, anlamak, bakmak, görüşmek, seyretmek, uğurlamak, yolcu etmek, sezmek, farketmek, göz önüne almak, görüp geçirmek;
NOUN: papalık, piskoposluk;
USER: görür, görüyor, gördüğü, gören, görmektedir
GT
GD
C
H
L
M
O
selection
/sɪˈlek.ʃən/ = NOUN: seçim, seçme, seleksiyon, seçenek, seçmeler, doğal ayıklanma;
USER: seçim, seçimi, seçimini, seçme, selection
GT
GD
C
H
L
M
O
sell
/sel/ = VERB: satmak, satılmak, sattırmak, beğenilmek, kazıklamak, aldatmak, ele vermek;
NOUN: satış, hile, satış yöntemi, dalavere, dolap, hayal kırıklığı;
USER: satmak, satış, satmaya, satan, satmayı, satmayı
GT
GD
C
H
L
M
O
selling
/ˌbestˈsel.ər/ = NOUN: satış, satıcılık, satış yöntemi;
ADJECTIVE: satış;
USER: satış, satan, çok satan, satışı, satıyoruz
GT
GD
C
H
L
M
O
send
/send/ = VERB: göndermek, yollamak, atmak, fırlatmak, etmek, sokmak, yayın yapmak, sevketmek, coşturmak;
USER: göndermek, gönderin, gönderebilirsiniz, gönder, gönderebilir
GT
GD
C
H
L
M
O
sending
/send/ = NOUN: gönderme, sevk;
USER: gönderme, göndererek, kalma, göndermek, gönderirken
GT
GD
C
H
L
M
O
sends
/send/ = VERB: göndermek, yollamak, atmak, fırlatmak, etmek, sokmak, yayın yapmak, sevketmek, coşturmak;
USER: gönderir, gönderen, gönderdiği, gönderdiğinde, gönderiyor
GT
GD
C
H
L
M
O
senior
/ˈsiː.ni.ər/ = ADJECTIVE: kıdemli, üst, yaşlı, yaşça büyük, daha yaşlı, son sınıfa ait;
NOUN: üst, büyük, son sınıf öğrencisi, baba, kıdemli kimse, yaşça büyük olan kimse;
USER: kıdemli, üst, üst düzey, düzey, üst düzey bir
GT
GD
C
H
L
M
O
sensitive
/ˈsen.sɪ.tɪv/ = ADJECTIVE: hassas, duyarlı, duygulu, alıngan, içli;
NOUN: hassas kimse, alıngan kimse;
USER: duyarlı, hassas, duyarlıdır, hassas bir, duyarlı bir
GT
GD
C
H
L
M
O
sensitivity
/ˌsensiˈtivitē/ = NOUN: duyarlılık, hassaslık, duyarlık, alınganlık;
USER: duyarlılık, hassasiyet, duyarlılığı, hassasiyeti, hassasiyetini
GT
GD
C
H
L
M
O
sent
/sent/ = VERB: göndermek, yollamak, atmak, fırlatmak, etmek, sokmak, yayın yapmak, sevketmek, coşturmak;
USER: gönderdi, gönderilen, gönderdiğiniz, gönderilir, gönderilecektir
GT
GD
C
H
L
M
O
sentences
/ˈsen.təns/ = NOUN: cümle, tümce, hüküm, karar, söz, mahkeme kararı, yargı, özdeyiş, vecize;
VERB: ceza vermek, hüküm vermek, mahkum etmek, hüküm giydirmek;
USER: cümleler, cümle, cümleleri, cümleleri
GT
GD
C
H
L
M
O
serious
/ˈsɪə.ri.əs/ = ADJECTIVE: ciddi, önemli, ağır, ağırbaşlı, şakaya gelmeyen;
USER: ciddi, ciddi bir, önemli, ağır
GT
GD
C
H
L
M
O
seriously
/ˈsɪə.ri.əs.li/ = ADVERB: ağır, ciddi olarak, cidden, ağır şekilde;
USER: ağır, ciddi olarak, cidden, ciddi, ciddiye
GT
GD
C
H
L
M
O
served
/sɜːv/ = VERB: hizmet vermek, hizmet etmek, vermek, görev yapmak, çalışmak, servis yapmak, yaramak, yerine getirmek, hapis yatmak, kulluk etmek, müşteriye bakmak, çektirmek, yararı dokunmak, yetmek, işine yaramak, olanak tanımak, servis atışı yapmak, kötü davranmak, el vermek;
USER: hizmet, servis, sunulan, görev, sunulmaktadır
GT
GD
C
H
L
M
O
serves
/sɜːv/ = NOUN: servis, servis atışı, servis sırası;
VERB: hizmet vermek, hizmet etmek, vermek, görev yapmak, çalışmak, servis yapmak, yaramak, yerine getirmek, hapis yatmak;
USER: hizmet, hizmet vermektedir, vermektedir, sunmaktadır, servis
GT
GD
C
H
L
M
O
service
/ˈsɜː.vɪs/ = NOUN: hizmet, servis, görev, faaliyet, ayin, askerlik, işleme, ibadet, tebliğ, fayda;
ADJECTIVE: hizmet;
VERB: hizmet vermek;
USER: hizmet, servisi, servis, hizmeti, hizmetleri
GT
GD
C
H
L
M
O
services
/ˈsɜː.vɪs/ = NOUN: aletler, servis takımı, çay takımı, araç gereçler;
USER: hizmetleri, hizmetler, hizmet, hizmetlere, hizmeti
GT
GD
C
H
L
M
O
serving
/ˈsɜː.vɪŋ/ = NOUN: porsiyon, servis, tabak;
USER: servis, hizmet, hizmet veren, sunan, görev, görev
GT
GD
C
H
L
M
O
set
/set/ = VERB: ayarlamak, belirlemek, kurmak, koymak, yapmak, düzenlemek;
NOUN: set, dizi, takım;
ADJECTIVE: belirlenmiş, kurulmuş, belirli;
USER: ayarlamak, set, ayarlayın, ayarlanır, ayarlayabilirsiniz, ayarlayabilirsiniz
GT
GD
C
H
L
M
O
setting
/ˈset.ɪŋ/ = NOUN: set, sertleşme, düzenleme, dekor, sahne, beste, batış, bir kişilik yemek takımı, dizme, bileme, olay yeri, çerçeve, hikâyenin geçtiği yer, testere diş çaprazını ayarlama;
USER: ayarı, ayar, ayarlama, ayarlayarak, ayarını
GT
GD
C
H
L
M
O
several
/ˈsev.ər.əl/ = NOUN: birkaç, birkaç kişi;
ADJECTIVE: birkaç, farklı, değişik, bir takım, birbirinden farklı;
USER: birkaç, çeşitli, birçok, çok, birden
GT
GD
C
H
L
M
O
sex
/seks/ = NOUN: seks, cinsiyet, cins, cinsellik, cinsel ilişki;
ADJECTIVE: seks, cinsel, cinsel istek uyandıran;
VERB: cinsiyetini belirlemek;
USER: seks, cinsiyet, sex, cinsiyetten, cinsel
GT
GD
C
H
L
M
O
sexual
/ˈsek.sjʊəl/ = ADJECTIVE: cinsel, seksüel, eşeyli, cinsel organı olan;
USER: cinsel, seksüel, Seks
GT
GD
C
H
L
M
O
shared
/ʃeəd/ = VERB: paylaşmak, bölüşmek, katılmak, iştirak etmek, ortak kullanmak;
USER: paylaşılan, ortak, paylaştı, paylaşımlı, paylaşılır
GT
GD
C
H
L
M
O
shareholders
/ˈʃeəˌhəʊl.dər/ = NOUN: hissedar, ortak, pay sahibi;
USER: hissedarlar, pay sahiplerinin, pay sahipleri, pay, hissedarları
GT
GD
C
H
L
M
O
shares
/ʃeər/ = VERB: paylaşmak, bölüşmek, katılmak, iştirak etmek, ortak kullanmak;
NOUN: pay, hisse, hisse senedi, katılım, sermaye payı, kâr payı, saban demiri;
USER: hisse, hisselerinin, hisseleri, payları, pay
GT
GD
C
H
L
M
O
sharing
/ˈdʒɒb.ʃeər/ = NOUN: iştirak;
USER: paylaşımı, paylaşım, paylaşmak, paylaşan, paylaşarak
GT
GD
C
H
L
M
O
she
/ʃiː/ = PRONOUN: o;
NOUN: kadın;
USER: o, diye, onun, kadın
GT
GD
C
H
L
M
O
sheet
/ʃiːt/ = NOUN: levha, yaprak, tabaka, çarşaf, katman, gazete, saç tabakası, iskota halatı;
VERB: çarşaf örtmek, örtmek, sarmak, kaplamak, iskotasını çekmek;
USER: yaprak, levha, sayfası, rapora, sac
GT
GD
C
H
L
M
O
should
/ʃʊd/ = USER: should-, should, ise, -meli, -meliydi, -malıydı;
USER: -meli, gerekir, gerektiği, olmalıdır, gereken, gereken
GT
GD
C
H
L
M
O
show
/ʃəʊ/ = VERB: göstermek, gösterilmek, kanıtlamak, sergilemek, görünmek, ibraz etmek, açıklamak;
NOUN: gösteri, gösteriş, şov, teşhir, sergi;
USER: göstermek, göster, gösterin, göstermektedir
GT
GD
C
H
L
M
O
shown
/ʃəʊn/ = VERB: göstermek, gösterilmek, kanıtlamak, sergilemek, görünmek, açıklamak, ibraz etmek, belli etmek, belli olmak, meydana çıkarmak, öğretmek, dışa vurmak, renk vermek, sahnelemek, delâlet etmek, gösterimde olmak, kendini göstermek, belirtmek;
USER: gösterilir, gösterilen, gösterildiği, gösterilecek, gösterilmiştir
GT
GD
C
H
L
M
O
sign
/saɪn/ = VERB: imzalamak, imza atmak, işaretlemek, belirtmek, işaret etmek;
NOUN: işaret, iz, tabela, burç, nişan, alâmet, gösterge;
USER: imzalamak, oturum, kayıt, giriş, oturum açın
GT
GD
C
H
L
M
O
signature
/ˈsɪɡ.nɪ.tʃər/ = NOUN: imza, işaret, mühür, tanıtım müziği, damga, nota imi, kaşe, ilacın kullanım şeklini yazan bölüm;
USER: imza, signature, imzası, imzasını, imzayı
GT
GD
C
H
L
M
O
significant
/sigˈnifikənt/ = ADJECTIVE: önemli, anlamlı, kayda değer, manâlı;
USER: önemli, anlamlı, önemli bir, belirgin, anlamlı bir
GT
GD
C
H
L
M
O
similar
/ˈsɪm.ɪ.lər/ = NOUN: benzer, benzerlik, emsal, aynılık;
ADJECTIVE: benzer, benzeyen, eş, benzeşen;
USER: benzer, benzeri, e benzer, benzer bir, benzer bir
GT
GD
C
H
L
M
O
similarly
/ˈsɪm.ɪ.lə.li/ = ADVERB: aynı, benzer bir şekilde, bunun gibi;
USER: aynı, Benzer, Benzer şekilde, ucuz, aynı şekilde
GT
GD
C
H
L
M
O
simply
/ˈsɪm.pli/ = ADVERB: sadece, basitçe, sade bir şekilde, açıkça, tamamen, sırf, yalın biçimde, yanız, özentisiz;
USER: sadece, basitçe, basit, yalnızca, sade, sade
GT
GD
C
H
L
M
O
since
/sɪns/ = ADVERB: beri, bu yana, o zamandan beri;
CONJUNCTION: madem, olalı, edeli, mademki, yapalı, -den beri, -dığı için;
PREPOSITION: -den beri, -den itibaren, -den bu yana;
USER: beri, bu yana, yana, tarihi, olma tarihi, olma tarihi
GT
GD
C
H
L
M
O
sincerely
/sɪnˈsɪə.li/ = ADVERB: içtenlikle, samimiyetle, içten, samimi olarak, candan;
USER: içtenlikle, samimi, samimiyetimizle, samimiyetle, içten
GT
GD
C
H
L
M
O
sister
/ˈsɪs.tər/ = NOUN: kardeş, rahibe, kızkardeş, abla, hemşire, hastabakıcı;
USER: kardeş, kız kardeşi, kardeşi, kardeşim, ablam
GT
GD
C
H
L
M
O
situation
/ˌsɪt.juˈeɪ.ʃən/ = NOUN: durum, konum, yer, şartlar, hal, mevki, görev;
USER: durum, durumu, durumda, durumun, duruma
GT
GD
C
H
L
M
O
situations
/sɪt.juˌeɪ.ʃənz ˈveɪ.kənt/ = NOUN: durum, konum, yer, şartlar, hal, mevki, görev;
USER: durumlar, durumlarda, durumları, durumlara, durumda
GT
GD
C
H
L
M
O
small
/smɔːl/ = ADJECTIVE: küçük, az, ufak, hafif, minik, mini, küçücük, ufak tefek, önemsiz, basit, ufacık, zayıf, mütevazi, fakir, sıradan, arka, dar kısım;
USER: küçük, küçük bir, az, small, ufak, ufak
GT
GD
C
H
L
M
O
smaller
/smɔːl/ = ADJECTIVE: daha küçük;
USER: daha küçük, küçük, küçük bir, daha küçük bir, küçüktür
GT
GD
C
H
L
M
O
so
/səʊ/ = CONJUNCTION: bu yüzden, yani, için, diye, -ması için;
ADVERB: çok, kadar, böylece, öyle, o kadar, böyle, pek, de, da, demek, şöyle, demek ki, öyleki, aynen;
NOUN: sol;
USER: bu yüzden, çok, böylece, kadar, yani, yani
GT
GD
C
H
L
M
O
social
/ˈsəʊ.ʃəl/ = ADJECTIVE: sosyal, toplumsal, toplumcul, toplu halde yaşayan;
NOUN: kilise üyelerinin resmi olmayan toplantısı;
USER: sosyal, toplumsal
GT
GD
C
H
L
M
O
software
/ˈsɒft.weər/ = NOUN: yazılım, bilgisayar programı;
USER: yazılım, yazılımı, yazılımını, programı, yazılımları
GT
GD
C
H
L
M
O
sold
/səʊld/ = VERB: satmak, satılmak, sattırmak, beğenilmek, kazıklamak, aldatmak, ele vermek;
USER: satılan, satışa, satılır, satılmaktadır, satıldı, satıldı
GT
GD
C
H
L
M
O
solve
/sɒlv/ = VERB: çözmek, çözümlemek, çözüm bulmak, halletmek, aydınlatmak;
USER: çözmek, çözmeye, çözme, çözümü, çözebilir
GT
GD
C
H
L
M
O
some
/səm/ = ADJECTIVE: bazı, bir, biraz, kimi, yaklaşık, bir takım, çok;
PRONOUN: bazı, bazıları, kimi, herhangi bir;
ADVERB: biraz;
USER: bazı, biraz, bir, bazıları, kimi, kimi
GT
GD
C
H
L
M
O
someone
/ˈsʌm.wʌn/ = PRONOUN: birisi, biri, kimse, şahsiyet, önemli kimse;
USER: birisi, biri, birinin, birini, kimse
GT
GD
C
H
L
M
O
something
/ˈsʌm.θɪŋ/ = NOUN: bir şey, önemli bir şey;
USER: bir şey, şey, bir, şeyler, bir şeyler, bir şeyler
GT
GD
C
H
L
M
O
sometimes
/ˈsʌm.taɪmz/ = ADVERB:
GT
GD
C
H
L
M
O
soon
/suːn/ = ADVERB: yakında, hemen, çabuk, erken, çok geçmeden, birazdan, pek yakında, erkenden, biraz sonra, neredeyse, seve seve;
USER: yakında, kısa sürede, en kısa, hemen, kısa bir süre
GT
GD
C
H
L
M
O
sound
/saʊnd/ = NOUN: ses, gürültü, etki, sonda ile muayene, boğaz, solungaç, melodi, anlam, haliç, koy, yüzme kesesi;
ADJECTIVE: ses, sağlam, sağlıklı, güvenilir, deliksiz, iyi, derin, emin, yerinde, geçerli, kuvvetli, sert, sapasağlam, bozulmamış, yasal, oturaklı;
VERB: çalmak, ses çıkarmak, ses vermek, çalınmak, iskandil etmek, ağzını aramak, etki bırakmak, söylemek, belli etmek, muayene etmek, sonda ile yoklamak, derıne dalmak, sondayla bakmak, araştırmak;
ADVERB: mışıl mışıl, deliksiz bir şekilde;
USER: ses, sesi, gelebilir, kulağa, bir ses
GT
GD
C
H
L
M
O
source
/sɔːs/ = NOUN: kaynak, menşe, kaynakça, memba, yararlanılan kaynak;
USER: kaynak, kaynağı, kaynağını, kaynağına, kaynağıdır
GT
GD
C
H
L
M
O
sources
/sɔːs/ = NOUN: kaynak, menşe, kaynakça, memba, yararlanılan kaynak;
USER: kaynakları, kaynaklar, kaynaklardan, kaynağa, kaynaklarının
GT
GD
C
H
L
M
O
south
/saʊθ/ = NOUN: güney, lodos, güney rüzgârı;
ADJECTIVE: güney, güneyden esen;
ADVERB: güneye, güneyden;
USER: güney, güneyinde, güneyinde Otel, güneye
GT
GD
C
H
L
M
O
space
/speɪs/ = NOUN: alan, boşluk, yer, uzay, mekân, aralık, mesafe, ara, espas, açıklık, süre;
VERB: boşluk bırakmak;
USER: alan, boşluk, uzay, alanı, yer
GT
GD
C
H
L
M
O
speaking
/-spiː.kɪŋ/ = NOUN: konuşma;
ADJECTIVE: konuşan, akıcı, berrak, etkileyici, dokunaklı;
USER: konuşma, konuşan, konuşurken, konuşuyor, konuşmaya, konuşmaya
GT
GD
C
H
L
M
O
special
/ˈspeʃ.əl/ = ADJECTIVE: özel, has, özellikli, olağanüstü, ayrıcalıklı;
NOUN: özel indirim, özel baskı, spesiyalite, özel yayın, özel tren, günün yemeği, geçici polis, özel muhabir, özel sayı;
USER: özel, özel bir, özel bir
GT
GD
C
H
L
M
O
specific
/spəˈsɪf.ɪk/ = ADJECTIVE: belirli, özel, spesifik, belli, özgül, kesin, kendine özgü, özellikli;
NOUN: özel ilaç, özel amaçlı ilaç;
USER: özel, belirli, belirli bir, spesifik, özgü
GT
GD
C
H
L
M
O
specifically
/spəˈsɪf.ɪ.kəl.i/ = USER: özellikle, özel, özel olarak, spesifik, spesifik olarak, spesifik olarak
GT
GD
C
H
L
M
O
spills
/spil/ = VERB: dökmek, söylemek, akıtmak, düşürmek, saçmak, serpmek, dökülmek;
NOUN: düşürme, üzerinden atma, düşme, düşüş, tutuşturma kâğıdı;
USER: dökülmeleri, dökülen, sızıntıları, dökülmesi, dökülmeler
GT
GD
C
H
L
M
O
spouse
/spaʊs/ = NOUN: eş, karı, koca, hayat arkadaşı;
USER: eş, Eş ve, eşiniz, eşi, eşin
GT
GD
C
H
L
M
O
staffed
/staf/ = VERB: personel sağlamak, kadrosu olmak, kadro oluşturmak;
USER: personel, açıyor, görev, kadrolu, staffed
GT
GD
C
H
L
M
O
stamp
/stæmp/ = NOUN: damga, pul, kaşe, ıstampa, kalıp, posta pulu;
VERB: damgalamak, kazımak, basmak, ezmek, bastırmak, pul yapıştırmak;
USER: damga, pul, damgası, damgalamak, kazımak
GT
GD
C
H
L
M
O
standard
/ˈstæn.dəd/ = NOUN: standart, norm, ölçüt, kalite, bayrak, ölçü, sancak, seviye;
ADJECTIVE: standart, normal, klasik, standart olarak kullanılan;
USER: standart, standardı, standart bir, standard, standardına
GT
GD
C
H
L
M
O
standards
/ˈstæn.dəd/ = NOUN: standart, norm, ölçüt, kalite, bayrak, ölçü, sancak, seviye, model, ayar, miyar, sembol, payanda, derece, dik destek, dik sap üzerinde yetiştirilen bitki;
USER: standartları, standartlar, standartlara, standartlarına, standartlarını
GT
GD
C
H
L
M
O
standing
/ˈstæn.dɪŋ/ = ADJECTIVE: ayakta, daimi, dikilen, sürekli, sabit, durgun, dik duran, ayakta yapılan;
NOUN: ayakta durma, yer, mevki, itibar, geçmiş, konum, saygınlık, eskilik;
USER: ayakta, duran, duruyor, duruyordu, dikilen, dikilen
GT
GD
C
H
L
M
O
started
/stɑːt/ = VERB: başlatmak, başlamak, çalıştırmak, kurmak, çalışmak, koyulmak, çıkarmak, fırlamak, kalkmak, yola çıkmak, yöneltmek, irkilmek, gevşetmek, hareket etmek, ürkmek, tartışmaya açmak, ürkütmek, korkutup kaçırmak, kaynaklanmak, desteklemek;
USER: başladı, başlayan, ait, üyeye ait, başlamıştır
GT
GD
C
H
L
M
O
state
/steɪt/ = NOUN: devlet, durum, eyalet, hal, konum, evre;
ADJECTIVE: devlet, eyalet, resmi, devlete ait;
VERB: belirtmek, söylemek;
USER: devlet, devletin, durumu, durum, eyalet, eyalet
GT
GD
C
H
L
M
O
stated
/steɪt/ = ADJECTIVE: belirtilen, belirtilmiş, belirli, açıklanmış, kayıtlı, belli, düzenli;
USER: belirtilen, ifade, belirtildiği, belirtti, belirtilmiştir
GT
GD
C
H
L
M
O
statements
/ˈsteɪt.mənt/ = NOUN: ifade, açıklama, beyan, demeç, söz, rapor, bilanço, bildirme, tarife;
USER: ifadeleri, ifadeler, tablolar, tabloların, tablolarda
GT
GD
C
H
L
M
O
states
/steɪt/ = NOUN: sınıf, paye, derece;
USER: devletler, devletlerin, devletleri, devlet, ülkeler
GT
GD
C
H
L
M
O
stating
/steɪt/ = VERB: belirtmek, söylemek, ifade etmek, açıklamak, saptamak, bildirmek, belirlemek, bilgi vermek;
USER: belirten, belirterek, bildiren, ifade, dair
GT
GD
C
H
L
M
O
stationery
/ˈsteɪ.ʃən.ər.i/ = NOUN: kırtasiye, yazı malzemesi, mektup kâğıtları ve zarflar;
USER: kırtasiye, ileti, ileti örneği
GT
GD
C
H
L
M
O
status
/ˈsteɪ.təs/ = NOUN: durum, statü, hal, konum, mevki, sosyal durum;
USER: durum, durumu, durumunu, statüsü, status
GT
GD
C
H
L
M
O
stays
/steɪ/ = NOUN: korse;
USER: kalır, konaklayabilir, konaklamalar, kalıyor, muaftır
GT
GD
C
H
L
M
O
steering
/ˈstɪə.rɪŋ ˌkɒl.əm/ = NOUN: yönetim, idare, dümen kullanma, sevk ve idare etme;
USER: yönetim, direksiyon, Yönlendirme, dümen, Çalisma
GT
GD
C
H
L
M
O
steps
/step/ = NOUN: adımlar, merdiven, ayak sesleri, ayaklı merdiven, portatif merdiven, taş merdiven;
USER: adımlar, adımları, adım, adımda, adımlarını
GT
GD
C
H
L
M
O
still
/stɪl/ = ADVERB: yine, hâlâ, yine de, henüz, daha, halâ, buna rağmen;
VERB: sakinleştirmek;
CONJUNCTION: yine de, buna rağmen;
ADJECTIVE: hareketsiz, durgun;
USER: yine, yine de, hâlâ, hala, halen, halen
GT
GD
C
H
L
M
O
stock
/stɒk/ = NOUN: stok, hisse senedi, sermaye, malzeme, dipçik, tahvil, damızlık, kütük, gövde;
ADJECTIVE: stok, mevcut;
VERB: stoklamak;
USER: stok, hisse senedi, stokları, hisse, stokta
GT
GD
C
H
L
M
O
strategies
/ˈstræt.ə.dʒi/ = NOUN: strateji, taktik, kurnazlık, savaş bilimi;
USER: stratejileri, stratejiler, stratejilerinin, stratejilerini, strateji
GT
GD
C
H
L
M
O
street
/striːt/ = NOUN: sokak, cadde;
USER: sokak, sokakta, cadde, street, caddenin, caddenin
GT
GD
C
H
L
M
O
strengthen
/ˈstreŋ.θən/ = VERB: güçlendirmek, kuvvetlendirmek, sağlamlaştırmak, desteklemek, yükseltmek, takviye etmek, kuvvetlenmek;
USER: güçlendirmek, güçlendirilmesi, güçlendirmeye, güçlendirecek, güçlendirme
GT
GD
C
H
L
M
O
strictly
/ˈstrɪkt.li/ = ADVERB: kesinlikle, tam anlamıyla, tam olarak, katı bir biçimde, doğrusu, açıkçası, sert bir biçimde;
USER: kesinlikle, sıkı, kesin, katı, sıkı bir
GT
GD
C
H
L
M
O
strive
/straɪv/ = VERB: çabalamak, uğraşmak, gayret etmek, didinmek, mücâdele etmek;
USER: çabalamak, çalışıyoruz, çaba, gayret, çabalıyoruz
GT
GD
C
H
L
M
O
strong
/strɒŋ/ = ADJECTIVE: güçlü, kuvvetli, sağlam, sert, şiddetli, ağır, keskin, koyu, gür;
ADVERB: kuvvetle, şiddetle, güçlü olarak;
USER: güçlü, güçlü bir, kuvvetli, strong, mutlaka
GT
GD
C
H
L
M
O
stronger
/strɒŋ/ = USER: güçlü, daha güçlü, güçlü bir, artmış, kuvvetli, kuvvetli
GT
GD
C
H
L
M
O
stubs
/stʌb/ = NOUN: koçan, izmarit, kesilen ağacın kalan kütüğü, kalan kök, kalem artığı;
USER: taslakları, koçanları, saplamaları, kör flanşlar, koçan
GT
GD
C
H
L
M
O
subject
/ˈsʌb.dʒekt/ = NOUN: konu, özne, ders, denek, söz konusu, husus, branş, tema, mevzu, sebep, uyruk, kobay, kadavra, fail, konu olan şey, vatandaş, hastalığa eğilimi olan kimse;
ADJECTIVE: maruz, tabi, bağlı, bağımlı, çeken, karşı karşıya olan, eğilimi olan;
VERB: boyun eğdirmek, mecbur etmek, maruz bırakmak, etmek, çektirmek;
USER: konu, konusu, tabi, tabidir, konuda
GT
GD
C
H
L
M
O
subjecting
/səbˈdʒɛkt/ = USER: tabi, maruz, tabi tutulması, tabi tutulmasıyla, tabi tutulmasını,
GT
GD
C
H
L
M
O
subjects
/ˈsʌb.dʒekt/ = NOUN: konu, özne, ders, denek, söz konusu, husus, branş, tema, mevzu, sebep, uyruk, kobay, kadavra, fail, konu olan şey, vatandaş, hastalığa eğilimi olan kimse, boyun eğdirmek, mecbur etmek, maruz bırakmak, etmek, çektirmek;
USER: konular, konularda, konuları, konu, konuların
GT
GD
C
H
L
M
O
submitted
/səbˈmɪt/ = ADJECTIVE: maruz;
USER: teslim, sunulan, sunulmuştur, gönderilen, sunulur
GT
GD
C
H
L
M
O
substance
/ˈsʌb.stəns/ = NOUN: madde, cisim, esas, öz, içerik, sağlamlık, zenginlik, servet, asıl mesele, özlülük, güçlülük, ana fikir;
USER: madde, maddenin, maddedir, maddesi, bir madde
GT
GD
C
H
L
M
O
substances
/ˈsʌb.stəns/ = NOUN: madde, cisim, esas, öz, içerik, sağlamlık, zenginlik, servet, asıl mesele, özlülük, güçlülük, ana fikir;
USER: maddeler, maddelerin, madde, maddeleri, maddelere
GT
GD
C
H
L
M
O
substantial
/səbˈstæn.ʃəl/ = ADJECTIVE: önemli, sağlam, dayanıklı, gerçek, özlü, mevcut, besleyici, hemen hemen tam, var olan;
USER: önemli, önemli bir, ciddi, önemli ölçüde, ölçüde
GT
GD
C
H
L
M
O
success
/səkˈses/ = NOUN: başarı, sonuç, sükse, başarılı kimse;
USER: başarı, başarısı, başarılı, başarısını, başarının
GT
GD
C
H
L
M
O
successful
/səkˈses.fəl/ = ADJECTIVE: başarılı;
USER: başarılı, başarılı bir, başarı, başarıyla, başarı ile
GT
GD
C
H
L
M
O
such
/sʌtʃ/ = ADJECTIVE: böyle, bu tür, bu gibi, öyle, çok, o kadar;
PRONOUN: bu gibi, o gibi;
ADVERB: böylesine, çok, öylesine, oldukça;
USER: bu tür, böyle, gibi, tür, böyle bir, böyle bir
GT
GD
C
H
L
M
O
suggest
/səˈdʒest/ = VERB: önermek, öne sürmek, teklif etmek, akla getirmek, tavsiye etmek, fikir vermek, telkin etmek, sezdirmek, aşılamak, izlenimini uyandırmak, ima etmek;
USER: önermek, öneririz, göstermektedir, tavsiye, öneririm
GT
GD
C
H
L
M
O
suggests
/səˈdʒest/ = VERB: önermek, öne sürmek, teklif etmek, akla getirmek, tavsiye etmek, fikir vermek, telkin etmek, sezdirmek, aşılamak, izlenimini uyandırmak, ima etmek;
USER: göstermektedir, anlaşılacağı, da anlaşılacağı, öneriyor, önerir
GT
GD
C
H
L
M
O
sultanate
/ˈsʌl.tə.nət/ = NOUN: saltanat, sultanlık, padişahlık
GT
GD
C
H
L
M
O
superior
/suːˈpɪə.ri.ər/ = ADJECTIVE: üstün, üst, yüksek, kibirli, üstteki, asil, ilgisiz, üstünlük taslayan, satırın üstüne basılmış;
NOUN: üst, başrahip, üstün kimse;
USER: üstün, superior, üstün bir, mükemmel, üst
GT
GD
C
H
L
M
O
supervise
/ˈsuː.pə.vaɪz/ = VERB: denetlemek, gözetmek, yönetmek, nezaret etmek, idare etmek, bakmak;
USER: denetlemek, denetleyecek, denetler, nezaret, denetleme
GT
GD
C
H
L
M
O
supervising
/ˈsuː.pə.vaɪz/ = VERB: denetlemek, gözetmek, yönetmek, nezaret etmek, idare etmek, bakmak;
USER: denetlenmesi, denetleme, denetlemek, nezaret, denetleyen
GT
GD
C
H
L
M
O
supervisor
/ˈso͞opərˌvīzər/ = NOUN: gözetmen, yönetici, danışman, supervisor, şef, denetmen, müdür, müfettiş;
USER: yönetici, danışman, danışmanı, gözetmen, süpervizörü
GT
GD
C
H
L
M
O
supplement
/ˈsʌp.lɪ.mənt/ = NOUN: ek, ilave, tamamlayıcı, bütünler açı;
VERB: tamamlamak, eklemek, ilave etmek;
USER: ek, tamamlamak, desteklemek, takviyesi, ilave
GT
GD
C
H
L
M
O
supplier
/səˈplaɪ.ər/ = NOUN: satıcı, ihtiyacı karşılayan;
USER: satıcı, teslimatçı, geç, tedarikçi, tedarikçisi
GT
GD
C
H
L
M
O
suppliers
/səˈplaɪ.ər/ = NOUN: satıcı, ihtiyacı karşılayan;
USER: tedarikçileri, tedarikçiler, tedarikçi, sunucuları, ilgili tedarikçi
GT
GD
C
H
L
M
O
supplies
/səˈplaɪ/ = NOUN: levazım;
USER: malzemeleri, malzeme, gereçleri, kaynakları, sarf malzemeleri, sarf malzemeleri
GT
GD
C
H
L
M
O
support
/səˈpɔːt/ = NOUN: destek, yardım, dayanak, takviye, arka;
VERB: desteklemek, destek olmak, geçindirmek, sürdürmek, bakmak, tutmak, kanıtlamak;
USER: destek, desteklemek, desteği, destekleyen, destekler
GT
GD
C
H
L
M
O
supporting
/səˈpɔː.tɪŋ/ = ADJECTIVE: destekleyen, destek, yardımcı, destek olan, kanıtlayıcı, kuvvet verici;
NOUN: destekleme;
USER: destek, destekleyen, destekleyici, desteklemek, desteklenmesi
GT
GD
C
H
L
M
O
sure
/ʃɔːr/ = ADJECTIVE: emin, kesin, muhakkak, şüphesiz, sağlam, güvenilir, sıkı;
ADVERB: kesinlikle, elbette, şüphesiz, mutlâka;
USER: emin, dikkat, kesin, kesinlikle, tabii, tabii
GT
GD
C
H
L
M
O
survey
/ˈsɜː.veɪ/ = NOUN: anket, inceleme, etüt, ölçme, tetkik, muayene, genel bakış, bakma, harita çizme;
VERB: araştırmak, bakmak, incelemek, yoklamak, ölçmek, muayene etmek, harita çizimi için ölçmek;
USER: anket, diğer detaylar, diğer, araştırma, anketi
GT
GD
C
H
L
M
O
suspect
/səˈspekt/ = VERB: hayatta kalmak, kalmak, dayanmak, sağ kalmak, geriye kalmak, yadigâr kalmak, göğüs germek, daha uzun yaşamak
GT
GD
C
H
L
M
O
suspected
/səˈspekt/ = VERB: şüphelenmek, kuşkulanmak, şüphe etmek, güvenmemek, hakkında kötü düşünmek;
USER: şüpheli, şüphelenilen, şüphesi, şüphe, şüpheleniliyor
GT
GD
C
H
L
M
O
suspicious
/səˈspɪʃ.əs/ = ADJECTIVE: şüpheli, kuşkulu, şüpheci, kuşkucu, şüphelenen, güvenilmez;
USER: şüpheli, şüpheli bir, kuşkulu, şüphe, şüpheci
GT
GD
C
H
L
M
O
suspiciously
/səˈspɪʃ.əs.li/ = ADVERB: kuşkuyla, şüpheyle, şüphelenerek, şüpheli biçimde;
USER: kuşkuyla, şüpheyle, şüpheli, kuşkulu, şüpheli bir
GT
GD
C
H
L
M
O
system
/ˈsɪs.təm/ = NOUN: sistem, düzen, şebeke, yapı, yöntem, ağ, usul, vücut, evren, katman;
USER: sistem, sistemi, sisteminin, Sisteme, sistemin, sistemin
GT
GD
C
H
L
M
O
systems
/ˈsɪs.təm/ = NOUN: sistem, düzen, şebeke, yapı, yöntem, ağ, usul, vücut, evren, katman;
USER: sistemleri, sistemler, sistemlerinin, sistemlerin, sistemlerinde
GT
GD
C
H
L
M
O
t
/tiː/ = USER: t, mi, Sal, Pe, t Kaydedilen
GT
GD
C
H
L
M
O
table
/ˈteɪ.bl̩/ = NOUN: tablo, masa, tabla, sofra, çizelge, masadakiler, tablet, kafatası kemik tabakalarından biri;
VERB: sunmak, masaya koymak, listeye geçirmek, göstermek, tartışmaya sunmak, ertelemek, cetvele yazmak;
USER: tablo, masa, tabloda, tablosu, tabloya
GT
GD
C
H
L
M
O
take
/teɪk/ = VERB: almak, çekmek, götürmek, yapmak, çıkarmak, tutmak, etmek, ele geçirmek, ölçmek, kazanmak, yakalamak;
NOUN: tutma;
USER: almak, çekmek, almaya, alabilir, alır, alır
GT
GD
C
H
L
M
O
takes
/teɪk/ = VERB: almak, çekmek, götürmek, yapmak, çıkarmak, tutmak, etmek, ele geçirmek, ölçmek, kazanmak, yakalamak;
NOUN: tutma;
USER: alır, sürer, alan, gereken, alıyor
GT
GD
C
H
L
M
O
taking
/tāk/ = NOUN: alma, ele geçirme, alış, çalkalanma, sallanma, heyecan, telaş;
ADJECTIVE: çekici, ilginç, cazip, bulaşıcı;
USER: alma, alarak, alıyor, alan, almak, almak
GT
GD
C
H
L
M
O
talent
/ˈtæl.ənt/ = NOUN: yetenek, kabiliyet, marifet, yetenekli kimse, eski para ve tartı sistemi;
USER: yetenek, yeteneği, yetenekli, yeteneğini, yetenekleri
GT
GD
C
H
L
M
O
talk
/tɔːk/ = VERB: konuşmak, görüşmek;
NOUN: konuşma, söz, sohbet, görüşme, laf, dedikodu, söylenti, hoşbeş;
USER: konuşmak, konuşma, konuşmaya, söz, konuşun
GT
GD
C
H
L
M
O
talking
/ˈtɔː.kɪŋ.tuː/ = NOUN: konuşma;
ADJECTIVE: konuşma, konuşan;
USER: konuşma, konuşan, konuşurken, konuşuyor, söz
GT
GD
C
H
L
M
O
tangible
/ˈtæn.dʒə.bl̩/ = ADJECTIVE: maddi, somut, elle tutulur, hissedilir, gerçek;
USER: somut, maddi, maddi duran, somut bir, duran
GT
GD
C
H
L
M
O
target
/ˈtɑː.ɡɪt/ = NOUN: hedef, nişan, amaç;
ADJECTIVE: hedef;
USER: hedef, hedefi, hedefe, hedefin, hedefine
GT
GD
C
H
L
M
O
tasks
/tɑːsk/ = NOUN: görev, iş, ödev, külfet, angarya;
VERB: iş vermek, çalıştırmak, yormak, suçlamak;
USER: görevleri, görevler, görevlerini, görev, görevlerin
GT
GD
C
H
L
M
O
taste
/teɪst/ = NOUN: tat, lezzet, zevk, tad, beğeni, tadımlık miktar, çeşni;
VERB: tatmak, tadına bakmak, yaşamak, tadı olmak;
USER: tat, tadı, lezzet, zevkinize, bir tat
GT
GD
C
H
L
M
O
team
/tēm/ = NOUN: takım, ekip, tim, kuş sürüsü, koşum hayvanları;
VERB: koşmak, takım kurmak, takım halinde yapmak;
USER: ekip, takım, takim, ekibi, takımı, takımı
GT
GD
C
H
L
M
O
technical
/ˈtek.nɪ.kəl/ = ADJECTIVE: teknik, teorik, kurallı, yasal;
USER: teknik, Technical
GT
GD
C
H
L
M
O
technology
/tekˈnɒl.ə.dʒi/ = NOUN: teknoloji, uygulayımbilim;
USER: teknoloji, teknolojisi, teknolojisini, teknolojinin, teknolojisinin
GT
GD
C
H
L
M
O
telephones
/ˈtel.ɪ.fəʊn/ = NOUN: telefon;
USER: telefonlar, telefon, telefonları, telefonların, telefonu
GT
GD
C
H
L
M
O
tell
/tel/ = VERB: söylemek, anlatmak, bildirmek, demek, haber vermek, emretmek, ayırt etmek, açığa çıkarmak;
USER: söylemek, anlatmak, söyle, haber, söyleyecektir
GT
GD
C
H
L
M
O
tells
/tel/ = VERB: söylemek, anlatmak, bildirmek, demek, haber vermek, emretmek, ayırt etmek, açığa çıkarmak;
USER: söyler, anlatır, anlatıyor, bildirir, söylüyor
GT
GD
C
H
L
M
O
temporary
/ˈtem.pər.ər.i/ = ADJECTIVE: geçici, eğreti;
USER: geçici, geçici bir, geçici olarak
GT
GD
C
H
L
M
O
term
/tɜːm/ = NOUN: dönem, terim, süre, ifade, koşul, devre, söz, sınır taşı, regl dönemi, doğum zamanı, adet dönemi;
VERB: adlandırmak, demek, isim vermek;
USER: terim, dönem, vadeli, süreli, vadede
GT
GD
C
H
L
M
O
termination
/ˌtɜː.mɪˈneɪ.ʃən/ = NOUN: iptal, bitiş, son, son verme, sınırlama, sonek, son bulma, çekim eki, son hece;
USER: iptal, son, sonlandırma, kıdem, feshi
GT
GD
C
H
L
M
O
terms
/tɜːm/ = NOUN: şartlar, koşullar, ücret, samimiyet, yakınlık, fiyat;
USER: şartlar, açısından, bakımından, terimler, terimleri
GT
GD
C
H
L
M
O
terrorists
/ˈter.ə.rɪst/ = NOUN: terörist;
USER: teröristler, terörist, teröristlerin, teröristleri, teröristlere
GT
GD
C
H
L
M
O
textron
= USER: Textron, Textron'un, Textron firması,
GT
GD
C
H
L
M
O
than
/ðæn/ = CONJUNCTION: göre, -den, -dan;
USER: göre, daha, fazla, çok, den, den
GT
GD
C
H
L
M
O
thank
/θæŋk/ = NOUN: teşekkür;
VERB: teşekkür etmek, şükretmek;
USER: teşekkür, ederim, teşekkür ederim, teşekkürler, ederiz
GT
GD
C
H
L
M
O
that
/ðæt/ = CONJUNCTION: o, ki, şu, için, diye;
PRONOUN: o, ki, şu, diye;
ADVERB: böyle, o kadar, bu kadar;
ADJECTIVE: öteki;
USER: o, bu, olduğunu, olduğu, ki, ki
GT
GD
C
H
L
M
O
the
GT
GD
C
H
L
M
O
their
/ðeər/ = PRONOUN: onların;
USER: onların, kendi, bunların, da, da
GT
GD
C
H
L
M
O
them
/ðem/ = PRONOUN: onları, onlara, onlar;
USER: onları, onlara, bunları, onlar, bunların, bunların
GT
GD
C
H
L
M
O
then
/ðen/ = ADVERB: o zaman, öyleyse, ondan sonra, o halde, demek, zira;
ADJECTIVE: o zamanki, o zamanlarki;
USER: o zaman, sonra, ardından, daha sonra, o, o
GT
GD
C
H
L
M
O
there
/ðeər/ = ADVERB: orada, oraya, şurada, oralarda, o konuda;
PRONOUN: şuradaki;
USER: orada, var, vardır, yoktur, yok, yok
GT
GD
C
H
L
M
O
these
/ðiːz/ = PRONOUN: bunlar;
USER: bunlar, bu, şu, bu gibi, bu gibi
GT
GD
C
H
L
M
O
they
/ðeɪ/ = PRONOUN: onlar, insanlar;
USER: onlar, bu, bunlar, da, de, de
GT
GD
C
H
L
M
O
thing
/θɪŋ/ = NOUN: şey, konu, yaratık, eşya, kimse;
USER: şey, bir şey, şeyi, şeydir, şeydir
GT
GD
C
H
L
M
O
things
/θɪŋ/ = NOUN: işler, eşyalar, giysiler, palto, şapka;
USER: işler, şeyler, mutlaka, şey, şeyleri, şeyleri
GT
GD
C
H
L
M
O
think
/θɪŋk/ = VERB: düşünmek, sanmak, saymak, zannetmek, anmak, tasavvur etmek, aklından geçirmek, planlamak;
USER: düşünmek, düşünüyorum, düşünüyorsanız, düşünüyorsun, düşünüyor, düşünüyor
GT
GD
C
H
L
M
O
thinking
/ˈθɪŋ.kɪŋ/ = NOUN: düşünme, düşünce, fikir, tasavvur;
ADJECTIVE: düşünce, düşünen;
USER: düşünme, düşünce, düşünmeye, düşünüyordum, düşünüyor, düşünüyor
GT
GD
C
H
L
M
O
third
/θɜːd/ = NOUN: üçüncü, üçte bir;
ADJECTIVE: üçüncü;
USER: üçüncü, üçte, üncü, üçüncü bir, üçüncü bir
GT
GD
C
H
L
M
O
this
/ðɪs/ = PRONOUN: bu;
ADVERB: böyle, bu kadar, bu kadar
GT
GD
C
H
L
M
O
those
/ðəʊz/ = PRONOUN: onlar, şunlar;
USER: bu, o, olanlar, olan, olan
GT
GD
C
H
L
M
O
though
/ðəʊ/ = CONJUNCTION: rağmen, olsa da, karşın, gerçi, olduğu halde, -sa bile;
ADVERB: gerçi, yine de;
USER: rağmen, olsa da, olsa, ama, da
GT
GD
C
H
L
M
O
through
/θruː/ = ADVERB: sayesinde, doğru, baştan sona, tamamen, doğruca, bir uçtan bir uca;
PREPOSITION: sayesinde, içinden, arasından, yüzünden, baştan başa, bir uçtan bir uca;
ADJECTIVE: kesintisiz, direkt;
USER: sayesinde, ile, aracılığıyla, üzerinden, yoluyla
GT
GD
C
H
L
M
O
time
/taɪm/ = NOUN: zaman, süre, vakit, kere, uygun zaman, tempo, çağ, vade, aralık, doğum zamanı;
VERB: zamanlamak, ayarlamak, zamanlama yapmak, saat tutmak, tempo tutmak, kurmak, süre tutmak, temposunu belirlemek;
USER: zaman, süresi, kez, süre, zamanda
GT
GD
C
H
L
M
O
timecards
= USER: zaman Kartları, timecards,
GT
GD
C
H
L
M
O
timely
/ˈtaɪm.li/ = ADJECTIVE: güncel, vakitli, zamanında olan;
USER: güncel, zamanında, ve zamanında, zamanlı, vakitli
GT
GD
C
H
L
M
O
times
/taɪmz/ = NOUN: kez, kere, defa, çağ;
USER: kez, kere, defa, zaman, kat, kat
GT
GD
C
H
L
M
O
to
/tuː/ = PREPOSITION: karşı, göre, -e, -ye, -ya, -e doğru;
USER: karşı, göre, için, etmek, hiç, hiç
GT
GD
C
H
L
M
O
today
/təˈdeɪ/ = ADVERB: bugün, günümüzde;
USER: bugün, günümüzde, bugünkü, günümüz, günümüz
GT
GD
C
H
L
M
O
together
/təˈɡeð.ər/ = ADVERB: birlikte, beraber, hep birden, hiç durmadan;
ADJECTIVE: kuyruk, peşinden ayrılmayan;
USER: birlikte, araya, bir araya, beraber, arada
GT
GD
C
H
L
M
O
told
/təʊld/ = VERB: söylemek, anlatmak, bildirmek, demek, haber vermek, emretmek, ayırt etmek, açığa çıkarmak;
USER: söyledi, dedi, söyledim, söylendi, anlattı
GT
GD
C
H
L
M
O
toll
/təʊl/ = NOUN: telefon ücreti, geçiş parası, pay, çan sesi, saatin çalması, yol parası, değirmen hakkı, yer parası;
VERB: çalmak, çan çalmak, gong çalmak;
USER: geçiş ücreti, ücretli, otoyol, ücret, toll
GT
GD
C
H
L
M
O
too
/tuː/ = ADVERB: çok, de, fazla, dahi;
USER: çok, de, da, fazla, kadar, kadar
GT
GD
C
H
L
M
O
tool
/tuːl/ = NOUN: araç, alet, parça, keski, penis, çük, kamış;
VERB: aletle işlemek, araba kullanmak;
USER: araç, aracı, aracını, araçtır, bir araç
GT
GD
C
H
L
M
O
topics
/ˈtɒp.ɪk/ = NOUN: konu, tema, mesele, mevzu, söz konusu;
USER: konu, konular, konuları, konularda, başlık
GT
GD
C
H
L
M
O
tourism
/ˈtʊə.rɪ.zəm/ = NOUN: turizm;
USER: turizm, Seyahat, turizmi, tatil, turizmin
GT
GD
C
H
L
M
O
trade
/treɪd/ = NOUN: ticaret, meslek, iş, alım satım, sanat, zanaat;
VERB: ticaret yapmak, takas etmek, iş yapmak;
USER: ticaret, işlem, ticari, ticareti, takas, takas
GT
GD
C
H
L
M
O
trademarks
/ˈtreɪd.mɑːk/ = NOUN: marka, ticari marka, belirgin özellik;
USER: ticari, ticari markalarıdır, ticari markaları, ticari markalar, markaları
GT
GD
C
H
L
M
O
trades
/treɪd/ = NOUN: ticaret, meslek, iş, alım satım, sanat, zanaat;
VERB: ticaret yapmak, takas etmek, iş yapmak;
USER: esnaf, işlemler, işlemlerinden, Alım, ticaret
GT
GD
C
H
L
M
O
trading
/ˈtreɪ.dɪŋ/ = ADJECTIVE: ticari;
NOUN: alışveriş, iş hacmi;
USER: ticari, ticaret, ticareti, işlem, alım satım
GT
GD
C
H
L
M
O
traffickers
/ˈtræf.ɪ.kər/ = NOUN: kaçakçı, satıcı;
USER: kaçakçıların, tacirleri, tacirlerinin, kaçakçıları, insan tacirleri
GT
GD
C
H
L
M
O
trafficking
/ˈtræf.ɪk/ = VERB: değiş tokuş etmek, karanlık işler yapmak, iş yapmak, yolculuk etmek;
USER: ticareti, kaçakçılığı, insan ticareti, ticaretinin, ticaretine
GT
GD
C
H
L
M
O
train
/treɪn/ = NOUN: tren, katar, dizi, kafile, sıra, maiyet, kuyruk;
VERB: eğitmek, yetiştirmek, alıştırmak, antrenman yapmak, nişan almak;
USER: tren, trenle, treni, train, trene
GT
GD
C
H
L
M
O
transaction
/trænˈzæk.ʃən/ = NOUN: işlem, muamele;
USER: işlem, işlemi, hareket, işlemin, İşleminizin
GT
GD
C
H
L
M
O
transactions
/trænˈzæk.ʃən/ = NOUN: işlemler, alım satım işlemleri, kalemler;
USER: işlemler, işlemleri, işlem, işlemlerin, işlemlerinin
GT
GD
C
H
L
M
O
transfer
/trænsˈfɜːr/ = NOUN: transfer, aktarma, devir, havale, devretme, nakil, taşıma;
VERB: aktarmak, devretmek, iletmek, transfer etmek, nakletmek;
USER: transfer, aktarmak, transferi, aktarımı, aktarabilirsiniz
GT
GD
C
H
L
M
O
transferring
/trænsˈfɜːr/ = NOUN: nakletme;
USER: transfer, aktarılması, aktarma, aktarımı, transferi
GT
GD
C
H
L
M
O
transmitted
/trænzˈmɪt/ = ADJECTIVE: bulaşıcı;
USER: iletilen, iletilir, aktarılan, bulaşan, yolla bulaşan, yolla bulaşan
GT
GD
C
H
L
M
O
transportation
/ˌtræn.spɔːˈteɪ.ʃən/ = NOUN: taşıma, taşımacılık, nakliyat, taşıt, nakliye ücreti, navlun, sürgün;
USER: taşıma, ulaşım, nakliye, taşımacılığı, ulaştırma
GT
GD
C
H
L
M
O
transported
/trænˈspɔːt/ = VERB: taşımak, nakletmek, sürmek, coşturmak, heyecanlandırmak, başını döndürmek;
USER: taşınan, taşınabilir, taşınır, taşınması, taşınmaktadır
GT
GD
C
H
L
M
O
treat
/triːt/ = VERB: tedavi etmek, muamele etmek, davranmak, işlemek, ısmarlamak, ikram etmek;
NOUN: zevk, ikram, ziyafet, ısmarlama, zevk veren şey;
USER: tedavi etmek, tedavi, tedavisinde, tedavisi, ele
GT
GD
C
H
L
M
O
treated
/triːt/ = USER: tedavi, muamele, tedavi edilen, ele, kabul
GT
GD
C
H
L
M
O
treatment
/ˈtriːt.mənt/ = NOUN: tedavi, muamele, işlem, davranış, işleyiş;
USER: tedavi, tedavisi, tedavisinde, arıtma, işleme
GT
GD
C
H
L
M
O
tremendous
/trɪˈmen.dəs/ = ADJECTIVE: muazzam, çok büyük, heybetli, kocaman, koskocaman;
USER: muazzam, büyük, büyük bir, muazzam bir, çok büyük
GT
GD
C
H
L
M
O
trip
/trɪp/ = NOUN: gezi, seyahat, yolculuk, çelme, gezinti, hata, tökezleme, sürçme, kastanyola;
VERB: çelme takmak, tökezlemek, sekmek;
USER: yolculuk, gezi, gezisi, seyahat, seyahatiniz
GT
GD
C
H
L
M
O
trust
/trʌst/ = NOUN: güven, tröst, emanet, itimat, kredi, inanma, ümit, güvenilir kişi;
VERB: güvenmek, itimat etmek, inanmak, inancı olmak;
USER: güven, Güvenebileceğiniz, güvendiğiniz, güveniyorum, güvenmek
GT
GD
C
H
L
M
O
try
/traɪ/ = VERB: denemek, çalışmak, yargılamak, tatmak, sınamak, gayret etmek, taşırmak, teşebbüs etmek, yormak;
NOUN: deneme, çaba, atış hakkı;
USER: denemek, deneyin, çalışın, çalıştığınızda, deneyebilirsiniz
GT
GD
C
H
L
M
O
turn
/tɜːn/ = VERB: çevirmek, dönmek, döndürmek, dönüştürmek, geçmek, olmak, sapmak, dönüşmek;
NOUN: dönüş, dönme, sıra, dönüm;
USER: çevirmek, dönüş, açmak, edecek, açın
GT
GD
C
H
L
M
O
turned
/tərn/ = ADJECTIVE: dönük, kıvrık, katlanmış, tornada işlenmiş;
USER: dönük, açık, döndü, çıktı, zorlandı, zorlandı
GT
GD
C
H
L
M
O
turns
/tɜːn/ = NOUN: dönüş, dönme, sıra, dönüm;
VERB: çevirmek, dönmek, döndürmek, dönüştürmek, geçmek, olmak, sapmak, dönüşmek;
USER: döner, çıkıyor, dönüşür, açar, yanar
GT
GD
C
H
L
M
O
two
/tuː/ = USER: two-, two, ikili, ikili
GT
GD
C
H
L
M
O
types
/taɪp/ = NOUN: tip, tür, model, cins, örnek, sembol, matbaa harfi, simge;
VERB: daktilo ile yazmak;
USER: türleri, tipleri, türlü, tür, tip
GT
GD
C
H
L
M
O
typically
/ˈtɪp.ɪ.kəl.i/ = USER: genellikle, tipik, tipik olarak, genelde
GT
GD
C
H
L
M
O
u
/ju/ = ADJECTIVE: soylu;
USER: sen, u,
GT
GD
C
H
L
M
O
unannounced
/ˌʌn.əˈnaʊnst/ = ADJECTIVE: habersiz, duyurulmamış, bildirilmemiş, beklenmedik, haber verilmemiş;
USER: habersiz, habersiz bir, haber vermeden, bildirimsiz, duyurulmayan
GT
GD
C
H
L
M
O
unauthorized
/ˌənˈôTHəˌrīzd/ = ADJECTIVE: yetkisiz, resmi olmayan;
USER: yetkisiz, izinsiz, yetkisiz bir
GT
GD
C
H
L
M
O
under
/ˈʌn.dər/ = ADVERB: altında, altına, altta;
PREPOSITION: altında, altı, altından, bağlı, halinde, döneminde, etkisi altında;
ADJECTIVE: alt, az;
USER: altında, altındaki, kapsamında, altına, çerçevesinde, çerçevesinde
GT
GD
C
H
L
M
O
understand
/ˌʌn.dəˈstænd/ = VERB: anlamak, kavramak, iyi anlamak, bilmek, anlayışlı olmak, çakmak, hissetmek;
USER: anlamak, anlamaya, anlıyorum, anlamıyorum, anlaşılması, anlaşılması
GT
GD
C
H
L
M
O
understandable
/ˌəndərˈstandəbəl/ = ADJECTIVE: anlaşılabilir, anlaşılır, kavranabilir, anlaşılması mümkün;
USER: anlaşılabilir, anlaşılır, anlaşılabilir bir, anlaşılır bir
GT
GD
C
H
L
M
O
understanding
/ˌəndərˈstand/ = NOUN: anlama, anlayış, kavrama, kavrayış, anlaşma, uzlaşma, zekâ, uyuşma, şart, hissetme;
ADJECTIVE: anlayışlı, akıllı, halden anlar, halden anlayan, zeki, kafalı;
USER: anlayış, anlayışı, anlaşılması, anlama, anlamak
GT
GD
C
H
L
M
O
unethical
/ˌʌnˈeθ.ɪ.kəl/ = USER: etik, etik olmayan, etik dışı, etik olmayan bir, ahlak dışı
GT
GD
C
H
L
M
O
unfit
/ʌnˈfɪt/ = ADJECTIVE: uygun olmayan, elverişsiz, yetersiz, işe yaramaz;
VERB: yetersiz yapmak, işe yaramaz hale getirmek;
USER: uygun olmayan, elverişsiz, uygun olmadığı, yetersiz, unfit
GT
GD
C
H
L
M
O
union
/ˈjuː.ni.ən/ = NOUN: sendika, birlik, birleşme, evlilik, ittifak, dernek, kavuşma, bilezik, darülaceze, vida yuvası;
USER: sendika, birlik, birliği, birliğin, sendikası
GT
GD
C
H
L
M
O
unit
/ˈjuː.nɪt/ = NOUN: birim, ünite, birlik, öğe, bütünlük;
USER: birim, birimi, ünitesi, ünite, biriminin
GT
GD
C
H
L
M
O
united
/jʊˈnaɪ.tɪd/ = ADJECTIVE: birleşik, birleşmiş;
USER: birleşik, amerika Birleşik, United, amerika, birleşmiş
GT
GD
C
H
L
M
O
units
/ˈjuː.nɪt/ = NOUN: birim, ünite, birlik, öğe, bütünlük;
USER: birimleri, üniteleri, birimler, adet, units
GT
GD
C
H
L
M
O
unless
/ənˈles/ = CONJUNCTION: olmadıkça, olmazsa, -mezse;
PREPOSITION: -den başka;
USER: olmadıkça, sürece, takdirde, edilmiştir
GT
GD
C
H
L
M
O
unlikely
/ʌnˈlaɪ.kli/ = ADJECTIVE: muhtemel olmayan, olası olmayan, olmaz, pek mümkün olmayan, ihtimali olmayan;
ADVERB: ihtimali olmadan;
USER: olası, mümkün, muhtemel, düşüktür, pek mümkün
GT
GD
C
H
L
M
O
until
/ənˈtɪl/ = PREPOSITION: kadar, dek, değin;
CONJUNCTION: kadar, -inceye kadar;
USER: kadar, sonu, dek, yılına kadar, yılına kadar
GT
GD
C
H
L
M
O
untrue
/ʌnˈtruː/ = ADJECTIVE: yanlış, yalan, vefasız, sahte, uydurma, eğri, sadakâtsiz;
USER: yanlış, yalan, gerçek dışı, yanlıştır, doğru olmayan
GT
GD
C
H
L
M
O
unwelcome
/ʌnˈwel.kəm/ = ADJECTIVE: istenmeyen, hoş karşılanmayan, tatsız;
USER: istenmeyen, istenmeyen bir, hoş karşılanmayan, tatsız
GT
GD
C
H
L
M
O
up
/ʌp/ = ADVERB: yukarı, yukarıya;
PREPOSITION: yukarı, yukarıya;
ADJECTIVE: ayakta, dik, yükselmiş, çıkmış, olmuş;
NOUN: artış;
VERB: yükseltmek, artırmak;
USER: yukarı, kadar, up, onbirler, fazla, fazla
GT
GD
C
H
L
M
O
upon
/əˈpɒn/ = PREPOSITION: üzerine, üzerinde;
USER: üzerine, upon, üzerinde, bağlı, sonra
GT
GD
C
H
L
M
O
urgent
/ˈɜː.dʒənt/ = ADJECTIVE: acil, ivedi, önemli, acele, kaçınılmaz, zorunlu, ısrarcı, ısrarlı;
USER: acil, acil bir, acilen, ivedi, acil olarak
GT
GD
C
H
L
M
O
us
/ʌs/ = PRONOUN: bize, bizi, biz;
USER: bize, bizi, bizim, bizimle, Lütfen, Lütfen
GT
GD
C
H
L
M
O
use
/juːz/ = VERB: kullanmak, yararlanmak, faydalanmak, davranmak, muamele etmek;
NOUN: kullanım, kullanma, yarar, faydalanma, fayda, amaç, menfaat;
USER: kullanmak, kullanın, kullanabilirsiniz, kullanımı, kullanınız, kullanınız
GT
GD
C
H
L
M
O
used
/juːst/ = ADJECTIVE: kullanılmış, eski;
USER: kullanılmış, kullanılan, kullanılır, kullanılabilir, kullanılmaktadır, kullanılmaktadır
GT
GD
C
H
L
M
O
useful
/ˈjuːs.fəl/ = ADJECTIVE: yararlı, faydalı, kullanışlı, işe yarar;
USER: yararlı, faydalı, yararlıdır, kullanışlı, yararlı bir
GT
GD
C
H
L
M
O
using
/juːz/ = NOUN: kullanma;
USER: kullanma, kullanarak, kullanılarak, ile, kullanan, kullanan
GT
GD
C
H
L
M
O
v
GT
GD
C
H
L
M
O
valuable
/ˈvæl.jʊ.bl̩/ = ADJECTIVE: değerli, kıymetli, faydalı;
USER: değerli, değerli bir, değerlidir, önemli, kıymetli
GT
GD
C
H
L
M
O
valuation
/ˌvæl.juˈeɪ.ʃən/ = NOUN: değerleme, değerlendirme, değer, değer biçme;
USER: değerleme, değerlemesi, Değerlendirme, Değerler Değerleme, ¤ erleme
GT
GD
C
H
L
M
O
value
/ˈvæl.juː/ = NOUN: değer, önem, kıymet, ton, gerçek anlam;
VERB: değer vermek, değer biçmek, değerini bilmek, paha biçmek, keşide etmek, önem vermek;
USER: değer, değeri, değerini, value, değerinin
GT
GD
C
H
L
M
O
values
/ˈvæl.juː/ = NOUN: değer, önem, kıymet, ton, gerçek anlam;
VERB: değer vermek, değer biçmek, değerini bilmek, paha biçmek, keşide etmek, önem vermek;
USER: değerleri, değerler, değerlerini, değeri, değerlerinin
GT
GD
C
H
L
M
O
variety
/vəˈraɪə.ti/ = NOUN: çeşitlilik, çeşit, değişiklik, tür, varyete, farklılık, cins;
USER: çeşitlilik, çeşitli, çeşitliliği, ve çeşitli, farklı
GT
GD
C
H
L
M
O
various
/ˈveə.ri.əs/ = ADJECTIVE: çeşitli, birçok, türlü, çeşit çeşit;
USER: çeşitli, farklı, değişik, birçok
GT
GD
C
H
L
M
O
vary
/ˈveə.ri/ = VERB: değiştirmek, değişmek, çeşitlemek, başkalaşmak, değişime uğramak, farklı olmak;
USER: değiştirmek, değişebilir, değişir, farklılık gösterir, farklılık
GT
GD
C
H
L
M
O
venture
/ˈven.tʃər/ = NOUN: girişim, risk, cüret, teşebbüs, tehlikeli girişim, şans işi, riske atılan şey;
VERB: tehlikeye atmak, riske atmak, cüret etmek, cesaret etmek, göze almak;
USER: girişim, risk, girişimi, girişimin, girişimidir
GT
GD
C
H
L
M
O
verify
/ˈver.ɪ.faɪ/ = VERB: doğrulamak, onaylamak, kanıtlamak, gerçekleştirmek, soruşturmak;
USER: doğrulamak, doğrulayın, kontrol, olun, doğrulayabilirsiniz
GT
GD
C
H
L
M
O
very
/ˈver.i/ = ADJECTIVE: çok, tam, bile, gerçek, aynı, salt, sırf, mutlâk, özel;
ADVERB: çok, pek, en, tam;
USER: çok, oldukça, very, derece, pek, pek
GT
GD
C
H
L
M
O
vessel
/ˈves.əl/ = NOUN: gemi, damar, kap, tekne, kanal, tas, alet;
USER: gemi, damar, geminin, kap, damarı
GT
GD
C
H
L
M
O
veteran
/ˈvet.ər.ən/ = NOUN: emektar, eski asker, eski kurt, tecrübeli kimse;
ADJECTIVE: kıdemli, tecrübeli, eski;
USER: emektar, kıdemli, tecrübeli, usta, gazisi
GT
GD
C
H
L
M
O
via
/ˈvaɪə/ = PREPOSITION: üzerinden, yolu ile;
NOUN: yol;
USER: üzerinden, ile, aracılığıyla, yoluyla, üzeri
GT
GD
C
H
L
M
O
vice
/vaɪs/ = NOUN: mengene, kötülük, ahlaksızlık, zaaf, kusur, vekil, özür, çapkınlık, huysuzluk;
PREPOSITION: yerine;
USER: mengene, yardımcısı, Vice, başkan yardımcısı, başkan
GT
GD
C
H
L
M
O
view
/vjuː/ = VERB: görmek, bakmak, incelemek, seyretmek;
NOUN: görünüm, manzara, bakış, görüş, görüntü, gösterme, görüş alanı, panaroma;
USER: görmek, fazlasý, görüntülemek, görüntüle, görüntüleyebilirsiniz
GT
GD
C
H
L
M
O
vigorously
/ˈvɪɡ.ər.əs/ = ADVERB: kuvvetlice, dinç bir şekilde, zindece, enerjik olarak;
USER: kuvvetlice, şiddetle, gayretle, kuvvetli bir şekilde, iyice
GT
GD
C
H
L
M
O
violate
/ˈvaɪə.leɪt/ = VERB: ihlal etmek, bozmak, çiğnemek, ırzına geçmek, tutmamak, tecâvüz etmek;
USER: ihlal etmek, ihlal, aykırı, ihlal eden, ihlal ediyor
GT
GD
C
H
L
M
O
violation
/ˌvaɪəˈleɪ.ʃən/ = NOUN: bozma, ihlâl etme, riayet etmeme, tutmama, yerine getirmeme, tecâvüz etme, saygısızlık etme, kutsallığını bozma;
USER: ihlali, ihlal, ihlalini, aykırı, ihlalini bildirin
GT
GD
C
H
L
M
O
violations
/ˌvaɪəˈleɪ.ʃən/ = NOUN: bozma, ihlâl etme, riayet etmeme, tutmama, yerine getirmeme, tecâvüz etme, saygısızlık etme, kutsallığını bozma
GT
GD
C
H
L
M
O
virtually
/ˈvɜː.tju.ə.li/ = ADVERB: fiilen, gerçekte, aslında;
USER: fiilen, gerçekte, neredeyse, hemen hemen, hemen
GT
GD
C
H
L
M
O
visa
/ˈviː.zə/ = NOUN: vize, onay;
VERB: vize vermek, onaylamak;
USER: vize, Visa, vizesi, vizeye, vizesiz
GT
GD
C
H
L
M
O
visit
/ˈvɪz.ɪt/ = NOUN: ziyaret, misafirlik, vizite;
VERB: ziyaret etmek, gezmek, uğramak, musallat olmak, ziyarete gitmek, misafir olmak, teftiş etmek, çektirmek, çene çalmak, laflamak;
USER: ziyaret, ziyaret edin, Gezilecek, ziyarete, müzesine, müzesine
GT
GD
C
H
L
M
O
visiting
/ˈvizit/ = ADJECTIVE: ziyaret, ziyaret eden, konuk olan;
USER: ziyaret, ziyaret ettiğiniz, Deplasmandaki, ettiğiniz, ziyaret eden
GT
GD
C
H
L
M
O
visitors
/ˈvizitər/ = NOUN: turistler, göçmen kuşlar;
USER: ziyaretçi, ziyaretçiler, ziyaretci, ziyaretçilerce, ziyaret
GT
GD
C
H
L
M
O
visual
/ˈvɪʒ.u.əl/ = ADJECTIVE: görsel, görme, görüş, optik, görülebilir;
NOUN: taslak, kroki, görsel araç;
USER: görsel, Visual, görme, işitsel, görsel bir
GT
GD
C
H
L
M
O
voice
/vɔɪs/ = NOUN: ses, söz, ses tonu, ifade, çatı, fikir, ses kalitesi, düşünce, şarkı sesi;
VERB: söylemek, dile getirmek, ifade etmek, akort etmek, ses çıkarmak;
USER: ses, sesli, sesi, sesle, sesini, sesini
GT
GD
C
H
L
M
O
voicemail
/ˈvɔɪ.s.meɪl/ = USER: sesli mesaj, sesli, sesli posta, telesekreter, voicemail
GT
GD
C
H
L
M
O
volume
/ˈvɒl.juːm/ = NOUN: hacim, cilt, cilt, tutar, ses yükseltme, yoğunluk, yığın, ses kuvveti;
USER: hacim, hacmi, ses, hacimli, hacminin
GT
GD
C
H
L
M
O
voucher
/ˈvaʊ.tʃər/ = NOUN: fiş, makbuz, belge, senet, kefil, delil;
USER: fiş, kupon, çeki, kuponu, kuponunuzu
GT
GD
C
H
L
M
O
wait
/weɪt/ = NOUN: bekleme, bekleyiş, pusu;
VERB: beklemek, bekletmek, servis yapmak, kalmak, garsonluk yapmak;
USER: bekleyin, beklemek, bekle, bekleyiniz, sabırsızlanıyorum, sabırsızlanıyorum
GT
GD
C
H
L
M
O
waiver
/ˈweɪ.vər/ = NOUN: feragat, feragatname, vazgeçme;
USER: feragat, muafiyet, bedelsiz, feragatname, feragat edildiği
GT
GD
C
H
L
M
O
wants
/wɒnt/ = NOUN: ihtiyaçlar, istenen şeyler;
USER: istiyor, isteyen, istediği, ister, istediğini, istediğini
GT
GD
C
H
L
M
O
warranty
/ˈwɒr.ən.ti/ = NOUN: garanti, kefalet, hak, yetki, haklı neden;
USER: garanti, garantisi, garantinin, garantiyi
GT
GD
C
H
L
M
O
was
/wɒz/ = USER: oldu, olduğunu, idi, was, olduğu, olduğu
GT
GD
C
H
L
M
O
way
/weɪ/ = NOUN: yol, yön, yöntem, tarz, taraf, usul, davranış, mesafe, gidişat, durum, yapılış şekli, gelenek, davranış tarzı, bakım, civar, iş alanı;
USER: yol, şekilde, yolu, bir şekilde, bir yol, bir yol
GT
GD
C
H
L
M
O
we
/wiː/ = PRONOUN: biz;
USER: biz, Sizlere, We, bizim, Bu, Bu
GT
GD
C
H
L
M
O
web
/web/ = NOUN: örümcek ağı, dokuma, tomar, perde;
VERB: bağlantı levhası;
USER: web, internet
GT
GD
C
H
L
M
O
wedding
/ˈwed.ɪŋ/ = NOUN: düğün, nikâh;
USER: düğün, evlilik, wedding, gelinlik
GT
GD
C
H
L
M
O
week
/wiːk/ = NOUN: hafta;
USER: hafta, haftada, haftalık, haftanın, haftadan
GT
GD
C
H
L
M
O
welcome
/ˈwel.kəm/ = NOUN: karşılama, sıcak karşılama, hoş karşılama;
VERB: karşılamak, hoş karşılamak, hoşgeldiniz demek;
USER: karşılama, hoş, hoş geldiniz, edilir, welcome, welcome
GT
GD
C
H
L
M
O
well
/wel/ = ADJECTIVE: iyi, güzel, sağlıklı, uygun, iyi durumda;
ADVERB: iyi, çok, iyice, oldukça, güzelce, hoş;
NOUN: kuyu;
USER: iyi, de, sıra, yanı, iyi bir, iyi bir
GT
GD
C
H
L
M
O
westminster
GT
GD
C
H
L
M
O
what
/wɒt/ = ADJECTIVE: ne, hangi;
PRONOUN: ne, hangi, neyi, neleri;
USER: ne, Neler, ne bekleyebileceğinizi, hangi, nedir, nedir
GT
GD
C
H
L
M
O
when
/wen/ = NOUN: zaman, vakit;
ADVERB: ne zaman, iken, -dığı zaman;
CONJUNCTION: ne zaman, iken, gerektiğinde, -dığı sırada, -dığında;
PRONOUN: ne zaman, ne zamandan kalma;
USER: zaman, ne zaman, olduğunda, ne, sırasında, sırasında
GT
GD
C
H
L
M
O
where
/weər/ = ADVERB: nerede, nereye, nereden;
PRONOUN: yer, nere;
CONJUNCTION: -dığı yere, -diği yerde;
USER: nerede, nereye, burada, yerde, yere, yere
GT
GD
C
H
L
M
O
wherever
/weəˈrev.ər/ = ADVERB: her nerede, nerede olursa, her nereye;
CONJUNCTION: her nerede, nerede olursa, her nereye;
USER: her nerede, nerede olursa, her yerde, yerde, yere, yere
GT
GD
C
H
L
M
O
whether
/ˈweð.ər/ = CONJUNCTION: olup olmadığını, eğer;
USER: olup olmadığını, olmadığını, olsun, olup, olmadığı
GT
GD
C
H
L
M
O
which
/wɪtʃ/ = ADJECTIVE: hangi;
PRONOUN: hangi, hangisi, ki, hangisini;
USER: hangi, olan, olduğu, ki, bu, bu
GT
GD
C
H
L
M
O
while
/waɪl/ = NOUN: süre, zaman, vakit;
ADVERB: iken;
CONJUNCTION: iken, sırasında, rağmen, karşın, oysa, halbuki, olduğu halde, -irken;
USER: süre, sırasında, iken, ise, ederken, ederken
GT
GD
C
H
L
M
O
who
/huː/ = PRONOUN: kim, kimi, kime, ki o;
USER: kim, kimin, olan, edenler, eden, eden
GT
GD
C
H
L
M
O
whole
/həʊl/ = ADJECTIVE: bütün, tüm, tam, toplu, sağlam, sağlıklı, öz, yarasız beresiz;
NOUN: tüm, toplam;
USER: bütün, tüm, tam, tamamı, tamamen
GT
GD
C
H
L
M
O
whom
/huːm/ = PRONOUN: kime, kimi, ki onu;
USER: kime, kimin, kimi, kim, kiminle
GT
GD
C
H
L
M
O
whose
/huːz/ = PRONOUN: kimin, ki onun;
USER: kimin, olan
GT
GD
C
H
L
M
O
why
/waɪ/ = ADVERB: neden, niçin, niye;
NOUN: sebep;
USER: neden, yüzden, nedeni, nedenle, niçin, niçin
GT
GD
C
H
L
M
O
wide
/waɪd/ = ADJECTIVE: geniş, büyük, yaygın, kapsamlı, engin, bol, enli, ferah, ardına kadar açık;
ADVERB: tamamen, ardına kadar, iyice, alabildiğine, adamakıllı;
USER: geniş, çok, geniş bir, çapında, genişliğinde, genişliğinde
GT
GD
C
H
L
M
O
widely
/ˈwaɪd.li/ = ADVERB: geniş ölçüde, iyice, adamakıllı, enli;
USER: geniş ölçüde, yaygın, yaygın olarak, çok, geniş
GT
GD
C
H
L
M
O
will
/wɪl/ = NOUN: irade, niyet, istek, vasiyet, vasiyetname, arzu, azim;
VERB: istemek, amaçlamak, arzulamak, niyet etmek, vasiyet etmek;
USER: irade, olacak, olacaktır, olur, edecek, edecek
GT
GD
C
H
L
M
O
willing
/ˈwɪl.ɪŋ/ = ADJECTIVE: istekli, gönüllü, hazır, razı, gönülden, candan;
USER: istekli, isteyen, hazırız, gönüllü, hazır
GT
GD
C
H
L
M
O
wine
/waɪn/ = NOUN: şarap, şarap rengi, şaraplı eğlence;
VERB: şarap içmek, ağırlamak, şarap sunmak;
USER: şarap, şarabı, wine, şaraplar, bir şarap
GT
GD
C
H
L
M
O
wishes
/ˌbest ˈwɪʃɪz/ = NOUN: dilek, istek, arzu, umut, isteme;
VERB: dilemek, istemek, umut etmek;
USER: dilek, isteklerine, dilekler, istek, istekleri
GT
GD
C
H
L
M
O
with
/wɪð/ = PREPOSITION: ile, birlikte, beraber, -li;
USER: ile, sahip, olan, birlikte, ile birlikte, ile birlikte
GT
GD
C
H
L
M
O
within
/wɪˈðɪn/ = ADVERB: içinde, içinden, içeriden, içeride, içeri, içeriye, için için;
PREPOSITION: içinde, kapsamında, dahilinde, zarfında;
NOUN: iç, iç kısım;
USER: içinde, içerisinde, mesafede olan, içindeki, olan
GT
GD
C
H
L
M
O
without
/wɪˈðaʊt/ = ADVERB: olmadan, olmaksızın, dışarıda;
PREPOSITION: olmadan, dışında, -siz, -sız, -meden;
CONJUNCTION: -medikçe, -meksizin;
USER: olmadan, olmaksızın, olmayan, kalmadan, vermeden, vermeden
GT
GD
C
H
L
M
O
word
/wɜːd/ = NOUN: kelime, sözcük, söz, haber, laf, tabir, emir, parola, vâât, bilgi, lâkırdı, lügat, iki çift lâf;
VERB: söylemek, ifade etmek;
USER: kelime, sözcük, sözcüğü, kelimesi, word, word
GT
GD
C
H
L
M
O
wording
/ˈwɜː.dɪŋ/ = NOUN: ifade tarzı, üslup;
USER: ifade tarzı, üslup, ifadeler, ifade, metni
GT
GD
C
H
L
M
O
words
/wɜːd/ = NOUN: sözler, laf, güfte, ağız kavgası;
USER: sözler, kelimeler, deyişle, kelime, bir deyişle, bir deyişle
GT
GD
C
H
L
M
O
work
/wɜːk/ = NOUN: iş, çalışma, eser, görev, işleme, emek, işyeri, yapıt, meşguliyet;
VERB: çalışmak, işlemek, iş yapmak, işe yaramak, çabalamak, meşgul olmak, başarılı olmak, oynamak, mayalanmak, etkili olmak, seğirmek, oynatmak, koparmak, sızdırmak, işletmek;
USER: çalışma, çalışmak, iş, işe, çalışmaya
GT
GD
C
H
L
M
O
workers
/ˈwɜː.kər/ = NOUN: işçiler, emekçiler, işçi sınıfı;
USER: işçiler, işçi, işçilerin, işçileri, çalışanları
GT
GD
C
H
L
M
O
working
/ˈwɜː.kɪŋ/ = NOUN: çalışma, iş, işleme, işletme, çaba, üretme, halletme, mayalanma, kazı;
ADJECTIVE: çalışma, çalışan, iş, işleyen, yeterli, temel;
USER: çalışma, çalışan, çalışıyor, iş, çalışmaya
GT
GD
C
H
L
M
O
workplace
/ˈwɜːk.pleɪs/ = NOUN: işyeri, atölye, dükkân;
USER: işyeri, işyerinde, iş, yeri, iş yeri
GT
GD
C
H
L
M
O
workplaces
/ˈwɜːk.pleɪs/ = NOUN: işyeri, atölye, dükkân;
USER: işyerleri, işyerlerinde, işyeri, işyerlerinin, işyerlerine
GT
GD
C
H
L
M
O
works
/wɜːk/ = NOUN: eserler, çalışmalar, işler, iş, fabrika, yapıtlar, yapı, atölye, imalathane, tesis, istihkâm;
USER: işler, çalışır, çalışıyor, çalışan, işleri, işleri
GT
GD
C
H
L
M
O
world
/wɜːld/ = NOUN: dünya, alem, yeryüzü, diyar;
ADJECTIVE: dünya;
USER: dünya, Dünyanın, Dünyayı, dünyada, dünyasında, dünyasında
GT
GD
C
H
L
M
O
worldwide
/ˌwɜːldˈwaɪd/ = ADJECTIVE: dünya çapında, evrensel;
USER: dünya çapında, dünyada, dünya, dünya çapındaki, çapında
GT
GD
C
H
L
M
O
would
/wʊd/ = VERB: -cekti, -caktı, -erdi, -ermi, -ermiydi;
USER: -cekti, olur, mi, istiyorsunuz, olurdu, olurdu
GT
GD
C
H
L
M
O
write
/raɪt/ = VERB: yazmak, yazı yazmak, mektup yazmak, kaleme almak, kâğıda dökmek, bestelemek, yazarlık yapmak;
NOUN: yazı yazma;
USER: yazmak, yazma, yazın, yazmaya, geç, geç
GT
GD
C
H
L
M
O
writings
/ˈraɪ.tɪŋ/ = NOUN: yazı, yazı yazma, yazarlık, makale, el yazısı, kitap, yazı şekli, yazı kâğıdı, kitabe;
USER: yazıları, yazılarında, yazılar, yazı, yazılarını
GT
GD
C
H
L
M
O
year
/jɪər/ = NOUN: yıl, sene, yaş;
USER: yıl, yılın, yıllık, yılı, yılda, yılda
GT
GD
C
H
L
M
O
years
/jɪər/ = NOUN: yıl, sene, yaş;
USER: yıl, yaşında, yıllarda, yaş, yıldır, yıldır
GT
GD
C
H
L
M
O
yes
/jes/ = USER: yes-, yes, yea, yep, olumlu cevap;
USER: evet, Var, evet hayır, Yes, Evet'i, Evet'i
GT
GD
C
H
L
M
O
you
/juː/ = PRONOUN: size, sen, seni, sizi, sana, siz;
USER: sen, size, Eğer, sizin, sizi, sizi
GT
GD
C
H
L
M
O
your
/jɔːr/ = PRONOUN: sizin, senin;
USER: sizin, senin, Kaydınızı, Kullanıcı, da, da
GT
GD
C
H
L
M
O
yours
/jɔːz/ = PRONOUN: seninki, sizinki, seninkiler, sizinkiler, sizlerinki;
USER: seninki, sizinki, senin, sizin, sizindir
GT
GD
C
H
L
M
O
yourself
/jɔːˈself/ = PRONOUN: kendiniz, kendin;
USER: kendiniz, kendinizi, yourself, kendinize, kendini, kendini
1676 words